Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Pakistan Dışişleri Bakanı Sayın Hoca Muhammed Asıf ile Ortak Basın Toplantısı, 12 Eylül 2017, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, bugün aziz kardeşim Pakistan Dışişleri Bakanı Hoca Muhammed Asıf’ı ülkemizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Öncelikle değerli kardeşim Asıf’ı yeni görevinden dolayı bir kere daha tebrik etmek istiyorum. Kendisi uzun süredir kardeş Pakistan’a Savunma Bakanı olarak, Enerji Bakanı olarak ve diğer görevlerde önemli hizmetleri olmuştur, şimdi de Dışişleri Bakanı olarak hem Pakistan’a hizmet etmekte, hem de Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesi için birlikte çalışıyoruz.

Pakistan’la olan ilişkilerimizi tarif etmeye gerek yok. Esasen Pakistan-Türkiye ilişkileri özellikle her iki ülkenin karşı karşıya kaldığı zor günlerde test edilmiştir ve her zaman Pakistan ve Türkiye, Pakistan ve Türk halkı her zaman her şartta birbirinin yanında olmuştur. Ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde bir kere daha gördük, Pakistan, Hükümetiyle, Parlamentosuyla ve özellikle de halkıyla güçlü bir şekilde Türkiye’nin yanında yer almıştır ve bunu hiçbir zaman unutmayacağımızı da vurgulamak isterim.

… kardeş Pakistan Devletinin ve Hükümetinin verdiği desteği takdirle karşılıyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Pakistan’la ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Gerçekten enerjiden suya ve ikili ticaret hacminin artmasına kadar birçok alanda yoğun çabalarımız var. Serbest ticaret anlaşması müzakerelerini hızlandırdık, en kısa sürede tamamlayıp inşallah bu anlaşmayı da imzalayarak ticaretimizin önündeki tüm engelleri kaldırmak istiyoruz. Diplomatik ilişkilerimizin kuruluşunun 70. yılını kutluyoruz ve 70. yıla yakışır bir şekilde inşallah ilişkilerimizi bu anlamda da daha da güçlendireceğiz.

Pakistan’da Türk firmalarının yatırım miktarı her alanda her geçen gün artıyor … ve Pakistan Hükümeti de Türk firmalarının Pakistan’da daha çok yatırım yapması için her türlü desteği veriyorlar. Huzurlarınızda kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Birlikte gerçekleştireceğimiz önemli projeler var, savunma sanayi alanında, yine güvenlik alanında işbirliğimizi de güçlendiriyoruz ve bu alanda birbirimize rakip değil, özellikle savunma sanayimiz birbirini tamamlayıcı niteliktedir.

Bugün değerli kardeşim Asıf’ı Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım kabul ettiler, aynı şeklide Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kabul etti ve çok faydalı görüşmeler gerçekleştirdik, ilişkilerimizin her boyutunu birlikte değerlendirdik.

Ayrıca, bölgesel konuları da değerlendirdik, Myanmar’daki gelişmeleri ve Bangladeş’teki mültecilerin durumunu değerlendirdik.

Ayrıca, Türkiye-Pakistan-Afganistan 3’lü mekanizmamızı ve zirvenin bir an önce gerçekleşmesi için düşüncelerimizi paylaştık, ki bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız Afganistan Cumhurbaşkanı Gani’yle de Astana’da bir görüşme gerçekleştirdi. Burada özellikle Afganistan’ın güvenliği için Pakistan’ın katkılarını takdirle karşıladığımızı vurgulamak isterim. Özellikle sınır komşusu olan Pakistan’ın burada önemli bir rolü var. Pakistan’ın kendisi de özellikle son 3-4 yıldır terörle, terörizmle kararlı bir şekilde mücadele ediyor ve çok önemli başarılar elde etti. Ve Pakistan’ın tüm bu çabalarında tüm imkanlarımızla Pakistan’ın ve Pakistan halkının yanında olduğumuzu bir kere daha vurgulamak isterim.

20 Ekim’de D-8 Zirvesini gerçekleştireceğiz ve Dönem Başkanlığını Pakistan’dan devralacağız. D-8 Dönem Başkanlığını başarılı bir şekilde sürdüren Pakistan’ı da tebrik ediyoruz.

Gördüğünüz gibi ilişkilerimiz ve işbirliğimiz her alanda iki kardeş ülkeye yakışır bir şekilde seyrediyor. Ve önümüzdeki süreçte kardeşimle yakın işbirliği içinde çalışacağız ve iki tarafta da bu kararlılık var.

Bu duygularla kendisine hoş geldin diyerek sözü kendisine bırakmak istiyorum.

Basın toplantısından sonra çalışma yemeğinde heyetlerimizle bundan sonraki atacağımız adımları somut bir şekilde değerlendireceğiz ve süreci arkadaşlarımız da takip edecekler.

PAKİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI MUHAMMED ASIF- Sevgili kardeşim Mevlüt Çavuşoğlu, Sayın Basın mensupları; selamın aleyküm.

Bu benim Türkiye’ye Pakistan Dışişleri Bakanı olarak ilk ziyaretim ve bugün birçok toplantı gerçekleştirdim, çok kapsamlı gündemi olan toplantılar gerçekleştirdim.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, Sayın Başbakan Binali Yıldırım’la görüşmeler gerçekleştirdim, aynı zamanda iki ülkenin karşılıklı olan … ve bölgesel bir dizi konuyla ilgili olarak kardeşim Mevlüt Çavuşoğlu’yla derinlemesine görüşmeler yaptım.

Pakistan ve Türkiye benzersiz kardeşlik ilişkilerine sahip ülkelerdir. Biz her iki ülkeyi ilgilendiren bütün konularda birbirimizin her zaman yanında durduk ve karşılıklı olarak birbirimize destek verdik. Türkiye’yle dostluk bizim kanımızda var. Ve Türkiye’nin Kaşmir meselesi ve Müslümanları ilgilendiren diğer bütün meselelerde bize sunmuş olduğu istikrarlı desteğini her zaman değerli bulduk ve her zaman takdirle karşıladık.

Özellikle de Türkiye’nin Myanmar’daki Arakan Müslümanları için göstermiş olduğu girişimlerde Türkiye’nin yanında duruyoruz ve çaresiz Arakanlı Müslümanların sistematik bir şekilde mağdur edilmesini şiddetle kınıyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz iki ülkeyi karşılıklı olarak ilgilendiren ve ikili konuların yanı sıra, ziyaretimin amacı, Türkiye’deki liderlerle bölgemizdeki gelişmeler konusunda, özellikle de Amerika’nın Güney Asya ve Afganistan konusunda politika gözden geçirmesiyle ilgili olarak bu konularda istişarede bulunmaktı.

Pakistan, Afganistan’a barış ve istikrarın getirilmesi için Afganistan önderliğinde ve Afganistan’a ait olan bir barış girişimine güçlü bir şekilde inanmaktadır. Ve yine aynı şekilde Afganistan’da sürdürülebilir barışın sağlanması için bölgesel bir çözüm bulunmasına inanmaktadır.

Biz Pakistan’ın tüm fedakarlıkları ve katkılarına rağmen Afganistan’daki başkalarının başarısızlıklarından dolayı suçlanmasını kuvvetle esefle karşılıyoruz. Pakistan, Afganistan’a uzun vadede istikrarın bir askeri çözümle değil sadece siyasi bir çözümle getirilebileceğine inanmaktadır.

Bu bağlamda biz Türkiye tarafından Pakistan ve Afganistan iki kardeş ülkenin biraraya getirilmesi yönünde atılmış olan bütün gelişmeleri büyük ölçüde takdirle karşılıyoruz ve bize iyi dileklerini iletenlerin Afganistan’a kalıcı bir barışın getirilmesinde pozitif bir rol oynamaya devam edeceğini ümit ediyoruz.

Çok teşekkürler.

SORU- Sayın Bakanım, bugünkü ziyaretinde Sayın Dışişleri Bakanının Cumhurbaşkanı ve Başbakanla yapmış olduğu görüşmede de en azından aldığımız mesajlar Myanmar … Arakanlı Müslümanların. Özellikle Türkiye’nin oraya yönelik insani yardımlarından sonra acaba İslam ülkeleri ya da Pakistan ve diğer ülkelerle ilgili olarak bir gelişme var mı? Siz temaslarınızı sürdürüyorsunuz, Bangladeş Hükümetinin … vermesi gerekiyor, onu biliyoruz. En azından Türkiye’nin oraya barınak yapma noktasındaki girişimleri sonuç verdi mi, bir haber var mı?

Ve şunu da sormak istiyorum: Tabi ki İslam ülkeleri Myanmar konusunda adım atacak mı? Sizin izlenimleriniz neler ve Sayın Dışişleri Bakanının da?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum sorunuz için.

Türkiye olarak bir taraftan Arakan sorununa kalıcı bir çözüm bulmak için çaba sarf ediyoruz. Myanmar yönetimiyle temastayız, bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız da Ang San Su Çi’yle görüştü ve New York’ta da bir ikili görüşmemiz olacak. Diğer taraftan, uluslararası örgütler ve uluslararası camiayla da temas halindeyiz, hep birlikte bir kalıcı çözüm bulmamız lazım.

Diğer taraftan, hem Myanmar’da yaşayan Arakan Bölgesinde, hem de Bangladeş’e geçmek zorunda kalan Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin ihtiyaçları var, en temel ihtiyaçları ve buralara insani yardımlarımızı ulaştırmak için de yoğun çaba sarf ediyoruz. TİKA bir taraftan Arakan Bölgesindeki zor durumda olan insanlara yardımları ulaştırıyor, diğer taraftan Kızılay’ımız, AFAD’ımız, tüm insani kuruluşlarımız Bangladeş’teki kardeşlerimize de yardımlarımızı ulaştırıyor. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendiyle birlikte, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızla birlikte bölgeye yaptığımız ziyarette de gördük ki, bu insanlar burada da zor şartlarda yaşıyorlar. Elbette Bangladeş’e onlara kapılarını açtıkları için teşekkür ediyoruz, fakat burada Bangladeş Devletini de desteklememiz lazım.

Diğer taraftan, zaten bu insani yardımlarımızı bugün değerli kardeşim Asıf’la da bunu değerlendirdik, Bangladeş’ten alarak ulaştırıyoruz ki Bangladeş ekonomisine de katkı sağlayalım.

Tabi burada onların insanca yaşayabilmesi için bizler özellikle çadır kamplarını kurmak istiyoruz, bunun için de Bangladeş yönetiminden bir yer tahsis etmelerini istedik ve Başbakan Şeyh Hasina’ya bizzat Bangladeş’te biz söyledik ve Sayın Cumhurbaşkanımız da Bangladeş Cumhurbaşkanına Astana’daki ikili görüşmede bu talebimizi tekrar etti.

Diğer taraftan, tabi İslam dünyasının da bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Ve bugün kardeşim Asıf’tan da öğrendik, Pakistan da insani yardımları ulaştırmak için Bangladeş nezdinde girişimde bulundular. Azerbaycan olsun, Katar olsun bazı ülkelerin duyarlılığını görüyoruz. Aynı şekilde İran’ın bu bölgeye insani yardım götürme girişimleri var. Ve tüm bu ülkelere teşekkür ediyoruz. Kazakistan da insani yardım ulaştırmak istediğini, bizimle beraber hareket etmek istediğini söylediler. Ama İslam dünyasının bu anlamda tam duyarlı olduğunu söyleyemeyiz. Birbiri aleyhine kullanmak için lobi firmalarına milyarlarca dolar harcayan ülkelerin bu paranın yüzde 10’unu bu zor şartlar, sadece Myanmar’da, Bangladeş’te değil, zor şartlar altında yaşayan ümmete harcasa bu insanların acıları diner. Yani milyar dolardan bahsediyorum, 100 milyonlar, 10 milyon dolardan değil, milyar dolarları lobi şirketlerine ve bazı kuruluşlara harcayan ülkeler, zor şartlarda yaşayan Müslüman kardeşlerimiz konusunda daha hassas olmasını bekleriz ve isteriz. Ama görüyoruz ki, kardeş Pakistan ve Pakistan halkı bu konuda duyarlılığını gösteriyor.

Teşekkür ederim.

PAKİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI MUHAMMED ASIF- Çok teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Kardeşimin dediklerini tamamen onaylıyorum. Biz de yine aynı şekilde Bangladeş’teki Arakan Müslümanlarına insani yardım sunmaya çalışıyoruz ve Pakistan olarak bizler şu anda bir uçak dolusu yardım gönderebilmek için Bangladeş’ten izin almaya çalışıyoruz ve bu iznin bize ayın 14’ü itibarıyla, yani yarın değil ertesi gün verilmiş olacağını ümit ediyoruz.

Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da önerisi üzerine bizlerin aslında kaynaklarımızı biraraya getirmesi ve insani yardımı bu şekilde Bangladeş’teki Arakanlı mültecilere sunmamız gerekiyor. Ve bu şeklide onların acılarını azaltırken, onların zorluklarına yardımcı olurken aynı zaman da bu yardım malzemelerini Bangladeş piyasasından alarak Bangladeş’e de onların ekonomisine de yardım etmemiz gerekiyor ve biz bu öneriyi tamamen destekliyoruz. Bu aynı şey diğer Müslüman ülkeler için de geçerli. Bu şekilde Müslümanlara Myanmar’daki diğer Müslümanlara da yardımcı olmamız gerekiyor. Çünkü hem Myanmar’da, hem dünyanın farklı bölgelerinde, Kaşmir’de, Filistin’de Müslümanların uğradığı zulüm ve çektikleri acılar halen devam ediyor. Ve çok doğru bir şekilde daha önce de söylendiği gibi yüz binlerce dolar veya milyonlarca, milyarlarca dolar lobi şirketlerine ödeniyor, bunları lobi şirketlerine ödemeye hazırız. Ama kendi arka bahçemizde Kaşmir’de, Filistin’de, Myanmar’da ve dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen Müslümanların yaşadığı zulüm, yoksulluk ve acılara yeterince duyarlılık göstermiyoruz. O yüzden kaynaklarımızı bir araya getirmemiz gerekliliğine ben tamamen katılıyorum, tamamen hassas bir şekilde Müslüman ülkelerin davranıp birbirimize yardımcı olmamız gerekiyor. Bu açıdan eğer böyle davranırsak Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da başlatmış olduğu çabaların çok daha kalıcı olması sağlanabilir. Ve umuyorum diğer Müslüman ülkeler de bu çabalara katılırlar ve en azından başlangıçta mültecilere yardımcı olunur. Daha sonra da bir araya gelerek Müslüman ülkeler bir araya gelerek uluslararası anlamda siyasi bir, daha kalıcı bir çözümün bulunmasına ve bu şekilde azınlık durumundaki olan Müslümanlara bir çözüm bulunmasına yardımcı olabilir.

SORU- … (İngilizce Konuşma)

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben açılışta ifade ettim konuşmamda ve bizler Pakistan’ın rolünü büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Afganistan’a komşu ülke Pakistan ve Pakistan önlemlerini almakta sınırda. Ve Pakistan kendisi terörizmle karşı karşıya mücadele etmekte ve birçok başarı elde etmekte bu konuda. Ve Pakistan’ın rolü Afganistan’ın komşusu olarak Afganistan’daki sorun çok ciddi bunu biliyoruz ve Pakistan için de bu bağlamda çok çok önemli. Üçlü bir mekanizmamız söz konusu ve bu Sayın Cumhurbaşkanı Gani’yle de görüştük Astana’daki toplantılar marjında. Ve biz yeniden bir araya gelerek üç Dışişleri Bakanı olarak bu mekanizmanın, üçlü mekanizmanın Türkiye-Pakistan-Afganistan mekanizmasının daha etkin bir şekilde çalışmasını sağlama niyetindeyiz ve daha iyi bir işbirliği sağlama niyeti içerisindeyiz. Terörizmle mücadele önemli, ama diyalog ve siyasi çözüm gerekli. Ve siyasi çözüm kalıcı olacak çözümdür.

SORU- Efendim, Almanya Dışişleri Başkanı Gabriel’in bir açıklaması vardı Türkiye’ye silah satışına yönelik, bugün de Başbakan Merkel’in bununla çelişen açıklamaları oldu. Almanya’da yaklaşan seçim öncesi hem bu açıklamaları, hem de Alman siyasilerinin Türkiye’ye karşı yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

DIŞ İŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türkiye olmasaydı Alman siyasetçiler herhalde kampanyada malzeme bulmakta zorlanacaktı. Gerçekten daha önce de söyledim, sanki seçim Türkiye hakkında ya da seçim Türkiye’de yapılıyor. Oysa Almanya’nın ve Avrupa’nın başka konuları da var, eminim Alman halkının da siyasetçilerden başka beklentileri var. Bir atasözü var, kötü komşu ev sahibi yapar diye. Bu tür yaklaşımlar esasen bizim kendi milli savunma sanayimizin güçlenmesine vesile oluyor ve bu anlamda yerli ve milli üretimi arttırıyoruz her alanda. Kendi savaş uçağımızı, helikopterimizi üretiyoruz ve Türkiye hiçbir zaman çaresiz değildir.

Ama bir Dışişleri Bakanının esas görevi, tüm imkanlarını ikili ilişkilerin, yani başka ülkelerle kendi ülkesinin ilişkilerini geliştirmektir. Özellikle zor şartlarda Dışişleri Bakanlarına önemli görevler düşüyor. Biz Almanya’yı eleştirdik, Almanya’nın yaklaşımını eleştirdik, Almanya’nın bize yönelik politikalarını eleştirdik ve her zaman Türkiye’nin de Almanya’ya nasıl baktığını net bir şekilde açıkladık. Bizim Almanya’yla ne problemimiz olabilir? Almanya’yla ilişkilerimizin kötü olmasından ne fayda elde ederiz? Almanya bizim birinci ticaret ortağımız, 3,5 milyon vatandaşımız Almanya’da yaşıyor, Almanya bizim müttefikimiz. Ama Almanya Türkiye’den ne istiyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz.

Ama Almanya’nın bu yaklaşımlarını eleştirirken, FETÖ konusunda, PKK konusunda da eleştirirken her zaman şunu söyledik: Yani Almanya’yla tüm bu konularda işbirliği yapmak istiyoruz ve ilişiklerimizi geliştirmek istiyoruz. Hiçbir zaman Almanya’ya işte şunu satmayacağız, bunu satmayacağız, onu engelleyeceğiz vesaire demedik. Dolayısıyla bu seçim atmosferinde, dostum, tekrar altını çizerek söylüyorum, her şartta söylüyorum, Sigmar Gabriel’in bu yaklaşımını bir Dışişleri Bakanına yakışan bir yaklaşım olarak değerlendiremiyoruz.

Tamam anlıyoruz, yani 30 küsurlarla başladılar şimdi kamuoyu yoklamalarında yüzde 22’lere düştü kendi partisinin desteği. Ama bunun sorumlusu ben değilim, bunun sorumlusu kendileri, kendisi düne kadar Partinin Başkanıydı. Dolayısıyla bu panik içinde Türkiye’ye saldırarak oy alacağını, oyunu artıracağını düşünüyorsa bunu zaten yapan ırkçı partiler var, PKK yanlısı partiler var, bence buradan da bir şey elde edemez.

Merkel’in bu yaklaşımını doğru buluyoruz, daha olgun buluyoruz ve seçim atmosferinde bile sağduyulu davranmak hepimizin görevidir. Seçimler geçer, dostluk kalıcıdır ve daha sonra gerçeklerle yüz yüze kalacağız. Dolayısıyla bu süreci en az hasarla Almanya’nın kendi mantalitesinde ve Türkiye’ye bakışında atlatmasını temenni ederiz ve ilerdeki süreçte de ilişkilerimizi tekrar eski günlerine döndürmek için yeni kurulan hükümetle birlikte adımlar atacağımızı umuyoruz.

Fakat şunu da bilmeleri gerekiyor: Türkiye’ye yaklaşımını Almanya’nın değiştirmesi gerekiyor. Öyle tehditle, şantajla ya da baskıyla Türkiye’den bir sonuç elde edilmez. Türkiye’yi ortak olarak görürseniz, samimi yaklaşırsanız ve eşit bir ortak olarak muamele ederseniz katbekat karşılığını alırsınız.

Esasen Sigmar Gabriel Malta’da da bana söyledi, bazı dostlarımıza da söylüyor, Biz Türkiye’ye karşı ciddi hatalar yaptık ve bu hataları düzeltmek için hangi adımları atmamız lazım; bana bizzat sordu. Ben de kendisini tek taraflı atılan adımlar kalıcı olmaz, gel birlikte adımlar atalım. Siz bir adım atarsanız bize yönelik, biz size yönelik iki adım atarız, yani bu kadar açık, net, samimi yaklaşımımız varken. Almanya’nın bu yaklaşımını gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. İçinde bulundukları şartları biliyoruz, anlıyoruz, ama Türkiye’ye saldırarak bu şartlardan kurtulmaları da mümkün değil.

Çok teşekkür ediyorum.