Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Ürdün Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Ve Yurtdışında Yaşayan Ürdünlüler Bakanı Ayman Safadi İle Ortak Basın Toplantısı, 4 Temmuz 2023, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bugün Ankara’da çok değerli bir misafirimize ev sahipliği yapıyoruz. Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı değerli kardeşim Ayman Safadi’yi bugün Ankara’da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Yeni görevimde Türkiye’ye resmi ziyaret yapan ilk Dışişleri Bakanı kendileri oldular.

Ziyaretin üzücü bir tesadüfü ise, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, bugün İstanbul’da toprağa vereceğimiz merhum Büyükelçi Murat Karagöz’ün 2016-2019 yıllarında Amman Büyükelçisi olarak görev yapmış olmasıdır. Merhum Büyükelçimizin kardeşim Ayman’la çok yakın bir mesaisi olmuştu.

Ailesine, sevenlerine ve camiamıza bir kez daha başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin.

Değerli basın mensupları, Ürdün’le sağlam dostluk bağlarına dayanan köklü ilişkilerimiz mevcut. Karşılaştığımız sınamaların birçoğu bildiğiniz gibi ortak. Bölgesel ve uluslararası pek çok konuda benzer yaklaşımlara sahibiz. Bu nedenle Ürdün’le düzenli istişarelere önem veriyoruz ve Sayın Bakan’la bugün aldığımız bir karar neticesinde Bakanlıklar arası düzenli siyasi istişareleri başlatıyoruz.

Bugünkü görüşmemizde ikili ilişkilerimizi ele aldık, ekonomik ilişkilerimizi nasıl daha da geliştirebileceğimizi görüştük. Küresel ve bölgesel zorluklara rağmen geçtiğimiz yıl ticaret hacmimiz 1 milyar Doları aştı. Bu ivmeyi artırarak sürdürmeyi hedefliyoruz.

Önümüzdeki dönem için planlanan Karma Ekonomik Komisyon toplantısının faydalı olacağına inanıyoruz.

Ayrıca, iş heyetlerimiz arasında ziyaretler üzerinde de çalışmayı öngörüyoruz.

Bugün ayrıca bölgesel ve uluslararası gelişmeler hakkında da önemli görüş alışverişlerinde bulunduk. Kendisiyle hem ikili, hem heyetlerarası görüşme esnasında çok detaylı olarak bölgesel gelişmeleri tartıştık.

Mübarek Kurban Bayramının ilk günü Stokholm’de kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim’e yapılan aşağılık saldırıyı ve uyarılarımıza rağmen bu saldırıya göz yumulmasını bir kez daha kuvvetle kınıyoruz.

Bildiğiniz gibi, İslam İşbirliği Teşkilatı İcra Komitesi acil olarak toplandı.

Atılacak ortak adımları Sayın Safadi ile ele aldık.

Filistin davası ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere kutsal mekânların statüsü konularında tam fikir birliğimiz mevcut. Haşimi Hanedanı’nın Kudüs’teki kutsal mekânları himaye rolünü önemsediğimizi ve desteklediğimizi değerli kardeşime ilettim.

Son günlerde Filistin’de yaşanan gelişmeleri yakından izliyoruz. Masum Filistinli kardeşlerimize yönelik baskınlar ve yerleşimcilerin saldırıları bir an evvel durmalıdır. Bütün bölgenin iyiliğine olan bu görüşlerimizi açık ve şeffaf bir şekilde İsrail makamlarına da iletiyoruz. Dünkü Bakanlık açıklamamızda da vurguladığımız gibi, İsrail saldırısını en güçlü şekilde kınadık. Ayrıca İsrail makamlarının sağduyulu davranmaları ve bu tür eylemlerden kaçınmaları yönündeki çağrımızı yineledik.

Türkiye ve Ürdün olarak bölgede sükûnetin tesis edilmesi için çabalarımızı sürdüreceğiz. Her hâl ve kârda Filistin sorununa tek geçerli çözümün uluslararası parametreler temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.

Görüşmelerimizde Suriye meselesinde yaşanan son gelişmeleri de değerlendirdik. Suriyelilerin geri dönüşü için bölgedeki istikrarın bir an evvel tesis edilmesini gerekli görüyoruz. Bu konuda istişarelerimizi sürdüreceğiz.

Bugün verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Bundan sonra da yakın eşgüdüm ve irtibatı sürdürme konusunda mutabık kaldık. Türkiye’yle Ürdün arasındaki ilişkilerin her alanda güçlenmesi ve derinleşmesi sadece ülkelerimizin değil, bölgemizin de yararınadır. Biz de bu düşünceyle ilişkilerimizi ilerletmeye kararlıyız.

Sayın Bakan değerli kardeşim Ayman’a ziyareti için tekrar teşekkür ediyorum.

ÜRDÜN BAŞBAKAN YARDIMCISI, DIŞİŞLERİ VE YURTDIŞINDA YAŞAYAN ÜRDÜNLÜLER BAKANI AYMAN SAFADİ- [Simultane Tercüme] Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla.

Başta bir kez daha bugün bu ziyareti gerçekleştirdiğim ve Sayın kardeşim Fidan’la biraraya geldiğim için çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

Tabii ki Ürdün’le Türkiye arasında tarihi ve stratejik ilişkilerimiz var ve bu ilişkileri en üst seviyeye çıkartmak için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. İki ülkenin liderleri de buna büyük önem vermektedir, bildiğiniz gibi.

Bugün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından da kabul edileceğim ve ilişkilerimizin kardeşlik ve tarihi bağlar açısından çok büyük olduğunu buradan da söylemek isterim.

Sayın Bakan da özetle bugün çok verimli bir görüşme yaptığımızı belirtti, detaylarına girmek istemiyorum.

Ancak Sayın Büyükelçi Murat Karagöz’ün vefatından dolayı başsağlığı dilemek istiyorum. Gerçekten ani bir ölüm oldu. Kendisi Ürdün’de görev yapmıştı ve her iki ülke yararına büyük ciddiyetle görevini sürdürmüş ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi açısından büyük çaba harcamıştı.

Bir kez daha buradan Sayın Bakana ve arkadaşlarına, Bakanlığa ve ailesine başsağlığı dilemek istiyorum.

Türkiye’yle ilişkilerimiz çok önemlidir ve bu ilişkiler sadece ortak çıkarlarımız için değil, bütün bölge için de çok önemli ve yararlıdır. Dolayısıyla biz de bu ilişkileri, bu işbirliğini artırmak için bölgesel konular konusunda koordinasyonu artırmayı düşünüyoruz ve çaba harcıyoruz. İlişkileri geliştirmek için pratik hangi adımları atabileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Tabii ki sadece kültürel alanda değil, aynı zamanda ekonomik ve diğer alanlarda da bunu geliştirme çabası içerisindeyiz. Sayın Bakanın da söylediği gibi KEK Toplantısı’nın çok yakın bir zamanda gerçekleştirilmesi çok önemli. Arkadaşlarımız bu konuda çalışmalarını sürdüreceklerdir. Türkiye özel sektörünün de inşallah bu yıl içerisinde Ürdün’ü ziyaret etmeleri sözkonusu olacaktır. Bu konuda işbirliğimizi ve koordinasyon çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Aynı şekilde iki Dışişleri Bakanlığı olarak siyasi diyalogu dönemsel bir şekilde sürdüreceğiz ve gelecekte daha iyi bir işbirliğini hedeflemekteyiz. Yine ikili ilişkilerimizle gurur duymaktayız ve daha geniş alanlara yaymak için de elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız. İki ülkenin halkı da tabii ki bundan büyük yarar sağlayacaktır.

Bölgesel konuları da ele aldık. Birçok konu üzerinde de görüşlerimiz aynı, Filistin sorunu gibi. Bugünkü görüşmemizde tabii ki yer aldı. İsrail’in Cenin kampına saldırılarını ele aldık ve bunun artırılmaması gerekmekte. İşgal altındaki Filistin topraklarında bu tip saldırıların hemen durdurulmasını, uluslararası camianın da bu konuda hızlı bir karar almasını ve burada hem gerginliğin, hem de şiddetin durmasını istemekteyiz. Bu saldırılar bildiğiniz gibi öyle bir zamanda oldu ki, İsrail’in işgali meşrulaştırma çabalarına ve toprakları istimlak etmelerine denk gelmektedir. Yasadışı bir şekilde hem İslam, hem Hristiyan varlıklarını ele geçirmeye çalışmaktadır bildiğiniz gibi. Ancak Haşimi Hanedanlığı’nın Kudüs’teki kutsal mekânları himaye rolü burada çok önemli. Filistin ile İsrail arasında ciddi bir şekilde görüşmelerin başlaması için çaba harcamamız gerekmektedir. Filistin’in 1967 sınırları içerisinde, tam bağımsız ve egemen bir devlet kurması çok önemlidir.

Burada gerginliğin azaltılması ve yok edilmesi tek çözüm. En önemli konu tabii ki iki devletli bir çözümün olması ve bu şekilde adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesi. … Yerleşim bölgelerinin artırılması ve Filistinlilere ekonomik yönden ambargo uygulanması Filistin’in egemenlik hakkını gasp etmeyecektir, yok etmeyecektir. … Burada İsrail’in son açıklamalarına bakacak olursak, Filistin-Ürdün birlikteliğine, 1950’de alınan karara, Eriha Konferansında alınan kararlara, gölge düşürmektedir. Bildiğiniz gibi 1955’te o dönemde hem işgal altındaki Kudüs hem Batı Şeria Ürdün’ün toprakları içerisindeydi. İsrail işgali tabii ki gerçekleri değiştiremez. Burada Filistin halkı tamamen hakkını elde etmelidir. Tarih, bu gerçekleri hiçbir zaman yok edemez. İsrail’in gayrimeşru işgaline son verdiremez. Dolayısıyla bizler de bu işgalin sona ermesini ve barışın tekrar başlamasını, barış olmadan bölgede barışın ve istikrarın sağlanamayacağını bir kez daha buradan vurgulamak istiyoruz. Askeri tedbirlerle hiçbir zaman barış sağlanamaz. Bu sene Cenin kampına 20’den fazla saldırı gerçekleşti. Burada önemli olan güvenliğin, istikrarın sağlanması. Ancak dediğim gibi pratik bir şekilde barış yönünde adımların atılması gerekmektedir ve siyasi bir çözüm bulunmalıdır. Aynı şekilde tekrar güvenin sağlanması ve bu güven üzerinde, Filistin halkının meşru haklarının iadesi ve görüşmelerin yapılması çok çok önemli.

Türkiye’nin bu alandaki açık görüşlerinden dolayı ben bir kez daha kardeşime teşekkür ediyorum. Türkiye her zaman bu konuyu desteklemektedir ve İslami ve Hristiyan varlıklarında Haşimi Hanedanlığı’nın rolü konusunda desteğini sürdürmektedir.

Yine aynı şekilde görüşmelerimizde Suriye konusunda da siyasi bir çözüm bulunması konusunu ele aldık. Bu krizin sona erdirilmesi ve hem güvenlik, hem siyasi, hem insani sorunların çözülmesi ve çabaların sürdürülmesi konularını ele aldık. En fazla Suriyeli sığınmacıyı kabul eden ülkelerden ikisiyiz. Dolayısıyla, Suriyeli sığınmacıların geleceği konusunda hemfikiriz. Sığınmacılar mutlaka şerefli bir şekilde bölgelerine dönmeli ve dönmeleri konusunda desteklenmeli. Ve orada hayatlarını kendi istekleri ile dönerek sürdürmeleri. Birleşmiş Milletler’e bağlı diğer kurum ve kuruluşların da çabalarının desteklenmesi gerekir. Aynı zamanda, burada bizlerin sadece ülkeler olarak değil, bütün kurum ve kuruluşların da çaba harcaması gerekir. Uluslararası toplumun bu konuda sorumlulukları vardır. Mültecilere karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri çok önemlidir. Uluslararası bir fonun kurulması ve bunların gönüllü bir şekilde dönmelerini sağlayacak çalışmalar yapılması konusundaki çabalarımızı sürdüreceğiz. Kurumsal çalışmaları ve uluslararası toplumun da aynı şekilde sürekli çalışmasını sağlamak, gönüllü bir şekilde dönüş sağlamak için çabalayacağız. Ürdün ve Türkiye’nin tutumu, bütün İslam aleminin tutumu İsrail işgallerine karşı tektir.

Aynı zamanda İsveç’te Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını bütün bu ülkelerin hepsi kınamıştır. Burada İslam karşıtlığı vardır. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez ve hiçbir zaman da fikir özgürlüğü olarak addedilemez, kabul edilemez. Dolayısıyla mutlaka burada karşılıklı saygı gerekli. Biz başkasına saygı gösteriyoruz. Kültürüne saygı duyuyoruz. Bütün varlıklarına saygı gösteriyoruz. Dolayısıyla onların da aynı şekilde bizim bütün kutsallarımıza ve kültürümüze saygı duymaları gerekmektedir.

Bundan sonra da inşallah aramızdaki koordinasyon ve iletişim sürecektir. Ben Sayın Bakana bir kez daha bizi ağırladığı için teşekkür ediyorum.

Yine aynı şekilde görevinde başarılar diliyorum kendisine.

Türkiye her zaman bizim ortağımızdır. Stratejik ortağımızdır ve kardeş ülkedir, dost ülkedir. Hepimiz birlikte çalışmalıyız.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakan bir kez daha ağırladığınız için.

SORU- Diyar Güldoğan, Anadolu Ajansı.

Sayın Fidan, sorum size olacak. Bugün Türkiye ve Mısır ortak açıklama yaparak karşılıklı olarak büyükelçilerin atanması kararını duyurdular. Bu karar ne zaman uygulamaya geçecek ve bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?

Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz Türkiye ve Mısır, bölgelerinde güçlü iki kardeş ülkedir. Tarihi, coğrafi, kültürel, stratejik ve inanç bağlarından dolayı bu iki önemli ülkenin birbirlerinden ayrı kalma lüksü yoktur. Bu perspektiften hareketle, iki ülkenin Sayın Cumhurbaşkanlarının iradeleriyle, bildiğiniz gibi birkaç yıl önce, bir süreç başlatıldı. İlk aşamada istihbarat diplomasisiyle bu süreç yürütüldü. Burada İstihbarat Başkanları belli aralıklarla bir araya geldiler ve konuları bir noktaya taşıdılar. Daha sonra Dışişleri heyetleri devreye girdi ve en son noktada bildiğiniz gibi Kasım 2022’de bir vesileyle Doha’da bulunan iki ülkenin Sayın Cumhurbaşkanları bir araya geldiler. Burada alınan kararlar muvacehesinde daha sonra Dışişleri Bakanları bir araya gelerek konuları ilerlettiler.

Bugün aldığımız ortak kararla Mısır ve Türkiye olarak karşılıklı Büyükelçilerimizi atıyoruz. Bu geldiğimiz aşamada, normalleşme çalışmalarında artık önemli bir aşamayı da geride bırakmış olduk. Bundan sonra ilişkilerimiz siyasi, ekonomik ve diğer bütün alanlarda büyük bir hızla ilerlemeye devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve devletimizin iradesi de bu yönde.

SORU- Doğan Can Aksoy, TRT Haber’den.

Benim sorum iki ayaklı olacak. İlk sorum konuk Bakan Sayın Ayman Safadi’ye olacak.

Efendim, Kurban Bayramının ilk gününde 28 Haziran’da İsveç’in başkenti Stokholm’de Kur’an-ı Kerim’e yönelik çirkin bir saldırı gerçekleşti. Bu konuya İslam alemi de tepki gösterdi. Ürdün olarak bu konuya ilişkin sizin görüşleriniz nelerdir, konuşmanızda da bahsetmiştiniz ama, ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? İslam alemi bu konuda nasıl daha somut bir işbirliği yapabilir?

Ayrıca, Sayın Fidan’a da sormak istiyorum. Sayın Fidan, Türkiye olarak biz de bu konuya tepki verdik. Konu, İsveç’in NATO üyeliğiyle ilişkilendiriliyor. Perşembe günü de Brüksel’de İsveç ve Finlandiya’nın katılımıyla bir toplantı olması bekleniyor. Bu toplantıda neler konuşulacak ve Kur’an-ı Kerim’in yakılması İsveç’in NATO üyeliğini etkiler mi, Vilnius’a kadar bir üyelik söz konusu olabilir mi efendim?

Teşekkür ediyorum her iki Bakana da.

ÜRDÜN BAŞBAKAN YARDIMCISI, DIŞİŞLERİ VE YURTDIŞINDA YAŞAYAN ÜRDÜNLÜLER BAKANI AYMAN SAFADİ- [Simultane Tercüme] Tabii ki söylediğim gibi, Ürdün olarak biz bu eylemi tabii ki kınıyoruz, bunu hiçbir zaman başka türlü açıklayamayız, bunun izahı yoktur ve tabii ki burada karşılıklı saygı çok önemli. Dinlere ve dini simgelere karşılıklı olarak saygı duyulması gerekmektedir. Hepimizin burada birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Uluslararası toplum olarak, STK’lar olarak birlikte çalışmalıyız. Bu tip saldırıları kabul etmememiz gerekiyor, reddetmemiz gerekiyor. Dinimiz, kültürümüz başkasına saygı duymamızı emretmektedir. Burada olan diyalog kültürü tabii ki çok önemli ve çeşitlilik olmalı. Biz şunu söylüyoruz: Bu tip eylemlerin durdurulması ve birbirimize saygı göstermemiz gerekmektedir. Bu şekilde karşılıklı olarak saygı içerisinde ilişkilerimizin olması lazım, olması için birlikte hareket edeceğiz. Ve uluslararası düzeyde de bu olay bildiğiniz gibi reddedildi ve kınandı. Bunu hiçbir şekilde tabii ki fikir özgürlüğü olarak izah edemeyiz. Başkalarının kutsal yerlerini kötüleyerek bunu yapamazsınız, böyle bir şey olamaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi Türkiye olarak biz de İsveç’teki Kur’an yakma hadisesini en şiddetli şekilde kınadık, tepki gösterdik ve göstermeye de devam edeceğiz. Bu çerçevede İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İcra Komitesi olağanüstü bir şekilde toplandı, orada çok ciddi kararlar alındı. Dünyanın çeşitli çevrelerinden de bu menfur olaya tepkiler geldi. Bu tepkilerin giderek daha organize, daha nitelikli ve daha sonuç alıcı olmasına yönelik çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü eğer nitelikli tepkiler ortaya konmazsa bu ne ilk, ne de son olacak. Özellikle İsveç’te bu türden eylemlerin kamu koruması altında yapılması, polis kordonu altında yapılması tabii çok daha düşündürücü bir olay. İsveç’in NATO’ya üyeliğinin tartışıldığı günlerde İsveç güvenlik sisteminin provokasyonları engellemeye yetmeyen bir yapıda olması ve NATO’ya daha fazla güç değil, sorun getirir bir görüntü çizmesi, açıkçası stratejik açıdan da, güvenlik açısından da bizi düşündürüyor. İnanç olarak, sahip olduğumuz değerler açısından olaya zaten büyük bir tepkimiz var. Fakat diğer taraftan stratejik ve güvenlik değerlendirmesi itibariyle de, sözkonusu İsveç’in NATO’ya üyeliği olduğu zaman bunun bir yük mü getireceği, bir fayda mı getireceği konusu artık daha çok tartışmaya açıktır.

Terörle mücadele konusunda İsveç’in geçtiğimiz ay aldığı birtakım kararlar var, yasal uygulamalar var biliyorsunuz. Bunların pratikte uygulanmasını göreceğiz. Bu maksatla yapılan Daimi Komite toplantıları var, dördüncüsünü Türkiye’de yaptık. Ayın 6’sında da, Vilnius Zirvesi öncesinde, Brüksel’de NATO Genel Sekreterinin davetiyle bir toplantı daha olacak. Biz Türkiye olarak, zaman baskısının bu konuda bir metot olarak kullanılmasını hiçbir zaman tasvip etmedik, prensipli olarak konuya yaklaştık. Madrid’de mutabık kalınan anlaşma çerçevesinde, İsveç tarafının, tıpkı Finlandiya’da olduğu gibi, açıkçası terörle mücadele açısından, yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Terör örgütlerinin Stokholm sokaklarında rahatlıkla her türlü eylemi organize edebildiği, gösteri ve protesto etkinliklerini yapabildiği, para toplayabildiği, çatışma bölgeleriyle insan trafiğinin olduğu, sınırlarından giren mülteci kisvesi altındaki insanlara ne amaçla geldiğinin sorulmadığı, yani kısacası bilerek veya bilmeyerek, bir evsahipliği yaptığı bir ortamda tabii ki bizim profesyonel olarak, güvenlik değerlendirmesi açısından, şu anda çok olumlu bir tablo çiziyor olmamız mümkün değil. Ama tekrar ediyorum: Biz prensiplerle hareket ediyoruz. İsveç eğer gayretlerine devam eder, ev ödevini yerine getirirse tıpkı Finlandiya örneğinde olduğu gibi her zaman başka alternatifler de mevcut. Ama terörle mücadele zaten başlı başına İsveç için bir problem alanı iken, kutsal değerlere hakaret edilmesine izin veren bir atmosferin olması, İsveç’teki güvenlik sistemi algısının bu provokasyonlara engel teşkil edecek bir mekanizma üretememesi ve önleyememesi açıkçası bizi daha da fazla düşündürüyor. Tabii ki bütün bunların hepsini biz dikkate alıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız da konuları yakından takip ediyor. Ayın 6’sında yapacağımız toplantı neticesinde durumları tekrar gözden geçireceğiz.

* Interpress deşifresidir.