DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları,
bugün Yunanistan Dışişleri Bakanı mevkidaşım Nikos Dendias’ı Ankara’da bu
ilk ziyaretinde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum ve ziyaretleri
için çok teşekkür ediyorum.
Bu ziyareti dün için planlamıştık, sizlerin de takip ettiği gibi dün NATO
toplantıları gerçekleştirildi özellikle Amerika’nın Afganistan’dan
çekilmesi vesilesiyle. Dolayısıyla bugün gerçekleştirme konusunda
gösterdiği anlayış ve esneklik için de Nikos’a çok teşekkür ediyorum.
Özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında diyalog kanallarının tekrar
canlandırılmasını çok olumlu buluyoruz, bu anlamda da bu ziyaretin anlamı
büyük.
Bildiğiniz gibi İstanbul’da beş yıl aradan sonra gerçekleştirilen o günkü
adıyla istikşafi-istişari görüşmelerin ardından Atina’da da hem 62.
istişari, hem de iki bakanlık arasında siyasi istişareler toplantılarını
gerçekleştirdik. Bu toplantıların son derece pozitif bir atmosferde samimi
bir şekilde gerçekleştirilmesinden büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu
anlamda ekiplerimize de çok teşekkür ediyorum.
Sorunların tabii iki komşu ve müttefik arasında yapıcı diyalog yoluyla
çözülebileceğine inanıyoruz. Sorunlara üçüncü taraflar üzerinden çözüm
aramak doğru bir yaklaşım değildir. Oldu-bitti’ler ve provokatif
söylemlerden de tabii ki uzak durulmalıdır; bugün bunları enine boyuna
değerlendirme imkanımız oldu.
Bugünkü görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele aldık,
biraz sonra bunlara biraz detaylı değinebiliriz. Ama onun dışında bugün Ege
ve Doğu Akdeniz bağlamındaki sorunlarımızı da kapsamlı, samimi bir şekilde
değerlendirdik.
Evet, Ege’de görüş ayrılıklarımız var. Bunları geçmişte istikşafi
görüşmelerde ele alıyorduk, sürecin bu anlamda da yeniden başlaması önemli.
Doğu Akdeniz bağlamında ise Türkiye olarak biz her zaman hakça paylaşımdan
yana olduk ve o nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Avrupa Birliği’ne Doğu Akdeniz konulu çok taraflı bir konferans düzenleme
teklifinde bulundu. Bununla ilgili detaylı tekliflerimizi, önerilerimizi AB
tarafına ilettik, şimdi Avrupa Birliği’nden cevap bekliyoruz.
Ay sonunda bildiğiniz gibi Cenevre’de Kıbrıs konulu gayri resmi 5+Birleşmiş
Milletler toplantısı gerçekleşecek. Bu Türkiye olarak bizim teklifimizdi
Crans-Montana’dan sonra ortak bir zeminin olup olmadığını anlamak için, her
tarafın her tarafın, Kıbrıs’ta iki tarafın ve garantör ülkelerinin de bu
konulardaki pozisyonlarını öğrenmek için önceden gayri resmi bir şekilde
bir araya gelmemizi teklif etmiştik. Ve bugün Nikos’la da ay sonunda
Cenevre’de buluşmak üzere de teyitleştik. Tabii herkesin bu toplantıya açık
fikirlerle gelmesi, bundan sonraki sürecin de sağlıklı işlemesi bakımından
önemli.
Biraz önce ilişkilerimizin her boyutunu değerlendirdik demiştim. Tabii
ticari ve ekonomik ilişkilerimize iki komşu ülke olarak önem veriyoruz ve
bu anlamda ilişkilerimizin gelişmesi için de birlikte çalışmaya devam
edeceğiz, atılabilecek adımları bugün ele aldık.
Yine uçak seferlerin başlamasını önemli buluyoruz. Ama aynı zamanda sınır
kapılarının da açılması, ticaret ve turizm alanında işbirliğinin
geliştirilmesi bakımından önemlidir. Son zamanlarda tır şoförlerimizin vize
konusunda yaşadığı bazı sorunlar vardı. Dernekler ve Ticaret Bakanlığımız
bize bunları aktarmıştı. Bugün bu konudaki taleplerimizi, beklentilerimizi
Nikos ve heyetine de aktarma imkanımız oldu. Özellikle gerek Yunanistan’la,
gerekse Avrupa ülkeleriyle ticaretimizin kesintisiz bir şekilde pandemiye
rağmen devam etmesi bakımından karayolu taşımacılığı önem arz ediyor.
Tabii terörle mücadele konusunu da bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde
de, bugün kendi aramızda da samimi bir şekilde ele aldığımızı söylemek
isterim. Ve özellikle FETÖ, PKK, PYD, DHKP-C gibi terör örgütleriyle
mücadelemizde elbette daha etkin bir işbirliği görmek arzumuzdur. Yine yasa
dışı göç konusu hem Türkiye’yi, hem Yunanistan’ı, hem de Avrupa’yı
ilgilendiren bir sorun. Öyle görünüyor ki bu sorun önümüzdeki yıllarda da
devam edecek. Avrupa Birliği’yle bir 18 Mart mutabakatımız vardı, bu
mutabakatın güncellenmesi konusunda Avrupa Birliği’yle görüşüyoruz ve bu
mutabakatın güncellenmesi göç alanında Yunanistan’la da daha iyi bir
işbirliği imkanı sağlayacaktır ve biz bu konuda bu insani bir konu rekabet
değil iyi bir işbirliği alanı olması gerektiğine inanıyoruz göç konusunun.
Yine ikili konuları değerlendirirken tabii ki hem Türkiye’de, hem de
Yunanistan’da azınlıklarımız var. Ve Batı Trakya Türk azınlığı ile
Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımızın yaşadığı sorunları da bugün
görüşmemizde gündeme getirdik, gündem maddemizdi. Biz Türkiye olarak
gerçekten özellikle AK Parti iktidara geldiği günden bu yana Rum
vatandaşlarımızın sorunları konusunda azınlıkla, belki dün Patrik
Bartholomeos da bunu sizlere söylemiştir, diyalog içinde pek çok olumlu
uygulamayı hayata geçirdik. Elbette aynı yapıcı yaklaşımı Batı Trakya
Türkleri dahil oradaki soydaşlarımız için de bizim de beklememiz gayet
doğaldır, beklenti içinde olmamız. Ve her iki ülke içindeki azınlıkların
huzur ve refah içinde olması bizlerin de yararınadır ve ilişkilerimize
tabii ki olumlu yansımaları olacaktır.
Yunanistan’daki kültürel mirasımızın korunmasına büyük önem veriyoruz ve
Osmanlı eserlerinin restorasyonunda da aynı şekilde Türkiye olarak desteğe
hazırız. Bugün Nikos Dendias yaptığımız görüşmelerde çok sayıda eserin
restorasyonu konusunda adımlar attığını ve ciddi bir Kültür Bakanlığının
çalışmasının olduğunu söyledi. Bizde de tabii Rum Ortodoks eserleri var. Bu
eserlerin, iki taraf da eserlerin restorasyonu konusunda Türkiye-Yunanistan
olarak işbirliği yapabiliriz, uzmanlarımız bir araya gelebilir.
Biz sonuçta ön koşulsuz olarak bu diyaloğu sürdürmek istiyoruz ve
ilişkilerimizi her alanda Yunanistan’la iki komşu olarak müttefik olarak
geliştirmek istiyoruz ve bugün önümüzdeki süreçte ilişkilerimizi
geliştirmek için neler yapabileceğimizi de yine Nikos Dendias ve
heyetlerimizle görüştük. Karşılıklı ziyaretler, bizim bundan sonraki
karşılıklı ziyaretlerimizden sonra liderlerimizin de bir araya gelmesini
arzu ediyoruz ve bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın da son derece olumlu
olduğunu bizzat Nikos Dendias Cumhurbaşkanımızın kabulünde görmüş oldu.
Sonuçta diyalog kanallarının sürekli olarak açık tutulması, aynı şekilde
ilişkilerimizi daha ileriye götürme bakımından ve var olan aramızdaki
anlaşmazlıkların çatışma ve gerginlik yoluyla değil, diyalog yoluyla
çözülmesi ya da çözüm için çalışması bakımından bu ziyareti ve
başlattığımız diyalogu önemli buluyorum ve bunu devam ettirmek istiyoruz.
Sayın Dendias’a hem Dendias diyorum, hem Nikos diyorum, çünkü uzun
yıllardır şahsi arkadaşım, dostum, 2003 yılından bu yana bir dostluğumuz
var, Avrupa Parlamenter Meclisi üyeliğinden bu yana ve benim oradaki
Başkanlığım dönemimde de çalışmalarımızda da, benim Başkanlık
çalışmalarımda da kendisinin de çok desteğini gördüm, bunları da unutmam
mümkün değil. Dolayısıyla hem komşu ve müttefik Yunanistan’ının Dışişleri
Bakanını, hem de şahsi olarak dostum Nikos’u ülkemizde ağırlamaktan
mutluluk duyuyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.
YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Sevgili Bakan sevgili dostum
Mevlüt, öncelikle Başkan Sayın Erdoğan’a ve tabi ki eski dostum sana
teşekkür etmek istiyorum. Senin de belirttiğin gibi uzun yıllar önce biz
tanıştık ve dost olduk.
Ayrıca bu akşam beni iftar yemeğine davet ederek de beni onurlandırma
vesilesiyle de teşekkür etmek istiyorum. Bu vesileyle Sayın Başbakanımızın
bütün Müslüman aleminin Ramazan ayını kutladığı mesajını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Miçotakis Hükümeti din özgürlüğüne özel bir önem atfetmekte ki
bu durum bizim ülkemiz anayasasında da yer alıyor. Bizzat Sayın Başbakanın
kendisi Atina’da bir cami açılması konusunu taahhüt etti ve bu taahhüt
geçtiğimiz Kasım ayında artık pratiğe dönüştü.
Bugün gerçekleştirmiş olduğumuz görüşmelerle ilgili olarak bu görüşmelerin
açık ve samimi bir ortamda gerçeklediğini söyleyebilirim, son derece
verimli bir görüşmeydi. Ve samimiyetle şunu ifade etmek isterim ki,
yakınlaşma olan bütün konularda ve uzlaşamadığımız bütün konuları masaya
yatırma fırsatı bulduk görüşmelerimiz çerçevesinde. İki ülke arasında
iletişim kanallarının açık tutulması gerekli.
Öncelikli hedefimiz, uluslararası hukuk temelinde barış içinde var olmayı
tesis etmemiz gerekiyor. Aynı şekilde ülkelerimizin yaklaşık 70 yıl önce
üye oldukları NATO ve BM şartının temel kuralları çerçevesinde de bunu
sürdürmeliyiz. Tabii aynı şekilde Yunanistan’ın 40 yıl önce üye olduğu
Avrupa Birliği ilkeleri çerçevesinde de birlikte yaşamayı sürdürmeliyiz.
Türkiye de defaatle Avrupa Birliği’ne üyeliğinin stratejik hedef olduğunu
söyledi. Bu çerçevede istikşafi görüşmelerin, Türkiye’yle Yunanistan
arasında istikşafi görüşmelerin başlamasını, yine iki ülke dışişleri
bakanları arasındaki siyasi görüşmelerin başlamasını memnuniyetle
karşılıyorum. Aynı şekilde yapılacak güven artırıcı önemler ile ilgili
görüşmeleri de memnuniyetle karşılıyorum.
Bugün birçok ikili konuya değindik ve sevgili dostum Mevlüt’le mutabık
kaldık ki iki ülke arasındaki işbirliğini çeşitli alanlarda
geliştirebiliriz. Öncelikle ekonomi alanında bugün yakın çalışma arkadaşım
Sayın Bakan Yardımcısı burada bu ziyarette bulunması bazı somut işbirliği
önerilerinin incelenmesini hedeflemekte. Ve bu çerçevede ümit ediyoruz ki,
geçmiş yıllarda var olan ekonomik işbirliğimizin daha da ileriye
götürülmesi.
Biz inanıyoruz ki, Türkiye’yle birlikte bir pozitif gündem oluşturabiliriz
ekonomik alanda ve ilişkilerimizi bu şekilde ilerletebiliriz. Aramızdaki
ekonomik işbirliğini de geliştirerek Türk-Yunanistan ilişkilerindeki mevcut
havayı, mevcut ortamı iyi yönde değiştirebiliriz ve son 20 aydır devam bu
olumsuz havayı ortadan kaldırabiliriz diye düşünüyoruz. Yine pandeminin
sonunda iki ülke halkları arasındaki iletişimi de yeniden tesis edebiliriz.
Öncelikle ortamı dinamitleyen kışkırtıcı söylem ve eylemlerden uzak
durmamız gerekiyor. İlişkileri geliştirmemizin önündeki ön koşul budur.
Belirtmek isterim ki, son dönemde ihlal eylemleri dramatik şekilde arttılar
ve bu eylemler güven ortam oluşturulmasının önünde bir engel teşkil
etmekte.
Ben dün İstanbul’da, Ekümenik Patrikle görüşme fırsatı buldum ve bu görüşme
sırasında Türkiye’deki Yunan azınlığın sorunlarını dinleme fırsatı buldum.
Burada şunu belirtmek istiyorum: Yunanistan’da Müslüman azınlık var. Lozan
Anlaşmasına göre buradaki azınlık Müslüman. Ayrıca yapmış olduğumuz
görüşmelerde yalan haber, kışkırtıcı söylemlerden uzak durulması çağrısında
bulundum, çünkü bu tip söylemler ve bu tip eylemler bizim iki ülke
arasındaki ilişkilerimizin gelişmesi önünde bir engel teşkil etmekte. Bugün
Mevlüt’le birlikte birçok bölgesel konuyu da ele aldık, bunların başında da
tabi ki Kıbrıs konusu var. Önümüzdeki iki hafta sonra Birleşmiş Milletler
Cenevre’de beşli bir zirve düzenleyecek. Biz ümit ediyoruz ki bu zirveye,
bu konferansa bütün tarafların iyi niyetle gelmesi ve bu şekilde Kıbrıs
sorununun çözümü konusunda görüşmelerin tekrar başlaması.
Sizin de bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına
dayanan ve Avrupa müktesebatına uygun bir ülke hariç uluslararası toplum
tarafından kabul edilen yegane çözüm iki taraflı, iki toplumlu federal bir
federasyon çözümüdür. Yine Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliği ve egemenlik
haklarını ihlal eden eylem ve davranışlardan vazgeçilmesi gerekir. Ayrıca
Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerini de ele aldık görüşmemiz çerçevesinde.
Bir kere daha ifade etmek isterim ki, Yunanistan Türkiye’nin Avrupa Birliği
üyeliğini destekliyor, eğer Türkiye bunu isterse. Çünkü biz inanıyoruz ki,
komşu ülkeler olarak her iki taraf da Avrupa Birliğine üye olmuş, Avrupa
ailesinin bir parçası olmuş Türkiye’den çok fazla şey kazanabiliriz. Biz
buna inanıyoruz, ancak buna karar verecek değiliz. Türk halkının büyük bir
çoğunluğu ülkesinin Avrupa Birliğine girmesini destekliyor, girmesinden
yana. Bu yüzden Avrupa Konseyinde de belirtildiği gibi önemli vize
serbestisi gibi önemli konuları ele almaya hazırız. Biz bu konuyla ilgili
olarak her zaman yapıcı bir tavır takındık vize serbestisi konusuyla ilgili
olarak. Ancak bütün aday ülkeler için geçerli olduğu gibi ihlal edilemez
bir kural var. Avrupa müktesebatı da dahil Avrupa Birliği ilke ve
değerlerine saygı duymak gerekir. Bu da bütün üye ülkelerin egemenlik,
toprak bütünlüğü ve hükümranlık haklarına saygı göstermekten geçer. Bu
çerçevede Avrupa Birliği ikili bir yaklaşım benimsedi. Önlem alma ihtimali
her zaman Konseyin masasında bulunuyor. Eğer Türkiye bizim egemenlik ve
hükümranlık haklarımızı ihlal etmeye devam ederse, bunu tekrarlarsa o zaman
tabii ki masa üzerinde olan önlemler gündeme gelecektir ve biz tabii böyle
bir şeyin olmamasını ümit ediyoruz bütün kalbimizle.
Ben başka bir konuya değinmek istiyorum ki bu konu hem bizim ikili
ilişkilerimize, hem de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini etkileyen bir
konu. Yunanistan UNCLOS ve uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkı
kullanması çerçevesinde savaş tehdidiyle karşı karşıya. Bu tabi ki ne iyi
komşuluk ilişkileriyle bağdaşmakta, ne de Avrupa Birliği Sözleşmesi ya da
uluslararası hukuk ile bağdaşmakta. Türkiye Birleşmiş Milletler
Uluslararası Deniz Hukukuyla ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini kabul
etmiyor. Ancak bu sözleşme Avrupa Birliği tarafından onaylandığı için,
artık Avrupa müktesebatının da bir parçasını teşkil etmekte.
Yine Türkiye’yle Libya arasında imzalanan muhtırayla ilgili olarak bu
muhtıra Avrupa Konseyi tarafından kınandı bildiğiniz gibi, zira bu muhtıra
üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal etmekte ve uluslararası hukuka
uygun değil. Göçmen ve mülteci konusuyla ilgili olarak ise bunun Avrupa’yla
Türkiye arasında bir konu olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye’nin bu
konuyla ilgili olarak sorumlulukları Avrupa Birliği’yle Türkiye arasında
2016 yılında imzalanan anlaşmadan kaynaklanmakta.
Mevlüt’le görüşmemizde yeni bir anlaşma imzalanmasından bahsettik, ancak
yeni bir anlaşmada imzalansa, hangi anlaşma imzalanırsa imzalansın bunun
başarılı olması için, uygulanabilmesi için gerekli eylemlerin yapılması
gerekebilir ve bunun uygulanması için irade gereklidir.
Bu son dönemde mülteci konusunun Türkiye tarafından kullanılması konusunu
da gündeme getirdim. Yine Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararının
değiştirilmesi konusundaki beklentimizi dile getirdim. Aynı şekilde Kariye
manastırının camiye dönüştürülme kararının da değiştirilmesi yönündeki
beklentimizi ilettim.
Böyle sevgili Mevlüt, sözlerimi bölgesel meydan okumalara kısaca değinerek
bitirmek istiyorum. Biraz sonra yemekte de görüşeceğimiz gibi her iki ülke,
hem Türkiye, hem Yunanistan uluslararası hukuk temelinde ve Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde toprak bütünlüğünü ve
egemenliğini ve bağımsızlığını koruyarak bu sorunun çözümünden yana.
Türkiye ve Yunanistan çok iç içe geçmiş problemlerin yaşandığı bir
coğrafyada ortak kaderi paylaşmakta hem Balkanlar’da, hem Ortadoğu’da ya da
Kafkasya’da. Her iki ülkenin, hem Yunanistan’ın, hem Türkiye’nin ortak
çıkarına da bizim işbirliği yapmamız.
Miçotakis Hükümetinin görüşü bu şekildedir ve ben bu görüşü bugün Ankara’da
ifade etme fırsatı buldum. Ümidimiz, ilişkilerimizin daha da ileriye
gitmesi yönünde. Ben gerçeği göz ardı etmiyorum, sadece bu bizim
beklentimiz. Bugün bir adım attık ve bunun halklarımızın menfaatine bir
adım olduğunu düşünüyoruz.
Bugün bu mecradan sevgili dostum Sayın Mevlüt’ü Atina’ya davet ediyorum
karşılıklı olarak belirleyeceğimiz bir tarihte. Biz yapacağımız görüşmeler
çerçevesinde daha sonra Başkan Erdoğan ve Miçotakis arasında da bir
görüşmeyi planlamayı düşünüyoruz. Sözlerimi tamamlarken bir kere daha
göstermiş olduğunuz misafirperverlik için teşekkür ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Nikos Dendias’a öncelikle
bir kere daha teşekkür ediyorum. Ben konuşmamda Yunanistan’ı itham edici
bir söylem içinde bulunmadım. Ama bu ilk görüşmenin biz daha pozitif bir
atmosferde devam etmesini arzu ediyorduk. Fakat Nikos Dendias yaptığı
konuşmada maalesef ülkeme yönelik son derece kabul edilemez ithamlarda
bulundu.
Öncelikle Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini
söyledi, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti kendi
haklarını özellikle Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs Türk haklarını korumaya
muktedirdir ve attığımız adımlar da haklarımızı korumaya yöneliktir. Biz bu
konularda görüş ayrılığımız var ve bundan sonra bu konuları kendi aramızda
görüşme konusunda mutabık kaldığımız halde buraya gelip Türkiye’yi
suçlarsanız ben de bunların cevabını vermek durumunda kalırım.
Ayrıca, Türkiye’de biz Rum Ortodoks azınlığı Rum Ortodoks olarak kabul
ediyoruz. Ama siz ben Türküm diyen Türklere; yok sen Türk değilsin, sadece
Müslümansın demeniz de ne insanidir, ne de uluslararası hukuka uygundur.
İnsani olarak yaklaşımlarınız farklı olabilir, ama bu konuda üç tane, bize
hep demokrasi dersi, hukuk dersi vermeye çalışıyorsunuz, üç tane insan
hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var ve siz bunların Türk
ismini kullanmasına müsaade etmiyorsunuz Türk azınlığa. Sonuçta bunlar
sadece Müslümandır, peki bunlar Rum Müslümanlar mı? Bunlar kendisi ben
Türküm diyorsa Türk’tür ve bunu da böyle kabul etmek durumundasınız.
Geçmişte de Türkiye’de böyle bazı sorunlar oldu, işte Kürtlere işte sen
Kürt değilsin, sen sadece Türk’sün gibi oldu, ama geçmişte kaldı bunlar.
Bugün herkes Türkiye’de ne olduğunu rahatlıkla ifade edebiliyor.
Diğer taraftan anlaşmalar konusunda biz farklı düşünebiliriz, yani
Libya’yla olan anlaşmalar tabii ki aynı düşünmüyoruz. Fakat Avrupa Birliği
Komisyonunun bunu kınaması bir şey ifade etmez ki, Avrupa Adalet Divanı
Avrupa Birliği’nin kendi yargı mekanizmasıdır, Avrupa Birliği’nin deniz
yetki alanlarıyla ilgili bir rolü, yetkisi yoktur demiştir. Hal buyken
Avrupa Birliği Komisyonunun ne dediği bizim işin doğrusu umurumuzda değil.
Göç konusunu biz hiçbir zaman ne Avrupa Birliği’ne, ne Yunanistan’a karşı
kullanmadık. Biz göç konusunda insani davrandık ve Göç Mutabakatını
harfiyen uyguladık, ama Avrupa Birliği bunu uygulamadı. Biz içeride bunları
konuştuk, sizin dört yılda 80 bin insanı geriye ittiğinizi ve bazı hatta
Türkiye üzerinden gitmeyenleri de nasıl denize attığınızı da anlattık, ama
biz bunları basın önünde konuşmadık. Ama buraya çıkıyorsunuz basının
önünde, tabii ülkenize mesaj vermek için Türkiye’yi suçlamaya
kalkıyorsunuz. Ben bunları kabul etmem mümkün değil. Biz sadece dostane bir
şekilde basın toplantısı dahil tüm konuları samimi bir şekilde burada
konuşmaya çalıştık, konuştuk ve olumlu mesajlar verdik.
Yine tüm bunlara rağmen Türkiye olarak biz üçüncü taraflar yerine iki ülke
olarak tüm meseleleri konuşmaya ve bundan sonra uluslararası hukuk sistemi
çerçevesinde, samimi bir diyalog çerçevesinde bu konularda görüş
ayrılıklarımızı azaltmaya ve işbirliğimiz güçlendirmeye hazırız. Ama böyle
basının önünde benim ülkemi ve milletimi ağır bir şekilde itham ederseniz,
bunun da cevabını vermek durumundayız. Teşekkür ediyorum.
YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Teşekkürler sevgili Mevlüt, bana
da cevap verme fırsatı tanıdığın için. Tahmin ettiğim kadarıyla senin
meslektaşların, çalışma arkadaşların kraldan daha fazla kral. Tabii bunun
böyle olmamasını isterdim, ama ancak gerçek bu.
Şimdi Yunanistan’ın Akdeniz’deki görüşleri malum, siz bunları ilk defa
duymuyorsunuz ve ben bugün Ankara’ya gelerek bunları söylememem mi
gerekiyordu? Sanki Doğu Akdeniz’de hiçbir şey olmuyormuş gibi davranamam.
Yunanistan’ın görüşleri gayet açık. Türkiye hem Ege’de, hem Doğu Akdeniz’de
uluslararası deniz hukukuna aykırı davranıyor, ihlallerde bulunuyor. Aynı
şekilde Yunanistan toprakları üzerinde 400’den fazla uçuş gerçekleştirerek
bizim toprak bütünlüğümüzü ihlal etmekte. Ben deniz kısmından
bahsetmiyorum, Yunanistan kara parçasından bahsediyorum.
Azınlıklar konusuyla ilgili olarak Müslüman azınlığı, bunu Lozan Anlaşması
söylüyor, biz söylemiyoruz. Bildiğim kadarıyla Lozan Anlaşmasına Türkiye de
imza koydu. Bu Türkiye’nin hoşuna gidebilir veya gitmeyebilir, Lozan
Anlaşması bugün yürürlükte ve yürürlükte olmaya devam ediyor.
UNCLOS’la ilgili olarak, UNCLOS Avrupa Birliği müktesebatının bir parçası,
çünkü Avrupa Birliği tarafından onaylandı. Sadece ülkeler değil bizzat
Avrupa Birliği tarafından onaylandı. Eğer Türkiye Avrupa Birliği’nin üyesi
olmak istiyorsa, o zaman UNCLOS Anlaşmasını da kabul edecek.
Göç konusuyla ilgili olarak samimiyetle şunu söylemek istiyorum ki; Şubat
ve Mart ayında yaşanan olaylardan sonra Türkiye Yunanistan’dan şikayet
etmemeliydi. Biz yeni bir sayfa açmak istiyoruz, ancak açacağımız bu yeni
sayfa her tarafın yaptığı yanlışları ve doğruları tespit etmekle başlamalı
ve buradaki davranışın doğru olmadığını düşünüyorum.
Şunu açık ve net ifade etmek isterim ki; Yunanistan pozitif bir gündeme
doğru ilerlemek istiyor Türkiye’yle. Ancak bu bizim Yunan dış politikasının
geçerli görüşlerinin ve tezlerinin değişeceği anlamına gelmiyor.
Ve müsaadenle şunu söylemek isterim ki; Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu
üçüncü taraf değil. Biz Yunanistan olarak Avrupa Birliği üyesi bir ülkeyiz,
dolayısıyla Avrupa Komisyonunun bir parçasıyız, üçüncü bir taraf olarak
niteleyemeyiz Avrupa Komisyonunu. Biz bu Komisyonda burada yer alan
ülkelerle aynı değerleri, aynı ortak geleceği paylaşıyoruz, insan
haklarının korunması konusunda aynı değerleri paylaşıyoruz.
Yunanistan, Avrupa Birliği’ne üye olduğu için son derece gururlu ve Avrupa
müktesebatının bir parçası olduğu için de son derece gururlu. Cevap verme
fırsatı verdiğin için sana bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Biz
tabii ki üzerinde anlaşamadığımız konularda ısrar edersek o zaman herhangi
bir yere varmamız çok da mümkün olmaz.
DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Elbette
Türkiye özgür bir ülke, herkes düşüncesini söyleyebilir. Ama ben bir kere
daha söylemek istiyorum; Türkiye Doğu Akdeniz’de kendi belirlediği ve BM’ye
kaydettirdiği kıta sahanlığı içinde faaliyetlerini sürdürmüştür ve bugüne
kadar Türkiye’yi dışlayan, Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayan
adımlara karşı ne yapabileceğini de göstermiştir. Ama biz ona rağmen hakça
paylaşımdan bahsediyoruz. Uluslararası hukuktan bahsediyoruz, hakça
paylaşımdan bahsediyoruz.
Tabii siz kendinize göre yorumlayabilirsiniz, ama Lozan Anlaşması ve diğer
anlaşmalarda da, mesela silahsızlandırılmış adaların statüsü de var,
bunları da ihmal ediyorsunuz.
Diğer taraftan, uluslararası hukuktan bahsediyorsunuz, Uluslararası Adalet
Divanı’nın güya yargı yetki hakkını tanıyorsunuz, ama 3 alanda, kıta
sahanlığı konusunda, aynı şekilde Ege konularında, hava sahası konusunda ve
de adaların silahsızlandırılmış statüsüyle ilgili konuları da hariç
tutmuşsunuz, yani mahkemenin yetkisini bu anlamda tanımıyorsunuz, tam da
bizim çözmemiz gereken konular. Yani burada karşılıklı suçlamalara
girdiğimiz zaman birbirimize anlatacağımız çok şey var.
Ama ben ikili derken şunu kastettim: Burada iki ülke arasında sorunlar,
bunları çözmek için istikşafi görüşmeler mekanizması başlatılmış mı? Evet,
başlatılmış. Bunları tekrar bu yöntemle çözmeye karar verdik mi? Verdik.
Bugün bu amaçla buraya geldik mi? Geldik. Ha bu gerginliği, tartışmayı siz
sürdürmek istiyorsanız sürdürebilirsiniz, biz de bunu sürdürürüz. Burada
Avrupa Birliği’ni yok saydığımız değil veya uluslararası sistemi yok
saydığımızdan değil. Ama ben şunu söylemeye çalıştım: Burada ikili bir
şekilde bu konuları çözebiliriz, ama yaşanan süreçte medet umduğunuz Avrupa
Birliği’nin ve diğer ülkelerin hangi amaçla bunu yaptıklarını da biliyoruz,
yani size herhangi bir faydası sağlayamayacağını da görmüş oldunuz,
göstermiş olduk. O anlamda biz ikili düzeyde bundan sonra beraber bunu
görüşmeye devam edecek miyiz, böyle kavga etmeye devam edecek miyiz; bir
karar vermeniz lazım. Biz de Türkiye olarak pozisyonumuzu söylediğimiz
halde sizin pozisyonunuza göre politika belirleriz. Ama bizim arzumuz, iki
komşu ülke olarak tüm bu meseleleri diyalogları açık tutarak görüşmek ve
devam etmek. Tabi tüm meseleleri bu görüşmelerle çözemeyeceğimiz de aşikar,
görüş ayrılıklarımız keskin, ama buna rağmen bu diyalogun devam etmesi de
önemli. Çok teşekkür ediyorum.
Böyle giderse iftar yemeğini de kaçıracağız, ben memnuniyetle sürdürmek
isterim, cevap vermemek için demiyorum bunu, ama son sözü yine konuk olarak
size verelim. Buyurun.
YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Bir-iki dakikada hemen cevap
vermeye çalışacağım. Sadece şunu söylemek istiyorum: Biz gerçekten pozitif
bir gündem oluşturmaya çalışıyoruz, ancak pozitif gündem diğer tarafın da
görüşlerini içermekte. İki konuya değindin, adaların
silahsızlandırılmasından bahsettin. Neden bu askerler adalarda bulunmakta?
Çünkü burada bir tehdit söz konusu. Bugün adaların karşı tarafından
herhangi bir tehdit olmadığını söyleyebilecek birileri var mı? Yoksa o
zaman sorun yok. 6 ve 12 mil konusu, eğer yanlış hatırlamıyorsam 1930’lu
yıllarda başladı bu 6-12 mil konusu ve Türkiye 50 yıldır buna itiraz
ediyor.
Sizinle hem fikirim, çözüm bulmak durumundayız, pozitif bir gündem
oluşturmak zorundayız. Ancak samimiyetle şunu söylemek istiyorum Türk
tarafına: Bunu sadece karşı tarafın, bizim tarafımızın ve Avrupa
Birliği’nin işleyiş şeklini anladığınız zaman böyle bir durum mümkün
olacak, pozitif bir gündem oluşturmamız mümkün olacak, aksi takdirde bunu
başarmamız pek mümkün olmayacaktır.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sadece karşılıklı anlayış ve düşünce
olursa bunu başarabiliriz, tek taraflı dayatmalarla olmaz, sadece
karşılıklı anlayış. Avrupa Birliği’nden çekinen bir ülke değiliz biz,
karşılıklı anlayış ve yaklaşım olursa bu meseleleri çözeriz, tek taraflı
dayatmayla olmaz.
Ve tekrar söylüyorum, çözersek yine iki komşu olarak biz çözeriz,
başkalarının bir faydası olmaz. Başkaları ancak silah satar, başka amaçlar
güder, ama biz meselelerimizi çözebiliriz.