Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin'in Olağan Basın Toplantısı, 24 Ekim 2008
BAKANLIK SÖZCÜSÜ: Biliyorsunuz, dün akşam Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konseyi 19. Toplantısı’ndan döndük. Arnavutluk’ta yapıldı. İki ülke halkı arasındaki dostluk ve belki dostluktan öte, kardeşlik duygularına yakışır biçimde ağırlandığımızı söylemeliyim. Sayın Bakan, gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakan gerekse Dışişleri Bakanı tarafından gayet sıcak bir şekilde karşılandı. Dolayısıyla gayet memnun olduk. Bunun akabinde gelir gelmez, sizlerle biran önce bir araya gelmeyi arzuladık. Benim yapacağım bir anons yok; sizin sorularınızı doğrudan alalım.

SORU : Burak Bey, Sayın Bakanımızın da bahsettiği üçlü mekanizma hakkında birtakım gelişmeler varsa, bize bilgi verebilir misiniz acaba? Bu mekanizmanın öncekinden farklı olacağını söylemiş Sayın Babacan. Iraklı Kürt grupların da bu mekanizmada yer alacağına dair haberler yansıyor basına. Bunun dışında, Dışişleri Bakanlığından bir heyetin de önümüzdeki günlerde Erbil’e gideceğine dair iddialar var. Bilgi verebilirseniz sevinirim.

CEVAP : Terörle mücadele konusunda hem Irak ile, hem de ABD ile ikili planda görüşmelerimiz ve işbirliğimiz devam etmektedir. Öncelikle bunu vurgulamak istiyorum. Her iki ülkeyle ikili plandaki işbirliğini geliştirmek ve somut sonuçlar almak istediğimizi daha evvel söylemiştik. Terörle mücadele konusunda üçlü mekanizma önerileri ise -hatırlayacaksınız Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı bir telefon görüşmesinde gündeme gelmişti- halen tarafımızca değerlendirilmektedir.

Yalnız bir karışıklığa mahal vermemek için, burada sözü edilen üçlü mekanizma Türkiye-Irak ve ABD’yi kapsamaktadır. Şimdi bu mekanizma içerisinde Irak tarafından hangi yetkililerin yer alacağı Irak hükümetine, merkezi hükümetin vereceği karara bağlıdır. Geçen sefer de söylediğim gibi, eğer bir somut sonuç alınabileceğine kani olursak, değerlendirmemiz buna göre gelişir.

SORU : Erbil’i ziyaret ?

CEVAP: Erbil’i ziyaret konusunda şu anda planlanmış her hangi bir şey yoktur.

SORU : Erbil’den Türkiye’ye bir ziyaret var mı?

CEVAP: Oradan da buraya planlanmış bir şey yoktur. Gayet net söyleyebilirim; zaten hep söylüyoruz, Irak’la her grupla temas halindeyiz. Gelmeler gitmeler oluyor, olacaktır da. Bunun bir haber değerinin artık fazla olmadığını düşünüyoruz.

SORU: Bu Kuzey Irak’taki yeni açılımımız kapsamında birçok gazetede, Kuzey Irak’ta bir elçilik açılması yönünde, bununla ilgili çalışmaların başladığı, özellikle de Kuzey Irak kaynaklı haber kanallarından geliyor. Bununla ilgili bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Zaten haberin kaynağına işaret ettiniz. Böyle bir haberin bizden kaynaklanmadığı ortada. Böyle bir planlamamız da yok. Böyle bir şey için daha çok erken. Yani, önümüzde Irak Merkezi Hükümetiyle, diğer tüm gruplarla ele almakta olduğumuz başka bir takvim var. Bu söylediğiniz şu anda gündemde değil.

SORU: Burak bey, Irak’tan devam edersek, Basra Başkonsolosluğu konusu ne oldu? 14 ay önce mutabakata varılmıştı. Ama 14 aydan bu yana, açıldı, şu Başkonsolos oldu diye bir haber alamadık henüz. Son durum nedir? Sayın Derya Kanbay, sanıyorum üç gün önce gitmiş, Basra’da yer bakmış. Bugüne kadar açılamamasının nedeni güvenlik midir?

CEVAP: Söylediğiniz doğru, Basra Başkonsolosluğumuzun açılması uzunca bir süredir gündemde. Biz hep söylüyoruz; personelin can güvenliği bizim için en ön planda. Gerekli güvenlik önlemleri alınmadan veya biz oraya göndereceğimiz temsilcilerimizin tam olarak güvende olacağına inanmadan böyle bir aktiviteye girişmemiz mümkün değil. Bir yer sorunu olduğu benim de kulağıma geldi. Yani, güvenlikli bir yer arayışı devam ediyor.

SORU: Bu Tiran ziyareti sırasında acaba Sayın Bakan’ın Ermeni muadili ile bir görüşmesi oldu mu? Yeni bir takım açılımlar sözkonusu olabilir mi, eğer görüştülerse?

CEVAP: Sorunun cevabı hem evet, hem hayır. Hayır, çünkü bir görüşme planlanmıyordu. Veya belki sizin kastettiğinizi düşündüğüm tarzda planlı bir görüşme yoktu. Evet, çünkü dün 1-2 kere Sayın Bakan, Ermenistan Dışişleri Bakanıyla bir araya geldi. Ayaküstü bir görüşme oldu. Daha ziyade, toplantının gidişatına ilişkin bilgi değişimine hasredildi bu görüşme. İki Bakan arasında hal hatır sormaktan öteye bir konu geçmediğini öğrendim.

SORU: Burak bey, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine seçilmesinin ardından ne gibi hazırlıklar yapıyorsunuz? Neler yapacaksınız idari ve siyasi düzeyde. Ya da neler oluyor?

CEVAP: Biz hazırlık sürecimizi, iki farklı kulvarda değerlendiriyoruz. Birincisi, tabii belki daha kolay görülebilen “personel takviyesi” meselesi. Daha önceki görüşmelerimizde pek dillendirmek istemedik. Seçildiğimiz takdirde, ne gibi önlemler alırız personel bakımından tarzında bir çalışmamız oldu.. Hazırlıksız değiliz. Nasıl çalıştık? Bir kere tabii ki, Daimi Temsilciliğimizin ve Ankara’daki misyonlarımızın doğrudan etkilenecek olan birimlerinin üzerine binecek ilave yük ne kadar olur? Onun bir değerlendirilmesi yapıldı. İkincisi Daimi Temsilciliğimiz, kendimize örnek olarak alabileceğimizi düşündüğümüz bazı ülkelerin, seçildikten sonra veya işte tam bizim gibi göreve başlamadan önce aldıkları tedbirler hakkında münasip biçimde bilgi topladı. Biz, bu bilgileri bir tarafta tutuyorduk zaten seçildiğimiz gün devreye sokabilmek için.

İkinci kulvar da içeriye dönük hazırlıklarla ilgili. Şimdi Türkiye, özellikle son yıllarda bölgesi hakkında, bölgedeki ilişkiler hakkında, biliyorsunuz, gayet aktif bir politika izliyor. Dolayısıyla, etrafımızda olup biteni değil takip etmek, yönlendiren bir ülke konumuna geldik. Fakat, takdir edersiniz ki bizden çok uzak coğrafyalarda süregelen uyuşmazlıklar konusunda, belki direkt kendi etrafımızda olup bitenler kadar bilgi sahibi olmamız zaten beklenemez, hiçbir ülkeden beklenemez. Şimdi karşımıza gelecek bu tür sorunlar konusunda ne gibi bir tutum takınmalıyız çalışması var.

Bundan da belki önemlisi aslında, Türkiye’nin iki yıllık güvenlik konseyi üyeliği esnasında karşısına gelecek her sorunu birer birer kestirmeye çalışmaktan ziyade veya bunun yanı sıra bir “ilkeler sepetini” oluşturması lazım. Zaten Bakanlığın çeşitli birimlerinde muhtelif konulara yaklaşımımız konusunda ilkelerimiz var. Şimdi biz bunları bir araya getirirsek. Böylece şu anda karşımızda olmayan bir soruna da o anahtar şablon çerçevesinde, olayın kendi özelliklerini de hesaba katarak reaksiyon vermemiz mümkün olur. Bu ikinci kulvarda da Sayın Bakan’ın başkanlığında, Sayın Müsteşarın da yönlendirmesiyle ve ilgili birimlerimizin iştirakiyle çeşitli toplantılar yapıldı.

Yani size özetle söylemek istediğim, Türkiye, Güvenlik Konseyi’nde başkaları ne şekilde el kaldırıyor diye bakan değil, başkalarıyla el kaldıran bir ülke değil, toplantıya girerken nasıl el kaldıracağını bilerek girecek bir ülke olacak; bunu hedefliyoruz.

SORU: Burak bey, bu Deniz Feneri dosyası açıklandı zaten. İşte Alman makamlarına iletildi talep yazısı. Acaba dosya, Alman makamları tarafından Türk tarafına iletildi mi? bir bilginiz var mı?

CEVAP: Dosya, dediğiniz gibi, Almanya’yla aramızda 1974 tarihli Nota teatisinde tesis edilen bir sistem uyarınca ve ayrıca 1959 tarihli bir Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşmaya İlişkin Avrupa Sözleşmesi usulleri uyarınca, Büyükelçiliğimizce Alman makamlarına 14 Ekim tarihinde gönderilmiş. Büyükelçiliğimize, Türkiye’den dosya 13’ünde yola çıkmış, 14’ünde varmış ve aynı gün Büyükelçiliğimizce Bonn’da bulunan Federal Adalet Dairesine gönderilmiş. İki gün sonra da, 16 Ekim itibariyle de evrakın teslim alındığı bilgisi bize ulaştı. Alman makamlarından dolayısıyla yanıt bekliyoruz. 16 Ekim tarihinde aldık demişler.

SORU: Bu Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanacak İlerleme Raporu öncesi Türkiye, gerek ulusal program konusunda, gerek diğer reformlar konusunda ne yapmayı umuyor, hedefliyor, yani önümüzdeki birkaç gün içerisinde?

CEVAP: İlerleme Raporu, bildiğim kadarıyla 5 Kasım’da yayınlanacak. Bunun ayrıntılarına tabi vakıf olmamız mümkün değil. Ama Raporun hazırlanma aşamasında, tabii Türk tarafından alınan bilgiler de konduğuna göre, Komisyon’la bu konuda bir temasımız var. Şunu söyleyeyim, bu raporlar tabiatı icabı, Türkiye’deki durumun bir resmini çeker ve müktesebata uyum konusundaki eksiklikleri vurgular. Bizim Komisyondan, geçmiş raporlar döneminde de olduğu gibi beklentimiz, bu Rapor’un objektif ve adil bir şekilde kaleme alınmasıdır ki Komisyonun da bu yönde bir çaba gösterdiğini düşünüyoruz. Rapor, halen hazırlanma aşamasında; çıkınca bakacağız.

SORU: Ulusal Program ile ilgili olarak siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmesi hakkında bir soru.

CEVAP: Şimdi İlerleme Raporuyla ilgili belki olabilir veya olmayabilir. Mesela hatırlayacaksınız, bir Ulusal Program dağıtılmıştı. Ve bu öğleden sonra, Sivil Toplum Kuruluşlarının yanıt verenleri davet edildi. 40 küsur sivil toplum kuruluşu olduğunu duydum. Hatta hepinize bir duyuru gelmiş olmalı veya gelmediyse ben size söyleyeyim. Görüntü alınabilecek bu toplantının başında, Sayın Bakan bir konuşma yapacak. Belki bu sorunuzun daha ayrıntılı bir cevabını Sayın Bakan’ın konuşmasını takip edersiniz de alırsınız. 14.30 da bir toplantı olacak.

SORU: Konuyla ilgili olarak siyasi partilerden bir dönüş oldu mu acaba Burak bey, görüş bildirmek için?

CEVAP: Bildiğim kadarıyla bu tarz bir toplantıyı gerektirecek bir dönüş olmadı. Fakat, bunu sormam lazım açıkçası. Yani, dönüş olmadı diyemiyorum, çünkü bakmadan yanlış da anlaşılır. Daha sonra konuşalım.

Çok teşekkürler.