Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Şükrü Sina Gürel'in NTV'de Murat Akgün'e Yaptığı Açıklamalar-24 Ağustos 2002

MURAT AKGÜN (NTV) : Hoşgeldiniz efendim. Öncelikle Kuzey Irak’la ilgili size bir soru yöneltmek istiyorum. Irak Kürdistan Demokratik Partisi Lideri Mesut Barzani son günlerde ardarda gelen oldukça sert açıklamaları vardı Türkiye’ye yönelik. Bazı haritalarda Kerkük-Musul Kürt toprağı olarak gösteriliyor, KDP’nin internet sitesinde birtakım açıklamalar ve nihayet resmi yayın organlarında “Türk ordusu Kuzey Irak’a gelirse, burası onlara mezar olacaktır” deniyor, Osmanlı örnekleri hatırlatılıyor. Bütün bunlara karşı sizler ne diyeceksiniz?

SAYIN BAKAN: Şimdi tabii bunların KDP’nin resmi tavrı olup olmadığı konusunda şimdiye kadar yine resmi bilgi edinmemiz mümkün olmadı. Ama öyle anlıyorum ki, KDP’nin yayın organında basılan bu bildiri biraz da galiba KDP tarafından şimdi tevil ediliyor ve tercümede bir yanlışlık var deniyor. Dolayısıyla belki de maksadını aşan ifadeler kullanmış olduklarını kendileri de kabul ediyorlar. Ama ne olursa olsun biz Irak’ta bundan sonra olacaklar konusunda herkesten önce ve yalnız Irak halkının söz sahibi olması gerektiğini düşünüyoruz ve Türkiye’nin Irak’la ilgili ya da bütün komşularıyla ilgili ya da bütün dış politikasıyla ilgili temel ilkeleri hiçbir değişikliğe uğramadı. Biz barış ve işbirliğinden yana tavrımızı her zaman gösteririz. Bunun yanısıra hele bölgedeki ülkelerle ilgili olarak her zaman toprak bütünlüğü ve bağımsızlığın korunması gerekliliğini belirtiriz ve bu doğrultuda politika izleriz. Ama tabii burada Kuzey Irak’ta şimdiye kadar belirli ihtiyaçlardan doğan bir toplumsal örgütlenme varsa ve bunu örgütleyen siyasal partiler varsa, onlar da unutmamalı ki, Türkiye her zaman Irak halkının bütününü geleceğiyle ilgili karar verme konusunda yetkili kabul eder ve Irak’ta öyle bölgesel ya da Irak’ın bir bölümünü kapsayan sözde çözümler hiçbir zaman Türkiye’nin kabul edeceği çözümler olmaz. Onun ötesinde de böyle sosyal örgütlenmeler olsa bile bu hiçbir zaman bir ayrı siyasal örgütlenme düzeyine de çıkartılamaz. Ama yine bu siyasal partiler unutmamalı ki, Türkiye her zaman olduğu gibi şimdi de Kuzey Irak’ta ortaya çıkan otorite boşluğuna ve çeşitli olanaksızlıklara rağmen yine de Kuzey Irak’taki bütün unsurlara, insan gruplarına yardımda hiçbir zaman hiç kimseden geri kalmamıştır. Onların esenliği için elinden geleni de yapmıştır. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı böyle düşmanca olarak nitelendirilebilecek bir takım ifadeler aslında herhalde orda da kastını aşan ifadeler olarak kabul ediliyor şimdi.

SORU: Peki o zaman KDP’yle ilişkilerde bir gerginlik olduğu kaçınılmaz olarak ortada gözüküyor. Hatta bunun Vaşington’u da rahatsız ettiği, olası bir operasyon öncesi bu gerginliğin giderilmesine yönelik bir takım girişimlerin olduğu ya da olacağı söyleniyor. Vaşington’dan Ankara nezdinde bu tip girişimler oldu mu?

SAYIN BAKAN: Tabii ABD ile biz bu stratejik işbirliğimiz çerçevesinde yalnız bölgesel değil bütün konuları müzakere ederiz. Ayrıca ikili ilişkilerimiz de o kadar çok yönlü ki, onları da ayrıca görüşürüz. Dolayısıyla bu konular da ABD ile tabii ki görüşülür, görüşülmektedir. Bunda ABD’den bizim özel bir beklentimiz olduğu anlamı da çıkartılmamalı. Ama eğer Irak ülkesinde yaşayan herkes bundan sonrası için belirli bir düşünceler içindeyseler, o zaman onların o düşüncelerini doğrusu biz yine Irak halkının bütün bakımından her zaman destekleriz. Çünkü bir ülkenin kaderi o ülkenin halkının belirleyeceği bir kaderdir. Dolayısıyla burada bir şey yok. Yani Irak’ta neler olup bitmesi gerektiğini Amerikalılarla konuşuruz diye bir şey yok. Onu belirtmeye çalışıyorum. Ama tabii bölgesel konularla ilgili istişare ederiz.

SORU: Peki, yanlış hatırlamıyorsam, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Uğur Ziyal Vaşington’a gidiyor. Sizin de gelecek ayın ortalarında BM Genel Kurulu’nun açılışı nedeniyle New York’a gitmeniz sözkonusu. Ordan Vaşington’a geçecek misiniz? Bir temasınız olacak mı Amerikalı muhatabınızla? Ve bütün bunlar, böyle üstüste temaslar Amerikan operasyonunun yaklaştığının işaretleri mi?

SAYIN BAKAN: Yok. Yani o son söylediğinize katılmıyorum. Çünkü ABD henüz herhalde bölgesel konularda hangi adımları atacakları konusunda bir karar vermiş değiller. Biz de zaten bölgedeki bütün sorunların barışçı yöntemlerle çözülmesini istiyoruz. Ayrıca hiç kimsenin, biraz önce de belirttiğim gibi toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına bir zarar gelmesini de istemeyiz. Irak konusuna da gene bu genel çerçeve içerisinde bakarız. ABD ile yalnız biraz önce de belirttiğim gibi bizim bu stratejik ilişkilerimiz, ortaklığımız çerçevesinde ve biliyorsunuz yıllardır ABD’nin en yakın müttefiki Türkiye yine bu bölgede, bu çerçevede her zaman siyasi istişarelerimiz olur. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ziyal başkanlığındaki heyet hem bu stratejik işbirliği çerçevesinde ele alınabilecek bütün siyasal konuları, hem de ABD ile varolan ikili ilişkilerimizdeki bütün ekonomik ve siyasi konuları görüşmek üzere rutin bir ziyaret yapıyor. Yani biliyorsunuz oradan da gelirler, buradan da Dışişleri Bakanlığından üst düzeyde giderler bizimkiler de. Ben BM Genel Kurulu çerçevesinde ABD’de olacağım. Şimdiden kesinleşmiş bir şey yok ama muhtemelen ABD Dışişleri Bakanı Sn. Powell’la da bir görüşmem olacak.

SORU: Peki tekrar Kuzey Irak’a dönmek istiyorum müsaadenizle. Sürekli olarak oraya Türk askerinin operasyon yapacağı, Musul ve Kerkük’e gireceği iddiaları Barzani tarafından sürekli dile getiriliyor. Barzani’ye bir şekilde bu tip konuları sürekli gündeme yanlış biçimde getirdiği uyarısı yapıldı mı? Ya da bu günlerde Barzani’nin buraya çağrılması, bu tip şeyler sözkonusu mu? Çünkü çok tehlikeli konular bunlar.

SAYIN BAKAN: Biliyorsunuz burada da temsilcileri var. Gereken uyarılar yapılıyor zaten.

SORU: Peki Irak konusunda devam etmek istiyorum. Çünkü herhalde dış politikada en çok bizi ilgilendiren husus bu. Amerikan operasyonunun Aralık ayı, Ocak ayı, en geç Şubat ayında yapılacağına dair iddialar, dedikodular, tabiri caizse aldı başını gidiyor. Bizim bütün bunlara karşı hazırlıklarımız tamamlandı mı? Artık yani bir göçmen dalgasına karşı. Ayrıca, siz yine rutin görüşmeler diyorsunuz ama, bu görüşmeler sırasında ya bu görüşmeler öncesi Amerikalılardan gelen bir talep oldu mu efendim?

SAYIN BAKAN: Hayır, hiçbir talep yok. Böyle bir operasyon beklentisi içinde de değiliz doğrusu. Bu konuda biliyorsunuz her çeşit spekülasyon yapılıyor, her çeşit düşünce dile getiriliyor. Ama biz geçmişte de, 1990’da da böyle bir göç dalgasına maruz kalmıştık hatırlarsanız. Türkiye tabii bundan sonra da bölgede herşeyi altüst edecek, insanları yerlerinden, yurtlarından edecek gelişmelerin olmasını hiçbir zaman istemez. Ama bölgedeki her türlü önemli ya da üzücü, beklenmeyen gelişmeler bizim tarafımızdan hesaplanır ve gerekli önlemler alınır. O konuda kimsenin kuşkusu olmasın.

SORU: Irak konusunda son bir soru sormak istiyorum. Kısa bir süre önce Ürdün’e gittiniz. Orada Ürdün’lü muhatabınızla görüştünüz. Sürpriz bir şekilde de olsa, Irak Dışişleri Bakanıyla bir araya geldiniz. Irak’a komşu ülkelerin başkentlerine bu tip ziyaretler devam edecek mi? Ya da sizin bir Bağdat’a gitmeniz sözkonusu mu?

SAYIN BAKAN: Bağdat’a değil ama bu hafta sonu değil, öbür hafta sonu Tahran’a gideceğim. İran Sayın Dışişleri Bakanının davetlisi olarak, bir günlük bir çalışma ziyaretim de oraya olacak.

SORU: O da mı rutin Sayın Bakanım?

SAYIN BAKAN: Rutin sayılır. Çünkü bizden de bir ziyaretin oraya yapılması gerekiyordu bu arada. Ve böyle bir nazik, içten davet alınca ben de komşularımızla iyi ilişkilerimizi daha da geliştirmek çerçevesinde İran’a da gitmeye karar verdim. Bir günlük bir çalışma ziyareti.

SORU: Rutin diyorsunuz. Ama genellikle önemli konular gündeme geliyor. Peki coğrafyayı biraz batıya kaydıralım. AB ile ilişkiler konusunda zannederim orada da birkaç ziyaretiniz olacak. Onun bize bilgisini verir misiniz? Nerelere gidiyorsunuz ve işleyeceğiniz ana tema ne olacak?

SAYIN BAKAN: Yine Eylül’ün ilk yarısında gerçekleşecek birkaç günlük bir çalışma seyahati olacak. Orada da Brüksel ve Strazburg var ilk planda. Ve orada da hem Brüksel’de mümkün olursa Belçika’nın Sayın Başbakanıyla ama mümkün olmazsa Sayın Dışişleri Bakanıyla, onun ardından da Strazburg’da da, biliyorsunuz Avrupa Parlamentosu orada toplanıyor, Komisyon orada çalışıyor, hem Komisyon, hem Parlamento ilgilileriyle, sorumlularıyla görüşmelerim olacak. Bunda amacımız şu: Türkiye AB ilişkilerini ilerletmek için ve Ulusal Programındaki adımları atmak doğrultusunda çok önemli işler gerçekleştirdi son dönemde. Üstelik Türkiye’de siyasal istikrarsızlığın da doruğa çıktığı bir dönemde TBMM, Türk halkının iradesini yansıtır bir şekilde bunu yaptı. Ve hatta Ulusal Programımızdaki zamanlamanın da ötesine gittik biliyorsunuz. O ilk paketin ardından İş Güvencesi Yasasını da çıkartabildik. Dolayısıyla şimdi bizim beklentimiz tabii ki koşut adımların ya da buna benzer adımların AB tarafından atılması. Bu da tabii bir müzakere takvimi almak, müzakereye başlamak için bir karar oluşturmaktan geçiyor.

SORU: Ama heyecan biraz kaybolmadı mı Türk kamuoyunda? Yani o AB yasaları çıktığında herkes AB yasalarıyla yatıp kalkıyordu. Şimdi daha çok seçim sürecine, sağda solda ittifaklara odaklanıp, sanki AB ikinci planda kaldı. Ya da dilim varmıyor söylemeye ama unutuldu nerdeyse?

SAYIN BAKAN: Yani tabii ki bu işin gösterişini yapmak için büyütenler zamanında ve adeta Türk toplumu içerisinde bir kamplaşma yaratarak belki yeni oluşumların ya da yeni hükümet tasarılarının bir ideolojisi haline getirmek isteyenler belki şimdi bunun yararsızlığını anlayıp unutmuş olabilirler ama, bu konuda Türkiye’nin hak ve çıkarlarını korumakla görevli olan bizler unutmadık. Dolayısıyla madem ki bu adımları atabildik ve atmamız gereken adımları attık. AB de nesnel ölçütler çerçevesinde Türkiye’ye yaklaşarak Türkiye’ye bu yıl sonundan önce bir müzakere takvimi vermelidir diye düşünüp bunu muhataplarımıza anlatmak bizim görevimizdir.

MURAT AKGÜN (NTV): Teşekkürler Sayın Bakan.