No:63 - 15 Nisan 2003, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kıbrıs Kararı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 14 Nisan 2003 tarihli toplantısında Kıbrıs konusunda yeni bir karar kabul etmiştir. 1475 sayılı bu karar BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’ta yürütülen doğrudan müzakere sürecine ilişkin raporuna dayanmaktadır.


Raporda ve kararda müzakere sürecinde bir netice elde edilememesinin sorumluluğu Kıbrıs Türk tarafına yöneltilmektedir. Oysa, uzun bir müzakere süreci içinde iki tarafın almış olduğu tutumların gerçekler ışığında ve dengeli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bilindiği üzere, doğrudan müzakere süreci KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın girişimleri neticesinde başlatılmıştır. Kıbrıs Türk tarafı bu sürece aktif bir şekilde katılmış ve her aşamasında yapıcı katkılarda bulunmuştur. Sürecin son aşamasında, BM Genel Sekreteri’nin her iki tarafla 10-11 Mart tarihlerinde Lahey’de gerçekleştirdiği toplantı öncesinde her iki liderin Annan planında yapılmasını istedikleri değişiklikleri karşılıklı olarak gündeme getirdikleri de bilinmektedir. BM Genel Sekreteri’nin raporuna dikkatlice bakıldığında Rum liderinin Lahey’de Annan planını imzaya ve referanduma hazır olmadığı ve bunun için ön koşullar ileri sürdüğü görülmektedir. Sayın Denktaş’ın 2 ve 4 Nisan tarihli mektuplarıyla gündeme getirdiği, Ada’da mevcut güven bunalımının aşılmasına ve kapsamlı çözüm çabalarına yeni bir ivme kazandıracak önerilerinin ve kapsamlı çözümün temel meselelerini görüşmeye hazır olduğunu teyid eden açılımının Rum tarafınca kabul edilmediğini de bu vesileyle hatırlatmak isteriz. Hal böyle iken, sorumluluğun tek tarafa yüklenmesini kabul etmemiz mümkün değildir.


Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin iyiniyet misyonu çerçevesinde, Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması yönündeki çabaları desteklemiştir. Türkiye bu anlayışla, Kıbrıs’ta barışın ve mevcut garantilerin devamını sağlayan, Türk-Yunan dengesini koruyan, Ada’daki iki tarafın eşit statüsünü kabul eden, ve müzakere yoluyla yeni bir ortaklık oluşturulmasına yönelik bir siyasal uzlaşıya ve kapsamlı çözüme varılmasını arzu etmektedir. Bu yaklaşımla Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin bundan sonra da olabilecek katkılarını memnuniyetle karşılayacaktır.