Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun KKTC Dışişleri Bakanıyla Yaptığı Ortak Basın Toplantısı, 9 Ekim 2013, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları, yoğun dış politika trafiği dolayısıyla bugünlerde hemen hemen her gün görüşüyoruz. Bugün ayrıca Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Yanukoviç ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Mekanizması vesilesiyle görüşeceğiz. Sayın Bakan da biraz sonra TBMM Dışişleri Konseyi’ne hitap edecekler. Bu yüzden ve süre de kısıtlı olduğu için sizi biraz beklettik. KKTC Dışişleri Bakanı Sayın Özdil Nami’yi tekrar Ankara’da ağılamaktan memnuniyet duyuyorum. Bildiğiniz gibi göreve atanmasına müteakip İstanbul’da bir araya gelmiştik. İlk değerlendirmeleri orada yapmıştık. Daha sonra BM’de Genel Kurul çerçevesinde birlikte olduk. Bugün de, tam bu saatte iki tarafın müzakerecileri Kıbrıs’ta görüşürken, biz de burada bundan sonraki atılacak adımlar hususunda önemli istişarelerde bulunduk. Bildiğiniz gibi Kıbrıs müzakereleri çok kritik bir aşamaya geldi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde yapılan seçimlerin sonrasında ve Sayın Anastasiadis’in açıklamaları ile büyük bir beklenti oluşmuştu. Ancak maalesef, gerek ekonomik kriz gerekse Güney Kıbrıs Rum Yönetimi içerisindeki gelişmeler sebebiyle, şu ana kadar anlamlı bir müzakere başlayamamıştı. New York’taki BM toplantısına gitmeden önce, Sayın Downer’ın Ankara ziyaretinde de, kendisine bu konuda çerçevesi belirlenmiş bir programla beraber ciddi bir müzakere zamanının geldiğini ifade etmiştik. Bu müzakerenin gecikmesinin, sadece adada değil, Doğu Akdeniz’de de gereksiz gerginliklere sebebiyet verdiğini, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her zaman daha önce belirlenmiş parametreler etrafında iki kesimli kurucu devletlerin siyasi eşitliğine dayalı bir çözüm çerçevesinde müzakereleri hızlandırma iradesini vurgulamıştık. Son dönemde bu konuda önemli bazı gelişmeler de oldu bildiğiniz gibi. En önemli gelişme Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Yunanistan Dışişleri Bakanı’yla, Sayın Venizelos’la yaptığımız görüşmede Rum ve Türk müzakerecilerin karşılıklı olarak Atina ve Ankara’yı ziyaretleri konusunda mutabık kalmamız oldu. Bu belki de son 50-60 yıllık kriz döneminde ilk defa bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilcisinin Atina’yı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi temsilcisinin de Ankara’yı ziyareti anlamında önemli bir psikolojik eşiğin aşılmasını sağladı. Ayrıca Sayın Eroğlu ve Sayın Özdil Nami Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’yle görüştüler. Yoğun ayrı paralel müzakereler yapıldı. Biz bugün Sayın Nami’yle bunları ele aldık. Önümüzdeki günlerde, muhtemelen 4 Kasım’da liderlerin bir araya gelmesi söz konusu, istişarelerimiz bu anlamda devam edecek. Bu ayı, Kasım’da yapılacak görüşmeler için yoğun bir hazırlık olarak telakki ediyoruz. Bugün Kıbrıs’ta müzakerecilerin yaptığı görüşmelerden alınacak neticelere bağlı olarak önümüzdeki günlerde tekrar görüşme ihtiyacı hasıl olabilir. Ben de bu görüşmeler öncesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bir ziyarette bulunmayı planlıyorum. Bu müzakereler bağlamında, ele aldığımız hususlarda kritik bir eşikteyiz. Eğer güçlü bir siyasi irade sergilenirse Kıbrıs’ta uzun zamandır arzulanan uygun müzakere şartları ve barış imkanı doğar. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu konuda ne kadar ciddi olduğunu, kararlı olduğunu, istekli olduğunu ve barışa dönük bir çaba içinde olduğunu 2004 yılında açık bir şekilde ortaya koymuştur. Maalesef aynı kararlılık Kıbrıs Rum Yönetimi tarafında olmadığı için, neredeyse 9 yıldır bir netice alınamadı ve referandumda hayır denmiş olmasının gölgesi, sadece adaya değil Türkiye- Avrupa Birliği ilişkilerine, Doğu Akdeniz’deki barışa, güvenliğe düştü ve buradaki pozitif gelişmeleri de engelledi. Şimdi yeni bir fırsat penceresinin oluştuğunu düşünüyoruz. Bütün taraflarla da görüşerek elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Ayrıca Sayın Nami’yle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dünyada tanınması ve özellikle de son yıllarda yoğun çabalarla sayısını artırdığımız dış temsilciliklerinin sayısının artmaya devam etmesi ve buralardaki etkinliklerimizin artırılması konusunu da ele aldık.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir taraftan müzakere yürütürken, diğer taraftan da haklı davasını anlatmak ve eşit insanlar eşit toplumlar olarak her kesimle dünyadaki herkesle ilişki kurabilme hakkını sürdürmek inancındadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönük haksız izolasyonların ve çağdışı kısıtlamaların kaldırılması için de bundan sonra, şimdiye kadar olduğu gibi yoğun bir çaba sarf etmeye devam edeceğiz.

Ben tekrar değerli Bakan’a hoş geldiniz diyorum, çalışmalarında başarılar diliyorum. Yeni görevi dolayısıyla tebrik ediyorum ve bundan sonra da daha sık, özellikle önümüzdeki günlerde bir araya gelerek müzakerelere kararlı bir şekilde katkıda bulunmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZDİL NAMİ- Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Bakan, değerli basın mensupları; bu ziyaretim tabi Sayın Bakanımızın daveti üzerine gerçekleşen resmi bir ziyaret. Bu çerçevede Sayın Bakanımızın da ifade ettikleri gibi Kıbrıs konusunda gelinen aşamayı ve bundan sonra takip edilecek yolu net bir şekilde aramızda paylaştık. Zaten bugüne kadar çok yakın bir işbirliği tesis etmiş durumdayız, bundan sonra da bu şekilde devam edecek.

Kıbrıs Türk halkı 50 yıldır Kıbrıs sorunuyla yaşıyor. Dünyadan tecrit edilmiş bir durumda hiç hak etmediği bir statüye mahkum edildi. Bunu aşmanın zamanı geldi, bu konuyu bitirmenin zamanı geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği çok büyük bir destek var, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ayakta kalabilmesi, gelişerek varlığını devam ettirebilmesi için. Ancak Kıbrıs Türk halkı artık dünyayla da bütünleşmeli, bunun yolu da kapsamlı çözümden geçiyor. Biz Mart 2014 diye bir hedef koyduk, bu Mart 2014’ten önce hatta kapsamlı çözümle ilgili bir referandumu adamızda gerçekleştirmek ve kapsamlı çözümü mutlaka gerçeğe dönüştürmek istiyoruz, bunun olabileceğini söylüyoruz. Çünkü hali hazırda bugüne kadar yürütülen müzakerelerde oldukça önemli ilerlemeler kaydedilmiştir, bunlar bir çırpıda yok varsayılamaz. Bunların üzerine yeni yakınlaşmaları inşa ederek sene sonuna kadar yeni bir kapsamlı çözüm planını her iki tarafında mutlaka oluşturması gerekir ve ondan sonraki 1-2 aylık süreyi de bu kapsamlı çözüm planını kendi halklarına anlatarak referanduma mutlaka gitmeleri gerekir. Bu iş artık 50 yılı aşmamalıdır. Eğer bu olamıyorsa da dünya durup, Kıbrıs’ta artık ne yapmalı sorusuna farklı bir cevap üretmelidir. Bizim irademiz bu yöndedir, bu iradenin Türkiye tarafından net bir şekilde desteklendiğini burada görmek bizi tekrar derinden memnun etmiştir. Sayın Bakan’a ve tüm yetkililere bize gösterdikleri misafirperverlik içinde içtenlikle teşekkür ediyorum sağ olun.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Çok teşekkürler evet.

SORU- Efendim, Ada’dan temsilciler Atina’yı ve Ankara’yı ziyaret edecekler, her ikinize de sormak istiyorum bunun müzakere sürecinde nasıl bir fark yaratacağını düşünüyorsunuz ve ilerleyen aşamalarda acaba çok taraflı bir konferansın yine gündeme gelmesi söz konusu olabilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi bir kere biraz önce vurguladığım gibi bu önemli bir psikolojik eşiğin aşılması. 1959-60 anlaşmalarına kadar gidildiğinde şu görülür ki Kıbrıs sorununun çözümünde Yunanistan ve Türkiye’nin özel konumları vardır, garantör devlet olarak uluslararası bir hukuki statüye sahiptirler ve herhangi iki devlet gibi ya da gözlemci gibi davranmaları beklenemez. Ancak maalesef şimdiye kadar hep temaslar ve karşılıklı görüşmeler yatay düzeyde oluyordu. Türkiye’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bir temsilcisinin perspektifini görmesi, Yunanistan’ın da Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin perspektifini doğrudan görmesi imkanı, ihtimali şimdiye kadar olmamıştı, bu psikolojik bir eşikti. Yani içinde muhtevasından bağımsız olarak öyle bir bariyer oluşturuyordu ki, yan yana yaşayan halkların temsilcileri birbirlerini görmüyorlardı. Bu 60 yıllık krizin çözümü konusunda anlamsız bir şey ve tabi iki taraf da birbirine eşit muamelede bulunmak arzusunda olduğu için bu mümkün olmuyordu. Ben Sayın Venizelos’a katkıları dolayısıyla teşekkür ediyorum. Daha önce biz bu konuyu aslında, çok önce en üst düzeyde dile getirmiştik. Bütün Yunanlı bakan dostlarıma ben göreve başladıklarında Türkiye’nin ve Yunanistan’ın devreye girmesi gerektiğini, pozitif katkı sağlaması gerektiğini, istendiği anda herhangi bir Yunan Dışişleri Bakanı’yla Ada’ya birlikte gitmeye hazır olduğumu. Güney’i ve Kuzey’i eşit bir şekilde ziyaret ederek oradaki her iki tarafın kendi soydaşlarını, akrabalarını barışa teşvik etme noktasında ortak mesaj vermeye hazır olduğumuzu hep biz söyledik. Bu değişik düzeylerde, yakın ilişkiler içinde ele alınmıştı.

Son New York görüşmemizde bu konuda bir başlangıç yapmanın faydalı olduğunu paylaştık, bu konuda mutabık kaldık ve dediğim gibi Sayın Venizelos’a teşekkür ediyorum o da bu konuda pozitif katkı sağladı, birlikte baş başa görüşmemizde bir mutabakat söz konusu oldu, taraflarla istişare ettik. Her iki taraf da bu konuyu gayet olumlu ve coşkuyla açıkçası karşıladı, yeni bir dönemin işareti olarak, daha sonra da bunu kamuoyuyla paylaştık, bu önemli bir adım psikolojik eşiğin aşılması anlamında. Bundan sonra bu düzey yükselebilir, farklı şekillerde toplantılar yapılabilir. Gönül ister ki, dörtlü oturup konuşalım hep beraber bu coğrafya bizim coğrafyamız, Doğu Akdeniz ortak coğrafyamız, Ege ortak denizimiz. Bu coğrafyalarda, bu denizlerde bu halk, bütün bu halklar bir arada yaşayacaklar. Gönül ister ki, oturup dostça her konuyu bir masa etrafında konuşalım, paylaşalım. Ama bir tarafın tümüyle izole edildiği sanki böyle bir anormallik gibi nereden geldiği belli olmayan bir kesim gibi kendince dışlandığı, diğer tarafların süreçte olduğu bir tablo söz konusu olmazdı, onun için bu önemli bir aşama, psikolojik eşiğin aşıldığı bir aşama. Asırlarca yan yana, iç içe yaşamış Türk, Yunan ve Kıbrıs Türk, Kıbrıs Rum halkları en doğru kararı birlikte verirler. Onun için ben bunu bir başlangıç olarak görüyorum, nihai ulaşılmış bir hedef olarak değil. Güzel bir başlangıç, önümüzdeki günlerde bunun gerçekleşmesini ümit ediyoruz, önümüzdeki birkaç hafta içinde. Bunun gerçekleşmesi sonrasında, ümit ederiz ki, dediğiniz gibi bu uluslararası toplantı formatına ayrıca taşınabilir. Öyle olmadan da daha üst düzeyde ziyaretler ya da topluca oturup birlikte kendi bölgemizin geleceğini konuşma, fikir alışverişinde bulunma, görüş ayrılıklarımız olsa bile bu görüş ayrılıklarını masada ele alma konusunda daha ileri adımlar atabiliriz diye ümit ediyorum.

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZDİL NAMİ- Evet, iki Dışişleri Bakanının Ada’daki iki liderin temsilcilerine yaptıkları bu davet Ada’nın her iki tarafında da memnuniyetle karşılandı. Biz karşılıklı diyaloğun artmasında, Kıbrıs sorununu çözme çalışmalarına ancak fayda sağlayacağını düşünüyoruz. Kıbrıslı Rumlar’da maalesef Türkiye’yle ilgili çok yanlış yerleşmiş algılar var. Bunları buraya gelip Ankara’da muhataplarıyla görüşerek birinci ağızdan gidermeleri bizce sürece çok olumlu katkılarda bulunacaktır. Diğer taraftan bizim temsilcimizin de Atina’da kabul görecek olması, bundan sonraki temaslarımızda da diğer ülkelerin de bizimle daha rahat temas sağlamasına yol açacak olumlu bir adımdır. Hem Ada’daki tarafların hem ilgili ülkelerin hem de Kıbrıs konusunu takip eden ülkelerin bence bu dönemde çok daha yoğun, karşılıklı bir diyalog içerisine girmeleri zaten gerekir, bu onunla ilgili önemli bir ilk adımdır, bir örnek adımdır. Bundan sonra daha değişik formatlarda, Sayın Bakanın dediği gibi umarım Kıbrıs’ta da her iki ana vatanın temsilcilerinin, yetkililerinin geleceği değişik formatlarda da bu toplantılar devam eder. Eğer son bir çabadan bahsediyorsak, ki Birleşmiş Milletler’de artık bu ifadeler kullanılmaya başlandı, bir zaman çerçevesinden bahsediyorsak, artık bazı geçmişten gelen kalıplaşmış önyargıları bir tarafa bırakıp yeni açılımları düşünme ve bunları devreye sokma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Peki, çok teşekkürler.