Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’la Ortak Basın Toplantısı, 3 Ağustos 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bugün Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve dostum Thorbjørn Jagland’ı Ankara’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Öncelikle bu ziyaretleri için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Darbe girişiminin olduğu ilk akşam ne olup bittiğini hemen öğrendikten sonra, yani gece yarısından önce yaptığı açıklamayla, Türkiye’ye, Türk demokrasisine ve halkın oyuyla işbaşına gelen iktidara ve Cumhurbaşkanına verdiği destek için çok teşekkür ediyorum. O günden bu yana dengeli tutumu ve yaklaşımından dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum. 47 ülkenin üye olduğu; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü savunan ve bu değerler üzerine kurulan Avrupa Konseyi’nden de esasen beklentimiz hep bu yönde olmuştur. Bu darbe girişimi tam da Avrupa Konseyi’nin ve bizlerin bugüne kadar savunageldiği ve etrafında birleştiği değerleri yani demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü hedef almıştır. Avrupa Konseyi’nin gösterdiği hassasiyetin esasen sebebi de budur. Biz Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesiyiz. Avrupa Konseyi’ne üyeliğimiz 12 Eylül darbesinde durdurulmuştur, yani Türkiye’de darbeler sadece içeriyi değil, Türkiye’nin uluslararası camiadaki pozisyonunu da geçmişte hep olumsuz etkilemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok sayıda dosyamız vardı, bu dosya sayısı giderek azalıyor ve bunda Sayın Jagland’ın çok önemli katkıları olmuştur. Birçok dosyayı Türkiye’ye getiriyoruz. Esasen geçmişteki dosyaların sayısının artmasının sebebi de bu darbe girişimleri ve darbelerden sonraki insan hakları ihlalleridir.

Bu süreçte biz Avrupa Konseyi’yle yakın işbirliği içindeyiz. Biliyorsunuz darbe girişiminden sonra Olağanüstü Hal ilan edildi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15.maddesine bazı kısıtlamalar getirildi. Ama bu İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye üzerindeki rolünü kesinlikle kısıtlayan bir karar değil. Biz bunu şeffaf bir şekilde Avrupa Konseyi’ne bildirdik, bundan sonraki süreçte de Türkiye’de atılan adımlar konusunda bilgilendirmeyi düzenli bir şekilde yapacağız. Çünkü Avrupa Konseyi’ne ve uluslararası normlara yükümlüğümüzü hiçbir zaman unutmadık. Hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi temel prensiplerden ve demokrasi anlayışımızdan bu süreçte de hiçbir şekilde taviz vermedik, vermeyeceğiz. Amacımız, bu darbe girişimi içinde olanların hukuk çerçevesinde cezalandırılması ve Türk demokrasisinin bir daha böyle tehditlerle karşı karşıya kalmamasıdır. Ayrıca, Türkiye’de sivil demokrasi ve demokratik kurumlar ile insan hakları ve temel hak ve özgürlükleri de güçlendirmektir. Önümüzdeki süreçte Hükümetimizin bu yöndeki adımları da, Türkiye’nin reform süreci de devam edecektir. Tüm bu konularda en yakın çalıştığımız ortağımız da bugüne kadar olduğu gibi Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi kurumları olacaktır. O nedenle Sayın Genel Sekreterin, sevgili dostumun bu ziyaretini önemsiyoruz. Kendisinin Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın Başbakanımızla, muhalefet partileriyle, Adalet Bakanımız, İçişleri Bakanımız ve diğer kurumlarla da görüşmeleri olacak. Ben çok verimli ve faydalı bir ziyaret olacağını düşünüyorum. Kendileri Avrupa Birliği’nin kıyaslama yapmasından da hiç hoşlanmıyor. Avrupa Birliği’nin, birçok Avrupa ülkesinin, siyasetçilerin ve özellikle de basının Avrupa Konseyi’ni örnek almasını tavsiye ederim. Çünkü bugüne kadarki yaklaşımları son derece negatiftir ve bu sadece halkımızda değil, hepimizde oluşan bir kanaattir. Bugüne kadarki yaklaşımlarıyla Türkiye’deki darbe girişimcilerine destek olmaktadırlar ve onları daha da cesaretlendiriyorlar. Dolayısıyla, Avrupa Birliği’nin, birçok Avrupa ülkesinin ve Avrupa basınının da bugüne kadarki yanlış tutumdan vazgeçmesi gerekiyor. Biz, bizim tarafımızda olun demiyoruz. Doğru neyse onun tarafında olun, objektif olun, dengeli olun, dürüst olalım.

Teşekkür ediyorum.

AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİ THORBJORN JAGLAND- (Jagland’ın konuşması sırasında İngilizceden Türkçeye ardıl çeviri yapılmıştır. Metin Türkçe çevirinin deşifresidir)- Teşekkür ediyorum Sayın Dışişleri Bakanına.

Bayanlar, Baylar buraya kendi desteğimi, Avrupa’nın desteğini ve Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye desteğini göstermek için geldik. Türkiye ve Türk Hükümeti büyük saldırılar karşısındaydı. Ben burada darbe girişimi karşısında duran Türk vatandaşlarını da tebrik etmek istiyorum. Verdikleri çok önemli ve güçlü bir sinyaldi. Demokrasi ve insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere sahip çıktılar.

Sayın Dışişleri Bakanı, hanımefendiler, beyefendiler, ben de bu ziyaretime hem Avrupa Konseyi’nin, hem de şahsımın Türkiye’ye ve Türk halkına desteğini ifade etmek amacıyla başlamış bulunuyorum. Türk demokrasisine, Türkiye’deki demokratik kurum ve kuruluşlara karşı yapılan bu şiddetli darbe girişimi karşısında desteğimi ifade etmek üzere burada bulunuyorum. Gerçekten Türk halkı bu darbe girişimi karşısında fevkalade cesur bir şekilde durarak çok güzel bir örnek sergilemiştir. Böylelikle tüm Avrupa’ya Türk halkının demokrasiye, insan haklarına, demokratik kurum ve kuruluşlara ne kadar çok sahip çıktığını bir mesaj olarak da iletmiştir.

Darbeciler sadece insanları tehlikeye atmadılar. Bunun dışında kuşkusuz birçok kötü etkileri de olacaktı.

Tabii ki bu darbe girişimi, neresinden tutarsanız tutun kesinlikle kabul edilemeyecek bir girişimdir, bir kalkışmadır. Zira Türk halkının, sokaktaki insanların üzerine ateş açıldı, çok sayıda Türk vatandaşı hayatını kaybetti, ülkenin Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi demokratik kurum ve kuruluşlarına saldırılar, bombardımanlar gerçekleştirildi. Olan bitenin çok ağır şekilde kınanması gerekiyor. Zaten o gün, gece yarısından önce bir mesaj yayımlayarak bu girişimin tamamen kabul edilemez olduğunu çok açık bir şekilde ifade etmiştik. Tabii ki o noktada, olayların ne yöne evrileceği ve nasıl bir sonucun ortaya çıkacağı net değildi, ama Sayın Dışişleri Bakanı’nın da söylemiş olduğu üzere 1980 darbesi neticesinde Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği askıya alınmıştı. Darbeciler başarılı olsaydı, muhtemelen benzer bir sonuçla yine karşı karşıya kalacaktık. Zira darbecilerin veya darbeyi destekleyen kişilerin iktidarı ellerinde bulundurduğu bir ülkenin Avrupa Konseyi’ne üye olma şansı yoktur.

Tabii bu olan bitenler neticesinde, darbe girişimini takip eden süreç içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen siyasi partilerin de birlik sergilemiş olmaları son derece önemli ve anlamlıdır. Ziyaretim kapsamında bu siyasi partilerin temsilcileriyle de görüşmelerim olacak. Bu zor dönemde Türkiye’nin birlik sergilemesi çok büyük önem taşımaktadır.

Şüphesiz ki bu darbe girişiminin arkasında bulunan bu süreçte yer alan kişilerin gerekli yargılamaya tabi tutulması, bu kişilere gerekli işlemlerin yapılması, aynı şekilde bu gizli örgütle ilgili olarak gerekli adımların atılması gerekiyor. Zira bu örgüt hâlihazırda Türkiye’deki kurum ve kuruluşlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türk yargısına sızmış durumdadır. Ancak maalesef, Avrupa geneline baktığımızda bu darbe girişiminin veya bu gizli örgütün Türk kurumlarında ne derece mevcut olduğunun çok fazla anlaşılmadığını görüyoruz. Böyle bir zorlukla karşı karşıyayız, bu durumun Türk demokrasisini ve Türk devletinin kurumlarını ne kadar derinden etkilediği konusunun çok net anlaşılmadığını görüyoruz. Aslında biz bu örgütün varlığı hakkında uzun süreden beri bilgi sahibiydik. Gerekli kurum ve kuruluşlardaki düzenlemelerin ve temizliğin yapılması gerekiyor. Ancak çok önemli bir nokta da şudur ki: Bu süreçler yürütülürken tüm adımlar hukukun üstünlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki kural ve kaideler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihadına uygun şekilde atılmalıdır.

Bildiğiniz gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi içerisinde birtakım yargısal ilkeler ve prensipler vardır. Bunların en önemlilerinden biri de masumiyet karinesidir, yani herkesin aksi ispatlanana kadar masum olduğu düşüncesi ve ilkesidir. Bu zaten AK’ne tüm üye devletleri tarafından saygı duyulan ve uygulanan bir ilkedir. Ayrıca, Türk Hükümetinin de bu süreç içerisinde Avrupa Konseyi uzmanlarıyla çalışma arzusunda olduğunu öğrendiğim için son derece mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Zira bunun en doğru yaklaşım olacağı kanaatindeyim.

Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Türkiye çok önemli bir Avrupa ülkesidir, Türkiye bütün kıta için çok önemli bir ülkedir, aynı zamanda Avrupa da Türkiye için önemlidir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu süreci en iyi şekilde geride bırakması ve atlatması için bizim elimizden gelen her türlü çabayı sergilememiz çok büyük önem taşımaktadır. Avrupa Konseyi’nin de bu işi yapmanın en uygun, en doğru platformu olduğunu düşünüyorum. Zaten Sayın Bakan Çavuşoğlu ve Türk Hükümetinin diğer temsilcilerinin bu süreç içerisinde benimsemiş oldukları tavır da bizimle işbirliğini ön plana çıkaran son derece önemli bir tavırdır.