DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, İran Dışişleri
Bakanı, değerli kardeşim Hüseyin Emir-Abdullahiyan’ı ülkemizde ağırlamaktan
duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Kendisine
bir kez daha huzurlarınızda hoş geldiniz diyorum. Karşılıklı ziyaretlerin
ivme kazandığı bir süreçteyiz. Son iki ayda Tahran’ı iki kez ziyaret ettim.
İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi’nin yakın bir zamanda ülkemizi ziyaret
etmesi planlanmakta, bu amaçla değerli dostumla yürüttüğümüz çalışmalar
var. Liderlerimiz arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin
daha verimli bir çalışmaya dönüşmesi için yoğun bir mesai içerisindeyiz.
Aynı zamanda terörle mücadelede işbirliğimizi güçlendirmek için neler
yapabiliriz, onu da görüşme fırsatımız oldu.
Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi Gazze’deki trajedi tabii ki en
önemli gündem maddemizdi. Gazze’de Filistinli kardeşlerimizi en temel
haklardan mahrum bırakan yasadışı kuşatma maalesef halen devam etmekte.
Elektriği ve suyu kesilen, gıda ve ilaç tedariki engellenen Gazzeliler,
günlerdir ağır bombardıman şartları altındalar. Evleri yerle bir edilen
insanlar tüm dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekteler.
Mülteci kampları, okullar, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef
alınmakta. İnsanlar yurtlarından tehcir edilmekte. Gazzeli kardeşlerimize
yönelik bu insanlık dışı kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça
ihlalidir. Bu kıyım ve zulüm karşısında sessiz kalmamız mümkün değil.
Nitekim Cumartesi günü İstanbul’da hep birlikte katıldığımız Filistin
Mitingi, Gazzeli mazlumların yanında olduğumuzun en somut göstergelerinden
biriydi.
Değerli basın mensupları, Türkiye olarak, kim tarafından, ne amaçla
yapılırsa yapılsın, masum sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir surette
tasvip etmediğimizi her zaman, her platformda dile getirdik. 7 Ekim’den bu
yana, Batılılar dahil, ilgili taraflarla yoğun bir diplomasi trafiği
içerisindeyiz. Her meselede ilkeli ve hakkaniyetli davranmayı esas
alıyoruz. Ukrayna için ayrı, Filistin için ayrı standart olamaz. Adil bir
dünya istiyorsak, her zaman ilkeli ve tutarlı davranmak zorundayız.
Değerli basın mensupları, İsrail’in girdiği yanlış yoldan bir an önce geri
dönmesi, şiddete son vermesi gerekiyor. İsrail, şiddet yoluyla güvenlik
tesis edilemeyeceğini artık anlamalı. İsrail, Filistinlileri görmezden
gelerek, daha fazla kan dökerek bir yere varılamayacağını anlamalı.
Cumhurbaşkanımızın dün bir kez daha vurguladığı üzere, Gazze’de bir an önce
ateşkesin sağlanması, ardından da kalıcı barışa giden yolun açılması
gerekiyor. Bazı ülkelerin Gazze’deki kıyıma aleni destek vermesi, şiddeti
teşvik etmesi kabul edilemez. Gazze’deki insanlık dramının, bölge
ülkelerini de etkisi altına alacak bir savaşa dönüşmesini istemiyoruz. Bu
nedenle, bölge içi ve bölge dışı tüm aktörleri kalıcı ve adil barışı teşvik
etmeye çağırıyoruz.
Bu bölgenin aktörleri olarak, bölge sorunlarımızın çözümünü başkalarına
havale etmemeliyiz. Politika geliştirip, kapasitemizi ortaya koymayı
başarmalıyız. Çözüm odaklı alternatif görüşlerin ele alınabileceği bir
zemin oluşturmamız gerekiyor. Uluslararası barış konferansının bu iş için
en uygun platform olacağını düşünüyoruz. Bunun nerede nasıl olacağına dair
istişarelerimiz ilgili dostlarımızla devam etmekte.
Biz Türkiye olarak, dostlarımızla eşgüdüm içerisinde, önce ateşkes, sonra
kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak
bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da
hazırız. Tüm bu çabalarımızın amacı, 67 sınırları temelinde başkenti Doğu
Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin
Devleti’nin kurulmasıdır. Filistin için de İsrail için de güven ve huzura
kavuşmanın yolu, iki devletli çözümden geçiyor.
Kıymetli basın mensupları, bugün İranlı mevkidaşımla diğer bölgesel
gelişmeleri de ele alma fırsatı bulduk. Gazze’deki çatışmaların Suriye
sahasına yansımamasının, ayrıca sahadaki sükûnetin korunmasının önemine
değindik.
Aynı zamanda, Irak’ı da ele aldık. Irak’ta geçmişe kıyasla daha istikrarlı
bir ortamın sağlandığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bu istikrarın
devamına yönelik gayretlerinde Irak Hükümetine ayrıca tam destek veriyoruz.
Değerli basın mensupları, Türkiye ve İran bu bölgede ilelebet var
olacaktır. İkili ilişkilerimizi her alanda geliştirmemiz ve bölgesel
konularda işbirliği yapmamız son derece önemlidir. Bu anlayışla çaba
göstermeye devam edeceğiz.
Ben değerli meslektaşıma ziyaretlerinden ötürü tekrar teşekkür ediyorum,
bir kez daha hoş geldiniz diyorum.
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared
SORU - (İran Basını) [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ediyorum değerli gazeteci
arkadaşımıza sorusu için. Gerçekten çok kapsamlı bir soru.
Türkiye olarak, savaşın başından beri iki ana kulvarda diplomatik ve diğer
çabalarımız devam etmekte. Bunlardan birincisi, hâlihazırda devam eden
insanlık dramının, felaketin bir an önce ateşkes yoluyla ve insani
yardımlara müsaade edilmesinin sağlanmasıyla bir son bulması, en azından
daha fazla acıya yol açılmaması için gösterdiğimiz çabalar. Bunu
uluslararası toplumun diğer üyeleriyle ve organlarıyla beraber
gösteriyoruz. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Afrika
Birliği, Birleşmiş Milletler kümesinde olan bütün ülkelerle yoğun bir
diplomasi trafiğimiz var. Bunlarla beraber hem ateşkesin, hem de insani
yardımların içeriye götürülmesi için neler yapılabilir diye çalışmaya devam
ediyoruz. Gönül isterdi ki bunu Avrupa Birliği’yle de aynı şekilde
yapabilseydik. Ama Avrupa Birliği topluca aldığı pozisyon gereği maalesef
ateşkes ifadesini duymak istemiyor. İnsani yardımlarla ilgili herhangi bir
zorlayıcı ve baskı uygulayıcı zemini de kabul etmiyor. Onların durduğu yer,
Amerika Birleşik Devletleri’yle beraber, bildiğiniz gibi İsrail’in şu anda
yürüttüğü askeri harekâtın yine İsrail’in takdir edeceği ölçüde devam
etmesi. Bu hem kendi toplumlarında, hem bölgede çok ciddi bir krize yol
açmakta. Özellikle Doğuda ve Batıda son zamanlarda gördüğümüz gibi yoğun
bir toplumsal hareketliliğin, insanlık vicdanının protestolar yoluyla buna
başkaldırdığını, her türlü yöntemle bunu ifade ettiklerini görüyoruz.
Özellikle sosyal medyada çeşitli sivil toplum kesimlerinin bu insanlık
dramına yönelik kendi tepkilerini ortaya koymalarını da açıkçası takdirle
karşılıyoruz. İnsanlığın en azından elinden bir şey gelmediği bir yerde
diliyle, kalbiyle, gönlüyle bir tavır ortaya koymasının son derece asil bir
insanlık davranışı olduğunu düşünüyoruz.
Bu çerçevede yürütülen çalışmalar elbette belli noktalarda baskı
oluşturmakta. Artık Batı bu noktada moral üstünlüğü tamamıyla kaybetmiş
durumda. Buradan sonra gidecek bir yer yok. Daha fazla zulmün devam ettiği
ve buna da kılıf üretilmeye çalışıldığı bir noktada ortaya konan bütün
mazeretler artık tükenmiş durumda. Bundan sonra artık sahici bir barış için
ne yapılabilir ona yoğunlaşmak gerekiyor. Biz daha önce de söylemiştik.
Birinci ve İkinci Gazze savaşlarında. Cumhurbaşkanımız Birinci Gazze
Savaşında Başbakandı. Daha sonra Cumhurbaşkanıydı. Yine o zaman bizleri
görevlendirmişti. Yoğun bir çalışma içerisinde ateşkese katkıda bulunabilir
miyiz diye ilgili taraflar nezdinde mekik diplomasisi yapıyorduk. Bugün
üçüncüsünü yaşadığımız bu büyük savaşta geçmişten çıkardığımız dersler
ışığında ortaya koyduğumuz bazı teklifler var. Bu teklifleri de
dostlarımızla paylaşıyoruz. Bunun da gerçekten kabul gördüğünü görmekten
mutluluk duyuyoruz. Onlar neler? Aslında sürekli dillendirdiğimiz konular.
Ateşkes hemen olsun istiyoruz ama buna kalıcı çözüme yönelik çalışmalar
eşlik etmedikçe bu şiddet sarmalının belli bir müddet sonra tekrar ortaya
çıkacağını öngörmek zor değil. Yani birincisinde ve ikincisinde ateşkes
oldu. Üçüncüsü oldu. Üçüncüsünde biz çözüm bulmazsak ateşkes sonrası tekrar
problem olacak. Bunu görüyoruz. Kalıcı çözüm bulunması gerekiyor.
İsrail’in ve bazı müttefiklerinin kalıcı çözümden anladığı, tehdit olarak
gördükleri Filistinli direnişçi grupların, silahlı unsurların ortadan
kaldırılması formülü. Bu hiçbir zaman için güvenlik getirmeyecek. Burada
hem İsrail devletinin hem Batılı toplumların ve siyaset çevrelerinin şu
gerçeği kabul etmesi gerekiyor: Filistinlileri de tatmin edecek bir çözümün
ortaya konması ve bölge ülkelerinin de burada sorumluluk alması yolunda bir
çözümü kabul etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bu şiddet sarmalı kendisini
bölgede üretmeye devam edecek.
Şimdi coğrafi olarak çatışmaların yaygınlaşmasına ilişkin endişelerimiz
var. Bunu İranlı kardeşimizle de konuştuk. Kendisi de az önce
konuşmalarında söylediler. Bölgedeki başka silahlı unsurların eğer şartlar
değişmezse çatışmaya müdahil olabileceklerine ilişkin güçlü emareler
olduğunu kendisi de paylaştı. Şimdi böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes
ve barış her zamankinden daha elzem bir duruma gelmiş durumda. Bölgemizde
biz istikrarı, ekonomik kalkınmayı, refahı ararken sürekli kendini tekrar
eden bir şiddet sarmalı içerisinde bulunmak görmek istediğimiz bir
stratejik denge değil arkadaşlar. Bunu değiştirmek için her türlü
diplomatik çabayı kullanma yolunda Cumhurbaşkanımızın büyük bir iradesi
var. Özellikle liderler diplomasisiyle bu konuda Türkiye’nin oynayabileceği
rol varsa onu oynama konusunda bir tereddüt göstermiyoruz. Bu yöndeki
çalışmalarımız bölgedeki dostlarımızla ortak işbirliği içerisinde devam
edecek.
Ben ilginiz için tekrar teşekkür ediyorum.
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared
SORU- Ecem Toplar, Bengü Türk Televizyonu. İsrail-Hamas hattındaki
çatışmalar 26. günde devam ediyor, ancak ilk gün itibariyle Türkiye’nin de
ortaya koyduğu itidalli bir yaklaşım var ve bunun neticesinde de bir
garantörlük formülü sözkonusu. Sorum her iki Bakana olacak. İlk sorumsa bu
bağlamda Konuk Bakan Sayın Abdullahiyan’a olacak. Çatışmaların genişlemesi
riskine dikkat çektiniz, bu bağlamda garantörlük formülü de öne çıkan
formüller arasında elbette yer alıyor, ama Türkiye’nin ortaya koyduğu bu
formüle İran’ın tutumu nedir? Bunu merak ederiz.
Diğer sorum Sayın Bakan Fidan’a olacak. Siz de garantör olarak rol almaya
hazırız sözünüzü bir kez daha tekrar ettiniz ve kalıcı çözüm vurgusu
yaptınız. Bu bağlamda garantörlük formülünün detaylarını kamuoyu merak eder,
bunu paylaşmanızı rica edeceğim. Sabah saatlerinden itibaren de bir gelişme
yaşandı. Refah Sınır Kapısı açıldı ve yaklaşık 500 sivilin de tahliye
edileceği yönünde bilgiler yer alıyordu. Bu tahliyeler arasında Türk
vatandaşları yer alıyor mu? Diğer ülke vatandaşlarının da Türkiye’den
tahliyeler noktasında destek istediğini biliyoruz. Bununla ilgili
gelişmeleri de paylaşabilir misiniz?
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN EMİR ABDULLAHİYAN - [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/b9Pn4ZbgcHA?feature=shared
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ederim.
Az önce de ifade ettim arkadaşlar. Arkadaşımızın sorusu önemli, garantörlük
ve diğer konularla alakalı Türkiye olarak daha önceki çatışma paterninden
çıkardığımız derslerle ortaya koyduğumuz tekliflerin arasında garantörlük
de var, bu da şunun için: Sadece iki devletli çözümün bir an önce hayata
geçmesini talep etmiyor Türkiye, hem kendimizin hem bölgedeki diğer
ülkelerin bu sorunun çözümünde ve uygulanmasında elini taşın altına koyması
gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde iki tarafın da kendi başına bu
şartlar altında bir anlaşmaya varması ve bu anlaşmayı uygulaması oldukça
zor.
İsrail tarafından sürekli ortaya çıkarılan konu İsrail’in güvenliği, ne
olacağı meselesi. Diğer taraftan ise aynı derecede, Filistinlilerin
güvenliği nasıl olacak, devleti ne olacak, bu sorunun da ortaya konması
gerekiyor. Her iki tarafın da tavizler vererek belli bir çizgide buluşup
anlaşması ve anlaştığı anlaşmanın arkasında durması gerekiyor. Bunun
içerisinde uluslararası toplumun bizim önerdiğimiz şekliyle veya başka bir
şekliyle uygulamada yardımcı olmak üzere, garantörlük veya başka bir
kavramla da nitelendirilebilir, bir mekanizmayla anlaşmanın hayata geçmesi
için kolaylaştırıcı, güven verici bir rol oynaması gerekiyor. Biz bunun,
anlaşmaya varılmasında ve anlaşmanın uygulamasında önemli bir metot
olduğunu açıkçası düşünüyoruz.
Diğer taraftan gazeteci arkadaşımız sordu, bazı yabancı pasaport
sahiplerinin ve ülke vatandaşlarının Gazze’den Refah Sınır Kapısı yoluyla
çıkacağına ilişkin duyumlar var. Evet, bu yönde bilgiler bize de ulaştı, an
itibariyle 500 civarında yabancı ülke vatandaşının Gazze’den çıkmasına
yönelik İsrail’le Mısır makamları arasında bir mutabakata varıldığı yönünde
bize de bilgi ulaştı değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz, Refah Sınır
Kapısının işletilmesinde Mısırlı kardeşlerimiz tek başına inisiyatif sahibi
değil, İsraillilerle beraber yürüttükleri müzakereler neticesinde, hem
insani yardım malzemeleri giriyor, hem de oradaki vatandaşlar veya çıkma
ihtiyacında olanlar çıkabiliyor.
Zaman içerisinde bazı yaralıların Mısır’a tahliyesi konusunda da karar
alındığını duyduk, bu konuda da gerçekten memnun olduk. Önümüzdeki günlerde
de belli miktarlarda, artan sayılarda yabancı ülke vatandaşlarının
Gazze’den belli bir mekanizmayla çıkarılmaya başlayacağını görüyoruz.
Bunlar arasında Türk vatandaşları olması için de şu anda müzakerelerimiz
devam ediyor. Türk vatandaşı olan Gazze’deki mukim kardeşlerimizin
kimlikleri belli, onlara yönelik çalışmalarımız Mısır makamlarıyla ve İsrail
makamlarıyla devam etmekte.
Teşekkür ediyorum.
* Interpress deşifresidir.