Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cezayir Dışişleri Bakanı Sayın Sabri Bukadum ile Ortak Basın Toplantısı, 1 Eylül 2020, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları; bugün Cezayir Dışişleri Bakanı değerli kardeşim Sabri Bukadum’u ülkemizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Kendisinin ilk defa Türkiye’de olduğunu öğrendim. İnşallah bu ilk ziyareti olmayacak, bundan sonra karşılıklı ziyaretlerimizi devam ettireceğiz. Bugün ikili ilişkilerimizi enine boyuna ele aldık.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Ocak ayında Cezayir ziyareti marjında ilişkilerimizi stratejik düzeye çıkarma kararı almıştık ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizmasını imzaladığımız anlaşmayla oluşturmuştuk. Ve Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun’u ülkemizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyacağız ve o ziyaret kapsamında da Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantımızın birincisini gerçekleştirmiş olacağız.

İlişkilerimiz her alanda mükemmel bir şekilde seyrediyor. Ama daha da geliştirmemiz gereken alanlar var, bunları da bugün birlikte değerlendirdik. Siyasi ilişkilerimiz mükemmel, ekonomik ilişkilerimiz dengeli bir şekilde devam ediyor. Ticaret hacmimiz 4 milyar Doların üstünde ve dengeli, sağlıklı, iki tarafın da yararına. Bu hacmi artırmamız gerekiyor. Pandemiye rağmen bu yıl ticaret hacmimizde bir düşüşün olmaması, geleceğe yönelik umutlarımızı daha da artırdı. Ama serbest ticaret anlaşmasını imzalarsak her iki tarafın da yararına olacak, ticaret hacmimizi 5 milyar Dolar, daha sonra da 10 milyar Dolara çıkarmamız mümkün olacak.

Aynı şekilde askeri alanda, savunma sanayi alanındaki ilişkilerimiz de gelişiyor, bunları daha da geliştirmek istiyoruz. Kültür işbirliği anlaşmasının imzalanması konusunda müzakerelerimiz devam ediyordu ve Cezayir’den gelen taslağa cevabımızı bugün takdim ettik ve en kısa zamanda bunu da müzakere edip imzalamak istiyoruz. Ayrıca, Yunus Emre Kültür Merkezi de Cezayir’de de açmak istiyoruz. Maarif Vakfı Cezayir’de de okullar açmak istiyor, bunu da kendisiyle görüştük.

Diğer taraftan, kovid-19 sürecinde karşılıklı dayanışma içinde olduk, tıbbi malzeme konusunda gerekli üzerimize düşen görevi yaptık, yardımları ulaştırdık.

Evet, Kovid-19 salgını döneminde de dayanışmamızı gösterdiğimizi söylemiştim. Tıbbi malzeme yardımı konusunda üzerimize düşeni yaptık. Ayrıca, Türkiye’deki Cezayirlilerin Cezayir’e tahliyesi, Cezayir’deki Türklerin de Türkiye’ye tahliyesi konusunda örnek bir işbirliği sergiledik ve verdikleri destek için kardeşim Sabri’ye ve kardeş Cezayir’e huzurlarınızda bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.

Cezayir’de Türk firmalarının yatırımları her geçen gün artıyor ve dış yatırımlar bakımından Türkiye birinci sırada. Yaklaşık 3,5 milyar Dolarlık yatırımımız var Cezayir’de. Bugün bu firmalarımızın karşı karşıya kaldığı konuları da kendilerine aktardık ki son zamanlarda ekonominin liberalleşmesi konusunda attıkları adımları takdirle karşılıyoruz ve Türk firmalarına verdikleri destek için çok teşekkür ediyoruz. Türk firmaları da Cezayir’de yatırım yapmaktan ya da projeleri üstlenmekten son derece memnun.

Ayrıca bugün bölgesel konuları da ele aldık. Özellikle Libya, Libya’daki gelişmeler tabiatıyla sınır komşusu olduğu için Cezayir’i de doğrudan etkilemekte. Dolayısıyla Libya’nın huzuru, barışı, istikrarı hepimiz için önemli ve Libya’da tek çözüm siyasi çözüm; bunu başından beri söylüyoruz. Ateşkes için çok çaba sarf ettik. Bu konuları Cezayir’le de her zaman görüştük, bundan sonra da yine Libya konusunda işbirliğimizi devam ettireceğiz ve Libya’daki siyasi süreci ve bir ateşkesin tesis edilmesini birlikte destekleyeceğiz. Son zamanlarda bazı girişimler oldu, fakat yine Hafter tarafının siyasi çözüme ve ateşkese inanmadığını, sadece askeri çözüm istediğini bir kere daha gördük tıpkı Moskova’da, Berlin’de ve Trablus’ta gördüğümüz gibi. Ama biz çabalarımızı birlikte sürdüreceğiz.

Bugün Mali’deki durumu görüştük. Kardeşim Sabri Mali’yi ziyaret etmişti ve oradaki gelişmeler hakkında bilgiler verdi ve Mali’nin de biraz önce istikrara kavuşması Cezayir için de önemli, ama Afrika için, bizler için de önemli. Bu konularda da gerekli desteği vereceğiz. Ve bölgesel diğer konuları da yine aynı anlayışla devam ettirdik ve terörle mücadele konusunda da işbirliğimizi artırma konusunda teyit ettirdik.

Biz kardeş ülkelerde özellikle FETÖ gibi terör networkünün bulunmasını istemeyiz, bu konudaki beklentilerimizi de değerli kardeşim Sabri’ye de bir kere daha ilettik. Bu konularda hep iki kardeş gibi, iki dost ülke gibi birbirimizi destekleyerek çalışmaya devam edeceğiz. Ben bu duygularla kardeşim Sabri’ye hoş geldin diyerek sözü kendisine vermek istiyorum.

CEZAYİR DIŞİŞLERİ BAKANI SABRİ BUKADUM- Teşekkür ettim. Sevgili kardeşim Mevlüt, Ankara’da sizin de belirttiğiniz gibi ilk defa bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sevgili dostum Sayın Çavuşoğlu bu sabahki yaptığımız bütün görüşmeleri özetledi, ama birkaç hususa da ben işaret etmek istiyorum.

Biz tabii ki Türkiye ile en iyi ilişkilere sahip olmak istiyoruz. Çünkü Türkiye’nin gerçekten son derece önemli bir ortak olduğuna inanıyoruz hem ikili olarak Türkiye’nin Cezayir’de yapmış olduğu yatırım bizi çok memnun ediyor. Tabii ki Türkiye’nin yatırımlarının artmasına, aynı zamanda Cezayirli firmaların da yatırımlarını artırmasını istiyoruz. Sevgili dostumun da belirttiği gibi tüm hususlarla ilgili olarak hepsiyle aynı fikirde olduğumu belirtmek istiyorum.

Gerçekten ilişkilerin varmış olduğu seviye, ekonomik ilişkilerin varmış olduğu seviye bizi çok memnun ediyor ve bu anlamda yapabileceğimiz çok daha fazla şeyin olduğuna inanıyorum. Çok daha güçlü adımlar atılabilir, yeni bir Cezayir’in dünyaya açılması fikri son derece önemli bizim için ve bu anlamda bütün bürokratik ya da mali tüm engellerin kaldırılması fikri son derece bizim için önemli. Bu sebeple Türk firmalarının Cezayir’e gelecekte de gelmeye devam etmesi, yatırım yapmaya devam etmesi için son derece önemli olanaklar olacak.

Uluslararası konularla ilgili olarak, her zamanki gibi son derece doğrudan bir iletişim gerçekleştiriyoruz Sayın Çavuşoğlu’yla ve her ikimizi, her iki tarafı da ilgilendiren konular özellikle Akdeniz’le ilgili ve bölgemizdeki konularla ilgili sürekli temas halindeyiz gerek Libya olsun, gerek Mali olsun bu konularla ilgili istişarelerde de bulunduk. Libya’da biliyorsunuz Libya halkıyla paylaştığımız değerler var ve çok güçlü bir biçimde barışçıl bir çözümün destekçisiyiz, bunun gerçekleştirilmesini istiyoruz. Sayın Çavuşoğlu’nun Türkiye’nin bu konudaki pozisyonunu net bir şekilde ortaya koyduğunu ve birlikte çalışarak en kısa süre içerisinde Libya konusunun çözümlenmesi, Libya krizin aşılması gerektiğine inanıyoruz. Bütün Libya halkının barışçıl bir çözüm bulmasını destekliyoruz. Öncelikle Libya halkı ve tabii ki çevre ve komşu ülkelerin de bu vesileyle barışa ve refaha kavuşmasını istiyoruz. Libya’da çıkarları olan tüm paydaşları tatmin edecek ve onları mutlu edecek bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Tabii ki Cezayir’in bu konuda da çalışmaları sürüyor. Bu anlamda sevgili kardeşimin bu konudaki onayı benim için son derece önemliydi. Ortak olarak bu konuda çalışmaya devam edeceğiz ve tabii ki Libya halkına en iyi çözümü bulabilmek için, en kısa sürede bu çözümü bulabilmek için. Kuzey Afrika için bu son derece önemli olacaktır, bölge için önemli olacaktır. Temel olarak konuştuğumuz konular bunlardı, sanırım Cumhurbaşkanını ziyaret etmeden önce bazı sorular olacak.

SORU- Behlül Çetinkaya, Anadolu Ajansı. Efendim, konuk Bakana sorumu soracağım; Cezayir’in Libya konusundaki tutumuna açıklık getirmelerini ve Libya’daki ateşkesi değerlendirmelerini istiyoruz.

Diğer sorum da Sayın Çavuşoğlu, sizin için; Venezuela’da Maduro ve Capriles arasında mutabık kalınan konular vardı, bu konuda adımlar atılıyor. Bu bağlamda bugün 100 üzerinde siyasetçi için af çıkarıldı. Venezuela’da AB’nin de girişimleri var, siz de Venezuela’da geçtiğimiz haftalarda ziyaretlerde bulundunuz ve Maduro ile bir araya geldiniz. Bu bağlamda AB ile Türkiye’nin çalışmaları ne ölçüde örtüşüyor? Aralık ayında seçimler var, bunun öncesinde girişimler hangi noktaya ulaşabilir, bu konuda değerlendirmelerinizi isteyebilir miyiz?

CEZAYİR DIŞİŞLERİ BAKANI SABRİ BUKADUM- Özellikle Libya’daki ateşkesle ilgili bir soru sordunuz. Biz ateşkesi destekledik ve ateşkesin duyurulması ve meslektaşlarım bütün silahların durması gerektiğini ve bir ateşkes çağrısını zaten yapmaya devam ediyorduk. Güçlü bir biçimde her gün ateşkesin bir adım olduğunu ifade etmeye devam ettik ve Libya’da taraflar arasında siyasi diyaloğun en kısa sürede başlaması gerektiğini ilan ettik. Bir masa etrafında oturup kendileri hususları görüşmeliler. Tabii ki Libya’daki sorunları uluslararası toplumun da desteğiyle, özellikle Libya’da çıkarları olan ortakların desteğiyle de çözebileceğimize inanıyoruz. Ve biz verebileceğimiz her türlü desteği veririz. Bir şekilde, bir zaman içerisinde bu çözülmesi gereken bir konu. Ama Libyalıların yapmış olduğu çalışmalarla çözümlenecek olan bir sorun. Biz tabii ki bu kurumları kabul ediyoruz, tanıyoruz ve Libya halkının bunu bir çözüm olarak kabul etmesini istiyoruz. Biz Cezayirliler olarak Libya’da herkesle temas halindeyiz, kimse bizim fikirlerimize hiçbir zaman hayır demedi.

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum sorunuz için. Maalesef Venezuela son zamanlarda çok ciddi krizler yaşadı. İç siyasette karmaşa yaşadı, dışarıdan doğrudan müdahaleler maalesef görüldü. Hatta tek taraflı yaptırımlardan da Venezuela çok etkilendi.

Diğer taraftan pandemi tabii mevcut durumu daha da kötüleştirdi. Birçok insan Venezuela’yı terk etmek durumunda kalmıştı, ama pandemi döneminde bazıları geri döndü. Muhalefetle şu andaki yönetim arasında ciddi anlaşmazlıklar vardı ve bu kargaşadan dolayı işte bazı siyasetçiler üzerinde seçime girme yasağı vardı, bazıları da hapse atılmıştı. Sonuç olarak önümüzde 6 Kasım’da bir seçim gerçekleştirilecek. Eğer pandemi el vermezse her iki taraf birlikte karar vererek belki bu seçimi erteleyecekler, ama şu an da yapılacakmış gibi hazırlıklar yapılıyor.

Bu konuda Avrupa Birliği geçmişte bazı hatalar yapmıştı, yine sorunu çözmek için angajman yerine tehdit dilini kullanmıştı ki, tehdit dilini kullanmayı çok seviyorlar. Fakat Avrupa Birliği de şimdi Venezuela konusunda geçmişte hata yaptığını kabul etti. Ve şu an da muhalefetle yönetim arasında seçimlere birlikte katılma konusunda bir görüşme süreci başladı. Ve tabii muhalefetin bu konuda bazı ön şartları vardı. Bu şartlar konusunda Avrupa Birliğinin girişimleri oldu. Daha sonra Avrupa Birliği bizden de ricada bulundu gerek Sayın Borrell, gerekse İspanya Dışişleri Bakanı Arancha Laya bu konuda kendilerine destek vermemizi rica ettiler. Ve Venezuela’ya gitmeden önce Borrell’le bir kere daha görüştük. Arancha Laya Dominik Cumhuriyetindeydi kendisiyle de bu konuları görüştük. Daha sonra Caracas’a gittikten sonra yönetimle Maduro’yla, yine Maduro’nun Yardımcısı Delcy Rodríguez’le ki onun ağabeyi İletişim Başkanı muhalefetle müzakereleri yürütüyor. Ve Dışişleri Bakanı Arreaza’yla, kardeşim Jorge’yle bu konuları görüştük. Ve muhalefetle birlikte seçime gitmelerinin ülkenin istikrarı için faydalı olduğunu anlattık. Daha sonra muhalefetten Henrique Capriles, Stalin Gonzales gibi liderlerle de bizzat telefonla görüştük. Ve biz Türkiye olarak Venezuela’nın dostuyuz ve Venezuela’nın istikrarı, huzuru bizim için de önemlidir dedik. Ve bu şartlarda muhalefetle, rejimin, şu an da yönetimin, hükümetin anlaşmaya yanaştığını ve yaklaştığını görüyoruz. Bundan da mutluluk duyuyoruz ve bu sürece katkı sağlamaktan da mutluluk duyuyoruz. Tüm partilerin veya işte dışarıdan halen desteklenen bazı kişilerin seçime her şartta katılmayacağını biliyoruz. Ama ne kadar çok siyasi parti bu seçime katılırsa parlamentodaki çok taraflılık, yani çok demokrasi için önemli bu çoğulculuk bakımından. Ve de ülkenin geleceği için, iktidarla muhalefetin birlikte çalışması bakımından önemli. Ve süreci Avrupa Birliği’yle birlikte takip ediyoruz. İki gün önce yine Borrell’le de bu konuyu tekrar görüştük, oradan edindiğimiz bilgileri kendilerine aktardık ve birlikte çalışma konusunda teyitleştik. İnşallah demokratik bir seçimin gerçekleşmesi için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ki, dışarıdan gözlemcilerin katılması, seçimi gözlemlemesi de yine şartlardan bir tanesi. Bu şartları zaten Maduro yönetimi de kabul etmiş durumda. Ve dün Parlamentolar Arası Birlik Başkanını da kabul ettik ve kendilerine de bu konuda Venezuela’yı desteklemeleri konusunda ricada bulunduk. Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, yine AGİT Parlamenterler Asamblesi gibi uluslararası parlamenterler asamblelerinin ve de yine örgütlerin seçimi gözlemlemesi seçimin demokratik ve şeffaf olması bakımından önemli. Süreci destekliyoruz, takip ediyoruz, çalışıyoruz. Teşekkür ederim.

SORU- Benim sorum her iki sayın bakana da olacak. Sayın konuk Bakan Mali’den geldiğini söylemişti. Mali’deki o askeri darbenin ardından son durum nasıldır, bize bir değerlendirmede bulunabilir mi? Sayın Çavuşoğlu’na ise; Yunanistan Meis Adasına asker çıkardığı görüntüleri geçtiğimiz günlerde basına da yansıdı. Lozan’ın da açıkça ihlali olan bu görüntüleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür ederim.

CEZAYİR DIŞİŞLERİ BAKANI SABRİ BUKADUM- Evet, bu Yunan adalarıyla ilgili Sayın Dostumun söyleyecekleri tabii ki beni çok mutlu edecektir. Mali ile ilgili olarak tabii ki normal bir durum söz konusu değil. Yapılan değişiklikler Anayasaya uygun biçimde yapılmadı. Ama elimizde bir sorun var ve bu sorunla baş etmemiz gerekiyor. Tabii ki Mali halkıyla ilgili yeni bir durum şu anda söz konusu. Aslında yapabileceğim herhangi bir değerlendirme yok, ancak bizim beklentilerimizle ya da ümitlerimizle ilgili bir paylaşım yapabilirim. Bu geçiş döneminin mümkün olduğunca kısa sürmesi ve anayasal düzene geri dönülmesini tabii ki bekliyoruz. Dolayısıyla bu Mali halkının üzerindeki şu andaki zorlukları ortadan kaldıracaktır, çünkü hâlihazırda zaten bu siyasi bölünme, özellikle kuzey ve güney arasındaki bölünmeden ve terörist grupların tehditlerinden mustaripler. Özellikle Burkina, Nijer ve Mali sınırında biliyorsunuz ki çok önemli sorunlar var. Orada 40 bin kişinin olduğunu biliyoruz ve tabii ki şimdi bu Cezayir için de bir sınır tehdidi mahiyetinde.

Libya’da olduğu gibi yine tabii ki uzun tarihi ilişkilerimiz var Mali’yle. Hem o dönem tarihi ilişkiler, hem oradaki kabilelerle ilişkilerimiz var. Bu geçiş döneminin çok kısa sürmesini, barış içerisinde olmasını ümit ediyoruz ve bu konuda çaba sarf ediyoruz. Ve Mali’ye barışın ve refahın geri gelmesini ümit ediyoruz. Burada çok yatırım yapmak lazım Mali halkına yardımcı olabilmek için. Çünkü gerçekten bu Mali halkı için, hem Sahra Bölgesi için, hem de bölge için son derece önemli. Tabii ki Libya’daki durum da Mali’yi aslında kötü bir biçimde, negatif bir biçimde etkiledi ve bunun etkileri de hissediliyor. Dolayısıyla bizim şu anda içinde bulunduğumuz durumu bir nevi tetikledi diyebilirim. Mali halkı kesinlikle böyle bir şeyi hak etmiyor. Şu anda karşılaştıkları ekonomik sorunlar son derece zor ve çok önemli engellerle karşı karşıya kaldılar. Kovid gerçekten bu bölgeyi çok etkiledi ve Cezayir halkı hiçbir zaman Mali halkını bu durumda yalnız bırakmayacaktır.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz de aynı görüşteyiz, Mali özellikle Sahra Altı ve ECOWAS bölgesi için önemli bir ülke, kardeş bir ülke, istikrarı ve güvenliği önemli ve bir an önce huzura kavuşması için biz de Türkiye olarak elimizden geleni yapacağız.

Şimdi Sabri Ege Adalarıyla ilgili söyleyeceklerimi merakla bekliyor, çünkü Cezayir’in de buna benzer konuları olmuştu, Cezayir’e yakın bazı Avrupa ülkelerinin adaları olmuştu. Esasen sıkıntının sebebi, Yunanistan gibi ülkelerin maksimalist taleplerde bulunması. Yani buradaki bahsettikleri ada Meis Adası Sabri kardeşim, Yunanistan’ın ana karasına 580 kilometre uzaklıkta, Antalya’ya ise 2 kilometre uzaklıkta bizim Kaş ilçemize. Ve 10 kilometrekarelik bir ada Yunanistan bu 10 kilometrekarelik bir ada için 40 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı istiyor, yani sorunun zaten Doğu Akdeniz’deki sorunun sebebi bu. Yani uluslararası hukuka aykırı bir şekilde maksimalist taleplerde bulunması ve Türkiye’yi de Ege’ye ve Doğu Akdeniz’e dar bir alana hapsedilmeye çalışılması. Tabii bizim bunları kabul etmemiz mümkün değil. Ve son zamanlarda özellikle Yunanistan’ın tek taraflı attığı adımlar, işte Mısır’la imzaladığı anlaşma vesaire esasen Türkiye’yi dışlamaya yönelik adımlardır. Biz her zaman şunu söylüyoruz: Doğu Akdeniz’de herkesle masaya oturup müzakereyi herkes için adaletli bir şekilde Doğu Akdeniz’den istifade edebilmesi için ya da hakça paylaşım için ortak bir çözümden yanayız. Maalesef bu çağrılarımız dinlenmediği için tek taraflı adımlar atılmaya devam edildiği için biz de gerekli adımlarımızı sahada ve masada attık. Ama bahsedilen bu ada Meis Adası ve Ege’deki adalar 1947 Paris Anlaşmasıyla silahlandırılmış daha doğrusu silahsızlandırılmış adalardır, yani silahtan arındırılmış. Ve silahlandırma konusunda ise net yani ifadeler var 1947 Paris Anlaşmasında bu adalar silahlandırılamaz ifadenin özeti bu. Şimdi Yunanistan bu basına yansıyan haberlerden sonra bir nöbet değişimi olduğunu söyledi. Elbette iç güvenlik için polis ya da jandarma gibi, bizde de kırsalda jandarma var, polis var, ağır silahlar olmadan bu tür güçler bulundurulabilir iç güvenlik için, ama bunun da limiti var. Fakat bunu aşan silahlandırma olursa, o zaman kaybeden Yunanistan olur.

Esasen Yunanistan sadece Meis’te değil Ege’de ve Doğu Akdeniz’de son zamanlarda Avrupa Birliği’nin de koşulsuz desteğiyle maalesef uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kışkırtıcı adımlar atmaktadır. Biz daha önce de söyledik, açıklamamızda da, Bakanlık açıklamasında da vurguladık; biz kimsenin hakkını yemeyiz, ama hakkımızı da kimseye yedirmeyiz. Dolayısıyla bu tür adımlar Yunanistan’a zarar verir ve bundan Yunanistan zararlı çıkar. Biz uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı ve menfaatlerimizi sonuna kadar koruyacağız, bunda da kararlıyız. Dolayısıyla Yunanistan’a çağrımızı bir kere daha yenilemek istiyoruz; başkalarının kışkırtmasıyla ya da kullanmasıyla Türkiye’ye yönelik olumsuz adımlar atmayın. Uluslararası anlaşmaları, aramızdaki anlaşmaları ve uluslararası hukuku yok saymayın, bundan zararlı çıkarsınız. Ama bizimle diyaloğa varsanız, bizimle var olan sorunları diyalog yoluyla çözmeye varsanız biz her zaman vardık. Sayın Cumhurbaşkanımız Miçotakis’e iki defa doğrudan teklif etti hem Londra’da, hem de New York’ta, telefonda da aynı teklifini yineledi. Ama Yunanistan maalesef sorunu çözmekten yana değil hasmane tutumla bizi kışkırtmaya çalışıyor, bu kışkırtmanın sonu son derece tehlikedir ve bundan da Yunanistan zarar görür. Teşekkür ediyorum.