Sayın Bakanımızın Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallem İle Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 5 Ocak 2009

SAYIN BAKANIMIZ: Suriye Dışişleri Bakanı Sayın Velid Muallem Ankara’da. Kendisiyle özellikle Gazze’de yaşanan gelişmeler ve bölgedeki son durum hakkında ayrıntılı görüş alışverişinde bulunduk. İsrail’in bu kez kara harekâtı başlatmasıyla kriz daha da vahim bir boyut kazanmıştır. Hava harekâtının başlamasının hemen ardından, uluslararası toplumun uyarılarına ve uluslararası kamuoyunun tepkilerine rağmen, İsrail’in kara harekatına başlamış olmasını kabul edilemez bulduğumuzu, operasyonlar başladıktan hemen sonra açıkladık ve bunu kınadık. Bugüne kadar maalesef çok sayıda Filistinli yaşamını yitirmiştir. Ölenlerin arasında çok sayıda sivil vardır, çok sayıda kadın vardır, çok sayıda çocuk vardır. Bölge halkları infial halindedir. Gazze’de yaşanan trajedi hem Filistinli kardeşlerimizin büyük acılar çekmesine yol açmakta hem de bölgesel ve küresel gerilimleri tetikleyici nitelikler taşımaktadır. Bu tablo karşısında “bekle-gör” yaklaşımı içinde olmamız sözkonusu olamaz.

Her şeyden önce Türkiye, Filistin sorunu konusunda tarihi sorumluluklara sahiptir ve bunun gereğini de her zaman yapagelmiştir. Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulunması Ortadoğu politikalarımızın en öncelikli hedefleri arasındadır. Gazze’de yaşanan olaylar, zaten kırılgan nitelik taşıyan bölgesel istikrarı tümüyle sarsacak sonuçlara yol açabilir. Bugün küresel barışın da, küresel krizin de anahtarı Ortadoğu’daki gelişmelerdir. Ortadoğu’da gerginlik ortamı sürerken ve bu insanlık trajedisi yaşanırken, küresel düzeni tesis etmek, sükuneti sağlamak da mümkün olmayacaktır.

Gazze’deki halk, çok ciddi sıkıntı içerisindedir. Gazze’de bir insanlık trajedisi yaşanmaktadır. Bu sorunu çözmek, bizim ve uluslararası toplum için aynı zamanda bir insanlık borcudur. Gazze’de öncelikle derhal ateşkes sağlanmalıdır. Ateşkesin unsurları, tarafların kabul edebileceği bir şekilde derhal belirlenmelidir. İsrail, askeri harekâta son vermeli; Hamas da İsrail’e yönelik saldırıları durdurmalıdır. Kuşkusuz uluslararası toplumun da, özellikle gözlemci sıfatıyla burada sorumlulukları olacaktır, olmalıdır. Filistinliler arasında uzlaşı ve birliğin sağlanması da çözümün temel unsurlarından birisi olmalıdır. Filistinli gruplar Filistin halkına ve davasına olan sorumluluklarının bilincinde hareket etmelidir. Taraflar üzerinde etkisi bulunan ülkelerin de bu yönde gayret göstermeleri önem taşımaktadır.

Gazze’deki çatışmaların sona erdirilmesi için yoğun diplomatik girişimlerimiz sürmektedir. Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, ben, ilgili bütün arkadaşlarımız hem yoğun bir ziyaret trafiği içerisindeler, hem de yoğun bir diplomasi trafiğinin, özellikle de telefon diplomasisi trafiğinin şu anda içerisindeyiz. İlgili tüm taraflarla görüşmekteyiz. Ayrıca, BM çerçevesindeki çalışmalarımıza da devam etmekteyiz. Bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesi için bu çalışmaları kararlılıkla sürdüreceğiz ve bu yoldaki tüm gayretleri de destekleyeceğiz.

Bugün değerli dostum, Sayın Bakan Muallim ile bütün bu konuları karşılıklı değerlendirdik, görüştük. Çok faydalı bir görüşme oldu. Kendisiyle ayrıca, Sayın Başbakanımızı ziyaret ettik. Bu basın toplantısından hemen sonra da Sayın Cumhurbaşkanımıza beraber bir ziyaret gerçekleştireceğiz ve bu kritik dönemde, bu önemli günlerde, Türkiye’ye bu ziyareti gerçekleştirdiği için çok değerli dostum Suriye Dışişleri Bakanı Sayın Velid Muallim’e ben tekrar teşekkür ediyorum. Bu tür görüş alışverişlerinin de faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada bölgedeki ülkeler, uluslararası toplum beraber hareket etmediği sürece, bu sorunların çözümünün zor olacağını düşünüyorum. Burada tekrar ediyorum, herkesin temel önceliği bu insanlık trajedisine derhal son vermektir. Derhal silahların susmasıdır. Her şey konuşulabilir, müzakerelerin farklı unsurları olabilir, tarafların farklı beklentileri, farklı öncelikleri olabilir, ama hiçbir şey sivillerin, kadınların ve çocukların her gün ölmesine bir gerekçe teşkil edemez. Hiç kimse, buna meşru bir çerçeve çizemez. Ben şimdi sözü çok değerli konuğumuza bırakıyorum.

KONUK BAKAN: Çok teşekkür ederim değerli meslektaşım Dışişleri Bakanı Ali Bey. Suriye Devlet Başkanı Dr. Başer Esad’ın talimatıyla Ankara’ya gelmiş bulunuyorum. Türkiye’deki yetkililere takdirlerimizi ve Türkiye’nin gayretlerinin tarafımızdan desteklendiğini bildirmekle mükellef kılındım. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ne ve halkına şükranlarımızı ve memnuniyetimizi ifade etmek için gelmiş bulunuyorum.

Suriye olarak, Gazze’deki Filistinli kardeşlerimizle destek halindeyiz. Omuz omuza onları destekliyoruz. İsrail, yaklaşık bir seneden bu yana, silahsız Filistin halkını gıda ve temel insani ihtiyaçlardan mahrum kılmıştır. İsrail, öteden beri bu düşmanca saldırılarını devam ettirmektedir. Geçtiğimiz günlerden bu yana da binlerce ton bomba Gazze’deki Filistinli vatandaşlarımızın üzerine atılmaktadır. Binlerce insan ölmüş, yaralanmıştır. Bunların çoğunluğu kadınlar ve çocuklardan oluşmaktadır. İbadet yerleri de saldırılara hedef olmuştur. Ne taş, ne toprak, ne de insan bunlardan muaf tutulmuştur. Bu saldırı, hiçbir uluslararası değer kapsamında kabul edilemez. İsrail’in bu düşmanca, çirkin cinayetlerinden dolayı uluslararası düzeyde sorguya çekilmesi gerekmektedir. İsrail’in bu davranışı, Cenevre Anlaşmaları ve uluslararası hukuk başta olmak üzere, hiçbir anlaşma ile bağdaşmamaktadır. Bundan dolayı kardeş ülke Türkiye’ye geldik. Gayretlerimizi birleştirmek istiyoruz. Hedefimiz biran önce ateşkese ulaşılmasıdır. Geçiş kapılarının açılması, ortak bir mekanizma oluşturulması veya çözüm bulunabilmesi yönünde istişarelerde bulunmak amacıyla geldim. Yapmış olduğumuz görüşmeler çerçevesinde, Türkiye ile Suriye görüşleri arasında tamamen bir mutabakat sözkonusu olduğunu söyleyebilirim.

Üçüncü olarak muhakkak bir mekanizmaya ulaşmak için çalışmamız gerekmektedir. İnsan hakları, uluslararası yargı, adalet divanı ve diğer kuruluşları harekete geçirmemiz gerekiyor. İsrail’in yapmış olduğu bu saldırılardan muhakkak sorumlu olması lazım. Bu şunu ifade ediyor: İsrail bu davranışlarıyla barışı istememektedir. Çünkü İsrail, düşmanca temeller üzerine kurulmuş ve o temeller üzerinde devam ediyor. Toplu öldürme olayları ve saldırılar devam etmektedir. Bu ziyaretimde yapmış olduğum görüşmelerden, ziyaretim çerçevesinde Sayın Başbakan tarafından kabul edilmiş olmamdan dolayı son derece mutluyum. Biz, kardeş ülke Türkiye’nin Gazze’deki olayları kınamasından, yönetim olarak, halk olarak olaylara karşı tepkili tutum ve davranışlarından, Gazze’deki kardeşlerimizin acılarını paylaşmalarından dolayı son derece mutluyuz. Sizlere soru için süre tanımak amacıyla konuşmamı fazla uzatmak istemiyorum. Teşekkür ederim.

SAYIN BAKANIMIZ: Sorularınız olacaksa, buyurun.

SORU : Türkiye sürecin başından beri çok ciddi bir diplomasi yürütüyor. Hem bölge düzeyinde hem uluslararası düzeyde. Hem de Hamas ve El-Fetih arasında bir takım temaslar sözkonusu. Siz, Türkiye’nin bu çabalarının başarıyla sonuçlanacağına inanıyor musunuz? Yoksa Türkiye’nin yalnız kaldığını mı, kalacağını mı düşünüyorsunuz?

KONUK BAKANIN CEVABI: Biz kesinlikle eminiz, bu düşmanca saldırı hiçbir zaman hedefine ulaşmayacaktır. Bir taraftan kardeş ülke Türkiye’nin, bir taraftan Suriye’nin birlikte göstereceği gayret ve çabalar muhakkak semeresini verecektir. Biz buna inanıyoruz. Çünkü bizim uğraşlarımız meşru haklar ve temeller üzerine kurulmaktadır. İnsancıl bir girişim ve çağrıdır. Binlerce insanın İsrail’in kurşunlarından kurtulması, hayatını idame ettirebilmesi hedefiyle yola çıkmışız. Muhakkak başarılı olacağız. Krizin başlangıcından beri, gerek Türkiye’yle gerek diğer taraflarla sürekli temas halindeyiz. Suriye Devlet Başkanı acil, olağanüstü bir Arap Zirvesi yapılması yönünde çağrıda bulunmuştur ve Doha’da bu toplantının yapılabilmesi yönünde gayretlerimizi devam ettireceğiz. Biz, bu zirvenin bir an önce yapılmasının büyük faydaları olacağına kesinlikle inanıyoruz. Düşmanca saldırı hiçbir zaman hedefine ulaşmaz ve bir sonuca vardırmaz.

SORU: Suriye Dışişleri Bakanına sorum. Suriye ile İsrail arasında Türkiye’nin himayesinde yapılan barış görüşmelerinin askıya alınması yeterli olabilir mi? Görüşmelere başlandığı tarihten bu yana İsrail Gazze’ye ambargo uygulamaktaydı ve bundan bilistifade bu politikasını devam ettirdi. Olmert’in Ankara’da bulunduğu süre içerisinde Suriye Devlet Başkanı, Suriye-İsrail barış görüşmelerinin muhakkak başlatılması yönünde Şam’da bir açıklama yapmıştı.

KONUK BAKANIN CEVABI: Cevap olarak şunu belirtmek istiyorum. Önce siz zaman aşamalarını herhalde karıştırdınız. Biz, şunu hepimiz biliyoruz; Hamas, bir taraftan Mısır’la, bir taraftan da Mısır aracılığıyla İsrail’le görüşme yapıyordu. Bu 6 ay gibi bir süre aldı. Bu görüşmeler sonucunda ambargonun kaldırılması yönünde bir karar çıktı. Biz, Suriye-İsrail arasında Türkiye’nin himayesindeki görüşmelere bu dönemde başladık. Kardeş Türkiye’nin de İsraillilere belirttiği gibi, bu süre içerisinde İsrail’in hiçbir zaman Gazze’ye karşı düşmanca saldırıda bulunmaması talep edilmişti. Türkiye, bu talepte bulunmuştu. Tabii ki Golan Tepelerinin Suriye’ye iadesi “olmazsa olmaz” koşuldur. Ancak, halihazırda Gazze’de olup bitenler kabul edilecek bir tavır ve davranış değildir ve barış arzusuyla hiçbir zaman bağdaşmamaktadır.

SORU: Sayın Bakan öncelikle size soru yöneltmek istiyorum. Birincisi BM Güvenlik Konseyi toplantılarına katılmak için New York’a gitme planınız var mı? İkincisi, Türkiye’nin bugün İsrail basınına da yansıyan, uluslararası basında da yeralan bir planı var. İki aşamalı bir plandan bahsediliyor. Önce ateşkes, ardından Türk askerinin de içinde bulunduğu uluslararası bir gücün Gazze’ye konuşlandırılması. Böyle bir plan var mı? Hükümetinizin bu konudaki görüşü nedir? Ve Sayın konuk Bakana sormak istiyorum. Uluslararası kuruluşlar harekete geçmeli dedi. Ancak, kendi aralarında bir Devlet Başkanları seviyesinde zirveyi toplayamayan Arap ülkelerinin bugün, New York’ta yaptıkları temaslar çerçevesinde Batı’dan iyi bir karar beklemeye hakları var mıdır? Teşekkürler.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: BM Güvenlik Konseyi, biliyorsunuz, kara operasyonu başladıktan hemen birkaç saat sonra acilen ve olağanüstü gündemle toplandı. Cumartesi günü geç saatlere kadar süren bu toplantıda maalesef bir ortak açıklama, bir ortak duruş ortaya konamadı. Özellikle daimi üyelerin veto hakkının oluşu, dönem dönem Güvenlik Konseyi’nin çalışmalarını maalesef böyle kilitleyebiliyor. Öte yandan, Güvenlik Konseyi, biliyorsunuz, çoğu zaman Daimi Temsilciler düzeyinde toplanır, ara ara, yılda birkaç defa da Bakanlar düzeyinde toplandığı olur. Eğer Güvenlik Konseyi, Gazze gibi çok önemli, bizi de yakından ilgilendiren bir konuda Dışişleri Bakanları seviyesinde toplanırsa, kuşkusuz böyle bir toplantıya ben de katılırım. Programım müsait olduğu sürece.

Diğer konuya gelince, biliyorsunuz şu anda üzerinde Türkiye’nin Suriye’nin, belki daha pek çok ülkenin, hatta birkaç gün önce Arap Ligi’nin üzerinde çalıştığı farklı fikirler var. Ateşkes düzenlemeleri nasıl yapılmalıdır? Ateşkes sağlanmalıdır. Ama sadece iki tarafa silahları sustur demekle kuşkusuz bu işin kalıcılığının sağlaması zordur. Dolayısıyla, ateşkes düzenlemelerinin tümünü içerecek bir çözüm üzerinde mutlaka burada çalışılması gerekmektedir. Bu çözümün uygulanabilmesi ve bu çözümün bir bakıma uluslararası toplum tarafından garanti edilebilmesi ve çözümün sürdürülebilir bir çözüm olması, ancak uluslararası bir gözlemci grubuyla daha kolay olacaktır diye düşünüyoruz. Ancak, bu uluslararası gözlemci grubu diyebileceğimiz ülkeler kim tarafından belirlenir, bu grubun içerisinde kimler olur, bunlar kuşkusuz hep üzerinde konuşulması gereken konulardır. Türkiye için böyle bir talep olursa, Türkiye’den de böyle bir beklenti olursa, Türkiye’nin de böyle bir gözlemci grubu içerisinde yer alması istenirse, kuşkusuz Türkiye böyle bir sorumluluktan, böyle bir önemli görevden kaçmaz. Orada biz gerekli yerimizi alırız.

Ancak şu anda bunları ben bir miktar detay olarak görüyorum. Burada önemli olan konu, her gün, her saat insanlar ölüyor. Yani biz, bunları konuşurken tartışırken, şöyle mi yapalım böyle mi yapalım derken sivilleri kaybediyoruz, kadınları kaybediyoruz, çocukları kaybediyoruz. Ve hiçbir şey, tek bir çocuğun hayatından daha kıymetli değil. Onun için burada sorumluluk sahibi uluslararası toplumun bütün üyelerinin, bütün ülkelerinin derhal harekete geçmesi ve hele bakalım biraz daha bu iş devam etsin, sonu nereye gidecek bir görelim de ondan sonra atacağımız adımlara karar veririz gibi bir yaklaşımın son derece yanlış olduğunu düşünüyoruz. Nasıl Gürcistan konusunda hemen bir iki günde mobilize olunduysa, savaşın biran önce durması için adımlar atıldıysa, burada da mutlaka ilgili ülkelerin, sorumluluk sahibi ülkelerin harekete geçmesi şarttır. Biz Türkiye olarak belki en çok koşturan ülkelerden birisiyiz bu konuda. Ama, dediğim gibi, hem bölgedeki ülkelerin bir arada olmaları, ortak bir yaklaşımda buluşmaları, hem de uluslararası toplumun bu konuya öncelikle bir insanlık borcu olarak bakıp, biran önce gerekli adımları atmanın da elzem olduğunu düşünüyoruz.

KONUK BAKANIN CEVABI: Ben de şunu belirtmek istiyorum. Kardeş ülke Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde geçici üyeliği nedeniyle çok rolü bulunabilir. Bizim deneyimimize göre, bölgeden edindiğimiz deneyimlere göre ve BM Güvenlik Konseyi’nin oluşumuna göre ve…. Amerika Birleşik Devletleri’nin Konsey’e etkisini de hepimiz biliyoruz. Binaenaleyh, bu BM Güvenlik Konseyi’nden fazla bir beklentimiz yok, umudumuz yok. Benim biraz önce ifade ettiğim gibi, kardeşim Ali Bey de ifade ettiler; İsrail Amerika’yı kullanmak suretiyle hedefine doğru yürüyor. Ben, Ankara’ya bu nedenle geldim. Aramızda görüş alışverişinde bulunmayı, tutumlarımızı, tavırlarımızı belirlemeyi, taraflarla temas kurmak suretiyle İsrail işgal güçlerinin biran önce çekilmesini sağlamayı ve ateşkese biran önce ulaşmayı amaçlıyoruz.

SORU: Sayın Bakan ilk sorum size olacak. Dediniz ki ateşkes nasıl olacak, bunun detayları üzerinde bir uzlaşı gerekiyor. Siz bunun uygun zeminini, platformunu neresi görüyorsunuz? Bu nerede bulunabilir?

Bir ikinci sorum ise Sayın Konuk Bakana olacak. O da bir Arap zirvesinden bahsetti. Acaba bu toplantıya hem El Fetih’in hem Hamas’ın daveti gibi bir düşünceleri var mı? Bu iki grubu bu toplantı marjında bir araya getirmek gibi bir düşünceleri olabilir mi? Bir de bir mekanizma şart dedi, Sayın Konuk Bakan. Nasıl bir mekanizma onların öngördüğü?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi burada kuşkusuz tarafların önem verdiği farklı konular var. Bugün biliyorsunuz Gazze, yıllardır adeta bir açık hapishane. Girişler, çıkışlar kontrol altında. Sadece kontrol altında değil, gıda gibi, ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerinin dahi Gazze’ye ulaştırılmasında sorunlar var. Bu sorunlar operasyonlardan sonra başlayan sorunlar değil. Biz bundan 3-4 ay önce 15 TIR’lık bir yardım kafilesini Gazze’ye ulaştırabilmek için tam iki ay boyunca, TIR’larımız yollarda, izin bekledik. Bu olaylardan sonra İsrail tarafı şu anda Türkiye ve belki birkaç ülkeye biraz daha kolaylık gösteriyor. Yardımlarımızı öncelikli olarak Gazze’ye bugün için ulaştırabiliyoruz. Ancak bu, genel kuralı bozmuyor. Belki istisnai bir uygulama Türkiye ve birkaç ülke için daha. Ancak ulaştırılan yardımların, hem miktar olarak hem zamanlama olarak ihtiyaç sahiplerine daha hızlı şekilde ulaştırılması gerekiyor. Bu durumun, tabii sadece gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaç malzemelerini oraya göndererek aylarca, yıllarca böyle sürdürülmesi kuşkusuz mümkün değil. Onun için Gazze üzerindeki bu kısıtlamaların en kısa zamanda kalkması ve Gazze’nin normal bir bölge haline gelmesi gerekiyor. Bu, Gazze’de yaşayan insanların çok temel bir önceliği.

Öte yandan İsrail’in de güvenlikle ilgili bazı endişeleri kuşkusuz vardır. Bu da önemlidir. Öyleyse güvenlik endişeleriyle abluka endişelerini nasıl bir noktada buluşturabiliriz, ateşkes düzenlemeleri içinde bunlar için nasıl bir ortak formül bulabiliriz. Kuşkusuz, bunun üzerinde çalışmak gerekiyor. Biz, fikirler geliştiriyoruz. Suriye’nin çok güzel fikirleri var. Bugün onlar üzerinde çalıştık. Başka ülkeler, başka fikirler geliştiriyor. Ama bunları biran önce neticelendirip sonuç alıcı bir yaklaşımla artık bitirmemiz gerekiyor. Dediğim gibi bekleyecek vakit yok. Yani burada “sense of urgency” dediğimiz, yani bir aciliyet hissinin, bu işin gerçekten çabuk olması gerektiğiyle ilgili yaklaşımın uluslararası toplum tarafından artık anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.

KONUK BAKANIN CEVABI: Sorunuzun ikinci bölümüyle ilgili, veya benimle ilgili bölümü. Biliyorsunuz Suriye halihazırda Arap Zirvesi’nin dönem başkanlığını yapmaktadır. Bu zirvenin yapılması kesinleşecek olursa, Hamas’ın ve El-Fetih’in davet edilip edilmeyeceği yönündeki sorunuza ancak o zaman cevap verebilirim.

SAYIN BAKANIMIZ: Teşekkürler.