No:66 -;16 Nisan 2003, GKRY´nin; AB´ye Katılım Andlaşması; Hakkında

Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları’nın bugün (16 Nisan) Atina’da yaptığı Zirve toplantısında, genişleme süreci çerçevesinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de Avrupa Birliği ile Katılım Andlaşmasını imzalamıştır. Ada’daki mevcut durumda, sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği’ne üye olması sözkonusudur. Zira Ada’nın kuzeyinde KKTC yönetimi egemen ve hükümrandır. Öte yandan, AB’nin genişleme süreci de, Katılım Andlaşmasının 1 Mayıs 2004 tarihine kadar mevcut üyelerin ve yeni katılımcıların parlamentolarınca onaylanmasından sonra kesinleşmiş olacaktır.


1959-60 Anlaşmaları, Kıbrıs Ortaklık Cumhuriyetini kurmuş, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye garantörlük görevi vermiştir. Ancak, 1960 ortaklık devletinin 1963 yılında Rumlarca güç kullanılarak yıkılmasından bu yana, Ada’nın tümünü temsil etmeye yetkili tek bir siyasal otorite, hükümet veya parlamento mevcut değildir. Bugün Kıbrıs’ta eşit statüde iki ayrı halk ve bunların oluşturduğu iki ayrı çoğulcu demokratik yapı ve hukuki düzen ile iki ayrı devlet mevcuttur.


AB Kopenhag Zirvesi’nin Kıbrıs’la ilgili kararları üzerine de tarafımızdan açıklandığı veçhile, Avrupa Birliği uluslararası anlaşmaları ihlal ederek Kıbrıs Adası’nın geleceği ile ilgili tek taraflı kararlar almak ve uluslararası mükellefiyetler yaratmak hakkına sahip değildir. Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tam üyeliği ile ilgili Katılım Andlaşmasını ve ekli Protokolü hukuki ve siyasi bakımdan kabul etmemektedir. Bu görüş ve çekincelerimiz 15 Nisan günü Lüksemburg’da yapılan Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında Sayın Bakanımızın yaptığı bir beyanla kayda geçirilmiştir. Ayrıca bu hususlar AB üyesi ülkelere ve AB Komisyonuna diplomatik yoldan bildirilmektedir.


Bilindiği üzere, Türkiye, Kıbrıs’ta mevcut garantilerin devamını sağlayan, Türk-Yunan dengesini koruyan, Ada’daki iki tarafın eşit statüsünü kabul eden, uzlaşmaya dayalı yeni bir ortaklık oluşturulmasına yönelik bir siyasal anlaşmaya varılmasını arzu etmekte ve BM Genel Sekreteri’nin bu yöndeki çabalarını desteklemektedir.


Halen BM Güvenlik Konseyi’nin gündeminde bulunan bir uluslararası ihtilafı, Türk tarafının muhalefetine rağmen, AB’nin bu şekilde içine dahil etmesinin AB’nin dayandığı hukukun üstünlüğü ve demokratik meşruiyet ilkeleriyle ve Birliğin temel yaklaşımlarıyla bağdaşmadığına inanıyoruz.