Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Sırbistan Dışişleri Bakanı Sayın Ivica Dacic İle Ortak Basın Toplantısı, 5 Ekim 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Değerli dostum İvica’ya ve Sırbistan yönetimine 15 Temmuz darbe girişiminin hemen arkasından, hatta o gece bize verdikleri güçlü destek ve sergiledikleri dayanışma için huzurlarınızda bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.

Sırbistan’ı özellikle Balkanlar’da çok önemli bir ortak ve istikrar unsuru bir aktör olarak görüyoruz. Sırbistan’ın izlediği sorumlu ve ileri görüşlü tutum, esasen bölgenin istikrarı için yaşamsal önem taşıyor. Sayın Dacic de bu anlayışın yerleşmesine çok önemli katkılar sağlayan bir devlet adamıdır. Hem Sayın Dacic’in, hem de Sırbistan yönetiminin bu yapıcı yaklaşımlarını takdirle izliyoruz.

Bugünkü görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla değerlendirdik ve bölgesel konularda da görüş alışverişinde bulunduk. İkili ticaret hacmimizde ortak hedefimiz olan 1 milyar dolara ulaşmak için emin adımlarla ilerliyoruz. 2015 yılında 765 milyon dolara ulaştık. Sırbistan’da Türk yatırımcılarının sayısı artıyor, yatırım miktarında da önemli artış var. Bunun iki sebebi var. Sırbistan Hükümetinin gerçekleştirdiği reformlar ve vizyoner politika ile Sırbistan Hükümetinin Türk firmalarına verdiği önem ve destek.

Halk Bankası geçen sene Sırbistan’da faaliyetlerine başladı. Kısa bir süre içinde şube sayısında ciddi bir artış sağlayarak son olarak Yeni Pazar’da bir şube açtı. Halk Bankasının kısa süre içinde bu kadar büyümesinin sebebi de Sırbistan Hükümetinin vizyoner politikasının bir yansımasıdır. Sırbistan’la ilişkilerimizin daha ileriye götürülmesi için karşılıklı ziyaretlerin devam etmesi konusunda hemfikiriz. Başbakan Sayın Vucic’i ülkemizde ağırlamaktan mutluluk duyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın muhtemel ziyaretinin planlamasını yine birlikte gerçekleştireceğiz. Bölgesel konularda görüş alışverişinde bulunduğumuzu söylemiştim. Batı Balkanlardaki gelişmeyi, Bosna Hersek’teki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Türkiye - Bosna Hersek - Sırbistan üçlü danışma mekanizması, bölgenin istikrarı için önemli bir işlevi yerine getiriyor.

Son olarak 22 Eylül’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında, New York’ta bir araya geldik. Önümüzdeki günlerde üçlü mekanizmanın ekonomik ayağını oluşturan üçlü ticaret komitesi Ankara’da toplanacak. İstanbul’da da bir iş forumu düzenlenecek. İstanbul’da Bosna Hersek - Sırbistan ortak ticaret ofisinin açılışını bu yılın sonuna doğru gerçekleştireceğiz. Bölgenin istikrarı ve güvenliği için Sırbistan’la ortak hareket etmeye devam edeceğiz.

Biraz sonra çalışma yemeğinde de Türkiye’nin güneyindeki ve bölgedeki diğer gelişmeleri de değerlendireceğiz.

Dostum İvica’ya bu ziyareti için teşekkür ediyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

SIRBİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI IVICA DACIC- Ben de teşekkür etmek istiyorum. Aramızdaki toplantının diğer toplantılardan daha iyi olduğunu ve daha güzel bir ortamda geçtiğini düşünüyorum. Bunu kendi geçmişimden biliyorum. Bazı yıllarda 30-40 defa Brüksel’e gidip geldiğim oldu. O yıllar benim için çok zor geçti. Bir kez daha bu ziyaretten mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum. Sırbistan’ın ikili ilişkilerini geliştirmesi ve devam ettirebilmesi için bu ziyaret son derece önemli ve Sırbistan – Türkiye ilişkileri için hayati bir önem taşımaktadır.

Sırbistan ile Türkiye arasındaki yapıcı ve dostane ilişkiler son derece önemli olup, bölgedeki tansiyonun düşürülmesi için de önemli bir araç olabilir. Sırbistan bir kez daha Türkiye’nin gerçek bir dostu olduğunu göstermiştir. Biz Türkiye’deki darbe girişiminde, 15 Temmuz’da net bir tavır gösterdik ve kesinlikle karşı olduğumuzu söylemiş olduk. Biz bekle gör politikasını sergilemedik ve herhangi bir tasarrufta bulunmadık yani beklememiz olmadı. Sırbistan hiçbir zaman Türkiye’ye karşı yürütülecek herhangi bir organizasyonun veya bir gücün yanında yer almayacaktır. Biz barış ve istikrar üzerinde duruyoruz. Dolayısıyla, siyaset, kültür, ekonomi, spor ve diğer alanlarda birlikte yürümemiz gerektiğini düşünüyorum.

Sırbistan Başbakanının ziyareti beklenebilir, çünkü geçen sene Aralık ayında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sırbistan’ı ziyaret etmişti. Bu nedenle yakın zamanda bir toplantı, bir ziyaret gerçekleştirilebilir. Bu aynı zamanda neler yaptığımızı görmek açısından iyi bir fırsat olabilir. Aslında Sırbistan ile Türkiye arasında iki önemli anlaşma vardır. Bu iki önemli anlaşma dost ülke olduğumuzu göstermektedir. Birincisi serbest ticaretle, ikincisi vize serbestliğiyle ilgili anlaşmalardır.

Türkiye’den Sırbistan’a gelen turist sayısı giderek artıyor, bu bizi son derece memnun ediyor. Hem Sırbistan’dan Türkiye’ye gelen turistlerin hem de Türkiye’den Sırbistan’a giden turistlerin artması bizim için çok önemlidir. Ki bu turistler sadece ülkemizden geçmiyorlar; ülkemizi, Belgrad’ı ve diğer şehirleri görmek, orada kalmak üzere geliyorlar.

Önümüzdeki dönemde Sayın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretini bekliyoruz. Ben tabii dostumun, Mevlüt’ün, Sayın Bakanın da gelmesini bekliyorum.

Hatırlarsanız geçen sene uçak düşürülmesi olayından sonra, Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’yla Lavrov ilk defa Belgrad’da görüşmüşlerdir. Bu sene Aralık ayında -12 ve 13 Aralık’ta- Karadeniz İşbirliği Toplantısı sırasında orada bir toplantı olacaktır. Orada iki bakanın görüşmesini bekliyorum. Daha önce Rusya’ydı, 1 Ocak’tan sonra Türkiye aday. Hem Lavrov, hem Çavuşoğlu görüşmelere bu sayede devam edecek. Tabii ki bu iki ülkenin ikili ilişkileri geliştirilmesi açısından önemli bir fırsat olacaktır. Aslında bugün Sayın Başbakanla da görüşmemizde, konuşma sırasında –ki Türkiye’de Suriye’den gelen mültecilerin 3 milyona yaklaştığını ve Sırbistan’ın önemli bir geçiş noktası olduğunu hepimiz biliyoruz- bana dedi ki; “kesinlikle bizim dostlarımıza, bizim komşularımıza zarar verecek hiçbir harekette bulunmayacağız” bu bizim için çok önemlidir.

Devamlı iletişim halinde olmamız gerekiyor çünkü çok kritik bir noktada bulunuyoruz. İki farklı yaklaşım sergileyen ülkeler arasında bulunuyoruz. Bazı Batı ülkeleri mültecilerin geçişine izin veriyorken bazıları izin vermiyor. Bu durum mültecilerin bizim ülkemizde kalma tehlikesini arz etmektedir.

Ben bir kez daha bu görüşmelerden dolayı memnun olduğumu söylemek istiyorum. Tabii ki basının soruları olacaktır, fakat bizim için ikili ilişkiler açısından son derece önemli bir görüşme olduğunu ve ileride de ilişkilerin daha iyi bir şekilde gelişeceğini bir kez daha söylemek istiyorum.

SORU- Efendim, benim sorum hem size, hem Sayın Konuk Bakana olacak.

Siz de değindiniz, Bosna Hersek’te son günlerde tansiyon yükseldi. Sırp Cumhuriyeti’nin 9 Ocak’ı Sırp Cumhuriyet Günü ilan etmesinin ardından Boşnaklar tepki gösterdi. Hatta bu yaşanan gerilimin Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ilanı provası olduğu ve bunun bir çatışma ortamını tetikleyebileceği görüşleri de var. Siz nasıl değerlendirirsiniz?

Bir de, Sayın Bakan FETÖ’yle ilgili, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Türkiye’ye desteğini söyledi. FETÖ ile ilgili Sırbistan’da yürütülen operasyonlar, FETÖ ile ilişkili tespit edilen yapılanmalar var mıdır?

SIRBİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI IVICA DACIC- Aslında Sırbistan’ın hayati açıdan önemli bir çıkarı vardır, o da bölgedeki barışı sağlamaktır. Barışın korunması çok önemlidir, Bosna’da çok sayıda Sırp da yaşıyor. Dolayısıyla Bosna’daki barışın sağlanması için hem Türkiye’nin, hem Sırbistan’ın yapıcı bir tavır koyması çok önemlidir. Pratik bir şekilde sorunların çözülmesinin de aynı şekilde çok önemli olduğunu söylemem gerekir. Tabii ki geçmişteki sorunlar önemli. Fakat geçmişteki olaylar ne şu anda ne de gelecekte bizi bir yere götüremez. Bizim nasıl ilerlememiz gerektiğini görmemiz gerekiyor.

Orada yaşayanlar olarak hepimiz kardeşiz eninde sonunda. Biz orada Avrupa’daki diğer ülkelerden ve uluslararası ülkelerden çok çok daha yakınız.

Biz de kardeşiz.

TERCÜMAN- Evet, ben de Novi Pazarlıyım.

SIRBİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI IVICA DACIC- Dolayısıyla bizim tercümanlara da ihtiyacımız yoktur. Aslında bizim bu diyaloğu sürdürmemiz ve birbirimizin çok çok mühim olduğunu anlamamız gerekiyor.
İkinci soru FETÖ yapılanmasıyla ilgili soruldu. Ben şunu söyleyeyim: Sırbistan bu konuyla ilgili derin tecrübelere sahiptir. Sırbistan bu çifte standartları çok yaşadı. Hem uluslararası ülkelerden, hem de oradaki diğer oluşumlardan çok zarar gördü. Bunu yaşadığımız için hakikaten çok derin tecrübelere sahibiz.

Fakat FETÖ’nün Sırbistan’da hiçbir gücü yoktur. Bunlar neredeyse yok denecek kadar. Orada 3 tane vardır.

Diğer taraftan bölgedeki diğer ülkelerde bunların etkisi çok daha fazladır. Neden? Nedenini söyleyeyim; Sırbistan bağımsız bir politikayı sürdürüyor. Bu bağımsız politikayı kendi halkının çıkarları için yürütüyor. Ben bir kez daha şunu söylemek istiyorum: Bizde bunların yeri yoktur, çünkü biz sizin dostunuzuz. Fakat şunu belirtmem gerekiyor; başka merkezlerden belli çıkarlar devreye girdiği zaman böyle şeyler oluyor. Ben bir kez daha şunu belirtiyorum: Biz bağımsız bir politikayı sürdürdüğümüz için bunlara asla müsamaha etmeyiz ve bunlar bizim ülkemizde yoktur.

Tabii ki sizin de, dostlarınızın kim olduğunu biraz düşünmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu soru sizin için Sayın Bakanım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum sorunuz için.

Bosna Hersek’te yaşanan acılar hala gerçekten içimizi, yüreğimizi sızlatıyor. Önemli olan bu yaşananlardan ders alıp, bir daha bunların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınabilmesidir. Türkiye Batı Balkanlarda istikrar ve güvenliğin tesis edilmesi için yapıcı rolünü uzun zamandan beri sürdürmektedir. Esasen biraz önce de bahsettiğim, Türkiye-Bosna-Sırbistan ile Türkiye-Bosna-Hırvatistan üçlü mekanizmalarının amaçlarından bir tanesi de, buradaki istikrarın güçlenmesi için ortak hareket alanı belirlemek ve birlikte adım atmaktır. Dolayısıyla Republika Srpska bölgesindeki bazı gelişmelerin Bosna Hersek için de gerginliği artırdığını görüyoruz. Bosna Hersek’in hedefleri var, Avrupa - Atlantik hedefleri var. Bosna Hersek Anayasası’nı riske atacak ve bu hedeflerini sarsıntıya uğratacak adımlardan herkesin kaçınması gerekiyor.

Biz Sırbistan’la şu anda maalesef ortaya çıkan bu gerginliği yatıştırmak ve güven artırıcı tedbirlerin alınması, adımların atılması için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bu konuda da başbaşa yaptığımız görüşmede hemfikir olduğumuzu vurguladık.

SORU- Sayın Çavuşoğlu, sorum size olacak; tam da Musul’da DEAŞ’a karşı kapsamlı bir operasyon hazırlığı gündemdeyken, Irak Meclisinden Başika Kampıyla ilgili bir açıklama geldi, bir karar alındı. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkinci sorum da Suriye’deki ateşkes konusunda. Bilindiği gibi ABD ile Rusya arasındaki bu konudaki mekanizma askıya alınmış durumda. Dün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın Kalın Sayın Putin’le bir telefon görüşmesi ayarlanmaya çalışıldığını söylemişti. Bugün de siz Brüksel’de Sayın Kerry ile bir araya geldiniz. Türkiye nasıl bir rol üstlenecek buradaki ateşkesin sağlanması konusunda?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce Irak Meclisi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde her sene yenilenen tezkerenin tekrar kabul edilmesinden sonra yaptığı açıklamayı iyi niyetli bulmuyoruz. Irak halkının tamamını temsil etmediğini çok iyi biliyoruz. 2007’den bu yana her yıl bu tezkere yenileniyor. Bunun amacı; Irak’ta konuşlanan ve Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını artıran PKK’ya yönelikti. Bu son tezkerede tabii DEAŞ da dahil edildi. Çünkü Irak’taki DEAŞ mevcudiyeti de doğrudan Türkiye’ye tehdit oluşturmaktadır. Biz isteriz ki Irak istikrarını ve güvenliğini tesis etsin ve bu tür terör örgütlerini ülkesinde barındıramasın. Esasen Irak’ın içinde bulunduğu bu tablo ve bölünmüşlük maalesef bölgedeki ülkelerle olan ilişkilerini de etkiliyor. Maliki’nin mezhepçi politikaları bugün Irak’taki bu tabloyu oluşturmuştur. Eğer Irak’ta istikrar ve güçlü bir yönetim olsaydı DEAŞ gibi bir terör örgütü küçük bir grupla -yani göreceli olarak- Musul ve Irak’ın diğer bölgedeki topraklarını işgal edemezdi.

Şimdi bizim amacımız ne? Biz her şeyden önce Irak’ta DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerine yönelik uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı da kullanarak tedbirleri almak durumundayız.

Diğer taraftan Irak’ın terörle mücadelesine destek veriyoruz. Başika Kampı yeni kurulmadı. Başika Kampı Irak yönetiminin bilgisi dâhilinde kuruldu ve o bölgede DEAŞ’a karşı yerel güçlerin eğitilmesi amacıyla hayata geçirildi. Bağdat yetkilileri gelip bu kampı ziyaret ettiler, hatta maddi destek de verdiler geçmişte. Neden birdenbire bu oldu? Biraz önce söylediğim, Irak içindeki iç siyasetteki sorunlar sebebiyle.
Bizim tavrımız son derece nettir.

Bir; biz güçlü, istikrarlı bir Irak istiyoruz.

İki; Irak’ın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına çok önem veriyoruz. Herkesten daha fazla önem veriyoruz. Irak’ın bölünmesi ya da istikrarının bozulması her şeyden önce Türkiye’nin çıkarına değil tam tersi bizim çıkarlarımızla çelişir, çatışır.

Diğer taraftan, buradaki Başika Kampı ve diğer kamplarımızın tek amacı var. Yerel güçleri eğitip-donatarak DEAŞ’a karşı kaybettikleri toprakları, Irak topraklarının geri alınmasıdır. Biz son zamanlarda özellikle DEAŞ’a karşı Suriye’de nasıl destek veriyorsak, Irak’ta da DEAŞ’a karşı operasyonlarda destek vermek istediğimizi açıkça söylüyoruz. Başika Kampı’nda sadece 750’den fazla DEAŞ unsurunu, teröristini, DEAŞ’a bağlı teröristleri biz öldürdük, oradan bile ciddi destek veriyoruz.

Burada iç siyasi kaygılardan dolayı Irak’ın bu tür politikalar ortaya koyması komşuluk ilişkilerimize ve dostluğumuza yakışmaz, bağdaşmaz.

Biz mezhepçi bir Irak da görmek istemiyoruz. Gerçekten Irak halkının tamamını kardeş olarak görüyoruz. Sünni’ymiş, Şii’ymiş, Türkmen, Arap, Kürt bizim için fark etmez veya diğerleri, azınlıklar da var. O nedenle biz Irak’a ve Irak’la olan ilişkilerimize önem veriyoruz. Irak’a her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Irak’ın istikrarı, güvenliği, sınır bütünlüğü için üzerimize düşen görevi yapacağız ve her türlü desteği de vereceğiz. Biz iç siyasetten kaynaklanan bu tür kararların geçici olacağını düşünüyoruz. Bu düşüncelerimizi Bakanlığımıza davet ettiğimiz Irak’ın Ankara Büyükelçisi’yle de paylaştık. Irak’a nasıl baktığımızı, ne düşündüğümüzü bu vesileyle Irak-Bağdat yönetimine de ulaştırdık. Bu düşüncelerimi esasen Venezüela’da görüştüğüm Irak Dışişleri Bakanı Caferi’yle de paylaşma fırsatı bulmuştum. Biz bunları aşacağımızı düşünüyoruz, iyi niyetli yaklaşımımızı, olumlu yaklaşımımızı ve çabalarımızı devam ettireceğiz.

Teşekkür ediyorum.

Suriye’deki ateşkesle ilgili maalesef bugüne kadar çok toplantı yaptık. Bugün Sayın Kerry’le de ayaküstü ikinci görüşmemizde bunu değerlendirdik. Her seferinde kararlar aldık, her seferinde yol haritası belirledik, ama hiçbirinde de maalesef uygulamayı göremedik. Bu komisyonlara, bu toplantılara eşbaşkanlık yapan ülkeler var, Amerika ile Rusya Federasyonu. Şimdi her seferinde ateşkesin rejim ve onu destekleyen güçler ya da ülkeler tarafından ihlal edildiği açıkça ortadadır. İnsani yardımlar konusunda maalesef Birleşmiş Milletler de, biz de başarısız olduk. Niye? Engellemelerden dolayı. Türkiye güçlü destek verdi. Birleşmiş Milletler konvoylarının bizim sınırımızdan diğer tarafa geçirilmesi, yardımların koordinasyonu konusunda biz üzerimize düşeni yaptık. Baktık bu çabalar sonuç vermiyor. Bugün Kerry ile bunu değerlendirdik, eğer tekrar bir araya geleceksek, tekrar kararlar alacaksak gerçekten anlamlı görüşmeler yapmamız lazım. Böyle kozmetik toplantıların, alınan ama uygulanmayan kararların bir faydası yok.

Son zamanlarda bizim, -başka ülkeler de var, başka aktörler de var, hepsiyle görüşmemiz gerekiyor, hepsinin katkısını almamız gerekiyor- yani iki ülke sadece Rusya ve Amerika yok bu işin içinde. Hepsi de eğer yapıcı rol üstlenirse gerçekten burada barışı tesis edebiliriz, siyasi dönüşümü sağlayabiliriz. En iyi çözüm siyasi çözümdür. İran’la son zamanlarda görüşüyoruz. Rusya’yla ikili görüşmelerimiz, Katar’la, Suudi Arabistan’la ve bölgedeki diğer ülkelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Bir taraftan telefon diplomasisini devam ettiriyoruz Fransa’yla, İngiltere’yle. Boris Johnson geldi Ankara’ya, onunla da görüştük. Gerçekten burada önemli aktörler olarak bu sefer bir şeyler yapmamız lazım. Bu esasen önümüze çıkan son fırsat olabilir, aksi takdirde burada sivil savaş, çatışmalar, zulüm, ölümler uzun süre daha devam edebilir. Bunu mu tercih edeceğiz, bir çözümü mü tercih ediyoruz? Tabii ki çözümü tercih ediyoruz. O sebeple bugünlerde bu çabalarımızı biraz daha sıklaştırdık. Biz artık kozmetik toplantılar ve görüşmeler istemiyoruz.

Teşekkür ediyorum.