İran, Rusya ve Türkiye Temsilcileri Tarafından Yapılan Astana Formatındaki Suriye Konulu 21. Yüksek Düzeyli Toplantı’ya İlişkin Ortak Bildiri, Astana, 24-25 Ocak 2024

İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri Astana Formatının garantörleri olarak:

1. Son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Suriye krizinin kalıcı çözümünde Astana Süreci'nin öncü rolünü vurgulamışlardır;

2. Filistin-İsrail çatışmasının tırmanmasının Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki durum üzerindeki olumsuz etkisini teslim etmişlerdir. Silahlı çatışma alanının genişlemesinin ve bölgedeki diğer devletlerin çatışmalara dahil olmasının önlenmesinin öneminin altını çizmişlerdir.

Ayrıca, Gazze'deki insani felaketle ilgili derin kaygılarını ifade ederek, İsrail'in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son verilmesi ve Gazze'ye insani yardım gönderilmesinin gerekliliğini vurgulamışlardır. Derhal ateşkes yapılmasını ve tüm tarafların uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uymasını talep eden A/ES/-10/L.27 (2023) sayılı BM Genel Kurul Kararı’nın uygulanması çağrısında bulunmuşlardır.

3. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne ve BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan sarsılmaz bağlılıklarını yeniden teyit etmişler ve bu ilkelere herkes tarafından saygı gösterilmesi ve uyulması gerekliliğinin altını çizmişlerdir.

4. Terörle mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (BMMYK) katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşü için uygun koşulların oluşturulması, siyasi sürecin canlandırılması ve tüm Suriyelilere insani yardımın engelsiz aktarılmasının sağlanması için Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır. Dörtlü format çerçevesinde Astana garantörlerinin bu amaca yönelik çabalarını memnuniyetle karşılamışlardır.

5. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü zayıflatan, sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere, komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma konularında birlikte çalışmaya devam etme yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Sivil kayıplarıyla sonuçlanan sivil tesisleri hedef alan saldırılar dahil olmak üzere, terörist grupların ve Suriye’nin muhtelif bölümlerinde farklı isimler altında faaliyet gösteren bunlarla iltisaklı grupların faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye’nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin tümüyle uygulanması gerektiğini vurgulamışlardır.

6. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB) durumu ayrıntılı olarak gözden geçirmişler ve İdlib'e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerekliliğinin altını çizmişlerdir. İGAB içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terör gruplarının varlığı ve faaliyetlerine ilişkin ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve çevresindeki durumun sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabakata varmışlardır.

7. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almışlar ve bu bölgede kalıcı güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü teşebbüsü reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve Fırat’ın batısından da gerçekleşen sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı koyma kararlılıklarını yeniden teyit etmişlerdir.

Suriye'ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını yinelemişlerdir. Ayrılıkçı gündemin kolaylaştırılması suretiyle ülkeyi çöküşe götürebilecek, Suriye'nin belirli bölgelerine uygulanan tüm seçici tedbirler ve muafiyetler dahil olmak üzere, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve BM Şartını ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları kınamışlardır.

Terörizmi destekleyen ülkelerin, Suriye'nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru özyönetim girişimleri dahil olmak üzere Suriye devletinin birliğine zarar veren eylemlerini kınamışlardır.

Ahiren Arap aşiretleriyle çatışmalara da neden olan, zorla silah altına alma, barışçıl gösterilerin bastırılması ve eğitim alanındaki ayrımcı uygulamalar ile siyasi eylemlere, gazetecilere, toplanma hakkına ve seyahat hürriyetine getirilen kısıtlamalar dahil olmak üzere ayrılıkçı grupların Fırat’ın doğusunda sivillere yönelik her türlü zulmü karşısında derin endişe duyduklarını ifade etmişlerdir.

8. Herhangi bir ülkenin, bireysel etnik ve inanç nüfus gruplarının terörist ve ayrılıkçı isteklerinin körüklenmesi ve bahsigeçenlerin silahla donatılmasına dönük her türlü çabasını kınamışlardır.

9. İsrail’in, Suriye’deki tüm askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu eylemleri, uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun ve Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün ihlali olarak değerlendirmişler; ve bunların bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginlikleri tırmandırdığını tasdik etmişler ve bu saldırılara son verilmesi çağrısında bulunmuşlardır.

Özellikle, İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve eylemleri geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta olmak üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması ihtiyacını yeniden teyit etmişlerdir.

10. Suriye’de askeri çözüm olamayacağına dair kanaatlerini ifade etmişler ve ihtilafın BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, BM’nin kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.

11. Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması amacıyla Astana Formatı garantör ülkelerinin belirleyici katkısıyla oluşturulan Suriye Anayasa Komitesi'nin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde siyasi çözümün teşvik edilmesindeki önemli rolünün altını çizmişlerdir. Suriyeli tarafların yapıcı yaklaşımını sağlayarak, çalışmalarına bir an önce yeniden başlaması ve Yazım Komisyonu’nun 9. turunu gerçekleştirmesi çağrısında bulunmuşlardır. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve etkili işleyişini sağlamak için, Suriyeli taraflar ile kolaylaştırıcı konumundaki BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’le sürekli angajman yoluyla Komite’nin çalışmalarını destekleme konusundaki taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.

Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini bürokratik ve lojistik engeller olmaksızın yürütmesi ihtiyacını vurgulamışlardır. Komite’nin çalışmalarını kesintisiz şekilde yürütmesi için tüm gerekli koşulların derhal sağlanması çağrısında bulunmuşlardır.

Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında, bir anayasa reformu hazırlanması ve yazımı görevini yerine getirebilmesi için Usul Kuralları ve Temel Çalışma İlkelerine riayet etmesi gerektiğine dair inançlarını beyan etmişlerdir.

12. 6 Şubat 2023'te meydana gelen yıkıcı depremin sonuçlarıyla daha da ağırlaşan Suriye'deki insani durum hakkında ciddi endişelerini dile getirmişlerdir.

13. Uluslararası hukuk ve BM Genel Kurulu'nun 46/182 sayılı kararı doğrultusunda Suriye'ye insani yardımın sürdürülmesinin ve artırılmasının önemini vurgulamışlardır. Bütçe kısıtlamaları nedeniyle Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından uygulanan yardım programlarının azaltılmasından kaynaklanan gıda güvensizliği riskinin artması göz önünde bulundurularak, tüm Suriyelilere insani yardım için bağışçılar eliyle yeterli fonun sağlanması çağrısında bulunulmuştur.

Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti'nin, BM insani kuruluşlarının Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeybatı bölgelerindeki sivil nüfusa yardım iletmek amacıyla Türkiye ile sınır geçiş noktası olan Bab al-Hawa'yı kullanma yetkisini 13 Ocak'tan 13 Temmuz 2024'e, 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelere yardım sağlamak amacıyla Türkiye ile arasındaki Bab al-Salam ve Al-Rai sınır geçiş noktaları için yetkiyi 13 Şubat 2024 tarihine kadar uzatma kararını not etmişler; Suriye'nin kuzeybatısına yönelik sınır ötesi ve çizgi ötesi yardımlar dahil olmak üzere, BM tarafından onaylanan tüm usul ve yöntemlerle tüm Suriyelilere kesintisiz insani yardım ulaştırılmasının sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.

İnsani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve ayrımcılık, siyasileştirme veya ön koşul gözetmeksizin ülke genelindeki tüm Suriyelilere yönelik insani yardımların artırılması gereğini vurgulamışlardır.

14. Suriye'deki insani durumun iyileştirilmesi ve siyasi çözüm sürecinde ilerleme sağlanmasını desteklemek amacıyla uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletleri ve insani kuruluşlarını, temel altyapı varlıkları olan su ve elektrik tedarik tesisleri, sanitasyon, sağlık, eğitim, okullar, hastanelerin restorasyonu ile uluslararası insancıl hukuka uygun mayın temizleme faaliyetleri dahil erken toparlanma ve dayanıklılık projelerinin hayata geçirilmesi suretiyle tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını artırmaya çağırmışlardır.

15. Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'deki ikamet yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılması, geri dönüş hakları ile bu süreçte desteklenme haklarının teminat altına alınması ihtiyacını vurgulamışlardır. Uluslararası topluma Suriyeli mültecilere ve yerlerinden edilmiş kişilere gerekli desteği sağlama çağrısında bulunmuşlar, BMMYK ve diğer uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar dahil olmak üzere ilgili tüm taraflarla angaje olmayı sürdürmeye hazır olduklarını yeniden teyit etmişlerdir. Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için Suriye'de gerekli koşulların oluşturulmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesinin önemine dikkat çekmişlerdir.

16. Suriyeli taraflar arasında güven tesisi için gerekli ve etkili olduğu kanıtlanmış benzersiz bir mekanizma olan Tutukluların/Kaçırılanların Serbest Bırakılması, Cenazelerin Teslimi ve Kayıp Kişilerin Belirlenmesine İlişkin Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesi operasyonlarının sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Tutukluların/kaçırılanların serbest bırakılmasının sağlanmasına dönük ortak çabaların yoğunlaştırılmasını kararlaştırmışlardır. Cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konularını dahil etmek suretiyle Çalışma Grubunun faaliyetlerinin genişletilmesi ihtiyacı üzerinde mutabık kalmışlardır. Grup içindeki faaliyetlerin artırılması arzusunu memnuniyetle karşılamışlardır.

17. Astana formatına gözlemci olan Ürdün, Irak ve Lübnan heyetlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcilerinin katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.

18. Kazakistan makamlarına, Astana formatında Suriye konulu 21. Yüksek Düzeyli Toplantıya Astana’da evsahipliği yapmalarından ötürü içten teşekkürlerini sunmuşlardır.

Astana sürecinin başlatıcısı olan ve bu benzersiz çok taraflı mekanizmanın sorunsuz işleyişini sağlamak için her zaman yer sağlayan ve konukseverlik gösteren Kazakistan tarafının Suriye ile ilgili uluslararası toplantılara ev sahipliği yapan bir ülke olarak oynadığı özel role vurgu yapmışlardır.

19. 19 Temmuz 2022 tarihli Üçlü Zirve’nin Ortak Bildirisi’nde kayıtlı bir sonraki Zirve’nin Rusya Federasyonu'nda yapılmasına ilişkin mutabakatı not etmişlerdir.

20. Astana formatında Suriye konulu 22. Yüksek Düzeyli Toplantı’yı 2024 yılının ikinci yarısında gerçekleştirmeyi kararlaştırmışlardır.