Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Ortak Basın Toplantısı, 25 Ekim 2023

KATAR BAŞBAKANI VE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH MUHAMMED BİN ABDURRAHMAN AL SANİ-

[SİMULTANE TERCÜME]

(https://www.youtube.com/watch?v=-xpqGPHPa5U&ab_channel=TCDisisleri)

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları; öncelikle Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’ye göstermiş oldukları misafirperverlik için teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Bugünkü görüşmelerimizde hem Sayın Başbakanla hem sabah Sayın Katar Emiri tarafından kabulümde, ikili ilişkilerimizin tüm veçhelerini ele alma imkanımız oldu. İşbirliğimizi her alanda derinleştirme ve güçlendirme konusunda kararlığımızı bir kez daha vurguladık. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Katar Emiri başkanlığındaki Yüksek Stratejik Komite mekanizmasının müteakip toplantısının hazırlıklarını da ele alma imkânımız oldu. Bir sonraki toplantıyı inşallah önümüzdeki dönemde Doha’da düzenleyeceğiz.

Tabii ki ikili ilişkilerimizin yanı sıra, şu anda gündemimizdeki en önemli konu Gazze’de devam eden savaş.

Değerli basın mensupları; 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlar tüm insanlığın vicdanını sızlatmaktadır. Filistinli kardeşlerimizin çoluk çocuk, hasta yaşlı demeden okullarda, hastanelerde ve camilerde bile hedef alınması, insanlığa karşı işlenen bir suç niteliğindedir. Vicdan sahibi olan herkes, tüm dünyanın gözü önünde işlenen bu vahşete dur demelidir. İslam Dünyası olarak da birlik içerisinde ortak tavır ve eylemler geliştirmek zorundayız. Bunu temin etmek için de yoğun bir çaba içerisindeyiz.

Dün Abu Dabi’deydim, Pazartesi günü Tahran’da, öncesinde Beyrut, Cidde ve iki kez de Kahire’yi ziyaret ettim. Bölge ülkeleriyle istişare ve eşgüdüm içerisinde bu trajedinin son bulması için tüm gücümüzle çalışmaktayız. Cumhurbaşkanımız, yoğun bir liderler diplomasisi temposu içerisinde. Bölge liderleri ve dünya liderleriyle bu akan gözyaşının durması için, savaşın durması için yoğun bir çalışma ve gayret içerisinde.

Gazze’de masum sivilleri hedef alan, toplu cezalandırmaya dönüşen saldırıları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Gazze’deki Filistinlilerin yurtlarından sökülerek atılmasına da razı gelmeyeceğiz. Bu sadece Filistinlilere yapılan bir zulüm değil, aynı zamanda Mısır’ın, Ürdün’ün, Beyrut’un istikrarsızlaştırılmasını da sağlayacak olan bir gelişme olacaktır. İsrail, bu yanlıştan acilen dönmelidir. Gazze’ye yönelik bir kara harekâtı, bu vahşeti tam bir katliama çevirecektir. Gazze’de savaşın ve sivillere yönelik saldırıların durdurulması için alınabilecek tedbirler aciliyet arzetmektedir. Hemen ateşkes ilan edilmeli ve insani yardımlar için bir koridor oluşturulmalıdır.

Değerli basın mensupları; bölgemiz tam manasıyla bir dönüm noktasındadır. İçinde bulunduğumuz konjonktürden ya daha büyük bir savaşa, ya daha büyük bir barışa gideceğiz. Görüştüğüm tüm muhataplarım kamuoyu önünde söylemeseler bile, bu tespiti paylaşmakta. Biz gerek taraflara, gerek bölge dışı aktörlere sağduyu telkin ederken, kimileri ise yangına körükle gidiyor. Dayanışma kisvesi altında İsrail’in işlediği cürümleri cesaretlendirenler de bu suçun ortağıdırlar. Mevcut krizin coğrafi olarak yayılmasını önleyemezsek, tüm dünyayı çok daha kötü günler beklemekte. Filistinlilere karşı işlenen bu suçları hep eleştirdik, ama kınamayla, sadece eleştirmekle bir yere varılamayacağını da görüyoruz. İsrail senelerdir kınamalara kulak tıkamaya, bildiğini okumaya devam ediyor. Artık somut adımlar için harekete geçme zamanıdır.

Buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum. Filistin meselesi, adil bir siyasi çözüme kavuşturulmadan bölgemizde kalıcı bir barış ve istikrarın tesisi mümkün olmayacaktır. İsrail silahla, şiddetle ve zulümle kalıcı güvenlik ihtiyacını karşılayamayacağını bilmelidir. Bugünün sözde zaferleri, yarın daha büyük hezimetlere yol açacaktır. Çözümün yegane yolu, sürekli söylediğimiz gibi 67 sınırları temelinde Başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız ve egemen Filistin devletinin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Bu konuda herkes sorumluluk almalı ve somut adımlar atmalıdır. İşte bu nedenle bir somut öneri olarak garantörlük mekanizmasını gündeme getirdik. Bu mekanizmada Türkiye dahil bölgedeki Müslüman ülkelerin aktif bir rol üstlenmelerini arzu ediyoruz. Bölgesel sahiplenme anlayışıyla oluşturulacak bu mekanizma, İsrail ve Filistin’in yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izlemeli, gerekirse tarafları buna zorlayabilmelidir.

Filistin konusunda Katar’ın üstlendiği role ve sorumluluğa büyük önem atfediyoruz. Katar, Gazze’deki insani durum bağlamında şimdiye kadar çok yapıcı ve fedakâr bir rol üstlendi. Son dönemde rehinelerin serbest bırakılması konusunda Katarlı kardeşlerimizin çabaları da her türlü takdire şayandır. Türkiye ve Katar olarak bundan sonraki süreçte de yakın işbirliği ve istişare içinde kalacağız. Bugünkü görüşmelerimiz bu bağlamda çok faydalı oldu, tüm uluslararası toplumu, barışın tesisine yönelik girişimlere samimiyetle destek olmaya davet ediyoruz.

Misafirperverliği için bir kez daha kardeşim Şeyh Muhammed’e en içten teşekkürlerimi iletiyorum, sağ olun.

SORU- (Çevirisiz konuşma)

(https://youtu.be/-xpqGPHPa5U?t=672)

KATAR BAŞBAKANI VE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH MUHAMMED BİN ABDURRAHMAN AL SANİ-

[SİMULTANE TERCÜME]

(https://youtu.be/-xpqGPHPa5U?t=672)

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum.

Daha önceki bölgesel krize nazaran tabii ki burada daha büyük bir bölgesel risk görmekteyiz. 2009’da, 2014’te şahit olduğumuz Gazze kuşatmalarına nazaran bu sefer daha büyük bir yıkımın ve ölümün yaşandığını görmekteyiz. Değerli dostumun da ifade ettiği gibi, özellikle bu sefer elektriğin ve suyun kesilmesi ve temel insani malzemelerin Gazze’ye girmesinin önlenmesi daha büyük bir insani felakete yol açmakta ve bu felaket de sürüyor. Temel problem, ölüm ve yıkım arttıkça buna olan reaksiyon da haliyle bölgede daha fazla olacak ve bu reaksiyonun ortaya çıkartacağı sorunları önceden kestirmek mümkün değil. Ama şunu biliyoruz: Alternatif olarak ortaya koyacağımız bir barışçıl çözüm ve plan var, buna sahip çıkarsak bu risklerden an itibariyle uzaklaşmamız mümkün, ama diğer türlü gittikçe daha büyük bir risk senaryosunun içine düşmekteyiz.

Özellikle Bazı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin topluca açıktan İsrail’in her türlü … ve Gazze’ye yönelik yıkımı ve felaketi kınamamaları, engellememeleri çok ciddi bir çifte standart oluşturmakta, bu da dünyadaki zaten bozulmakta olan diğer dengeleri daha da bozucu bir rol üstlenmekte. Gazze’de tarafların aldığı tutumlar, insani değerlerden, ahlaki değerlerden, prensiplerden ve stratejik rasyonel analizlerden ne kadar uzaklaşırsa, bizi sadece bölgede değil global ölçekte de daha büyük riskler beklemekte. İnsanlığın kendi tarihinde ortaklaşa inşa ettiği değerleri sınadığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu testte, bu sınamada başarısız olma şansımız yok. Yaşananlar, alınan tavır ve tutum sadece Gazze’de olanlarla alakalı değil, bu bizim insanlık olarak 21. yüzyılda, 2023 yılında gelmiş olduğumuz medeni seviyenin bir göstergesi. İnsanlığın bunda başarısız olma lüksü yok.

Daha önce insanlığın hataları oldu, onun bedelini ödedi. Aynı bedeli Gazze’de görerek, tekrarlayarak kendimizi tekrar geriye götürmenin bir anlamı yok. Onun için Türkiye olarak bizim çağrımız: Bir an önce Gazze’yeyürütülen operasyon durdurulmalı, insani yardımların önü hemen açılmalı ve hem İsrail’in, hem Filistinlilerin, hem bölgenin güvenliği için tek yol olan iki devletli çözüm sisteminin bir an önce hayata geçmesi için başta Batılılar olmak üzere ciddi çalışmaların başlaması gerekiyor. Daha önce de söyledik, sadece askeri zaferlerle çözümü ertelemek uzun vadede güvenlik getirmiyor, bunu daha açık nasıl söyleyebiliriz? Özellikle Batılıların bu noktada İsrail’e çok gerçekçi, rasyonel; sadece telkinlerde değil baskıda bulunması gerekiyor. Aksi takdirde bölgemiz daha büyük risklere gebe.

Teşekkür ederim.

SORU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Arap ve İslam ülkelerinden ortak bir tutum istiyorsunuz, bölgeyi sık bir şekilde ziyaret ediyorsunuz. Buradaki bu vahşetin durdurulması, Gazze halkının karşı karşıya bulunduğu durumun durdurulması için bütün bu ülkelerden ortak tutumla ilgili sizde şu anda bir vizyon oluştu mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum sorunuz için.

Evet, söylediğiniz gibi kriz başladığı günden itibaren yoğun bir diplomasi trafiği var, ifade etmiştim özellikle Cumhurbaşkanımız bu konuda biliyorsunuz inanılmaz derecede hassas. Kendisi çok yoğun bir mesaiyle ve temas trafiğiyle özellikle iki ana kulvarda hareket etmekte. Birincisi, mevcut krizin daha derinleşmesini önlemeye yönelik yürütülen çalışmalar, ikincisi de artık bu krizin tekrar etmemesi için ne yapılabilir, ona yönelik atılan adımlar ve bu ikisini de son derece koordineli bir şekilde dostlarımızla yürütmeye çalışıyoruz.

Bir defa Mısır’la yürütülen ve diğer ülkelerle yürütülen insani yardımlar çalışması var, özellikle El Ariş’i merkez alan insani yardım örgütlerinin oradaki faaliyetleri ve oraya gönderdiğimiz yardımlar önemli. Diğer devletlerle koordine içerisinde esirlerin takası konusunda Katar’a desteğimiz tamdır, bu konuda da elimizden gelen ne varsa hepsini yapmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan bu seferki krizin büyüklüğü ve ortaya çıkması muhtemel risklerin de büyüklüğü, önceki Gazze krizlerinden farklı olarak benim temaslarım sırasında elde ettiğim izlenim şu: Artık siyasi çözümün ertelenmemesi gerektiği, bunun bir zaruret olduğu konusunda bölgede de çok yüksek bir farkındalık ve fikir birliği var. Malumunuz son yıllarda iki devletli çözüm önerisi bir nevi rafa kaldırılmış ve bunun artık bir yeni normal olduğu, bir çatışma ve dram olmadan Filistin meselesinin çok fazla gündeme gelmediğini görüyorduk. Aslında bu daha büyük bir felaketin sessiz habercisiydi, ama biz farkında değildik. Gerçi Türkiye olarak biz sürekli uyarıyorduk. Bu gidişat gidişat değil, sadece bölgedeki bazı ülkelerle barış yapmak, bölgeye istikrar, huzur ve taraflara güvenlik getirmeyecek, Filistinlilerle de bu barışın sağlanması gerekiyor. Bizim gördüğümüz, artık bölge ülkeleri kesinlikle şunu idrak etmiş durumda: Var gücümüzle iki devletli çözüm için elimizden geleni yapmalıyız.

Tabii burada daha önce de ifade ettim, İsrail’e, özellikle kayıtsız-şartsız İsrail’i … bazı Batılı ülkelere büyük iş düşmekte, onların da aynı tavrı alması gerekmekte. Aksi takdirde, yine bölgede geçici ateşkesler, geçici birtakım zaferler olacak, ama daha büyük risklerin ve problemlerin bekleyişi içerisinde olacağız. Yani bizim kabiliyetimiz varken, aklımız varken, bu tehdidi bu şekilde görüyorken buna tedbir almamamız da ayrı bir acziyet olarak ve kasıt olarak bazıları tarafından, tarih tarafından not edilecektir.

* Interpress deşifresidir.