Sayın Bakanımızın Hatay'da Gerçekleştirdiği Basın Toplantısı, 15 Haziran 2011

Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi Suriye’deki gelişmeler dolayısıyla ülkemize yönelik olarak Suriye vatandaşlarının girişleri söz konusu oldu. Bu girişler son dönemde, özellikle Cisri Şuğur’daki gelişmeler sonrasında artış gösterdi. Bu sebeple bugün Hatay vilayetimize, ilimize bir ziyarette bulunarak gelişmeleri yerinde gözlemlemek amacı güttük. Değerli Hatay milletvekilimiz ve eski Adalet Bakanımız Sayın Sadullah Ergin Bey ve Hatay Valimizle birlikte ve diğer ilgili kuruluşlarımız AFAD ve Kızılay yetkilileri ile kurulan üç çadır kentin ikisinde Yayladağı’nda ve Altınözü’nde gözlemlerde bulunduk.

Bu her şeyden önce tabii Türkiye’nin tarihi bir geleneğidir. Kendisine bu anlamda ihtiyaçları dolayısıyla gelen insan unsurlarına her zaman insani amaçlı olarak kucağımızı açtık, yardımda bulunduk. Bu açıdan Suriye’den ülkemize giriş yapan Suriyeli kardeşlerimizin görüşleri, düşünceleri, yaklaşımları, inançları ne olursa olsun, etnik kökenleri ne olursa olsun Türkiye’de onları en iyi şekilde ağırlamak, onların insani ihtiyaçlarını karşılamak bizim için hem insani, hem tarihi bir görevdir. Olaya bu açıdan bakıyoruz, siyasi mahiyetinin ötesinde öncelikle insani olarak bakıyoruz. Onun için de imkânlarımızı ilk günden itibaren seferber ettik. Türkiye’nin bu konuda zaten çok geniş bir tecrübe birikimi vardır. Birçok olağanüstü halde nasıl etkin bir çalışma gösterdiğimiz geçmişte görülmüştür.

Bugün itibariyle ülkemizde bulunan Suriye vatandaşlarının sayısı 8 bin 421’dir. Bunun 1921’i erkek, 2 bin 132’si kadın, 4 bin 368’i çocuk, ayrıca da değişik sebeplerle hastanelerde bulunan 73 hastamız var. Şu ana kadar 2 bin 569 çadır, 17 bin 664 battaniye, 4 seyyar mutfak, 10 bin 594 yatak bu çadır kentlere ihtiyaçları karşılamak üzere sevk edildi, gönderildi. Bu konuda ben emeği geçen bütün devlet kurumlarımıza teşekkür ediyorum, gayet başarılı bir çalışma yürütülüyor. Gördüğüm ihtimamdan ve orada da dinlediği Suriye vatandaşlarının gözlemlerinden, edindiğim intibalardan gerçekten devlet kurumlarımızın son derece etkin bir şekilde bu ihtiyaçları karşıladığına bir kez daha şahit oldum, bundan büyük bir mutluluk duyuyorum. Emeği geçen bütün devlet kurumlarımıza, başta Valiliğimiz olmak üzere teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle hem fiziki şartları görme imkânı oldu, hem de Suriye vatandaşlarıyla birebir onların dertlerini dinlemek, onları yakından müşahedelerini ve kanaatlerini almak imkânını buldum. Hem Yayladığı’nda, hem Altınözü’nde uzun mülakatlar da yaptık. Ayrıca sınırın sıfır noktasına kadar giderek sınırın öte tarafında bulunan Suriye vatandaşlarına, yani ülkemize intikal etmemiş, ama kendi oluşturdukları arabalar, çadırlarla, imkânlarla oralarda bulunan Suriye vatandaşlarını da görmek imkânı oldu.

Şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum: Suriye bizim için tarihi ve geleceği müşterek olan dost, kardeş bir ülkedir. Suriye’de bir an önce istikrarın halkın taleplerini de karşılayacak şekilde karşılanmasına büyük önem veriyoruz. Bunun için de elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Suriye yönetimiyle dün son olarak Sayın Başbakanımızın görüşmesi ve bugün Sayın Turkmani’nin ziyareti de dâhil olmak üzere samimi kanaatlerimizi paylaşıyoruz. Benim bugün Suriyeli vatandaşlarından bizzat dinlediğim hususları göz önünde bulundurduğunuzda gerçekten son derece insani bir durum söz konusu. Ve bu insani durumun başta Suriye’deki yönetim tarafından olmak üzere hepimiz tarafından dikkatlice ele alınmak gerektiğini görüyoruz.

Bu açıdan Suriye’de bir an önce reformların gerçekleştirilerek halk ile güvenlik güçleri arasında olabilecek yeni gerilimlerin ortaya çıkmasını engelleyecek tedbirlerin alınması suretiyle istikrar içinde bir dönüşümün sağlanmasına büyük önem veriyoruz. Tabii ümidimiz, hedefimiz Suriyeli kardeşlerimizin köylerinde, şehirlerinde barış içinde, huzur içinde bir arada yaşamaları ve geleceğe umutla bakmaları. Bunun için Türkiye hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Ama bu şartlar oluşmaz ve Türkiye’de bugün olduğu gibi bir şekilde yardım ihtiyacı talebi söz konusu olur ve ülkemize gelirlerse Türkiye tarihi kardeşliğinin gereğini yapar. Bugün gerçekten çok kısa bir sürede ne kadar iyi organize olduğumuzun, ne kadar iyi şartlarda kamplar oluşturduğumuzun işareti de bir anlamda bu tarihi dostluktur, bağdır.

Bundan sonra hem siyasi temaslarımızı artırarak şartların iyileştirilmesi, Suriye’de sağlıklı ve barış içinde bir geçiş sürecinin yaşanmasını, reform sürecinin yaşanmasını sağlamaya çaba göstereceğiz, hem de bütün imkânlarımızı kullanarak - Suriye’den gelenleri misafir olarak görüyoruz - Suriye’den Türkiye’ye gelen misafir kardeşlerimizi en iyi şartlarda ağırlamaya da elimizden gelen özeni göstereceğiz. Ben burada gördüklerimi, müşahede ettiklerimi Sayın Başbakanımızla ve ilgili devlet kurumlarımızla da paylaşacağım. Zaten yarın Ortadoğu’daki gelişmeler konusunda özel toplantılarımız var. Ayrıca Sayın Turkmani’yle ben de bir görüşme gerçekleştireceğim, burada gördüğüm hususları kendisiyle samimi ve açık bir şekilde paylaşacağım. Çünkü ortada gerçekten insani bir durum, bizi kaygılandıran gelişmeler var, bunu bu şekilde ifade etmek isterim. Bu kaygıların giderilmesi lazım.

Gördüğüm bugün Türkiye’de bulunan Suriyeli vatandaşlarında gördüğüm bir tedirginliğin, bir korkunun hâkim olduğu. Bunun giderilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Biz elimizden geleni yapacağız dost ve kardeş Suriye halkı için. Ümit ederiz ki Suriye yönetimi de bu konuda gerekli adımları atar ve halkla yönetim arasındaki güven tekrar sağlanır ve bu tür göçlere sebebiyet veren psikolojik ortam yok olur.

Ben tekrar bu çalışmaları yürüten bütün kurumlarımıza teşekkür ediyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde Türk ve Suriye ebedi dostluğunun bu anlamda daha da gönül kurmasını sağlayacak karşılıklı adımlar atmamızı birlikte görürüz.

Teşekkür ederim.