Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Malta Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanı Sayın Evarist Bartolo ile Ortak Basın Toplantısı, 12 Eylül 2020, Antalya

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün Türkiye’de, Antalya’da Malta Dışişleri Bakanı Evarist Bartolo’yu ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum ve kendisine şehrim Antalya’ya hoş geldin demek istiyorum.

Kendisiyle sık sık telefonda görüşüyoruz. Daha önce Ankara ziyaretleri oldu, ben Malta’yı ziyaret ettim, birlikte Libya’ya gittik. İkili ilişkilerimizi daha da geliştirmek için yoğun çaba sarf ediyoruz. İkili ilişkilerimizin gerçekten çok boyutu var. Siyasi ilişkilerimiz mükemmel, ekonomik ilişkilerimiz çok güçlü. Türkiye Malta’da önemli miktarda yatırım yapan bir ülke. Türk firmaların repitasyonu çok yüksek, çok önemli projeleri başarılı bir şekilde hayata geçirdiler ve Malta’ya gittiğim zaman yetkililerin Türk şirketlerimizle ilgili övgü dolu sözlerini duyunca da gurur duyuyoruz. Ve önümüzdeki süreçte de ikili ilişkilerimizi geliştirmek için birlikte çalışacağız.

Malta’yla bölgesel konularda da yakın işbirliğimiz var. Özellikle Libya konusunda Malta’nın endişelerini çok iyi anlayabiliyoruz. Oradaki durum maalesef kötüleştikçe Avrupa’da herkesten önce Malta’ya etkisi oluyor. Bu sadece kaçak göçmen bakımından değil birçok boyutu var. Ama kaçak göçmen ya da göç akımı da son derece önemli bir konu. Şu anda dünyada en çok göçmene ev sahipliği yapan bir ülke olarak bunun ne demek olduğunu çok iyi anlayabiliyoruz. O nedenle Malta ile Libya arasındaki bu konudaki işbirliğini Türkiye olarak destekliyoruz. Ve Libyalı yetkililere özellikle kaçakçılarla mücadele için İçişleri Bakanlığımızın da desteğiyle botlar gönderiyoruz, teknisyenlerimizi gönderiyoruz, Malta da gönderdi mevcut şu anda çalışmayan botların tarihi için. Dolayısıyla her boyutuyla işbirliği yapıyoruz. Ama önemli olan şu anda Libya’da bir ateşkes ve kalıcı bir ateşkesle birlikte siyasi sürecin hızlanması, herkesi kapsayacak şekilde bir çözüm ve daha sonra ülkenin seçimlere hazırlanması, bunun altyapısını tabii ki oluşturmak gerekiyor. Dolayısıyla Libya’da ateşkes, istikrar ve barış için Malta ile beraber çalışıyoruz. Ve Malta’nın bu konudaki objektif tutumundan dolayı da kendilerine çok teşekkür ediyoruz.

Tabii bugün sadece Libya’yı konuşmadık, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler hakkında da kendisine bilgi verdim. Zaten yakından takip eden bir ülke ve Dışişleri Bakanı. Buraya gelmeden önce de bazı ülkeleri ziyaret ettiler ve o konuda da görüş alışverişinde bulunduk.

Bugüne kadar dostum Evarist’e Doğu Akdeniz’deki gelişmeler hakkında sürekli verdim, tıpkı Borrell’e verdiğim gibi. Ve ara ara mektuplarla da AB üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlarına ve komisyon ve konsey yetkililerine de bilgi veriyoruz. Aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi daimi temsilcilerine, NATO Genel Sekreterine bilgiler veriyoruz, hakkı davamızı en iyi şekilde anlatıyoruz.

İki gün önce de, hatta dündü, Avrupa Parlamentosu’nun Dışilişkiler Komisyonuna hitap ederek bugüne kadar ne oldu, 2003’den 2018’e kadar nasıl sabırla bekledik, bunları tek-tek haritalarla anlattık. Ve bu süreçte Rum kesiminin ve Yunanistan’ın Türkiye’yi dışlayan, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayan adımlarını diğer ülkelerle beraber bir-bir anlatma imkânımız oldu, haritalarla anlattık, etkili de olduğunu düşünüyoruz. Gerçi bazı haritamıza, daha doğrusu logomuza sabır gösteremeyen, onu hazmedemeyen üyeler oldu, ama o, o kadar önemli değil. Avrupa’da artan hoşgörüsüzlük, ırkçılıktan sonra bu tür gelişmeleri kabullenmiyoruz, ama şaşırmıyoruz da. Sonuçta onlar bir ayrıntı. Ama haklı tezimizi her yerde anlatıyoruz ve bugün Evarist’e bir kere daha söylediğim gibi Türkiye her zaman diyalogdan yanadır, Türkiye’nin gözü diğer ülkelerin haklarında hiçbir zaman olmamıştır, ama hakkını da sonuna kadar savunagelmiştir ve bundan sonra da savunacağız.

Bazıları Yunanistan’ı veya işte diğer ülkeleri masaya davet ettiğimiz zaman Türkiye’de bunu taviz olarak algılıyorlar. Haklı olan masadan kaçmaz, diyalogdan kaçmaz, müzakereden kaçmaz. Yunanistan da tezlerinde haklıysa, uluslararası hukuka uygun olduğunu düşünüyorsa, haritalarla, anlaşmalarla, örnekleriyle gelir masaya anlatır, biz de tezlerimizi ortaya koyarız ve herkes o gün Dışilişkiler Komisyonunda olduğu gibi kimin haklı olduğunu görür. Dolayısıyla biz ön şartsız bir şekilde her zaman diyalogdan yanayız. Ama Türkiye’ye yönelik ön şart koşan olursa bizim de ön şartlarımız vardır ve o ön şartlarda karşılanmalıdır. Ama ideali, ön şartsız oturup anlaşmadığın konuları bile konuşabilmektir. Bu konudaki tutumumuzu, düşüncelerimizi dostum Evarist’le samimi bir şekilde paylaştık. Kendisine güncellenmiş tüm bilgileri, son dönemlerde hangi gelişmeler oldu, onları da anlattım. Örneğin, Borrell’in Dendias’la buluşma teklifine evet dediğimi, ama Dendias’ın hayır dediğini, NATO Genel Sekreterine biz ne dedik, Yunanistan önce ne dedi, sonra ne dedi, bunları da anlattık. Ama dün biliyorsunuz orada yine teknik bir toplantı yapıldı. Biz yapıcı yaklaşımımızı devam ettiriyoruz ve bundan sonra da haklarımızı korurken kendine güvenen bir ülke ve millet olarak her zaman diyalogdan yana olmaya devam edeceğiz, ama dayatmalara da karşıyız, bunu da bir kere daha söylemek isterim.

Bugün baş-başa oturarak samimi iki dost gibi tüm meseleleri konuştuk. Burada huzurlarınızda Evarist’e gerçekten çok teşekkür ediyorum. Tüm konularda samimi düşüncelerini bizimle paylaşıyor. Eleştiri yapmak gerekiyorsa bize de eleştiri getirebiliyor. Ama bu eleştiriyi yaparken arkasında başka bir planın olmadığını ben çok iyi biliyorum. Aynı şekilde konulara yaklaşımı son derece objektif. Bu anlayışla, bu ortamda, yani samimi ortamda güzel bir toplantı gerçekleştirdik, bundan sonra da temaslarımız devam edecek. Ayrıca, gerek konsey toplantılarında, gerekse Dışişleri Bakanları Konsey Toplantılarında objektif tutumlarından dolayı da kendilerine son derece teşekkür etmek istiyorum. Bu duygularla sözü Evarist’e vermek istiyorum.

MALTA DIŞİŞLERİ VE AVRUPA İŞLERİ BAKANI EVARİST BARTOLO- Çok teşekkürler. Antalya’da olmak çok güzel, maalesef çok kısa bir süre kalabileceğim. Tabii ki geri gelmek istiyorum, çünkü buraya gelen arkadaşlarım bana buranın çok güzel olduğunu söyledi, tarihi ve arkeolojik birçok şey olduğunu söyledi görmek için. Dolayısıyla evet, tabii ki geri gelmek istiyorum.

Çok sayıda Maltalı Türkiye’ye seyahat ediyor, Antalya’ya geliyor ve bu iki ülkenin zaten birlikte çalıştığı bir alan turizm. Ve umuyoruz ki pandemiden sonra pandemiyi iyi yönetirsek turizmi tekrar tabii ki başlatmak istiyoruz. Çünkü hem Türkiye, hem de Malta tabii ki daha az turist geldiğinden dolayı bundan mağdur ve turizm bizim iki ülkenin ekonomisi için çok önemli bir sektör.

İkili ilişkilerimizi konuşma fırsatımız oldu, çok iyi ikili ilişkilerimiz var. Ve tabii ki Malta’daki Türk şirketlerinin çok iyi bir ünü var, çok nitelikli ve zamanında çok önemli projeler gerçekleştirdiler Malta’da, bu da devam edecek ileride.

Gerçekten de birlikte Libya konusunda oluşturduğumuz ilişkiden dolayı biz de çok memnuniyet duyuyoruz. Bu sadece Akdeniz’in güvenliği için değil aynı zamanda Avrupa’nın güvenliği için tabii ki. Avrupa’nın güvenliği ve istikrarı Akdeniz’de olan bitene bağlı. Biz de tek bir Libya istiyoruz, bölünmemiş bir Libya istiyoruz ve hep birlikte Libya halkının tabii ki refahını artırmak istiyoruz.

Anlamanız gerekir ki Malta’dan Libya’ya sadece 40 dakikalık bir uçuş ile varılıyor, dolayısıyla herhangi bir istikrarsızlık ya da mülteciler Libya’dan Malta’ya doğru gelecek olursa bizim için tabii ki çok büyük bir sorun demek. Çünkü biz çok küçük bir adayız, sadece 360 kilometrekarelik bir ülke düşünün. Yani Antalya’yla kıyasladığınız zaman ya da Türkiye’nin tamamıyla kıyasladığınız zaman Malta ne kadar küçük, zaten haritada parmağınızı koyduğunuz zaman Malta’nın üzerini kaplıyorsunuz, göremiyorsunuz Malta’yı. Ve 450 bin nüfusu var Malta’nın, dolayısıyla Ocak’ta ve Şubat’ta 2 bin mülteci geldiği zaman tabii ki bizim için alarm edici bir durum oldu. Ama Mart ayından beri Türkiye ile çok iyi bir işbirliğimiz oldu ve sahil güvenliğimiz konusundaki işbirliğimiz sayesinde 300 bin kişinin Malta’ya gelmesini engelledik. Eğer o 300 bin kişi gelseydi, bir de üstüne kovid kriziyle birlikte gerçekten bizim için ulusal bir kriz olurdu. 450 bin nüfusu olan bir ülkeye 1 senede 5 bin kişiden fazla kişi geldi bu Eylül itibariyle bu sene için geçerli rakam, gerçekten bizim için çok sorun yaratan bir durum.

Tabii ki Türkiye’yle işbirliğimiz sadece Malta’ya yardımcı olmuyor, aynı zamanda İtalya’ya ve Avrupa’nın geri kalanına da yardımcı oluyor. Bu gerçekten Türkiye’yle işbirliğimizin çok önemli bir boyutu. Tabii ki Doğu Akdeniz’deki durumlardan bahsetme imkânımız da oldu. Kahire’de ve Atina’da ve Kıbrıs Rum Kesiminde ki dün oradaydım, verdiğim mesajı burada da tekrarlamak isterim. Durum zaten hâlihazırda son derece gergin, neler söylediğimize ve neler yaptığımıza çok dikkat etmeliyiz, daha kötü olmaması için durumu engellemeliyiz. Herhangi bir agresif tutum tabii ki yardımcı olmuyor. Bundan sonraki dönemde sadece diyalog bizim için doğru tutum olacaktır. Tabii ki orta yollu olmak çok kolay olmuyor, ama bu olmaz ise askeri bir çatışma tabii ki çok daha acı verici ve istenmeyen bir şey olur. Dolayısıyla biz her zaman çağrılarda bulunduk ve burada barışçıl bir çözüm bulmak istiyoruz uluslararası hukuka uygun bir şekilde.

Çok küçük bir ülkeden geliyorum. Her zaman söylediğim, anlattığım bir şaka var. Bizim tabii ki Libya’yla sorunlarımız oldu, İtalya’yla oldu, Tunus’la oldu. Bu tür sorunlarımız olduğu zaman, evet biz özel gemiler yolluyoruz. Ama o kadar küçük bir ülkeyiz ki bizim bir gemi filomuz bile yok, sadece sahil güvenlik gemilerimiz var. Dolayısıyla biz barış istiyoruz, kimseye zarar vermek istemiyoruz, başkalarının da bize zarar vermesini istemiyoruz, bu yüzden de barışçıl bir çözümü olsun istiyoruz bu çatışmanın.

Özellikle altını çizmek istediğim bir şey var, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel’in çok boyutlu bir konferans teklifi oldu Doğu Akdeniz’deki durum ile ilgili olarak. Bu teklif çok ciddiye alınması gereken bir teklif, çünkü bu durumun da ötesinde, bu çatışmanın da ötesinde bu yararlı olacaktır. Ve Avrupa Birliği’nin stratejik bir tutumu olması gerekir diye düşünüyorum Türkiye’yle ilişkileriyle ilgili olarak. Şu basit sorunun sorulması gerekir AB düzeyinde, Türkiye’yle nasıl bir ilişki istiyoruz? Çünkü gelecek, Türkiye’nin geleceği, Avrupa’nın geleceği ve tüm bölgenin geleceği aslında bu tür sorulara verilecek cevaba bağlı olarak gelişecek. Ve bu konuyu ciddiye almak lazım, stratejik olarak bakmak lazım. Bu konuyu sadece doğal gaz veya petrol gibi konulara indirgememek lazım. Tabi ki bunlar da önemli, konuşulması gereken konular, ama ortak bir çözüm bulmak için girişimler olmalı, kimseyi küçük düşürmemeli bu çözüm ve herkesin çıkarlarını gözetecek ve bunları göz önünde bulunduracak bir çözüm olmalı. Bence artık zamanı geldi Avrupa Birliğinin Türkiye’yle ilişkilerine stratejik olarak bakması lazım. Ticaret, insan hakları, terörle mücadele yani bu ilişkinin çok boyutlarına Avrupa Birliğinin stratejik şekilde bakması lazım ve bir akit gibi bir sözleşme ilişkileri gibi bunu değerlendirmesi lazım. Ve tabi ki bu ilişki biraz donmuştu Türkiye-AB içinde artık bunun tekrar canlanmasının zamanı geldi. Dediğim gibi zaten zor bir durum ile karşı karşıyayız hali hazırda bunun daha kötü olmaması için elimizden geleni yapmalıyız, elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız, bundan sonraki dönemde de ilerleyebilmek için herkesin yararına olacaktır. Çok teşekkürler.

SORU- Sayın Bartolo, ülkemize hoş geldiniz iki sorum olacak. Sayın Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na. Sayın Bakan üç ülkeyi kapsayan Batı Afrika turu gerçekleştirdiniz bu ziyaretleriniz nasıl geçti, bu konudaki değerlendirmenizi almak isterim birinci sorum.

İkinci sorumsa, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde bir hitabınız oldu ve konuşmanız sırasında ekrana Türk bayrağı getirildi, ancak Alman bir parlamenter Türkiye ve AB bayrağının iç içe geçtiğini, Türk bayrağındaki yıldızın AB bayrağındaki yıldızları gölgelediğini söyledi. Siz elbette orada tepkinizi dile getirdiniz, ancak birde buradan almak isteriz bu konuya ilişkin değerlendirmenizi. Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Yakın zaman önce Afrika’ya bir tur daha gerçekleştirmiştim Nijer, Togo ve Ekvator Gine’sini ziyaret etmiştim. Afrika’yla ilişkilerimizi her geçen gün daha da geliştiriyoruz. Bu ziyaretimde önce Mali’ye gittim, daha sonra yine Bissau’yu ziyaret ettim ve son ziyaretim ise Dakar’daydı. Mali’ye biliyorsunuz neden gittik? Mali’de bir darbe oldu ve biz Mali halkının kardeşiyiz, onlar da bizim kardeşimiz. Mali’nin zaten son zamanlarda özellikle 2012’den bu yana çok ciddi sıkıntıları oldu, ülkenin topraklarının büyük bir bölümünü terör örgütleri kontrol ediyor sıkıntıları var ve sonuçta bir darbe oldu. Ve Mali’yi ziyaretimizde ilkesel olarak darbelere karşı olduğumuzu net bir şekilde bir kere daha söyledik, zaten Bakanlık açıklamamızda da bunu güçlü bir şekilde vurgulamıştık. Ama sivil demokrasiye geçme konusunda tavsiyelerimizi dostane bir şekilde paylaştık, bir kardeş gibi paylaştık. Her şeyden önce geçiş döneminin çok hızlı olması gerektiğini ve bu süreçte de sivillerin hükümetin başında olması gerektiğini, daha doğrusu Cumhurbaşkanı ve Başbakanın. Ve kısa süre içinde de anayasal düzenin tekrar tesis edilmesi gerektiğini kendilerine anlattık. Ve bunu yaparken de tabi Mali halkıyla, sivillerle ayrıca Batı Afrika Örgütü olan ECOWAS, Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletlerle de yakın işbirliği içinde yapmaları gerektiği konusunda tavsiyelerimizi aktardık. Ve bu doğrultu da yapacakları çalışmalara Türkiye olarak da destek vereceğimizi anlattık. Faydalı olduğunu düşünüyorum, inşallah kısa süre içinde bu adımlar atılır. ECOWAS’ın yaptırım kararları oldu, onlara da Mali halkının zarar görmemesi konusunda düşüncelerimizi aktardık. Yine Bissau’ya ilk ziyaretim oldu ve yine Bissau’ya büyükelçilik açıyoruz, yine Bissau’da Türkiye’de büyükelçilik açıyor, hatta büyükelçiler için agremanı verdik elden de bir kopyasını kendilerine takdim ettik. Ve ikili ilişkilerimizi geliştirmek için neler yapabileceğimizi konuştuk, anlaşmalar imzaladık, çok verimli bir görüşme olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca tabii Mali’deki durumu, Batı Afrika’daki gelişmeleri de değerlendirdik. Tabii bölgenin ağabeyi pozisyonundaki Senegal’e giderek ve bölgede aktif bir lider olan Macky Sall’la görüştük, Dışişleri Bakanıyla da yine aynı şekilde, ikili ilişkilerimizi de değerlendirdik. Ve gerçekten Senegal’le ilişkilerimiz her alanda her geçen gün daha iyiye gidiyor, ekonomik ilişkilerimiz, çok sayıda firmamız yatırım yapıyor, yükselen Senegal planında Türk firmalarına önemli roller veriyorlar, büyük büyük firmalarımız, yani dünya çapındaki firmalarımız orada aktif ve önemli projelere de talipler önümüzdeki süreçte. Ve bu ülkelerde tabii FETÖ’yle mücadelemizi de değindik, biliyorsunuz Bissau’da FETÖ okulları kapatıldı, bir tane okul vardı o da Maarif Vakfına devredilecek. Maarif Vakfının oradaki statüsüyle ilgili anlaşmayı da imzaladık ve Senegal’de de aynı şekilde Maarif Vakfına 40 bin metrekare 40 dönümlük bir arsa verecekler onun üzerine inşallah güzel bir eğitim yerleşkesi inşa edeceğiz.

Diğer taraftan, büyükelçiliğimize 10 bin metrekare arazi vermişlerdi dün temelini attık, ilk harcı döktük ve şirketlerimiz orada güzel bir Türk mimarisiyle, Selçuklu mimarisiyle Senegal’e ve bize yakışan bir büyükelçiliği inşa edecekler. Sonuçta üç ülkeye yaptığımız ziyaretin son derece verimli ve başarılı olduğunu, hedefine ulaştığını söylemek isterim.

İkinci soru, evet AFED toplantısında gerçekten haritalarla bugüne kadar ne oldu, biz nasıl dışlandık, nasıl köşeye sıkıştırılmaya çalışıldık? Tüm bu çabalar karşısında da nasıl sabırlı olduk, nasıl tavsiyelerde bulunduk, bunlar karşılanmayınca da hangi adımları attık, neden attık, bunları açıklama imkânım oldu. Rakamlarla, yıllarla, takvim ve haritalarla sakin-sakin. Sabah Yunanlı Bakan Yardımcısı, onu da Avrupa Konseyinden çok iyi tanırım, konuşmasına baktım, sadece retorik, sadece Türkiye’yi suçluyor. İşte Suriye diyor, Libya diyor, karıştırmış, Hamas diyor, saçma sapan, retorikten başka hiçbir şey yok. Yani Doğu Akdeniz’de tezlerinde ne kadar haklı olduklarını hiç anlatmıyor. Ama biz ne kadar haklı olduğumuzu, bize yaptığımız haksızlıkları da anlattık. Soru-cevap kısmında da samimi bir şekilde, oraya olan saygımızdan dolayı soruları da samimi bir şekilde cevaplamaya çalıştık. Tabii bir üye, sonradan Alman bir üye olduğunu öğrendim, oradaki logoya itiraz etti ve bunun kabul edilemez olduğunu söyledi. Oysaki bu logo, Avrupa Birliği Bakanlığımızın kuruluşundan bu yana Bakanlığımızın kullandığı logo. Yani bir tarafta Türk bayrağı, bir tarafta Avrupa Birliği bayrağı, ikisi karşı karşıya, esasen ikili ilişkilerimize verdiğimiz önemin bir göstergesi. Ve o logo gölgesinde, önünde bayraklarımızla da beraber çok sayıda toplantılar gerçekleştirdik bakanlar düzeyinde, yüksek temsilci düzeyinde, bugüne kadar da hiç itiraz eden olmadı, hatta memnuniyetini dile getiren çok sayıda parlamenter oldu, üst düzey AB yöneticisi oldu komiserler dahil. Şimdi ne oldu da buna itiraz ediyorlar? Bunun bir tek sebebi var, Avrupa’da artan ırkçılık, hoşgörüsüzlük, nefret, teamülsüzlük, yani burada o logoda hiçbir sorun yok. Şimdi Avrupa Birliği Bakanlığı ile bizim Bakanlık birleşti biliyorsunuz Dışişleri Bakanlığı ve ben Avrupa Birliği Bakanlığı da yaptım 8 ay Dışişleri Bakanı olmadan önce. Bakanlıklar birleştikten sonra Dışişleri Bakanlığı bünyesinde AB Başkanlığımız devam ediyor. Ve o logoyu da biz devam ettirdik. Sonuçta diğer parlamenterlerin de daha sonra Büyükelçimize giderek o Alman üyenin yanlış yaptığını Büyükelçimize de söylemişler, bu da memnuniyet verici.

SORU- Benim sorum Malta Dışişleri Bakanı Sayın Evarist Bartolo’ya olacak, Türkiye’den önce Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimini ziyaret ettiniz. Bu ülkelerde Doğu Akdeniz’de gelişen olaylarla ilgili size nasıl cevap verildi, orada bu konuyla ilgili size neler aktarıldı acaba? Teşekkür ederim.

MALTA DIŞİŞLERİ BAKANI EVARİST BARTOLO- Tabii ki o ülkelere Akdeniz’deki durumun çok çetrefilli olduğunu bilerek gittim ve bu ülkelere yaptığım ziyaretlerden sonra çetrefillinin de ötesinde bir durum olduğunu görüyorum. Dolayısıyla burada çok kolay bir formül yok, çok kolay olmayacak tabii ki çözüm bulmak. Ama tabii ki hep birlikte barışçıl bir çözüm bulmaya çalışmak, birlikte konuşmak çok daha iyi olur agresif açıklamalar yapmaktansa. Çünkü bunlar sadece insanları zaten olduklarından daha da kızgın hale getiriyor.

Biraz önce söylediğim gibi, biz küçük bir ülkeyiz. Akdeniz’in bu tarafında olsak ne derdik? Aynı şeyi söylerdik aslında, ihtilaflar barışçıl şekilde ve müzakereler yoluyla ve uluslararası hukuka saygı çerçevesinde çözümlenmeli diyoruz derdik, bu çok önemli. Çünkü buradaki herkesin çıkarına bakmak lazım. Birilerini dışlamak zaten sorunu çözümlemez, tam tersine gelecek için daha da çok sorun yaratır. Ve daha sonra gelecekte bu tür çözümler zaten bu tür sorunlar sizin peşinizi bırakmaz. O yüzden şunu söylüyoruz, her bir hükümete, gittiğimiz her yerde şunu söyledik, Evet, tabii ki ulusal çıkarlarınız önemli, çünkü bir orta yol dediğimiz zaman bir kapitülasyon veya kendi ulusal çıkarlarınızı unutun demiyoruz. O yüzden zaten çetrefilli ve kompleks bir durum diyorum. Çünkü gerçekten de çok farklı çıkarların göz önünde bulundurulması gerekiyor. Tabii ki buna tarih ve coğrafyanın getirdiği zorluklar da ekleniyor ve birçok ülkenin birbiriyle çatışan çıkarları söz konusu olabiliyor. Ama gerçekten de ilerlemek için sadece barışçıl çözüm söz konusu olabilir. Dolayısıyla diyalog dediğimiz zaman, gerginliği azaltmaya yönelik adımlar dediğimiz zaman bu tür teklifleri yapan ülkeleri biz çok olumlu karşılıyoruz. Çünkü zaten şu andaki gergin olan durumu daha da gerginleştirmeye gerek yok. Adil bir çözüm olması tabii ki çok önemli. Herkes için adil olması gerekiyor ve uluslararası hukuka uygun olması gerekiyor bu çözümün.

Unutmayın ki Malta insanlık ortak kültürel mirası kavramının doğduğu ülke, dolayısıyla bizim için son derece önemli bu çözümün dostane olması, barışçıl olması, uluslararası hukuka ve söz konusu herkesin çıkarına uygun şekilde olması çok önemli.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ederim.

MALTA DIŞİŞLERİ BAKANI EVARİST BARTOLO- Teşekkürler.