Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kongo Cumhuriyeti Dışişleri, İşbirliği ve Yurtdışındaki Kongolular Bakanı Sayın Jean-Claude Gakosso ile Ortak Basın Toplantısı, 8 Eylül 2020, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün Kongo Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Jean-Claude Gakosso’yu ülkemizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Değerli dostum Jean-Claude bugün Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının da özel temsilcisi olarak geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmek üzere Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının mektubunu kendisinden bugün aldım.

Bu ziyaret esasen Kongo Cumhuriyeti’nden ülkemize yapılan ilk Dışişleri Bakanı düzeyinde resmi ziyaret. Jean-Claude ile en son Berlin Konferansı marjında Berlin’de görüşme imkânım olmuştu. Ve Jean-Claude ile bugün Kongolu asker ve devlet adamı Orgeneral Mokoko’nun ülkemizdeki tedavisini konuştuk ve Türkiye’de tedavisi yapıldıktan sonra ülkesine döndü. Ve bunun için bize teşekkür etmelerine gerek yok, biz girişimci ve insani dış politikamız gereği özellikle dost ve kardeş ülkelere her zaman her alanda, sağlık başta olmak üzere yardım elimizi uzatıyoruz.

Bugün ilişkilerimizi bu vesileyle görüşme imkânımız oldu önce baş başa, sonra çalışma arkadaşlarımızla birlikte. Karşılıklı büyükelçiliklerimizi 2013 yılında ve 2014 yılında açtık. Şimdi tahsis edeceğimiz arsalar üzerinde karşılıklı büyükelçiliklerimizi inşa edeceğiz ve bugün Brazavil’de bize tahsis edilecek arazinin durumunu da birlikte ele alma imkânımız oldu.

Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi baktığımı zaman, dostluğumuzu yansıtmayan ya da potansiyelimizi yansıtmayan bir durum var. Elbette Koronavirüs salgını sebebiyle bir düşüş olabilir, ama genel anlamda da 60 milyon Dolar civarındaki bir ticaret hacmi bizi tatmin etmiyor. Türkiye’nin lehine bir açık olması da bizi mutlu etmez, dengeli bir şekilde bu ticaret hacmimizi bir an önce 100 milyon Dolar, daha sonra da 200 milyon Dolara, 250 milyon Dolara çıkarmamız gerekiyor.

Bazı firmalarımız Kongo’da önemli projeleri üstlendi ve hayata geçirdi. Önümüzdeki süreçte yine firmalarımız Kongo’daki önemli projeleri hayata geçirirken Kongo’da yatırım yapmalarını da teşvik etmemiz gerekiyor. İki ülke olarak teşvik edebiliriz, ama hukuki zeminini ilişkilerimizin güçlendirirsek firmalarımız kendisini daha fazla güvende hisseder. Bunun için şu anda müzakere ettiğimiz 2 tane anlaşmanın bir an önce müzakerelerin tamamlanması ve imzalanması konusunda hemfikir kaldık, arkadaşlarımız süreci hızlandıracak. Bunlardan bir tanesi, yatırımların karşılıklı teşviki, diğeri de yine aynı şekilde çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşma taslakları. İki anlaşma da hem ilişkilerimizin hukuki zemininin güçlenmesi, hem de ticaretimizin ve yatırımlarımızın artması bakımından önemli anlaşmalar.

Türk Hava Yolları geçtiğimiz yıl biliyorsunuz uçuşlarını başlatmıştı, ama salgın sebebiyle uçuşlarına ara verdi, bir an önce tekrar başlaması için Türk Hava Yollarını teşvik ediyoruz ve ticaretimizin artmasında da Türk Hava Yollarımızın uçuşları katkı sağlıyor.

Kongo Cumhuriyeti’ne özellikle FETÖ’yle mücadelemizde verdikleri destek için çok teşekkür ediyorum. Ve oradaki FETÖ okulları Maarif Vakfına devredildi. Maarif Vakfına ilgi çok, her yıl öğrenci sayısı artıyor ve önümüzdeki süreçte yeni okulları da açmamız gerekiyor, o nedenle Maarif Vakfına tahsis edilecek bir arazi üzerinde yeni okullar inşallah açacağız.

Bugün biraz önce de gördüğünüz gibi, kültür, eğitim, bilim, iletişim, gençlik ve spor alanında işbirliği anlaşmasını imzaladık ve önümüzdeki süreçte yine buna benzer anlaşmaları imzalarken bu anlaşmaların uygulanması gereği kültür ilişkilerimizi, eğitimle ilgili ilişkilerimizi de geliştireceğiz.

Diplomasi akademilerimiz arasında da bir işbirliği var, bugüne kadar 8 tane diplomatı Bakanlığımızda, diplomasi akademimizde ağırladık. Bundan sonraki süreçte Türkiye burslarının sayısını da arttırabileceğimizi söyledik, ama daha fazla Kongo’dan diplomatı sadece kısa süreli eğitim değil, tecrübe paylaşımı için de Bakanlığımızda ağırlayabileceğiz.

Tüm bu görüşmelerimiz ilişkilerimizin geleceği bakımından umut verici oldu ve ilk fırsatta ben de Kongo’yu, Brazavil’i ziyaret edeceğim. Bu vesileyle dostum Jean-Claude bu ziyareti için ve faydalı görüşmeleri için çok teşekkür ediyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

KONGO CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ, İŞBİRLİĞİ VE YURTDIŞINDAKİ KONGOLULAR BAKANI JEAN-CLAUDE GAKOSSO- Çok teşekkür ediyorum sevgili dostum Mevlüt Bey. Ben öncelikle şunu söylemek istiyorum, İnanılmaz bir memnuniyet ve mutluluk duyuyorum burada, Türkiye’de bulunmaktan dolayı.

En önemli dünya tarihi içerisinde Bizans döneminden Osmanlı sarayı olsun, dünya tarihinde birçok içerisinde parlayan bir medeniyet Türk medeniyeti. Bu ulus kesinlikle modern dünyanın yükselen bir ulusudur.

Aynı zamanda değerli dostuma bu sıcak karşılaması için çok çok teşekkür ediyorum. İş birliğimizi kolaylaştıran kişidir kendisi. Ve hem kendim, hem de heyetim ve beraberimdekiler çok güzel karşılandık. Aynı zamanda size sabrınız için de teşekkür, anlayışınız içinde teşekkür ediyoruz. Brazavil’de birçok güzel proje yürütülmesinde katkılarınız oldu.

Sizin nezdinizde şunu söylemek isterim ve altını çizmek isterim ki, Türk Hükümeti nezdinde bir kez daha Sayın General Mokoko sağlığına kavuşmuştur, bir kez daha bunun için sizlere müteşekkiriz ve Brazavil’e sağlıkla döndü, sizlerin sayesinde oldu bu.

Değerli dostum, uzun süredir sizinle Türkiye ve Kongo Brazavil arasındaki işbirliği konularını yürütüyoruz ve iyi temellere oturtulmuş bir işbirliği yürütüyoruz sizinle ve son derece de verimli bir işbirliği diyebilirim. Çünkü Kongo Brazavil başkentimizi ziyaret eden yabancılara özellikle Kintele’deki Summa isimli Türk inşaat şirketi tarafından yapılmış olan Uluslararası Kongre Merkezini göstermekten büyük bir gurur duyuyoruz. Konferansın yanı sıra Libya konusundaki uluslararası konferansları da burada gerçekleştirdik. Çok büyük bir konferans merkezinden, kongre merkezinden bahsediyoruz aslında. Glisale, bildiğiniz gibi Parlamento Başkanı ve Sayın Başkan Serrac, aynı zamanda Tripoli’deki Hükümetin başındaki kişiler de bu toplantıya katıldılar.

Son derece simgesel bir devlet binaları şehri projemiz var, çok simgesel bir proje olmaya devam edecek. Ve şu anda dünya konjonktürü lehimizde değil bildiğiniz üzere pandemiden dolayı, yani bu tabii negatif bir faktör.

Öte yandan dünya petrol fiyatları aniden düştü, bildiğiniz üzere Kongo dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisi Afrika bölgesinde ve yaklaşık olarak 300 bin varil üretirken bir anda rakamlarımız bunun çok çok altına indi ve bu da ekonomimizin çeşitlenmesini zora koştu. Uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının ne tür zorluklarla karşılaştığını biliyorsunuz, bu da hakikaten bu zor bir durum. Ben Kovid pandemisinin hala devam ettiğini ülkemizde söyleyebilirim. Henüz tam iyi yönetilmediği için henüz bu pandemi sürecinden çıkamadık. Ülkemizde Hükümetimiz elinden geleni yapıyor. Yani iyi bir şekilde yönetildiğini söyleyemem ülkemizde, ama en azından bir çerçeveye oturtuldu pandemi mücadelesi. Özellikle 6 ay içerisinde çok sayıda ölüm gerçekleşti, 80’den fazla ölüm oldu. Ve sizin de bana az önce değindiğiniz üzere Kongo Hükümetinin lehine olacak şekilde ülkemizin sağlık kuruluşları elinden geleni yapıyor ve işbirliği gösteriyor.

Peki, Libya konusu ne kadar hassas, biraz bundan bahsetmek gerekirse, Afrika Birliği Libya konusunda bir taraftır ve hassasiyet göstermektedir. Amacı Afrika Birliğinin, ilgili taraflar arasında barışı sağlamaktır. Yani Trablus’ta Başkan Serrac’la öte yandan dediğimiz ülke içerisindeki diğer ülkeler olsun, yani Parlamento Başkanı olsun, aynı zamanda güneyde yaşayan halkın görüşleri, hepsi kaale alınmalıdır Libya özelinde. Bu son derece komplike bir konu ve son derece zor bir dava. Hatta Birleşmiş Milletler nezdinde de çok zor bir konu Libya konusu. Kesinlikle ve kesinlikle iki aşamada ele alınması lazım bu konunun. Öncelikle ulusal boyutta barışın sağlanması gerek taraflar arasında, ilgili taraflar kimlerse bir araya getirilmeli ve minimum bir mutabakat sağlanmalıdır. Ve milisler açısından silahların bırakılması şartı konmalı, yani silahlar bırakılırsa o zaman silahlı çatışma olmaz. Biliyorsunuz ki bir ordu ülkenin ana omurgasıdır. Barışın sağlanabilmesi için silahsızlanma da sağlanmalı.

Polemiğe girmeksizin şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’nin Libya’ya gelmesi Libya’da dengeleri oturtmuştur ve taraflar arasında diyaloğun başlatılmasına imkân sağlamıştır. Ve Türklerin gelmesiyle bildiğiniz üzere uluslararası camianın tanıdığı Libya Hükümeti, yani Sayın Serrac’ın resmi daveti üzerine Türkiye Cumhuriyeti Libya’ya gelmiştir. Ve Türkiye’nin gelişi, Türk varlığı Libya’ya da dengeyi kurmuştur. Ve bu sayede müzakere ve karşılıklı konuşma fırsatı yaratılmıştır.

Büyükelçilik olarak da size Başkentimizde büyük bir alan tahsis ediyoruz. Sanayi anlamında da çok önemli bir kısımda yine size bir tahsisat yapıyoruz arazi anlamında. İleride şansölye açmak isterseniz daha büyük olarak, hem bu yeni ikinci arazide de açabileceksiniz, hem de Büyükelçiliğinizi daha geniş bir araziye konumlandırabileceksiniz. Eğitim olsun, okul faaliyetleri, eğitim-öğretim faaliyetleri olsun, bu ikinci arazide açacağınız binayla da bunları yürütebileceksiniz.

Sevgili meslektaşım, Türk Hava Yolları uçuşları başlattı Kongo-Türkiye arasında, bu da Türk modernitesini bizlere taşıdı. Bu şirketin, Türk Hava Yolları’nın tekrar Kongo’ya geldiğini, uçuşlarını başlattığını görmek isteriz. Sayın Büyükelçimiz de biliyor, Kongo’ya uçuşların başlatılması anı bizim için çok önemli bir anı olarak kalacaktır. Belki alt bölgemizde Benkita bölgesinde ikinci bir bölgeye daha belki ikinci bir uçuş hattı Türk Hava Yolları açabilir, bakacağız. Kovid-19 geçtikten sonra Türk Hava Yolları’nın tekrar geleceğini düşünüyoruz.

Ben sözlerime son verirken sağlam bir temelde ilerlediğimizi ve yatırımcılarımızı koruyacak, hem Türk, hem de Kongolu yatırımcıları koruyacak güzel bir anlaşma imzaladığımızı düşünüyorum. Ve anlaşmanın yürürlüğe konmasıyla, böylelikle yatırımların korunması çok çok önem kazanacak. En azından şu anda önümüzdeki haftalarda bu sağlam temel üzerine çalışmalarımızı sürdürüyor olacağız.

Bir kez daha Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum bizi burada kabul ettiğiniz için. Bu sefer İstanbul ayağında ziyarette bulunamıyoruz, kültür anlamında da inşallah ileride güzel camilerinizi, güzel şehriniz İstanbul’u da gezme fırsatım olur diye düşünüyorum. Çünkü büyük bir aktüalite olarak yer alıyor İstanbul bizim ülkemizde de. Çok teşekkürler.

SORU- (Fransızca Konuşma)

DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok çok teşekkür ediyorum. Yunanistan son zamanlarda gerek NATO’da, gerek AB içindeki tüm inisiyatiflere hayır diyerek, hatta bazen önce evet, sonra hayır diyerek diyalogdan yana olmadığını net bir şekilde göstermiştir. Bunu tabii ki kamuoyu önünde bu inisiyatifi başlatan kişiler ya da kurumlar söyleyemez, ama bizlere de söylüyorlar. Biz tüm inisiyatiflere destek verdik ve ön koşulsuz bir şekilde diyaloğa hazır olduğumuzu net bir şekilde söyledik. En son NATO’nun inisiyatifine de evet dedik, Yunanistan da evet dedi. NATO bir kere daha her iki tarafa dönüp bunu açıklayabilir miyiz diye sordu. Her iki taraf da evet dedi. NATO bu açıklamayı yaptıktan sonra biz açıklamamızla bunu desteklediğimizi bir kere daha teyit ettik, ama Yunanistan bunu reddetti. Yani burada samimiyet yok, gerçekten artık Avrupa Birliği ülkeleri de çok sıkıldı, çünkü tüm ilişkileri de rehin alıyor. Ama burada Yunanistan’ın esas sebebi, uluslararası hukuk bakımından haklı olmadığını herkes söylemeye başladı. Biz tezlerimizi çok güzel bir şekilde gerek Sayın Cumhurbaşkanımız, gerekse Bakanlığımız, bizler, ilgili arkadaşlarımız çok güzel bir şekilde anlatıyoruz, soru-cevap şeklinde, uluslararası hukuk çerçevesinde anlatıyoruz. Bu denizle ilgili adalar olsun, kıta sahanlığı olsun, karasuları olsun, tartışmalı bölgeler çok var dünyada. Dünyada bu sorunlar nasıl çözülmüş, Yunanistan diğer ülkelerle nasıl anlaşmalar imzalamış, hepsini göstererek gayet güzel bir şekilde anlatıyoruz, kendimize de güvendiğimiz için masada varız diyoruz, ama Yunanistan yanaşmıyor. Onun yerine, sahada ve masada üstünlük sağlayamadığı için, psikolojik üstünlüğü de kaybettiği için sürekli agresif bir tutum sergiliyorlar.

Nikos Dendias benim çok eskiden arkadaşım, 2003 yılından beri tanırım. Esasen yazdıklarıyla, söyledikleriyle Yunanistan Dışişleri Bakanı olarak şaşırtmıyor, ama bu anlamda kendisine söylemek isterim ki, hangi şartta olursak olalım doğruları dürüst bir şekilde bizim konuşmamız lazım. Ne halklarımızı kandıralım, ne de dünyayı kandıralım, kendimizi de kandırmayalım.

Bugün tüm tatbikatları baktığımız zaman, ateşli de olur-ateşsiz de olur, mühimmatlı olur-mühimmatsız tatbikatlar olur, bunu önceden deklare ederseniz. Navtexinizi ya da havadan da olacaksa notamınızı yayınlarsınız ve burada gerçek mühimmat da kullanılır, yine tatbikat mühimmatı da kullanılabilir. Yani bizim tatbikatımız NATO kuralları çerçevesinde yapılıyor, bir NATO ülkesinin Dışişleri Bakanı bunu çok iyi bilmesi gerekiyor, burada dürüst davranmamız gerekiyor gerçekten.

Diğer taraftan, bugün 10 kilometrekarelik bir adacığa 40 bin kilometrekare kıta sahanlığında bulunmak nerede var, hangi uluslararası hukukta var, hangi başka bir ülke bu kadar arsızca bu talepte bulunabiliyor? Dünyada böyle bir örneği yok. Aynı şekilde 6 millik kara suları üzerinde 10 millik hava sahası talep eden dünyada başka bir ülke yok. Yani biz Yunanistan maksimalist taleplerde bulunur derken Yunanistan’a iftira atmak için bunları söylemiyoruz, rakamlarla her şey ortada.

Yine Ayasofya konusunda daha önce de söyledik, yani bize ders verebilecek en son ülke Yunanistan’dır. Neden? Başkentinde cami olmayan tek ülke Yunanistan’dır. Selanik’teki cami bile, ikinci büyük şehir, sürekli açık bir cami yok. Batı Trakya’daki camilere, müftülere ve oradaki Türk ve Müslüman topluluğuna, yani orada Türklerin dışında da Müslüman olanlar var, Roma var, diğerleri var, Pomaklar var, ciddi bir zulüm politikası uyguluyor, özellikle Türk kardeşlerimize, soydaşlarımıza.

Şimdi Ayasofya’nın kültür mirasını yok ediyor diyor. İstanbul fethedildikten bugüne kadar korunduysa bundan sonra niye yok edilsin? Kim korudu bugüne kadar? Ecdadımız korudu, biz koruduk, camiyken de korundu, müzeyken de korundu. Vakfiyede ne diyor? Cami diyor. Dolayısıyla bu konuda görüş belirtebilen kimdir? UNESCO’dur. UNESCO’yla yakın diyalog içindeyiz, şeffaf bir şekilde ne yaptığımızı herkes görüyor. Zaten herkesin de ziyaretine açacakken buralarda iftira atmak yerine dürüst davranırsak daha sağlıklı konuşuruz.

Daha dün Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarını uygulamadığı için Yunanistan’ı uyardı ve eleştirdi. Batı Trakya Türkleriyle ilgili üç tane uygulamadığı anlaşma var. Aynı şekilde göçmenlerle ilgili Yunanistan’ın şöyle bir sıraladığımız zaman, sınırımızda, Ege’de kaç tane göçmen bunların yüzünden öldü? Bunlar zannetti ki herkes destekleyecek. Ama son zamanlarda öyle bir duruma geldi ki, BM, BM’nin uzmanlık kurumları, üyesi olduğu Avrupa Konseyi, üyesi olduğu Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu şiddetli bir şekilde kınadı, eleştirdi, çünkü bunlar insani değil ki. Yani o garip insanların botlarını batırıp, suya itip orada öldürmeye terk etmek insani değil. Dolayısıyla gerçekten Yunanistan’ın ve Dışişleri Bakanının bu açıklamaları bizi şaşırtmıyor, ama ibretlik.

Bugün DHKP-C, PKK, FETÖ Atina sokaklarında, Yunanistan sokaklarında serbestçe dolaşıyor, teröristler. Bizde Yunanistan’ın aleyhine bir faaliyet gösteren herhangi bir kurum ya da kişi var mı? Müsaade etmeyiz biz hangi ülke olursa olsun, ilişkilerimiz iyidir-kötüdür bunlara bakmayız. Dolayısıyla bu konularda ilkeli davranmak gerekiyor. Yunanistan kendisine güveniyorsa, işte üyesi olduğu Avrupa Birliği de teklif etti, birlikte üye olduğumuz NATO da teklif etti, cesareti varsa, tezlerinde kendisine güveniyorsa gelsin masaya otursun, haklı olduğunu orada herkes önünde söylesin, elbette bizim de söyleyeceklerimiz var, zaten Yunanistan’ın da korktuğu bu. Çok teşekkür ediyorum. Sorularınızın tamamını cevaplayabildim mi?

SORU- Sayın Çavuşoğlu, sorum size olacak. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti olmuştu geçtiğimiz günlerde. Bu ziyaret sonrasında terör örgütü PKK’dan bazı eleştiriler geldi. Bu eleştirilere Mesut Barzani Başkanlığındaki partiden yanıt geldi ve PKK’yı hem kölelikle suçladı, hem de akıl dışı davranmak suçladı. Siz bu süreci nasıl değerlendirirsiniz? Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz her zaman söylüyoruz, PKK’nın zulmü, esasen baktığımız zaman yaptığı zulme, en çok Kürt kardeşlerimize zulmetmiştir. PKK en çok Kürt kardeşlerimize zarar vermiştir ve bunları KDP ve Mesut Barzani, aynı şekilde Neçirvan Barzani, yani bölgesel yönetim her zaman söyleye gelmiştir. Esasen şu anda Kuzey Irak’ta da PKK en çok zararı Kürtlere veriyor. Bugün KYB’yi neredeyse tamamen kontrol altına almıştır, yani Süleymaniye bölgesinde, şehirleri kontrol altına almıştır, bin tane köyü elinde tutuyor PKK. PKK’nın esasen buradaki hedefi, Erbil yönetimini ele geçirmektir. Türkiye’deki bölücü faaliyetlerinin başarılı olamayacağını gördü. Bugün PKK yine Barzani’lerin, KDP’nin de söylediği gibi bir tutsak politikası, yani zorla çocukları dağa götürüyor, kızları, ondan sonra gençleri, Irak’taki da yine oradaki Kürt çocukları, aynı şekilde Yezidilerin çocuklarını, Suriye’deki Aramilerin çocuklarını, herkesin çocuklarını zorla dağa götürüyor, eline silah veriyor. Dolayısıyla KDP ve Irak Bölgesel Yönetimin Başkanı Neçirvan Barzani ve diğer yetkililer bunu her zaman söylüyor, en kritik zamanda da söylediler. Zaten Barzani’nin Türkiye ziyaretinde de PKK’yla mücadelede neler yapabileceğimizi görüştük.

Burada şunu çok iyi ayırt etmek gerekiyor, Gerek Türkiye’de olsun, gerek Suriye’de olsun, gerek Irak’ta olsun, İran’da olsun, nerede olursa olsun terör örgütleriyle, teröristlerle Kürt kardeşlerimizi ayırt etmemiz lazım. Şimdi Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyaretinde de kendisiyle niye görüştüğümüzü, masada işte onların Bölgesel Yönetimin de bayrağının olduğunu, niye olduğunu, bu PKK’nın bayrağı gibi çok ağır eleştiriler de görüyoruz, bu da doğru değil. Yani buradaki Kürt kardeşlerimizi de PKK gibi görürsek hata içine düşmüş oluruz, dolayısıyla burada Kürt düşmanlığı da olur. Biz Kürt düşmanlığına karşıyız ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da iktidara geldiği günden bu yana Türkiye’deki Kürt kardeşlerimize neler yapmıştır ortadadır, hangi hizmetleri vermiştir, hangi sorunları çözmüştür, Suriye’de zamanında bu kriz olmadan önce oradaki Kürt kardeşlerimizin kimliği dahil tüm hakları için mücadele vermiştir, o günkü yönetimle görüşerek bu sorunların çözümüne katkı sağlamıştır. Ve tarihten bu yana Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz de ne zaman dara düşse her zaman ev sahipliği yapmışızdır, geçmişte yine Peşmergeye ev sahipliği yaptığımız gibi Saddam’ın saldırılarından dolayı.

Dolayısıyla gerçekten bir şeyi kabul etmemiz lazım, burada Kürtlerin en büyük düşmanı PKK’dır, YPG’dir ve terör örgütleridir, bunlarla mücadelede de en çok katkıyı da yine Kürt kardeşlerimizin vermesi gerekiyor. Kürt kardeşlerimizin her yerde haklarıyla ilgili biz gerekenleri zaten söylüyoruz, ama terör örgütlüyle de birlikte mücadele etmemiz gerekiyor, Neçirvan’ın ziyaretinde de bunları görüştük. Dolayısıyla PKK’nın Neçirvan Barzani’ye ya da Erbil’e saldırması son derece doğaldır, biz de bundan dolayı şaşırmadık. Çok teşekkür ediyorum.