Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NATO Genel Sekreteri Sayın Jens Stoltenberg ile Ortak Basın Toplantısı, 5 Ekim 2020, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün NATO Genel Sekreteri, değerli dostum Jens Stoltenberg’i bir kere daha ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Kendisi biraz önce en çok ziyaret ettiği müttefik olarak Türkiye’yi ziyaret ettiğini söyledi. Ve sık sık telefonla da görüşüyoruz. İşbirliğimizden son derece memnunuz.

Biraz sonra Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Genel Sekreteri kabul edecekler. Milli Savunma Bakanımızla da aynı şekilde görüşecekler.

Özellikle birçok gelişmenin yaşandığı şu kritik dönemde Genel Sekreterin gerçekleştirdiği bu ziyaret için kendilerine çok teşekkür ediyoruz ve Genel Sekreterle baş-başa ve arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde bu gelişmeleri ele aldık. Doğu Akdeniz’deki son durumu değerlendirme fırsatımız oldu. Aynı şekilde Suriye’deki gelişmeler hakkında kendilerine bilgi verdik. Keza Libya’daki son durum hakkında değerlendirmede bulunduk ve Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı neticesindeki gelişmeleri de değerlendirdik. Özellikle biz Türkiye olarak, bir müttefik olarak diğer müttefiklerle olan ikili meselelerimizi NATO’nun gündemine getirmemeye çalışıyoruz. Fakat bazı müttefiklerin sürekli Türkiye’yle olsun, başka ülkelerle olsun meselelerini NATO’nun gündemine getirdiklerini görüyoruz. Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de yaşanan olaylardan sonra, tabii Türkiye olarak biz hem kendi milli çıkarlarımızı, hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için her zaman kararlı bir şekilde adımlarımızı attık, atıyoruz. Buradaki gelişmelerden sonra NATO’nun ayrıştırma konusunda bir inisiyatifi oldu. Biz müttefikler arasında bir kazanın yaşanmasını istemeyiz ve Yunanistan’ın özellikle bizim sismik araştırma bölgemize savaş gemilerini göndermesi sebebiyle de bir gerginlik oldu. Bir çatışma riskini gören NATO ayrıştırıcı rolünü burada oynamak istedi. Biz başından beri Genel Sekreterin ve NATO’nun bu inisiyatifine olumlu baktık, desteğimizi verdik, tüm toplantılara katıldık ve Genel Sekreterin ve sekreteryanın yaptığı açıklamalara destekleyici açıklamalar yaptık.

Başlangıçta Yunanistan’ın olumsuz tutumları oldu. Ama şimdi Yunanistan’ın da bu toplantılara katıldığını görüyoruz, bundan da memnuniyet duyuyoruz ve bu liderliği için Genel Sekreter Stoltenberg’e de huzurlarınızda çok teşekkür ediyoruz ve diğer taraftan Türkiye’ye yönelik NATO’nun vermesi gereken desteği de tekrar gözden geçirdik. İdlib’de Türkiye’nin özellikle rejimin ve destekçilerinin saldırganlığını durdururken NATO’dan bu anlamda bir destek talebi olmuştu. Fakat üzülerek söylemek isterim ki, müttefiklerin değişik gerekçelerle bu desteği Türkiye’den esirgediğini görüyoruz. Bu konuda Genel Sekreterin samimi çabaları oldu, bunun için de kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Şimdi Polonya’nın bu anlamda desteğini görüyoruz ve müttefikimiz Polonya’ya da bunun için çok teşekkür ediyoruz.

Bugün Afganistan’ı da değerlendirme fırsatımız oldu. NATO Genel Sekreter ve bizler müttefikler olarak Afganistan’dan aceleci bir şekilde çekilmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Afganistan’da tam anlamıyla istikrarı gördükten sonra Afganlılarla istişare ederek, NATO içinde de müttefikler arasında samimi bir istişareden sonra karar vermemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Ayrıca, Irak çeşitli sorunlarla karşı karşıya ve bu sorunların aşılması için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç var. Biz koalisyonun içindeyiz, ayrıca NATO’nun oradaki misyonuna da destek veriyoruz. Ama henüz maalesef hayata geçemedi, bizden kaynaklanan sebeplerden ya da sorunlardan dolayı değil Irak’ın kendi içinde yaşadığı süreçlerden dolayı. Bugün Irak farklı sorunlarla karşı karşıya, kapasitesinin artırılması gerekiyor ve birlikte ne yapabileceğimizi de Genel Sekreterle değerlendirme imkânımız oldu.

Libya’daki gelişmeleri değerlendirdik ve orada özellikle kalıcı bir ateşkes için sarf ettiğimiz çabalar ve görüşmeler hakkında da Genel Sekretere bilgi verdik. Terörle mücadelemizde NATO müttefiklerinden daha somut destek bekliyoruz. Destek veremiyorlarsa da terör örgütlerine destek vermesinler. Bugün maalesef bazı müttefiklerimiz PKK-YPG terör örgütüne açıkça destek veriyor. Bu uluslararası hukuka aykırıdır, terör listemizde olan terör örgütleriyle bazı müttefiklerin angajmana girmesi kabul edilemez. Bu konuda Genel Sekretere de hem sitemlerimizi ilettik, yani şahsına değil ama üye ülkelere iletilmesi için ilettik, ayrıca müttefiklerin bu tür destekleri bir an önce durdurması gerekir.

Diğer taraftan savunma sanayi ihtiyaçlarını NATO müttefikleri olarak kendi içimizde halletmemiz gerekiyor. Ama biz Patriot ya da başka bir hava savunma sistemini müttefiklerimizden alamadığımız için S-400 almak durumunda kaldık ve bunun NATO içinde de yarattığı hassasiyeti görüyoruz. Ama Türkiye’nin elzem olan bu ihtiyacının da karşılanması gerekiyor, NATO’nun ve müttefiklerin de bunu anlaması gerekiyor. Bu sadece hava savunma sistemiyle ilgili değil yine savunma sanayinde diğer ihtiyaçların da karşılanmasında müttefiklerin değişik gerekçelerle birbirlerine zorluk çıkarmaması gerekiyor. Bu konuyu da bugün genel sekreterle birlikte ele aldık. NATO’nun 2030 çalışmasına bir müttefik olarak katkı sağlamaya devam edeceğiz. NATO’nun yurt dışındaki misyonlarına ve çalışmalarına ve de bütçesine en çok katkı sağlayan müttefiklerden bir tanesiyiz. Önümüzdeki süreçte de bu dayanışmamızı sürdüreceğiz. Genel Sekretere zamanlıca gerçekleştirdiği bu ziyaret için çok teşekkür ediyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

NATO GENEL SEKRETERİ JENS STOLTENBERG- Burada, Ankara’da bulunmak gerçekten çok büyük bir memnuniyet, sizinle yeniden görüşmek büyük bir memnuniyet ve sıcak karşılama için de teşekkür ediyorum.

Türkiye çok değer verdiğimiz bir müttefiktir, bizim ortak güvenliğimize büyük katkılarda bulunmaktadır. Türkiye müttefiklerle, ortaklarla pandemi sürecinde çok önemli miktarda Covid-19’a karşı mücadelemize destek sağlayarak katkıda bulunmuştur.

Sizler bizim Afganistan’daki misyonumuza en büyük katkıda bulunan ülkelerden bir tanesisiniz. Burada da barış için gereken koşulların sağlanması hedefleniyor. Aynı şekilde Kosova ve Irak’taki misyonlarımıza da büyük katkıda bulunuyorsunuz ve terörle mücadelede çok büyük bir rol oynuyorsunuz. Türkiye değer verdiğimiz bir müttefik ve NATO’ya çok farklı şekillerde katkıda bulunuyor. NATO da aynı şekilde Türkiye’nin güvenliğine katkıda bulunuyor Suriye’den gelecek füzelere karşı hava savunma sistemlerini destekleyerek ve hava ve denizdeki mevcudiyetimizi güçlendirerek.

Polonya aynen sizin de bahsetmiş olduğunuz gibi bir duyuruda bulundu, bir deniz devriye hava aracını kullanacağını ve diğer müttefikler de Türkiye’ye destek vereceklerini ifade ettiler. Yani NATO Türkiye’nin güvenliğine taahhüdünü devam ettirmektedir.

Bugün Doğu Akdeniz’de bazı gerilimlerle karşı karşıyayız. Şu anda bir askeri ayrıştırma süreci oluşturduk, amacımız bölgedeki risklerin, kazaların azaltılması. Burada güvenli bir çağrı hattı Türkiye ve Yunanistan arasında oluşturuldu, 7 gün 24 saat kullanıma açık bir çağrı hattı bu. Bu mekanizma da yapıcı bir şekilde Türkiye ve Yunanistan’ın NATO karargâhında görüşmeler de gerçekleştiriyor. Bunları memnuniyetle karşılıyorum ve her iki müttefiki de çabalarından dolayı tebrik ediyorum. Biz de bunu da daha geliştirmek üzere hazırız.

Ayrıştırma süreci diplomatik çalışmalara gereken alanı açmak için faydalı olabilir. Ümidim şudur ki, temelde yatan uyuşmazlıklar şu anda tamamen müzakereler yoluyla ele alınabilir ve ittifak dayanışması ve uluslararası hukuk ruhu içerisinde.

Biz şu anda bir dizi zor sorunla karşı karşıyayız, bu anlamda Türkiye’deki liderlerle bu konuları doğrudan görüşmem benim için çok önemli. Türkiye’nin S-400 sistemlerini alımı konusu müttefik hava araçlarına karşı bir tehdit olabilir ve ABD’den yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir Türkiye. Bu Türkiye’nin kendi vereceği bir karar, ama S-400 NATO’nun hava ve füze savunma sistemlerine entegre edilemez. Bu anlamda Türkiye ve müttefikleri alternatif çözümler bulmaya davet ediyorum, bu konuları da bugünkü toplantımızda görüştük.

Aynı zamanda Libya ve Suriye’deki karmaşık durumları ve Dağlık Karabağ’ın etrafında devam etmekte olan olayları konuştuk. Buradaki saldırıların artmasından dolayı derin endişe duyuyoruz, tüm tarafların hemen ateşkes uygulaması ve barışçıl bir çözüm arayışına girmesi gerekiyor. Türkiye’yi de bu anlamda gerginlikleri sakinleştirmesi için kayda değer tecrübesini kullanmaya davet ediyorum.

Günümüzde karşılaştığımız en acil bazı sorunları da görüştük ve bugün daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da bu konuları görüşmeyi ümit ediyorum. NATO müttefiklerin ve dostların bu tür görüşmelerin sağlaması için bir platform sağlanıyor.

Sayın Bakan, sevgili Mevlüt, tekrar çok yapıcı ve zamanında bir toplantı için imkân verdiğiniz için ve ittifakımıza Türkiye’nin bağlılığı için teşekkür ediyorum. Beni ağırladığınız için de tekrar teşekkürler.

SORU- Sorum hem Sayın Bakana, hem Sayın Genel Sektere olacak.

İlk olarak, Sayın Bakanım, Ermenistan’ın da ikili görüşmede ele alındığını söylediniz, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmaların. Ermenistan son zamanlarda saldırılarını bölge, Karabağ’ın dışında sivil yerleşimlere taşıdı. Ermenistan’ın bu saldırgan tutumunun nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayrıca, Birleşmiş Milletler kararlarına göre de işgalci olan Ermenistan’ın bu saldırılarına NATO ülkelerinden ve dünyadan yeterince tepki gelmemesini neye bağlıyorsunuz?

Sayın Genel Sekretere ilaveten de başka bir soru daha sormak istiyorum. NATO 2018 Brüksel Zirvesinde enerji güvenliğinin de NATO’nun ortak güvenliğinde önemli rol oynadığını belirtmişti. Ermenistan da son zamanlarda gerek Türkiye’ye, gerekse İtalya’ya enerji nakli sağlayan boru hatlarının olduğu bölgelere de saldırılar düzenliyor. Eğer doğrudan doğruya bu enerji nakil hatlarına bir saldırı olursa NATO’nun buna tepkisi nasıl olur? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum sorunuz için. Ermenistan’ın sivillere saldırması yeni değil. Ermenistan’ın tarihine baktığınız zaman, Hocalı’da 630’dan fazla çocuk, kadın dahil insanları nasıl hunharca katlettiğini görebilirsiniz. Aynı şekilde Temmuz ayında Ermenistan yine sivillere saldırdı. Şimdi ise Ermenistan önce çatışma hattında hemen Azerbaycan’ın bulunduğu bölgelere hem askerlere, hem sivillere saldırdı, çocuklar dahil birçok sivil şehit oldu.

Diğer taraftan, son günlerde de sıkışan Ermenistan Gence’ye ve hatta Bakü’ye yakın yerlere de füze göndermeye başladı, yani doğrudan sivilleri hedef alıyor, bu esasen savaş suçudur. Azerbaycan ise kendi topraklarında mücadele ediyor, kendi topraklarını teröristlerden ve işgalcilerden geri almak için mücadele ediyor. Ve burada hukuken de, ahlaken de herkesin her şeyden önce Azerbaycan’a bu anlamda destek vermesi gerekiyor. Fakat sizin de söylediğiniz gibi, tüm uluslararası örgütler ve de ülkeler ya çok dengeli olmaya çalışıyor ya da Ermenistan’ı destekleyici açıklamalarda bulunuyor. Örneğin Minsk Üçlüsünden Fransa açıkça Ermenistan’a destek veriyor. Bu sorunu çözmek için kurulmuş Minsk Üçlüsü objektif olmalı, sorunu çözmek için de somut adımlar atmalı ya da öneriler getirmeli. Ama yaklaşık 30 yıldır maalesef Karabağ ve Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları konusunda bu sorunun çözümü konusunda Başta Minsk Üçlüsü olmak üzere somut hiçbir öneri gelmedi. Biz şimdi Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü söz konusu olunca güçlü bir şekilde haklı olarak hem Türkiye, hem de Batılı dostlarımız olarak bu ülkelere destek veriyoruz, toprak bütünlüğünü güçlü bir şekilde bu ülkelerin destekliyoruz. Peki, Ermenistan-Azerbaycan konusu gündeme gelince neden Ermenistan’a Azerbaycan topraklarından çekil demiyoruz?

Şimdi her iki ülke de NATO’nun ortakları, dolayısıyla NATO’dan da tabii ki dengeli bir şekilde ateşkes, aynı şekilde sorunun barışçıl bir şekilde çözümü konusunda çağrı yapması normal. Ama uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve de Azerbaycan’ın toprak ve sınır bütünlüğü çerçevesinde bu işin çözülmesi, yani Ermenistan’ın bir an önce buralardan çekilmesi çağrısında da başta NATO olmak üzere herkesin bulunması gerekiyor başka türlü de bu sorunun çözümü mümkün değil. 30 yıldır Azerbaycan toprakları işgal altında, 1 milyon kaçkın, göçkün yerinden edilmiş insan var ve Ermenistan bu işgalin tadını çıkarıyor ve güçlü destek görüyor. Başka çözüm var mı şu anda alternatif? Yok. Bir taraftan da cesareti nereden buluyorsa Azerbaycan’a saldırıyor, Azerbaycan da buna karşılık veriyor, kendi topraklarında mücadele veriyor. Dolayısıyla herkesin haklının yanında olması gerekiyor, yani güçlünün değil haklının yanında olması lazım ahlaken de, hukuken de.

Bizim bu konuda tutumumuz açık, net bir şekilde ifade ediyoruz. Ve daha önce de söylediğim gibi, Azerbaycan’ın şu anda Türkiye’den herhangi bir destek talebi yok, ama olursa da çekinmeden vereceğimizi başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere hepimiz tekraren söyledik.

NATO GENEL SEKRETERİ JENS STOLTENBERG- Dağlık Karabağ bölgesindeki durum hepimizi endişelendirmekte, durumu yakından takip ediyoruz, çünkü bölgede düşmanlığın artığını görüyoruz, daha fazla çatışma, daha fazla şiddet görüyoruz, yine can kayıplarının arttığını ve siviller arasında can kayıplarının da arttığını görüyoruz. Ve elbette ki bunun gibi herhangi bir çatışma her zaman için kritik altyapıları da tehdit eder. Kritik altyapı dediğimiz zaman, enerji altyapısı da bunlardan bir tanesi. Böylesi çatışmalar olduğu zaman, böylesi çatışmaların böyle bir çerçeve içerisinde büyüdüğünü hep gördük bugüne kadar.

Bizim için şu çok önemli, bütün taraflara şu mesajı vermemiz lazım: Çatışmaları bir an önce durdurmalılar ve barışçıl ve müzakerelere dayalı bir çözüme ulaşmalılar, çünkü durumun askeri bir çözümü yoktur Dağlık Karabağ sorununun.

Çatışmalar başladığından beri benim verdiğim mesaj hep bu oldu, çünkü orada işin içerisinde bulunan herkes için tehlikeli bir durum, ama tabii ki bütün bölge için ve bölgenin dışında kalan diğer yerler için de önemli bir durum bu.