Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Nikos Dendias ile Ortak Basın Toplantısı, 15 Nisan 2021, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün Yunanistan Dışişleri Bakanı mevkidaşım Nikos Dendias’ı Ankara’da bu ilk ziyaretinde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum ve ziyaretleri için çok teşekkür ediyorum.

Bu ziyareti dün için planlamıştık, sizlerin de takip ettiği gibi dün NATO toplantıları gerçekleştirildi özellikle Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesi vesilesiyle. Dolayısıyla bugün gerçekleştirme konusunda gösterdiği anlayış ve esneklik için de Nikos’a çok teşekkür ediyorum.

Özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında diyalog kanallarının tekrar canlandırılmasını çok olumlu buluyoruz, bu anlamda da bu ziyaretin anlamı büyük.

Bildiğiniz gibi İstanbul’da beş yıl aradan sonra gerçekleştirilen o günkü adıyla istikşafi-istişari görüşmelerin ardından Atina’da da hem 62. istişari, hem de iki bakanlık arasında siyasi istişareler toplantılarını gerçekleştirdik. Bu toplantıların son derece pozitif bir atmosferde samimi bir şekilde gerçekleştirilmesinden büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu anlamda ekiplerimize de çok teşekkür ediyorum.

Sorunların tabii iki komşu ve müttefik arasında yapıcı diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz. Sorunlara üçüncü taraflar üzerinden çözüm aramak doğru bir yaklaşım değildir. Oldu-bitti’ler ve provokatif söylemlerden de tabii ki uzak durulmalıdır; bugün bunları enine boyuna değerlendirme imkanımız oldu.

Bugünkü görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele aldık, biraz sonra bunlara biraz detaylı değinebiliriz. Ama onun dışında bugün Ege ve Doğu Akdeniz bağlamındaki sorunlarımızı da kapsamlı, samimi bir şekilde değerlendirdik.

Evet, Ege’de görüş ayrılıklarımız var. Bunları geçmişte istikşafi görüşmelerde ele alıyorduk, sürecin bu anlamda da yeniden başlaması önemli. Doğu Akdeniz bağlamında ise Türkiye olarak biz her zaman hakça paylaşımdan yana olduk ve o nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği’ne Doğu Akdeniz konulu çok taraflı bir konferans düzenleme teklifinde bulundu. Bununla ilgili detaylı tekliflerimizi, önerilerimizi AB tarafına ilettik, şimdi Avrupa Birliği’nden cevap bekliyoruz.

Ay sonunda bildiğiniz gibi Cenevre’de Kıbrıs konulu gayri resmi 5+Birleşmiş Milletler toplantısı gerçekleşecek. Bu Türkiye olarak bizim teklifimizdi Crans-Montana’dan sonra ortak bir zeminin olup olmadığını anlamak için, her tarafın her tarafın, Kıbrıs’ta iki tarafın ve garantör ülkelerinin de bu konulardaki pozisyonlarını öğrenmek için önceden gayri resmi bir şekilde bir araya gelmemizi teklif etmiştik. Ve bugün Nikos’la da ay sonunda Cenevre’de buluşmak üzere de teyitleştik. Tabii herkesin bu toplantıya açık fikirlerle gelmesi, bundan sonraki sürecin de sağlıklı işlemesi bakımından önemli.

Biraz önce ilişkilerimizin her boyutunu değerlendirdik demiştim. Tabii ticari ve ekonomik ilişkilerimize iki komşu ülke olarak önem veriyoruz ve bu anlamda ilişkilerimizin gelişmesi için de birlikte çalışmaya devam edeceğiz, atılabilecek adımları bugün ele aldık.

Yine uçak seferlerin başlamasını önemli buluyoruz. Ama aynı zamanda sınır kapılarının da açılması, ticaret ve turizm alanında işbirliğinin geliştirilmesi bakımından önemlidir. Son zamanlarda tır şoförlerimizin vize konusunda yaşadığı bazı sorunlar vardı. Dernekler ve Ticaret Bakanlığımız bize bunları aktarmıştı. Bugün bu konudaki taleplerimizi, beklentilerimizi Nikos ve heyetine de aktarma imkanımız oldu. Özellikle gerek Yunanistan’la, gerekse Avrupa ülkeleriyle ticaretimizin kesintisiz bir şekilde pandemiye rağmen devam etmesi bakımından karayolu taşımacılığı önem arz ediyor.

Tabii terörle mücadele konusunu da bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde de, bugün kendi aramızda da samimi bir şekilde ele aldığımızı söylemek isterim. Ve özellikle FETÖ, PKK, PYD, DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelemizde elbette daha etkin bir işbirliği görmek arzumuzdur. Yine yasa dışı göç konusu hem Türkiye’yi, hem Yunanistan’ı, hem de Avrupa’yı ilgilendiren bir sorun. Öyle görünüyor ki bu sorun önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Avrupa Birliği’yle bir 18 Mart mutabakatımız vardı, bu mutabakatın güncellenmesi konusunda Avrupa Birliği’yle görüşüyoruz ve bu mutabakatın güncellenmesi göç alanında Yunanistan’la da daha iyi bir işbirliği imkanı sağlayacaktır ve biz bu konuda bu insani bir konu rekabet değil iyi bir işbirliği alanı olması gerektiğine inanıyoruz göç konusunun.

Yine ikili konuları değerlendirirken tabii ki hem Türkiye’de, hem de Yunanistan’da azınlıklarımız var. Ve Batı Trakya Türk azınlığı ile Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımızın yaşadığı sorunları da bugün görüşmemizde gündeme getirdik, gündem maddemizdi. Biz Türkiye olarak gerçekten özellikle AK Parti iktidara geldiği günden bu yana Rum vatandaşlarımızın sorunları konusunda azınlıkla, belki dün Patrik Bartholomeos da bunu sizlere söylemiştir, diyalog içinde pek çok olumlu uygulamayı hayata geçirdik. Elbette aynı yapıcı yaklaşımı Batı Trakya Türkleri dahil oradaki soydaşlarımız için de bizim de beklememiz gayet doğaldır, beklenti içinde olmamız. Ve her iki ülke içindeki azınlıkların huzur ve refah içinde olması bizlerin de yararınadır ve ilişkilerimize tabii ki olumlu yansımaları olacaktır.

Yunanistan’daki kültürel mirasımızın korunmasına büyük önem veriyoruz ve Osmanlı eserlerinin restorasyonunda da aynı şekilde Türkiye olarak desteğe hazırız. Bugün Nikos Dendias yaptığımız görüşmelerde çok sayıda eserin restorasyonu konusunda adımlar attığını ve ciddi bir Kültür Bakanlığının çalışmasının olduğunu söyledi. Bizde de tabii Rum Ortodoks eserleri var. Bu eserlerin, iki taraf da eserlerin restorasyonu konusunda Türkiye-Yunanistan olarak işbirliği yapabiliriz, uzmanlarımız bir araya gelebilir.

Biz sonuçta ön koşulsuz olarak bu diyaloğu sürdürmek istiyoruz ve ilişkilerimizi her alanda Yunanistan’la iki komşu olarak müttefik olarak geliştirmek istiyoruz ve bugün önümüzdeki süreçte ilişkilerimizi geliştirmek için neler yapabileceğimizi de yine Nikos Dendias ve heyetlerimizle görüştük. Karşılıklı ziyaretler, bizim bundan sonraki karşılıklı ziyaretlerimizden sonra liderlerimizin de bir araya gelmesini arzu ediyoruz ve bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın da son derece olumlu olduğunu bizzat Nikos Dendias Cumhurbaşkanımızın kabulünde görmüş oldu.

Sonuçta diyalog kanallarının sürekli olarak açık tutulması, aynı şekilde ilişkilerimizi daha ileriye götürme bakımından ve var olan aramızdaki anlaşmazlıkların çatışma ve gerginlik yoluyla değil, diyalog yoluyla çözülmesi ya da çözüm için çalışması bakımından bu ziyareti ve başlattığımız diyalogu önemli buluyorum ve bunu devam ettirmek istiyoruz.

Sayın Dendias’a hem Dendias diyorum, hem Nikos diyorum, çünkü uzun yıllardır şahsi arkadaşım, dostum, 2003 yılından bu yana bir dostluğumuz var, Avrupa Parlamenter Meclisi üyeliğinden bu yana ve benim oradaki Başkanlığım dönemimde de çalışmalarımızda da, benim Başkanlık çalışmalarımda da kendisinin de çok desteğini gördüm, bunları da unutmam mümkün değil. Dolayısıyla hem komşu ve müttefik Yunanistan’ının Dışişleri Bakanını, hem de şahsi olarak dostum Nikos’u ülkemizde ağırlamaktan mutluluk duyuyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Sevgili Bakan sevgili dostum Mevlüt, öncelikle Başkan Sayın Erdoğan’a ve tabi ki eski dostum sana teşekkür etmek istiyorum. Senin de belirttiğin gibi uzun yıllar önce biz tanıştık ve dost olduk.

Ayrıca bu akşam beni iftar yemeğine davet ederek de beni onurlandırma vesilesiyle de teşekkür etmek istiyorum. Bu vesileyle Sayın Başbakanımızın bütün Müslüman aleminin Ramazan ayını kutladığı mesajını sizlerle paylaşmak istiyorum. Miçotakis Hükümeti din özgürlüğüne özel bir önem atfetmekte ki bu durum bizim ülkemiz anayasasında da yer alıyor. Bizzat Sayın Başbakanın kendisi Atina’da bir cami açılması konusunu taahhüt etti ve bu taahhüt geçtiğimiz Kasım ayında artık pratiğe dönüştü.

Bugün gerçekleştirmiş olduğumuz görüşmelerle ilgili olarak bu görüşmelerin açık ve samimi bir ortamda gerçeklediğini söyleyebilirim, son derece verimli bir görüşmeydi. Ve samimiyetle şunu ifade etmek isterim ki, yakınlaşma olan bütün konularda ve uzlaşamadığımız bütün konuları masaya yatırma fırsatı bulduk görüşmelerimiz çerçevesinde. İki ülke arasında iletişim kanallarının açık tutulması gerekli.

Öncelikli hedefimiz, uluslararası hukuk temelinde barış içinde var olmayı tesis etmemiz gerekiyor. Aynı şekilde ülkelerimizin yaklaşık 70 yıl önce üye oldukları NATO ve BM şartının temel kuralları çerçevesinde de bunu sürdürmeliyiz. Tabii aynı şekilde Yunanistan’ın 40 yıl önce üye olduğu Avrupa Birliği ilkeleri çerçevesinde de birlikte yaşamayı sürdürmeliyiz. Türkiye de defaatle Avrupa Birliği’ne üyeliğinin stratejik hedef olduğunu söyledi. Bu çerçevede istikşafi görüşmelerin, Türkiye’yle Yunanistan arasında istikşafi görüşmelerin başlamasını, yine iki ülke dışişleri bakanları arasındaki siyasi görüşmelerin başlamasını memnuniyetle karşılıyorum. Aynı şekilde yapılacak güven artırıcı önemler ile ilgili görüşmeleri de memnuniyetle karşılıyorum.

Bugün birçok ikili konuya değindik ve sevgili dostum Mevlüt’le mutabık kaldık ki iki ülke arasındaki işbirliğini çeşitli alanlarda geliştirebiliriz. Öncelikle ekonomi alanında bugün yakın çalışma arkadaşım Sayın Bakan Yardımcısı burada bu ziyarette bulunması bazı somut işbirliği önerilerinin incelenmesini hedeflemekte. Ve bu çerçevede ümit ediyoruz ki, geçmiş yıllarda var olan ekonomik işbirliğimizin daha da ileriye götürülmesi.

Biz inanıyoruz ki, Türkiye’yle birlikte bir pozitif gündem oluşturabiliriz ekonomik alanda ve ilişkilerimizi bu şekilde ilerletebiliriz. Aramızdaki ekonomik işbirliğini de geliştirerek Türk-Yunanistan ilişkilerindeki mevcut havayı, mevcut ortamı iyi yönde değiştirebiliriz ve son 20 aydır devam bu olumsuz havayı ortadan kaldırabiliriz diye düşünüyoruz. Yine pandeminin sonunda iki ülke halkları arasındaki iletişimi de yeniden tesis edebiliriz.

Öncelikle ortamı dinamitleyen kışkırtıcı söylem ve eylemlerden uzak durmamız gerekiyor. İlişkileri geliştirmemizin önündeki ön koşul budur. Belirtmek isterim ki, son dönemde ihlal eylemleri dramatik şekilde arttılar ve bu eylemler güven ortam oluşturulmasının önünde bir engel teşkil etmekte.

Ben dün İstanbul’da, Ekümenik Patrikle görüşme fırsatı buldum ve bu görüşme sırasında Türkiye’deki Yunan azınlığın sorunlarını dinleme fırsatı buldum. Burada şunu belirtmek istiyorum: Yunanistan’da Müslüman azınlık var. Lozan Anlaşmasına göre buradaki azınlık Müslüman. Ayrıca yapmış olduğumuz görüşmelerde yalan haber, kışkırtıcı söylemlerden uzak durulması çağrısında bulundum, çünkü bu tip söylemler ve bu tip eylemler bizim iki ülke arasındaki ilişkilerimizin gelişmesi önünde bir engel teşkil etmekte. Bugün Mevlüt’le birlikte birçok bölgesel konuyu da ele aldık, bunların başında da tabi ki Kıbrıs konusu var. Önümüzdeki iki hafta sonra Birleşmiş Milletler Cenevre’de beşli bir zirve düzenleyecek. Biz ümit ediyoruz ki bu zirveye, bu konferansa bütün tarafların iyi niyetle gelmesi ve bu şekilde Kıbrıs sorununun çözümü konusunda görüşmelerin tekrar başlaması.

Sizin de bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına dayanan ve Avrupa müktesebatına uygun bir ülke hariç uluslararası toplum tarafından kabul edilen yegane çözüm iki taraflı, iki toplumlu federal bir federasyon çözümüdür. Yine Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliği ve egemenlik haklarını ihlal eden eylem ve davranışlardan vazgeçilmesi gerekir. Ayrıca Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerini de ele aldık görüşmemiz çerçevesinde. Bir kere daha ifade etmek isterim ki, Yunanistan Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini destekliyor, eğer Türkiye bunu isterse. Çünkü biz inanıyoruz ki, komşu ülkeler olarak her iki taraf da Avrupa Birliğine üye olmuş, Avrupa ailesinin bir parçası olmuş Türkiye’den çok fazla şey kazanabiliriz. Biz buna inanıyoruz, ancak buna karar verecek değiliz. Türk halkının büyük bir çoğunluğu ülkesinin Avrupa Birliğine girmesini destekliyor, girmesinden yana. Bu yüzden Avrupa Konseyinde de belirtildiği gibi önemli vize serbestisi gibi önemli konuları ele almaya hazırız. Biz bu konuyla ilgili olarak her zaman yapıcı bir tavır takındık vize serbestisi konusuyla ilgili olarak. Ancak bütün aday ülkeler için geçerli olduğu gibi ihlal edilemez bir kural var. Avrupa müktesebatı da dahil Avrupa Birliği ilke ve değerlerine saygı duymak gerekir. Bu da bütün üye ülkelerin egemenlik, toprak bütünlüğü ve hükümranlık haklarına saygı göstermekten geçer. Bu çerçevede Avrupa Birliği ikili bir yaklaşım benimsedi. Önlem alma ihtimali her zaman Konseyin masasında bulunuyor. Eğer Türkiye bizim egemenlik ve hükümranlık haklarımızı ihlal etmeye devam ederse, bunu tekrarlarsa o zaman tabii ki masa üzerinde olan önlemler gündeme gelecektir ve biz tabii böyle bir şeyin olmamasını ümit ediyoruz bütün kalbimizle.

Ben başka bir konuya değinmek istiyorum ki bu konu hem bizim ikili ilişkilerimize, hem de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini etkileyen bir konu. Yunanistan UNCLOS ve uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkı kullanması çerçevesinde savaş tehdidiyle karşı karşıya. Bu tabi ki ne iyi komşuluk ilişkileriyle bağdaşmakta, ne de Avrupa Birliği Sözleşmesi ya da uluslararası hukuk ile bağdaşmakta. Türkiye Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Hukukuyla ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini kabul etmiyor. Ancak bu sözleşme Avrupa Birliği tarafından onaylandığı için, artık Avrupa müktesebatının da bir parçasını teşkil etmekte.

Yine Türkiye’yle Libya arasında imzalanan muhtırayla ilgili olarak bu muhtıra Avrupa Konseyi tarafından kınandı bildiğiniz gibi, zira bu muhtıra üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal etmekte ve uluslararası hukuka uygun değil. Göçmen ve mülteci konusuyla ilgili olarak ise bunun Avrupa’yla Türkiye arasında bir konu olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye’nin bu konuyla ilgili olarak sorumlulukları Avrupa Birliği’yle Türkiye arasında 2016 yılında imzalanan anlaşmadan kaynaklanmakta.

Mevlüt’le görüşmemizde yeni bir anlaşma imzalanmasından bahsettik, ancak yeni bir anlaşmada imzalansa, hangi anlaşma imzalanırsa imzalansın bunun başarılı olması için, uygulanabilmesi için gerekli eylemlerin yapılması gerekebilir ve bunun uygulanması için irade gereklidir.

Bu son dönemde mülteci konusunun Türkiye tarafından kullanılması konusunu da gündeme getirdim. Yine Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararının değiştirilmesi konusundaki beklentimizi dile getirdim. Aynı şekilde Kariye manastırının camiye dönüştürülme kararının da değiştirilmesi yönündeki beklentimizi ilettim.

Böyle sevgili Mevlüt, sözlerimi bölgesel meydan okumalara kısaca değinerek bitirmek istiyorum. Biraz sonra yemekte de görüşeceğimiz gibi her iki ülke, hem Türkiye, hem Yunanistan uluslararası hukuk temelinde ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde toprak bütünlüğünü ve egemenliğini ve bağımsızlığını koruyarak bu sorunun çözümünden yana.

Türkiye ve Yunanistan çok iç içe geçmiş problemlerin yaşandığı bir coğrafyada ortak kaderi paylaşmakta hem Balkanlar’da, hem Ortadoğu’da ya da Kafkasya’da. Her iki ülkenin, hem Yunanistan’ın, hem Türkiye’nin ortak çıkarına da bizim işbirliği yapmamız.

Miçotakis Hükümetinin görüşü bu şekildedir ve ben bu görüşü bugün Ankara’da ifade etme fırsatı buldum. Ümidimiz, ilişkilerimizin daha da ileriye gitmesi yönünde. Ben gerçeği göz ardı etmiyorum, sadece bu bizim beklentimiz. Bugün bir adım attık ve bunun halklarımızın menfaatine bir adım olduğunu düşünüyoruz.

Bugün bu mecradan sevgili dostum Sayın Mevlüt’ü Atina’ya davet ediyorum karşılıklı olarak belirleyeceğimiz bir tarihte. Biz yapacağımız görüşmeler çerçevesinde daha sonra Başkan Erdoğan ve Miçotakis arasında da bir görüşmeyi planlamayı düşünüyoruz. Sözlerimi tamamlarken bir kere daha göstermiş olduğunuz misafirperverlik için teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Nikos Dendias’a öncelikle bir kere daha teşekkür ediyorum. Ben konuşmamda Yunanistan’ı itham edici bir söylem içinde bulunmadım. Ama bu ilk görüşmenin biz daha pozitif bir atmosferde devam etmesini arzu ediyorduk. Fakat Nikos Dendias yaptığı konuşmada maalesef ülkeme yönelik son derece kabul edilemez ithamlarda bulundu.

Öncelikle Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini söyledi, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti kendi haklarını özellikle Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs Türk haklarını korumaya muktedirdir ve attığımız adımlar da haklarımızı korumaya yöneliktir. Biz bu konularda görüş ayrılığımız var ve bundan sonra bu konuları kendi aramızda görüşme konusunda mutabık kaldığımız halde buraya gelip Türkiye’yi suçlarsanız ben de bunların cevabını vermek durumunda kalırım.

Ayrıca, Türkiye’de biz Rum Ortodoks azınlığı Rum Ortodoks olarak kabul ediyoruz. Ama siz ben Türküm diyen Türklere; yok sen Türk değilsin, sadece Müslümansın demeniz de ne insanidir, ne de uluslararası hukuka uygundur. İnsani olarak yaklaşımlarınız farklı olabilir, ama bu konuda üç tane, bize hep demokrasi dersi, hukuk dersi vermeye çalışıyorsunuz, üç tane insan hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var ve siz bunların Türk ismini kullanmasına müsaade etmiyorsunuz Türk azınlığa. Sonuçta bunlar sadece Müslümandır, peki bunlar Rum Müslümanlar mı? Bunlar kendisi ben Türküm diyorsa Türk’tür ve bunu da böyle kabul etmek durumundasınız. Geçmişte de Türkiye’de böyle bazı sorunlar oldu, işte Kürtlere işte sen Kürt değilsin, sen sadece Türk’sün gibi oldu, ama geçmişte kaldı bunlar. Bugün herkes Türkiye’de ne olduğunu rahatlıkla ifade edebiliyor.

Diğer taraftan anlaşmalar konusunda biz farklı düşünebiliriz, yani Libya’yla olan anlaşmalar tabii ki aynı düşünmüyoruz. Fakat Avrupa Birliği Komisyonunun bunu kınaması bir şey ifade etmez ki, Avrupa Adalet Divanı Avrupa Birliği’nin kendi yargı mekanizmasıdır, Avrupa Birliği’nin deniz yetki alanlarıyla ilgili bir rolü, yetkisi yoktur demiştir. Hal buyken Avrupa Birliği Komisyonunun ne dediği bizim işin doğrusu umurumuzda değil.

Göç konusunu biz hiçbir zaman ne Avrupa Birliği’ne, ne Yunanistan’a karşı kullanmadık. Biz göç konusunda insani davrandık ve Göç Mutabakatını harfiyen uyguladık, ama Avrupa Birliği bunu uygulamadı. Biz içeride bunları konuştuk, sizin dört yılda 80 bin insanı geriye ittiğinizi ve bazı hatta Türkiye üzerinden gitmeyenleri de nasıl denize attığınızı da anlattık, ama biz bunları basın önünde konuşmadık. Ama buraya çıkıyorsunuz basının önünde, tabii ülkenize mesaj vermek için Türkiye’yi suçlamaya kalkıyorsunuz. Ben bunları kabul etmem mümkün değil. Biz sadece dostane bir şekilde basın toplantısı dahil tüm konuları samimi bir şekilde burada konuşmaya çalıştık, konuştuk ve olumlu mesajlar verdik.

Yine tüm bunlara rağmen Türkiye olarak biz üçüncü taraflar yerine iki ülke olarak tüm meseleleri konuşmaya ve bundan sonra uluslararası hukuk sistemi çerçevesinde, samimi bir diyalog çerçevesinde bu konularda görüş ayrılıklarımızı azaltmaya ve işbirliğimiz güçlendirmeye hazırız. Ama böyle basının önünde benim ülkemi ve milletimi ağır bir şekilde itham ederseniz, bunun da cevabını vermek durumundayız. Teşekkür ediyorum.

YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Teşekkürler sevgili Mevlüt, bana da cevap verme fırsatı tanıdığın için. Tahmin ettiğim kadarıyla senin meslektaşların, çalışma arkadaşların kraldan daha fazla kral. Tabii bunun böyle olmamasını isterdim, ama ancak gerçek bu.

Şimdi Yunanistan’ın Akdeniz’deki görüşleri malum, siz bunları ilk defa duymuyorsunuz ve ben bugün Ankara’ya gelerek bunları söylememem mi gerekiyordu? Sanki Doğu Akdeniz’de hiçbir şey olmuyormuş gibi davranamam. Yunanistan’ın görüşleri gayet açık. Türkiye hem Ege’de, hem Doğu Akdeniz’de uluslararası deniz hukukuna aykırı davranıyor, ihlallerde bulunuyor. Aynı şekilde Yunanistan toprakları üzerinde 400’den fazla uçuş gerçekleştirerek bizim toprak bütünlüğümüzü ihlal etmekte. Ben deniz kısmından bahsetmiyorum, Yunanistan kara parçasından bahsediyorum.

Azınlıklar konusuyla ilgili olarak Müslüman azınlığı, bunu Lozan Anlaşması söylüyor, biz söylemiyoruz. Bildiğim kadarıyla Lozan Anlaşmasına Türkiye de imza koydu. Bu Türkiye’nin hoşuna gidebilir veya gitmeyebilir, Lozan Anlaşması bugün yürürlükte ve yürürlükte olmaya devam ediyor.

UNCLOS’la ilgili olarak, UNCLOS Avrupa Birliği müktesebatının bir parçası, çünkü Avrupa Birliği tarafından onaylandı. Sadece ülkeler değil bizzat Avrupa Birliği tarafından onaylandı. Eğer Türkiye Avrupa Birliği’nin üyesi olmak istiyorsa, o zaman UNCLOS Anlaşmasını da kabul edecek.

Göç konusuyla ilgili olarak samimiyetle şunu söylemek istiyorum ki; Şubat ve Mart ayında yaşanan olaylardan sonra Türkiye Yunanistan’dan şikayet etmemeliydi. Biz yeni bir sayfa açmak istiyoruz, ancak açacağımız bu yeni sayfa her tarafın yaptığı yanlışları ve doğruları tespit etmekle başlamalı ve buradaki davranışın doğru olmadığını düşünüyorum.

Şunu açık ve net ifade etmek isterim ki; Yunanistan pozitif bir gündeme doğru ilerlemek istiyor Türkiye’yle. Ancak bu bizim Yunan dış politikasının geçerli görüşlerinin ve tezlerinin değişeceği anlamına gelmiyor.

Ve müsaadenle şunu söylemek isterim ki; Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu üçüncü taraf değil. Biz Yunanistan olarak Avrupa Birliği üyesi bir ülkeyiz, dolayısıyla Avrupa Komisyonunun bir parçasıyız, üçüncü bir taraf olarak niteleyemeyiz Avrupa Komisyonunu. Biz bu Komisyonda burada yer alan ülkelerle aynı değerleri, aynı ortak geleceği paylaşıyoruz, insan haklarının korunması konusunda aynı değerleri paylaşıyoruz.

Yunanistan, Avrupa Birliği’ne üye olduğu için son derece gururlu ve Avrupa müktesebatının bir parçası olduğu için de son derece gururlu. Cevap verme fırsatı verdiğin için sana bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Biz tabii ki üzerinde anlaşamadığımız konularda ısrar edersek o zaman herhangi bir yere varmamız çok da mümkün olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Elbette Türkiye özgür bir ülke, herkes düşüncesini söyleyebilir. Ama ben bir kere daha söylemek istiyorum; Türkiye Doğu Akdeniz’de kendi belirlediği ve BM’ye kaydettirdiği kıta sahanlığı içinde faaliyetlerini sürdürmüştür ve bugüne kadar Türkiye’yi dışlayan, Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayan adımlara karşı ne yapabileceğini de göstermiştir. Ama biz ona rağmen hakça paylaşımdan bahsediyoruz. Uluslararası hukuktan bahsediyoruz, hakça paylaşımdan bahsediyoruz.

Tabii siz kendinize göre yorumlayabilirsiniz, ama Lozan Anlaşması ve diğer anlaşmalarda da, mesela silahsızlandırılmış adaların statüsü de var, bunları da ihmal ediyorsunuz.

Diğer taraftan, uluslararası hukuktan bahsediyorsunuz, Uluslararası Adalet Divanı’nın güya yargı yetki hakkını tanıyorsunuz, ama 3 alanda, kıta sahanlığı konusunda, aynı şekilde Ege konularında, hava sahası konusunda ve de adaların silahsızlandırılmış statüsüyle ilgili konuları da hariç tutmuşsunuz, yani mahkemenin yetkisini bu anlamda tanımıyorsunuz, tam da bizim çözmemiz gereken konular. Yani burada karşılıklı suçlamalara girdiğimiz zaman birbirimize anlatacağımız çok şey var.

Ama ben ikili derken şunu kastettim: Burada iki ülke arasında sorunlar, bunları çözmek için istikşafi görüşmeler mekanizması başlatılmış mı? Evet, başlatılmış. Bunları tekrar bu yöntemle çözmeye karar verdik mi? Verdik. Bugün bu amaçla buraya geldik mi? Geldik. Ha bu gerginliği, tartışmayı siz sürdürmek istiyorsanız sürdürebilirsiniz, biz de bunu sürdürürüz. Burada Avrupa Birliği’ni yok saydığımız değil veya uluslararası sistemi yok saydığımızdan değil. Ama ben şunu söylemeye çalıştım: Burada ikili bir şekilde bu konuları çözebiliriz, ama yaşanan süreçte medet umduğunuz Avrupa Birliği’nin ve diğer ülkelerin hangi amaçla bunu yaptıklarını da biliyoruz, yani size herhangi bir faydası sağlayamayacağını da görmüş oldunuz, göstermiş olduk. O anlamda biz ikili düzeyde bundan sonra beraber bunu görüşmeye devam edecek miyiz, böyle kavga etmeye devam edecek miyiz; bir karar vermeniz lazım. Biz de Türkiye olarak pozisyonumuzu söylediğimiz halde sizin pozisyonunuza göre politika belirleriz. Ama bizim arzumuz, iki komşu ülke olarak tüm bu meseleleri diyalogları açık tutarak görüşmek ve devam etmek. Tabi tüm meseleleri bu görüşmelerle çözemeyeceğimiz de aşikar, görüş ayrılıklarımız keskin, ama buna rağmen bu diyalogun devam etmesi de önemli. Çok teşekkür ediyorum.

Böyle giderse iftar yemeğini de kaçıracağız, ben memnuniyetle sürdürmek isterim, cevap vermemek için demiyorum bunu, ama son sözü yine konuk olarak size verelim. Buyurun.

YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI NİKOS DENDİAS- Bir-iki dakikada hemen cevap vermeye çalışacağım. Sadece şunu söylemek istiyorum: Biz gerçekten pozitif bir gündem oluşturmaya çalışıyoruz, ancak pozitif gündem diğer tarafın da görüşlerini içermekte. İki konuya değindin, adaların silahsızlandırılmasından bahsettin. Neden bu askerler adalarda bulunmakta? Çünkü burada bir tehdit söz konusu. Bugün adaların karşı tarafından herhangi bir tehdit olmadığını söyleyebilecek birileri var mı? Yoksa o zaman sorun yok. 6 ve 12 mil konusu, eğer yanlış hatırlamıyorsam 1930’lu yıllarda başladı bu 6-12 mil konusu ve Türkiye 50 yıldır buna itiraz ediyor.

Sizinle hem fikirim, çözüm bulmak durumundayız, pozitif bir gündem oluşturmak zorundayız. Ancak samimiyetle şunu söylemek istiyorum Türk tarafına: Bunu sadece karşı tarafın, bizim tarafımızın ve Avrupa Birliği’nin işleyiş şeklini anladığınız zaman böyle bir durum mümkün olacak, pozitif bir gündem oluşturmamız mümkün olacak, aksi takdirde bunu başarmamız pek mümkün olmayacaktır.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sadece karşılıklı anlayış ve düşünce olursa bunu başarabiliriz, tek taraflı dayatmalarla olmaz, sadece karşılıklı anlayış. Avrupa Birliği’nden çekinen bir ülke değiliz biz, karşılıklı anlayış ve yaklaşım olursa bu meseleleri çözeriz, tek taraflı dayatmayla olmaz.

Ve tekrar söylüyorum, çözersek yine iki komşu olarak biz çözeriz, başkalarının bir faydası olmaz. Başkaları ancak silah satar, başka amaçlar güder, ama biz meselelerimizi çözebiliriz.