Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kırım Tatar Meclisi Eski Başkanı Sayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Ortak Basın Toplantısı, 17 Mart 2014, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları; bugün Türk dünyasının önemli liderlerinden, bir özgürlük ve dava adamı, çok saygın bir entelektüeli, bir siyaset adamını Bakanlığımızda ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Birçok kereler Sayın Kırımoğlu’yla dünyanın her yerinde görüştük, Kiev’de görüştük, Akmescit’te görüştük, Bahçesaray’da görüştük, İstanbul’da görüştük her yerde görüştük ama tabii Ankara’da Dışişleri Bakanlığımızda kendisini ağırlamak bizim için büyük bir onurdur.

Sayın Kırımoğlu sembol bir şahsiyettir. 70’li yılların sonlarında ben daha üniversite öğrencisiyken kendisi Sovyet yönetimi tarafından hapishanelere sürüldüğünde öğrenci liderleri olarak nasıl gösteri yaptığımızı hatırlıyorum. Nasıl onun ve bütün Kırım halkı için dua ettiğimizi, nasıl elimizden gelen her çabayla, öğrenciler olarak bu mücadeleye destek verdiğimizi hatırlıyorum. Yıllar sonra bir Dışişleri Bakanı olarak bu özgürlük mücadelecisi, büyük dava adamını Bakanlığımızda ağırlamaktan büyük onur duyuyorum. Türk Dünyası verilen bu mücadeleyle hep onur duymuştur, kendisini bu mücadele de gösterdiği sabır, sebat ve kararlılık dolayısıyla tebrik ediyoruz.

Bildiğiniz gibi bu günlerde Ukrayna’da ve Kırım Tatar Türklerinin asli vatanı olan ve öyle kalacak olan Kırım’da önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu çerçevede istişarelerde bulunmak üzere Sayın Kırımoğlu Türkiye’ye geldi, dün Sayın Başbakanımızla İzmir’de detaylı bir görüşme yaptılar, kendisi Sayın Başbakanımıza son temaslarıyla, Sayın Putin’le olan telefon görüşmesi, Brüksel’deki temasları, Kiev’deki, Kırım’daki temaslarıyla ilgili bilgi verdi. Sayın Başbakanımızda bu konuda Türkiye’nin, Hükümetimizin gerek Kırım’daki Tatar Türklerinin ve soydaşlarımızla ilgili ezeli ve ebedi dayanışmamızı, gerekse Ukrayna’nın toprak bütünlüğü etrafında bu soruna bir çözüm bulunması yönündeki kanaatlerimizi kendileriyle paylaştılar. Bugünde biz kendisiyle detaylı olarak bu konuyu tekrar ele aldık.

Bildiğiniz gibi Ukrayna’da olaylar tırmandığında ve Kiev’de yeni hükümet kurulduğunda Kiev’i ilk ziyaret eden Dışişleri Bakanı olarak Kiev’deki yeni yönetimle temas kurmuştum Sayın Turçinov’la, Sayın Yatsenyuk’la, Sayın Deşitsa’yla ve aynı zamanda Sayın Kırımoğlu’yla da detaylı görüşmeler yapmıştık. O andan itibaren Sayın Kırımoğlu’yla neredeyse bazen her gün olmak üzere sürekli temas halinde olduk. Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Sayın Refat Çubarov’la - ki bu bayrağı Sayın Kırımoğlu’ndan devralmıştır - Onunla da sürekli temas içinde olduk, biraz öncede kendisiyle yine telefonla görüştük üçlü bir istişarede bulunduk.

Şunu bir kere kamuoyumuzun bilmesini isteriz: Bütün soydaşlarımız, tarihdaşlarımızla olan ilgimiz gibi Kırım Tatar Türkleriyle ilgimiz her şeyin önündedir. Onların kaderi bizim açımızdan hem tarihi olarak üzerimizde bir sorumluluktur, hem de stratejik olarak o soydaşlarımızın bulunduğu ülkelerle bir dostluk köprüsü olmak bakımından da o ülkeler bağlamında büyük önem taşımaktadır. O günden, bugüne devamlı temaslar içinde olduk, takip ettiğiniz gibi son günlerde hemen hemen her gün 9 ülke Dışişleri Bakanlarıyla telekonferanslar yaptık, dün akşam tekrar yaptık. Rusya dışında kalan G-7 ülkeleri yani Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Polonya, Kanada, Türkiye ve Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle bu istişareli sürdüreceğiz. Kırım’da dün biraz da emri vaki şeklinde gerçekleşen referandum konusunda uluslararası toplumla temas halindeyiz. Rusya’yla da gerek Roma’da Sayın Lavrov’la yaptığım görüşme, gerekse Sayın Başbakanımızın Sayın Putin’le yaptığı görüşmelerde ilkesel tutumuzu çok açık bir şekilde ortaya koyduk.

Türkiye için bu konuda üç ilkesel perspektif vardır, birincisi uluslararası hukuk ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü. Soğuk savaş sonrasında birçok krizde bu ilke toprak bütünlüğü ilkesi sarsıldığında ne büyük gerilimler yaşandığına hepimiz şahit olduk. Özellikle AGİT çerçevesinde Birleşmiş Milletler metinleri çerçevesinde, Avrupa Konseyi kararları çerçevesinde Ukrayna toprak bütünlüğü esastır, ortaya çıkan her mesele Ukrayna’nın toprak bütünlüğü etrafında konuşulmalı, tartışılmalıdır. Ukrayna, Avrasya’da olan birçok ülke gibi çok kültürlüdür, çok dinlidir, çok dillidir. O bakımdan temel insan haklarına dayalı olarak ve toplumların dini ulusal toplumların kültürel haklarını da koruyacak perspektifte eşit vatandaşlık hakları çerçevesinde Kiev’de herkesi kuşatan bir yönetimin oluşması yine önemli bir ilkedir. Burada da Kırım Tatarlarının da diğer eşit vatandaşlar gibi haklarını korumaları da uluslararası hukukun bir gereğidir. Dün Kırım’da yapılan referandum bu anlamda Ukrayna’nın toprak bütünlüğün ihlal etmesi ve Ukrayna’nın anayasal çerçevesi uluslararası hukuk kurallarıyla uyumlu olmaması bakımından sonuçları itibariyle de, uygulanmaya konuş biçimiyle de kabul edilemez niteliktedir. O bakımdan birçok ülkeyle birlikte biz de bunun bir kez daha kayda geçmesine önem veriyoruz. Ukrayna bizim için stratejik bir ortaktır ve bu stratejik ortaklık çerçevesinde de bütün komşularda olduğu gibi Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusundaki tutumumuzda esastır.

Türkiye NATO üyesi olarak, Avrupa Birliği aday ülkesi olarak ve Rusya’yla son derece derin stratejik işbirliği geliştirmiş bir ülke olarak Ukrayna gibi dost bir ülkenin kaderi konusunda öncelikle Ukrayna halkının bütününün sözünün geçerli olması ve herkesin bu sürece katılması, sonra da bütün tarafların Ukrayna’nın barışı, huzuru, esenliği için temel ilkelerde buluşmasının şart olduğunu düşünmektedir.

İkincisi, tabii önem bakımından demiyorum, ama ikinci husus olarak söylüyorum tabii Kırım, bütün Ukrayna’nın bir parçası olarak ve bütün Ukrayna gibi bizim için dost bir ülkenin parçasıdır. Ancak tarihi bakımdan ve Kırım Tatar Türklerinin oradaki mevcudiyetleri bakımından çok özel önem ifade eder. Her yerde olduğu gibi Kırım Tatar Türklerinin barışı, esenliği, huzuru ve kendi ülkelerinde eşit vatandaşlık haklarına sahip olarak yaşaması Türkiye’nin hiçbir zaman vazgeçmediği, vazgeçmeyeceği bir ilkedir. Bu konuda hangi kesimle konuşursak konuşalım, bütün muhataplarıma tekrar tekrar bunu vurguladım, bundan sonra da vurgulamaya devam edeceğiz. Sayın Başbakanımız da, Sayın Putin’le, Sayın Obama’yla yaptığı görüşmelerde vurguladı. Kırım Tatar Türkleri asırlarca o topraklarda yaşamış ve bundan sonrada ebediyete kadar yaşayacak olan o toprağın asli unsurudur, asli temel tarihi bir parçasıdır. Kırım Tatar Türklerinin o topraklardan sürülmesi 1944 yılında insan hakları anlamında ve insanlık tarihi anlamında yüz kızartıcı büyük bir suçtur ve bu yüz kızartıcı tutumun geriye döndürülmesi de mümkün değildir. Kırım Tatar Türkleri orada kalacaklardır, o topraklarda kökleşeceklerdir, kıyamete kadar da orada yaşayacaklardır ve yine bütün bu gelecekte de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin bu halkın onlara desteği sürecektir. Bundan herhangi bir şekilde şüphe veya tereddüt duyulmasını kabul edemeyiz. Kırım’daki tüm etnik ve dini gruplar barış içinde yaşamalıdırlar. Oradaki Rusça konuşan, Ukraynaca konuşanlarla birlikte eşit vatandaşlar olarak ve Kırım Özerk Cumhuriyetinin özerklik ilkelerinin içinde de bu var.

Bu dönemde de ben defalarca Kırım’a gittim. Allah rahmet eylesin Sayın Cengiz Dağcı’nın cenazesini oraya götürdüğümüzde bu tarihi yüz kızartıcı suçun en azından bir kısmının telafi edilmesine katkıda bulunmakta benim için en büyük onurdu. Ukraynalı yetkilere de o zaman teşekkür etmiştim, yurdunu kaybeden adamın en azından cenazesinin yurduna dönmesi vesilesiyle. O zamanda Sayın Kırımoğlu’yla beraberdik, o cenazede de. Bundan sonra da o topraklarda barış içinde hepsinin yan yana yaşaması esastır. Bu sürgünden sonra Kırım Tatar Türklerinin ülkelerine, vatanlarına dönmüş olmaları Avrupa ilkeleri bağlamında da, uluslararası hukuk ilkeleri bağlamında da bir başarıdır. Şu anda 300 bin Kırım Tatar Türkü soydaşımız var orada, onların ekonomik refahı, kalkınması, eşit vatandaşlar olarak haklardan istifade etmesi konusunda da bundan sonra çalışmalarımız sürecek. Tabii bu çerçevede bugünde bazı adımlar attık, ben biraz önce İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Sayın İyad Medeni’yle görüştüm. Zaten Sayın Kırımoğlu bildiğiniz gibi Brüksel’den buraya geliyor, uluslararası temaslarını sürdürecek, biz de bu temaslara Ukrayna’yla birlikte destek vereceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri bu konuda desteğini ifade ettiler ve ilk fırsatta da inşallah Sayın Kırımoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterini ziyaret etmek üzere Cidde’ye gidecek. Türk Konseyi Genel Sekreteri Sayın Halil Akıncı’yla da görüştük, onunla da - kendisi bir ameliyat geçirmiş olduğu için şimdi hastanede - ancak en kısa zamanda görüşülecek. Ayrıca 3’lü toplantı için Van’a gelmiş olan değerli dostum Elmar Memmedyarov’la bu konuyu ele aldık. Sayın Başbakanımız bugün Sayın Aliyev’le bu çerçevede istişareler yapacak. Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’le ilgili ve bütün yetkililerle de, Türk dünyasının liderleriyle de görüşmelerimizi sürdüreceğiz. İslam dünyası yetkileriyle de görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Burada önemli olan bütün tarafların bu meselenin daha fazla büyümeden ve kesinlikle etnik bir çatışmaya yol açmadan çözümlenmesine katkıda bulunmasıdır.

Tabii üçüncü olarak da bizim yakından takip ettiğimiz husus Türkiye, Karadeniz Bölgesinde, Kafkaslarda, Balkanlarda, Avrasya coğrafyasında barış ve istikrarının omurga ülkelerinden biri olarak bu barış ve istikrarın korunması için bütün tarafları sağduyuyla davranmaya çağırmaktadır. Bütün tarafları askeri yığınaklardan, manevralardan ve hareketlenmelerden kaçınarak diplomasi yöntemini kullanmak suretiyle yeni gerginlikler oluşmadan çözüm bulmaya davet etmektedir. Bu çerçevede istişarelerimiz herkesle devam edecek. Ümit ederiz dün emrivaki şeklinde yapılan ve bu anlamda kabul edilemez nitelikte olan referandumun sonuçlarını yeni gerginliklere sebebiyet vermez ve bir an önce Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve Ukrayna’da Kiev’de bütün kesimlerin temsil edildiği Kırım Özerk Cumhuriyetinin özerkliğinin de korunarak anayasal reformların yapıldığı bir çözümün bulunmasıdır.

Ben tekrar Sayın Kırımoğlu’na hoş geldiniz diyoruz ve verdikleri efsanevi mücadelenin bu tarih aşamasında da kendilerinin liderliğine hem Kırım Tatar Türkleri’nin hem Ukrayna’nın hem bütün dünyanın ihtiyaç hissettiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

MUSTAFA ABDÜLCEMİL KIRIMOĞLU- Değerli arkadaşlar, malum olduğu gibi Ukrayna halkı ve Ukrayna halkının bir parçası olarak Kırım Tatar halkı da Ukrayna içerisinde yaşayan Kırım Tatar halkı da Ukrayna bir bağımsız bir demokratik devlet olması için çok zamandan beri mücadeleler bekledi. Son aylarda Kırım Kiev’de, Ukrayna’da olup geçen olaylar bütün dünyanın dikkat merkezindeydi. Nihayet Şubat ayında geniş çatışmalar neticesinde Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç memleketimizi terk etti ve yeni demokratik Hükümet kuruldu. Biz çok ümitliydik bundan sonra bizim ülkemiz demokratik bir ülke olacağına bu hükümeti bize bütün dünya destekledi fakat bizim büyük komşumuz maalesef desteklemedi ve bizim şimdiki hükümetimize karşı davranışlar başladı. Ve nihayet Kırım’da yerleştirilen Karadeniz ... ve daha 15 bin kadar asker Kırım Yarımadası’na getirdi ve pratik olarak Kırım Yarımadası’nı bizim toprağı işgal etti ve bildiğiniz gibi dün referandum geçirdi, referandumla tek iki soru biz bağımsız bir cumhuriyet olacağız ve Rusya’nın bir parçası olacağız veya ikincisi de Kırım Otonom Cumhuriyeti 1992 yılı Anayasasına geçecek ve Ukrayna’nın bir parçası olacak. Aslında ikisi de iki soruda birbirine yakın çünkü 1992 senenin Anayasasına geçmek pratik olarak yeniden Kırım Otonom Cumhuriyeti bağımsız olacak ve Ukrayna’nın yalnız bir anlaşma esasında bağlı olacak. Onun da neticesi belliydi eğer ikinci soruna da evet denilse bile yine de Kırım Yarımadası Ukrayna’dan koparılma tehlikesi vardı. Böyle durumda elbette Kırım Tatarları bu referandumu boykot ettiler çünkü bu iki sorudan hiçbirisi de bizim için uygun değildi. Biz Sayın Dışişleri Bakanımın söylediği gibi Ukrayna’nın bütünlüğü taraftarıyız. Ukrayna’nın içişlerine hiçbir ülkenin girişmemesi taraftarıyız ve elbette Ukrayna’nın topraklarında yabancı askerler çıkarılması taraftarıyız. Biz bu referandumu kabul etmedik, etmeyeceğiz ve ileride de Kırım Yarımadası Ukrayna’nın bir parçası kaldığı taraftarıyız çünkü, Kırım Tatar halkının geleceği bu Ukrayna devletine bağlıdır.

Biz bu sorunu elbette barış içerisinde hiç silah kullanmayıp çözülmesi taraftarıyız. Biz bir gururlulukla işte yarım yüzyıl devamında öz vatanımıza dönmek için mücadele verdik ve bu mücadele esnasında hiçbir kimsenin ne kendi vatandaşlarımızı, ne bize karşı duran insanların hiçbir damla kanını dökmedik diye gururla söylüyorduk, ama şimdi biz böyle duruma geldik ki yarın ne olacağı çok şüpheli, çünkü eğer senin toprağına yabancı askerler gelecek olsa, senin o yabancı ülkenin istediğini orada geçirecek olsa elbette yüzde yüz orada çatışmalar olmayacak, kan dökülmeyecek demek mümkün değildir. Ama herhalde bugüne kadar şükürler olsun büyük ölçüde böyle kan dökülmedi ve ileri de bu sorunu diplomatik şekilde dünya kamuoyunun baskısı neticesinde çözülmesini istiyorduk. Bizim çok temaslarımız oldu bu konuda basından da biliyorsunuz birkaç gün önce Putin’le de konuştuk Avrupa Birliği’nde konuşmalarımız oldu, NATO’nun en yüksek seviyesinde görüşmelerimiz oldu, biz umutluyuz. Bu mesele diplomatik şekilde çekilecek ve çözülecek Ukrayna’nın bütünlüğü korunacak, Kırım Otonom Cumhuriyeti Ukrayna’nın bir parçası olarak kalacak ve bizim toprağımızdan yabancı askerler çıkarılacaktır. Aksi taktirde o bölgede Karadeniz Bölgesinde bu dünyanın çok önemli bir bölgesinde huzur ve barış tehlikededir. Referandum konusunda şimdi bu Rusya’nın Putin’in söylediği ve o Rus taraftarlar söylediğine göre bunlar güya Birleşik Devletler teşkilatının her bir millet öz kaderini tayin etme hakkına esaslanıyormuş. Bu seçme bir şey çünkü Kırım halkı diye bir kelime yok orada asil halkı var, Kırım Tatar halkı ve göçmenler var. Göçmenler bizim toprağımıza, ana toprağımızın kaderine statüsü ne olacağın karar vermeye hiçbir hakları yok tabi ki. O sebepten biz elbette bu referandumu tanımadık, tanımayacağız. Aslında eğer böyle yolla gidecek olsa dünyada bir huzur olmayacak diyelim ki, yarın bir köy ya da bir kasaba ben Japonya parçası olmak istiyorum ya der ki bir Amerika’nın bir parçası olmak istiyorum bir referandum geçirecek. Ukrayna kanunlarına göre bu devletin nasıl bir parçası, statüsü ne olacağı bütün devlet yani Ukrayna genel referandumda çözülebilir ve referandum tavsiye olarak Ukrayna Parlamentosuna sunulur ve Ukrayna Parlamentosu karar verir. Yani bu geçirilen referandum tamamıyla Ukrayna kanunlarına aykırıdır.

İkinci tarafı da var, bildiğiniz gibi 1994 yılında Ukrayna devleti kendi nükleer silahlarından vazgeçme şartı olarak bir anlaşma imzalanmıştı, bu anlaşmaya göre biz nükleer silahlardan vazgeçtiğimize karşılık Amerika, İngiltere ve Rusya’ya Ukrayna’nın bağımsızlığını, bütünlüğünü garantör olarak imzalamışlardır yani bunlar bizim bütünlüğümüzü koruyacaklardı. Şimdi bu garantörlerden birisi bizim bağımsızlığımızı, bütünlüğümüzü koruyacak yerine bizim toprağımızın Ukrayna devletinin bir parçasını kendisine eklemek peşinde. Elbette bu çok tehlikeli davranış böyle büyük devletler böyle davranacak olsalar bu dünyada hiçbir zaman huzur olmayacak, bu böyle davranışlar büyük çatışmalar belki savaşlara yok açacaklardı. Onun için işte bu meselenin barış içerisinde çözülmesi için biz elimizden gelen hareketleri yapmaya çalışıyoruz, bu görüşmelerde bu çerçevede yapmaya çalışıyoruz ve biz çok minnettarız Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun pozisyonuna çünkü yüzde 100 bizim pozisyonuz Türkiye Cumhuriyeti pozisyonuyla aynıdır. Bu Ukrayna’nın bütünlüğü, Ukrayna’nın bağımsızlığı Sayın Bakanımız bunu söylemedi bunu eklemek istiyorum ki devlet burada çok (ses kaydı anlaşılmıyor) bizim talebimiz daha Ukrayna devletinden yabancı askerler terk edilmesidir. Çünkü eğer oradan yabancı askerler olacak olsa daima böyle problemler çıkabilir. İşte bu pozisyonumuzu da Türkiye kamuoyunun desteklemesine çok ihtiyacımız var. Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Peki, teşekkür ediyoruz Sayın Kırımoğlu’na. Evet, sorular varsa. Tabii sorular gündem çok zengin, değişik olabilir ama soruları sadece Ukrayna ve Kırım bağlamında bekliyoruz istiyoruz.

SORU- Artı 1 TV’den Yıldız Yazıcıoğlu. Sayın Davutoğlu ve Sayın Kırımoğlu’na soru yönelteceğim. Sayın Davutoğlu, yüzde 95 oranında evet çıktı ve Rusya’nın son Putin’le, Obama arasındaki telefon görüşmesine de baktığımızda Rusya’nın tutumunda bir değişiklik beklenmiyor dolayısıyla bir kötü senaryo dahi olsa Kırım’ın bu Rusya’ya bağlanma yolunda ilerlemesi durumunda Türkiye’nin pozisyonu nasıl şekillenecek ve ne tür bir yaptırım sizce hayata geçebilir yani telefon trafiği ve diplomasi bir çözüm getirmezse Rusya’ya karşı ne tür bir yaptırım olabilir. Ve Sayın Kırımoğlu, size de şunu sormak istiyorum: Referandumu boykot ettiğinizi ifade ettiniz ama yüzde 95 çok yüksek bir oran. Siz eğer referanduma katılmış olsaydı Kırımlı Türkler, Kırım Tatarları yüzde kaç olabilirdi bu oran, nüfus anlamında etkiniz ne olurdu referanduma? Teşekkürler.

MUSTAFA ABDÜLCEMİL KIRIMOĞLU- Dün sabah saat 10-11’lerde bana haber geldi. Dediler ki, bu saate kadar referanduma katılanların yüzde 70’i oldu dediler. Dedim, öyle devam edecek olsa akşama yakın yüzde 120 olacak galiba. Orada hiçbir kontrol yok, nasıl istedik ki rakamları orada gösterebilirler. Şimdi kim nasıl oy verdiği konusunda da aynı çünkü hiçbir gözlemciler yok ve olması da mümkün değil çünkü bu hem Ukrayna kanunlarına aykırı ve uluslararası kaidelerine aykırı bu referandum onun için biz katılmadık. Biz aldığımız malumatlara göre Kırım Tatarlarının yüzde 99’u bu referanduma katılmadılar yüzde 100 demiyorum çünkü bazı malumatı olmayan insanlar gitmişlerdir. Çünkü bazıları o referanduma Kırım Tatarlarını kast ediyorum referanduma gitmiş olsalar bile belki 10-15 adam vardır onlar da kendi oylarını Ukrayna içerisinde kalsın diye oy veren insanlar. Bizim oranımız Kırım Yarımadası’nda yüzde 14-15 civarında. Elbette bizim oylarımız yeteri kadar değil, ama bizden de gayrı bu Kırım Tatarlarından gayrı yüzde 24 etnik Ukraynalılar var ve bu Kırım Yarımadası Rusya’nın bir parçası olmasına karşı olan Ruslar da gayet çok Kırım içerisinde. Biz televizyonda görmüştük Ruslar televizyona çıkıp diyorlar ki, ya siz bizi kurtarmaya geldiniz biz sizi çağırdık mı neden buraya geldiniz diye böyle açıklamalar Ruslar yapıyorlar. Bir Rus kızı dedi ki, bu olaylardan sonra ben Rus olduğumdan utanıyorum dedi. Ben de ona karşılık olarak televizyonda dedim kızım sen utanma gerçek Rus sensin. İnşallah sen gibi Ruslar daha çok olsun da bu memlekette barış olsun. Ve Kırım Tatarları katılırsa ne olurdu? Evet katılırsa, katılmazsa hiçbir şey olmayacak senaryo başka yerde yazıldı. Bu karamlar Kırım’da değil de, başka yerden geldi böyle rakamlar gösterilsin diye. Onun için bu referandumun hiçbir önemi yok ve sebepten de hiçbir ülke belki Kuzey Kore ya da başka bir kimse tanıyabilir ama normal ülke bu referandumu tanımayacak.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi tabii gönül isterdi ki bu krizin ilk aşamalarında daha ilk gösteriler başladığında Ukrayna içinde çözüm bulunabilseydi. Yine gönül isterdi ki kriz tırmandığında krize muhatap olabilecek bütün ülkeler biraraya gelip Ukrayna’nın toprak bütünlüğü etrafında destek ifadeleriyle Ukrayna’da tırmanacak kriz engellenebilseydi. Maalesef bu konuda gerekli adımlar krizin daha ilk aşamalarında atılmadığı için, atılamadığı için gittikçe yükselen tansiyon dünkü referanduma kadar geldi. Sayın Kırımoğlu’nun da dediği gibi dünkü referandumu uluslararası standartlarda herhangi bir şekilde özgür iradelerin beyan edildiği, gözlemcilerin olduğu, herkesin katıldığı bir referandum niteliğinin de değerlendirmek mümkün değil. Aynı şekilde Ukrayna Anayasası ve 1994 Budapeşte Mutabakatı çerçevesinde de Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda bir referandum yapılması da zaten başlı başına hukuk dışıdır, yani 1994’te Ukrayna eğer bilseydi ki ileri de böyle bir riskle karşı karşıya kalacak belki de nükleer silahlarından vazgeçmesi, vazgeçmesini olumsuz gördüğüm için söylemiyorum, ama nükleer silahlardan vazgeçerken kendi toprak bütünlüğünü de garanti altına alınacağı teminatını alarak vazgeçmişti. 1994 Budapeşte Mutabakatı uluslararası metin olarak ve altında Rusya’nın, İngiltere’nin, Amerika’nın imzası olan bir metin olarak zaten böyle bir referandumu gayrimeşru görür. Toprak bütünlüğü etrafında referandumların seyretmesi bölgede daha önceki donmuş krizler ki bütün Karadeniz civarında var bir anda çok daha fazla ülkede kriz çıkmasına da sebebiyet verir. Ben bunu görüştüğüm bütün muhataplarımla paylaşıyorum Türkiye’nin kaygısı hem Ukrayna’yla ilgilidir, hem Kırımla ilgilidir ama onun ötesinde de soğuk savaştan intikal eden 90’lı yıllarda çatışma sebebi olması dolayısıyla zamanla donmuş kriz haline dönüşen birçok mesele var. Bizim için diyelim ki, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü hiçbir referandumla tartışma konusu yapılamaz. Nitekim Gürcistan’ın toprak bütünlüğü de yapılmaz, Moldova içinde bu durum geçerli. Bir kere buna izin verilirse domino etkisiyle bütün bölgeye istikrarsızlık gelir. O bakımdan halkların özgür iradesini ifade etmeleri uluslararası hukukun ve bulundukları ülkenin de anayasaları çerçevesinde birlikte değerlendirilmesi gereken bir husus.

O bakımdan biz ilkesel bir tutum takındık bu tutum herhangi bir ülkeye veya karşı olma veya şu veya bu şekilde yorumlanır. Türkiye her yerde olduğu gibi burada da ilkesel bir tutum benimsedi. Ümit ederiz ki, bu referandumun olmamasını isterdik, şu anda da geçersiz olduğunu düşünüyoruz bütün ilgili ülkelerle yaptığımız istişareler AGİT çerçevesinde, AGİT Dönem Başkanı da İsviçre Dışişleri Bakanı da dünkü telekonferansa katılmıştı, bir gözlem misyonu oluşturma teşebbüsü var. Biz buna destek veriyoruz, her türlü katkıyı da yapacağız. Meselenin AGİT, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler prensipleri etrafında ele alınması ve o çerçevede çözüme kavuşturulması önemlidir. Bu referandum sonrasında dahi çözüm yolları kapanmış değildir. Diplomasinin süratle devreye girmesi ve Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü içinde ve Ukrayna’nın, genel olarak da Doğu ve Batı Ukrayna’nın da bütünüyle de ilgili bir anayasal reform çerçevesinde müzakerelerin başlaması lazım, anayasa reformuyla, varsa kendi aralarında ihtilaf bu yolla çözülmeli. Bunun olmaması durumunda tabi bölgede istikrarsızlığın tırmanmaması herkese zarar verir.

Türkiye sağduyu çağrısı yapmaktadır bu sağduyulu tavrını da sergilemiştir. Dikkat ederseniz son derece teenniyle ve sağduyuyla tepki verilmesi yönünde hep çaba sarf ettik. Kırım’daki soydaşlarımıza da teşekkür ediyoruz, bakınız o kadar acılı tecrübelerden sonra Kırım’a döndüler, asli vatanlarında kaldılar, kalacaklar. Biz de her türlü desteği vereceğiz bu konuda, ama herhangi bir gerginliğin parçası da olmadılar. Sayın Kırımoğlu’nun liderliği, Sayın Refat Çubarov’un liderliği orada şu ana kadar Kırım Tatar Türkleri hep pozitif bir gündemin parçası olmaya çalıştılar, yine böyle olacak. Bundan sonra atılacak adımlar konusunda da istişarelerimiz sürüyor. Dediğim gibi her gün bu 8-9 bakan ve genel sekreter Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de dahil olmak üzere istişareler yapıyoruz. Atılacak adımları koordineli bir şekilde bundan sonra da hep beraber değerlendirerek atacağız, ama dediğim gibi önemli olan hiçbir ülkenin dışlanmadan, ama herkesin de toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde bir çözümün peşinde olması Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında Rusya’nın tek başına kalmış olması dahi bizim için doğru bir tutum değildir yani hiçbir bütün ülkelerin toprak bütünlüklerine saygı esasında ortak uluslararası çabalara katkı da bulunması önemlidir. Biz herkesle temaslarımızı sürdüreceğiz ve bu meselenin barışçıl yollarla çözülmesi konusunda da gereken adımların atılmasını sağlamaya çalışacağız.

SORU- Fulya Özerkan AFP efendim, benim sorum size yönelik olacak. Referandum sonrasında hızlı bir geçiş başladı. Kırım Meclis’i, Rus para birimi Ruble’yi ikinci para birimi olarak kabul etti. Siz geçersiz olduğunu, emrivaki olduğunu söylediniz ama Türkiye tanıyacak mı, tanımayacak mı bu referandum sonucunu? Bir de Avrupa Birliği bakanları Rusya’ya yaptırım konusunda toplanacaklar ve seyahat sınırlamaları gibi birtakım tedbirler düşünülüyor. Türkiye bu konuda hangi blokta yer alacak, yani biz Türkiye Batı bloğunu mu destekleyecek mi Rusya’ya karşı çünkü Türkiye’nin, Rusya’yla da çok önemli ticari ilişkileri var özellikle enerji alanında nasıl bir tutum izlenecek acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi zaten bütün bu basın toplantısında söylediklerimi arka arkaya sıraladığınızda ve dinlediğinizde herhalde bu referandumun tanınmadığını çıkarmış olmalısınız. Bunu açıkça da söyledim yani bu referandumun herhangi bir meşruiyeti yoktur, zaten yapacağımız açıklamada da bunu çok net ifade ediyoruz. Atılacak adımlar konusunda da bütün taraflar, Avrupa Birliği’yle de temas halindeyiz, NATO içinde de değerlendirmelerde tabi NATO üyesi olarak temas halindeyiz. Biz soğuk savaş döneminde kalan blok anlayışını doğru görmeyiz. Açık söylemeli hangi blok diye bir soru sordunuz onun için ama Türkiye NATO üyesidir, Avrupa Birliği’yle müzakere yürüten bir ülkedir. Avrupa değerlerine önem veren bu anlamda Rusya’nın da katıldığı Avrupa değerleri bağlamında da Avrupa Konseyi ve AGİT çerçevesindeki bütün mutabakatlarda Türkiye öncülük etmiştir. Dolayısıyla yani Rusya’nın olduğu uluslararası kurumlarda da birlikte çalıştık AGİT’le, Avrupa Konseyi gibi olmadığı yerlerde NATO üyeliğimiz ve Avrupa Birliği adaylığımız söz konusu. Bu anlamda Türkiye’nin Avrupa ve NATO oryantasyonu herkes tarafından malumdu bütün istişarelerimizi o çerçeve de yürütürüz.

Ama Türkiye’nin şöyle bir özel durumu var onun da bilinmesi gerekir. Türkiye bütün bu ülkeler içinde hem Ukrayna, hem Rusya aynı anda komşu olan ve aynı zamanda Kırım’a doğrudan aksesi olan yegane ülkedir. Az önce saydığım telekonferans etrafında söylüyorum ve diğer ülkeler bağlamında da, başka herhangi bir ülke hem Ukrayna, hem Rusya’ya komşu, hem Kırım’la denizimizin karşı yakası anlamında bir aksesimiz var. Dolayısıyla, her gelişmeden bizim herhangi bir başka ülkeden çok daha fazla etkilenmemiz doğaldır, herhangi bir başka ülkeden çok daha fazla kaygıyı ve stratejik hedefi, kültürel birlik anlamında, barış yönlü diplomasiyi desteklememiz de doğaldır. 2008’deki Gürcistan krizinde yaşadıklarımız hepimizin hafızasındadır, bunların tekrar etmemesi elzemdir. O zaman da Türkiye coğrafyası gereği bu coğrafya da bu Avrasya coğrafyasında böyle bir meselede Türkiye’den daha fazla aktif diplomasi uygulayabilecek herhangi bir ülke yoktu. Türkiye bu konularda inandığı, savunduğu evrensel değerler adına gerekli her türlü adımı atmaktan da çekinmez, her türlü katkıyı barışçıl çözümle vermekte de hiç tereddüt etmez.

Teşekkürler.