DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Joao Gomes Cravinho’yu ülkemizde
ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
Dostum Cravinho ile son olarak 29 Kasım’da Bükreş’te NATO Dışişleri
Bakanları Toplantısı marjında biraraya gelmiştik.
Portekiz’le diplomatik ilişkilerimizin 180. yıldönümünü kutluyoruz.
İlişkilerimizi 1843’te imzaladığımız Dostluk, Ticaret ve Seyrüsefer
Anlaşmasıyla tesis etmiştik. Ve 180 yıldır ilişkilerimiz her zaman her
düzeyde mükemmel şekilde seyretmiştir. 2012 yılında oluşturduğumuz
Hükümetlerarası Zirve mekanizmasıyla da ilişkilerimizi en üst düzeye
çıkardık. İlk zirveyi 2015 yılında gerçekleştirdik. Görüşmemizde ikinci
zirveyi Türkiye’de gerçekleştirmeye hazır olduğumuzu dostum Joao’ya bugün
söyledim. Ve bu toplantı için tabii Başbakan Costa’yı ülkemizde
ağırlamaktan memnuniyet duyacağız.
Ayrıca, Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa’yı da ülkemizde
ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız gönderdikleri
tebrik mektubunda Portekiz Cumhurbaşkanı’nı ülkemize davet etmişlerdi.
Portekiz Parlamentosu’nda Türkiye Dostluk Grubu da tesis edildi, bundan
memnuniyet duyuyoruz ve parlamentolararası diyaloğu Dışişleri Bakanlıkları
olarak teşvik ediyoruz.
Tüm bunları niye söylüyorum? İlişkilerimiz mükemmel seviyede, ama
karşılıklı ziyaretler ve aramızdaki temasları daha düzenli, daha sık
yapmamız gerekiyor. Bu konuda da bugün mutabık kaldık.
Bugün ayrıca ticari ilişkilerden savunma sanayiine, Avrupa Birliği ile
ilişkilerimizden bölgesel gelişmelere kadar birçok konuyu ele alma
fırsatımız oldu. Portekiz’le ticaret hacmimiz 3 milyar Dolara yaklaştı
geçen sene ve ciddi bir potansiyel var, bunu değerlendirdiğimiz zaman daha
büyük hedeflere ulaşabileceğimize inanıyoruz. Şirketlerimizin de
Portekiz’de ciddi yatırımları olmaya başladı; özellikle çimento sanayii,
liman işletmeciliği ve müteahhitlik sektörlerinde önemli yatırımları var,
yaklaşık 1,6 milyar Avroluk bir yatırım miktarı var. Portekizli firmaların
da Türkiye’deki yatırım miktarı 764 milyona ulaştı, daha da artacağına
inanıyoruz. Bugün firmalarımızı karşılıklı yatırımlar için teşvik etme
konusunda mutabık kaldık. Ama esas tüm bu konuları bugün dostum Joao,
Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet Muş’la birlikte gerçekleştirecekleri 4.
JETCO Toplantısında ele alacak. Ayrıca, iş insanlarımızla da bir yuvarlak
masa toplantısı gerçekleştirecekler. Bu toplantıların da özellikle
ticaretimizin, yatırımlarımızın artması bakımından faydalı olacağını
düşünüyoruz. Dışişleri Bakanlığı olarak biz de tabii bu konularda üzerimize
düşeni yapmaya devam edeceğiz.
Savunma sanayii işbirliğini görüştük. Dostum Joao daha önce, Dışişleri
Bakanı olmadan önce Portekiz Savunma Bakanıydı, bu konulara hakim bir
arkadaşımız. Özellikle denizcilik alanında önemli bir ülke olan Portekiz’le
bu alanda da işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz. Geçen hafta bir
firmamızı, Baykar’ı ziyaret etmiştik. Baykar Firması ile Portekiz arasında
da savunma sanayii işbirliği alanında görüşmelerin başladığını öğrenmiş
oldum. Yani hem devletler arasında, hem de özel sektörler arasında bu
ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz.
Tabii Portekiz’le eğitim alanında da ilişkilerimiz güçlü. Öğrenci değişim
programları kapsamında 2014 yılından bu yana 800’den fazla Portekizli
öğrenci Türkiye’ye geldi, bu Türkiye’ye olan ilginin bir göstergesidir. Ama
Türk öğrencilerin Portekiz’e olan ilgisi daha da büyük ve o tarihten bu
yana 6 binden fazla öğrencimiz-gencimiz eğitim görmek için Portekiz’e gitti
ve şu anda halen öğrencilerimizin bazıları orada.
Yine ülkemizin en köklü üniversiteleri arasında yer alan Ankara
Üniversitesi -ki benim de mezun olduğum üniversite- ile Boğaziçi ve İzmir
Yaşar üniversitelerinde Portekizce eğitim veriliyor.
Türk Hava Yolları’nın Lizbon ve Porto’ya gerçekleştirdikleri haftada 21
sefer karşılıklı temaslarımızı artırıyor, turist sayısını artırıyor. Kovid
öncesi dönemi yakalamış durumdayız turist sayısı bakımından, bu potansiyeli
de iki önemli destinasyon olarak daha da geliştirmek istiyoruz ve
işbirliğimizi arttırmak istiyoruz.
Tabii biraz önce bölgesel konuları da değerlendirdiğimizi söylemiştik.
Ukrayna’daki savaş konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Yaptığımız
çalışmalar ve çabalarımız hakkında dostum Joao’ya bilgi verdim.
Ayrıca, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik süreçleriyle ilgili gelişmeleri
de değerlendirdik. Türkiye olarak bu konudaki düşüncelerimiz ve üçlü
mekanizmanın uygulanmasıyla ilgili son durum hakkında bilgi verdim.
Ayrıca, Afrika’da Portekizce konuşan ülkeler de var, yanlış hatırlamıyorsam
beş tane. Ama tüm Afrika genelinde Portekiz’le siyasi istişarelerimiz var,
daha yakın işbirliği içinde olma konusunda mutabık kaldık. Üçlü
toplantılarla, mekanizmalarla Afrika’da terörle mücadele eden ülkeler ile
ekonomik kalkınma için çaba sarf eden ülkeler ve bölgenin istikrarı için
-özellikle bazı bölgelerde tansiyon ara sıra yükseliyor- Portekiz’le daha
yakın bir işbirliği içinde olacağız. Arkadaşlarımız bu konuda çalışacaklar
ve bize yeni fikirler getirecekler.
Kafkasya’daki gelişmeler, Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan
arasındaki normalleşme süreçleri ve Güney Kafkasya’nın istikrarı ile Güney
Kafkasya’daki son gelişmelerle ilgili de görüş alışverişinde bulunduk.
Tabii Portekiz’den ülkemizin AB üyelik sürecine partiler üstü bir destek
var, bunun için de bir kere daha teşekkür ettim bugünkü toplantımızda. Biz
Avrupa Birliği’ne üye olmak için önemli adımlar attık ve bizim için halen
stratejik hedeftir, ama Avrupa Birliği’nin de artık bir karar vermesi
lazım. Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi, vize serbestisi gibi çok
önemli alanlar ve yüksek düzeyli diyalog mekanizmalarımız var. Yani bu
konularda Avrupa Birliği’nin daha geri durduğunu bir kere daha bugün
söyledim. Portekiz gibi bu süreçleri destekleyen ülkelerin daha aktif
olması, bu süreçlerin tekrar canlandırılması bakımından önemli olacaktır.
Yine biz 2014 yılından bu yana gözlemci üyesi olduğumuz Portekizce Konuşan
Ülkeler Topluluğu kapsamında da işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz. 2019
yılında UNESCO tarafından bir karar alınmıştı ve bu karara biz de ortak
sunucu olmuştuk. Türkiye olarak biz sadece uluslararası ve bölgesel
örgütlerde, üye olamadığımız örgütlerde bir statü elde etmek istemiyoruz.
Nerede bir statü elde ettiysek katkı sağlamaya çalışıyoruz ve o örgüte
mensup ülkelerle ikili ilişkilerimizi de geliştirmek için çalışıyoruz.
Bugün çok uzun değil, ama esas JETCO Toplantısı için geldi dostum Joao.
Verimli bir toplantı gerçekleştirdik samimi bir ortamda, kendisine çok
teşekkür ediyorum. Bu vesileyle kendisini Mart ayında Antalya Diplomasi
Forumu’nda da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyacağımı söylemek
istiyorum. Bu duygularla sözü kendisine bırakıyorum.
PORTEKİZ DIŞİŞLERİ BAKANI JOAO GOMES CRAVİNHO-
(Simultane Tercüme)
… Türkiye benim ve eşim için özel önem taşıyan bir ülke, önemli yer tutan
bir ülke. Balayımızı burada yaptık, Türk medeniyetini de tanıma fırsatı
bulmuş olduk. 2023’te Cumhuriyet’in 100. yılı kutlanıyor olacak, dış
dünyayla uzun süredir devam etmekte olan ilişkilerimiz sözkonusu ve burada
da şunun altını çizmek istiyorum: Portekiz ve Türkiye gerçekten de eski
dostlar. Benim Dışişleri Bakanı olarak rolüm çerçevesinde de Türkiye ile
etkileşime geçmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu dostluğun mümkün
olduğunca devam etmesini ve bunu geliştirmek için elimizden gelen her şeyi
yapmamız gerektiğini düşünüyorum, ikili ilişkilerimiz açısından bunlar
mükemmel bir seviyede duruyor gerçekten de, herhangi bir sorunumuz
bulunmuyor. Siyasi alanda, ekonomik alanda ve aynı zamanda kültürel alanda
ve eğitim alanlarında işbirliği yapıyoruz.
Bugün ben Sayın Ticaret Bakanı Mehmet Muş’la beraber Karma Ekonomik ve
Ticaret Komisyonu’na eşbaşkanlık ediyor olacağım. Bugün çok somut bir
şekilde ekonomik ilişkilerimizde nasıl çalışabiliriz, nasıl daha fazla
işbirliğinde bulunabiliriz, bunu konuşuyor olacağız ve buradaki
potansiyellerden bahsedeceğiz.
Bunun yanında başka alanlarda da yapabileceğimiz pek çok şey bulunuyor,
özellikle de kültür alanında ve eğitim alanlarında yapabileceğimiz pek çok
şey var. Mevkidaşım hâlihazırda bizim elimizde olan fırsatlardan bahsetti
ve mevcut gerçekliklere değindi.
Portekiz, her zaman Türkiye’nin AB üyeliğinin destekçisi oldu, uzun süredir
destekçisi. Uzun yıllardır bunları tartışıyoruz elbette, bu gelişmeleri
değerlendiriyoruz. Şu andaki koşullar belki en elverişli olan koşullar
değil, fakat kesinlikle Portekiz her zaman Türkiye’yle yakın ilişkileri ve
Avrupa Birliği-Türkiye arasında yakın ilişkileri desteklemiş durumda. Ve
diyalog düzleminde de daha sistematik şekilde Türkiye’yle ilişkiye geçmemiz
gerektiğini düşünüyoruz, birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Ben bazı çok önemli konularda fikir teatisinde bulunmaktan da büyük
memnuniyet duydum. Öncelikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali elbette hepimizi
etkiliyor, Türkiye’nin burada oynadığı çok önemli bir rol oldu. Burada
Türkiye’nin tahıl koridorunun açılması konusundaki çalışmalarına dair
minnettarlığımızı ifade etmem lazım. Bu konuda büyük çabaları var
Türkiye’nin ve Ukrayna’ya da toprak bütünlüğünü korumak için destek verdi.
Umuyorum ki Rusya belli bir süre sonra yaptığı hatanın farkına varır ve
müzakere masasına oturur.
Bunun yanında Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki meseleleri de konuşma
fırsatı bulduk. Türkiye’nin Afrika ile son onyıllarda özellikle büyük bir
etkileşimi sözkonusu, büyük bir yatırımı sözkonusu. Biz de Afrika kıtasına
odaklanan bir ulus olarak bunu destekliyoruz. Afrika kıtasıyla ilgili
konuları da ele alabildik. Portekiz-Türkiye ve Afrikalı ülkeler arasında
üçlü bir yapı içerisinde etkileşime girme ihtimalinden de bahsettik.
Afrika’daki bazı birimlerimiz de bu şekilde etkileşime geçmeye çalışıyor
olacak.
Savunma sektöründe daha öncesinde çalışmıştım ve gerçekten de ülkelerimiz
arasında daha fazla işbirliği için büyük fırsatlar bulunduğunu düşünüyorum.
Kısacası şunu söyleyebilirim: Ben gerçekten harika bir ikili ilişki
yürüttüğümüzü düşünüyorum. Bunun için de Sayın Meslektaşım Mevlüt
Çavuşoğlu’na açıklığı için çok teşekkür etmek isterim. Aynı zamanda
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya kabul edilmesiyle ilgili de konuştuk, bu
oldukça hassas bir husus. Tüm bu meseleyle ilgili bana çeşitli bilgiler
verdi ve durumu açıkladı. Buradaki gelişmeleri de dikkatle takip ediyor
olacağız. Yani kısacası şunu söyleyebilirim: Gerçekten çok zengin ve çok
farklı konulara odaklanan geniş kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdik, ben
bu diyalogu devam ettirmek istiyorum. Ve bunun yanında daha yüksek
seviyelerde mesela Başbakan ve Cumhurbaşkanı seviyesinde de bunun
gerçekleştirilmesini, bu diyalogun sürmesini istiyorum. Cumhurbaşkanımız ve
Başbakanımız da davet edilmiş durumda Türkiye’ye, o seviyede de diyalogun
sürmesini çok isterim.
SORU- Merhaba, Emre Karaca Haber Global.
Benim sorum Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na olacak. Sayın Bakan,
dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Bilecik’te katıldığı programda İsveç ve
Finlandiya’nın NATO’ya üyelik süreciyle ilgili bir açıklama yaptı ve
Finlandiya’yla ilgili farklı bir mesaj verilebileceğini dile getirdi. Aynı
şekilde bu mesaj dile getirildiğinde de İsveç şok olacak dedi ve bir cümle
daha ekledi, Finlandiya’nın da aynı yanlışları yapmaması gerektiğini dile
getirdi. Siz de geçen hafta Sırbistanlı mevkidaşınızla yaptığınız basın
toplantısında yine bu konuya değinmiştiniz ve Finlandiya’ya bakış açısının
İsveç’e göre Türkiye’nin daha olumlu olduğunu bir kez daha dile
getirmiştiniz. Dünkü Erdoğan’ın açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Dün Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklama, sürecin başından beri gerek Sayın
Cumhurbaşkanımızın, gerekse benim Dışişleri Bakanı olarak yaptığımız
açıklamaların aslında bir teyididir. Biz başından beri iki ülkenin üyelik
süreci başladığı zaman göreceli olarak Finlandiya’yla daha az sorunumuzun
olduğunu vurguluyorduk, ama gerek bu iki ülke, gerekse NATO ve bazı NATO
müttefikleri iki ülkenin üyelik sürecinin birlikte ilerlemesini istediler
ve bu nedenle iki ülkeyle birlikte Üçlü Ahitnameyi Madrid’de imzaladık. O
günden bu yana Finlandiya tarafından olumlu açıklamalar geldi ve Türkiye’ye
yönelik yaptırımlarla ilgili, yani savunma sanayii ürünlerinin
ihracatındaki kısıtlamalar diyelim, daha doğrusu ihracat izinleri, bunlarla
ilgili olumlu gelişmeler de olduğunu söyleyebiliriz. Ama İsveç’teki gibi
provokasyonlar da gerçekleşmedi. Orada da Finlandiya’nın üyeliğini
engellemek isteyen radikal gruplar var. Sadece PKK iltisaklıları kast
etmiyorum, onların kendi içinde farklı ideolojilere sahip siyasiler var,
Finli siyasiler. Onlar da olmasını istemiyor.
Bir: Biz Türkiye olarak NATO’nun genişlemesine karşı değiliz. Başından
bugüne kadar, üye olmak isteyen ülkelerin de üye olması gerektiğini her
toplantı vesilesiyle söyleyen bir ülkeyiz. Diğer NATO müttefikleri karşı
çıkarken bile bunu her toplantıda hatırlatıyoruz, NATO’nun genişlemesini.
İki: Bizim Finlandiya ve İsveç’le kategorik olarak problemlerimiz yok.
Üç: Onların güvenlik endişesini anlıyoruz, meşrudur. Ama bugün NATO’nun
belgelerinde iki tehdit var, belgelerinde geçen. Birisi Rusya, bundan
dolayı bir endişe duyuyorlar anlıyoruz, ama diğeri de terörizm.
Dolayısıyla, Türkiye’nin endişelerinin de sadece anlaşılması yetmez,
karşılanması gerekiyor.
İşte bu nedenle Üçlü Ahitnameyi imzaladık. Bu ahitnamede altını çizerek,
müzakere ederek koyduğumuz bu unsurlar konusunda İsveç’te anayasa
değişikliği, kanun değişikliği gibi bazı adımlar atıldı ama somut olarak
maalesef İsveç’in NATO üyeliğini engellemek isteyen grupların
provokasyonları sayesinde geri adımlar var. Ahitnameye baktığınız zaman,
İsveç PKK, FETÖ gibi örgütlerin finans, para toplama yani, aynı şekilde
insan devşirme, aynı şekilde terör propagandası gibi adımlarını önleyecek.
Önleyebiliyor mu? Bunlar üyeliklerini engellemek için her gün PKK
paçavralarıyla provokasyon yapıyorlar, bölücü başının posterleriyle
yapıyorlar. Bunların hepsinin engelleneceği taahhüt altına alınmıştır
Ahitnameyle beraber.
Sonuçta sorunlu olunan ülke ile daha az sorunlu olunan ülke arasında bir
ayrım yapmak bana göre adaletli bir tutum olacak. Biz Türkiye olarak, eğer
NATO ve bu ülkeler de böyle bir karar alırlarsa, bunu ayrı ayrı
değerlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Ve her zaman söylediğimiz gibi, Sayın
Cumhurbaşkanımız da Finlandiya konusunda İsveç’e göre daha farklı bir
değerlendirmemiz olabilir diyor. Ama öncelikle NATO’nun ve bu ülkelerin
karar vermesi lazım.
Burada da bizim amacımız bu iki ülke arasında bir ayrım yapmak değildir,
NATO içinde de bir bölünme ya da burada bir boşluk oluşturmak da değildir.
Bu tamamen endişelerimizin karşılanmasıyla ilgili objektif değerlendirmemiz
sonucunda sergilenen bir tutumdur. Bu konuda da adil olmamız gerekiyor. O
nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız gençlik toplantısında buna vurgu yapmıştır.
Finlandiya Dışişleri Bakanı Haavisto ile de bu konuda bir değerlendirme
yaptık telefonda.
Teşekkür ederim.
SORU- TRT Haber, Ayşenur Gündoğdu.
Benim sorum konuk Bakana olacak. Sayın Çavuşoğlu da konuşmasında
değinmişti, Türkiye Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğuna gözlemci üye, bu
topluluk bu sene içerisinde somut çalışmalar gerçekleştirecek mi? Ne gibi
somut adımlar atılması planlanıyor?
Teşekkür ederim.
PORTEKİZ DIŞİŞLERİ BAKANI JOAO GOMES CRAVİNHO- Çok teşekkürler soru için.
Evet, Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu gerçekten de birbiriyle
kaynaşmış bir topluluk. Afrika’da böyle 5 ülke var, Amerika’da Brezilya,
Asya’da Doğu Timor ve elbette Avrupa’da Portekiz diğer üyeler. Yani aslına
bakarsanız 4 kıtadaki ülkeler bunun içerisinde yer alıyor ve bunlar
arasında da gerçekten büyük bir kaynaşma sözkonusu. Özellikle geçtiğimiz
7-8 yıl içerisinde bu ülkeler arasında büyük bir etkileşim olduğunu gördük,
şu anda 30’a yakın gözlemci üyemiz var, Türkiye de uzun süredir gözlemci
üyelerden bir tanesi. Ve gözlemci üye Türkiye’de Portekizcenin nasıl git
gide daha fazla üniversitelerde kullanılmaya başladığını da görmüş olduk.
Bu topluluk kültürel bir topluluk olmanın ötesinde, aslında siyasi de bir
topluluk ve Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu vasıtasıyla Türkiye’nin
aslında dünyanın farklı taraflarıyla ilgili bilgilere ulaşma imkânı da
bulunuyor. Bana göre bu toplulukta gerçekleşen bu toplantıların en önemli
özelliklerinden bir tanesi bu. Ben mesela Güneydoğu Asya’yla ilgili çok şey
öğrendim, Doğu Timor’la ilgili çok şey öğrendim, Güney Amerika,
Brezilya’yla ilgili gerçekten çok şey öğrendim. Ve topluluğun tüm
seviyesinde aslına bakarsanız Türkiye’nin oynadığı role de takdirle
bakıldığını görüyorum, özellikle Afrika’da gerçekten Türkiye daha fazla
aktif olmaya başlamış durumda son yıllarda. Biz Türkiye’yi kesinlikle bu
topluluğun önemli bir ortağı olarak görüyoruz. Gerçekten de uluslararası
sahnede fark yaratan ülkelerden bir tanesi olarak görüyoruz.
Ve Türkiye’nin de bu topluluk içerisinde gözlemci üye olması sadece ikili
olarak değil, elbette ikili olarak ilişkilerimize zaten devam ediyoruz,
fakat bir topluluk içerisinde de Türkiye’yle etkileşime girebilme
fırsatımız oluyor bu şekilde.
* Interpress deşifresidir.