AB Komisyonu tarafından 1998 yılından bu yana ülkemiz için düzenli olarak hazırlanan ve müktesebata uyum konusunda son bir yıl içinde katedilen mesafeyi yansıtan İlerleme Raporu’nun on üçüncüsü ve AB’nin genişleme gündemine ilişkin tespit, değerlendirme ve öncelikleri içeren Genişleme Stratejisi Belgesi bugün yayımlanmıştır.
2010 İlerleme Raporu’nda, ülkemizde son bir yıl içerisinde gerçekleştirilen siyasi reformlara geniş şekilde yer verilmektedir. Kayda geçirilen olumlu tespitler, ülkemizde gerçekleştirilen, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin en yüksek evrensel standartlara yükseltilmesini amaçlayan çalışmaların yansımasıdır. Ülkemizde son bir yıl içerisinde siyasi kriterler açısından sağlanan gelişmelerin İlerleme Raporu’yla bu şekilde kayda geçirilmesinden memnuniyet duyuyoruz.
Raporda ifade edilen beklentiler ise, diğer aday ve müzakere eden ülkeler için olduğu gibi, üyelik aşamasına kadar geçecek süre zarfında, gerekli kriterlerin karşılanması yönünde tarafımızdan atılması gereken adımların bir envanteridir. Esasen bu yönde yapılacak çalışmalar Hükümetimiz tarafından ilan edilen Ulusal Programlar ve Eylem Planı vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Hükümetimiz, her vesileyle ifade edildiği gibi, reform sürecinde ilerleme sağlama yönünde kuvvetli bir irade taşımakta olup, gerekli adımları atmaya devam edecektir. 12 Eylül 2010 tarihinde düzenlenen referandumda onaylanan kapsamlı Anayasa değişiklikleri, bu iradenin en somut göstergesidir.
Müktesabata uyum bağlamındaki beklentiler, tam üyelik aşamasına kadar geçecek dönemde ilerleme raporlarında azalarak yer almaya devam edecektir.
Raporda ayrıca, ülkemizin uygulamakta olduğu ekonomik istikrar programının ve temel sektörlerde gerçekleştirdiği yapısal reformların Türk ekonomisinin krizlere direncini artırdığı vurgulanarak, Hükümetimizce bu alanda izlenen disiplinli ve tutarlı politikanın başarısı teslim edilmektedir. Öte yandan, ülkemizin, alınan mali tedbirler ve bankacılık sektörünün sağlıklı yapısı sayesinde, küresel ekonomik krizin etkilerini atlatmayı başardığına ve büyüme hızının tekrar güçlü bir şekilde yükselişe geçtiğine dikkat çekilmektedir.
Raporda “Kıbrıs” konusuna da yer verilmektedir. Kıbrıs’ta kapsamlı çözüme yönelik müzakereler, yerleşik BM parametreleri olan iki kesimlilik, siyasi eşitlik ve eşit statüye sahip iki Kurucu Devleti haiz yeni bir Ortaklık zemininde devam etmektedir. Kıbrıs sorununun çözümü yönünde gerek Kıbrıs Türk tarafının gerek ülkemizin bugüne kadar attığı adımlar ve yaptığı açılımlar, BM başta olmak üzere uluslararası toplum tarafından yakından bilinmektedir. Türk tarafının BM Genel Sekreteri’nin ortaya koyduğu hedef doğrultusunda 2010 yılı sonuna kadar çözüm istediği BM tarafından da teyid edilmektedir. Esasen süreçte bugüne kadar sağlanabilen ilerlemede Türk tarafının sarfettiği yoğun çaba büyük rol oynamıştır. Türkiye’nin de teşvik ve desteğiyle Ocak ayında Yönetim ve Yetki Paylaşımı başlığında sunduğu kapsamlı öneri paketi sayesinde önemli ilerlemeler kaydedilmesine imkan sağlayan Kıbrıs Türk tarafı son olarak, Eylül ayı başında mülkiyet konusunda da çok kapsamlı ve yapıcı bir öneri paketi hazırlamış, yeni ve yaratıcı fikirler ortaya koymuştur. Bu şekilde kapsamlı çözüm hedefine çok yaklaşılmış olduğu BM tarafından da teslim edilmektedir. Türkiye, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Ada’da devam eden müzakere sürecine her türlü desteği vermeye ve garantör ülke hak ve yükümlülükleri uyarınca müzakerelerin en kısa sürede anlaşmayla sonuçlanması yönünde tarafları teşvik edecek inisiyatifler geliştirmeye devam edecektir.
Ancak, gelinen aşamada tüm gayretlerimize rağmen çözüm sürecinde arzu edilen gelişme henüz sağlanamamıştır. Bu durum ne Kıbrıs Türk tarafı ne de Türkiye’den kaynaklanmıştır. Hal böyleyken, raporda Türk tarafından aktif destek beklentisine dair ifadeler yeralması yadırganmaktadır. AB çözümün önünü açmak istiyorsa, bu gerçekleri göz önünde bulundurmalı ve öncelikle Kıbrıs Türklerinin izolasyonuna son vermek için 26 Nisan 2004 tarihli Konsey Kararı'yla üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Genişleme Stratejisi Belgesi, bir yandan genişleme gündeminin AB bakımından taşıdığı öneme vurgu yapmakta, diğer yandan AB’nin müteakip genişleme dalgasında bulunan ve aralarında tabiatıyla ülkemizin de yer aldığı aday ve müzakere eden ülkelere yönelik saptama ve değerlendirmeler içermektedir.
Ülkemizin dış politika alanında attığı yapıcı adımların her iki belgede de geniş biçimde yansıtılmış olmasını ve aktif Türk dış politikasının AB için bir kazanım olarak nitelendirilmesini memnuniyetle not ediyoruz. Ülkemizin bölgesel barış ve istikrarın güçlendirilmesi yönündeki çabaları çerçevesinde özellikle Balkanlarda başlattığı bir dizi girişime övgüyle değinilen sözkonusu belgelerde, enerji güvenliğinin güçlendirilmesi, bölgesel meselelerin çözümü ile etnik ve dini ihtilafların önlenmesinde Türkiye ve AB’nin birlikte oynayabilecekleri role yapılan atfı da olumlu buluyoruz. Gerek komşumuz olan gerek genişleme kapsamında bulunan gerekse Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerdeki ülkelerle ikili ilişkilerimizin güçlü biçimde geliştiğine işaret edilen belgelerde, Türkiye’nin AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’na kaydadeğer biçimde katkıda bulunduğunun belirtilmesi de yerinde bir tespittir.
Stratejik hedefimiz olan AB üyeliği istikametinde üzerimize düşenleri yapmayı kararlılıkla sürdürüyoruz. Hükümetimiz bu istikamette siyasi ve ekonomik reformları hayata geçirmeye devam edecektir. Öte yandan, aynı zamanda AB’nin de Türkiye’ye yönelik taahhütlerini yerine getirmesini bekliyoruz.
İlerleme Raporu’nda yer alan hususlar hakkında ülkemizin ayrıntılı görüş ve değerlendirmeleri her yıl olduğu gibi bu yıl da Komisyon’a iletilecektir. Bilindiği üzere, anılan rapor onaylanan mevzuat ve uygulanan önlemleri içermekte, hazırlıkları sürdürülen mevzuat çalışmalarını dikkate almamaktadır. Bu çerçevede, mevzuat ve uygulama alanında gözlemlenen eksiklikler konusunda halihazırda yapılmakta olan çalışmalar hakkında da Komisyon’a bilgi verilecek, bu alanda kaydedilen ilerlemelerin müteakip ilerleme raporlarında yer alması sağlanacaktır.