DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, bugün
Almanya Dışişleri Bakanı mevkidaşım Heiko Maas’la tekrar biraraya gelmekten
mutluluk duyuyorum. Bu kısa çalışma ziyareti için kendisine çok teşekkür
ediyorum.
Tabii ki her zaman olduğu gibi Heiko’yla pandemi sürecini ele aldık. Daha
önce Turizm Bakanımızla ve Sağlık Bakan Yardımcımızla Berlin’e yaptığımız
ziyaretten sonra pandemiyle ilgili bilgi paylaşımı dahil aramızdaki
işbirliğini daha da güçlendirdik.
Almanya, Türkiye’deki 4 turizm bölgesine yönelik seyahat kısıtlamasını
kaldırdıktan sonra Alman dostlarımız güvenli bir şekilde tatillerini
geçirmek için Türkiye’ye geliyorlar dört şehrimize, bölgemize geliyorlar.
Ve bu konuyla ilgili tabii ki güvenli ve sağlıklı turizm için ve
turistlerin sağlığı için gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz ve bu konuda
özellikle de daha önce de söylediğim gibi Alman firmaları TÜV’le beraber,
Royal Cert’le beraber işbirliği yapıyoruz. Temennimiz odur ki, bu
Koronavirüsle ilgili mücadelemiz tüm dünyada ve Avrupa’da daha etkili olur
ve tüm bu kısıtlamaları da insanlarımız için kaldırabiliriz.
Tabii ki bugünkü ziyaretin esas amacı, Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri ele
almak. Bunun yanında Libya gibi bazı bölgesel konuları da ele aldık.
Konsolosluk konuları dair ikili ilişkilerimizi ilgilendiren bazı konuları
da Heiko Maas’la ele aldık.
Bildiğiniz gibi Doğu Akdeniz’de lisans verdiğimiz bölgelerde
faaliyetlerimizi biz sürdürüyoruz. Biz başından beri açık ve net bir
şekilde çağrımızı yaptık. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ve Kıbrıs Türk halkını
dışlamak yerine herkes için hakça ve adil bir paylaşım istedik. Bu kapsamda
görüşmeye hazır olduğumuzu da her zaman söyledik ve Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan da bizzat her fırsatta bunu dile getirdi. Ancak
maalesef Yunanistan ve Rum Kesimi maksimalist tezleriyle dışlayıcı ve tek
yanlı faaliyetlerine uzun süredir devam ettiler, devam ediyorlar.
Dolayısıyla gerginliği artıran Doğu Akdeniz’de biz değiliz ve
Yunanistan’dır, Rum Kesimidir. Ve bunun da en son örneğini dün işte
Yunanistan’ın bölgede askeri tatbikatlar yapmasıyla da bir kere daha görmüş
olduk.
Biz uzun yıllar faaliyetlerimizi başlatmak için sabırla bekledik. Bu
konuları zaten mektuplarımla da gerek AB’ye, tüm AB ülkelerinin Dışişleri
Bakanlarına, P5 ülkelerine, NATO Genel Sekreterine, aynı şekilde BM Genel
Sekreterine de ilettik, izah ettik. Uzun yıllar bizi dışlayıcı
faaliyetlerin durmasını bekledikten sonra biz bu faaliyetlerimizi başlatmak
durumunda kaldık.
Fakat burada biz yine Sayın Cumhurbaşkanımızın da izah ettiği gibi, bunu
kamuoyuna bir kere daha açıklamakta fayda görüyorum, Sayın Merkel’in ve
Almanya’nın arabuluculuk çabalarını desteklemek için taleplerini de olumlu
karşıladık, jestler yaptık. Ve bu konuda da burada bu fırsattan istifadeyle
gerek Heiko Maas’a, gerekse Şansölye Merkel’e bu samimi çabalar için çok
teşekkür ediyorum. Ve bu süreçte de gerçekten objektif bir rol üstlenmeye
çalıştılar, bunun için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Ayrıca, yüksek temsilci Borrell’e de AB adına sarf ettiği çabalar için çok
çok teşekkür ediyorum.
Fakat bu çabaları objektif ve dengeli bir şekilde götürünce tabii ki
özellikle Yunanistan’ın ve Rum Kesiminin de saldırılarına maruz
kaldıklarını görüyoruz. Çünkü onlar bugüne kadar hep Avrupa Birliği’nin
koşulsuz desteğiyle şımarmışlardır. Ve bugün yine Atina’daki basın
toplantısında Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın açıklamalarına
bakınca, gerçekten tam kendilerine yakışan bir seviyede açıklamalar gördük.
Fakat burada özellikle uluslararası hukuk çağrısını sürekli yineleyen
Yunanistan’a, hangi uluslararası hukuka saygıdan bahsettiğini de sormak
istiyorum. Yani burada uluslararası hukuka bu kadar saygılıysanız, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Batı Trakya Türklerine Türk
ismini kullanmalarına neden izin vermiyorsunuz? 15 sene oldu mahkeme
kararları çıkalı ve bu konuda Avrupa Birliği neden Yunanistan’a baskı
yapmıyor? Madem bunlar evrensel hak, temel hak ve özgürlüklerle ilgili,
mahkeme kararları da var.
Diğer taraftan, son zamanlarda Ege’de Yunanistan’ın mültecileri Türkiye’ye
geri ittiğini raporlar da gösterdi, çok sayıda makaleler de yayınlandı. Bu
kadar insanı Ege Denizinin ortasında botlarını batırarak ya da iterek
Türkiye’ye göndermek hangi uluslararası hakla, evrensel değerlerle
örtüşüyor, bu konuda da izahatta bulunmaları gerekiyor.
Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’le ilgili de uluslararası hukuktan bahsederken
bir soru sormak istiyoruz, hemen Kaş’ın önündeki Meis Adası Türkiye’ye 2
kilometre uzaklıkta, Yunanistan’a anakaraya 580 kilometre uzaklıkta ve 10
kilometrekarelik bir adacık. Yunanistan hangi uluslararası hukuka dayanarak
bu 10 kilometrelik ada için 40 bin kilometrekarelik, yani 4 bin katı daha
fazla münhasır ekonomik bölge ya da kıta sahanlığı talebinde bulunuyor?
Yunanistan’ın İtalya’yla imzaladığı anlaşmada bu var mı? Mısır’la
imzaladığı anlaşmada da bu yok. Ve diğer ülkelerin, Libya’yla Malta’nın,
yine Fransa ile İngiltere’nin imzaladığı anlaşmalarda da baktığınız zaman
böyle bir şey yok. Dolayısıyla biz tabii ki uluslararası hukuka inanırız,
ama Yunanistan’ın uluslararası hukuk kurallarını belirlemesine de müsaade
etmeyiz.
Dolayısıyla Yunanistan’ın bugünkü ortak basın açıklamasında sarf ettiği
sözler de çok ilginçtir, manidardır. Ben Yunanistan’a şöyle bir tavsiyede
bulunmak istiyorum, daha önce de tavsiyelerimizi kendileriyle samimi bir
şekilde paylaştık, Bu şımarıklıktan vazgeçin, ön koşulsuz ve tam AB
desteğiyle ,böyle söylüyorsunuz, olmadığı zaman da o ülkeleri de
suçluyorsunuz, bir yere varılamayacağını artık anlamanız lazım. Hele hele
bazı ülkelerin dolduruşuna gelerek kendinizi riske atmayın. Yani yok işte
haklarımızı savunacağız, yok burada tatbikat yapacağız gibi açıklamalarda
bulunursanız ya da yanlış adımlar atarsanız bu sefer elimizden bir kaza
çıkmaz, gereği neyse onu tereddütsüz bir şekilde yaparız, o yüzden bu
ülkelerin dolduruşuna da gelmeyin ve aklıselim bir şekilde hareket edin.
Biz her zaman şunu da söylüyoruz, Biz diyaloğa varız, Cumhurbaşkanımız da
söyledi, bugün Heiko Maas’a da söyledim, biz bu konuları konuşmaya varız.
Doğu Akdeniz’in etrafındaki tüm ülkelerle Rum Kesimi hariç, onlar önce
Kıbrıs Türk halkıyla, Kıbrıs Türk Tarafıyla muhatap olmak zorundalar hakça
gelir paylaşımı için, ama tüm ülkelerle görüşmeye, oturup konuşmaya ve de
hakça paylaşım için müzakere etmeye varız. Ama bunun için kimse Türkiye’ye
ön koşul getirmesin. Hele hele Yunanistan’ın belirlediği ön koşullarla bu
iş olmaz. Biz Almanya’nın girişimi sayesinde, biraz önce jest yaptığımızı
söyledim, ne yaptık? Faaliyetlerimizi, Oruç Reis’in faaliyetlerini
diplomasiye bir fırsat vermek için belli bir süreliğine durdurduk, bizzat
Sayın Merkel rica etti. Ve daha sonra Almanya’nın yine desteğiyle,
çabalarıyla danışmanlar düzeyinde bir araya gelindi Berlin’de. Ve daha
sonra biz iki Dışişleri Bakanlığı olarak istikşafi görüşmelerin başlaması,
yine siyasi istişarelerin başlaması, askerler arasında güven artırıcı
önlemler toplantılarına başlanması ve de yüksek düzeyli stratejik işbirliği
konseyi toplantısının yapılması konusunda ortak bir açıklama yapmaya
hazırlanmıştık ve bu açıklamayı Cuma gün 7 Ağustos’ta yapacaktık. Tam bu
açıklamaya saatler kala Yunanistan gitti ve Mısır’la bu anlaşmayı imzaladı.
Yani samimi olduğunu, diyaloga hazır olmadığını, dürüst olmadığını, kimseye
de bilgi vermeden, bu konularda arabuluculuk yapan Almanya’ya da izin
vermeden gitti bu anlaşmayı imzaladı, herkes şok oldu. Yüksek Temsilci
Borrell’le Malta’da beraberdik, Heiko’yu oradan aradım, hiç kimsenin de
haberi yok. Yani bunlar Avrupa Birliği tarafından da, mektuplarımızda da
söyledik, herkes tarafından bilinsin kim samimi, kim değil? Kim diyalog
istiyor, kim istemiyor? Böyle bir durumda Türkiye’yi de diyalog istemeyen
ülke konumuna sokmaya da kimse çalışmasın.
Bu duygularla bir kere daha söylemek istiyorum, Türkiye hakça paylaşım için
herkesle görüşmeye hazırdır, ön koşulsuz bir şekilde Doğu Akdeniz’in
etrafında. Yunanistan’la da her zaman diyalogdan yana olmuştur, sorunlar
çatışmayla değil, yine diyalog ve diplomasiyle çözme tarafında olmuştur. O
nedenle ki biraz önce bahsettiğim istikşafi görüşmeler dahil mekanizmaları
aramızda oluşturduk. Geçmişte de bu konularda yakınlaşmalar da oldu, iyi
gelişmeler de olmuştu. Ama sadece Miçotakis döneminde değil, maalesef
Çipras döneminde de bu istikşafi görüşmeleri onların yanaşmaması sebebiyle
de gerçekleştiremedik defalarca ısrarla söyledik. Ve Sayın Cumhurbaşkanımız
da Miçotakis’e hem en son telefon görüşmesinde hem Londra’da hem de New
York’ta Yunanistan’la tüm konuları ele almak için diyaloğa hazır olduğumuzu
kendilerine de bizzat söylemiştir. Bu duygularla Heiko’ya tekrar hoş geldin
diyoruz. Ve Heiko Maas’a ve Almanya’ya bu süreçte sarf ettikleri samimi
çabalar için gerçekten gönülden çok teşekkür ediyorum ve ellerinden geldiği
kadar objektif oldular, her zaman AB içinde mümkün olmuyor ve bu tutumları
için de ayrıca çok teşekkür ediyorum. Heiko hoş geldin, söz senin.
ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Teşekkür ederim sevgili Mevlüt ve aynı
zamanda bu kadar kısa sürede bir araya gelebildiğimiz için teşekkürler.
Elbette söylediğiniz konularla ilgiliydi bu ve Perşembe ve Cuma günü AB
Dışişleri Bakanlarını Berlin’de toplayacağız gayri resmi bir toplantı ve
farklı konular ele alınacak ve Doğu Akdeniz konusu da ele alınacak bu
nedenle. Bugün sabah Atina’da ve bugün Ankara’da son görüşmeleri yapmak
benim için çok önemliydi, arkadaşlarımı da bilgilendireceğim Perşembe günü
Berlin’de. Hem burada hem Atina’da artık bunu söylemek zorundayım bu
tehlikeli durumu ele aldık, bu tırmanan durumu ele aldık. Sadece Avrupa
Birliği içinde değil, aynı zamanda NATO müttefiklerini de endişelendiriyor
maalesef. Durum son derece riskli, zira bir uçuruma yaklaştığınız zaman
tabii ki uçurumdan aşağıya düşme riskiniz de var ve biz bu gelişmenin önünü
kesmek istiyoruz bu nedenle. Federal Hükümet olarak son zamanlarda ve
Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak da iki taraflarla yoğun görüşmeler
yaptık. Şimdi önemli olan gerginliğin azaltılması için adımların atılması
ve içten diyaloğa hazır olunması. İki tarafta da diyaloğa hazır olunduğunu
duyuyorum bu söyleniyor ve bu nedenle bu tartışmalı konuların bir çözüme
ulaşabileceğini düşünüyorum ve sadece Türkiye’yle Yunanistan arasında
doğrudan görüşmelerle sadece bu yapılabilir. Bu sabah Sayın Miçotakis’le ve
Dışişleri Bakanına da bunu söyledim. Bir diyalog süreci içinde bulunduğumuz
durum nedeniyle kolay olmayacaktır. Fakat halen iki tarafın da samimi
olarak doğrudan görüşmelere başlamasıyla iki taraf için de kabul edilebilir
sonuçlar elde edilebileceğine inanıyorum. Bu fırsatı mutlaka
değerlendirmeliyiz, çünkü durumun tırmanması ne Yunanistan’ın, ne Avrupa
Birliği’nin, ne de Türkiye’nin çıkarına. Almanya bu acil diyalog sürecinde
elinden geldiğince desteklemeye hazır Dönem Başkanlığında da bunu yapmak
istiyor. Fakat böyle bir görüşme ortamı sadece yapıcı bir atmosferde
gerçekleşebilir ve iki tarafın da faaliyetleri için bu geçerli. Ve bu
ortamın sağlanmasını arzu ediyoruz adım adım. Şu an da Türkiye’yle Avrupa
Birliğiyle Türkiye arasındaki ilişkilerden memnun değiliz hiç birimiz
memnun değiliz daha çok potansiyelimiz var bu konuda işbirliği için.
İnsanlar için iki ülkedeki insanlar için birçok fırsat var, olanak var bu
konuda ilerlemek istiyoruz. Maalesef şu an da siyasi açıdan aslında
çözümsüz olmayan konular maalesef gölgeliyor bu ilişkileri, bu blokajları
aşmamız gerekiyor. Aynı zamanda Libya’daki gelişmeleri ele aldık. Geçen
hafta Tripoli’deki, Trablus’taki ve Abu Dabi’deki görüşmelerim hakkında
bilgi verdim. Ateşkes kararını son ateşkes kararını memnuniyetle
karşılıyoruz. İki tarafın da son derece uzlaşmaya hazır olduğunu gördük. Ve
şimdi umudumuz her iki tarafın kararlarını sürdürüp Berlin sürecinin
sürdürülmesini arzu ediyoruz. Şu an da umutluyuz, istikrar sağlama
konusunda. Özellikle siyasi süreci sürdürebilirsek ve petrol blokajını da
kaldırabilirsek Libya halkının seçim bir seçimle geleceği hakkında karar
verebilmesinin yolu açılmış olur, bu fırsatı değerlendirmeliyiz mutlaka.
Berlin sürecinde sorumluluk yüklenen herkesin verdikleri sözleri tutmasını
bekliyoruz, aksi takdirde askeri durum yine tırmanacaktır ve insani bir
felakete yol açacaktır. Tekrar sevgili Mevlüt çok teşekkür ediyorum bu
kadar önemli konuları ele alma fırsatını bana verdiğin için çok
teşekkürler.
SORU- Efendim, az önce siz de konuşmanızda bahsettiniz Yunanistan’ın
Akdeniz’deki tavrı az önce siz de bahsettiniz yani Meis Adası Türkiye’ye 2
kilometre uzaklıkta, Yunanistan’a 570 kilometre uzaklıkta ve 2 kilometre
uzaklıktaki Türkiye Meis Adasının sınırlarını aslında hapis etmeye yönelik
bazı adımları var ve bu noktada bazı tahrikkar ve provokatif çıkışlarını da
Yunanistan sürdürüyor. Örneğin, dün bir NAVTEX ilanı yapıldı yine Oruç
Reis’in sismik araştırma gemimizin çalışma yapacağı alanda ve yine askeri
tatbikat ilanı da dün Yunanistan tarafından yapıldı. Siz bütün bu olumlu
diyalogdan yana çabalarınıza rağmen Yunanistan’ın bu provokatif ve
tahrikkar adımlarını, açıklamalarını nasıl değerlendiriyoruz? Teşekkür
ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Zaten konuşmamda
da anlatmaya çalıştığım şey bugüne kadar Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum
Kesiminin Türkiye’yi ve Kıbrıs Türk Halkını, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini dışlayıcı faaliyetlerinden dolayıdır, yani sebebi budur. Ve
tüm çabalara baktığınız zaman tek taraflı sondaj çalışmaları Rum Kesiminin,
Yunanistan’ın üçlü ya da dörtlü anlaşmaları, çabaları, Sevilla haritası
hepsi Türkiye’yi yok sayan ve Türkiye’ye hiçbir hak vermeyen Akdeniz’de,
Doğu Akdeniz’de çabalardır. Biz de bunların geçerli olmadığını, Türkiye’yi
dışlayan hiçbir faaliyetin ya da anlaşmanın geçerli olmadığını söylemiştik.
Esasen bugün attığımız adımlarla da sahada ve masada bunların geçerli
olmadığını gösteriyoruz. Buna rağmen de diyoruz ki, biz biraz önce de
vurguladım, gelin hep beraber oturalım, konuşalım, hakça paylaşım için
adımlar atalım Türkiye’yi dışlamak yerine. Ama bunun içinde maksimalist
iddialardan ya da taleplerden vazgeçmesi gerekiyor Yunanistan’ın. Siz de
söylediniz, ben de konuşmamda vurguladım, yani böyle bir adaya 40 bin
kilometrekarelik bir alan talep etmek uluslararası hukukta yok. Ayrıca,
esasen Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı anlaşmada da bu yok. Şimdi Mısır’la
yaptığı anlaşmada bu adaya tam yetki vermeyeceksin, Türkiye’ye gelince
burası benim, dolayısıyla Sevilla haritasını koyacaksın, sen sadece buraya
hapsolacaksın, onun dışındakiler benim diyeceksin. Bunu uluslararası hukuk
da kabul etmez, bizim de kabul etmemiz gerçekten mümkün değil. Yani şimdi
navtex yayınlamak, orada tatbikat yapmak, Oruç Reis gemimizi taciz etmeye
kalktılar, yine sinyalizasyon, kilit atma gibi bazı çabalarından dolayı
zaten 24’ünde bitmedi 27’sine kadar uzattık buradaki çalışmalarımızı, ama
ondan sonra da biliyorsunuz yukarıya doğru, en güneyden kuzeye kadar o
belirlenmiş alanlarda navtexlerimizi yayınlayarak bu sismik araştırmaları
sürdüreceğiz. Ama buradaki tacizler, bir gemiyle taciz etmeye kalktılar,
bunların Yunanistan’a bir faydası yok.
Yani şunu söylemeye çalışıyoruz gerçekten, Cumhurbaşkanımızın da söylediği
gibi, Yunanistan kendisini Türk donanmasının önüne atmaya çalışan ya da
böyle şekilde teşvik eden ülkelere kanmasın. İki komşuyuz, gelsin bizimle
otursun, biz hakça paylaşım nedir biliriz, hem kendi hakkımızı koruruz, hem
de kimsenin hakkında gözümüz olmaz. Ama bu Yunanistan İtalya’yla anlaşma
imzalayacak ve İyon Denizi’ndeki adalarına böyle hak vermeyecek, 580
kilometre uzaklıkta, benim dibimde 2 kilometre uzaklıktaki adaya hak
vermeye hak vermeye kalkacak. Bunun uluslararası hukukta da yeri yoktur,
Yunanistan’ın diğer imzaladığı anlaşmalarda da yeri yoktur. Dolayısıyla
aklıselim davransın ve diyalogu tercih etsin, paylaşmayı tercih etsin. İşte
Almanya’nın çabalarına, Merkel böyle demişti, siz burada bir jest yapın,
Yunanistan da aynısını yapacak, böylelikle bir diyalog ortamı oluşsun, biz
o jesti yaptık, ama Yunanistan tersini yaptı. Dolayısıyla burada
Yunanistan’ın daha aklıselim davranması için de, Avrupa Birliği’nin ve
diğer ülkelerin de Yunanistan’ı uyarması gerekiyor, yani koşulsuz destek
yerine uyarılarsa ve bu koşulsuz desteği almayacağını son toplantılarda da
gördü, yani böyle mesajlar verilmeye devam ederse o zaman Yunanistan daha
sağlıklı düşünüp daha sağlıklı adımlar atar. Ama bu provokatif adımların
kendisine de bir faydası yok, sorunların çözümüne de hiçbir katkısı olmaz.
SORU- Ben de Sayın Çavuşoğlu’na soru yöneltmek istiyorum. Türkiye Avrupa
Birliği’yle olan ilişkilerini düzeltmeye çalıştı son dönemde, fakat şu anda
iki üye ülkeyle bir çatışma içinde. Türkiye iyi niyetini göstermek için,
Türkiye’yle Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri düzeltmek için nasıl iyi
niyetini gösterebilir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Basın toplantısı başladığından beri
Türkiye’nin gösterdiği iyi niyeti anlatmaya çalışıyorum, bunu da en iyi
bilen Heiko Maas, Şansölye Merkel. Ama Yunanistan buna karşılık verdi mi?
Vermedi.
Eğer anlayış şuysa, Türkiye her şartta taviz vermeye devam etsin, ama
Yunanistan da istediğini yapsın, Yunanistan Almanya’yı aldatsın, gitsin
Mısır’la imzalasın. Esasen Almanya’nın çabalarına saygısızlık budur,
Almanya’yı da hiçe saymaktır, çünkü Almanya samimi bir çaba gösterdi ve
gösteriyor. Buna rağmen Türkiye hep fedakarlık yapsın, taviz versin. Şimdi
Avrupa Birliği ilişkilerinde biz her zaman üzerimize düşeni yaptık, yeri
geldi fazlasını yaptık, ama karşılığını aldık mı? Hayır, almadık. Göç
mutabakatında üzerimize düşeni yaptık mı? Yaptık. Peki, karşılığında Avrupa
Birliği sözünü tuttu mu? Tutmadı. Siz bir gazeteci olarak baştan sonra
ortak deklarasyonu, açıklamayı okuyun ve ondan sonra siz dürüstçe
söylersiniz ki Türkiye’ye büyük bir haksızlık yapılmış. Gümrük Birliği
Anlaşmasının modernizasyonu iki tarafın da yararına mı? Yararına. Peki bir
gelişme oldu mu? Hayır, olmadı. Neden? Türkiye’yi cezalandırma. Tüm bunlara
rağmen yeni oluşan Avrupa Birliği liderliğiyle ve yönetimle başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere bizler iyi bir diyalog mekanizması oluşturduk.
Fakat biz şuna karşıyız, Yani iyi diyalog için, ilişkileri düzeltmek için
Avrupa Birliği’nin Yunanistan adına tüm şartları kabul etsin anlayışına
karşıyız biz, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Peki, Türkiye’nin ve Türk
milletinin çıkarları ne olacak? Avrupa Birliği’yle iyi ilişkilerimizin ne
kadar netice getireceğinin garantisi ne? Veya getirse bile benim Doğu
Akdeniz’de en temel haklarımdan sürekli vazgeçmem ya da Yunanistan’ın
dayatmalarını kabul etmem mümkün değil, bu mümkün olmaz.
Nedir şimdi? Efendim, Avrupa Birliği’yle ilişkileri biraz daha düzeltmek
için bu şartları kabul edin ya da Avrupa Birliği’nden gelecek bir açıklama
Türkiye’ye karşı bir açıklama ya da yaptırım olmaması için bunları kabul
edin demek, her şeyden önce Türkiye’yi tanımamak demek. Yani bizim böyle
dayatmaları kabul etmemiz hiçbir zaman mümkün olmadı, bugün de mümkün
olmaz. Doğu Akdeniz’deki tüm bu haklarımdan ben nasıl vazgeçerim belki
Avrupa Birliği’yle biraz daha pozitif ortam oluşacak diye? Avrupa Birliği
Yunanistan’a da aynı şeyleri söylerse ve Yunanistan’a da aynı eleştirileri
yaparsa, örneğin bu Mısır’la yaptığı anlaşmayla ilgili Avrupa Birliği’nin
ya da bu arada arabuluculuk yapan Almanya’nın Yunanistan’ı eleştiren
herhangi bir açıklamasını görmedik. Ama Almanya Dışişleri Bakanlığı bizim
yine Yunanistan’ın engellemesi sebebiyle o bölgedeki çalışmamızı tamamlamak
için uzattığımız navtexle ilgili açıklamalar yaptılar. Yani burada dürüst
olmaya çalışıyor ama, her şartta mümkün olmadığını biraz önce söyledim.
Dolayısıyla burada bizim Avrupa Birliği’nden beklentimiz, dürüst bir
arabulucu olmasıdır. Yani biraz böyle havuç, yani ilişkiler daha iyi olur
ya da biraz sopa göstermek, yani yaptırım olur ya da sert açıklama gelir
gibi yöntemlerle Türkiye tüm haklarından Doğu Akdeniz’den vazgeçsin demek
gerçekçi bir yaklaşım değil. Önce bir çözüme gidebilmemiz için gerçekçi
olmamız lazım, Türkiye’nin gerçekleri ve bölgenin gereklerinin çok iyi
bilmemiz lazım. Teşekkür ediyorum.
ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Ben bu fırsatı değerlendirerek tekrar
bu arabuluculuk çabalarımız için iletilen teşekkürleri tekrar
değerlendirmek istiyorum.
Gerçekten burada Türkiye’yle AB arasındaki ilişkilerde bir yol ayrımındayız
ve Dönem Başkanlığımızı değerlendirerek bir katkı sağlamak istiyoruz
Türkiye’yle Avrupa Birliği arasında gelecekte de yapıcı bir diyalog olması
için.
Türkiye stratejik bir partner, NATO müttefiki olarak çok büyük bir öneme
sahip. Türkiye, Avrupa’yla Irak, İran arasında Türkiye var, terör konusunda
da bir partner, bu nedenle biz Türkiye’yle yapıcı bir diyalog istiyoruz.
Türkiye’yle AB arasındaki ilişkiler hiçbir şekilde istenilen ve
beklediğimiz düzeyde değil. Şu anda bu diyalogu ilerletmek için ve bizim
beklentimizi karşılayacak bir seviyeye getirmek için şu anda halletmemiz
gereken bir sorun var ve bu sorun boyutları açısından daha önce değindiğim
stratejik konuların önemine sahip değil, bu mümkün olmalı ve bunun için her
iki taraf da yapabileceği şeyler var. Atina’da da oradaki görüşleri
dinliyorum, tabii ki buradaki duyduklarımdan çok farklı şeyler. Biz
arabulucu olarak bu gerginlikte Dönem Başkanlığımızı değerlendirmek
istiyoruz. Fakat bunun için de başarı perspektifi olmalı, çünkü sadece
meşgul olmak için yapmıyoruz bunu. Ve Dönem Başkanlığımız süresince, yani
yılsonuna kadar bu ilişkilerin, Türkiye’yle AB arasındaki ilişkilerin nasıl
devam edeceği ortaya çıkacak. Biz bu görevi üstlendik ve bunun yapıcı bir
ilişki olması gerektiğine inanan herkes elbette katkı sağlayabilir ve
Türkiye’nin de katkısını sağlamasını arzu ediyoruz elbette.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Heiko Maas’a teşekkür ediyorum.
Gerçekten Türkiye-AB ile ilişkilerinin gelişmesini biz de isteriz. Esasen
bunu Almanya Dönem Başkanlığında başarabilirsek başarırız, aksi takdirde
çok da umutlu değilim. Ama her şartta Almanya Dönem Başkanlığı
olsun-olmasın Rum kesiminin ve Yunanistan’ın rehin aldığı ilişkilerin daha
da ilerlemesi de mümkün gözükmüyor, burada da gerçekçi olmamız lazım, bu
esaretten kurtarmamız lazım. Yani burada Yunanistan’ın belirlediği
şartlarla Türkiye’ye bunu yaparsanız böyle olur, bunu yapmazsanız böyle
olur demek doğru bir yaklaşım değil, ben onu anlatmaya çalışıyorum. Yani
burada yol ayırdımı derken bunu kast ediyorsanız, yani Yunanistan’ın bu tür
dayatmalarını ve ön koşullarını ve tüm haklarımızdan vazgeçmemizi talep
etmelerini bizim kabul etmemiz mümkün değil. Yani burada ilişkiler
düzelecekse, gerçekçe zeminde ve adaletli bir şekilde ilerlemesi lazım,
benim anlatmaya çalıştığım bu. Teşekkür ediyorum.
SORU- Sorum Sayın Bakanımıza. Türkiye’nin uzun süren çabaları sonuç verdi
ve Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfetti. Bu
keşfin Türkiye’nin özellikle AB ve AB ülkeleriyle ilişkilerinde olumlu etki
yaratacağını düşünüyor musunuz? Ve bu doğal gaz keşfini de ayrı olarak
değerlendirebilir misiniz? Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Yani bu bir
başlangıç ve bugüne kadar keşfettiğimiz en büyük rezerv. Esasen dün enerji
Bakanımız da Kabinede bir sunum yaptı, iyi bir başlangıç, küçümsenmeyecek
bir başlangıç ve de aynı bölgede ya da şu anda açılacak olan kuyuların
yanında ve daha derinlikte aynı miktarlarda rezervlerin olduğuna dair
bulgular da var, buna yönelik çalışmalarımızı tabii ki sürdüreceğiz. Ama bu
haliyle bile, bugün Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un da
açıklamalarını okudum, her şeyden önce bugüne kadarki en büyük keşfimiz, o
bir gerçek. Ama 2010’dan bu yana Norveç’in keşfettiği rezervlerin
toplamından daha büyük ve Türkiye tabii bu Sakarya gaz sahası bu keşifle
beraber dev sahalar sınıfına dünyada girdi, bu da önemli. Ve burada
ekonomik geliriyle ilgili, değeriyle ilgili 80 milyar gibi bir rakam
açıkladılar, tabii onların değerlendirmesi bu, bizim arkadaşlarımız da
değerlendirme çalışmalarını yapıyorlar. Ve yılda da ilk başlangıçta 10-15
milyar metreküp gazın buradan çıkarılacağını da söylüyorlar.
Tabii Türkiye’de enerjide ithal eden bir ülke, bugün enerji
kaynaklarımızın, yani doğal gaz ve petrol ihtiyacımızın çok büyük bir
bölümünü ithal eden bir ülkeyiz. Bununla beraber ihtiyacımızın başlangıçta
böyle yüzde 30 gibi bir miktarı karşılamış olacağız. Ama Türkiye aynı
zamanda bir transit ülke, yani bir hub, Kafkasya’dan gelen boru hatları,
işte TürkAkımı-2 Avrupa’yı hedefliyor, TANAP, TAP olarak Avrupa’ya geçiyor,
bağlantıları yapıldı. Dolayısıyla biz bir taraftan kendi ihtiyacımızı
karşılarken, bir hub olarak da ihtiyaç olduğumuz zaman bunlardan
kullanacağız, ihtiyaç fazlasını da nasıl elektrikte olduğu gibi dünyada da,
özellikle Avrupa’ya da ihraç edeceğiz.
Esasen Doğu Akdeniz’de de yani biraz önce söylediğim o ülke ve Rum yönetimi
aklıselim bir şekilde düşünseler, buradaki keşfedilecek hidrokarbon
zenginliklerinin uluslararası piyasalara iletme yolu, güzergahı
Türkiye’dir, başka da alternatifi yok. Yani diğerleri siyasi projelerdir,
bunların fizıbıl olmadığını Yunanistan ve Rum Kesimi de bizlerle böyle
dostane görüştüğümüzde de söylüyorlar. O yüzden esasen burada bu hakça
paylaşım olsa tek taraflı dayatmalar yerine o zaman herkesin yararına
olacak, dünyanın da faydasına olacak. Biz değişik projelerle Avrupa’daki
dostlarımıza da enerji kaynaklarının ulaştırılmasından mutluluk duyuyoruz
ve bu rolümüzü de giderek, arttırarak devam edeceğiz. Yine Irak’tan gelen
biliyorsunuz enerji kaynakları, İran’dan gelen, Azerbaycan’dan gelen,
Rusya’dan gelen, şimdi kendi kaynaklarımız hepsini çeşitlendirmemiz
gerekiyor. Teşekkür ediyorum.
SORU- Sayın Bakan Çavuşoğlu, öncelikle size bir soru yöneltmek istiyorum,
biraz önce iyi niyet jesti beklediğinizi söylediniz Yunanistan’dan ne tür
bir jest mesela somut olarak? Örneğin, Mısır’la olan anlaşmayı mı iptal
etmeleri? Ve Türkiye bu diyaloğun başlatılması için ne tür bir jest
gösterebilir? Örneğin bunun için Oruç Reis’i geri çeker mi 27 Ağustos’tan
itibaren?
Birde Sayın Maas’a sorum, iki basın toplantısına baktığınızda pek uzlaşma
niyeti görmedik iki tarafta da suçlamalar gördük daha ziyade. Ve bu
diyaloğun yakın zamanda olabileceğini düşünüyor musunuz? Ve şimdi
gerginliğin azaltılması için görünür sinyallere ihtiyacımız var dediniz ne
tür beklentileriniz var?
ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Yani durum zor ve bu durumu çözmek de
çok kolay değil. Fakat iki tarafta da hem Atina’da hem Ankara’da hep tek
yolun bir diyaloğu başlatmak olduğu söylendi farklı görüşlerin masaya
yatırıldığı. Kimse burada bir askeri bir çözüm beklemiyor bu akılsızlık
olur. Bu diplomasiyle çözülecek zor olabilir, ağır ilerleyebilir, fakat
niyet var, diyalog niyeti var bunun koşullarını hazırlamalıyız, Avrupa
Birliği içinde bunun siyasi koşulları da hazırlanmalı ve doğrudan
Yunanistan ile Türkiye arasında bunun konuşulması gerekiyor. İki tarafta ön
koşulun olmamasını istiyor, aslında gerekli koşullar bunlar bir araya
gelmek için. Biz desteklemeye devam edeceğiz bu süreci, çünkü Avrupa
Birliği içindeki Türkiye’yle olan diyaloğu da yapıcı bir temele oturtmak
istiyoruz. Dönem Başkanı olarak da Dönem Başkanlığımızı da
değerlendireceğiz. Tabii ki iki taraftan da beklentimiz var katkıda
bulunması için, sonuca yönelik bir diyalog başlatmaları için yakın
gelecekte.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Tabii şu an da
diyaloğun başlayabilmesi için beklenti açık, net Türkiye tüm faaliyetlerini
durdurması gerekiyor. Peki, Türkiye bu geçici süreliğine jest yaptığı zaman
bile Yunanistan faaliyetlerini durdurdu mu? Hayır durdurmadı. Yani Türkiye
faaliyetlerini durdursun, ama Yunanistan kendi tezlerini savunmaya devam
etsin, iddialarını güçlendirmek için Mısır’la anlaşma yapsın, meclisinden
onaylasın. Aynı şekilde Sevilla haritasının geçerli olduğu dayatmasını
devam ettirsin, ki böyle bir geçerlilik yok. Meis Adasını biraz önce
anlattım, 40 bin kilometrekarelik münhasır ekonomik bölge ya da kıta
sahanlığı talebini sürdürsün. Ve tüm biz durduracağız tüm faaliyetlerimizi,
çalışmalarımızı, ama Yunanistan kendi konumunu güçlendirmek için her şeyi
yapmaya devam edecek. Aynı şekilde Rum Kesimi de tek taraflı Kıbrıs Türk
halkının hakkını garanti altına almadan, yani hakça paylaşım mekanizması
oluşturulmadan tek taraflı faaliyetlerine devam etsin, ama Türkiye
durdursun. İşte bizim yani siz de söylediniz sizin yani beklentiniz ne? Biz
de diyoruz ki, tüm biraz önce söylediğim olumsuz adımların tamamen
durdurulması lazım. Sevilla haritası gibi bir haritanın tamamen yok
olduğunu Yunanistan’ın kabul etmesi gerekiyor, bunu kabul etmediği sürece
Yunanistan’ın olumlu hakça paylaşım için olumlu bir adım atması mümkün
değil gerçekçi olalım. Yani mevcut hükümet veya bir sonraki hükümet yapmak
istese bile, Yunanistan kamuoyu bunu kabul etmez. Onlar bizim kadar yani
kamuoyu baskısı bakımından bizim kadar rahat değil, bizim özgüvenimiz var,
bizim komplekslerimiz yok, korkumuz da yok, aşağılık kompleksimizde yok
dolayısıyla, kıskançlığımız da yok. Ama ortada bir hak varsa bu hakça
paylaşılması lazım diyoruz. Ve tüm ülkelerle birlikte oturup hakça paylaşım
için müzakereye başlamayı da kabul etmesi lazım. Biz yani ön koşulsuz
olarak şartlar oluştuğu zaman Cumhurbaşkanımız hep bunu söylüyor,
görüşmelere varız. Ama bir taraf önkoşul ortaya koymaya başlayınca benim de
önkoşul olarak koyacağım çok şey var. Biraz önce bazılarını saydım, ama
buna ilave daha da ekleyebilirim, bunları zaten Heiko Maas’la da konuştuk.
Ama önemli olan şimdi bir istikşafi görüşme ya da herhangi bir görüşme,
siyasi istişareler veya askerler arasında güven arttırıcı önlemler
toplantılarının olabilmesi için yani siz her şeyden vazgeçin öyle yapalım
anlayışı doğru değil, gerçekçi değil, kabul etmemiz de mümkün değil. O
zaman bizim de ortaya atacağımız önemli ön şartlar var, koşullar var.
Dolayısıyla, tıkanıklıkta devam eder, ama her şeyden önce Yunanistan bu
maksimalist yaklaşımından vazgeçmesi lazım. Maksimalist yaklaşımdan
vazgeçtiği zaman biraz önce benim atmaları gereken adımlar konusunda
söylediğim her şey zaten o süreç içinde hallolur.