Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Portekiz Dışişleri Bakanı Joao Cravinho ile Ortak Basın Toplantısı, 30 Ocak 2023, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Joao Gomes Cravinho’yu ülkemizde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Dostum Cravinho ile son olarak 29 Kasım’da Bükreş’te NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı marjında biraraya gelmiştik.

Portekiz’le diplomatik ilişkilerimizin 180. yıldönümünü kutluyoruz. İlişkilerimizi 1843’te imzaladığımız Dostluk, Ticaret ve Seyrüsefer Anlaşmasıyla tesis etmiştik. Ve 180 yıldır ilişkilerimiz her zaman her düzeyde mükemmel şekilde seyretmiştir. 2012 yılında oluşturduğumuz Hükümetlerarası Zirve mekanizmasıyla da ilişkilerimizi en üst düzeye çıkardık. İlk zirveyi 2015 yılında gerçekleştirdik. Görüşmemizde ikinci zirveyi Türkiye’de gerçekleştirmeye hazır olduğumuzu dostum Joao’ya bugün söyledim. Ve bu toplantı için tabii Başbakan Costa’yı ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız.

Ayrıca, Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa’yı da ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız gönderdikleri tebrik mektubunda Portekiz Cumhurbaşkanı’nı ülkemize davet etmişlerdi.

Portekiz Parlamentosu’nda Türkiye Dostluk Grubu da tesis edildi, bundan memnuniyet duyuyoruz ve parlamentolararası diyaloğu Dışişleri Bakanlıkları olarak teşvik ediyoruz.

Tüm bunları niye söylüyorum? İlişkilerimiz mükemmel seviyede, ama karşılıklı ziyaretler ve aramızdaki temasları daha düzenli, daha sık yapmamız gerekiyor. Bu konuda da bugün mutabık kaldık.

Bugün ayrıca ticari ilişkilerden savunma sanayiine, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizden bölgesel gelişmelere kadar birçok konuyu ele alma fırsatımız oldu. Portekiz’le ticaret hacmimiz 3 milyar Dolara yaklaştı geçen sene ve ciddi bir potansiyel var, bunu değerlendirdiğimiz zaman daha büyük hedeflere ulaşabileceğimize inanıyoruz. Şirketlerimizin de Portekiz’de ciddi yatırımları olmaya başladı; özellikle çimento sanayii, liman işletmeciliği ve müteahhitlik sektörlerinde önemli yatırımları var, yaklaşık 1,6 milyar Avroluk bir yatırım miktarı var. Portekizli firmaların da Türkiye’deki yatırım miktarı 764 milyona ulaştı, daha da artacağına inanıyoruz. Bugün firmalarımızı karşılıklı yatırımlar için teşvik etme konusunda mutabık kaldık. Ama esas tüm bu konuları bugün dostum Joao, Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet Muş’la birlikte gerçekleştirecekleri 4. JETCO Toplantısında ele alacak. Ayrıca, iş insanlarımızla da bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirecekler. Bu toplantıların da özellikle ticaretimizin, yatırımlarımızın artması bakımından faydalı olacağını düşünüyoruz. Dışişleri Bakanlığı olarak biz de tabii bu konularda üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz.

Savunma sanayii işbirliğini görüştük. Dostum Joao daha önce, Dışişleri Bakanı olmadan önce Portekiz Savunma Bakanıydı, bu konulara hakim bir arkadaşımız. Özellikle denizcilik alanında önemli bir ülke olan Portekiz’le bu alanda da işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz. Geçen hafta bir firmamızı, Baykar’ı ziyaret etmiştik. Baykar Firması ile Portekiz arasında da savunma sanayii işbirliği alanında görüşmelerin başladığını öğrenmiş oldum. Yani hem devletler arasında, hem de özel sektörler arasında bu ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz.

Tabii Portekiz’le eğitim alanında da ilişkilerimiz güçlü. Öğrenci değişim programları kapsamında 2014 yılından bu yana 800’den fazla Portekizli öğrenci Türkiye’ye geldi, bu Türkiye’ye olan ilginin bir göstergesidir. Ama Türk öğrencilerin Portekiz’e olan ilgisi daha da büyük ve o tarihten bu yana 6 binden fazla öğrencimiz-gencimiz eğitim görmek için Portekiz’e gitti ve şu anda halen öğrencilerimizin bazıları orada.

Yine ülkemizin en köklü üniversiteleri arasında yer alan Ankara Üniversitesi -ki benim de mezun olduğum üniversite- ile Boğaziçi ve İzmir Yaşar üniversitelerinde Portekizce eğitim veriliyor.

Türk Hava Yolları’nın Lizbon ve Porto’ya gerçekleştirdikleri haftada 21 sefer karşılıklı temaslarımızı artırıyor, turist sayısını artırıyor. Kovid öncesi dönemi yakalamış durumdayız turist sayısı bakımından, bu potansiyeli de iki önemli destinasyon olarak daha da geliştirmek istiyoruz ve işbirliğimizi arttırmak istiyoruz.

Tabii biraz önce bölgesel konuları da değerlendirdiğimizi söylemiştik. Ukrayna’daki savaş konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Yaptığımız çalışmalar ve çabalarımız hakkında dostum Joao’ya bilgi verdim.

Ayrıca, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik süreçleriyle ilgili gelişmeleri de değerlendirdik. Türkiye olarak bu konudaki düşüncelerimiz ve üçlü mekanizmanın uygulanmasıyla ilgili son durum hakkında bilgi verdim.

Ayrıca, Afrika’da Portekizce konuşan ülkeler de var, yanlış hatırlamıyorsam beş tane. Ama tüm Afrika genelinde Portekiz’le siyasi istişarelerimiz var, daha yakın işbirliği içinde olma konusunda mutabık kaldık. Üçlü toplantılarla, mekanizmalarla Afrika’da terörle mücadele eden ülkeler ile ekonomik kalkınma için çaba sarf eden ülkeler ve bölgenin istikrarı için -özellikle bazı bölgelerde tansiyon ara sıra yükseliyor- Portekiz’le daha yakın bir işbirliği içinde olacağız. Arkadaşlarımız bu konuda çalışacaklar ve bize yeni fikirler getirecekler.

Kafkasya’daki gelişmeler, Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme süreçleri ve Güney Kafkasya’nın istikrarı ile Güney Kafkasya’daki son gelişmelerle ilgili de görüş alışverişinde bulunduk.

Tabii Portekiz’den ülkemizin AB üyelik sürecine partiler üstü bir destek var, bunun için de bir kere daha teşekkür ettim bugünkü toplantımızda. Biz Avrupa Birliği’ne üye olmak için önemli adımlar attık ve bizim için halen stratejik hedeftir, ama Avrupa Birliği’nin de artık bir karar vermesi lazım. Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi, vize serbestisi gibi çok önemli alanlar ve yüksek düzeyli diyalog mekanizmalarımız var. Yani bu konularda Avrupa Birliği’nin daha geri durduğunu bir kere daha bugün söyledim. Portekiz gibi bu süreçleri destekleyen ülkelerin daha aktif olması, bu süreçlerin tekrar canlandırılması bakımından önemli olacaktır.

Yine biz 2014 yılından bu yana gözlemci üyesi olduğumuz Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu kapsamında da işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz. 2019 yılında UNESCO tarafından bir karar alınmıştı ve bu karara biz de ortak sunucu olmuştuk. Türkiye olarak biz sadece uluslararası ve bölgesel örgütlerde, üye olamadığımız örgütlerde bir statü elde etmek istemiyoruz. Nerede bir statü elde ettiysek katkı sağlamaya çalışıyoruz ve o örgüte mensup ülkelerle ikili ilişkilerimizi de geliştirmek için çalışıyoruz.

Bugün çok uzun değil, ama esas JETCO Toplantısı için geldi dostum Joao. Verimli bir toplantı gerçekleştirdik samimi bir ortamda, kendisine çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle kendisini Mart ayında Antalya Diplomasi Forumu’nda da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyacağımı söylemek istiyorum. Bu duygularla sözü kendisine bırakıyorum.

PORTEKİZ DIŞİŞLERİ BAKANI JOAO GOMES CRAVİNHO-

(Simultane Tercüme)

… Türkiye benim ve eşim için özel önem taşıyan bir ülke, önemli yer tutan bir ülke. Balayımızı burada yaptık, Türk medeniyetini de tanıma fırsatı bulmuş olduk. 2023’te Cumhuriyet’in 100. yılı kutlanıyor olacak, dış dünyayla uzun süredir devam etmekte olan ilişkilerimiz sözkonusu ve burada da şunun altını çizmek istiyorum: Portekiz ve Türkiye gerçekten de eski dostlar. Benim Dışişleri Bakanı olarak rolüm çerçevesinde de Türkiye ile etkileşime geçmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu dostluğun mümkün olduğunca devam etmesini ve bunu geliştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiğini düşünüyorum, ikili ilişkilerimiz açısından bunlar mükemmel bir seviyede duruyor gerçekten de, herhangi bir sorunumuz bulunmuyor. Siyasi alanda, ekonomik alanda ve aynı zamanda kültürel alanda ve eğitim alanlarında işbirliği yapıyoruz.

Bugün ben Sayın Ticaret Bakanı Mehmet Muş’la beraber Karma Ekonomik ve Ticaret Komisyonu’na eşbaşkanlık ediyor olacağım. Bugün çok somut bir şekilde ekonomik ilişkilerimizde nasıl çalışabiliriz, nasıl daha fazla işbirliğinde bulunabiliriz, bunu konuşuyor olacağız ve buradaki potansiyellerden bahsedeceğiz.

Bunun yanında başka alanlarda da yapabileceğimiz pek çok şey bulunuyor, özellikle de kültür alanında ve eğitim alanlarında yapabileceğimiz pek çok şey var. Mevkidaşım hâlihazırda bizim elimizde olan fırsatlardan bahsetti ve mevcut gerçekliklere değindi.

Portekiz, her zaman Türkiye’nin AB üyeliğinin destekçisi oldu, uzun süredir destekçisi. Uzun yıllardır bunları tartışıyoruz elbette, bu gelişmeleri değerlendiriyoruz. Şu andaki koşullar belki en elverişli olan koşullar değil, fakat kesinlikle Portekiz her zaman Türkiye’yle yakın ilişkileri ve Avrupa Birliği-Türkiye arasında yakın ilişkileri desteklemiş durumda. Ve diyalog düzleminde de daha sistematik şekilde Türkiye’yle ilişkiye geçmemiz gerektiğini düşünüyoruz, birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Ben bazı çok önemli konularda fikir teatisinde bulunmaktan da büyük memnuniyet duydum. Öncelikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali elbette hepimizi etkiliyor, Türkiye’nin burada oynadığı çok önemli bir rol oldu. Burada Türkiye’nin tahıl koridorunun açılması konusundaki çalışmalarına dair minnettarlığımızı ifade etmem lazım. Bu konuda büyük çabaları var Türkiye’nin ve Ukrayna’ya da toprak bütünlüğünü korumak için destek verdi. Umuyorum ki Rusya belli bir süre sonra yaptığı hatanın farkına varır ve müzakere masasına oturur.

Bunun yanında Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki meseleleri de konuşma fırsatı bulduk. Türkiye’nin Afrika ile son onyıllarda özellikle büyük bir etkileşimi sözkonusu, büyük bir yatırımı sözkonusu. Biz de Afrika kıtasına odaklanan bir ulus olarak bunu destekliyoruz. Afrika kıtasıyla ilgili konuları da ele alabildik. Portekiz-Türkiye ve Afrikalı ülkeler arasında üçlü bir yapı içerisinde etkileşime girme ihtimalinden de bahsettik. Afrika’daki bazı birimlerimiz de bu şekilde etkileşime geçmeye çalışıyor olacak.

Savunma sektöründe daha öncesinde çalışmıştım ve gerçekten de ülkelerimiz arasında daha fazla işbirliği için büyük fırsatlar bulunduğunu düşünüyorum. Kısacası şunu söyleyebilirim: Ben gerçekten harika bir ikili ilişki yürüttüğümüzü düşünüyorum. Bunun için de Sayın Meslektaşım Mevlüt Çavuşoğlu’na açıklığı için çok teşekkür etmek isterim. Aynı zamanda Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya kabul edilmesiyle ilgili de konuştuk, bu oldukça hassas bir husus. Tüm bu meseleyle ilgili bana çeşitli bilgiler verdi ve durumu açıkladı. Buradaki gelişmeleri de dikkatle takip ediyor olacağız. Yani kısacası şunu söyleyebilirim: Gerçekten çok zengin ve çok farklı konulara odaklanan geniş kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdik, ben bu diyalogu devam ettirmek istiyorum. Ve bunun yanında daha yüksek seviyelerde mesela Başbakan ve Cumhurbaşkanı seviyesinde de bunun gerçekleştirilmesini, bu diyalogun sürmesini istiyorum. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da davet edilmiş durumda Türkiye’ye, o seviyede de diyalogun sürmesini çok isterim.

SORU- Merhaba, Emre Karaca Haber Global.

Benim sorum Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na olacak. Sayın Bakan, dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Bilecik’te katıldığı programda İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik süreciyle ilgili bir açıklama yaptı ve Finlandiya’yla ilgili farklı bir mesaj verilebileceğini dile getirdi. Aynı şekilde bu mesaj dile getirildiğinde de İsveç şok olacak dedi ve bir cümle daha ekledi, Finlandiya’nın da aynı yanlışları yapmaması gerektiğini dile getirdi. Siz de geçen hafta Sırbistanlı mevkidaşınızla yaptığınız basın toplantısında yine bu konuya değinmiştiniz ve Finlandiya’ya bakış açısının İsveç’e göre Türkiye’nin daha olumlu olduğunu bir kez daha dile getirmiştiniz. Dünkü Erdoğan’ın açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklama, sürecin başından beri gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın, gerekse benim Dışişleri Bakanı olarak yaptığımız açıklamaların aslında bir teyididir. Biz başından beri iki ülkenin üyelik süreci başladığı zaman göreceli olarak Finlandiya’yla daha az sorunumuzun olduğunu vurguluyorduk, ama gerek bu iki ülke, gerekse NATO ve bazı NATO müttefikleri iki ülkenin üyelik sürecinin birlikte ilerlemesini istediler ve bu nedenle iki ülkeyle birlikte Üçlü Ahitnameyi Madrid’de imzaladık. O günden bu yana Finlandiya tarafından olumlu açıklamalar geldi ve Türkiye’ye yönelik yaptırımlarla ilgili, yani savunma sanayii ürünlerinin ihracatındaki kısıtlamalar diyelim, daha doğrusu ihracat izinleri, bunlarla ilgili olumlu gelişmeler de olduğunu söyleyebiliriz. Ama İsveç’teki gibi provokasyonlar da gerçekleşmedi. Orada da Finlandiya’nın üyeliğini engellemek isteyen radikal gruplar var. Sadece PKK iltisaklıları kast etmiyorum, onların kendi içinde farklı ideolojilere sahip siyasiler var, Finli siyasiler. Onlar da olmasını istemiyor.

Bir: Biz Türkiye olarak NATO’nun genişlemesine karşı değiliz. Başından bugüne kadar, üye olmak isteyen ülkelerin de üye olması gerektiğini her toplantı vesilesiyle söyleyen bir ülkeyiz. Diğer NATO müttefikleri karşı çıkarken bile bunu her toplantıda hatırlatıyoruz, NATO’nun genişlemesini.

İki: Bizim Finlandiya ve İsveç’le kategorik olarak problemlerimiz yok.

Üç: Onların güvenlik endişesini anlıyoruz, meşrudur. Ama bugün NATO’nun belgelerinde iki tehdit var, belgelerinde geçen. Birisi Rusya, bundan dolayı bir endişe duyuyorlar anlıyoruz, ama diğeri de terörizm. Dolayısıyla, Türkiye’nin endişelerinin de sadece anlaşılması yetmez, karşılanması gerekiyor.

İşte bu nedenle Üçlü Ahitnameyi imzaladık. Bu ahitnamede altını çizerek, müzakere ederek koyduğumuz bu unsurlar konusunda İsveç’te anayasa değişikliği, kanun değişikliği gibi bazı adımlar atıldı ama somut olarak maalesef İsveç’in NATO üyeliğini engellemek isteyen grupların provokasyonları sayesinde geri adımlar var. Ahitnameye baktığınız zaman, İsveç PKK, FETÖ gibi örgütlerin finans, para toplama yani, aynı şekilde insan devşirme, aynı şekilde terör propagandası gibi adımlarını önleyecek. Önleyebiliyor mu? Bunlar üyeliklerini engellemek için her gün PKK paçavralarıyla provokasyon yapıyorlar, bölücü başının posterleriyle yapıyorlar. Bunların hepsinin engelleneceği taahhüt altına alınmıştır Ahitnameyle beraber.

Sonuçta sorunlu olunan ülke ile daha az sorunlu olunan ülke arasında bir ayrım yapmak bana göre adaletli bir tutum olacak. Biz Türkiye olarak, eğer NATO ve bu ülkeler de böyle bir karar alırlarsa, bunu ayrı ayrı değerlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Ve her zaman söylediğimiz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız da Finlandiya konusunda İsveç’e göre daha farklı bir değerlendirmemiz olabilir diyor. Ama öncelikle NATO’nun ve bu ülkelerin karar vermesi lazım.

Burada da bizim amacımız bu iki ülke arasında bir ayrım yapmak değildir, NATO içinde de bir bölünme ya da burada bir boşluk oluşturmak da değildir. Bu tamamen endişelerimizin karşılanmasıyla ilgili objektif değerlendirmemiz sonucunda sergilenen bir tutumdur. Bu konuda da adil olmamız gerekiyor. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız gençlik toplantısında buna vurgu yapmıştır.

Finlandiya Dışişleri Bakanı Haavisto ile de bu konuda bir değerlendirme yaptık telefonda.

Teşekkür ederim.

SORU- TRT Haber, Ayşenur Gündoğdu.

Benim sorum konuk Bakana olacak. Sayın Çavuşoğlu da konuşmasında değinmişti, Türkiye Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğuna gözlemci üye, bu topluluk bu sene içerisinde somut çalışmalar gerçekleştirecek mi? Ne gibi somut adımlar atılması planlanıyor?

Teşekkür ederim.

PORTEKİZ DIŞİŞLERİ BAKANI JOAO GOMES CRAVİNHO- Çok teşekkürler soru için.

Evet, Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu gerçekten de birbiriyle kaynaşmış bir topluluk. Afrika’da böyle 5 ülke var, Amerika’da Brezilya, Asya’da Doğu Timor ve elbette Avrupa’da Portekiz diğer üyeler. Yani aslına bakarsanız 4 kıtadaki ülkeler bunun içerisinde yer alıyor ve bunlar arasında da gerçekten büyük bir kaynaşma sözkonusu. Özellikle geçtiğimiz 7-8 yıl içerisinde bu ülkeler arasında büyük bir etkileşim olduğunu gördük, şu anda 30’a yakın gözlemci üyemiz var, Türkiye de uzun süredir gözlemci üyelerden bir tanesi. Ve gözlemci üye Türkiye’de Portekizcenin nasıl git gide daha fazla üniversitelerde kullanılmaya başladığını da görmüş olduk. Bu topluluk kültürel bir topluluk olmanın ötesinde, aslında siyasi de bir topluluk ve Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu vasıtasıyla Türkiye’nin aslında dünyanın farklı taraflarıyla ilgili bilgilere ulaşma imkânı da bulunuyor. Bana göre bu toplulukta gerçekleşen bu toplantıların en önemli özelliklerinden bir tanesi bu. Ben mesela Güneydoğu Asya’yla ilgili çok şey öğrendim, Doğu Timor’la ilgili çok şey öğrendim, Güney Amerika, Brezilya’yla ilgili gerçekten çok şey öğrendim. Ve topluluğun tüm seviyesinde aslına bakarsanız Türkiye’nin oynadığı role de takdirle bakıldığını görüyorum, özellikle Afrika’da gerçekten Türkiye daha fazla aktif olmaya başlamış durumda son yıllarda. Biz Türkiye’yi kesinlikle bu topluluğun önemli bir ortağı olarak görüyoruz. Gerçekten de uluslararası sahnede fark yaratan ülkelerden bir tanesi olarak görüyoruz.

Ve Türkiye’nin de bu topluluk içerisinde gözlemci üye olması sadece ikili olarak değil, elbette ikili olarak ilişkilerimize zaten devam ediyoruz, fakat bir topluluk içerisinde de Türkiye’yle etkileşime girebilme fırsatımız oluyor bu şekilde.

* Interpress deşifresidir.