Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ile Ortak Basın Toplantısı, 13 Ekim 2020, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ann Linde’ye hoş geldiniz diyerek konuşmama başlamak istiyorum. İsveç’le köklü ilişkilerimiz var. İsveç’in yurt dışındaki en eski devlet mülkü İstanbul Başkonsolosluğu, onu da bu ziyaret vesilesiyle öğrenmiş olduk.

İsveç’te yaşayan 115 bini aşkın vatandaşımız var ve bunlar aramızda önemli bir köprü ve bağ oluşturuyor. Buradaki vatandaşlarımızın çoğu Konya Kulu’dan. Hatta Konya Kulu şehrinde, Ankara’ya çok uzak değil, Olof Palme Parkı ve Bulvarı var. Geçmişte bazı İsveçli siyasetçiler kampanya çalışmalarının bir kısmını yürütmek için buraya da gelmişlerdi.

Bugün Ann Linde ile ilişkilerimizin tüm boyutlarını ele aldık. Samimi, açık bir görüşme gerçekleştirdik. Ayrıca, Yukarı Karabağ ve Suriye gibi bölgesel konularda da görüş alışverişinde bulunduk hem baş-başa, hem arkadaşlarımızla beraber çalışma yemeğinde. Elbette görüş birliği içinde olduğumuz konular var ve hemfikir olmadığımız konular da var. Örneğin terörle mücadele konusunda İsveç’ten daha somut destek bekliyoruz, işbirliği bekliyoruz. Maalesef özellikle PKK terör örgütünün üyeleri İsveç’te propaganda, vatandaşlarımıza Kürt kökenli vatandaşlarımız dahil yönelik saldırılar, PKK’yı desteklemeyenlere yönelik, gönüllü ya da zorla para toplama dahil birçok faaliyette bulunuyorlar. Ve bu faaliyetlerin hiçbirisi ifade özgürlüğüyle bağdaşmaz. Terörizmin finansmanı dahil hepsi uluslararası hukukun da yasakladığı faaliyetlerdir. Dolayısıyla bu konuda İsveç’ten daha iyi iş birliği bekliyoruz.

Ayrıca, FETÖ mensuplarına da kucak açmalarını tabii ki istemeyiz. Maalesef birçok FETÖ mensubu da İsveç’e sığınma talebinde bulundu ve bunların çoğu da karşılandı. Diğer taraftan köklü ilişkilere sahibiz, evet, ama bugün ilişkilerimizi değişik alanlarda geliştirmek için de çalışıyoruz. 2019 yılında ticaret hacmimiz 3 milyar Dolar seviyesine çıktı. Pandemiye rağmen, salgına rağmen bu rakamda ciddi bir düşüş yok. Bu rakamlar devam ederse yılsonuna kadar yine 3 milyar Dolar hedefine ulaşabiliriz, daha doğrusu seviyesine ulaşabiliriz, ilk 7 ayda çünkü 1.6 milyar Dolarlık bir ticaret hacmimiz oldu.

Aramızda farklı mekanizmalar var. Örneğin Ekonomik ve Ticaret Ortaklık Komitesi JETCO var, ama bugüne kadar bu JETCO’nun toplantısını hiç gerçekleştirmemişiz. Bizim tarafta da Eşbaşkan Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan Hanımefendi. Ve bugün İsveç’in de bu toplantıyı gerçekleştirme arzusunda olduğunu öğrenmekten Ann Linde’den memnuniyet duydum.

Ülkemizde 125 İsveç sermayeli yatırımcı var ve karşılıklı yatırımların artmasını da elbette istiyoruz. Son zamanlarda özellikle Türk inşaat firmalarının İsveç’te bazı projeleri üstlenmeye başladığını görüyoruz, bunun da devamını dileriz. Zaten Türk firmaları kalitesini en kısa zamanda tüm İsveç’e gösterecektir. Bu konuda tabii İsveç makamlarının da desteğinin devam etmesini arzu ediyoruz.

İsveç’te son dönemde Danimarkalı aşırı sağcı ve İslam düşmanı partinin mensupları Kur’an-ı Kerim’e yönelik çirkin eylemlerde bulundu, bundan büyük bir üzüntü duyduk ve bundan duyduğumuz rahatsızlığı da zaten ilettik. Ama İsveç makamlarının özellikle bu aşırı siyasetçilere, aşırı ırkçı siyasetçilere yönelik aldığı tedbirlerden de memnuniyet duyuyoruz. Aynı şekilde İsveç Başbakanının yaptığı açıklama da memnuniyet verici. Bu bir illet, bir hastalık, terörizm kadar tehlikeli, dolayısıyla birlikte mücadele edersek üstesinden gelebiliriz. Avrupa’yı ve insanlığı birleştiren tüm değerleri kökten sarsmaya başlayan bu akımlara karşı da Türkiye olarak işbirliğine hazırız.

Diğer taraftan Avrupa Birliği sürecimize İsveç her zaman destek vermiştir, bizi yeri geldiği zaman da eleştirmiştir. Haklı eleştiri olduğu zaman kabul ediyoruz, ama önyargılı eleştirileri de kabul etmediğimizi her zaman söylüyoruz, önemli olan yapıcı eleştiri. Ama bugün eleştirmek ya da eleştirmemek değil söz konusu olan. Bugün Avrupa Birliği’nin genişleme dahil birçok konuda ciddi kararlar alması gerekiyor ve bu konuda da zorluklar çektiğini görüyoruz. Türkiye AB’ye üyelik sürecinde eğer Avrupa Birliği bizimle dürüst bir şekilde müzakere etmek istiyorsa tüm kriterleri yerine getirmeye hazırdır. Eğer Türkiye kriterleri yerine getiremezse, o zaman Avrupa Birliği Türkiye’yi rahat eleştirebilir veya istediğini söyleyebilir veya durdurabilir, ama siyasi engelleri de ortadan kaldırmamız lazım.

Tabii Avrupa Birliği Avrupa’nın ya da bölgemizin tek örgütü değil. Avrupa Konseyinde de İsveç’le yakın işbirliği içinde çalışıyoruz. Diğer taraftan her iki ülke de AGİT içinde aktif iki üye ülke. Ve 2021 yılının başında İsveç AGİT Dönem Başkanlığını Arnavutluk’tan devralacak. Bugün Dönem Başkanlığında neler yapılabilir, hangi çalışmaları birlikte yürütebiliriz, biz nasıl destek verebiliriz; bunları konuştuk. AGİT içinde farklı kurumlarda da yine seçimler var, daha önceki seçimler veto edildiği için yeni bir arayışa girildi ve bu süreçte de AGİT’in çalışmalarını destekleyeceğimizi söyledik. Herhangi bir adaya yönelik rezervimiz de yok. Ama güçlü insanları görev başına getirelim ki bugün çok taraflılığa, etkin çok taraflılığa inanıyoruz ve bu bölgesel ve uluslararası örgütler etkin olmalı, görünür olmalı, objektif olmalı ve halklarımızın beklentilerini de karşılayabilmeli. Bu anlayışla İsveç’in AGİT Dönem Başkanlığını ve faaliyetlerini destekleyeceğimizi bir kere daha buradan söylemek isterim.

Diğer taraftan, özellikle Ermenistan’ın saldırganlığını da konuştuk. Sahadaki gelişmeler hakkında, son gelişmeler hakkında, Ermenistan’ın Eylül ayında Tovuz’a ve yakın zamanda da yine sivillere yönelik saldırıları hakkında Ann Linde’ye bilgiler verdim.

Türkiye olarak bugüne kadar müzakere edilmiş barışçıl yöntemlerle bir çözümü desteklediğimizi, fakat bu çaba, özellikle çabaların sonuçsuz kalması Ermenistan’ı daha da cesaretlendirdi ve son zamanlarda Azerbaycan’a saldırdı, özellikle de Azerbaycan’da sivilleri hedef alıyor. Ateşkes mutabakatından sonra, insani gerekçelerle Moskova’da tesis edilen ateşkesten sonra bile Ermenistan sivillere saldırmaya devam etti ve çok sayıda sivil şehit var Azerbaycan’da. Ve Minsk eşbaşkanlarının bu sorunu çözmek için bugüne kadar somut bir adım atmadığını, atamadığını söyledik. Minsk Grubu olarak 9+2, 6 tane daha üye ülke var, artı Minsk Üçlüsü, artı Azerbaycan ve Ermenistan var. Belki Minsk Grubu olarak bir toplantı yapmamızda fayda var, bu önerimizi bugün gündeme getirdik. Özellikle Minsk eşbaşkanlarının da Minsk Grubuna bir rapor vermesi lazım; bugüne kadar ne yapıldı, neden olmadı, kimden kaynaklanıyor. Ve artık adımlar atmamız gerekiyor. Yani bu sorunun çözümünün tek yönteminin Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarından çekilmesi olduğunu defalarca söyledik. Biz her şartta Azerbaycan’ın vereceği kararları destekleyeceğimizi hem sahada, hem masada söyledik, bugün de söylüyoruz. Bu süreçte de elbette çözümden yanayız, çözümün parametresi belli. Ama her hal ve şartta kardeş Azerbaycan’ın da sonuna kadar devlet olarak da, millet olarak da yanındayız ve bunları da bugün değerlendirme fırsatı bulduk. Kendilerine açık ve samimi görüşmeler için çok teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz diyerek bir kere daha sözü Ann Linde’ye bırakıyorum.

İSVEÇ DIŞİŞLERİ BAKANI ANN LİNDE- Çok teşekkürler. Ankara’da bugün burada bulunmaktan ve mevkidaşım Sayın Bakan Çavuşoğlu’yla görüşmekten büyük memnuniyet duyuyorum.

İki ülkenin arasında çok köklü ilişkiler var ve halklarımız arasında bağlar var. Bu bağlamda çok verimli ve açık diyaloğumuzdan memnun olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çok çeşitli konuları görüştük.

Toplantımız İsveç’in Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı Başkanlığıyla ilgili konuları görüşmemiz için bir vesile oldu. Türkiye de AGİT içerisinde aktif bir üye. Başkanlığımız sırasında AGİT’in temel görevlerine odaklanıyor olacağız. Avrupa’nın güvenlik düzenin korunması ve AGİT’in kapsamlı güvenlik kavramının korunması, bu demokrasi, insan hakları, kadınlar, barış ve güvenlik gündemi de yine merkezi yerde yer alacak. Aynı zamanda AGİT bölgesinde çatışmaların bu ilkeler temelinde çözümlenmesini de destekliyor olacağız.

Toplantımızda Yukarı Karabağ ihtilafını da görüştük. Bu anlamda Minsk Grup eşbaşkanlarının bu arada yeni önerinizi de Sayın Bakan, almış bulunuyorum. Ve aynı zamanda insani bir ateşkesin bulunması ve insancıl hukuka saygı gösterilmesi hususunu dile getireceğiz.

Sayın Bakan Çavuşoğlu ile AGİT konularını görüşmekten memnun oldum. Başkanlığımız döneminde yakın diyalog ve işbirliği Türkiye ve İsveç arasında halen elzem bir yer almaya devam edecek. Türkiye’nin komşu bölgesinde bazı zorluklarla karşı karşıya olduğunu kabul ediyoruz. Aynı zamanda kuzeydoğu Suriye konusunda pozisyonumuzu ifade ettim. Bu anlamda Avrupa Birliği’nin güçlü pozisyonu aynı olmaya devam ediyor, Türkiye’yi geri çekilmeye davet etmeye devam ediyoruz.

Aynı zamanda Doğu Akdeniz’le ilgili olarak bir hafta önce Avrupa Konseyi bir karar aldı. Aynı zamanda Türkiye’yi demokrasi ve insan hakları konusunda desteklemeye devam ediyoruz. Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle ile iyi işleyen bir ilişki kurma isteği var, aynen Avrupa Konseyi’nin de kararında ifade etmiş olduğu gibi. Türkiye ile ticaret hepimiz açısından büyük bir öneme sahip.

Türkiye ve Avrupa Birliği gündeminde çözümlenmesi gereken bir dizi husus var. Bu hususların diyalogla ele alınması gerekir. Avrupa Birliği Başkanlığı ve Daimi Yüksek Temsilcinin çalışmalarına bizler de tam destek veriyoruz. Avrupa Birliği Türkiye olan çalışmalarını yeniden canlandırmak istiyor, Türkiye’nin daha önce bahsettiğim alanlarda attığı yapıcı adımları takdirle karşılıyoruz. Bu anlamda yeni bir ve pozitif bir AB-Türkiye gündemi oluşturulacak.

Aynı zamanda Doğu Akdeniz’de gerginliklerin azaltılması için çalışmaları memnuniyetle karşılıyoruz. Bu anlamda Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın egemen haklarının ihlal edilmemesine yönelik hususları önemle karşıladığımızı ifade ediyorum. Bu anlamda Avrupa Birliği üye devletleriyle AB’nin Türkiye’ye yönelik mesajlarında dayanışmamızı ifade ediyoruz.

Dün AB Dışişleri Konseyindeki gelişmeleri ve Navtex ile ilgili Türkiye’nin vermiş olduğu mesajları görüştük. Yine aynı şekilde Türkiye’nin bu şekilde büyük sayıda mültecilere ev sahipliği yapmasından dolayı yaptığı çabaları da memnuniyetle karşılıyoruz. Yüksek Temsilci Borrell ve Sayın Çavuşoğlu’nun AB-Türkiye 2016 Anlaşmasını uygulamasıyla ilgili olarak Türkiye’nin gerçekten mültecilere yapmış olduğu muameleden büyük memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyorum.

Türkiye ve İsveç’in aynı fikirde olmadığı birçok husus var. Sayın Bakanla yapmış olduğum toplantıda bu konularda İsveç’in pozisyonunu çok net bir şekilde ifade ettim. İsveç küresel anlamda DEAŞ’a karşı küresel koalisyonun da bir parçası olarak terörle mücadeleye destek veriyor, Türkiye de bu koalisyonun bir parçası. PKK terör örgütü olarak Avrupa Birliği tarafından İsveç de dahil olmak üzere 2002 yılından bu yana listelenmiş durumdadır. Diğer örgütler SDG gibi Avrupa Birliği tarafından veya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından veya ABD tarafından terör örgütü olarak ilan edilmemiştir. Sahada DAEŞ’e karşı koalisyon çerçevesinde tabii ki belirli taraflar var, bunlarla da eğer bölgedeki istikrarı devam ettirmek istiyorsak farklı aktörlerle farklı konularda diyaloğu gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Bunları söyledikten sonra, Sayın Bakanın konuşmasının başında söylediklerinin de tekrar altını çizmek istiyorum. Dünya üzerinde aslında Türkiye’nin bir anlaşma imzaladığı ilk Hristiyan ülkeyiz ve birbirimizi en eski dostlar arasında sayıyoruz, bu da bu şekilde olmaya devam edecek. Tekrar misafirperverliğiniz için teşekkürler Sayın Bakan.

SORU- Aslında Sayın Bakanımız açıklamasında biraz bahsetti, ama benim ilk sorum her iki bakana da olacak. Ermenistan ve Azerbaycan arasında ateşkes imzalandı, ancak Ermenistan’ın ateşkes ihlali devam ediyor, hatta sivilleri de hedef aldığını görüyoruz, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsveç Dışişleri Bakanına başka bir sorum daha var; AGİT Dönem Başkanlığını üstleneceksiniz, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilim hakkında neler yapmayı planlıyorsunuz? Teşekkürler.

İSVEÇ DIŞİŞLERİ BAKANI ANN LİNDE- Biz Yukarı Karabağ bölgesinde devam etmekte olan her ne kadar bir insani ateşkese 10 Ekim’de varılmış olsa bile devam eden çatışmalardan derin endişe duyuyoruz. Bu bağlamda bu çatışmaları durdurmaları ve katı bir şekilde tarafları anlaşmaya uymamaya teşvik etmesini davet ediyorum. Aynı zamanda artan sivil ölümler hiçbir zaman tabii ki kabul edilebilir bir durum değildir hiçbir koşulda. AB Konseyi de çok net bir şekilde dışarıdan bu çatışmaya etkide bulunması konusundaki pozisyonunu ifade etti ve AGİT Minsk Grubuna olan desteğini ifade etti, İsveç de bu beyanı desteklemektedir. Minsk Grubu eşbaşkanları çerçevesinde tekrar bu anlaşmaya devam edilmesini, uygulanmasını rica etmektedir. Başka bir sorunuz daha vardı zannediyorum.

SORU- İkinci sorum, AGİT Dönem Başkanlığınızla alakalı. AGİT Dönem Başkanlığınız döneminde Ermenistan-Azerbaycan arasındaki gerilim hakkında neler yapmayı planlıyorsunuz?

İSVEÇ DIŞİŞLERİ BAKANI ANN LİNDE- Evet, esasında daha önce de söylemiş olduğum gibi biz tamamen Minsk Grubu eşbaşkanlarını ve özel temsilcisini destekliyoruz ve başka herhangi bir alternatif yok müzakere edilmiş bir çözüme, yani herhangi bir asker çözüm olamaz. Biz tekrar ortakları müzakere masasında bir araya getirmeliyiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Karabağ meselesiyle ilgili düşüncelerimizi her platformda dile getiriyoruz, bugün bir kere daha özetlemeye çalıştım. Uluslararası toplumun ateşkes çağrılarını makul karşılıyoruz, hiç kimse savaş istemez. Ama ateşkes çağrısına ilaveten Ermenistan’a da Azerbaycan topraklarından çekil diye bir çağrı olursa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve İsveç’in de Dönem Başkanlığını üstlenecek AGİT kararlarını hatırlatarak bu çağrı yapılırsa o zaman uluslararası toplumun gerçekten bu sorunu çözme arzusunu görebiliriz, ama bu çağrı maalesef yapılmıyor.

Bugün Ukrayna konusunu da, AGİT’in oradaki misyonunun biliyorsunuz başında da bir Büyükelçimiz var, Büyükelçi Halit Çevik, Ukrayna’daki durumu da değerlendirme fırsatı bulduk. Aynı şekilde Gürcistan, AGİT’in orada da misyonları var. Şimdi Kırım, Ukrayna toprakları söz konusu olduğu zaman ya da Gürcistan’ın, AGİT dahil hepimiz ne diyoruz? Rusya çekilsin ya da oradaki başka unsurlar çekilsin buralar Gürcistan’ın ve Ukrayna’nın topraklarıdır. Ama aynı çağrıyı Karabağ söz konusu olunca yapmıyoruz birçok karara rağmen. Dolayısıyla Minsk Grubu olarak, genişletilmiş Minsk Grubu olarak bu toplantıları bir an önce yapıp ne yapacağımıza da karar vermemiz lazım.

Diğer taraftan mevkidaşım Ann Linde’nin yaptığı konuşmada kullandığı bazı ifadeler var, onlara da cevap vermek durumundayım. Örneğin “We urge Turkey withdraw from the Syria.” yani “Türkiye’yi Suriye’den çekilmesi için uyarıyoruz”. Bir kere diplomaside böyle “urge” kelimesini kullanmak tepeden bakmacı bir yaklaşımdır, doğru bir yaklaşım değil, o kelime yanlış. Ama ben şimdi şunu sormak istiyorum, Siz kimden aldığınız yetkiyle Türkiye’nin Suriye’den çekilmesini istiyorsunuz ya da Türkiye’yi uyarıyorsunuz? Suriye’deki rejim İsveç’e veya Avrupa Birliği’ne böyle bir yetki mi verdi? Biz her toplantıda, Soçi toplantılarında, Astana formatı toplantılarında, Cenevre’de ortaya çıkan tüm metinlerde, İdlib’le ilgili metinlerde bir şeyi vurguluyoruz ilk paragraf olarak; Suriye’nin sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü. Biz Suriye’yi bölmek istemiyoruz, ama siz Suriye’yi bölmek isteyen PKK’lılara destek olmak için Türkiye’ye çekil diyorsunuz. Uluslararası hukukta bu var mı? Peki, İdlib’den de çekil diyor musunuz Türkiye’ye? Veya DEAŞ’tan temizlediğimiz bölgelerden çekil diyor musunuz? Hayır. Neden? Çünkü İdlib’den çekilsek 3 milyon daha mülteci Türkiye’ye gelecek, oradan da Avrupa ülkelerine gidecek. Nereden çekilmemiz lazım? PKK’dan temizlediğimiz alanlardan Türkiye çekilmesi lazım. Şimdi kimin adına bir kere uyarıyorsunuz; o bir.

İkincisi, neden o bölgelerden çekil Türkiye diyorsunuz. Bu konularda adaletli yaklaşırsak ve Kürt kardeşlerimizle teröristleri ayırt edersek, o zaman ayrıştığımız konularda görüşlerimiz daha da yakınlaşabilir, işbirliğini yapabiliriz. İnsani konularda duyarlılığınızı takdir ediyoruz ve de Türkiye üzerinden ayrım gözetmeksizin Suriyelilere insani yardım yapmada da öncü ülkelerden bir tanesisiniz. Ama teröristlerle diğer Suriyelileri ve özellikle Kürt kardeşlerimizi ayırt edelim.

İkincisi, siz diyorsunuz ki Kıbrıs’ın egemen hakkı. Peki, Kıbrıs Türklerinin haklarından niye bahsetmiyorsunuz? İsveç olarak, İskandinav ülkeleri olarak hep uluslararası hukuktan, insan haklarından bahsediyorsunuz, haktan-hukuktan bahsediyorsunuz ki biz göreceli olarak İskandinav ülkelerini İsveç dahil örnek gösteriyoruz. Peki, Kıbrıs Türklerinin hakları ne olacak? Hidrokarbon kaynakları üzerinde onların hakkı yok mu? Neden hakça paylaşıma vurgu yapmıyorsunuz? Bunu yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsunuz. Neden? Siz de vurguladınız, Avrupa Birliği içinde dayanışma anlayışından dolayı. Şimdi dayanışma doğru olan bir yerde güzel, faydalı. Ama haksız olan bir yerde dayanışma insanı kör eder, bu Avrupa Birliği’ni de kör eder ve de adaletten uzaklaştırır. Yani haksız yerde dayanışma içinde olmayalım. Yani ne olursa olsun Rum Kesimi ve Yunanistan’ın her yaptığı veya her talebi haklıdır anlayışı doğru değil.

Ayrıca, insan hakları konusunda, göçmenler konusunda hassassınız, bize de teşekkür ettiniz. Peki, Yunanistan sınırda ve Ege Denizinde bu kadar Suriyeli göçmeni ya da göçmenleri ayrım yapmaksızın öldürürken, botlarını batırırken, geri iterken niye bir kere olsun Yunanistan’ı eleştirmiyorsunuz madem bu kadar hassassınız insan hakları konusunda, onlar insan değil mi? Neden? Çünkü Yunanistan Avrupa’ya göçmen gelmesini engelliyor. Neden? Yunanistan çünkü AB üyesi, dayanışma ruhu var, o yüzden eleştiremeyiz.

İşte bizim de itirazımız, samimi olarak söylüyorum; bu çifte standart. Lütfen bunlardan kurtulun. Demokraside, insan haklarında, özgürlüklerde, uluslararası hukukta üye veya üye olmayan diye bir ayrım yok, herkes için geçerli. O yüzden biz gerçekten bu konularda görüş ayrılığı içindeyiz; doğru, haklısınız. Ama siz düşüncelerinizi söylüyorsunuz, biz de açıkça düşüncelerimizi söylemekle mükellefiz, 83 milyon vatandaşımız adına söylemekle mükellefiz bunları. Biz, içeride de dosyaları verdim, yine bilgiler vereceğiz; PYD, YPG, PKK hiçbir ayrım yok, siz öyle görmek istiyorsunuz. İşte gördünüz, ofisini açtınız, ofisin başına gelen adam hakkında kara para aklamayla ilgili soruşturma başlatıldı, bunlar terörist. Bunların hiçbir farkı yok. Fotoğraflarla da size verdim.

Ayrıca, oradaki azınlıklardan bahsediyorsunuz. Size tavsiyem, içeride de tavsiye ettim; lütfen Aramileri dinleyin, Asurileri dinleyin, Hristiyan azınlıkları dinleyin. PKK, YPG, sizin dediğiniz SDG onlara neler yapmış onlardan dinleyin. Suriyeli diğer Kürtleri dinleyin, Türkiye’deki geri dönemeyen Suriyeli Kürtleri dinleyin. Onlara ulaşamazsanız aynı şekilde Avrupa’daki Suriyeli Kürtleri dinleyin. Suriye Ulusal Kürt Koalisyonunu dinleyin. PKK dışında birçok Kürt kuruluşlar, dernekler var, kapatılan siyasi partiler var, öldürülenler var, hapse atılan Kürtler var. Şimdi PKK’lılar Kürt oluyor da, onlar ne oluyor? Lütfen insaniysek bunları da görmemezlikten gelmeyelim. Ve onlarla sizleri buluşturabiliriz. Sizlere daha da kaynak göstereceğiz, bunların arasında hiçbir fark yok. Ve çocukları nasıl zorla götürdüklerini, bunların hepsini anlattık. Yani bu kadar insani konularda hassassak, siz de bir annesiniz, sizden rica ediyorum; Diyarbakır’da 1 yıldır çocuklarını bekleyen annelere bir gidin konuşun, onlar da Kürt kadın. Onlar da eli öpülesi Kürt anneler, siz de bir annesiniz. Neden hep Kürt deyince PKK’lıları, YPG’lileri, efendim bu listeye girmedi, SDG veya onları destekliyorsunuz. Diğer Kürtlerin ne günahı var? Onlar haksızlığa uğruyor, onlara da destek verelim, onları da dinleyelim. Görün, anlatsın size PKK nasıl bir terör örgütü.

Bunları açıkça bir dost gibi ben de söylemek durumundayım, gerçekten söylemek durumundayım. Yani Türkiye’ye böyle uluslararası hukuk, insan hakları dersi vermeye çalışıyorsunuz, biraz da tepeden bakma, “urge” kelimesini kullanarak, ama bizim de verecek cevaplarımız var, biz de vermek durumundayız bunları. Kişisel bir şey yok.

İSVEÇ DIŞİŞLERİ BAKANI ANN LİNDE- Teşekkür ediyorum. Ben burada misafirim, o yüzden burada bir tartışmaya girmeyeceğim. Zannediyorum bütün gazeteciler anlamıştır. Çok dostane ve çok samimi bir görüşme yaptık ve eminim Türkiye’deki herkes görüşlerini aynen sizin şu anda Sayın Bakan yaptığınız gibi samimi bir şekilde görüşlerini ifade edebilirler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Özgürce düşüncesini söyleyebilir, ama özgürlük konusunda çifte standardımız yok. Yani İsveç gibi Avrupa ülkelerinde DEAŞ mensubu haklı olarak ifadesini özgürce söyleyemez, bir kere terörist. Ama PKK olduğu zaman veya FETÖ’cü olduğu zaman söyler. Bunun özgürlük ifadesiyle ilgisi yok, sadece Batı içindeki çifte standart için güzel bir örnektir. Teşekkür ediyorum.