DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları,
bugün Kongo Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Jean-Claude Gakosso’yu ülkemizde
ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
Değerli dostum Jean-Claude bugün Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının da özel
temsilcisi olarak geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmek üzere Kongo
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının mektubunu kendisinden bugün aldım.
Bu ziyaret esasen Kongo Cumhuriyeti’nden ülkemize yapılan ilk Dışişleri
Bakanı düzeyinde resmi ziyaret. Jean-Claude ile en son Berlin Konferansı
marjında Berlin’de görüşme imkânım olmuştu. Ve Jean-Claude ile bugün
Kongolu asker ve devlet adamı Orgeneral Mokoko’nun ülkemizdeki tedavisini
konuştuk ve Türkiye’de tedavisi yapıldıktan sonra ülkesine döndü. Ve bunun
için bize teşekkür etmelerine gerek yok, biz girişimci ve insani dış
politikamız gereği özellikle dost ve kardeş ülkelere her zaman her alanda,
sağlık başta olmak üzere yardım elimizi uzatıyoruz.
Bugün ilişkilerimizi bu vesileyle görüşme imkânımız oldu önce baş başa,
sonra çalışma arkadaşlarımızla birlikte. Karşılıklı büyükelçiliklerimizi
2013 yılında ve 2014 yılında açtık. Şimdi tahsis edeceğimiz arsalar
üzerinde karşılıklı büyükelçiliklerimizi inşa edeceğiz ve bugün Brazavil’de
bize tahsis edilecek arazinin durumunu da birlikte ele alma imkânımız oldu.
Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi baktığımı zaman, dostluğumuzu yansıtmayan
ya da potansiyelimizi yansıtmayan bir durum var. Elbette Koronavirüs
salgını sebebiyle bir düşüş olabilir, ama genel anlamda da 60 milyon Dolar
civarındaki bir ticaret hacmi bizi tatmin etmiyor. Türkiye’nin lehine bir
açık olması da bizi mutlu etmez, dengeli bir şekilde bu ticaret hacmimizi
bir an önce 100 milyon Dolar, daha sonra da 200 milyon Dolara, 250 milyon
Dolara çıkarmamız gerekiyor.
Bazı firmalarımız Kongo’da önemli projeleri üstlendi ve hayata geçirdi.
Önümüzdeki süreçte yine firmalarımız Kongo’daki önemli projeleri hayata
geçirirken Kongo’da yatırım yapmalarını da teşvik etmemiz gerekiyor. İki
ülke olarak teşvik edebiliriz, ama hukuki zeminini ilişkilerimizin
güçlendirirsek firmalarımız kendisini daha fazla güvende hisseder. Bunun
için şu anda müzakere ettiğimiz 2 tane anlaşmanın bir an önce müzakerelerin
tamamlanması ve imzalanması konusunda hemfikir kaldık, arkadaşlarımız
süreci hızlandıracak. Bunlardan bir tanesi, yatırımların karşılıklı
teşviki, diğeri de yine aynı şekilde çifte vergilendirmenin önlenmesi
anlaşma taslakları. İki anlaşma da hem ilişkilerimizin hukuki zemininin
güçlenmesi, hem de ticaretimizin ve yatırımlarımızın artması bakımından
önemli anlaşmalar.
Türk Hava Yolları geçtiğimiz yıl biliyorsunuz uçuşlarını başlatmıştı, ama
salgın sebebiyle uçuşlarına ara verdi, bir an önce tekrar başlaması için
Türk Hava Yollarını teşvik ediyoruz ve ticaretimizin artmasında da Türk
Hava Yollarımızın uçuşları katkı sağlıyor.
Kongo Cumhuriyeti’ne özellikle FETÖ’yle mücadelemizde verdikleri destek
için çok teşekkür ediyorum. Ve oradaki FETÖ okulları Maarif Vakfına
devredildi. Maarif Vakfına ilgi çok, her yıl öğrenci sayısı artıyor ve
önümüzdeki süreçte yeni okulları da açmamız gerekiyor, o nedenle Maarif
Vakfına tahsis edilecek bir arazi üzerinde yeni okullar inşallah açacağız.
Bugün biraz önce de gördüğünüz gibi, kültür, eğitim, bilim, iletişim,
gençlik ve spor alanında işbirliği anlaşmasını imzaladık ve önümüzdeki
süreçte yine buna benzer anlaşmaları imzalarken bu anlaşmaların uygulanması
gereği kültür ilişkilerimizi, eğitimle ilgili ilişkilerimizi de
geliştireceğiz.
Diplomasi akademilerimiz arasında da bir işbirliği var, bugüne kadar 8 tane
diplomatı Bakanlığımızda, diplomasi akademimizde ağırladık. Bundan sonraki
süreçte Türkiye burslarının sayısını da arttırabileceğimizi söyledik, ama
daha fazla Kongo’dan diplomatı sadece kısa süreli eğitim değil, tecrübe
paylaşımı için de Bakanlığımızda ağırlayabileceğiz.
Tüm bu görüşmelerimiz ilişkilerimizin geleceği bakımından umut verici oldu
ve ilk fırsatta ben de Kongo’yu, Brazavil’i ziyaret edeceğim. Bu vesileyle
dostum Jean-Claude bu ziyareti için ve faydalı görüşmeleri için çok
teşekkür ediyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.
KONGO CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ, İŞBİRLİĞİ VE YURTDIŞINDAKİ KONGOLULAR BAKANI
JEAN-CLAUDE GAKOSSO- Çok teşekkür ediyorum sevgili dostum Mevlüt Bey. Ben
öncelikle şunu söylemek istiyorum, İnanılmaz bir memnuniyet ve mutluluk
duyuyorum burada, Türkiye’de bulunmaktan dolayı.
En önemli dünya tarihi içerisinde Bizans döneminden Osmanlı sarayı olsun,
dünya tarihinde birçok içerisinde parlayan bir medeniyet Türk medeniyeti.
Bu ulus kesinlikle modern dünyanın yükselen bir ulusudur.
Aynı zamanda değerli dostuma bu sıcak karşılaması için çok çok teşekkür
ediyorum. İş birliğimizi kolaylaştıran kişidir kendisi. Ve hem kendim, hem
de heyetim ve beraberimdekiler çok güzel karşılandık. Aynı zamanda size
sabrınız için de teşekkür, anlayışınız içinde teşekkür ediyoruz.
Brazavil’de birçok güzel proje yürütülmesinde katkılarınız oldu.
Sizin nezdinizde şunu söylemek isterim ve altını çizmek isterim ki, Türk
Hükümeti nezdinde bir kez daha Sayın General Mokoko sağlığına kavuşmuştur,
bir kez daha bunun için sizlere müteşekkiriz ve Brazavil’e sağlıkla döndü,
sizlerin sayesinde oldu bu.
Değerli dostum, uzun süredir sizinle Türkiye ve Kongo Brazavil arasındaki
işbirliği konularını yürütüyoruz ve iyi temellere oturtulmuş bir işbirliği
yürütüyoruz sizinle ve son derece de verimli bir işbirliği diyebilirim.
Çünkü Kongo Brazavil başkentimizi ziyaret eden yabancılara özellikle
Kintele’deki Summa isimli Türk inşaat şirketi tarafından yapılmış olan
Uluslararası Kongre Merkezini göstermekten büyük bir gurur duyuyoruz.
Konferansın yanı sıra Libya konusundaki uluslararası konferansları da
burada gerçekleştirdik. Çok büyük bir konferans merkezinden, kongre
merkezinden bahsediyoruz aslında. Glisale, bildiğiniz gibi Parlamento
Başkanı ve Sayın Başkan Serrac, aynı zamanda Tripoli’deki Hükümetin
başındaki kişiler de bu toplantıya katıldılar.
Son derece simgesel bir devlet binaları şehri projemiz var, çok simgesel
bir proje olmaya devam edecek. Ve şu anda dünya konjonktürü lehimizde değil
bildiğiniz üzere pandemiden dolayı, yani bu tabii negatif bir faktör.
Öte yandan dünya petrol fiyatları aniden düştü, bildiğiniz üzere Kongo
dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisi Afrika bölgesinde ve
yaklaşık olarak 300 bin varil üretirken bir anda rakamlarımız bunun çok çok
altına indi ve bu da ekonomimizin çeşitlenmesini zora koştu. Uluslararası
piyasalarda petrol fiyatlarının ne tür zorluklarla karşılaştığını
biliyorsunuz, bu da hakikaten bu zor bir durum. Ben Kovid pandemisinin hala
devam ettiğini ülkemizde söyleyebilirim. Henüz tam iyi yönetilmediği için
henüz bu pandemi sürecinden çıkamadık. Ülkemizde Hükümetimiz elinden geleni
yapıyor. Yani iyi bir şekilde yönetildiğini söyleyemem ülkemizde, ama en
azından bir çerçeveye oturtuldu pandemi mücadelesi. Özellikle 6 ay
içerisinde çok sayıda ölüm gerçekleşti, 80’den fazla ölüm oldu. Ve sizin de
bana az önce değindiğiniz üzere Kongo Hükümetinin lehine olacak şekilde
ülkemizin sağlık kuruluşları elinden geleni yapıyor ve işbirliği
gösteriyor.
Peki, Libya konusu ne kadar hassas, biraz bundan bahsetmek gerekirse,
Afrika Birliği Libya konusunda bir taraftır ve hassasiyet göstermektedir.
Amacı Afrika Birliğinin, ilgili taraflar arasında barışı sağlamaktır. Yani
Trablus’ta Başkan Serrac’la öte yandan dediğimiz ülke içerisindeki diğer
ülkeler olsun, yani Parlamento Başkanı olsun, aynı zamanda güneyde yaşayan
halkın görüşleri, hepsi kaale alınmalıdır Libya özelinde. Bu son derece
komplike bir konu ve son derece zor bir dava. Hatta Birleşmiş Milletler
nezdinde de çok zor bir konu Libya konusu. Kesinlikle ve kesinlikle iki
aşamada ele alınması lazım bu konunun. Öncelikle ulusal boyutta barışın
sağlanması gerek taraflar arasında, ilgili taraflar kimlerse bir araya
getirilmeli ve minimum bir mutabakat sağlanmalıdır. Ve milisler açısından
silahların bırakılması şartı konmalı, yani silahlar bırakılırsa o zaman
silahlı çatışma olmaz. Biliyorsunuz ki bir ordu ülkenin ana omurgasıdır.
Barışın sağlanabilmesi için silahsızlanma da sağlanmalı.
Polemiğe girmeksizin şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’nin Libya’ya gelmesi
Libya’da dengeleri oturtmuştur ve taraflar arasında diyaloğun
başlatılmasına imkân sağlamıştır. Ve Türklerin gelmesiyle bildiğiniz üzere
uluslararası camianın tanıdığı Libya Hükümeti, yani Sayın Serrac’ın resmi
daveti üzerine Türkiye Cumhuriyeti Libya’ya gelmiştir. Ve Türkiye’nin
gelişi, Türk varlığı Libya’ya da dengeyi kurmuştur. Ve bu sayede müzakere
ve karşılıklı konuşma fırsatı yaratılmıştır.
Büyükelçilik olarak da size Başkentimizde büyük bir alan tahsis ediyoruz.
Sanayi anlamında da çok önemli bir kısımda yine size bir tahsisat yapıyoruz
arazi anlamında. İleride şansölye açmak isterseniz daha büyük olarak, hem
bu yeni ikinci arazide de açabileceksiniz, hem de Büyükelçiliğinizi daha
geniş bir araziye konumlandırabileceksiniz. Eğitim olsun, okul
faaliyetleri, eğitim-öğretim faaliyetleri olsun, bu ikinci arazide
açacağınız binayla da bunları yürütebileceksiniz.
Sevgili meslektaşım, Türk Hava Yolları uçuşları başlattı Kongo-Türkiye
arasında, bu da Türk modernitesini bizlere taşıdı. Bu şirketin, Türk Hava
Yolları’nın tekrar Kongo’ya geldiğini, uçuşlarını başlattığını görmek
isteriz. Sayın Büyükelçimiz de biliyor, Kongo’ya uçuşların başlatılması anı
bizim için çok önemli bir anı olarak kalacaktır. Belki alt bölgemizde
Benkita bölgesinde ikinci bir bölgeye daha belki ikinci bir uçuş hattı Türk
Hava Yolları açabilir, bakacağız. Kovid-19 geçtikten sonra Türk Hava
Yolları’nın tekrar geleceğini düşünüyoruz.
Ben sözlerime son verirken sağlam bir temelde ilerlediğimizi ve
yatırımcılarımızı koruyacak, hem Türk, hem de Kongolu yatırımcıları
koruyacak güzel bir anlaşma imzaladığımızı düşünüyorum. Ve anlaşmanın
yürürlüğe konmasıyla, böylelikle yatırımların korunması çok çok önem
kazanacak. En azından şu anda önümüzdeki haftalarda bu sağlam temel üzerine
çalışmalarımızı sürdürüyor olacağız.
Bir kez daha Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum bizi burada kabul ettiğiniz
için. Bu sefer İstanbul ayağında ziyarette bulunamıyoruz, kültür anlamında
da inşallah ileride güzel camilerinizi, güzel şehriniz İstanbul’u da gezme
fırsatım olur diye düşünüyorum. Çünkü büyük bir aktüalite olarak yer alıyor
İstanbul bizim ülkemizde de. Çok teşekkürler.
SORU- (Fransızca Konuşma)
DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok çok teşekkür ediyorum.
Yunanistan son zamanlarda gerek NATO’da, gerek AB içindeki tüm
inisiyatiflere hayır diyerek, hatta bazen önce evet, sonra hayır diyerek
diyalogdan yana olmadığını net bir şekilde göstermiştir. Bunu tabii ki
kamuoyu önünde bu inisiyatifi başlatan kişiler ya da kurumlar söyleyemez,
ama bizlere de söylüyorlar. Biz tüm inisiyatiflere destek verdik ve ön
koşulsuz bir şekilde diyaloğa hazır olduğumuzu net bir şekilde söyledik. En
son NATO’nun inisiyatifine de evet dedik, Yunanistan da evet dedi. NATO bir
kere daha her iki tarafa dönüp bunu açıklayabilir miyiz diye sordu. Her iki
taraf da evet dedi. NATO bu açıklamayı yaptıktan sonra biz açıklamamızla
bunu desteklediğimizi bir kere daha teyit ettik, ama Yunanistan bunu
reddetti. Yani burada samimiyet yok, gerçekten artık Avrupa Birliği
ülkeleri de çok sıkıldı, çünkü tüm ilişkileri de rehin alıyor. Ama burada
Yunanistan’ın esas sebebi, uluslararası hukuk bakımından haklı olmadığını
herkes söylemeye başladı. Biz tezlerimizi çok güzel bir şekilde gerek Sayın
Cumhurbaşkanımız, gerekse Bakanlığımız, bizler, ilgili arkadaşlarımız çok
güzel bir şekilde anlatıyoruz, soru-cevap şeklinde, uluslararası hukuk
çerçevesinde anlatıyoruz. Bu denizle ilgili adalar olsun, kıta sahanlığı
olsun, karasuları olsun, tartışmalı bölgeler çok var dünyada. Dünyada bu
sorunlar nasıl çözülmüş, Yunanistan diğer ülkelerle nasıl anlaşmalar
imzalamış, hepsini göstererek gayet güzel bir şekilde anlatıyoruz,
kendimize de güvendiğimiz için masada varız diyoruz, ama Yunanistan
yanaşmıyor. Onun yerine, sahada ve masada üstünlük sağlayamadığı için,
psikolojik üstünlüğü de kaybettiği için sürekli agresif bir tutum
sergiliyorlar.
Nikos Dendias benim çok eskiden arkadaşım, 2003 yılından beri tanırım.
Esasen yazdıklarıyla, söyledikleriyle Yunanistan Dışişleri Bakanı olarak
şaşırtmıyor, ama bu anlamda kendisine söylemek isterim ki, hangi şartta
olursak olalım doğruları dürüst bir şekilde bizim konuşmamız lazım. Ne
halklarımızı kandıralım, ne de dünyayı kandıralım, kendimizi de
kandırmayalım.
Bugün tüm tatbikatları baktığımız zaman, ateşli de olur-ateşsiz de olur,
mühimmatlı olur-mühimmatsız tatbikatlar olur, bunu önceden deklare
ederseniz. Navtexinizi ya da havadan da olacaksa notamınızı yayınlarsınız
ve burada gerçek mühimmat da kullanılır, yine tatbikat mühimmatı da
kullanılabilir. Yani bizim tatbikatımız NATO kuralları çerçevesinde
yapılıyor, bir NATO ülkesinin Dışişleri Bakanı bunu çok iyi bilmesi
gerekiyor, burada dürüst davranmamız gerekiyor gerçekten.
Diğer taraftan, bugün 10 kilometrekarelik bir adacığa 40 bin kilometrekare
kıta sahanlığında bulunmak nerede var, hangi uluslararası hukukta var,
hangi başka bir ülke bu kadar arsızca bu talepte bulunabiliyor? Dünyada
böyle bir örneği yok. Aynı şekilde 6 millik kara suları üzerinde 10 millik
hava sahası talep eden dünyada başka bir ülke yok. Yani biz Yunanistan
maksimalist taleplerde bulunur derken Yunanistan’a iftira atmak için
bunları söylemiyoruz, rakamlarla her şey ortada.
Yine Ayasofya konusunda daha önce de söyledik, yani bize ders verebilecek
en son ülke Yunanistan’dır. Neden? Başkentinde cami olmayan tek ülke
Yunanistan’dır. Selanik’teki cami bile, ikinci büyük şehir, sürekli açık
bir cami yok. Batı Trakya’daki camilere, müftülere ve oradaki Türk ve
Müslüman topluluğuna, yani orada Türklerin dışında da Müslüman olanlar var,
Roma var, diğerleri var, Pomaklar var, ciddi bir zulüm politikası
uyguluyor, özellikle Türk kardeşlerimize, soydaşlarımıza.
Şimdi Ayasofya’nın kültür mirasını yok ediyor diyor. İstanbul
fethedildikten bugüne kadar korunduysa bundan sonra niye yok edilsin? Kim
korudu bugüne kadar? Ecdadımız korudu, biz koruduk, camiyken de korundu,
müzeyken de korundu. Vakfiyede ne diyor? Cami diyor. Dolayısıyla bu konuda
görüş belirtebilen kimdir? UNESCO’dur. UNESCO’yla yakın diyalog içindeyiz,
şeffaf bir şekilde ne yaptığımızı herkes görüyor. Zaten herkesin de
ziyaretine açacakken buralarda iftira atmak yerine dürüst davranırsak daha
sağlıklı konuşuruz.
Daha dün Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarını uygulamadığı
için Yunanistan’ı uyardı ve eleştirdi. Batı Trakya Türkleriyle ilgili üç
tane uygulamadığı anlaşma var. Aynı şekilde göçmenlerle ilgili
Yunanistan’ın şöyle bir sıraladığımız zaman, sınırımızda, Ege’de kaç tane
göçmen bunların yüzünden öldü? Bunlar zannetti ki herkes destekleyecek. Ama
son zamanlarda öyle bir duruma geldi ki, BM, BM’nin uzmanlık kurumları,
üyesi olduğu Avrupa Konseyi, üyesi olduğu Avrupa Birliği, Avrupa
Parlamentosu şiddetli bir şekilde kınadı, eleştirdi, çünkü bunlar insani
değil ki. Yani o garip insanların botlarını batırıp, suya itip orada
öldürmeye terk etmek insani değil. Dolayısıyla gerçekten Yunanistan’ın ve
Dışişleri Bakanının bu açıklamaları bizi şaşırtmıyor, ama ibretlik.
Bugün DHKP-C, PKK, FETÖ Atina sokaklarında, Yunanistan sokaklarında
serbestçe dolaşıyor, teröristler. Bizde Yunanistan’ın aleyhine bir faaliyet
gösteren herhangi bir kurum ya da kişi var mı? Müsaade etmeyiz biz hangi
ülke olursa olsun, ilişkilerimiz iyidir-kötüdür bunlara bakmayız.
Dolayısıyla bu konularda ilkeli davranmak gerekiyor. Yunanistan kendisine
güveniyorsa, işte üyesi olduğu Avrupa Birliği de teklif etti, birlikte üye
olduğumuz NATO da teklif etti, cesareti varsa, tezlerinde kendisine
güveniyorsa gelsin masaya otursun, haklı olduğunu orada herkes önünde
söylesin, elbette bizim de söyleyeceklerimiz var, zaten Yunanistan’ın da
korktuğu bu. Çok teşekkür ediyorum. Sorularınızın tamamını cevaplayabildim
mi?
SORU- Sayın Çavuşoğlu, sorum size olacak. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi
Başkanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti olmuştu geçtiğimiz günlerde.
Bu ziyaret sonrasında terör örgütü PKK’dan bazı eleştiriler geldi. Bu
eleştirilere Mesut Barzani Başkanlığındaki partiden yanıt geldi ve PKK’yı
hem kölelikle suçladı, hem de akıl dışı davranmak suçladı. Siz bu süreci
nasıl değerlendirirsiniz? Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz her zaman söylüyoruz, PKK’nın zulmü,
esasen baktığımız zaman yaptığı zulme, en çok Kürt kardeşlerimize
zulmetmiştir. PKK en çok Kürt kardeşlerimize zarar vermiştir ve bunları KDP
ve Mesut Barzani, aynı şekilde Neçirvan Barzani, yani bölgesel yönetim her
zaman söyleye gelmiştir. Esasen şu anda Kuzey Irak’ta da PKK en çok zararı
Kürtlere veriyor. Bugün KYB’yi neredeyse tamamen kontrol altına almıştır,
yani Süleymaniye bölgesinde, şehirleri kontrol altına almıştır, bin tane
köyü elinde tutuyor PKK. PKK’nın esasen buradaki hedefi, Erbil yönetimini
ele geçirmektir. Türkiye’deki bölücü faaliyetlerinin başarılı olamayacağını
gördü. Bugün PKK yine Barzani’lerin, KDP’nin de söylediği gibi bir tutsak
politikası, yani zorla çocukları dağa götürüyor, kızları, ondan sonra
gençleri, Irak’taki da yine oradaki Kürt çocukları, aynı şekilde
Yezidilerin çocuklarını, Suriye’deki Aramilerin çocuklarını, herkesin
çocuklarını zorla dağa götürüyor, eline silah veriyor. Dolayısıyla KDP ve
Irak Bölgesel Yönetimin Başkanı Neçirvan Barzani ve diğer yetkililer bunu
her zaman söylüyor, en kritik zamanda da söylediler. Zaten Barzani’nin
Türkiye ziyaretinde de PKK’yla mücadelede neler yapabileceğimizi görüştük.
Burada şunu çok iyi ayırt etmek gerekiyor, Gerek Türkiye’de olsun, gerek
Suriye’de olsun, gerek Irak’ta olsun, İran’da olsun, nerede olursa olsun
terör örgütleriyle, teröristlerle Kürt kardeşlerimizi ayırt etmemiz lazım.
Şimdi Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyaretinde de kendisiyle niye
görüştüğümüzü, masada işte onların Bölgesel Yönetimin de bayrağının
olduğunu, niye olduğunu, bu PKK’nın bayrağı gibi çok ağır eleştiriler de
görüyoruz, bu da doğru değil. Yani buradaki Kürt kardeşlerimizi de PKK gibi
görürsek hata içine düşmüş oluruz, dolayısıyla burada Kürt düşmanlığı da
olur. Biz Kürt düşmanlığına karşıyız ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da iktidara geldiği günden bu yana
Türkiye’deki Kürt kardeşlerimize neler yapmıştır ortadadır, hangi
hizmetleri vermiştir, hangi sorunları çözmüştür, Suriye’de zamanında bu
kriz olmadan önce oradaki Kürt kardeşlerimizin kimliği dahil tüm hakları
için mücadele vermiştir, o günkü yönetimle görüşerek bu sorunların çözümüne
katkı sağlamıştır. Ve tarihten bu yana Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz
de ne zaman dara düşse her zaman ev sahipliği yapmışızdır, geçmişte yine
Peşmergeye ev sahipliği yaptığımız gibi Saddam’ın saldırılarından dolayı.
Dolayısıyla gerçekten bir şeyi kabul etmemiz lazım, burada Kürtlerin en
büyük düşmanı PKK’dır, YPG’dir ve terör örgütleridir, bunlarla mücadelede
de en çok katkıyı da yine Kürt kardeşlerimizin vermesi gerekiyor. Kürt
kardeşlerimizin her yerde haklarıyla ilgili biz gerekenleri zaten
söylüyoruz, ama terör örgütlüyle de birlikte mücadele etmemiz gerekiyor,
Neçirvan’ın ziyaretinde de bunları görüştük. Dolayısıyla PKK’nın Neçirvan
Barzani’ye ya da Erbil’e saldırması son derece doğaldır, biz de bundan
dolayı şaşırmadık. Çok teşekkür ediyorum.