Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Estonya Dışişleri Bakanı Marina Kaljurand İle Gerçekleştirdiği Ortak Basın Toplantısı, 24 Ağustos 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları; hoşgeldiniz. Gördüğünüz gibi çok yoğun bir haftayı birlikte yaşıyoruz. Çok sayıda konuğumuzu ağırlama fırsatı bulduk ve buluyoruz. Pazartesi günü Litvanya ve Moldova Dışişleri Bakanlarını ağırlamıştık, dün Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szıjjarto’yu ağırladık, yarın Polonya, Romanya Dışişleri Bakanlarını ağırlayacağız ve aynı zamanda Avrupa Birliği Dönem Başkanı Slovakya Dışişleri Bakanı Miroslav Lajcak’ı ağırlayacağız. Ayrıca Ankara’da, yarın Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok ’la bir görüşme yapacağız.

Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın da misafirleri var. Barzani dün Ankara’daydı, Biden bugün Ankara’ya geliyor, aynı şekilde Bahreyn Kralı yarın Ankara’da olacak. Cuma günü de İstanbul’da çok sayıda konuğumuzla üçüncü köprünün açılışını birlikte gerçekleştireceğiz.

Ben bugün çok değerli arkadaşım Estonya Dışişleri Bakanı ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı Marina Kaljurand’ı ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Kendisine ve Estonya’ya öncelikle darbe girişimi sonrası demokrasimize, demokratik seçimle işbaşına gelmiş Türkiye’deki tüm Kurumlara, Cumhurbaşkanımıza, Hükümetimize ve Türk milletine verdikleri destek ve gösterdikleri dayanışma için çok teşekkür ediyorum. Kendisiyle de telefonda görüşme imkânımız oldu, yaptıkları açıklamalar tarafımızca ve Türk milleti tarafından görüldü, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Bugün burada bulunmasının sebebi de esasen bu desteği tekrar vurgulamaktır ve görüşmelerimizde bir kere daha bu desteği net bir şekilde vurguladı.

Avrupa Konseyi Dönem Başkanı sıfatıyla Estonya Dışişleri Bakanını, Genel Sekreter Jagland’dan sonra ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Esasen Avrupa Konseyi’yle her zaman yakın işbirliği içinde olduk. Avrupa Konseyi’nin eleştirilerini, raporlarını, önerilerini her zaman dikkate aldık ve uyguladık. Aramızdaki ortak çalışma grupları sonuç verdi; Avrupa Konseyi nezdinde ve İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde, çok sayıda dosyayı Strazburg’dan Ankara’ya getirmemizin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye aleyhine açılan dosya sayısının azalmasında bunun rolünü gördük. Bundan sonraki zorlu süreçte Avrupa Konseyi’yle her zaman yakın işbirliği içinde olacağız. Avrupa Konseyi’ne olan yükümlülüklerimizi hiçbir zaman unutmadık ve hep yerine getiriyoruz. Olağanüstü hal sürecine girdiğimiz zamanda Avrupa Konseyi’ni bilgilendirdik. Bu süreçte de tüm hukuki adımları ve yargı sürecini de Avrupa Konseyi’yle paylaşıyoruz. Bu esasen yükümlülüğümüzün bir parçası ve karşılıklı güvenin de bir neticesidir. Genel Sekreter Jagland da Türkiye’ye gelerek düşüncelerini bizlerle paylaştı. Sorularını sordu, biz de cevaplarımızı verdik. Türkiye’deki tabloyu net bir şekilde gördü, daha sonra yaptığı çağrılarda bunu gördük ve hatta bazı Avrupa Birliği ülkelerini de eleştirdi. Aynı şekilde bugünkü görüşmelerimizi akşam çalışma yemeğinde de devam edeceğiz. Değerli dostum Marina’yla da bunları görüşme fırsatı buluyoruz.

Diğer taraftan, Estonya’nın Avrupa Birliği üyelik sürecimize verdiği destek içinde ayrıca çok teşekkür ediyorum. Bu sıralar Avrupa Birliği’nden çokça tehdit alıyoruz, hatta Avrupa Birliği sürecini durdurma tehditleri alıyoruz. Esasen aynı baskıyı kendi halkımızdan da görüyoruz. Bizim halkımız Avrupa Birliği’nin bu zor süreçte sergilediği tehditkâr tavrından dolayı süreci durdurmamızı istiyor. Burada biz her ikisini yönetmekle yükümlüyüz ve AK Parti iktidarı ve halkın seçtiği yönetim olarak yönetmeye çalışıyoruz. Ama bu süreçte isterdik ki, burada Estonya ve değerli dostum Marina üzerine hiç alınmasın Avrupa ülkelerinden ağır eleştiri ve tehdit yerine, destek görelim, ama bu desteği maalesef gördüğümüzü söyleyemeyiz. Bu hafta özellikle bizi ziyaret eden dostlarımızdan ve dost ülkelerden net bir şekilde destek gördüğümüzü de vurgulamazsak haksızlık yapmış oluruz.

FETÖ’nün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğunu özellikle son 4 yıldır Avrupa Birliği nezdinde anlatmaya çalıştık. En son katıldığım Bakanlar Komitesi toplantısında da 28 Dışişleri Bakanına anlatmaya çalıştım. Ama bugüne kadar nedense Avrupalı dostlarımız bize fazla inanmak istemediler. Esasen Türkiye’nin son 6-7 yılda basın özgürlüğü ve birçok alanda imajının sarsılmasına bu örgütün sebep olduğunu açıklamaya çalıştık. Oda TV, Ergenekon davası, Balyoz davası, casusluk gibi birçok komplolarla Türkiye’de medyanın, ordunun, aynı şekilde değişik Kurumlarının, iş adamlarının, hatta polisimizin hedef olduğunu anlatmaya çalışıyorduk, ama her seferinde eleştirilen biz olduk. Şimdi bu örgütün ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu, Türkiye’ye destek vermese de, herkes görmüş oldu. Önemli olan karşı karşıya kaldığımız sınamalar karşısında işbirliği, dayanışma içinde olmamız ve terör de bunlardan birisidir. Türkiye terörün her türlüsüyle samimi bir şekilde mücadele ediyor, mücadele etmek isteyen ülkelerle ve Kurumlarla işbirliği yapıyor. DEAŞ’a karşı mücadelemiz ortadadır. Aynı şekilde PKK, PYD/YPG gibi terör örgütleriyle de mücadelemizi sürdüreceğiz. Darbe girişiminin başarısız olmasının hemen arkasında terör örgütlerinin devreye sokulması da tesadüf değildir ve Türkiye üzerine oynanan oyunların bir parçasıdır. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın, biz milletimizle birlikte tüm zorlukları aşacak azim ve inanç içindeyiz. Terör örgütlerine karşı içeride ve dışarıda mücadelemiz devam edecektir.

Estonya’yla ikili ilişkilerimizde son derece mükemmel, ticaret hacmimiz artıyor, miktarı iki ülkenin potansiyelinin ne kadar altında ya da üstünde, bunları konuşuyoruz. 400 milyon Doların üzerinde bir ticaret hacmimiz var. Diğer konulardaki ilişkilerimizde her geçen gün güçleniyor. NATO’nun Estonya ve Baltık bölgesindeki tüm aktivitelerine katkı sağlıyoruz. NATO içinde iki müttefik olarak karşı karşıya olduğumuz tehditler ve sınamalar karşısındaki duruşumuz ve pozisyonumuz aynıdır. Bundan sonra da işbirliği içinde olacağız. İkili ilişkilerimizi geliştirmek ve karşılıklı ziyaretleri sürdürme konusunda da kararlıyız. Estonya’da, Ekim ayı içinde zannedersem, önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanlığı seçimi için başarılar diliyoruz. Seçimden sonra da karşılıklı ziyaretleri arttıracağız, 27 Ekim’de Estonya’ya ziyaretim olacak. Dost ve müttefik Estonya’yla ilişkilerimiz inşallah önümüzdeki süreçte daha iyi noktaya getireceğiz.

Değerli dostum Marina’ya teşekkür ediyorum ve tekrar hoşgeldin diyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

(NOT: Konuk Bakan Basın Toplantısında İngilizce konuşmuştur. Toplantıda İngilizce ’den Türkçeye simultane çeviri yapılmıştır. Deşifre bu çevirinin metnidir.)

ESTONYA DIŞİŞLERİ BAKANI MARİNA KALIURAND- Çok teşekkürler Sayın Bakan.

Bugün burada, Ankara’da sevgili meslektaşım Mevlüt Çavuşoğlu tarafından ağırlanmak benim için hem büyük bir onur, hem de büyük bir mutluluk. Daha öncesiyle kendisiyle telefonda görüşme fırsatı bulmuştum, ama gerçekten bugün Ankara’da tekrar birarada bulunmak ve görüşme yapmak gerçekten çok önemliydi. Bugün bu ziyaretimi Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi Başkanı olarak yapıyorum, ama aynı zamanda bayraklardan da görebileceğiniz üzere Estonya Dışişleri Bakanı olarak gerçekleştiriyorum. Bugün Avrupa Konseyi ve Türkiye arasında gündemde olan çok önemli konuları görüştük. Ülkem adına Türkiye’ye ve Türkiye’nin demokratik kurumlarına olan desteğimizi tekrar ifade ettim.

Darbe konusuna bakacak olursak hiçbir şekilde darbenin arkasında bir bahane olamaz ve bunun arkasındaki failler mutlaka adalete teslim edilmelidir. Bununla ilgili hiçbir şüphe yoktur ve son derece net bir tutum olarak karşımızda yer almaktadır. Ben bu konudaki açıklamamı bu darbe girişiminin hemen arkasından yapmıştım. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri de yine bu konudaki açıklamalarını yapmıştı ve burada tekrar bu açıklamaları tekrarlamak için, vurgulamak için biraraya geldik.

Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesidir ve o dönemden bu yana son derece iyi bir üye ülkesi olmuştur. Estonya Avrupa Birliği’nin kurucu üyesi değildir, biz o dönemde kurucu üye olamadık, çünkü işgal altındaydı ülkemiz, ancak Türkiye bizi destekledi. Bunun yanı sıra NATO üyeliğimizi de desteklediniz. Bu anlamda Türkiye’ye müteşekkir olduğumuzu ifade etmem lazım. Gerçekten NATO üyeliğimiz konusunda Türkiye’nin vermiş olduğu destek bizim için hem çok önemlidir, hem de çok cesaret vericidir. Gerçekten tekrar bu konuda hem Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na, hem de diğer bakanlara, bugün görüşmelerde bulunacağımız Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve muhalefet liderlerine çok teşekkür etmek istiyorum.

Tabii kendileriyle bugün görüşmeler yapacağım, elbette başarısız olan bu darbe girişiminin sonrasında biraraya gelmek, bu görüşmeleri yapmak gerçekten çok önemli. Bugün yapacağım toplantılar çerçevesinde önümüzdeki süreç içinde yapacağımız işbirliğinin, ortaya konulacak olan işbirliğinin ayrıntılarını görüşüyor olacağız. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, aynı zamanda hukukun üstünlüğü konusundaki yükümlülüklerini yerine getiriyor olduğunu görmek gerçekten bizi çok memnun ediyor. Bunun yanısıra Sayın Çavuşoğlu’na yine müteşekkirim, çünkü kendisi aynı zamanda Strazburg’a gelecek, 7 Eylül tarihindeki Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu Toplantısına katılacak, bu süreç içerisinde de yine biraraya gelip ilgili konuları görüşme fırsatımız olacak.

Tekrar şu konuda yine Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum: Kendisine Tallin’e gelmesi yönünde yapmış olduğum daveti hemen kabul etti. Bu ziyareti de sabırsızlıkla bekliyorum, çünkü hem Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulunun Dönem Başkanı olan bir ülkeye gelecek, hem de her iki ülke, Türkiye ve Estonya hem geçmişte tarihte, hem de NATO içerisinde iyi dostlar ve iyi müttefikler olarak yer almışlardır. Bunun yanı sıra, Türkiye’yle Estonya arasındaki Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının da halen yürürlükte olduğunu biliyorsunuz. Türkiye tabii ki Estonya’nın işgalini hiçbir zaman kabul etmemiş bir ülke olarak her zaman bize desteğini sunmuştur, bunun için tekrar teşekkür etmek istiyoruz.


Avrupa Birliği Dönem Başkanı Slovak Dışişleri Bakanı yakında Ankara’ya gelecek, bu yine Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye vermiş olduğu destek açısından gerçekten çok önemli. Aynı zamanda Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş olan kurumlarına destek verilmesi çok önemli, çünkü bizlerin ortaklar olarak birbirimize ihtiyacımız var, bu anlamda işbirliği yapmak durumundayız. Estonya Türkiye’nin her zaman Avrupa Birliği’ne katılımını desteklemiş, açık kapı politikasını her zaman desteklemiş bir ülkedir. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Her ülke hangi kurumun bir parçası olacağına karar verme hakkına sahiptir ve her ülkenin de yükümlülüklerini yerine getirdiği takdirde seçmiş olduğu organizasyonun parçası olmak hakkıdır.

Konuşmamı sonlandırırken şunu ifade edeceğim: Yine çalışma grupları konusunda da çalışmalarımız son derece güzel gidiyor. Türkiye ve Avrupa Konseyi arasındaki çalışma grupları çerçevesinde hukuk uzmanları 2 Eylül’de Türkiye’ye gelecek ve bu çerçevede Kanun Hükmünde kararnamelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygunluğunu görüşecekler ve bunun yanısıra basın özgürlüğü, yargının özgürlüğü gibi konular da yine masada olacak, bunlar ayrıntılı bir şekilde konuşulacak. Yine sizlere bu anlamda çok teşekkür etmek istiyorum.

SORU- Efendim, müsaadenizle hem size, hem konuk Bakan’a sorum olacak.

Bugün Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi operasyonun çerçevesi nedir, hedef kimdir? İstihbarat işbirliği yapılmayacak mıdır? Kara operasyonuyla bu operasyon desteklenecek midir? Bir de, temizlenen bölgelere ne gibi unsurların yerleştirilmesini planlıyorsunuz?

İkinci olarak, PYD lideri Salih Müslim’in, “Suriye’de Türkiye çok kaybedecektir” şeklinde bir açıklaması var, bunu değerlendirmenizi isterim.

Konuk Bakana da: Türkiye’nin demokrasinin hedef alındığı 15 Temmuz girişiminden sonra Türk halkı Avrupa başkentlerinden daha güçlü ve daha zamanlıca açıklama beklerdi, ama bu açıklamayı göremedik. Siz bu açıklamanın zamanlıca ve etkin şekilde yapıldığını düşünüyor musunuz?

ESTONYA DIŞİŞLERİ BAKANI MARİNA KALJURAND- Bu soru için çok teşekkürler.

Suriye için yalnızca şunu söyleyebilirim: Estonya aynı şekilde uluslararası koalisyonun bir üyesi ve hepimizin yalnızca bir hedefi var, o da terörü yenmek.

Bunun yanı sıra şunu da ifade etmek istiyorum: Estonya koalisyonun tüm üyelerinin yapmış olduğu çalışmaları, hem de Türkiye’nin bu konuda atmış olduğu adımları hep desteklemiştir, çünkü terörü ancak birlikte işbirliği yaparsak, birlikte çalışırsak yenebiliriz.

Bugün daha önce de ifade ettiğim üzere, Avrupa Birliği’ni temsilen burada değilim, dolayısıyla sorduğunuz soruya tüm Avrupa Birliği üye ülkeleri adına bir yanıt vermem mümkün değil. Ama yarın Slovakya Dışişleri Bakanı burada olacak, dolayısıyla kendisinin Avrupa Birliği adına açıklamalar yapabileceğini düşünüyorum, bu soruyu kendisine yöneltebilirsiniz.

Ama yine tekrar kendi adıma şunu ifade edebilirim: Türkiye’yle, Türk halkıyla dayanışmamızı net bir şekilde ifade ettik ve bu darbe girişiminin ardından çok net açıklamalar yaptık. Bu açıklamalar çerçevesinde Türkiye’nin demokratik seçimle işbaşına gelmiş kurumlarını desteklediğimizi ifade ettik. Bunun yanı sıra, darbe girişiminin faillerinin mutlaka adalete teslim edilmesi gerektiğini ve bu konuda hiçbir şekilde imtiyazın olamayacağını ifade ettik.

Darbe girişiminin ardından neler olduğunu, Türkiye’nin ne gibi adımlar attığını, bu konudaki bilgileri bugün burada yapmış olduğum görüşmeler çerçevesinde öğrenmek amacıyla buraya geldim. Dolayısıyla bu süreçten sonra da Türkiye ve Avrupa Birliği arasında yapılacak olan işbirliğini merakla ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecindeki ilerlemelerini de aynı şekilde sabırsızlıkla bekliyoruz.

Daha önce de ifade ettiğim üzere bu soruyu Avrupa Birliği Dönem Başkanına sormak belki daha uygun olacaktır.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce Cerablus’taki operasyonun amacı son derece nettir. DEAŞ’ın Türkiye’yi neden hedef aldığını dün de açıklamıştım. Türkiye, gerek koalisyonla, gerekse tek başına DEAŞ’la mücadelede en kararlı ülkelerden biridir. Yabancı terörist savaşçıların durdurulması, Irak’taki Başika kampından sadece 650’den fazla DEAŞ’lı teröristin öldürülmesi konularında, top atışlarıyla ve diğer yöntemlerle DEAŞ’a karşı yaptığımız mücadele son derece ortadadır. Koalisyon ülkelerine de destek veriyoruz, onlarla birlikte hareket ediyoruz.

Son zamanlarda DEAŞ Türkiye’ye yönelik saldırılarını arttırdı. En son Gaziantep’teki terör saldırısında 51 vatandaşımızı kaybettik, çok sayıda yaralı vatandaşımız ve çocuklar var. Orada kullanılan terörist, yani canlı bomba da aslında bir çocuktu. Terör örgütlerinin hiçbir ilkesi, anlayışı yoktur. Diğer taraftan, Suriye’nin öbür tarafından DEAŞ’ın gönderdiği Katyuşa gibi roketler, atışlar da sınırın Türkiye tarafını, Kilis ve diğer şehirlerimizi hedef alıyordu. Bu arada, DEAŞ bu silahları nereden buluyor, bu silahları DEAŞ’a kim veriyor? İlk başta gittikleri yerlerdeki güçlerden elde ettiler diyelim, Musul’da Irak ordusunun bıraktıklarını aldılar, ama aradan iki sene geçmesine rağmen DEAŞ’ın silahları azalmıyor, kim veriyor? Bu silahların kim tarafından üretildiğini, nereden geldiğini sorgulamak gerekiyor.

Bizim amacımız, bu operasyonla DEAŞ terör örgütünü sınırımızın diğer tarafından temizlemektir, kuzeyden güneye doğru süpürmektir. Biz başından beri ABD ile bunu planladık. Şu andaki operasyonda, bir taraftan bizim tanklarımız ve elimizdeki diğer tüm imkânlarla bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Ilımlı muhalefet dediğimiz Özgür Suriye Ordusu da buraya girdi, tanklarımız da bu geçişleri sağlamak için şu anda gerekeni yapıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin faaliyetleri planlandığı gibi aksamadan devam ediyor. Hava desteğiyle ilgili olarak koalisyonla birlikte çalışıyoruz. Terör örgütlerinin hepsiyle bu şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz. PKK/YPG’yle de mücadelemizi sürdüreceğiz, bunların bir farkı yok. Ankara’daki son iki terör saldırısının sorumluları olan teröristler Suriye’deki PYD kamplarından geldi. Bu DEAŞ’a karşı yapılan bir operasyonken, Salih Müslim ya da YPG-PYD neden rahatsız oldu? Onlar bugüne kadar DEAŞ’la mücadele ettiğini iddia etmiyor muydu? Peki, bizim DEAŞ’a karşı mücadelemizden niye rahatsız oldular? Esasen kendilerine çok teşekkür ediyoruz bizim tüm dostlarımıza, müttefiklerimize anlatmaya çalıştıklarımızı itiraf ediyorlar. “Benim derdim DEAŞ’la değil, benim kendi ajandam var. Burada bir kanton oluşturmak istiyorum, Kürt devleti kurmak istiyorum” diyor. Amacı DEAŞ’la mücadele etmek olsa, Suriye’nin bütünlüğü olsa DEAŞ’la mücadele eden bir operasyona karşı çıkmaz, destek verirdi. PYD’nin gizli ajandası ortadadır. Şunu da söylemek isteriz: Demokratik güçlerin içindeki YPG unsurları bir an evvel Fırat’ın doğusuna geçmelidir. Amerika bizim yaptığımız anlaşmada bunun sözünü verdi. Aksi takdirde biz Türkiye olarak gereğini de yapacağız. Çok net bir şekilde söylüyoruz, bunların gizli ajandalarına fırsat vermeyeceğiz.

Bataklıktan bahsediyor. Sen burada Türkiye’nin ne yapacağını değil, sana ne olacağını düşüneceksin, önce bunun hesabını yap. Sen de bir terör örgütüsün. Esasen bizim amacımız bataklıktaki sivrisinekler değil, bataklığı kurutmaktır ve Türkiye’ye karşı oluşan tehditleri ortadan kaldırmaktır. Eğer senin ajandan buysa sende korkabilirsin. Ama senin ajandan farklıysa, terörizmi bırakacaksan, silahı bırakacaksan, Suriye’nin bütünlüğünü savunuyorsan hiç bu operasyondan rahatsız olmamalısın. Dolayısıyla, bu tür faaliyetlerimiz, terör örgütlerinin hepsine karşı faaliyetlerimiz devam edecek. Başka sorunuz var mıydı? Birkaç tane soru sordunuz sizin.

SORU- Efendim, boşalan bölgeyi…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi boşalan bölgelerde kim yaşıyorsa orada oralar onlarındır. Yine aynı şekilde bugüne kadar YPG, PKK gittikleri her yerde Suriye içinde de, hatta Türkiye’de de bazı şehirlerde kendi ideolojisini paylaşmayan Kürt vatandaşlarımızı da zorla göçe tabi tuttular, yani şehirleri terk etmeleri için zorladılar. YPG, PKK aynı şey, Suriye’de YPG, İran’da PJAK’tır, Türkiye’de PKK, Kuzey Irak’ta PKK. Burada PYD, YPG, PKK aynıdır hiç farkı yok. Gittikleri her yerde Arapları, Türkmenleri, diğer unsurları ve kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri göçe zorlamıştır ve etnik temizlik yapmıştır. Ama buralar, bu şehirler Cerablus başta olmak üzere orada yaşayan insanlarındır ve orada yaşayan insanlar buralarda yaşamaya devam edecek, kendi şehirlerinde özgür bir şekilde yaşayacaklardır, dışarıdan başka birileri getirip de buralara yerleştirilmeyecek. Bu terör örgütlerinin yöntemidir, bizim anlayışımız bunun tam tersidir. O şehirlerde yaşayan kişiler burada özgürce yaşamaya devam etmelidir.

Teşekkür ederim.

SORU- Efendim, benim sorum Sayın Çavuşoğlu’na olacak.

31 Ağustos’ta Türkiye ve Rusya arasında bir hazırlık maçı oynanacak Antalya’da. Sayın Erdoğan’la birlikte Rusya Lideri Putin’in de katılacağı belirtildi bu maça. Bir plan var mıdır efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, şu anda bir plan yok. Dün akşam sosyal medyada çokça yer aldı bu haber, hatta Antalya’dan da telefon açıp soranlar da oldu, ama henüz böyle bir karar yok, ama çok da iyi olur, bu normalleşme sürecine de katkı sağlar. Antalya’da yaşayan Rus dostlarımız da bu maça çok ilgi gösterdiler, hatta 1000 tane bilet istediler. Demek ki, bu dostluk maçına Ruslar da, Türkler de önem veriyor. İki liderin, iki Cumhurbaşkanının, Devlet Başkanının katılması da esasen anlamlı olur, ama henüz böyle bir karar yok, böyle bir haber de gelmedi. Biz her ihtimale karşı Rus Büyükelçisini de aradık, dün arkadaşlarımız aradı sordu, ama henüz böyle bir teyit yok.