Sayın Bakanımızın Londra’da Uluslararası Libya Konferansı’nın Ardınan Gerçekleştirdiği Basın Toplantısı, 29 Mart 2011


Değerli basın mensupları,

Bugün gerçekleştirilen toplantıya katılım gerçekten bölgesel anlamda kapsayıcı bir katılım olmuştur. Türkiye’nin özel talebi ve takibiyle İslam Konferansı Örgütü ve NATO da, NATO Genel Sekreteri de toplantıya davet edilmişlerdir. Biz bu denli önemli bir sorun çerçevesinde bütün ilgili uluslararası ve  bölgesel aktörlerin ortak, büyük bir çaba içerisinde olmasına büyük bir önem veriyoruz. O açıdan toplantıdaki katılım, tartışmalar ve ele alınan konular açısından başarılı bir toplantı olmuştur.

Biz bu toplantıda üç ana hususa vurguda bulunduk. Birincisi BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararının uygulanması ve bir an önce sivil kayıplarını engelleyecek şekilde bir ateşkesin ve BM Güvenlik Konseyi’nin öngördüğü bütün tedbirlerin alınması suretiyle ateşkesin sağlanması ve güvenliğin temin edilmesi. Bizim için Libyalı kardeşlerimiz tarihi bağlarla bağlı olduğumuz ve ebediyete kadar da dostluğumuzun süreceği kardeşlerimizdir. Dolayısıyla onların güvenliğine büyük bir önem veriyoruz. Bu noktanın altını ısrarla vurguladık ve NATO’da tek komuta altında yürütülen çalışmaların bu güvenliği sağlayıcı mahiyette seyretmesi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı çerçevesinde kalması ve o kararı uygulaması noktasındaki kanaatimizi de vurguladık.

Güvenliğin sağlanmasına paralel olarak insani yardımların ulaştırılmasını teminen yapılacak bütün çalışmalara Türkiye’nin destek vereceğini söyledik. Bildiğiniz gibi zaten Bingazi’ye dönük gemilerimiz yardım faaliyetlerinde bulunmuştu. Bu saatlerde de özellikle yaralıların alınması konusunda hastane gemiye dönüştürülmüş olan bir gemimiz ile de Misurata önlerindeyiz. Mümkün olduğu ölçüde ve güvenlik şartları da elverdiği ölçüde Misurata’daki yaralıların tahliyesi konusunda da elimizden geleni yapacağız. Bingazi havalimanı ve limanının işletilmesi ve bu çerçevede oradaki çalışmaların yürütülmesi konusunda da çalışmalar yapıyoruz ve girişimlerde bulunuyoruz. Bütün insani konularda Türkiye devrede olacak. Zaten bugünkü basın toplantısında bu konu yabancı muhataplarımızca da açık bir şekilde dile getirilmiş. Yine silah ambargosu uygulaması konusunda Türkiye’nin yapacağı katkılar var, bunlar da tabii Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı çerçevesinde.

İkinci husus, güvenlik ortamı sağlanıp, buna bağlı ateşkes çalışmaları ve insani yardımlar istenen düzeye geldiğinde tabii ki Libya’da buna paralel olarak, bununla birlikte işlemesi gereken, Libya halkının iradesine, isteklerine dayalı bir siyasi reformun, bir siyasi değişimin gerçekleştirilmesi ve bunun barışçı yolla olması, bunun Libya halkının iradesi ile gerçekleşmesidir. Kesinlikle dışarıdan bir empoze ile olmaması ve Libya halkının iradesi ile bunun hayata geçirilmesi bizim için önem taşıyor. Bu konudaki kanaatlerimizi de paylaştık.

Üçüncüsü de  Libya’daki gelişmelerin bölgenin genelinde yaşanan değişim sürecine ve bölge istikrarına pozitif katkı yapacak şekilde seyretmesidir. Mısır ve Tunus, iki önemli komşusu Libya’nın, ciddi bir geçiş süreci yaşıyor. Biz istiyoruz ki Libya’daki gelişmeler bölgedeki bu değişim sürecine pozitif katkıda bulunsun. Bu çerçevede BM’nin etkin rol almasının gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca BM’nin etkin rolü ile NATO’nun yürüttüğü operasyon, yürüteceği operasyon yarından itibaren ve burada oluşan, bugün böyle bir karar alındı, takip etmişsinizdir, ‘Temas Grubu’nun yürüteceği faaliyetlerin koordineli bir şekilde yürütülmesine verdiğimiz önemi de vurguladık. BM, NATO ve burada oluşacak Temas Grubu birlikte, koordineli bir şekilde çalışmalı. Bu görüşlerimizin çoğu genelde kabul gören ve bugün paylaşılan görüşlerdir. Bunların hayata geçirilmesi önemli, bir an önce Libya’ya güvenliğin gelmesi önemli, bir an önce insani ihtiyaçların karşılanması önemli.

Bu genel toplantıda dile getirdiğimiz hem katkı sağlayan ülkeler, hem de siyasi toplantıda bunlar dışında çok sayıda ikili görüşme gerçekleştirdim. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile görüştük. Çok kapsamlı görüşmede kanaatlerimizi paylaştık. Ban Ki-Moon’un yanında BM Özel Temsilcisi El Khatip de vardı. Biliyorsunuz burada çıkan karar mucibince El Khatip Perşembe günü Trablus ve Bingazi’ye ziyarette bulunacak ve buradaki genel atmosferi oradaki taraflarla görüşerek demin bahsettiğim çerçevede bir çalışmanın ön hazırlıklarını tabiri caizse yapacak. Biz kendisi ile kanaatlerimizi paylaştık. Bundan sonra da gerek Sayın Ban Ki-Moon ile gerek Sayın El Khatip ile sürekli temas halinde olacağız. Sayın Ban Ki- Moon’dan BM’nin öncü bir rol üstlenmesi gerektiği hususunu bir kez daha vurguladım kendisine. Uluslararası toplumu temsil eden nihai örgüt, en üst otorite BM’dir. Uluslararası toplum diye bir kavramdan bahsettiğimizde bunun referans örgütü BM’dir. BM’nin öncü rolü ile atılacak adımları kendisi ile konuştuk.

Yine ABD Dışişleri Bakanı Sayın Clinton ile çok kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Zaten geçtiğimiz hafta içinde üç kez kendisi ile görüşmüştük değişik vesilelerle. Karşılıklı görüşlerimizi biliyoruz ve ekiplerimiz yakın bir çalışma mesaisi içindeler. Dolayısıyla bugün onları gözden geçirdik. Hem bölgedeki genel gelişmeleri hem de Libya üzerinde yürütülmesi gereken çalışmaları  kendisi ile de  Türkiye’nin kaygılarını paylaştım. Verimli bir görüşme oldu. AB Yüksek Temsilcisi Ashton ile de görüştüm. Biz son gelişmelerde AB’nin bir örgüt olarak da belli konularda öne çıkması gerektiği kanaatindeyiz. Kendisi de Türkiye’nin AB’nin, Afrika Birliği ve Arap Ligi’nin birlikte insani yardımlara katkıda bulunacağını ve bu konulardaki kanaatini söyledi. Biz insani yardım konusunda bütün uluslararası örgütlerle ve taraflarla çalışmaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağımızı da vurguladık. Bu konuda birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

İtalya Dışişleri Bakanı Sayın Franco Frattini ile görüştük. Bildiğiniz gibi bundan üç hafta önce İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirmiştik kendisi ile. Orada Libya’ya dönük insani yardımlar konusunda birlikte çalışma kararı almıştık. Bugün de bu konuda alanda neler yapılabileceği konusunu ele aldık, çünkü İtalya, Libya’ya en yakın komşu ülke denizden, bu bağlamda görüşlerimizi karşılıklı olarak paylaştık.

Tabii önemli bir görüşmem de NATO Genel Sekreteri Sayın Rasmussen ile oldu. Sayın Rasmussen ile bundan sonra NATO’nun üstleneceği misyonun çerçevesi ve uygulama alanlarını ele aldık. Biz NATO’nun tek komuta kontrol sistemi altında ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı çerçevesinde faaliyet göstermesine büyük önem veriyoruz. Bu noktada NATO gerekli tecrübeye sahiptir. İnşallah sivil kayıplarına yol açmayacak şekilde ve sivil kayıplarını engelleyecek şekilde bu misyonu ifa eder ve bir an önce Libya’da güvenliği sağlar. Türkiye bu konuda NATO’da her zaman gerekli katkıyı yapmaya hazırdır.

Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Sayın Şeyh Abdullah ile görüştük. Yine Katar Başbakanı Sayın Şeyh Hamad Bin Jassim ile görüşmelerimiz oldu. Katar, Birleşik Arap Emirlikleri bölgede bu faaliyetlere baştan beri katılan ülkeler, onlarla koordinasyona büyük önem veriyoruz. Ayrıca Ürdün Dışişleri Bakanı, Fas Dışişleri Bakanı ile de kısa görüşmelerim oldu. Onlarla koordinasyona büyük önem veriyoruz, çünkü bu işin bazılarının söylediği gibi Batı-Doğu, İslam-Hristiyan ya da Haçlı Seferleri gibi bir mantık içinde ele alınamayacağını her vesile ile vurguluyoruz. Onun için bunun önüne geçmenin yolu da bölgesel katkının en üst düzeye çıkarılmasıdır. Biz bu katkıyı yapabilmek için bölge ülkeleri ile daha yakın temas içinde olmaya karar verdik. Bütün bu çalışmaları da birlikte yürüteceğiz.

Yine İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Sayın İhsanoğlu ile de bir görüşme gerçekleştirdik. Biraz önce vurguladığım gibi Sayın İhsanoğlu’nun ve İslam Konferansı Örgütü’nün bu çalışmalara katılmasına en başından itibaren büyük önem veriyorduk. Onun katılımı da büyük katkı sağladı. Norveç Dışişleri Bakanı Store ile, Jonas Store bir görüşme gerçekleştirdik ikili olarak. Norveç’le bizim bu konularda NATO içinde ve diğer bölgesel konularda yaklaşımlarımız çok paralel ve ben kendisini de, gerçekten analizlerini ve tutarlı yaklaşımlarını da her zaman takdir etmişimdir ve Norveç ile bundan sonra da bütün bu konularda birlikte çalışırız. Dolayısıyla gördüğünüz gibi 11-12 kadar ikili görüşme  gerçekleştirme imkânı bulduk.

SORU: Efendim bugün sabahtan beri hem İngiltere, hem Fransa’dan gelen mesajlar bu Zirve’nin Kaddafi sonrası Libya hakkında bir siyasi süreç Zirvesi olacağına dair sürekli vurgulamalar yapıldı.  Yani ‘Kaddafi’yi şu veya bu şekilde göndereceğiz’ gibi genel bir izlenim veriyorlar dışarıya. Eğer NATO bombardımana katılırsa, Türkiye de fiziki olarak Türk uçaklarıyla bombardımana katılacaklar mı? Eğer böyle bir karar alınırsa, Türkiye katılmasa bile böyle bir kararı veto etme hakkı var mı?

SAYIN BAKAN: Şimdi olayları birbirine karıştırmamak lazım. Bir kere Türkiye’nin katkısının en başından itibaren söyledik, insani yardım ve silah ambargosu yönünde olacağını  söyledik.   Altı F-16 uçağımız ise sadece silah ambargosunu yapan gemileri korumak üzere bir görev üstlenecek. Yani Türkiye’nin herhangi bir bombardımana katılması sözkonusu değildir, bunu bir kere daha açıklıkla söyleyeyim. Bu konuda herhangi bir karışıklığa mahal vermeyelim. İkincisi ise NATO’nun üstlendiği misyon tamamıyla BM’nin  1973 sayılı kararının öngördüğü misyondur. Daha ötesi ve daha azı değil. ‘No more no less’ denilen bu. Bu misyon ne öngörüyorsa o.

Bu misyon NATO’ya bir rejim değişikliği, bir siyasi çözüm empoze etme gibi roller vermiyor. Bu misyon NATO’ya şu dört rolü veriyor: Bir, insani yardım, NATO’ya talep gelmesi durumunda; iki, silah ambargosunu uygulama; üç, üst uçuş yasağı; dört, sivillerin korunması. Şimdi bunun dışında, 1973’ün içinde, dün Sayın Obama da bunu vurguladı, bir rejim değişikliği gibi bir senaryo veya böyle bir karar yok.  Ben onun için dikkat ederseniz bizim vurguladığımız noktada üç maddeyi öne çıkardım. Bir, 1973’ün uygulanarak güvenliğin sağlanması, insani yardımın ulaştırılması ve bütün 1973’ün kapsamlı bir şekilde uygulanması. NATO’nun üstlendiği misyon bu.  Bu misyon içinde Türkiye’nin üstlendiği ise ilk iki madde ile ilgili, yani insani yardım ve silah ambargosunun uygulanması. Dolayısıyla böyle bir anormallik sözkonusu değil ama ikinci madde olarak yine zikrettiğim husus, siyasi değişimin nasıl olacağı, Libyalılar tarafından nasıl gerçekleştirileceği, Libya halkının iradesinin Libya’da nasıl tecelli edeceği konusu, tamamıyla Libya halkının iradesi  ile ilgilidir.

Bu konuda tabii ki görüşler  paylaşılıyor. Tabii ki Libya’da siyasi, meşru bir siyasi otoritenin oluşması için neler yapılması gerektiği konuşuluyor ama bu iki husus iki ayrı konu. Yani NATO’nun misyonuyla bunlar ayrı konular ve El Khatip’in ve diğer BM’nin üstlenmesi gerektiğini düşündüğümüz misyon da bu, yani taraflarla konuşarak bir ateşkes sonrası bir siyasi çözümün önünü açmak.

SORU: Efendim konuşmanızda da bahsettiğiniz bugünkü konferansta Libya’ya ilişkin bir Temas Grubu’nun oluşturulması konusunda, Türkiye bu Grup’ta yer alacak mı? Alacaksa görevi ne olacak?

SAYIN BAKAN: Temas Grubu’nun genel görevi, demin söylediğimiz sürecin yani bu geçiş sürecinin Libya halkınca sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için yardımcı olmak. Evet, Türkiye bu Temas Grubu içinde yer alacak ama Temas Grubu’nun daha formatı, modalitesi,  çalışma esasları belirlenmedi ama bizim bu irademiz sözkonusu.

SORU: Efendim, Libya ile ilgili siyasi bir gelecek konuşulurken İngiltere Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamada Uluslararası Koalisyon’a katılacak ülkelerin sayısının artacağı haberi geldi ve İsveç’in de katılacağı söylendi. Diğer artacak olan ülkeler de, daha doğrusu bunun siyasi bir şey konuşulurken bombardımanların devam edeceği görülüyor. Türkiye buna nasıl bakıyor, bunun genişlemesine? Bir de Libya muhalefetiyle ilgili Amerika’dan önemli bir açıklama geldi, NATO, Amerika’nın oradaki komutanından, bir açıklama sırasında, El Kaide ya da Hizbullah’tan sızmaların olduğu Libya muhalefetine. Aynı zamanda Libya muhalefeti burada bir basın toplantısı düzenledi.  Onlarla bir görüşmeniz oldu mu? Sundukları yeni projeye, yeni  vizyona dair birtakım tartışmalar başladı. Türkiye buna nasıl bakıyor? Kaddafi’nin sürgüne gitmesi gibi bir formül tartışmaya açıldı anladığım kadarıyla. Türkiye Kaddafi’yle ilgili ne düşünüyor? Kalsın mı istiyor, gitsin mi istiyor?

SAYIN BAKAN: Şimdi o kadar çok soru sordunuz ki eğer unutmazsam bu kadar yorgunluktan sonra birer birer cevap vereyim. Uluslararası Koalisyon konusunda, zaten bizim tutumumuz bariz, bundan sonra bu Koalisyon yani böyle bu Uluslararası Koalisyon demeyeyim bunun adı, hani Paris’tekine benzer, onu çağrıştıran bir Koalisyon değil, NATO’nun tek komuta ve kontrolü altında, ortakların katılımına dayalı bir koalisyon sözkonusu. Yani Paris’teki gibi, onun devamı mahiyetinde değil. Komuta ve kontrol NATO’da olacak. Buna mesela İsveç gibi NATO’yla özel ilişkileri olan ve belli bir angajmanı olan ülkeler ya da Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi NATO İstanbul İşbirliği Girişimi’nin bir parçası olan ülkeler, zaten bunlarla NATO arasında bir koordinasyon var. Dolayısıyla katılım bu çerçevede olacak yani onların yapacakları katılım NATO’nun komutası altında olacak, NATO’dan bağımsız değil.

NATO’da da bu operasyonun, bu misyonun tümü SACEUR tarafından yürütülecek, askeri yetkililer tarafından. Dolayısıyla teknik olarak askeri yetkililer, ortada sivilleri tehdit eden bir durum varsa değerlendirmeler askeri olarak yapılacak, siyasi olarak değil.  Tabii ki alanda bunun ne tehdit unsuru oluşturduğunu değerlendiren o askeri çalışmalar içinde Türk yetkililer de varwve orada biz onun için 1973 sayılı kararın çerçevesinde diyoruz. Eğer birisi gerçekten Libyalı sivilleri tehdit eden bir unsur varsa tabii ki ona karşı tedbir alınır ama böyle bir tehdit unsuru olmaksızın yapılacak bir operasyon, bir bombardıman sözkonusu olmaz ama bunun değerlendirmesini yapacak olan NATO’daki askeri birimdir, bizim de temsilcilerimizin olduğu askeri birimdir. Ümit ederiz ki BMĞK’nin 1973 sayılı kararı şartlarında bir ateşkes üzerinde anlaşılır ve ümit ederiz ki siviller tehdit edilmez ve sivillerin daha önce birçok yerde örneği görüldüğü sivillere yönelik bu saldırılar durur ve böyle bir operasyona ihtiyaç hissedilmez. İşte biraz önce söyledim, Misurata’da çok sayıda yaralı olduğu bilgisi var, biz oraya ulaşmaya çalışıyoruz, çarpışmalar yüzünden, çatışmalar yüzünden ulaşamıyoruz. Şimdi demek ki ortada hala bu sıcak çatışma ortamı var. Önemli olan bunun durdurulması ve siyasi bir sürecin önünün açılması.

İkinci konu, ‘muhalefetle görüştünüz mü?’ sorusu.  Zaten daha önce biliyorsunuz muhalefetle görüştüğümüzü duyurduk. Ankara’ya da davet ettik Geçici Konsey’in üyelerini, Ankara’da da görüştük. Daha önce yine Konsey üyeleriyle, Cibril’le görüşmelerimiz de olmuştu. Burada bugün bütün gün bu toplantıyla meşgulduk. Eğer bir faydası olacaksa bütün taraflarla görüşürüz.  Ortada bir çatışma ortamı var. Bu konuda elimizde sağlam bir istihbari delil olmadan ‘muhalefetin içine şu veya bu unsurlar sızmıştır, şu sonuç şöyle oluyor’ gibi bir yorum yapmayız. Bizim için önemli olan Libya’nın bir an önce huzura, istikrara kavuşması ve Libya halkının arzu ettiği bir siyasi yapının ortaya konması. Bunun için elimizden gelen her türlü fedakârlığı yapıyoruz ve mümkün olan en az can kayıbı olmasını temenni ediyoruz.

SORU: Bir de Kaddafi  konusu vardı efendim.

SAYIN BAKAN: Bu konuda zaten Sayın Başbakanımız hatırlarsanız daha kriz başlamadan önce Sayın Kaddafi’ye de bu konuyu ifade ettiler, yani bir an önce halkın seçtiği yeni bir devlet başkanına görevi devretmesi gerektiği konusunda. Bizim eskiden beri görüşümüz bilinen görüşlerdi, yani bu yeni bir durum değil. Gelinen bu aşamada bu sürecin sağlıklı işlemesi için ne adım atılması gerekiyorsa o adım atılmalı ve bir an önce masum insanların can kayıpları önlenmeli, ateşkes sağlanmalı ve siyasi bir sürecin önü açılmalı.

SORU: Clinton’la yaptığınız önemli bir görüşme olduğunu söylediniz ve Türkiye‘nin kaygılarından bahsettiğinizi ifade ettiniz…

SAYIN BAKANIMIZ: Kaygılar demedim, görüş alışverişi dedim, ama bizim tabii bölgedeki bütün bu  değişim sürecinin doğru eksende ilerlemesi yönünde yani bu anlamda beslediğimiz kaygılar var, gelişmelerin doğru eksende yürümesi lazım. Bölge istikrarı bozulmadan bu değişimin yaşanabilir olması lazım. Tabii burada ABD’nin oynayacağı önemli roller var. Libya konusunda ve diğer konularda uluslararası toplumun işleyiş biçimi ve olaylara müdahil oluş şeklinin biçimi bizim için önem taşıyor. Sayın Clinton’la da daha önceki görüşmelerimizde de bunu paylaştık.

SORU: Bugün söylediğiniz herhangi bir ek konu var mı?

SAYIN BAKAN: Bütün bu konuları gözden geçirdik. Zaten kendileriyle son 15 gündür zaten Libya konusu hakkında sürekli temas halindeyiz, ekiplerimiz de temas halinde. Sağlıklı bir geçiş için neler yapılabilirse, neler yapılabilecekse onların hepsini bütün detayıyla konuşuruz. Bütün taraflarla tabii ama özellikle de ABD ile.

SORU: Efendim Türkiye ve Amerika’nın ortak hazırladığı bir kâğıttan söz ediliyor. Bununla ilgili geçiş dönemi için ne öngörüyorsunuz? Bir de Saadet’in sorusunda Kaddafi’nin geleceğiyle ilgili olarak hapis, ölüm veya sürgün için devrede misiniz?

SAYIN BAKAN: Demin de söylediğim gibi, ABD ile sürekli istişare halinde kanaatlerimizi de yansıtan bu geçiş sürecinin nasıl yürütülebileceği konusunda bazı çalışmalarımız oldu. Yani karşılıklı olarak paylaştığımız, diğer taraflarla da ama özellikle Amerika’yla daha yoğun olarak paylaştığımız görüşler oldu. Özellikle bu geçiş döneminin dediğim gibi yönetilmesi, yürütülmesi açısından. Bu çalışmalarımız devam edecek. Bugün o konuda mutabık kaldık. Özellikle Sayın Khatip’in, yani BM Özel Temsilcisi’nin ki kendisiyle çok detaylı konuştuk, Ürdün eski Dışişleri Bakanı ve benim de şahsen dostum olan, tanıdığım bir isimdir. Onun ziyareti sonrasında bu konuları  hem Sayın Khatip’le hem de Sayın Clinton’la ve ilgili taraflarla tekrar ele alacağız.

Teşekkürler.