Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders ile Gerçekleştirdiği Ortak Basın Toplantısı, 29 Ağustos 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Değerli basın mensupları, öncelikle hoşgeldiniz. Hollanda’dan da gelen basın mensupları var, onlara da hoşgeldiniz diyorum. Bugün çok değerli dostum Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders’i Ankara’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum, kendisine hoşgeldin diyorum.

15 Temmuz darbe gecesinde Slovakya Dışişleri Bakanı Lajcak’la beraber beni arayan ilk iki kişiden biri Bert Koenders’tı. Kendisi beni hatta Latin Amerika’dan, Şili’den aradı. Türk demokrasisine ve bizlere güçlü desteğini dünyanın öbür ucundan iletti. Bunun için çok teşekkür etmek istiyorum. Darbe gecesinden bugüne dek Hollanda’nın sergilediği tutum ve Türk demokrasisine verdiği destek için çok teşekkür ediyoruz. Başbakan Rutte de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la görüştü, Bert Koenders bugün Ankara’ya bu ziyareti gerçekleştirerek hem verdiği desteği bir kere vurguladı, hem de bundan sonraki süreçte gerek Avrupa Konseyi, gerekse Avrupa Birliği ve Hollanda’yla birlikte nasıl işbirliği yapacağız, bunları değerlendirdik. Gerçekten biraz önce son derece verimli başbaşa ve heyetlerarası toplantılar gerçekleştirdik.

Kendisine darbe girişiminin arkasından yaşanan süreci ve Türk Milletinin, bizlerin hissiyatını anlatmaya çalıştım. Türkiye gerek dostlarıyla, gerekse uluslararası kurumlarla her zaman işbirliğinden yanadır. Uzaktan konuşmak, tehdit etmek ya da eleştirmek yerine, diyalog ve işbirliği bizim tercih ettiğimiz yöntemdir. O nedenle özellikle Avrupa Konseyi’ne ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland’a huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Biliyorsunuz Ocak-Haziran 2016 döneminde Hollanda Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı üstlendi; bu süreçte Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde önemli mesafe kat ettik. 18 Mart’ta kaçak göçün önlenmesiyle ilgili bir anlaşma imzaladık, daha önce imzaladığımız geri kabul ve vize serbestisi anlaşmalarıyla bu anlaşmayı birlikte uygulayacağımızı taahhüt etmiştik. 33. faslı yine Hollanda Dönem Başkanlığı’nın son gününde açtık. O süreçte Hollanda’nın oynadığı rol ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine verdiği destek de takdire şayandır.

Bugün bu üç anlaşmayı bundan sonraki süreçte nasıl uygulayacağımızı değerlendirme fırsatımız oldu, Türkiye olarak bu konulara nasıl baktığımızı da dostum Bert’e aktarmış oldum.

İkili ilişkilerimiz, özellikle de ekonomik ilişkilerimiz gerçekten son derece iyi düzeyde. Avrupa’da diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman, ticaretimizde bir gerileme yok, tam tersi geçen seneye göre %11 artış var. Şu anda Türkiye’deki doğrudan gelen yabancı sermayeye bakımından da yaklaşık 22 milyar dolarla Hollanda birinci sırada.

Hollanda’da yaşayan Türkler tabii Türkiye-Hollanda ilişkilerinde önemli rol oynuyor, biz özellikle Hollanda’da yaşayan Türklerin Hollanda’ya uyum sağladığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Son zamanlarda maalesef gerek PKK’yı destekleyenler, gerek FETÖ’cülerle Türkiye’yi seven ve Türkiye’de yaşananlara karşı duyarlı olan vatandaşlarımız arasında bazı gerginlikler ortaya çıktı. Ayrıca, Hollanda’da bazı siyasi partilerin -daha doğrusu bir tane siyasi parti var- artan İslam karşıtlığı, Türk karşıtlığı eğilimlerinden de maalesef Türk toplumu etkilendi. Ama bugün son istatistikleri değerli dostum Bert benimle paylaştı ve Hollanda’da bu trendin tersine döndüğünü görüyoruz, bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz. Esasen bunda Bert Koenders ve yine Başbakan Rutte gibi merkezde siyaset yapan ve Hollanda’yı yöneten siyasilerin, liderlerin sergilediği tutum ve bu negatif akımlara karşı güçlü duruşun önemli rolü vardır, bundan dolayı da kendilerine teşekkür ederim.

Hollanda’yla gerek ikili ilişkilerimizi daha ileri noktaya götürme noktasında, gerek terörle mücadele -ki Terörle Mücadele Küresel Formunun eşbaşkanlığını birlikte yaptık, New York’ta Genel Kurulu zamanında yine beraber olacağız- gerek Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri, Türkiye-Avrupa Konseyi ilişkileri dahil uluslararası platformlarda da işbirliğimizi daha da güçlendirmek için kararlılığımızı bir kere daha ortaya koyduk.

Bert Koenders gerek ikili düzeyde, gerekse Avrupa’yı ilgilendiren konularda veya küresel konularda rahatlıkla her konuyu konuşabildiğim arkadaşlarımdan bir tanesidir ve bugün için ve bu samimi yaklaşımı için kendisine teşekkür ediyorum, tekrar hoşgeldin diyorum.

(NOT: Konuk Bakan basın toplantısında İngilizce konuşmuştur. Deşifre, İngilizce’den Türkçe’ye yapılan ardıl tercümenin metnidir)

HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANI BERT KOENDERS- Sayın Bakan, değerli dostum çok teşekkür ederim. Aynı zamanda bu zorlu zamanlarda bizi misafir ettiğiniz için, misafirperverliğiniz için de çok teşekkür etmek istiyorum.

Diplomatik ilişkilerimiz 400 yıl öncesine dayanıyor ve sizin de söylediğiniz gibi her zaman ortak olduk. Biz de her zaman gerçeği söylemekten yanayız. O yüzden darbe girişiminin ardından ilk arayanlardan biri olarak, ben de açık ve samimi diyaloğun yanında olduğumu size tekrar göstermek istemiştim.

15 Temmuz gecesinde yaşanan olayları çok iyi bir şekilde hatırlıyorum, yaşananlara gerçekten de çok şaşırmıştık. Bu kanlı ve zalim kalkışmanın hatıraları bizim de zihnimizde daha tazedir. Bu kalkışmayla aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasındaki temeller hedef alınmıştı, ama ben Türk milletinin kararlılığını da hatırlıyorum. Sokağa döküldüler, silahsız, çıplak elleriyle o girişime karşı durdular.

Bu darbe girişimi yalnızca demokratik yollarla seçilmiş Hükümete karşı değil, aynı zamanda demokrasiye de karşı yapılmıştı. Bununla birlikte maalesef 241 kişi hayatını kaybetti ve yaralılar vardı. Bu durum karşısında hemen destek göstermek adına Şili, Santiago’dan Sayın Bakanı aradım ve bu girişimi çok sert bir tondan kınadığımızı kendisine ilettim.

Bu darbe girişiminin arkasındaki failler mutlaka bundan sorumlu tutulmalı, kendileriyle ilgili gerekli uygulamalar yapılmalı. Kimse hukukun üstünde değildir. İşte bu vesileyle Türkiye, kurumlarının güçlülüğünü de gösterebilir, bütün bunları yaparken bu ülkede oransallık ve şeffaflık ilkeleri temelinde hukukun üstünlüğünün mevcut olduğunu gösterebilir.

Şunun da mutlaka altının çizilmesi gerekiyor: Hollanda Hükümeti olarak hemen bir hafta içerisinde, Avrupa Konseyi bünyesinde Türkiye’nin demokrasi mücadelesine destek olmak için gerekli girişimlerde bulunduk. Avrupa Konseyi hepimizin üye olduğu, özgür basın, hukukun üstünlüğü ve şeffaflık ilkelerini savunduğumuz bir uluslararası kuruluştur. Hollanda olarak hemen bu girişimi başlattık.

Bizler stratejik diyaloğun son derece önemli olduğunu ve Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Türkiye’nin bu diyaloğun önemli tarafları olduğunu düşünüyoruz. Jeopolitik istikrarsızlık, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü gibi konularda birlikte çalışılmasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte göç gibi birtakım ikili ve stratejik konular da birlikte çalışmamızı gerektiriyor.

Bizler tabii ki de bu darbe girişimiyle ilgili endişelerin dile getirilmesini anlamakla birlikte, bu darbe girişimini kınamanın ne kadar önemli olduğunun da bilincindeyiz. Bu gerçekten de önemli. Bunlarla birlikte, her seferinde basın özgürlüğünün altının çizilmesi çok önemli. Bizim Hollanda olarak gerçekleştirdiğimiz bu girişimin temelinde aslında zaten Avrupa Konseyi bağlamında Türkiye’ye verilecek destek vardı. Önümüzdeki haftaki toplantıyı dört gözle bekliyorum diyebilirim. Toplantıda bütün bu konuları tartışacağız ve bu vesileyle demokratik sahiplenme konusunda Türkiye’nin verdiği bu mücadeleye bir de biz destek çıkmış olacağız.

Bu konuyu da dile getirdiği için Sayın Bakana çok teşekkür ediyorum. Benim ülkemdeki birtakım hissiyatlardan bahsetti. Biliyorsunuz Hollanda’da çok büyük bir Türk topluluğu mevcut, çok yüksek bir Türk nüfusu var. Böylesi bir kalkışmadan sonra birtakım hissiyatlar, birtakım duyguların oluşması gerçekten de anlaşılır bir durum. Ancak istikrarı tesis etmemiz gerekiyor ve Türkiye’de yaşanan olayların Hollanda’ya taşınmaması gerekiyor. Belki bu noktada toplumlar arasında anlayışı iyileştirebilmek adına çalışmalıyız ve farklılıklarımızı bir şekilde gidermenin yollarını bulabiliriz diye düşünüyorum.

Son olarak aslında sözlerimi başladığım cümlelerle bitirmek istiyorum. Öncelikle bizi kabul ettiği için, bu fırsatı bize verdiği için Sayın Bakana müteşekkiriz. Aynı zamanda başka toplantılarım ve temaslarım da olacak. Onlar için de çok teşekkür ediyoruz.

Bir kez daha geçen ay Türkiye’de yaşanmış bu olayın gerçekten de ne kadar önemli olduğunun altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu kalkışma, bu darbe girişimi sonrasında mağdur olan herkesin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bizler demokrasi için mücadele etmiş, demokrasisini koruyanların yanındayız.

Çok teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben çok teşekkür ediyorum. İki konuya vurgu yapmak isterim. Biz, yurtdışında yaşayan Türklerin o ülkelerde uyum içinde yaşamasını arzu ederiz. Fakat Türkiye’ye demokrasi, toplanma özgürlüğü gibi konularda ders vermeye çalışanlar da, o ülkelerde yaşayan Türk toplumunun yeri geldiği zaman Türkiye’deki demokrasiyi desteklemek veya başka amaçla barışçıl yollarla gösteri yapma hakkının olduğu da unutmamalılar ve bunu da engellememeliler.

İkinci konu basın özgürlüğüyle ilgili. Eğer bu darbeyi yapan kişilere bağlı basın-yayın organlarını kast ediyorsanız, biz buna özgürlük diyemeyiz. Kendi tabanımızın darbe girişimi ve sonrası en eleştirel medya gruplarına bile nasıl sahip çıktığını; esasen her zaman, her gün bizi ağır bir şekilde eleştiren, hakaret eden basın-yayın organlarının bu özgürlüklerini nasıl kullandığını hepimiz görüyoruz. Fakat darbeye destek veren, darbenin içinde olan basın kartı sahiplerine de basın özgürlüğü çerçevesinde bakmamız esasen diğer gazetecilere de, basın organlarına da haksızlık olur. Maalesef Avrupa ülkelerinde de FETÖ terör örgütüne bağlı ve onların desteklediği bazı medya mensupları olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunu hem biz hem de Avrupalı dostlarımız biliyor. Bu ikisini çok iyi ayırt etmek lazım.

Esasen terör konusunda gerek FETÖ, gerekse PKK konusunda Avrupa Birliği üyesi ülkelerle ya da Türklerin yaşadığı ülkelerle yakın işbirliğimiz buralarda yaşanan ya da yaşanacak olan olayları engelleme, önleme bakımından da çok etkili bir yöntemdir.

Evet, soru alacak mıyız?

SORU- (Reuters Haber Ajansı ) Sorum şöyle olacak efendim: Fırat Kalkanı operasyonu devam ediyor. Bölgeden gelen bazı haberler var. Dün, Özgür Suriye Ordusu’ndan bir komutan, hedeflerinin Münbiç olduğunu açıkladı. Diğer taraftan da, YPG’nin Münbiç’e asker ve silah takviyesi yaptığı yönünde haberler var. Karkamış’ta da hendekler kazıldığı ifade ediliyor. Operasyonlara ilişkin son bilgileri bizimle paylaşabilir misiniz?

Bir küçük soru daha efendim: Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı geçen hafta Türkiye’deydi. Kendisi, Alman parlamenterlerin İncirlik Üssü’nü ziyaret etmeleriyle ilgili bir ivme kazanıldığını belirtti. Bu konuda, bir gelişme var mı? Çok teşekkürler, sağ olun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce gerek Cerablus, gerekse Afrin’den doğuya doğru başlatılan operasyonun amacı, bu bölgeden DEAŞ terör örgütünü temizlemektir. Gördüğünüz gibi küçük bir kuvvet karşısında dahi, DEAŞ terör örgütü kontrol ettiği şehirleri terk ediyor, kaçıyor. Esasen yıllardır biz bunu söylüyoruz. Sadece hava operasyonlarıyla DEAŞ’ı yenmek mümkün değil. DEAŞ’ı, karadan etkili operasyonlarla hem Irak’tan, hem Suriye’den temizleyebiliriz. Bırakın koalisyonun içindeki 65 ülkeyi, Bırakın 10 ülkeyi, 5-6 ülke bile bu konuda işbirliği yapsaydı, Suriye’de ve Irak’ta bugüne kadar DEAŞ diye bir terör örgütü kalmazdı.

Operasyonun yapıldığı Münbiç cebi dediğimiz bölgede, ağırlıklı olarak Araplar yaşıyor ve esasen Türkiye’nin desteklediği bu operasyonun içindeki güçler de bu bölgenin insanlarından oluşuyor. Bu bölgelere, burayı terk etmek zorunda kalan insanlar yerleştirilmeli, bu bölgelerde onlar yaşamalı. Ama YPG’nin amacı bu değil. YPG, gittiği yerlerde kendisi gibi düşünmeyen Kürtler dâhil, herkesi göçe zorluyor ve etnik temizlik yapıyor. Esasen bu operasyondan PKK dâhil YPG ve PYD’nin de rahatsız olmasının sebebi de budur. DEAŞ ile mücadele ettiğini söyleyen bir terör örgütü, diğer güçlerin DEAŞ’a yönelik yürüttüğü operasyondan niye rahatsız olsun? Mademki ortak hedef DEAŞ, niye rahatsız oluyor? Burada YPG, hem ABD’nin söz verdiği, hem de kendilerinin açıkladığı gibi bir an evvel Fırat Nehri’nin doğusuna geçmeli. Geçmediği takdirde hedef olacaktır. Ama tabii ki Münbiç ve diğer bölgelerdeki Araplar hedef değildir. Aslında hepimizin ortak amacı, DEAŞ’ı bu bölgeden temizlemektir.

Alman milletvekillerinin İncirlik’e yapmak istediği ziyaret, esasen bundan sonra Almanya’nın atacağı adımlara bağlıdır. Eğer Almanya gerekli adımları atarsa, biz de böyle bir ziyaretin gerçekleşmesini sağlarız. Aksi takdirde kusura bakmasınlar; tarihimizle haksız yere oynamaya çalışan kişilerin, hassas bölgelerimizi ziyaret etmesine de izin vermeyiz. Bunu başından beri söylüyoruz. Dolayısıyla bundan sonraki süreç, Almanya’nın atacağı adımlara bağlıdır.

Teşekkür ederim.

SORU- Hollanda Dışişleri Bakanı Koenders’e sorum şu: Ankara’nın Ülkenizde yaşayan Türk topluluklarına yönelik girişimleri karşısında, Sayın Çavuşoğlu’ndan ne gibi garantiler aldınız?

HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANI BERT KOENDERS- Sorunuz için çok teşekkürler.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, de Hollanda’da yaşayan Türkler, tabii ki Türkiye’de ne olup bittiğiyle ilgili olarak, birtakım hissiyatlara, birtakım duygulara sahip. Bunlar çok hassas konular ve birtakım hassasiyetler de var. Bunların farkına varmak çok önemli diye düşünüyorum. Ama bu tür hissiyatların, hiçbir şekilde Hollanda toplumuna tamamen taşınmaması gerektiğini de söylemem gerekiyor. Burada çok önemli olan bir nokta da bu husustur. Zaten bu hususu da konuştuk. Az önce de dediğim gibi, Hollanda’daki topluma bu tür hissiyatların taşınmaması gerekiyor. Herhangi bir şekilde bir karışma yok ve olmamalı da. Sadece bu hissiyatların barışçıl bir şekilde farkında olmalıyız ve bunların olduğunu kabul etmeliyiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Bert Koenders’e teşekkür ediyorum.

Bizim Hollanda iç siyasetine müdahale etmemiz sözkonusu değildir. Zaten bu doğru da değildir. Biz, bu tür haksız ithamları da reddediyoruz. Fakat Hollanda’da yaşayan Türklerin, Türkiye’de olanlardan etkilenmesi ve olanlara reaksiyon göstermesi doğaldır ve oraya bir müdahale değildir. Bunu engelleyemezsiniz. Tabii, bu reaksiyonlar hukuk dışına çıkarsa ayrı bir şey, kimse hukuk dışına çıkmamalı.

Şimdi Hollanda veya başka bir ülke, Türkiye’de yaşananlarla ilgili Türkiye’ye demokrasi ve hukuk dersi vermeye çalışırken, bu Türkiye’nin iç siyasetine karışmak olmuyor, ama biz Avrupa’da yaşayan Türklerle ilgili düşüncemizi açıkladığımız zaman, o ülkenin iç siyasetine müdahale oluyor. Böyle saçma bir anlayış olmaz. Bu çifte standarttır. Bu nedenle, her zaman en iyi yöntem, Türkiye ve Hollanda ya da Türklerin yaşadığı ülkeler olarak, aramızdaki diyalog ve işbirliğidir. Yaşanan sorunları, bu şekilde daha kolay aşabiliriz.

Teşekkür ederim.