15 Eylül 2004, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan’ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN:
Değerli Arkadaşlarım, bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz diyorum ve sizleri sevgiyle selamlıyorum. Benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Şayet sorularınız varsa onları cevaplandırmaya çalışayım.
------------

SORU: Telafer’e insani yardım gönderilmesi konusunda Amerikalılarla ortak bir mutabakata varıldığını açıklamıştınız. Fakat Kızılay konvoyları halen yola çıkmadı. Ne zaman çıkacaklar? Bununla ilgili biraz bilgi verir misiniz?

CEVAP: Doğrudur. Bu konudaki çalışmalarımız devam etmektedir. Birtakım gelişmeler olmuştur. Bu konuda sizi aydınlatmak isterim. Amerikan makamlarıyla görüşmelerimiz yoğun bir şekilde devam etmektedir. Aynı şekilde ilgili makamlarımız işbirliği içerisinde bu yardımın koordinasyonu konusunda yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Dün bu konuda bir toplantı yapılmıştır. Ben size öngörülen yardımın kapsamı hakkında bilgi vermek istiyorum.

Telafer'deki durumun aciliyetine binaen, ilk etapta Kızılay Genel Müdürlüğü tarafından aşağıda kapsamı belirtilen miktarda acil insani yardımın Ankara'da süratle hazırlanarak önümüzdeki kısa dönem içerisinde Habur Sınır Kapısı'ndan Telafer bölgesine gitmek üzere Irak'a giriş yapabilmesi için gerekli tertiplerin alınması kararlaştırılmıştır. Yardımın geri kalan kısmının içeriğinin tespit edilmesinin ve ulaştırılmasının, bölgeye ve gelişmelere ilişkin olarak elde edilecek somut bilgilerin de ışığında, Türkiye Acil Yardım Genel Müdürlüğü tarafından ilgili kurumlarımızla bilistişare yardım operasyonunun sona ermesine kadar süreklilik arzedecek şekilde koordine edilmesi ve gerçekleştirilmesi hususlarında da karar alınmıştır.

Biraz önce belirttiğim gibi, birkaç gün içerisinde Irak'a giriş yapması planlanan ilk parti yardım konvoyumuzun 2 TIR gıda rasyosu, 2 TIR çadır, 1 TIR battaniye, 2 TIR su olmak üzere toplam 7 TIR, 2 acil yardım ambulansı, 3 haberleşme aracı, 1 personel taşıyıcı araçtan oluşması öngörülmektedir. Bu çerçevede gönderilecek olan ilk parti acil yardım malzemesinin, 450 aile çadırı, 3000 battaniye, 5000 kişiye yetecek miktarda gıda ve su ihtiyacını karşılayacak kapasitede olacağı hesaplanmaktadır. Yardımın içeriğinde, acil sağlık yardımı için gerekli pansuman malzemesi ve gereçleri de bulunacaktır. Her bir gıda rasyosu paketinin çay, şeker, bebekler ve yetişkinler için bisküvi, un, yağ, helva, makarna, pirinçten oluşması kararlaştırılmıştır. Yardım konvoyunda, personel olarak, 14 şoför, 3 teknisyen, 2 doktor ve 2 hemşireden oluşan 4 sağlık görevlisi ve ayrıca, yardımın dağıtımında yer almak üzere ilgili kurumlarımızın temsilcilerinden müteşekkil 15 kişilik bir ekibin bulunması planlanmaktadır.  

İlk parti yardımı götürecek konvoyumuza eşlik edecek dağıtım ekibindeki görevli sayısı –biraz önce vurguladığım gibi- 15 kişi olacaktır. Bu grup, yardımın bundan sonraki aşamalarında dağıtımın süreklilik arzedecek biçimde yapılabilmesini ve bu meyanda gelişmelere göre yapılacak tespit uyarınca Telafer merkezinde ve Telafer dışındaki kamplarda dağıtım ekibimizin ön konuşlanmayı gerçekleştirebilmesini sağlamak üzere görev yapacaklardır.

SORU: Telafer’den göç edenlerin şehre geri dönmeye başladığı yönünde elinizde bilgi var mı? Yoksa hala geri dönüşlerine izin verilmiyor mu?

CEVAP:  Sivil ve askeri makamlarımıza intikal eden bilgilere nazaran, operasyon tamamıyla durmuş olup, sizin de belirttiğiniz gibi, geriye dönüşler başlamış bulunmaktadır.

SORU: Amerikalılarla yapılan temaslarda, daha sonrası için Telafer’in güvenliğinin kime teslim edileceği konusu gündeme geldi mi? Türkiye’nin bu konuda peşmergelere güvenliğin emanet edilmemesi gibi bir kaygısı var mı? Amerika askeri güvence verdi mi Türkiye’ye?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz üzere Telafer bir Türkmen kentidir. Dolayısıyla güvenliğin de idarenin de kime teslim edileceği bellidir. Zaten önceden de buranın idaresi tamamıyla oradaki yerel Türkmenlere ait idi. Bizim beklentimizde de bu yöndedir.

SORU: Türkiye’nin hassasiyetlerini iletmek için en üst düzeyde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül aracılığı ile ABD’de bir girişim başlattığını biliyoruz. Bu yönde Powell’la bir görüşme gerçekleştirdiğini Sayın Bakan söyledi ve o görüşmede “İş böyle devam ederse işbirliğinin çok zor olabileceğini söylediğini” dile getirmişti Sayın Bakan. Bu telefon görüşmesine karşılık Powell’dan ne gibi bir yanıt geldiğini biliyor muyuz? Yoksa gerçekten Sayın Bakan hassasiyetimizi belirtmek için sonradan mı böyle bir şey söyledi? O görüşmeyle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Telafer’le ilgili gelişmelere ilişkin olarak, biliyorsunuz, olayların mahiyet değiştirmesinin hemen akabinde, sizlere gerek Sayın Bakanımız tarafından, bizzat benim tarafımdan, gerek ilgili makamlarımız tarafından son derece kapsamlı bilgiler verilmiştir. Konuyu bizzat Sayın Bakanımız ve ilgili makamlarımız, Bakanlığımız şimdiye kadar yoğun bir şekilde takip etmişlerdir. Gerekli bütün önlemler alınmıştır. Nitekim bu konularda da sizlere ayrıntılı açıklamalarda bulunduk. Bunların sonuç verdiğini hep beraber görüyoruz. Sayın Bakanımızın ABD Dışişleri Bakanı Powell’la görüşmesi elbette bunun bir başlangıcını teşkil etmiştir. Bu görüşmede, Telafer’deki gelişmelerle ilgili kaygılarımızın gayet kuvvetli ifadelerle vurgulandığını hepinize daha önce söylemiştim. Bakanımız da bu hususta gerekli açıklamalarda bulundu. ABD ile bu konulardaki işbirliğimiz elan devam etmektedir. Sürekli temas halindeyiz ve elbette Sayın Bakanımız bu görüşmelerde, biraz önce değindiğim gibi, bizim için Türkmen nüfusun can ve mal güvenliğinin ne denli önemli olduğunu ve bölgeye ilişkin hassasiyetimizin ne denli yüksek olduğunu en güçlü ifadelerle vurgulamışlardır.

SORU: Bu hassasiyeti bildirmemize rağmen Amerika’dan biz nasıl yanıt aldık, daha doğrusu Powell’dan?

CEVAP: Amerika’dan aldığımız yanıtları da ben ayrıntılarıyla size söylemiş idim. Ama müsaade ederseniz yine o zamandan kalma notlarıma istinaden yine bunu tekrar edeyim.

Sayın Bakanımız ABD Dışişleri Bakanı Powell’ı aradığında Telafer’deki gelişmelerin mahiyet değiştirerek devam etmekte olmasının hükümetimizde ve halkımızda derin endişeye yol açtığını ifade etmiş ve sivil halkın, Türkmen nüfusun can ve mal güvenliğine özen gösterilmesini ve bu çerçevedeki hassasiyetlerimizin gözetilmesini beklediğimizi kuvvetli ifadelerle vurgulamış idi. Powell da, cevaben, hassasiyetlerimizin gözetileceği hususunda teminat vermiş, sivil halkın zarar görmemesi konusunda azami özeni göstereceklerini ifade etmiş, şiddete başvuranlar dışında kimseyi hedeflemediklerini belirtmiştir.

SORU: Türkmenlerle bölgeye ilişkin Türkiye’nin hassasiyetlerini ABD, Dışişleri Bakanının telefon görüşmesiyle mi öğrendi. Bunları bilmiyor muydu, iletilmemiş miydi daha doğrusu ABD’ne? Dışişleri Bakanlığı, bunun operasyonda gözetilmemesini, daha önceki uyarılarının dikkate alınmamasını nasıl değerlendirdi? Bir başka nokta, teröristlerle –Amerikalıların ifadesiyle- Türkmenlerin ayırt edileceğini söylediğini az önce siz açıkladınız. Kaç sivil öldürüldü Amerikan operasyonunda, ayrıca kaç terörist diye nitelendirilen kişi yakalandı? Bunların arasında kaç tane Türkmen var? Bu konuda Dışişleri Bakanlığına bilgi ulaştı mı?

CEVAP: Sanıyorum bu sorularınızın tümü şimdiye kadar verdiğim cevapların bir parçasını teşkil edecek şekilde yanıtlanıyor. O yüzden müsaade ederseniz bu aşamada bunun ötesinde spesifik bir yanıt vermeyeceğim.

SORU:

CEVAP:  Çünkü benim söylediklerim bunu yanıtlıyor diye düşünüyorum.

SORU: Gül ve Powell karşılıklı anlayış birliğine vardılarsa, neden o açıklamadan sonra Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği Dışişleri Bakanlığına “neyi kastettiniz” diye bir soru yöneltiyor? Ne olabilir sizce buradaki amaç?

CEVAP:  Bizim ABD makamlarıyla, buradaki Büyükelçilik de dahil olmak üzere, sürekli temasımız olduğunu sizlere söylemiştim. Dolayısıyla bu bilgi alışverişi çerçevesinde, kendilerine bu konuya atfettiğimiz önem yine kalın harflerle bir kere daha vurgulanmıştır.

SORU: Operasyonun bittiği haberi Sayın Bakanının açıklamasından önce Ankara’ya ulaştı mı, yoksa böyle operasyonun bittiği haberi gelmediği için mi Sayın Bakan açıklama yaptı?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız Telafer’deki olayların mahiyet değiştirmesinin hemen akabinde Powell’ı aramışlardır ve Powell’la görüşmelerinin yanılmıyorsam çok kısa bir süre sonrasında buradaki operasyon giderek hızını kaybetmiş ve nitekim sabaha karşı, ertesi gün, durdurulmuştur. Bütün bu bilgiler hem sivil hem askeri makamlarımızca işbirliği halinde karşılaştırılmış, koordine edilmiş ve çok yakından takip edilmiştir.

SORU: Siz de “durdu” ifadesini kullanıyorsunuz. Henüz operasyon bitmedi. ABD’de bunu resmi olarak açıklamadı. Ankara’nın halen bir kaygısı var mıdır operasyonun tekrar şiddetlenmesi yönünde? Yoksa bu aşamada ABD’den aldığınız yanıtlar, evet siviller de dönmeye başladı her şey yoluna girebilir mi?

CEVAP: Biz tabii Telafer ve bölgedeki gelişmelere duyduğumuz hassasiyet çerçevesinde konuyu elan, çok yakından takip etmekteyiz. Elbette gelişmelere göre gereken önlemler alınacaktır, ilave girişimler yapılacaktır. Ne gerekiyorsa o yönde adım atılacaktır.

SORU: Irak’ta kayıp ya da rehine durumundaki Türk vatandaşlarının sayısı hakkında kesin bir bilginiz var mı?

CEVAP: Elimizde elbette birtakım bilgiler bulunmaktadır. Ancak daha önce de sizlere söyledim, oradaki durum muvacehesinde bizim bu bilgileri şu aşamada spesifik rakamlara bağlamamız doğru olmaz.

SORU: İran Cumhurbaşkanının Türkiye’ye ziyaretinin tarihi kesinleşti mi? Ziyaret sırasında ele alınacak konular belli mi?

CEVAP: Benim bilgilerime göre, ziyaret bu ay sonuna doğru yapılacak. Yine yanılmıyorsam, 28-29 Eylül tarihlerinde olacak. Ancak bunu size “background” olarak söylüyorum, çünkü biliyorsunuz gerekli açıklamalar henüz yapılmamıştır. Dolayısıyla, bize atfen kullanmamanızı rica ederim. Tabii ki ziyaretin hazırlığı yapılmaktadır. Şu anda hangi konuların ele alınacağı ve hangi kapsamda ele alınacağı hususunda zaten bir şey söylemek doğru olmaz. Önümüzdeki günlerde sizlere bilgi veririz.

SORU: Operasyonun tamamen bittiğine dair Dışişleri Bakanlığı’nda son olarak hangi tarihte bilgi ulaştığını söyleyebilir misiniz?

CEVAP: Ben operasyonun spesifik ayrıntılarını bilmiyorum, takdir edersiniz. Ancak, size verdiğim tarih ve zaman Sayın Bakanımızın görüşmeyi yaptığı gecenin ertesi günü sabaha karşıdır. Söylediğim o tarihtir.

SORU: AB Komisyonu Türkiye ile ilgili raporunun 6 Ekim’den daha evvelki bir tarihte yayınlanacağına dair haberler var. Bu konuda sizde bilgi var mı?

CEVAP: Hayır.

SORU: AB Komisyonu’ndan işkenceyle ilgili inceleme yapmak üzere bir heyet gelecekti. Acaba ne zaman geleceğine dair bilgi var mı sizde?

CEVAP: Bu konudaki ifadeler kime aittir, bilmiyorum, ancak Avrupa Parlamentosu’ndaki hristiyan grup başkanının Türkiye’nin gelerek işkence konusunu araştıracağına dair birtakım haberler bugünkü basında yer aldı. Bu konuda herhangi bir bilgimiz yoktur. Bu hususta yine bize herhangi bir girişim veya talep vaki olmamıştır.


SORU: Gazeteci arkadaşımızın Irak’ta kaçırılması ............... kaçıranların içinde Türkmenlerin de olduğu yönünde ifadeler var. Böyle bilgi var mı?

CEVAP: Zeynep Tuğrul’un kaçırılması ile ilgili gelişmeleri çok yakından takip ettik. Hatta yurt dışında olduğumuz sırada, bizlere refakat eden basın mensubu arkadaşlarımız da bunu gayet iyi hatırlayacaklardır, kendilerine de sürekli bilgi aktardık. Ancak, ben Zeynep Tuğrul’un yanında bulunan kişinin kimliği veya ona ilişkin gelişmelere dair bilgiye sahip değilim.

SORU: Zeynep’in yazdığı haberden de ............ aynı şekilde ifadeler var............ Böyle bilgi var mı?

CEVAP: Bilmiyorum. Ona bakmamız lazım.

SORU: Filistin-Türkiye  Dostluk Grubu heyeti geldi. İki kişiye güvenlik makamları izin vermiş. Ankara birçok girişim yapmıştı. TBMM’ne ................ Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu’nun Filistin kanadından bir heyet, hepinizin malumu olduğu üzere, Türkiye’yi ziyaret etmektedir. Heyet Dostluk Grubu’nun Filistinli başkanı Şerif Maşaal dışında Türkiye’ye intikal etmiş idi. Adıgeçenin ise güvenlik gerekçeleriyle İsrail’den çıkışında zorluklarla karşılaşabileceği öğrenilmişti. Maaşal’ın Türkiye’ye yapacağı bu ziyaret için İsrail’den çıkışında bir zorlukla karşılaşmamasını teminen, zamanında İsrail makamları nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştu. İsrailli yetkililer önce adıgeçenin İsrail’den çıkışına izin verileceğini bildirmişlerdi. Buna rağmen daha sonra bunun gerçekleşmesi mümkün olamamıştı. Ancak, biz girişimlerimizi sürdürdük ve neticede Şerif Maşaal da bugün Türkiye’ye gelmiş ve heyete dahil olmuştur.

Evet, sorunuzun olmadığını anlıyorum, hepinize çok teşekkür ediyorum.