Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay ile Ortak Basın Toplantısı, 16 Ekim 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, bugün bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Başkanı sevgili kardeşim Kudret Özersay’ı Ankara’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Bugün Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Doğu Akdeniz’le ilgili bir foruma katılmak için geldiler. Kendileriyle uzun zamandır, ikimiz de siyasal bilgiler fakültesi mezunu, mülkiye mezunu olduğumuz için okula beraber gidelim diyorduk, böylesine güzel bir vesile olduk. Orada Doğu Akdeniz’le ilgili düşüncelerimizi paylaştık. Ve bu forumdan sonra burada yaptığımız görüşmelerde yine her zaman olduğu gibi Türkiye-KKTC ilişkilerini değerlendirdik, ekonomik ilişkilerimizden tutun da birçok diğer konulara kadar ne yaptığımızı, ne yapmamız gerektiğini arkadaşlarımızla beraber ele aldık.

Yine elbette Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, sadece Suriye’deki gelişmeler değil, özellikle Crans-Montana’dan bu yana müzakereyle ilgili son durum. Keza yine Kıbrıs etrafında doğalgaz ve petrol rezervlerinin nasıl çıkarılacağı konusunda ne yapmamız gerekiyor? Tek taraflı atılan ve atılmakta olan adımlara karşı ne yapacağız? Yine son zamanlarda bildiğiniz gibi bazı ülkeler arasında Rum kesimi ile beraber üçlü, dörtlü temaslar var, bunlara karşı Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye’nin çıkarlarını nasıl koruruz, bunları değerlendirdik.

Bu görüşmemiz aynı zamanda BM Genel Sekreterinin Kıbrıs’la ilgili biliyorsunuz iyi niyet raporunun yayınlanmasına da denk geldi. Genel Sekreterin Kıbrıs’ta bir çözümle ilgili raporuna baktığımız zaman, özellikle herhangi bir devlet ya da çözüm modelini dayatmaması önemli. Esasen Crans-Montana’dan sonra biz hep aynı şeyi tekrarladık, maalesef yıllardır, on yıllardır iyi niyetle sürdürdüğümüz müzakerelere Rum tarafı iyi niyetle yaklaşmadı, o nedenle bir çözüme ulaşamadık. Şimdi laf olsun diye yeniden bir müzakereye başlamanın bir anlamı yok, artık yeniden bir başarısızlığı hiç kimse kaldıramaz. O sebeple bir müzakereye başlamadan önce, hiçbir alternatifi, federal bir çözüm dahil biz dışlamıyoruz.

Neyi müzakere edeceğimizi ve bu müzakerenin nasıl bir çerçevede olacağını önceden taraflarla görüşüp bir mutabakat sağlamamız lazım ve sonuç alıcı bir müzakere olması gerekiyor. Ve bu süreçte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yakın işbirliği içindeyiz ve atacağımız her adımdan önce ya arkadaşlarımız Türkiye’ye geliyor ya da biz kalkıp adaya gidiyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanıyla, Başbakan, Başbakan Yardımcısı Dışişleri Bakanı Kudret Bey ve hükümette olan, muhalefette olan tüm partilerin başkanlarıyla oturuyoruz konuşuyoruz, istişare ediyoruz ve o çerçevede adımlarımızı atıyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu uyum ve yakın işbirliği içinde olacağımızı söylemek durumundayım.

Diğer taraftan tabii gerek hidrokarbon, diğer yine haklar bakımından da, Doğu Akdeniz’de KKTC’nin, Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye’nin hakları bakımından da tek taraflı atılacak adımları bugüne kadar engellediğimiz gibi, bundan sonra platformumuz da var, gerekli adımları atacağımızı daha önceki görüşmelerimizde duyurmuştuk. Bunların zamanlamasını da yine bugün toplantılarımızda ele aldık. Herkes şunu bilsin. Biz bu Kıbrıs Adası etrafındaki rezervlerde her iki halkın da hakkının olduğunu söylüyoruz, tek taraflı söylemiyoruz, tek taraflı adımlara karşıyız ve tek taraflı adımlara karşı da Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye’nin menfaatlerini korumak için her türlü adımı da bundan sonra da atmaktan hiçbir zaman çekinmeyeceğiz. Kalıcı bir çözüm istiyoruz, barış istiyoruz ve Türkiye başından beri sadece sözleriyle değil attığı adımlarla da bunu tüm dünyaya göstermiştir ve bundan sonraki süreçte de çözüm için biz üzerimize düşeni yapacağız. Ama söylediğim gibi, önce ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı kendi aramızda da net bir şekilde konuşup ortaya koymamız lazım tıpkı Genel Sekreterin raporda vurguladığı gibi.

Çok teşekkür ediyorum ve Sayın Başbakan Yardımcımıza, Dışişleri Bakanı kardeşim Kudret Bey’e sözü bırakıyorum.

KKTC BAŞBAKAN YARDIMCISI VE DIŞİŞLERİ BAKANI KUDRET ÖZERSAY- Çok teşekkür ederim.

Değerli basın mensupları; bugün bir kez daha Sayın Dışişleri Bakanıyla, değerli kardeşimle biraraya gelmiş olmaktan memnuniyet duyuyorum. Ve bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Türk halkının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tam anlamıyla yanında olduğunu, her konuda yanında olduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duyduğumu belirtmek istiyorum.

Sayın Bakanla birlikte bugün Mekteb-i Mülkiye’ye, Siyasal Bilgiler Fakültesine yaptığımız ziyarette hepimiz için de bazı anıların canlanması açısından iyi oldu diye düşünüyorum. Konuların da bir kez daha kamuoyu önünde de bir miktar ele alınmasına yardımcı oldu diye düşünüyorum.

Kıbrıs sorununun geleceğiyle ilgili olarak, Kıbrıs Adasının geleceğiyle ilgili olarak farklı farklı alt başlıklarda istişarelerimiz oldu bugün. Aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon zenginlikleriyle ilgili olarak da Sayın Bakanın az önce ifade ettiği üzere istişarelerimiz oldu.

Şunu söylemek istiyorum: Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak son ortaya koyduğu rapor taslağına baktığımızda, gerçekçi ve ayakları yere basan değerlendirmeler içerdiğini görüyoruz. Bir kere Kıbrıs’ta her iki tarafın da önce neyi müzakere edeceklerini ve nasıl müzakere edeceklerini kendi aralarında diyalog yoluyla anlaşmalarının gereğine ve önemine vurgu yapmıştır Sayın Genel Sekreter. Dolayısıyla iki tarafın da geleceğe dönük bir ortak vizyon, paylaştıkları ortak bir hedef olmak durumundadır, biz bunu zaten hep vurguluyorduk. Sayın Genel Sekreterin de bunun altını çizmiş olması ve hadi kaldığı yerden müzakereye oturun ve tekrar başlayın, demek yerine müzakere edebilmenin belli bazı şartları olduğuna dikkat çekmiş olması bize göre gerçekçi bir yaklaşımdır.

Önümüzdeki dönemde Sayın Bakanın da dediği gibi Kıbrıs Türk Tarafı bütün yetkililer düzeyinde, Sayın Cumhurbaşkanı düzeyinde, Sayın Başbakan, Hükümet düzeyinde istişare halinde ve tek bir diyalog ve istişare halinde önümüzdeki dönemde barışçı, işbirliği vurgusu yapan ve gerçekten işbirliğine açık bir duruş sergilemeye devam edeceğiz en önemli müttefikimiz ve stratejik ortağımız olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteğiyle.

Çok teşekkür ederim.

SORU- Efendim, iki Bakanımıza da sormak istiyorum. Siz bir açıklama yaptınız, dediniz ki; Kıbrıs Rum tarafıyla da görüşüyoruz dediniz, bu bir anlamda Ada kamuoyunda Kıbrıs Rum Tarafı muhatap mı alınıyor gibisinden tartışmalara neden oldu. Bununla ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz? İki Bakanımıza da soruyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.

Esasen biraz önce söylediğim gibi yeni bir müzakereye başlamadan önce tüm taraflarla görüşerek nasıl bir müzakere yapacağımızı ve ne için müzakere yapacağımızı belirlememiz gerekir. New York’ta garantör ülkelerin dışişleri bakanları olarak biraraya geldik ve bunu konuştuk. Esasen Rum tarafıyla gayri resmi olarak Avrupa Birliği toplantıları olsun, diğer marjlarda, BM marjında da zaten görüşüyoruz, konuşuyoruz, selamlaşıyoruz, yani bu Rum tarafını tanımamız anlamına gelmez. Crans-Montana’da da Anastasiadis’le başbaşa bir görüşme yaptım onun talebi üzerine. Daha önce biliyorsunuz AKEL’in Genel Sekreteri Kiprianu, o da şahsi olarak benim arkadaşım, Avrupa Konseyi’nde beraber çalıştık. Davetimiz üzerine yine Türkiye’ye geldi İstanbul’da, biraraya geldik. Yine Kıbrıs’ta müzakereler yoğunlaşırken neler düşündüğümüzü ve müzakerenin başarıya ulaşması için neler yapmamız gerektiğini gayri resmi konuştuk.

Şu bilinsin: Biz Türkiye olarak hiç kimseye hiçbir konuda hesap vermek zorunda olmayan bir ülke olarak Kıbrıs konusu bizim ortak davamızdır, attığımız her adımı ve söylediğimiz her söylemi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönetimiyle istişare ederek gerek Türkiye’de, gerek Kıbrıs’ta istişare ederek birlikte aldığımız kararlar doğrultusunda yapıyoruz. Yani bu tür temasları yapacağımızı adaya yaptığım iki ziyarette de gündeme getirdiğimizde gerek Sayın Cumhurbaşkanı, gerekse Başbakan, Başbakan Yardımcısı, yine diğer partilerin genel başkanları herkesin olduğu ortamda herkesin oy birliğiyle bu tür temasların faydalı olacağını söyledikten sonra biz bu tür temaslarda bulunuyoruz. Yani KKTC yönetiminden, Cumhurbaşkanından tutun da Başbakanından, muhalefete kadar, Meclisine kadar ayrı hiçbir adım atmıyoruz. Niye? Çünkü anavatan, yavru vatan Kıbrıs davası ortak davamız. Ve Crans-Montana’ya giderken de, Cenevre’ye giderken de yine aynı uyum içinde çalıştık.

Siz tabii bazı gazetelerde haberler çıktı bunlara istinaden şey yapıyorsunuz, ben onların kasıtlı olduğunu düşünüyorum, yani böyle bir fitne çıkarmak için. Bunlar doğru değildir, hiç kimse dışlanmış değildir. Söylediğim gibi attığımız her adımı istişare ederek yapıyoruz, beraber karar alıyoruz ve ondan sonra adımlar atıyoruz, yani kasıtlı olduğunu düşünüyoruz, ama kasıtlı bilerek ya da bilmeyerek böyle şeyleri gündeme getirmek yani çok özür diliyorum ahmaklıktır, saçmalıktır ve bir küçük bir grubun Kıbrıs’ta başından beri Türkiye’ye yönelikte tutumunu biliyoruz, ama bu tür kişiler bizim bu konudaki çabalarımızı, adımlarımızı engelleyemez. Bunların neye hizmet ettiği, kimler tarafından da finanse edildiği ideolojik yaklaşımlarından tutun da çözüme bakış açıları bellidir. Bunu Kıbrıs Türk halkı da biliyor, Türk milleti de çok yakından biliyor.

KKTC BAŞBAKAN YARDIMCISI VE DIŞİŞLERİ BAKANI KUDRET ÖZERSAY- Dilerseniz ben de birkaç cümle bu konuyla ilgili olarak söyleyeyim. Kıbrıs Türk tarafı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti muhatap olmamış olsaydı ben şimdi burada olmazdım. Kıbrıs Türk tarafı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti muhatap olmamış olsaydı Sayın Bakanın az önce söylediği gibi Sayın Bakan KKTC’ye gelip Cumhurbaşkanıyla ve Hükümet yetkilileriyle o toplantıları yapmazdı. Kıbrıs Türk tarafı muhatap olmamış olsaydı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri düzeyinde New York’ta o görüşmeler olmazdı. Dolayısıyla, böyle bir sorunun veya sıkıntının olduğu kanaatinde değilim.

Sayın Bakanın az önce ifade ettiği gibi Kıbrıs’ta yapılan toplantılarda biz farklı kesimler ile yaratıcı bazı düşüncelerin tartışılabileceği konusunda, bunun yararı konusunda hepimiz altını çizerek vurgulamak istiyorum hepimiz hemfikir kalmıştık ve bunun doğrultusunda ona uygun olarak hareket edilerek birtakım temaslar yapıldı. Bir takım temaslar yapılacak ve yapılmaya devam edilecek doğru olan da budur. Hukuki duruşumuzu ve tezlerimizi bir kenara bırakmaksızın diyalog kapısının özellikle gayri resmi diyalog kapısının her tür sorunun çözülmesinde yegâne gerekli unsur olduğu aşikardır. Dolayısıyla, böyle bir tartışma başlatmak veya bunun üzerinden konuşmak Türkiye’yle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin geleceği arasından bize yarar değil zarar sağlar, zarar getirir. Ben bunun suni bir tartışma olduğu kanaatindeyim.

SORU- Sayın Bakan Çavuşoğlu’na bir sorum olacak. Efendim, Cemal Kaşıkçı olayının aydınlatılmasına ilişkin soruyorum. Başkonsolos ve konsolosluk yetkililerinin sorgulanması, ifadelerine başvurulması gündemde midir? Bugün Suudi Başkonsolosu Suudi Arabistan’a gitmek istese gidebilir mi, yoksa Türkiye’ye soruşturma tamamlanana kadar Türkiye’de kalmasına yönelik bir istekte bulunmuş mudur?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani bugün tabii Suudi Arabistan’ın herhangi bir diplomatı ülkesine gitmek isterse gidebilir buna yönelik bir kısıtlama yok. Ama dün sizlerin de takip ettiği gibi epeyce bir çabadan ve aradan sonra, zamandan sonra daha doğrusu, başsavcılık uzmanlarla birlikte büyükelçilik binasına girdiler ve dün gece sabah 5 gibi çalışmalarını burada tamamladılar. Bugün itibariyle de Başkonsolosun rezidansı ve araçlar dahil, yine soruşturmalar devam edecektir. Bizim amacımız bellidir. Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda kaybolan Kaşıkçı’nın akıbetini öğrenmek durumundayız. Tüm dünya adeta gözlerini buraya kilitledi, herkes merak ediyor. Ortada bir can var, gazeteci olması da önemli, ama her şeyden önemlisi bir insan, bir candan bahsediyoruz ve bunu açıklığa kavuşturmak durumundayız. Tabii kimleri sorguya alacak, kimlere ne sorular soracak bu başsavcılığın görevi, onlar karar verirler soruşturma kapsamında. Başsavcı adına ben, şu kişiye bu kişiye soru sorulacak veya sorulmayacak diyemeyiz. Ama yine Kaşıkçı’nın nişanlısıyla ilgili yine soruşturmalar, biliyorsunuz ifadeleri alındı daha doğrusu. Uygun gördüğü kişilerden tabii ifadesine başvurabilir başsavcılık. Bu sürecin hiçbir engel olmadan engelsiz bir şekilde devam etmesi önemli. Aynı şekilde bu sürecin Suudi Arabistan’la bu anlamda iş birliği bakımından da önemi var. Diğer taraftan, bu sürecin sonuç odaklı olması lazım ve şeffaf olması lazım, hiç kimsenin kafasında bir soru işareti kalmayacak şekilde durum açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

SORU- Işın Sarıca, CNN International.

Yarın sabah saatlerinde Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Ankara’da olması bekleniyor. Türkiye tarafı özellikle Kaşıkçı özelinde bu görüşmeden nasıl bir sonuç almayı bekliyor?

Ayrıca Türkiye’nin başka dosyaları da var, Hakan Atilla’nın Türkiye’ye getirilmesi bunlardan biri mi? Ayrıca iki Türk bakan hakkında uygulanan yaptırım kararlarının kaldırılması. Bunlarla ilgili ne gibi gelişmeler bekleniyor?

Ayrıca CNN International’ın Suudi tarafından edinildiği bilgilere göre, Suudi Arabistan, Kaşıkçı’nın soruşturmaya alındığı ve o esnada bir şeylerin yanlış gittiğini ve vefat ettiği yönünde bir açıklama yapması bekleniyor. Türkiye’ye ulaşan bu yönde bilgiler var mı, temaslarınız ne aşamada?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Buna yönelik bize ulaşan bir bilgi yok, son sorudan başlayacak olursak. Yani bu şahıs evlenmek için bazı belgeleri almak üzere Başkonsolosluğa gitti. Yani bir başkonsolosluk, şahısların sorgulama yeri değildir, sorgulama mahkemelerde yapılır, adli makamlarda yapılır ya da ilgili birimlerde yapılabilir tabii. Ama bizim için sorgulama yapılıp-yapılmadığından çok, bu şahsa ne oldu, onu öğrenmemiz gerekiyor. Suudi Arabistan’dan buna yönelik herhangi bir itiraf ya da bilgi bize ulaşmış değildir. Bahsettiğiniz haberi dün akşam ben de televizyonlarda, CNN International’da gördüm.

Diğer taraftan, Sayın Pompeo Riyad’dan sonra Ankara’ya gelmek istediğini bildirdi ofisi aracılığıyla, biz bu ziyaretten elbette mutluluk duyarız. Bugüne kadar ABD’nin, Avrupa ülkelerinin ve tüm dünyanın bu olayla ilgili yaptıkları açıklama, yine duruşu ve gösterdikleri hassasiyet önemli, herkesin ortak bir amacı var, ne olduğunun ortaya çıkması. Ve bugüne kadar yapılan açıklamaları da işin doğrusu bu yönde olumlu buluyoruz.

Tabii Riyad’dan ne bilgiler getirecek, bize söylenmeyen neler var, onu bilmiyorum. Oradaki yaptığı görüşmeleri elbette bize de anlatacaktır.

Fakat bir dışişleri bakanı Türkiye’ye geldiği zaman, iki dışişleri bakanı bir araya geldiği zaman ve diğer temaslarda elbette ikili ilişkilerin her boyutu görüşülür, konsolosluk işleri de görüşülür, ekonomik ilişkiler ve savunma sanayi dahil her alanda ne yapıyoruz, sorun var mı veya daha ileriye nasıl götürebiliriz, bunlar konuşulur doğaldır, bunlar gündeme gelecektir. Ama tabii bizim için de hassas konular var. Amerika’da devam eden bana göre FETÖ motifli bazı, Halkbank’la ilgili, işte Atilla’yla ilgili davalar var, konsolosluk meselesiyle ilgili. Ama FETÖ’nün halen ABD’de olması ve soruşturmalar konusunda ciddi adımların atılmaması, iade konusunda da herhangi bir adım atılmaması bizim için ciddi bir konudur.

Diğer taraftan, Sayın Pompeo göreve gelir gelmez kendisiyle Münbiç’le ilgili yol haritasını onaylamıştık, Vaşington’a giderek 4 Haziran’da birlikte onaylamıştık, Tillerson zamanında çalışmalar başlamıştı. Şimdi ortak eğitim programları başladı, biraz gecikme var ve Münbiç’te bu yol haritasının tam anlamıyla uygulanması bizim için önemlidir, teröristlerin buradan temizlenmesi. Ama teröristlerin sadece Münbiç’ten temizlenmesi de yetmez, Fırat’ın doğusunda da sınırlarımızın ötesinde biz bir terörist görmek istemeyiz. Ve ABD’nin sorumluluğu da, yani sorumluluklarından bir tanesi de, bu bölgeden bu teröristlerin temizlenmesidir. Çünkü ABD bugüne kadar bu teröristlere çok ciddi destek verdi, silah desteği verdi, buralarda konuşlanmasına destek verdi, çoğunluğu Arap olan birçok şehrin yönetimini de bu teröristlere teslim etti. Dolayısıyla bu sorunların hepsini bizim çözmemiz lazım, bu ikili görüşmelerde de bunların hepsini tabii ki ele alacağız diğer konularda olduğu gibi.

SORU- İki sorum olacak, ilk sorum Sayın Bakan Çavuşoğlu’na.

Rusya’yla Soçi’de sağlanan İdlib mutabakatı uyarınca 15 Ekim’de silahsızlanma bölgesindeki tüm ılımlı ve radikal grupların çıkması öngörülüyordu. Dün sahadan çelişkili bilgiler geldi çıktıkları ve çıkmadıkları yönünde. Türkiye’nin elindeki bilgi nedir, bu gruplar çıkmışlar mıdır buradan? Çıkmadılar ise, Rusya ile ve Türkiye’nin ortak gerçekleştirileceği bir operasyon beklenmeli midir? Ayrıca İdlib merkeze doğru çekildiği bilinen bu radikal terörist olarak tanımlanan grupların önümüzdeki süreçte nereye gitmesi öngörülmektedir? Bu konudaki yol haritasını soracaktım.

Diğer sorum Sayın Bakan Özersay’a. Geçtiğimiz günlerde basında Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bir askeri üs kurmak istediği yönünde haberler yer aldı. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir, bu konuda somut bir gelişme beklemeli miyiz yakın zamanda?

KKTC BAŞBAKAN YARDIMCISI VE DIŞİŞLERİ BAKANI KUDRET ÖZERSAY- Ben cevaplayayım sorunuzu. Bu gibi konularda aslında basında çıkan haberler üzerinden bir değerlendirme yapmayı çok fazla tercih etmem, bugün sabah katıldığımız panelde de dikkate getirmiştim. Aslında Kıbrıs Rum tarafının farklı aktörlerle Doğu Akdeniz bölgesinde savunma ve askeri iş birliği konularında ilişkiler geliştirmekte olduğunu, fiili bir durum yaratmakta olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte gerekli değerlendirmeleri yapıyor. Bugün öğleden sonra Sayın Milli Savunma Bakanıyla da benim bir görüşmem olacak. Biz de kendi aramızda değerlendirmelerimize devam ediyoruz demekle yetineyim bu aşamada.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Esasen İdlib Memorandumu sadece insani bir felaketin önüne geçmemiştir, siyasi çözüm için de çok önemli bir fırsat penceresi açmıştır. Bunu da çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Suriye’yle ilgilenen tüm ülkelere de yeniden bunu anlatmaya çalışıyoruz. Siyasi süreç, anayasa komisyonu ve Cenevre sürecinin hızlandırılması gerekiyor ki siyasi çözüm en iyi çözümdür, kalıcı çözümdür.

Tabii bu Memorandum kapsamında oluşturulan alan, yani silahtan arındırılmış bölgede çalışmalarımız devam ediyor ve ağır silahların çekilmesi konusunda da bir sıkıntı yok. Yine bazı radikal grupların bu bölgeden çekilmesi konusunda da bir sıkıntı görülmüyor. Tabii bu devam eden bir süreç ve yine İdlib bölgesinden geçen iki tane otoyolun M4 ve M5 otoyollarının açılması da yılsonuna kadar devam edecektir. Şu ana kadar ki iş birliğinden ve atılan adımlardan Rusya’nın da memnun olduğunu biliyorum. En son New York’ta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, bu konuda Türkiye’nin attığı adımlardan dolayı bize teşekkürlerini de iletmiştir.

Şimdi buradaki radikal gruplar ne olacak? Güzel bir soru. Ve maalesef bu radikal gruplar Halep’ten, Doğu Guta’dan, Humus’tan, Hama’dan koridorlar açılarak buraya özellikle gönderilmiştir. Rejim tarafından ve destekçileri tarafından özellikle gönderilmiştir. Yarın bunların buradaki mevcudiyeti İdlib’e saldırmak için bir bahane olarak kullanılacaktı, biz bunu başından beri biliyorduk. Nitekim kullandılar da.

Diğer taraftan, hatta Dara bölgesinden yani Suriye’nin güneybatısından, hatta Deyrizor bölgesinden bile radikal gruplar buraya getirilmiştir. Şimdi ne olacak bunlar? Önemli bir soru. Çünkü bizim de sınırımızın öbür tarafında biz teröristler ya da radikalleşmiş gruplar istemeyiz. Tabii bunu tüm ülkelerle yine görüşüyoruz. Ve burada yabancı terörist savaşçılar da var, çok farklı ülkelerden gelen yabancı terörist savaşçılar da var. Bunların tabii kaynak ülkelere gönderilecek mi? Başka nasıl tedbirler alacak? Tüm bu konularda Dışişleri Bakanlığımız, istihbaratımız, muhataplarıyla, muhataplarımızla görüşmelerimizi de sürdürüyoruz, ama burada ortak bir stratejiye de tabii ihtiyaç var.

Teşekkür ediyorum.