No: 336, 18 Aralık 2013, AİHM’in İsviçre Aleyhine “İfade Özgürlüğü”ne İlişkin Vermiş Olduğu 17 Aralık 2013 Tarihli Kararı Hk.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) dün (17 Aralık) açıklanan “Perinçek-İsviçre” davasına ilişkin kararla, İsviçre Mahkemelerince adıgeçenin “1915 olaylarının soykırım olarak yorumlanamayacağı” yönündeki beyanları yüzünden mahkûm edilmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ifade özgürlüğü”nü düzenleyen 10. maddesinin ihlalini teşkil ettiği hükme bağlanmıştır.

Hatırlanacağı üzere, İsviçre-Ermenistan Derneği’nin şikâyeti üzerine açılan davada İsviçre Ceza Kanunu’nun “ırkçılıkla mücadele”ye ilişkin maddesi çerçevesinde “soykırımı inkâr” gerekçesiyle mahkûmiyet kararı verilmişti.

AİHM’nin bugünkü kararı; “özgür, demokratik ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı toplumların temel unsuru olan ifade özgürlüğünün korunması” bakımından bir milat teşkil etmektedir.

AİHM kararının, gerek tarihin ve hukukun siyasileştirilmesine gerek tarihe tek taraflı bakışın hukuk yoluyla tescil ettirilmeye çalışılmasına yönelik girişimlere karşı önemli bir uyarı olduğu aşikârdır.

Ülkemizi her bakımdan yakından ilgilendiren bu davaya Devletimizce de müdahil olunmuş ve bu çerçevede AİHM’e görüş verilmiştir.

AİHM’in, “soykırımın” son derece kesin tanımlanmış ve ispat şartları tespit edilmiş bir suç olduğunu uluslararası mahkeme içtihatlarına atıfla ortaya koyması ve bu bağlamda meşru bir tartışma konusu olan “1915 olaylarının” tarihsel ve hukuki olarak Holokost’tan farklı olduğunun altını kalın çizgilerle çizmesi, önemli bir tespittir.

AİHM’in “soykırımın” hukuki nitelendirmesi konusunda beyanda bulunmadığını da kaydettiği karar, “soykırım” ifadesinin ciddi bir hukuki boyutu olduğunu görmezden gelen görüşlerin yanlışlığını da vurgulamaktadır.

Avrupa’nın insan hakları konusunda en yetkin yargı makamı tarafından verilen bu karar, Türk tarihini tahrife ve Ermeni iddialarını “gerçek” olarak kabul ederek sorgulanmasını engellemeye yönelik özellikle Avrupa’da süregelen “inkârcılık” yasama faaliyetlerine gerekli cevabı da vermektedir. Ümit ederiz ki bundan sonra insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne aykırı bu tür girişimler son bulur.

Böylelikle, demokratik toplumların yapıtaşı olan ifade özgürlüğünün teminat altında olduğunun Avrupa bağlamında teyidi, hukukun üstünlüğü açısından bir zafer teşkil etmektedir.

Türklerle Ermenilerin ortak tarihlerine bakışları farklı olsa da, tarafların birbirleriyle diyalog içinde; konuyu bilimsel bir zeminde, adil ve açık görüşlülükle tartışmaları önem taşımaktadır. Türkiye bu konuda üstüne düşeni yapmaya hazırdır.