Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ortak Basın Toplantısı, 1 Kasım 2023

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, İran Dışişleri Bakanı, değerli kardeşim Hüseyin Emir-Abdullahiyan’ı ülkemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Kendisine bir kez daha huzurlarınızda hoş geldiniz diyorum. Karşılıklı ziyaretlerin ivme kazandığı bir süreçteyiz. Son iki ayda Tahran’ı iki kez ziyaret ettim. İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi’nin yakın bir zamanda ülkemizi ziyaret etmesi planlanmakta, bu amaçla değerli dostumla yürüttüğümüz çalışmalar var. Liderlerimiz arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin daha verimli bir çalışmaya dönüşmesi için yoğun bir mesai içerisindeyiz.

Aynı zamanda terörle mücadelede işbirliğimizi güçlendirmek için neler yapabiliriz, onu da görüşme fırsatımız oldu.

Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi Gazze’deki trajedi tabii ki en önemli gündem maddemizdi. Gazze’de Filistinli kardeşlerimizi en temel haklardan mahrum bırakan yasadışı kuşatma maalesef halen devam etmekte. Elektriği ve suyu kesilen, gıda ve ilaç tedariki engellenen Gazzeliler, günlerdir ağır bombardıman şartları altındalar. Evleri yerle bir edilen insanlar tüm dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekteler. Mülteci kampları, okullar, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef alınmakta. İnsanlar yurtlarından tehcir edilmekte. Gazzeli kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir. Bu kıyım ve zulüm karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Nitekim Cumartesi günü İstanbul’da hep birlikte katıldığımız Filistin Mitingi, Gazzeli mazlumların yanında olduğumuzun en somut göstergelerinden biriydi.

Değerli basın mensupları, Türkiye olarak, kim tarafından, ne amaçla yapılırsa yapılsın, masum sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir surette tasvip etmediğimizi her zaman, her platformda dile getirdik. 7 Ekim’den bu yana, Batılılar dahil, ilgili taraflarla yoğun bir diplomasi trafiği içerisindeyiz. Her meselede ilkeli ve hakkaniyetli davranmayı esas alıyoruz. Ukrayna için ayrı, Filistin için ayrı standart olamaz. Adil bir dünya istiyorsak, her zaman ilkeli ve tutarlı davranmak zorundayız.

Değerli basın mensupları, İsrail’in girdiği yanlış yoldan bir an önce geri dönmesi, şiddete son vermesi gerekiyor. İsrail, şiddet yoluyla güvenlik tesis edilemeyeceğini artık anlamalı. İsrail, Filistinlileri görmezden gelerek, daha fazla kan dökerek bir yere varılamayacağını anlamalı.

Cumhurbaşkanımızın dün bir kez daha vurguladığı üzere, Gazze’de bir an önce ateşkesin sağlanması, ardından da kalıcı barışa giden yolun açılması gerekiyor. Bazı ülkelerin Gazze’deki kıyıma aleni destek vermesi, şiddeti teşvik etmesi kabul edilemez. Gazze’deki insanlık dramının, bölge ülkelerini de etkisi altına alacak bir savaşa dönüşmesini istemiyoruz. Bu nedenle, bölge içi ve bölge dışı tüm aktörleri kalıcı ve adil barışı teşvik etmeye çağırıyoruz.

Bu bölgenin aktörleri olarak, bölge sorunlarımızın çözümünü başkalarına havale etmemeliyiz. Politika geliştirip, kapasitemizi ortaya koymayı başarmalıyız. Çözüm odaklı alternatif görüşlerin ele alınabileceği bir zemin oluşturmamız gerekiyor. Uluslararası barış konferansının bu iş için en uygun platform olacağını düşünüyoruz. Bunun nerede nasıl olacağına dair istişarelerimiz ilgili dostlarımızla devam etmekte.

Biz Türkiye olarak, dostlarımızla eşgüdüm içerisinde, önce ateşkes, sonra kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da hazırız. Tüm bu çabalarımızın amacı, 67 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulmasıdır. Filistin için de İsrail için de güven ve huzura kavuşmanın yolu, iki devletli çözümden geçiyor.

Kıymetli basın mensupları, bugün İranlı mevkidaşımla diğer bölgesel gelişmeleri de ele alma fırsatı bulduk. Gazze’deki çatışmaların Suriye sahasına yansımamasının, ayrıca sahadaki sükûnetin korunmasının önemine değindik.

Aynı zamanda, Irak’ı da ele aldık. Irak’ta geçmişe kıyasla daha istikrarlı bir ortamın sağlandığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bu istikrarın devamına yönelik gayretlerinde Irak Hükümetine ayrıca tam destek veriyoruz.

Değerli basın mensupları, Türkiye ve İran bu bölgede ilelebet var olacaktır. İkili ilişkilerimizi her alanda geliştirmemiz ve bölgesel konularda işbirliği yapmamız son derece önemlidir. Bu anlayışla çaba göstermeye devam edeceğiz.

Ben değerli meslektaşıma ziyaretlerinden ötürü tekrar teşekkür ediyorum, bir kez daha hoş geldiniz diyorum.

İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared

SORU - (İran Basını) [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ediyorum değerli gazeteci arkadaşımıza sorusu için. Gerçekten çok kapsamlı bir soru.

Türkiye olarak, savaşın başından beri iki ana kulvarda diplomatik ve diğer çabalarımız devam etmekte. Bunlardan birincisi, hâlihazırda devam eden insanlık dramının, felaketin bir an önce ateşkes yoluyla ve insani yardımlara müsaade edilmesinin sağlanmasıyla bir son bulması, en azından daha fazla acıya yol açılmaması için gösterdiğimiz çabalar. Bunu uluslararası toplumun diğer üyeleriyle ve organlarıyla beraber gösteriyoruz. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler kümesinde olan bütün ülkelerle yoğun bir diplomasi trafiğimiz var. Bunlarla beraber hem ateşkesin, hem de insani yardımların içeriye götürülmesi için neler yapılabilir diye çalışmaya devam ediyoruz. Gönül isterdi ki bunu Avrupa Birliği’yle de aynı şekilde yapabilseydik. Ama Avrupa Birliği topluca aldığı pozisyon gereği maalesef ateşkes ifadesini duymak istemiyor. İnsani yardımlarla ilgili herhangi bir zorlayıcı ve baskı uygulayıcı zemini de kabul etmiyor. Onların durduğu yer, Amerika Birleşik Devletleri’yle beraber, bildiğiniz gibi İsrail’in şu anda yürüttüğü askeri harekâtın yine İsrail’in takdir edeceği ölçüde devam etmesi. Bu hem kendi toplumlarında, hem bölgede çok ciddi bir krize yol açmakta. Özellikle Doğuda ve Batıda son zamanlarda gördüğümüz gibi yoğun bir toplumsal hareketliliğin, insanlık vicdanının protestolar yoluyla buna başkaldırdığını, her türlü yöntemle bunu ifade ettiklerini görüyoruz. Özellikle sosyal medyada çeşitli sivil toplum kesimlerinin bu insanlık dramına yönelik kendi tepkilerini ortaya koymalarını da açıkçası takdirle karşılıyoruz. İnsanlığın en azından elinden bir şey gelmediği bir yerde diliyle, kalbiyle, gönlüyle bir tavır ortaya koymasının son derece asil bir insanlık davranışı olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede yürütülen çalışmalar elbette belli noktalarda baskı oluşturmakta. Artık Batı bu noktada moral üstünlüğü tamamıyla kaybetmiş durumda. Buradan sonra gidecek bir yer yok. Daha fazla zulmün devam ettiği ve buna da kılıf üretilmeye çalışıldığı bir noktada ortaya konan bütün mazeretler artık tükenmiş durumda. Bundan sonra artık sahici bir barış için ne yapılabilir ona yoğunlaşmak gerekiyor. Biz daha önce de söylemiştik. Birinci ve İkinci Gazze savaşlarında. Cumhurbaşkanımız Birinci Gazze Savaşında Başbakandı. Daha sonra Cumhurbaşkanıydı. Yine o zaman bizleri görevlendirmişti. Yoğun bir çalışma içerisinde ateşkese katkıda bulunabilir miyiz diye ilgili taraflar nezdinde mekik diplomasisi yapıyorduk. Bugün üçüncüsünü yaşadığımız bu büyük savaşta geçmişten çıkardığımız dersler ışığında ortaya koyduğumuz bazı teklifler var. Bu teklifleri de dostlarımızla paylaşıyoruz. Bunun da gerçekten kabul gördüğünü görmekten mutluluk duyuyoruz. Onlar neler? Aslında sürekli dillendirdiğimiz konular. Ateşkes hemen olsun istiyoruz ama buna kalıcı çözüme yönelik çalışmalar eşlik etmedikçe bu şiddet sarmalının belli bir müddet sonra tekrar ortaya çıkacağını öngörmek zor değil. Yani birincisinde ve ikincisinde ateşkes oldu. Üçüncüsü oldu. Üçüncüsünde biz çözüm bulmazsak ateşkes sonrası tekrar problem olacak. Bunu görüyoruz. Kalıcı çözüm bulunması gerekiyor.

İsrail’in ve bazı müttefiklerinin kalıcı çözümden anladığı, tehdit olarak gördükleri Filistinli direnişçi grupların, silahlı unsurların ortadan kaldırılması formülü. Bu hiçbir zaman için güvenlik getirmeyecek. Burada hem İsrail devletinin hem Batılı toplumların ve siyaset çevrelerinin şu gerçeği kabul etmesi gerekiyor: Filistinlileri de tatmin edecek bir çözümün ortaya konması ve bölge ülkelerinin de burada sorumluluk alması yolunda bir çözümü kabul etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bu şiddet sarmalı kendisini bölgede üretmeye devam edecek.

Şimdi coğrafi olarak çatışmaların yaygınlaşmasına ilişkin endişelerimiz var. Bunu İranlı kardeşimizle de konuştuk. Kendisi de az önce konuşmalarında söylediler. Bölgedeki başka silahlı unsurların eğer şartlar değişmezse çatışmaya müdahil olabileceklerine ilişkin güçlü emareler olduğunu kendisi de paylaştı. Şimdi böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes ve barış her zamankinden daha elzem bir duruma gelmiş durumda. Bölgemizde biz istikrarı, ekonomik kalkınmayı, refahı ararken sürekli kendini tekrar eden bir şiddet sarmalı içerisinde bulunmak görmek istediğimiz bir stratejik denge değil arkadaşlar. Bunu değiştirmek için her türlü diplomatik çabayı kullanma yolunda Cumhurbaşkanımızın büyük bir iradesi var. Özellikle liderler diplomasisiyle bu konuda Türkiye’nin oynayabileceği rol varsa onu oynama konusunda bir tereddüt göstermiyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız bölgedeki dostlarımızla ortak işbirliği içerisinde devam edecek.

Ben ilginiz için tekrar teşekkür ediyorum.

İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared

SORU- Ecem Toplar, Bengü Türk Televizyonu. İsrail-Hamas hattındaki çatışmalar 26. günde devam ediyor, ancak ilk gün itibariyle Türkiye’nin de ortaya koyduğu itidalli bir yaklaşım var ve bunun neticesinde de bir garantörlük formülü sözkonusu. Sorum her iki Bakana olacak. İlk sorumsa bu bağlamda Konuk Bakan Sayın Abdullahiyan’a olacak. Çatışmaların genişlemesi riskine dikkat çektiniz, bu bağlamda garantörlük formülü de öne çıkan formüller arasında elbette yer alıyor, ama Türkiye’nin ortaya koyduğu bu formüle İran’ın tutumu nedir? Bunu merak ederiz.

Diğer sorum Sayın Bakan Fidan’a olacak. Siz de garantör olarak rol almaya hazırız sözünüzü bir kez daha tekrar ettiniz ve kalıcı çözüm vurgusu yaptınız. Bu bağlamda garantörlük formülünün detaylarını kamuoyu merak eder, bunu paylaşmanızı rica edeceğim. Sabah saatlerinden itibaren de bir gelişme yaşandı. Refah Sınır Kapısı açıldı ve yaklaşık 500 sivilin de tahliye edileceği yönünde bilgiler yer alıyordu. Bu tahliyeler arasında Türk vatandaşları yer alıyor mu? Diğer ülke vatandaşlarının da Türkiye’den tahliyeler noktasında destek istediğini biliyoruz. Bununla ilgili gelişmeleri de paylaşabilir misiniz?

İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ederim.

Az önce de ifade ettim arkadaşlar. Arkadaşımızın sorusu önemli, garantörlük ve diğer konularla alakalı Türkiye olarak daha önceki çatışma paterninden çıkardığımız derslerle ortaya koyduğumuz tekliflerin arasında garantörlük de var, bu da şunun için: Sadece iki devletli çözümün bir an önce hayata geçmesini talep etmiyor Türkiye, hem kendimizin hem bölgedeki diğer ülkelerin bu sorunun çözümünde ve uygulanmasında elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde iki tarafın da kendi başına bu şartlar altında bir anlaşmaya varması ve bu anlaşmayı uygulaması oldukça zor.

İsrail tarafından sürekli ortaya çıkarılan konu İsrail’in güvenliği, ne olacağı meselesi. Diğer taraftan ise aynı derecede, Filistinlilerin güvenliği nasıl olacak, devleti ne olacak, bu sorunun da ortaya konması gerekiyor. Her iki tarafın da tavizler vererek belli bir çizgide buluşup anlaşması ve anlaştığı anlaşmanın arkasında durması gerekiyor. Bunun içerisinde uluslararası toplumun bizim önerdiğimiz şekliyle veya başka bir şekliyle uygulamada yardımcı olmak üzere, garantörlük veya başka bir kavramla da nitelendirilebilir, bir mekanizmayla anlaşmanın hayata geçmesi için kolaylaştırıcı, güven verici bir rol oynaması gerekiyor. Biz bunun, anlaşmaya varılmasında ve anlaşmanın uygulamasında önemli bir metot olduğunu açıkçası düşünüyoruz.

Diğer taraftan gazeteci arkadaşımız sordu, bazı yabancı pasaport sahiplerinin ve ülke vatandaşlarının Gazze’den Refah Sınır Kapısı yoluyla çıkacağına ilişkin duyumlar var. Evet, bu yönde bilgiler bize de ulaştı, an itibariyle 500 civarında yabancı ülke vatandaşının Gazze’den çıkmasına yönelik İsrail’le Mısır makamları arasında bir mutabakata varıldığı yönünde bize de bilgi ulaştı değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz, Refah Sınır Kapısının işletilmesinde Mısırlı kardeşlerimiz tek başına inisiyatif sahibi değil, İsraillilerle beraber yürüttükleri müzakereler neticesinde, hem insani yardım malzemeleri giriyor, hem de oradaki vatandaşlar veya çıkma ihtiyacında olanlar çıkabiliyor.

Zaman içerisinde bazı yaralıların Mısır’a tahliyesi konusunda da karar alındığını duyduk, bu konuda da gerçekten memnun olduk. Önümüzdeki günlerde de belli miktarlarda, artan sayılarda yabancı ülke vatandaşlarının Gazze’den belli bir mekanizmayla çıkarılmaya başlayacağını görüyoruz. Bunlar arasında Türk vatandaşları olması için de şu anda müzakerelerimiz devam ediyor. Türk vatandaşı olan Gazze’deki mukim kardeşlerimizin kimlikleri belli, onlara yönelik çalışmalarımız Mısır makamlarıyla ve İsrail makamlarıyla devam etmekte.

Teşekkür ediyorum.

* Interpress deşifresidir.