Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Bouhabib ile Ortak Basın Toplantısı, 17 Ekim 2023

LÜBNAN DIŞİŞLERİ VE GÖÇMENLER BAKANI ABDALLAH BUHABİB- [ARDIL TERCÜME] … mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Ve kendisi bu göreve geldikten sonra ilk ziyaretidir, ancak daha önceden diğer görevlerinde gelmişti.

Sayın Fidan’ın bu ziyareti aslında Gazze’deki olaylar patlak vermeden önce kararlaştırılmıştı. Ben buradan Sayın Fidan’a, özellikle Türkiye’nin yardımlarından dolayı çok çok teşekkür etmek istiyorum. Daha önceki Bakan Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da aynı şekilde bu konuyla ilgilenmişti. Bildiğiniz gibi Beyrut’ta limanda bir patlama olmuştu, bu patlama neticesinde bizim daha önceki binamız büyük hasar görmüştü. Şimdi bu bina Türkiye tarafından onarıldı.

Ben buradan bir kez daha Türkiye’ye teşekkür ederken şunu söylüyorum: Türkiye’nin gerçekten kara gün dostu olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’nin yanında diğer ülkeler de -bunların arasında Güney Kore, Çin, İtalya ve Hindistan da var- bize aynı şekilde yardımda bulundular. Şu anda Sayın Fidan’ın yapmış olduğu bu ziyaret aslında çok önemli bir döneme rastlamaktadır. Çünkü burada biz artık görüş alışverişi yapmak için bir araya geldik. Gerçekten şu anda bölge çok önemli ve zor durumlardan geçmekte. Biz birkaç günden beri Sayın Hükümet Başkanı’yla bir diplomatik hamle başlattık. Bu temaslarımız sırasında birçok Arap ülkesi ve diğer yabancı ülkelerin Dışişleri Bakanlarıyla görüş alışverişinde bulundum. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği ülkelerinin, Güvenlik Konseyi’ne üye önemli ülkelerin, UNIFIL gücüne destek veren ülkelerin, yaklaşık 65 ülkenin Beyrut’ta bulunan Büyükelçileriyle bir araya geldik. Bizim bu görüşmede amacımız Lübnan’ın tutumunu açık bir şekilde belli etmek.

Biz Lübnan’da aslında hiçbir zaman güç kullanmaktan yana olmadık. Biz savaş isteyen ülke değiliz. Bizim istediğimiz, sükunetin ve istikrarın sağlanması. Bizim şartlarımızdan bir tanesi İsrail’in kışkırtmayı artıracak hareketlerden kaçınması, özellikle Lübnan’ın güneyinde bu durumlardan kaçınması. Yine aynı şekilde gazetecilerin ve sivillerin öldürülmesinin durdurulması. Lübnan ordusuna bağlı bazı mevzilerin ve aynı zamanda UNIFIL kuvvetlerine bağlı bazı mevzilerin bombalanmasının durdurulması. Bazı köylerimiz de buna maruz kalmaktadır. Dolayısıyla, biz şunu söylüyoruz: Bu hareketler tamamen ateşin üzerine benzin dökülmesi gibi çok yanlış hareketlerdir. Bizim isteğimiz, 1701 no.lu karara uyulması ve aynı şekilde bölgede sükunetin sağlanması. Çünkü bu yapılmadığı takdirde bölge daha fazla alevlenecektir.

Gazze’de bu tırmanan olayların ve çatışmaların bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Çünkü durdurulmadığı takdirde Gazze Şeridi’ndeki bütün halk bundan etkilenecektir, etkilenmektedir. Ve bunun önemli olumsuz neticeleri olacaktır. Bu tabii ki hem bölge için hem dünya için iyi olmayacak ve çıkarlarımızı zedeleyecektir. İsrail’in Gazze’de yapmış olduğu, özellikle toplu cezalandırma -orada bildiğiniz gibi 2 milyona yakın Filistinli yaşamaktadır- ve ablukanın devam etmesi, uluslararası insani hukukun çiğnenmesi, bunların hepsi bu bölgeye ve insanlığa zarar vermektedir.

Burada tırmanmayı durdurmanın en önemli şartlarından bir tanesi ablukanın hemen kaldırılmasıdır. Bölgeye acil olarak gıda, yakıt ve aynı zamanda ilaç ve elektriğin verilmesidir. İsrail’de ve özellikle bu bölgede hiçbir şekilde güvenlik, sükunet ve barış olmayacaktır. Bu, ancak Filistin meselesine bir siyasi çözüm bulunmasıyla olacaktır. Bu siyasi çözüm de tabii ki adil, kapsamlı ve aynı zamanda uluslararası mercilerde alınan kararlar doğrultusunda olmalı ve iki hedefli olmalıdır. Bildiğiniz gibi 2002 yılında bir Arap barış girişimi vardı. Bu barışın da bu çerçevede olmasını istiyoruz.

Biz buradan bir kez daha yineliyoruz ve diyoruz ki: İsrail’e bütün uluslararası kamuoyunun baskılarını artırmasını ve yine aynı şekilde tarafların barış görüşmelerine tekrar dönmesini arzu ediyoruz.

Sayın Bakan teşekkür ederim.

Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- …

Daha önceki görevlerimde çok kereler Lübnan’a, Beyrut’a gelme imkanımız oldu. Bu ziyaretimde sıcak karşılamasından ve misafirperverliğinden ötürü mevkidaşım Sayın Bakan Abdallah Buhabib’e çok teşekkür ediyorum.

Kendisiyle sadece ikili ilişkilerimiz değil, bölgesel konuları, özellikle şu anda devam eden Gazze krizini ve yaygınlaşma riski bulunan savaşı ele aldık. Görüşmelerime daha sonra başta Sayın Başbakan Necip Mikati olmak üzere diğer yetkililerle yapacağım toplantılarla devam edeceğim. Özellikle şu anda Gazze’de olanlar ve buna bağlı olması muhtemel diğer gelişmeler gerçekten gündemimizin ilk maddesini oluşturmakta.

Burada tartışmalarımızı biz Türkiye olarak iki ana kulvarda götürmekteyiz. Birincisi, Gazze’de şu anda devam etmekte olan dramın, savaşın durdurulması, kuşatmanın sona erdirilmesi ve sivil halkın mümkün olduğunca devam eden savaştan etkilenmemesi için alınacak tedbirler. Özellikle Gazze’deki nüfusa insani yardımların vakit kaybedilmeden ulaştırılması konusunda hangi adımların nasıl atılması gerektiği konusunda hem bölge ülkeleriyle hem uluslararası kuruluşlarla yoğun bir temas içindeyiz. Biliyorsunuz Türkiye olarak da krizin ilk gününden itibaren bölgeye insani yardım malzemelerini sevk ettik. Bu konuda başta Mısır olmak üzere diğer ülkelerle yakın işbirliği halindeyiz.

Gazze’de devam eden insanlık dramının son bulması için çalışmalarımız aralıksız devam edecek. Bu esnada Gazze’deki dramın diğer ülkelere etkisinin azaltılması, savaşın başta Lübnan, Mısır ve Ürdün olmak üzere bölge ülkelerinin istikrarsızlaştırılmasına yol açacak bir şekilde gelişmesine de engel olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Mısır’da yaptığımız görüşmelerde Mısır’la bu konuda dayanışma içinde olduğumuzu açıkça ifade etmiştim. Burada da Lübnan’la Lübnan’ın istikrarsızlaştırmasını sağlayacak olaylara karşı durmada beraber olduğumuzu söylemek istiyorum.

Diğer taraftan, bu çatışmanın aslında daha büyük bir savaşın, savaşlar serisinin kapısını açmayı değil de, daha büyük bir barışın zemini olması yönünde neler yapılabilir onun üzerinde çalışmaktayız. Bu savaştan daha büyük savaşlar çıkabileceği gibi, tarihi bir barış da çıkabilir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan buradan tarihi bir barış üretmenin mümkün olduğuna inanmakta ve bunun için gerekli çalışmaları yapmakta. Neredeyse uluslararası bir kabul haline gelmiş 1967 sınırlarına dayalı iki devletli Kudüs’ün başkent olduğu bir Filistin devletinin kurulması konusunda artık uluslararası toplumun ciddi bir adım atma zamanı gelmiştir. Filistin devletinin kurulması ertelendikçe bölgeye barış gelmeyecektir ve son olaylar bunun bir kez daha kanıtlayıcısı olmuştur. Bu noktada atılması gereken adımların kararlaştırılması için şu anda belli toplantıların, zirvelerin yapılması kararı alındı. Yarın Cidde’de İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Olağanüstü Toplantısı olacak. Cumartesi günü Kahire’de Mısır’ın daveti üzerine liderler düzeyinde bir zirve yapılacak. Türkiye olarak biz hem ikili görüşmelerimizde hem çoklu görüşmelerde belli gerçekleri ifade etmekten geri durmuyoruz. Bunlardan birincisi bugüne kadar uygulanan yöntemlerin yetersizliği ve yanlışlığı. Bununla ilgili detaylı görüşmeleri muhataplarımızla yapmaktayız, belli bir görüş birliği içerisinde hareket ediyoruz. Eski yöntemlerle yeni ve kalıcı bir çözümün ortaya çıkmayacağı aşikar olduğu için yeni yönteme ilişkin fikirlerimiz de mevcut ortamlarda ve gelecek toplantılarda açıklamaya devam edeceğiz.

Değerli mevkidaşımla toplantılar esnasında kendisiyle diğer bölgesel konuları da konuşma imkanımız oldu ve özellikle Suriye meselesini konuştuk. Biliyorsunuz Lübnan’da 2 milyona yakın Suriyeli mülteci yaşamakta, Türkiye’de de 3,5 milyon civarında mülteci var. Bu mültecilerle ilgili dramın çözülmesi, Suriye’de kalıcı bir siyasal çözümün bulunması için neler yapılabilir, o konuda görüş alışverişinde bulunduk. Kendileriyle girişimin başında TİKA tarafından onarımı yapılan Dışişleri Bakanlığı Hizmet Binasının açılışını yaptık. Eski bir TİKA çalışanı olarak TİKA çalışmalarından gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ben tekrar bu binanın hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum. Kendilerine misafirperverliklerinden ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum.

SORU- [ARDIL TERCÜME] Efendim, bildiğiniz gibi Türkiye her zaman iyi yönlerde, iyi çalışmalarda elini uzatmaktadır. Siz de zaten konuşmanızda şunu söylediniz: Türkiye her zaman Filistin davasını desteklemiştir ve Türkiye olarak Cidde’de yapılacak zirveye katılacağınızı ve aynı zamanda Kahire’deki zirveye katılacağınızı belirttiniz. Bu katılımlar sırasında masaya hangi konuları yatıracaksınız? Türkiye barışın getirilmesi konusunda gerçekten ciddi midir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN-Teşekkür ediyorum.

Konuşmamda da ifade ettiğim gibi biz bu konuda oldukça ciddiyiz. Netleşmiş fikirlerimiz var, o fikirlerimizi söylemeye devam edeceğiz. Bunların başında az önce ifade ettiğim gibi şu ana kadar Filistin devletine giden yolda aranan çözümlerin yeterli olmadığı tespitinin herkes tarafından kabul edilmesi ve yeni yöntem üzerinde durulması gelmekte. Buna ilişkin bazı fikirlerimiz var.

Yani uzun yıllardır hegemonik güçlerin elinde bulunan medya gücüyle oluşturdukları algıyla, problemin gerçek tabiatını unutturduklarını, hem kendilerine hem de dünyanın geri kalanına büyük bir yalan söylediklerini ve bu yalanı da kurumsallaştırdıklarını görmekteyiz. Artık buna bir son verme zamanı geldi. Başta bu tanımlamaların değişmesi lazım. Birisinin toprağını işgal ediyorsunuz, işgal etmekle kalmayıp evine el koyuyorsunuz, yıkıyorsunuz, dışarı atıyorsunuz, sonra bir başkasını getirip oraya koyuyorsunuz ve buna da bir terim buluyorsunuz, yerleşimci diyorsunuz. Bunun adı hırsızlıktır. Bunun artık bu şekilde ifade edilmesi lazım. Buna benzer yalanların artık kabul görmediği son olaylarda da ortaya çıktı. Yani bu yöntem ne İsraillilere, ne Filistinlilere güvenlik ve barış getirmiyor. Artık bu yalandan, yapılan haksızlıkların, zulmün kılıflara sokulmasından vazgeçilmesi lazım.

Mescid-i Aksa’yla ilgili hassasiyetlere uluslararası toplumun çok yüksek düzeyde dikkat etmesi lazım. Yani yıllardır uyarıyoruz, Türkiye tarihi olan, mazisi olan güçlü ve tecrübeli bir devlettir, yaptığımız uyarılara lütfen kulak verin. Kutsallarla oynanmaz, kutsallarla daha büyük krize yol açacak şekilde ihlal girişiminde bulunulamaz, bunların derhal son bulması lazım. Tekrar ettiğim gibi bunlar İsraillilere de, Filistinlilere de ve bölgeye de barış, güvenlik getirmiyor. Bunu uluslararası toplum biliyor. Bizim uluslararası topluma çağrımız, bildiğiniz gerçekle uyumlu bir politik davranış içinde bulunmanız. Bunun ne olduğunu sizler de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.

Teşekkür ederim.

SORU- [ARDIL TERCÜME] TRT Arapça kanalından konuşuyorum. Bu arada Türkiye bir arabuluculuk rolüne soyunabilir mi, bir arabuluculuk olabilir mi? İsrail’in yapmış olduğu bu saldırıların durdurulması, insan haklarının çiğnenmesi, gazetecilerin hem Gazze’de hem Lübnan’da öldürülmesinin durdurulması için ne gibi bir çaba harcayacaksınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben öncelikle teşekkür ederim. Geçtiğimiz günlerde Lübnan-İsrail sınırında İsrail saldırı neticesinde hayatını kaybeden gazeteci İslam Abdullah kardeşimizin ailesine baş sağlığı diliyorum, kendisine de Allah-u Teala’dan rahmet diliyorum.

Konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Türkiye olarak bize yapılan başvurular neticesinde her türlü kolaylaştırıcı ve insani rolü oynama konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın bir prensip kararı var ve bütün krizlerde biz bunu ortaya koyuyoruz.

Şu ana kadar çeşitli ülkelerden özellikle vatandaşlarının salıverilmesi konusunda taleplerde bulunduk, talepler aldık. Bunun neticesinde özellikle Hamas siyasi kanadıyla bu konuları görüşmeye başladık. Özellikle yabancıların, sivillerin ve çocukların bırakılması konusundaki çabalarımız devam etmekte. Kalıcı barışın sağlanması konusunda da çalışmalarımız devam edecek.

Teşekkür ederim.

* Interpress deşifresidir.