KATAR BAŞBAKANI VE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH MUHAMMED BİN ABDURRAHMAN AL SANİ-
[SİMULTANE TERCÜME]
(https://www.youtube.com/watch?v=-xpqGPHPa5U&ab_channel=TCDisisleri)
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları; öncelikle Katar
Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’ye
göstermiş oldukları misafirperverlik için teşekkür ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Bugünkü görüşmelerimizde hem Sayın Başbakanla hem sabah Sayın Katar Emiri
tarafından kabulümde, ikili ilişkilerimizin tüm veçhelerini ele alma
imkanımız oldu. İşbirliğimizi her alanda derinleştirme ve güçlendirme
konusunda kararlığımızı bir kez daha vurguladık. Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Sayın Katar Emiri başkanlığındaki Yüksek Stratejik Komite mekanizmasının
müteakip toplantısının hazırlıklarını da ele alma imkânımız oldu. Bir
sonraki toplantıyı inşallah önümüzdeki dönemde Doha’da düzenleyeceğiz.
Tabii ki ikili ilişkilerimizin yanı sıra, şu anda gündemimizdeki en önemli
konu Gazze’de devam eden savaş.
Değerli basın mensupları; 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlar tüm
insanlığın vicdanını sızlatmaktadır. Filistinli kardeşlerimizin çoluk
çocuk, hasta yaşlı demeden okullarda, hastanelerde ve camilerde bile hedef
alınması, insanlığa karşı işlenen bir suç niteliğindedir. Vicdan sahibi
olan herkes, tüm dünyanın gözü önünde işlenen bu vahşete dur demelidir.
İslam Dünyası olarak da birlik içerisinde ortak tavır ve eylemler
geliştirmek zorundayız. Bunu temin etmek için de yoğun bir çaba
içerisindeyiz.
Dün Abu Dabi’deydim, Pazartesi günü Tahran’da, öncesinde Beyrut, Cidde ve
iki kez de Kahire’yi ziyaret ettim. Bölge ülkeleriyle istişare ve eşgüdüm
içerisinde bu trajedinin son bulması için tüm gücümüzle çalışmaktayız.
Cumhurbaşkanımız, yoğun bir liderler diplomasisi temposu içerisinde. Bölge
liderleri ve dünya liderleriyle bu akan gözyaşının durması için, savaşın
durması için yoğun bir çalışma ve gayret içerisinde.
Gazze’de masum sivilleri hedef alan, toplu cezalandırmaya dönüşen
saldırıları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Gazze’deki Filistinlilerin
yurtlarından sökülerek atılmasına da razı gelmeyeceğiz. Bu sadece
Filistinlilere yapılan bir zulüm değil, aynı zamanda Mısır’ın, Ürdün’ün,
Beyrut’un istikrarsızlaştırılmasını da sağlayacak olan bir gelişme
olacaktır. İsrail, bu yanlıştan acilen dönmelidir. Gazze’ye yönelik bir
kara harekâtı, bu vahşeti tam bir katliama çevirecektir. Gazze’de savaşın
ve sivillere yönelik saldırıların durdurulması için alınabilecek tedbirler
aciliyet arzetmektedir. Hemen ateşkes ilan edilmeli ve insani yardımlar
için bir koridor oluşturulmalıdır.
Değerli basın mensupları; bölgemiz tam manasıyla bir dönüm noktasındadır.
İçinde bulunduğumuz konjonktürden ya daha büyük bir savaşa, ya daha büyük
bir barışa gideceğiz. Görüştüğüm tüm muhataplarım kamuoyu önünde
söylemeseler bile, bu tespiti paylaşmakta. Biz gerek taraflara, gerek bölge
dışı aktörlere sağduyu telkin ederken, kimileri ise yangına körükle gidiyor.
Dayanışma kisvesi altında İsrail’in işlediği cürümleri cesaretlendirenler de
bu suçun ortağıdırlar. Mevcut krizin coğrafi olarak yayılmasını
önleyemezsek, tüm dünyayı çok daha kötü günler beklemekte. Filistinlilere
karşı işlenen bu suçları hep eleştirdik, ama kınamayla, sadece eleştirmekle
bir yere varılamayacağını da görüyoruz. İsrail senelerdir kınamalara kulak
tıkamaya, bildiğini okumaya devam ediyor. Artık somut adımlar için harekete
geçme zamanıdır.
Buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum. Filistin meselesi, adil bir
siyasi çözüme kavuşturulmadan bölgemizde kalıcı bir barış ve istikrarın
tesisi mümkün olmayacaktır. İsrail silahla, şiddetle ve zulümle kalıcı
güvenlik ihtiyacını karşılayamayacağını bilmelidir. Bugünün sözde
zaferleri, yarın daha büyük hezimetlere yol açacaktır. Çözümün yegane yolu,
sürekli söylediğimiz gibi 67 sınırları temelinde Başkenti Doğu Kudüs olan,
coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız ve egemen Filistin devletinin hayata
geçirilmesiyle mümkündür. Bu konuda herkes sorumluluk almalı ve somut
adımlar atmalıdır. İşte bu nedenle bir somut öneri olarak garantörlük
mekanizmasını gündeme getirdik. Bu mekanizmada Türkiye dahil bölgedeki
Müslüman ülkelerin aktif bir rol üstlenmelerini arzu ediyoruz. Bölgesel
sahiplenme anlayışıyla oluşturulacak bu mekanizma, İsrail ve Filistin’in
yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izlemeli, gerekirse tarafları
buna zorlayabilmelidir.
Filistin konusunda Katar’ın üstlendiği role ve sorumluluğa büyük önem
atfediyoruz. Katar, Gazze’deki insani durum bağlamında şimdiye kadar çok
yapıcı ve fedakâr bir rol üstlendi. Son dönemde rehinelerin serbest
bırakılması konusunda Katarlı kardeşlerimizin çabaları da her türlü takdire
şayandır. Türkiye ve Katar olarak bundan sonraki süreçte de yakın işbirliği
ve istişare içinde kalacağız. Bugünkü görüşmelerimiz bu bağlamda çok
faydalı oldu, tüm uluslararası toplumu, barışın tesisine yönelik
girişimlere samimiyetle destek olmaya davet ediyoruz.
Misafirperverliği için bir kez daha kardeşim Şeyh Muhammed’e en içten
teşekkürlerimi iletiyorum, sağ olun.
SORU- (Çevirisiz konuşma)
(https://youtu.be/-xpqGPHPa5U?t=672)
KATAR BAŞBAKANI VE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH MUHAMMED BİN ABDURRAHMAN AL SANİ-
[SİMULTANE TERCÜME]
(https://youtu.be/-xpqGPHPa5U?t=672)
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum.
Daha önceki bölgesel krize nazaran tabii ki burada daha büyük bir bölgesel
risk görmekteyiz. 2009’da, 2014’te şahit olduğumuz Gazze kuşatmalarına
nazaran bu sefer daha büyük bir yıkımın ve ölümün yaşandığını görmekteyiz.
Değerli dostumun da ifade ettiği gibi, özellikle bu sefer elektriğin ve
suyun kesilmesi ve temel insani malzemelerin Gazze’ye girmesinin önlenmesi
daha büyük bir insani felakete yol açmakta ve bu felaket de sürüyor. Temel
problem, ölüm ve yıkım arttıkça buna olan reaksiyon da haliyle bölgede daha
fazla olacak ve bu reaksiyonun ortaya çıkartacağı sorunları önceden
kestirmek mümkün değil. Ama şunu biliyoruz: Alternatif olarak ortaya
koyacağımız bir barışçıl çözüm ve plan var, buna sahip çıkarsak bu
risklerden an itibariyle uzaklaşmamız mümkün, ama diğer türlü gittikçe daha
büyük bir risk senaryosunun içine düşmekteyiz.
Özellikle Bazı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin topluca açıktan
İsrail’in her türlü … ve Gazze’ye yönelik yıkımı ve felaketi kınamamaları,
engellememeleri çok ciddi bir çifte standart oluşturmakta, bu da dünyadaki
zaten bozulmakta olan diğer dengeleri daha da bozucu bir rol üstlenmekte.
Gazze’de tarafların aldığı tutumlar, insani değerlerden, ahlaki
değerlerden, prensiplerden ve stratejik rasyonel analizlerden ne kadar
uzaklaşırsa, bizi sadece bölgede değil global ölçekte de daha büyük riskler
beklemekte. İnsanlığın kendi tarihinde ortaklaşa inşa ettiği değerleri
sınadığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu testte, bu sınamada başarısız olma
şansımız yok. Yaşananlar, alınan tavır ve tutum sadece Gazze’de olanlarla
alakalı değil, bu bizim insanlık olarak 21. yüzyılda, 2023 yılında gelmiş
olduğumuz medeni seviyenin bir göstergesi. İnsanlığın bunda başarısız olma
lüksü yok.
Daha önce insanlığın hataları oldu, onun bedelini ödedi. Aynı bedeli
Gazze’de görerek, tekrarlayarak kendimizi tekrar geriye götürmenin bir
anlamı yok. Onun için Türkiye olarak bizim çağrımız: Bir an önce
Gazze’yeyürütülen operasyon durdurulmalı, insani yardımların önü
hemen açılmalı ve hem İsrail’in, hem Filistinlilerin, hem bölgenin
güvenliği için tek yol olan iki devletli çözüm sisteminin bir an önce
hayata geçmesi için başta Batılılar olmak üzere ciddi çalışmaların
başlaması gerekiyor. Daha önce de söyledik, sadece askeri zaferlerle çözümü
ertelemek uzun vadede güvenlik getirmiyor, bunu daha açık nasıl
söyleyebiliriz? Özellikle Batılıların bu noktada İsrail’e çok gerçekçi,
rasyonel; sadece telkinlerde değil baskıda bulunması gerekiyor. Aksi
takdirde bölgemiz daha büyük risklere gebe.
Teşekkür ederim.
SORU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan
Fidan, Arap ve İslam ülkelerinden ortak bir tutum istiyorsunuz, bölgeyi sık
bir şekilde ziyaret ediyorsunuz. Buradaki bu vahşetin durdurulması, Gazze
halkının karşı karşıya bulunduğu durumun durdurulması için bütün bu
ülkelerden ortak tutumla ilgili sizde şu anda bir vizyon oluştu mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum sorunuz için.
Evet, söylediğiniz gibi kriz başladığı günden itibaren yoğun bir diplomasi
trafiği var, ifade etmiştim özellikle Cumhurbaşkanımız bu konuda
biliyorsunuz inanılmaz derecede hassas. Kendisi çok yoğun bir mesaiyle ve
temas trafiğiyle özellikle iki ana kulvarda hareket etmekte. Birincisi,
mevcut krizin daha derinleşmesini önlemeye yönelik yürütülen çalışmalar,
ikincisi de artık bu krizin tekrar etmemesi için ne yapılabilir, ona
yönelik atılan adımlar ve bu ikisini de son derece koordineli bir şekilde
dostlarımızla yürütmeye çalışıyoruz.
Bir defa Mısır’la yürütülen ve diğer ülkelerle yürütülen insani yardımlar
çalışması var, özellikle El Ariş’i merkez alan insani yardım örgütlerinin
oradaki faaliyetleri ve oraya gönderdiğimiz yardımlar önemli. Diğer
devletlerle koordine içerisinde esirlerin takası konusunda Katar’a
desteğimiz tamdır, bu konuda da elimizden gelen ne varsa hepsini yapmaya
çalışıyoruz. Diğer taraftan bu seferki krizin büyüklüğü ve ortaya çıkması
muhtemel risklerin de büyüklüğü, önceki Gazze krizlerinden farklı olarak
benim temaslarım sırasında elde ettiğim izlenim şu: Artık siyasi çözümün
ertelenmemesi gerektiği, bunun bir zaruret olduğu konusunda bölgede de çok
yüksek bir farkındalık ve fikir birliği var. Malumunuz son yıllarda iki
devletli çözüm önerisi bir nevi rafa kaldırılmış ve bunun artık bir yeni
normal olduğu, bir çatışma ve dram olmadan Filistin meselesinin çok fazla
gündeme gelmediğini görüyorduk. Aslında bu daha büyük bir felaketin sessiz
habercisiydi, ama biz farkında değildik. Gerçi Türkiye olarak biz sürekli
uyarıyorduk. Bu gidişat gidişat değil, sadece bölgedeki bazı ülkelerle barış
yapmak, bölgeye istikrar, huzur ve taraflara güvenlik getirmeyecek,
Filistinlilerle de bu barışın sağlanması gerekiyor. Bizim gördüğümüz, artık
bölge ülkeleri kesinlikle şunu idrak etmiş durumda: Var gücümüzle iki
devletli çözüm için elimizden geleni yapmalıyız.
Tabii burada daha önce de ifade ettim, İsrail’e, özellikle kayıtsız-şartsız
İsrail’i … bazı Batılı ülkelere büyük iş düşmekte, onların da aynı tavrı
alması gerekmekte. Aksi takdirde, yine bölgede geçici ateşkesler, geçici
birtakım zaferler olacak, ama daha büyük risklerin ve problemlerin
bekleyişi içerisinde olacağız. Yani bizim kabiliyetimiz varken, aklımız
varken, bu tehdidi bu şekilde görüyorken buna tedbir almamamız da ayrı bir
acziyet olarak ve kasıt olarak bazıları tarafından, tarih tarafından not
edilecektir.
* Interpress deşifresidir.