Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İtalya Dışişleri Bakanı Sayın Paolo Gentiloni İle Ortak Basın Toplantısı, 6 Ekim 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Değerli basın mensupları; bugün İtalya Dışişleri Bakanı, dostum Paolo Gentiloni’yi Ankara’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Sayın Gentiloni’ye darbe girişiminden bir gün sonra, 16 Temmuz sabahı telefon açarak kendisinin ve İtalyan Hükümetinin güçlü desteğini bize iletmesinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Daha sonra Başbakan Renzi ve İtalya Cumhurbaşkanı da yaptığı açıklamalarda Türkiye’ye ve Türk demokrasisine destek verdiklerini vurgulamışlardır. Esasen Paolo’nun bu ziyareti de, Türkiye’ye olan desteği bir kere daha vurgulamaktı.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu öncesinde bu ziyareti gerçekleştirmek istedik, ama yoğun programdan dolayı gerçekleştiremedik.

Bugün görüşmemizde ikili ilişkilerimizi değerlendirdik, akşam çalışma yemeğinde de değerlendirmeye devam edeceğiz. Çünkü gerçekten İtalya ile Türkiye arasında güçlü bağlar var. Özellikle de ekonomik ilişkilerimiz, ticaret hacmimiz, rakamlara baktığımız zaman gelecek için de umut verici. 17,5 milyar dolar civarındaki ticaret hacmimizi 20 milyara, 2020’de de 30 milyara çıkarmak istiyoruz. Bunun için potansiyelin var olduğunu biliyoruz. İtalyan firmalarının Türkiye’de yatırım yapması ve Türkiye’de önemli projeleri Türk ortaklarıyla üstlenmesi; köprüler dahil İstanbul-İzmir Otoyolu ve diğer alanlardaki yatırımları da aramızdaki işbirliğinin başka bir göstergesidir.

Diğer taraftan Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olan terör örgütü FETÖ ile ilgili bilgileri Paolo’ya bir kere daha aktardım. O günden bu yana aldığımız tedbirler konusunda da bilgi verdim.

Yine özellikle NATO’nun iki müttefik ülkesi olarak; gerek bölgesel konularda gerekse ikili düzeyde yakın işbirliğimiz var. Türkiye’ye yönelik tehditler karşısında İtalya’nın SAMP/T bataryalarını ülkemize göndermesi, bu dayanışmamızın başka bir sembolüdür. Kendilerine bir kere daha Türkiye’ye verdikleri bu destek için teşekkür ediyorum.

DEAŞ’a karşı koalisyonun içinde aktif bir şekilde yer alıyoruz. Tüm toplantılara katılıyor ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Esasen İtalya ve Türkiye olarak Suriye krizi başladığı ilk günlerde bile gerekli uyarıları yapmıştık. Bölgenin gerçeklerini bilen ülkeler olarak özellikle bu krizin, iç savaşın, sivil savaşın nelere yol açabileceğini ta başından tespit etmiştik. Özellikle insani boyutlarını, göç ve mülteci boyutlarını da öngörmüştük. Keşke öyle olmasaydı ama bugün geldiğimiz noktada o günkü yaptığımız uyarıların ve tespitlerin ne kadar doğru olduğunu, haklı olduğumuzu maalesef bir kez daha görüyoruz.

Diğer taraftan Libya’daki durum gerçekten iki ülkeyi de yakından ilgilendiriyor. Libya ile ilgili görüşlerimiz, tutumlarımız örtüşüyor. İtalya’ya, özellikle Libya’daki yeni Hükümete verdikleri destek ve Libya ile ilgili birçok toplantıya ev sahipliği yaptıkları için çok teşekkür ediyorum. Libya’da, Trablus’ta Büyükelçiliği hayata geçiriyorlar. Buradan ben kendi arkadaşlarıma da mesaj veriyorum, bir an evvel Türkiye de Trablus’taki Büyükelçiliğini açmalı, yani açmalıyız hep birlikte. Arkadaşlarımıza söylerken kendim için de söylüyorum ve bir an evvel arkadaşlarımızı da Libya’ya gönderelim.

Libya’ya bir ziyarette bulunmuştum, benden hemen önce de Paolo Trablus’u ziyaret etti. Şu andaki Hükümete, Ulusal Birlik Hükümetine desteğimiz tamdır. Libya’nın istikrarı, birliği, beraberliği, güvenliği bizim için önemlidir. DEAŞ’a karşı mücadelesinde Libya Hükümetinin yanında yer alıyoruz. İtalya ve Türkiye olarak Libya konusunda herhangi bir gizli gündemimiz yok. Bu kardeş-dost ülkeye önümüzdeki süreçte de desteğimiz devam edecek.

Paolo’ya Kıbrıs Adası’na yaptığı ziyaret için de teşekkür ediyorum. Kendisi Adada her iki tarafı da dinledi. Hem Anastasiadis’le, hem de Sayın Akıncı’yla görüştü ve iki tarafın tutumunu doğrudan kendilerinden dinledi. Kıbrıs konusunda önümüzdeki süreçte İtalya’nın objektif tutumu, desteği önemli. Avrupa Birliği için de İtalya’nın objektif ve dengeli tutumu için çok teşekkür ediyoruz.

İtalya, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine her zaman destek vermiştir. Bu geleneksel desteğin önümüzdeki süreçte de devam edeceğine inanıyoruz. Bugün özellikle göç anlaşması, vize serbestisi ve geri kabul anlaşmalarının uygulanması konularını değerlendirme fırsatımız oldu. Bu akşam çalışma yemeğinde Suriye ve Irak başta olmak üzere -yeni öneri ve gelişmeler var- bunları da değerlendireceğiz. Ben bu duygularla Paolo’ya tekrar hoş geldin diyor ve sözü kendisine bırakıyorum.

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI PAOLO GENTİLONİ- Teşekkürler sevgili meslektaşım ve dostum Mevlüt.
Bu ziyaret İtalya için, İtalya Hükümeti için, güçlü bir şekilde Türkiye ile dayanışma ve destek mesajı verme fırsatı oldu.

Devlete, Hükümete ve Türk halkına bu mesajı iletme fırsatı oldu. 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminden sonra bu mesajı tekrar verme fırsatı oldu. Ümit ediyorum yarın Millet Meclisini ziyaret etme fırsatı da bulacağım. Bu haftalarda birçok Avrupalı meslektaşımı dinleme fırsatı buldum. Onlar da bu ziyareti yapabilmişler. Türkiye’nin ve kurumlarının ayrı ayrı yaşadığı tehdidin düzeyini bu ziyaretle fark etmişler, anlama fırsatını bulmuşlar.

Dayanışmamız ve desteğimiz tamdır. Temennimiz, bütün kurumların normal işleyişine en kısa zamanda geri dönülebilmesidir. Kuşkusuz bu bir güven mesajıdır. Sadece kamuoyuna yönelik olarak değil; aynı zamanda iş dünyasına, yatırımcılara, Avrupalılara, özellikle İtalyanlara bir güven mesajıdır. Biraz önce Mevlüt’ün de hatırlattığı gibi İtalya’nın Türkiye’yle çok eski ve son derece önemli ekonomik ilişkileri var. Dolayısıyla bu ülkedeki istikrar ve kurumların dört dörtlük işleyişi bizim açımızdan büyük mutluluk vesilesidir. Biz gururla Türkiye’nin dördüncü ticaret ortağıyız diyoruz. Avrupa Birliği içinde ise iki numaradayız. İş hacimlerimizi Mevlüt biraz önce zaten hatırlattı. 1300 İtalyan sermayeli şirket burada faal ve on binlerce kişiye de iş verip istihdam sağlıyorlar. Sadece bu büyük firmalar Astaldi, UniCredit gibi markalar değil, birçok İtalyan KOBİ’si de bu ülkeye yatırım yapma kararı vermişlerdir. Bu siyasi ve iktisadi ilişkileri temel alarak uluslararası dama tahtasında da işbirliği içindeyiz. Türkiye, İtalya ve Avrupa Birliği açısından baktığımızda birçok kesişen nokta var. Mesela 18 Mart göçmenler konusundaki anlaşmaya bakalım. Bazıları diyor ki, bu sadece Ege ve Balkan rotasıyla ilişkilidir, oysa bu bütün Akdeniz’le ilişkili bir konudur. Bu istikrar, zaten bu anlaşmanın istikrarıdır. Lübnan’da, Ürdün’de ve Türkiye’de Suriyeli bütün göçmenlerin her açıdan durumlarının daha iyi hale gelmesini, kurumların daha iyi işleyebilmesini sağlayacak olan bu anlaşmadır. Ve şu anda işlemekte olan bir şeyden söz ediyoruz, dolayısıyla bizim vazifemiz bunları daha da iyi işler hale getirmektir.

Kıbrıs krizinde olumlu gelişmeyi kendim de gözlemledim, bunu söyleyeyim. Aslında aşikar, mutlaka olumlu şeyler gelecek yakın zamanda, temennimiz bu. Fakat Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Avrupa Birliği’nin ve uluslararası topluluğun gayret göstermesi lazım. Artık Kıbrıs vatandaşlarının sorunlarını çözmenin dışında, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında ilişkilerin daha da gelişmesini sağlayabilir. Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bazı yeni müzakere fasıllarının açılması, örneğin 23, 24 numaralı fasıllar gibi. Ortaklar arasında bazı şeyleri daha iyi tartışmak için mesela adalet ve sivil haklar gibi daha iyi fırsat yaratacaktır. Belirli bir yöne giden bir güzergâh üzerindeyiz. Bunun içerisine mutlaka vizelerin kaldırılması konusu da girmeli ki, bundan da söz etmiştik zaten.

Türkiye ve İtalya birçok sahnede birlikte çalışıyorlar. NATO’nun Afganistan’daki çerçeve ülke tabir edilen dört ülkesinden iki tanesiyiz. DEAŞ’a karşı işbirliği yapıyoruz. İtalya özellikle Irak’ta çaba gösteriyor.Mesela Musul barajının tamiri konusunda çok çaba gösteriyor. Libya’dan söz ettik, evet, Dostum Mevlüt’ün de ifade ettiği gibi ortak pozisyonlar muhafaza ediyoruz.

Temennimiz birlikte -ben şahsım adına konuşayım Mevlüt adına olmasa da- ama tabii ki temennimiz ortak dilek olması. Artık Suriye krizinde bir ümit ışığı vardır. Halep dramında bir ümit ışığı vardır. Hepimizin bir ortak mesaj vermesi gereklidir. Rusya’ya etki kapasitemiz de aynı şekildedir. Bunun sayesinde Beşar Esad’a böyle devam edilemeyeceği mesajını vermemiz lazım. Şu yapılanlarla, son 10-15 günde Halep’in doğusunda olanlarla devam etmeye imkân yok. Hayır, bir kenti, 300 bin kişinin yaşadığı bir kenti tahrip ederek bir yere varılamaz. Bu uluslararası topluluk için bir sorumluluktur. Kim etkiliyse, kimin etki imkânı varsa Esad rejimi üzerinde onu etkilememiz lazım. Onu itmemiz lazım. Teklifleri Birleşmiş Milletler’den de alarak bu trajedinin sona erdirilmesi gerekir.

Tekrar teşekkürler. Bu sohbetlerimiz gün boyu ve yarın da devam edecek.

Burada sorunuz varsa onları alabiliriz.

SORU- Öncelikle Sayın Çavuşoğlu’na sormak isterim. Efendim, Bağdat’la yaşanan gerilim konusunda yeni açıklamalarda bulundunuz, ama bir kez daha sormak isterim; Irak, Türkiye’nin Başika’daki askeri varlığı nedeniyle BM Güvenlik Konseyini acil toplantıya çağırdı. Son durum nedir? Bağdat Yönetimiyle herhangi bir temasınız oldu mu ya da olacak mı?

Sayın Konuk Bakana da bir sorum olacak; Ankara vize serbestisi için Avrupa Birliği’nden Ekim ayı için bir tarih bekliyor, ama bir orta yol bulunmuş görünmüyor şimdilik. Dolayısıyla Ankara mülteci krizi konusundaki anlaşmaları uygulamayacağını söylüyor eğer bir orta yol bulunmazsa. Endişeli misiniz bu durumdan, taraflara mesajınız ne olacak bu konuda?

Teşekkürler.

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI PAOLO GENTİLONİ- Bir orta yol her zaman vardır. Çözüm bulmak, diplomasinin uzmanlık alanıdır. Biz kuşkusuz göçmenler konusundaki 18 Mart anlaşmasını, yeniden kabulü ve vize serbestisini muhafaza etmekten yanayız. Avrupa’nın vizelerin kaldırılması için bu şartları var. Türkiye’nin şu anda terörizme karşı mücadelesinin zorluklarını da biliyoruz. Bu nedenle bir esneklik bulmak gerek. Avrupa kendi ilkelerinden vazgeçmemeli, ancak bu perspektifin de de açık olması lazım. Evet Türkiye’yi ilgilendiriyor ama aslında ortak çıkarımız.

Türkiye ile Brüksel arasında ve diğer Avrupa ülkeleriyle yapılacak müzakerelerde ve tartışmalarda mutlaka bir anahtar yol bulunacaktır. Hem Avrupa’nın vize serbestisi için talep ettiği şeyler, hem de gerekli olan şeylerin uygun, mümkün zamanlarda yapılabilmesi için.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Ben de Paolo’ya katılıyorum. Avrupa Birliği prensiplerinden elbette vazgeçmemeli, ama verdiği sözlerden ve imzaladığı anlaşmalardan da vazgeçmemelidir. Bu hem Türkiye için hem de Avrupa Birliği için geçerli, ahde vefa çok önemlidir.

Başika Kampıyla ilgili sorduğunuz soruya gelince, biz Başika Kampıyla ilgili bir çözüm bulmak için Irak Yönetimiyle görüştük. Hem Roma’da, hem İstanbul’da görüşmeler de yaptık. Bu kapsamda Amerika başta olmak üzere koalisyon içinde olan ülkelerle de konuyu ele aldık. Biz bu Başika Kampı’nın özellikle DEAŞ’a karşı koalisyonun içinde aktif olmasını istiyoruz, Koalisyonlaştırma süreciyle ilgili düşüncelerimizi paylaştık. Biz her zaman çözümden yanayız. Irak içinde bulunduğu iç siyasi karışıklıktan, kamplaşmadan dolayı Başika Kampıyla ilgili bazen negatif tutumlar maalesef sergileyebiliyor.

Esasen dün de söyledim, bu Başika Kampı kendiliğinden oraya gitmedi, Irak Yönetimin de bilgisi dâhilinde davet üzerine biz oraya gittik. Oradaki yerel güçleri DEAŞ’a karşı eğitiyor ve donatıyoruz. 3 bin civarında, içinde Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Yezidilerin ve değişik grupların olduğu kişileri eğitiyoruz. Yine Kuzey Irak’taki kamplarımızda Peşmerge güçlerini eğitiyoruz. İtalya da aynı faaliyetleri yürütüyor. Biz burada bir ciddi sorun görmüyoruz. Mevcut sorunu da aşacağımıza inanıyoruz. Yeter ki Irak iç siyasi kaygılardan arınsın, retoriği bıraksın; bizler de bu konuda nasıl işbirliği yapacağız bunu değerlendirelim.

Bizim orada PKK’ya karşı yaptığımız operasyonlar da tamamen Türkiye’ye yönelik tehditleri ortadan kaldırmaktır. Aynı şekilde DEAŞ’dan da ciddi tehdit gelmektedir. Kampımıza da saldırılar geldi. Sadece o kamptan 750 civarındaki DEAŞ’lı teröristi etkisiz hale getirdiğimizi daha önce açıklamıştık. Her zaman vurguluyoruz, tüm bu faaliyetlerimizi sürdürürken uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı kullanıyoruz. Irak’ın bölünmez bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü herkesten daha fazla savuna geldik, bundan sonra da savunacağız.

Kardeş Irak’ın istikrarı, güvenliği bizim için çok önemlidir. Dün de söylemiştim; bu son Meclis’ten çıkan açıklama ya da karar, Irak halkının tamamını temsil etmiyor diye. Sonradan gelen açıklamalarda benim dünkü söylediğimi teyit etmiştir. Biz burada bir çözüm için varız. Kesinlikle Irak’ta kısır döngüye de girmek istemeyiz. İnşallah Irak yönetimi de bu anlayışa en kısa zamanda döner.

Teşekkür ediyorum.

SORU-Sayın Bakan Çavuşoğlu’na, göçmen konusundaki anlaşma üzerine sorum. Birkaç gün önce Sayın Erdoğan, şu ana kadar Avrupa Birliği’nden serbest bırakılan rakamı 179 milyon Euro olarak telaffuz etti, 3 milyardan bahsediliyordu. Bu açılan konu acaba sohbetinize tekrar konu oldu mu? Sayın Gentiloni, muhtemel zorluklar ve bu anlaşmalar konusunda Türkiye’nin tam vize serbestisinden söz ediyordunuz, acaba Afrika’lı göçmenlere de bu senaryoyu önermek açısından sorun yaratabilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Şimdi Avrupa Birliği’yle üç tane anlaşma imzaladık. Geri kabul anlaşması, vize serbestisi ve 18 Mart’ta da göçmen anlaşması. Yani kaçak göçün engellenmesiyle ilgili anlaşma. Bu üç anlaşmanın birbirine bağlı olduğu konusunda da teyitleştik. Üçünün de uygulanması gerekiyor. Elbette uygulanması için gerekli şartların da yerine getirilmesi lazım. Bugüne kadar göçmen anlaşması ve Yunan Adaları’ndan göndermek istenenlerin Türkiye’ye getirilmesi bakımından birebir formülün işlemesinde hiçbir sıkıntı yok. Her şey iyi işliyor, iki tarafda anlaşmaya sadık. Avrupa Birliği’nin yine 3 milyar Euro, artı 3 milyar Euro vaadi vardı. Bu 3 milyar Euro’nun Türkiye’ye gelip Suriyeli göçmenlere aktarılması konusunda maalesef bürokratik engeller var. Sistem çok yavaş işliyor. Para ayrılıyor, para Brüksel’de bekliyor. Şu ana kadar 2 milyar Euro civarında bir para bulunmuş ama paranın orada beklemesinin bir faydası yok. Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin kadınların çocukların ihtiyaçları var. Her şeyden önce bunların hayat standardını yükseltmemiz lazım. Niye Türkiye şimdi 10 bin konut yapmak istiyor? Çünkü kamplarımız şartlar bakımından dünyadaki en iyi kamplar olmasına rağmen biz bunların da insan olduğunu unutmuyoruz, daha iyisini hak ettiklerine inanıyoruz.

Çalışma izni ve diğer haklarını veriyoruz sağlık vesaire. Mevcut durumda 800 binden fazla eğitim çağında olan Suriyeli kardeşlerimizin 300 bini okula gidebiliyor. Geri kalan 500 bin ne olacak? Bizde de bürokrasi tüm hızlandırmamıza rağmen çoğu zaman yavaş işliyor. Ben de bazen arkadaşlarıma sitem ediyorum. Biraz daha hızlandıralım, bürokratik şeyleri kaldıralım daha pratik olalım diyoruz. Ama maalesef Avrupa Birliği’nde çok ciddi prosedürler var, bürokrasi var. Bu prosedürleri normal şartlar altında tolere edebilirsiniz, bekleyebilirsiniz. Bir projenin hazırlanması, Avrupa Birliği prosedürleri, kuralları çerçevesinde iki sene sürüyor. İşte aday ülkelerde proje destekleri, daha önce Avrupa Birliği Bakanlığı da yaptığım için biliyorum. Şu anda mültecilerle ilgili karşı karşıya olduğumuz durum sıradan ve normal bir durum değil. Ekstra bir durum var. Bizim kendimizi buna göre adapte etmemiz, prosedürleri buna göre hızlandırmamız lazım. İki sene proje hazırlamak için beklemek zorunda değiliz, bu insanlar bekleyemez. Bizim Avrupa Birliği’ne sürekli hatırlattığımız şey burada yaşayan insanları mutlu etmek için gerekli adımları birlikte atalım, prosedürü hızlandıralım şeklindedir. Vize serbestisi ve geri kabul anlaşmasının uygulanmasıyla ilgili son geldiğimiz nokta konusunda, Paolo’ya bilgi verdim. Çin’de Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Başbakan Renzi’nin de olduğu toplantıda, Hollande ve Merkel’e de bu konuda bilgi verdik. Ayrıca Tusk ve Juncker’le de bu konuyu konuştuk. New York’ta Timmermans’la görüştük. Somut bir yol haritası konusunda anlaşmamız ve anlaşmaların hepsini de uygulamamız lazım. Şimdi Avrupa Birliği’nden biz cevap bekliyoruz. Timmermans’ın bize geri dönmesini bekliyoruz. Ben bu konuda iyimserim, karamsar değilim. Yeter ki, Paolo’nun da söylediği gibi prensiplerimize, anlaşmalarımıza ve sözlerimize sağdık kalalım. İmzaladığımız anlaşmaları uygulayalım ve iç siyasete kurban etmeyelim. Avrupa’daki artan Türk ve İslam karşıtlığı, ırkçılık, göçmen düşmanlığı vesaire gibi hepimizi rahatsız eden akımlara bu süreci kurban etmeyelim. Bu konuda İtalya’nın tutumu her zaman pozitif olmuştur. Esasen bizi herkesten daha iyi anlayanda İtalya’dır. Niye? Çünkü hemen Akdeniz’in güneyinden ve diğer bölgelerden İtalya’da ciddi göç akımlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunu aşmak için Avrupa Birliği içinde gerçekten ciddi çaba sarf etmiştir. O nedenle İtalya’ya teşekkür ediyoruz.

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI PAOLO GENTİLONİ- Teşekkür ediyorum.

Rakamlar net konuşuyor bize bilgi veriyorlar. Geçen yıl Türkiye’yle Yunanistan arasında Ege Denizi üzerinden binlerce kişi geçiş halindeydi. Şimdi transit dediğimiz rakamlar belki 10’lu sayılarla ifade ediliyor. Evet bu anlaşma işliyor. Tedrici olarak aynı zamanda göçmen bireylerin durumunun eğitim ve diğer imkânlar açısından daha iyi hale gelmesine de vesile oluyor. Kuşku yok ki hızlandırmak lazım. Biliyorsunuz bu anlaşma projeleri finanse ediyor. Kamplara yönelik ya da kampları işleten kurumlara yönelik projelerle oluyor. Doğru bazı gecikmeler oluyor, çünkü projelerin belirlenmesi, seçilmesi gerekiyor. Fakat bunu böyle uzatmaya imkân yok. Bu doğru evet.

İtalyan bakış açısından Avrupa Birliği’nin Ege üzerinden Türkiye geçişli göçmenlere karşı son derece önemli bir gayret gösterdiğini kabul ediyoruz. İtalya olarak Avrupa Birliği’nin Afrika’daki kaynak ülkeler ve geçiş ülkeleri üzerinde de aynı şekilde siyasi, diplomatik ve ekonomik bir çabası olsun istiyoruz. Bu bakış açısına kaygılı değil, iyimserlik açısından yanıt vermek istiyorum Sayın Ansa muhabirinin sorusuna. Türkiye ile olan anlaşmanın olumsuz bir bakış açısıyla İtalya’ya olumsuzluk yansıtmasını değil tam tersi olumlu bir örnek olarak iyi işleyen bu anlaşmanın Avrupa Birliği’ni uyandırarak Orta Akdeniz’e de yönelteceğini ümit ediyorum.