Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Almanya Dışişleri Bakanı Sayın Heiko Maas ile Ortak Basın Toplantısı, 25 Ağustos 2020, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, bugün Almanya Dışişleri Bakanı mevkidaşım Heiko Maas’la tekrar biraraya gelmekten mutluluk duyuyorum. Bu kısa çalışma ziyareti için kendisine çok teşekkür ediyorum.

Tabii ki her zaman olduğu gibi Heiko’yla pandemi sürecini ele aldık. Daha önce Turizm Bakanımızla ve Sağlık Bakan Yardımcımızla Berlin’e yaptığımız ziyaretten sonra pandemiyle ilgili bilgi paylaşımı dahil aramızdaki işbirliğini daha da güçlendirdik.

Almanya, Türkiye’deki 4 turizm bölgesine yönelik seyahat kısıtlamasını kaldırdıktan sonra Alman dostlarımız güvenli bir şekilde tatillerini geçirmek için Türkiye’ye geliyorlar dört şehrimize, bölgemize geliyorlar. Ve bu konuyla ilgili tabii ki güvenli ve sağlıklı turizm için ve turistlerin sağlığı için gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz ve bu konuda özellikle de daha önce de söylediğim gibi Alman firmaları TÜV’le beraber, Royal Cert’le beraber işbirliği yapıyoruz. Temennimiz odur ki, bu Koronavirüsle ilgili mücadelemiz tüm dünyada ve Avrupa’da daha etkili olur ve tüm bu kısıtlamaları da insanlarımız için kaldırabiliriz.

Tabii ki bugünkü ziyaretin esas amacı, Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri ele almak. Bunun yanında Libya gibi bazı bölgesel konuları da ele aldık. Konsolosluk konuları dair ikili ilişkilerimizi ilgilendiren bazı konuları da Heiko Maas’la ele aldık.

Bildiğiniz gibi Doğu Akdeniz’de lisans verdiğimiz bölgelerde faaliyetlerimizi biz sürdürüyoruz. Biz başından beri açık ve net bir şekilde çağrımızı yaptık. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ve Kıbrıs Türk halkını dışlamak yerine herkes için hakça ve adil bir paylaşım istedik. Bu kapsamda görüşmeye hazır olduğumuzu da her zaman söyledik ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bizzat her fırsatta bunu dile getirdi. Ancak maalesef Yunanistan ve Rum Kesimi maksimalist tezleriyle dışlayıcı ve tek yanlı faaliyetlerine uzun süredir devam ettiler, devam ediyorlar. Dolayısıyla gerginliği artıran Doğu Akdeniz’de biz değiliz ve Yunanistan’dır, Rum Kesimidir. Ve bunun da en son örneğini dün işte Yunanistan’ın bölgede askeri tatbikatlar yapmasıyla da bir kere daha görmüş olduk.

Biz uzun yıllar faaliyetlerimizi başlatmak için sabırla bekledik. Bu konuları zaten mektuplarımla da gerek AB’ye, tüm AB ülkelerinin Dışişleri Bakanlarına, P5 ülkelerine, NATO Genel Sekreterine, aynı şekilde BM Genel Sekreterine de ilettik, izah ettik. Uzun yıllar bizi dışlayıcı faaliyetlerin durmasını bekledikten sonra biz bu faaliyetlerimizi başlatmak durumunda kaldık.

Fakat burada biz yine Sayın Cumhurbaşkanımızın da izah ettiği gibi, bunu kamuoyuna bir kere daha açıklamakta fayda görüyorum, Sayın Merkel’in ve Almanya’nın arabuluculuk çabalarını desteklemek için taleplerini de olumlu karşıladık, jestler yaptık. Ve bu konuda da burada bu fırsattan istifadeyle gerek Heiko Maas’a, gerekse Şansölye Merkel’e bu samimi çabalar için çok teşekkür ediyorum. Ve bu süreçte de gerçekten objektif bir rol üstlenmeye çalıştılar, bunun için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Ayrıca, yüksek temsilci Borrell’e de AB adına sarf ettiği çabalar için çok çok teşekkür ediyorum.

Fakat bu çabaları objektif ve dengeli bir şekilde götürünce tabii ki özellikle Yunanistan’ın ve Rum Kesiminin de saldırılarına maruz kaldıklarını görüyoruz. Çünkü onlar bugüne kadar hep Avrupa Birliği’nin koşulsuz desteğiyle şımarmışlardır. Ve bugün yine Atina’daki basın toplantısında Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın açıklamalarına bakınca, gerçekten tam kendilerine yakışan bir seviyede açıklamalar gördük. Fakat burada özellikle uluslararası hukuk çağrısını sürekli yineleyen Yunanistan’a, hangi uluslararası hukuka saygıdan bahsettiğini de sormak istiyorum. Yani burada uluslararası hukuka bu kadar saygılıysanız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Batı Trakya Türklerine Türk ismini kullanmalarına neden izin vermiyorsunuz? 15 sene oldu mahkeme kararları çıkalı ve bu konuda Avrupa Birliği neden Yunanistan’a baskı yapmıyor? Madem bunlar evrensel hak, temel hak ve özgürlüklerle ilgili, mahkeme kararları da var.

Diğer taraftan, son zamanlarda Ege’de Yunanistan’ın mültecileri Türkiye’ye geri ittiğini raporlar da gösterdi, çok sayıda makaleler de yayınlandı. Bu kadar insanı Ege Denizinin ortasında botlarını batırarak ya da iterek Türkiye’ye göndermek hangi uluslararası hakla, evrensel değerlerle örtüşüyor, bu konuda da izahatta bulunmaları gerekiyor.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’le ilgili de uluslararası hukuktan bahsederken bir soru sormak istiyoruz, hemen Kaş’ın önündeki Meis Adası Türkiye’ye 2 kilometre uzaklıkta, Yunanistan’a anakaraya 580 kilometre uzaklıkta ve 10 kilometrekarelik bir adacık. Yunanistan hangi uluslararası hukuka dayanarak bu 10 kilometrelik ada için 40 bin kilometrekarelik, yani 4 bin katı daha fazla münhasır ekonomik bölge ya da kıta sahanlığı talebinde bulunuyor? Yunanistan’ın İtalya’yla imzaladığı anlaşmada bu var mı? Mısır’la imzaladığı anlaşmada da bu yok. Ve diğer ülkelerin, Libya’yla Malta’nın, yine Fransa ile İngiltere’nin imzaladığı anlaşmalarda da baktığınız zaman böyle bir şey yok. Dolayısıyla biz tabii ki uluslararası hukuka inanırız, ama Yunanistan’ın uluslararası hukuk kurallarını belirlemesine de müsaade etmeyiz.

Dolayısıyla Yunanistan’ın bugünkü ortak basın açıklamasında sarf ettiği sözler de çok ilginçtir, manidardır. Ben Yunanistan’a şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum, daha önce de tavsiyelerimizi kendileriyle samimi bir şekilde paylaştık, Bu şımarıklıktan vazgeçin, ön koşulsuz ve tam AB desteğiyle ,böyle söylüyorsunuz, olmadığı zaman da o ülkeleri de suçluyorsunuz, bir yere varılamayacağını artık anlamanız lazım. Hele hele bazı ülkelerin dolduruşuna gelerek kendinizi riske atmayın. Yani yok işte haklarımızı savunacağız, yok burada tatbikat yapacağız gibi açıklamalarda bulunursanız ya da yanlış adımlar atarsanız bu sefer elimizden bir kaza çıkmaz, gereği neyse onu tereddütsüz bir şekilde yaparız, o yüzden bu ülkelerin dolduruşuna da gelmeyin ve aklıselim bir şekilde hareket edin. Biz her zaman şunu da söylüyoruz, Biz diyaloğa varız, Cumhurbaşkanımız da söyledi, bugün Heiko Maas’a da söyledim, biz bu konuları konuşmaya varız. Doğu Akdeniz’in etrafındaki tüm ülkelerle Rum Kesimi hariç, onlar önce Kıbrıs Türk halkıyla, Kıbrıs Türk Tarafıyla muhatap olmak zorundalar hakça gelir paylaşımı için, ama tüm ülkelerle görüşmeye, oturup konuşmaya ve de hakça paylaşım için müzakere etmeye varız. Ama bunun için kimse Türkiye’ye ön koşul getirmesin. Hele hele Yunanistan’ın belirlediği ön koşullarla bu iş olmaz. Biz Almanya’nın girişimi sayesinde, biraz önce jest yaptığımızı söyledim, ne yaptık? Faaliyetlerimizi, Oruç Reis’in faaliyetlerini diplomasiye bir fırsat vermek için belli bir süreliğine durdurduk, bizzat Sayın Merkel rica etti. Ve daha sonra Almanya’nın yine desteğiyle, çabalarıyla danışmanlar düzeyinde bir araya gelindi Berlin’de. Ve daha sonra biz iki Dışişleri Bakanlığı olarak istikşafi görüşmelerin başlaması, yine siyasi istişarelerin başlaması, askerler arasında güven artırıcı önlemler toplantılarına başlanması ve de yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi toplantısının yapılması konusunda ortak bir açıklama yapmaya hazırlanmıştık ve bu açıklamayı Cuma gün 7 Ağustos’ta yapacaktık. Tam bu açıklamaya saatler kala Yunanistan gitti ve Mısır’la bu anlaşmayı imzaladı. Yani samimi olduğunu, diyaloga hazır olmadığını, dürüst olmadığını, kimseye de bilgi vermeden, bu konularda arabuluculuk yapan Almanya’ya da izin vermeden gitti bu anlaşmayı imzaladı, herkes şok oldu. Yüksek Temsilci Borrell’le Malta’da beraberdik, Heiko’yu oradan aradım, hiç kimsenin de haberi yok. Yani bunlar Avrupa Birliği tarafından da, mektuplarımızda da söyledik, herkes tarafından bilinsin kim samimi, kim değil? Kim diyalog istiyor, kim istemiyor? Böyle bir durumda Türkiye’yi de diyalog istemeyen ülke konumuna sokmaya da kimse çalışmasın.

Bu duygularla bir kere daha söylemek istiyorum, Türkiye hakça paylaşım için herkesle görüşmeye hazırdır, ön koşulsuz bir şekilde Doğu Akdeniz’in etrafında. Yunanistan’la da her zaman diyalogdan yana olmuştur, sorunlar çatışmayla değil, yine diyalog ve diplomasiyle çözme tarafında olmuştur. O nedenle ki biraz önce bahsettiğim istikşafi görüşmeler dahil mekanizmaları aramızda oluşturduk. Geçmişte de bu konularda yakınlaşmalar da oldu, iyi gelişmeler de olmuştu. Ama sadece Miçotakis döneminde değil, maalesef Çipras döneminde de bu istikşafi görüşmeleri onların yanaşmaması sebebiyle de gerçekleştiremedik defalarca ısrarla söyledik. Ve Sayın Cumhurbaşkanımız da Miçotakis’e hem en son telefon görüşmesinde hem Londra’da hem de New York’ta Yunanistan’la tüm konuları ele almak için diyaloğa hazır olduğumuzu kendilerine de bizzat söylemiştir. Bu duygularla Heiko’ya tekrar hoş geldin diyoruz. Ve Heiko Maas’a ve Almanya’ya bu süreçte sarf ettikleri samimi çabalar için gerçekten gönülden çok teşekkür ediyorum ve ellerinden geldiği kadar objektif oldular, her zaman AB içinde mümkün olmuyor ve bu tutumları için de ayrıca çok teşekkür ediyorum. Heiko hoş geldin, söz senin.

ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Teşekkür ederim sevgili Mevlüt ve aynı zamanda bu kadar kısa sürede bir araya gelebildiğimiz için teşekkürler. Elbette söylediğiniz konularla ilgiliydi bu ve Perşembe ve Cuma günü AB Dışişleri Bakanlarını Berlin’de toplayacağız gayri resmi bir toplantı ve farklı konular ele alınacak ve Doğu Akdeniz konusu da ele alınacak bu nedenle. Bugün sabah Atina’da ve bugün Ankara’da son görüşmeleri yapmak benim için çok önemliydi, arkadaşlarımı da bilgilendireceğim Perşembe günü Berlin’de. Hem burada hem Atina’da artık bunu söylemek zorundayım bu tehlikeli durumu ele aldık, bu tırmanan durumu ele aldık. Sadece Avrupa Birliği içinde değil, aynı zamanda NATO müttefiklerini de endişelendiriyor maalesef. Durum son derece riskli, zira bir uçuruma yaklaştığınız zaman tabii ki uçurumdan aşağıya düşme riskiniz de var ve biz bu gelişmenin önünü kesmek istiyoruz bu nedenle. Federal Hükümet olarak son zamanlarda ve Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak da iki taraflarla yoğun görüşmeler yaptık. Şimdi önemli olan gerginliğin azaltılması için adımların atılması ve içten diyaloğa hazır olunması. İki tarafta da diyaloğa hazır olunduğunu duyuyorum bu söyleniyor ve bu nedenle bu tartışmalı konuların bir çözüme ulaşabileceğini düşünüyorum ve sadece Türkiye’yle Yunanistan arasında doğrudan görüşmelerle sadece bu yapılabilir. Bu sabah Sayın Miçotakis’le ve Dışişleri Bakanına da bunu söyledim. Bir diyalog süreci içinde bulunduğumuz durum nedeniyle kolay olmayacaktır. Fakat halen iki tarafın da samimi olarak doğrudan görüşmelere başlamasıyla iki taraf için de kabul edilebilir sonuçlar elde edilebileceğine inanıyorum. Bu fırsatı mutlaka değerlendirmeliyiz, çünkü durumun tırmanması ne Yunanistan’ın, ne Avrupa Birliği’nin, ne de Türkiye’nin çıkarına. Almanya bu acil diyalog sürecinde elinden geldiğince desteklemeye hazır Dönem Başkanlığında da bunu yapmak istiyor. Fakat böyle bir görüşme ortamı sadece yapıcı bir atmosferde gerçekleşebilir ve iki tarafın da faaliyetleri için bu geçerli. Ve bu ortamın sağlanmasını arzu ediyoruz adım adım. Şu an da Türkiye’yle Avrupa Birliğiyle Türkiye arasındaki ilişkilerden memnun değiliz hiç birimiz memnun değiliz daha çok potansiyelimiz var bu konuda işbirliği için. İnsanlar için iki ülkedeki insanlar için birçok fırsat var, olanak var bu konuda ilerlemek istiyoruz. Maalesef şu an da siyasi açıdan aslında çözümsüz olmayan konular maalesef gölgeliyor bu ilişkileri, bu blokajları aşmamız gerekiyor. Aynı zamanda Libya’daki gelişmeleri ele aldık. Geçen hafta Tripoli’deki, Trablus’taki ve Abu Dabi’deki görüşmelerim hakkında bilgi verdim. Ateşkes kararını son ateşkes kararını memnuniyetle karşılıyoruz. İki tarafın da son derece uzlaşmaya hazır olduğunu gördük. Ve şimdi umudumuz her iki tarafın kararlarını sürdürüp Berlin sürecinin sürdürülmesini arzu ediyoruz. Şu an da umutluyuz, istikrar sağlama konusunda. Özellikle siyasi süreci sürdürebilirsek ve petrol blokajını da kaldırabilirsek Libya halkının seçim bir seçimle geleceği hakkında karar verebilmesinin yolu açılmış olur, bu fırsatı değerlendirmeliyiz mutlaka. Berlin sürecinde sorumluluk yüklenen herkesin verdikleri sözleri tutmasını bekliyoruz, aksi takdirde askeri durum yine tırmanacaktır ve insani bir felakete yol açacaktır. Tekrar sevgili Mevlüt çok teşekkür ediyorum bu kadar önemli konuları ele alma fırsatını bana verdiğin için çok teşekkürler.

SORU- Efendim, az önce siz de konuşmanızda bahsettiniz Yunanistan’ın Akdeniz’deki tavrı az önce siz de bahsettiniz yani Meis Adası Türkiye’ye 2 kilometre uzaklıkta, Yunanistan’a 570 kilometre uzaklıkta ve 2 kilometre uzaklıktaki Türkiye Meis Adasının sınırlarını aslında hapis etmeye yönelik bazı adımları var ve bu noktada bazı tahrikkar ve provokatif çıkışlarını da Yunanistan sürdürüyor. Örneğin, dün bir NAVTEX ilanı yapıldı yine Oruç Reis’in sismik araştırma gemimizin çalışma yapacağı alanda ve yine askeri tatbikat ilanı da dün Yunanistan tarafından yapıldı. Siz bütün bu olumlu diyalogdan yana çabalarınıza rağmen Yunanistan’ın bu provokatif ve tahrikkar adımlarını, açıklamalarını nasıl değerlendiriyoruz? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Zaten konuşmamda da anlatmaya çalıştığım şey bugüne kadar Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Kesiminin Türkiye’yi ve Kıbrıs Türk Halkını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dışlayıcı faaliyetlerinden dolayıdır, yani sebebi budur. Ve tüm çabalara baktığınız zaman tek taraflı sondaj çalışmaları Rum Kesiminin, Yunanistan’ın üçlü ya da dörtlü anlaşmaları, çabaları, Sevilla haritası hepsi Türkiye’yi yok sayan ve Türkiye’ye hiçbir hak vermeyen Akdeniz’de, Doğu Akdeniz’de çabalardır. Biz de bunların geçerli olmadığını, Türkiye’yi dışlayan hiçbir faaliyetin ya da anlaşmanın geçerli olmadığını söylemiştik. Esasen bugün attığımız adımlarla da sahada ve masada bunların geçerli olmadığını gösteriyoruz. Buna rağmen de diyoruz ki, biz biraz önce de vurguladım, gelin hep beraber oturalım, konuşalım, hakça paylaşım için adımlar atalım Türkiye’yi dışlamak yerine. Ama bunun içinde maksimalist iddialardan ya da taleplerden vazgeçmesi gerekiyor Yunanistan’ın. Siz de söylediniz, ben de konuşmamda vurguladım, yani böyle bir adaya 40 bin kilometrekarelik bir alan talep etmek uluslararası hukukta yok. Ayrıca, esasen Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı anlaşmada da bu yok. Şimdi Mısır’la yaptığı anlaşmada bu adaya tam yetki vermeyeceksin, Türkiye’ye gelince burası benim, dolayısıyla Sevilla haritasını koyacaksın, sen sadece buraya hapsolacaksın, onun dışındakiler benim diyeceksin. Bunu uluslararası hukuk da kabul etmez, bizim de kabul etmemiz gerçekten mümkün değil. Yani şimdi navtex yayınlamak, orada tatbikat yapmak, Oruç Reis gemimizi taciz etmeye kalktılar, yine sinyalizasyon, kilit atma gibi bazı çabalarından dolayı zaten 24’ünde bitmedi 27’sine kadar uzattık buradaki çalışmalarımızı, ama ondan sonra da biliyorsunuz yukarıya doğru, en güneyden kuzeye kadar o belirlenmiş alanlarda navtexlerimizi yayınlayarak bu sismik araştırmaları sürdüreceğiz. Ama buradaki tacizler, bir gemiyle taciz etmeye kalktılar, bunların Yunanistan’a bir faydası yok.

Yani şunu söylemeye çalışıyoruz gerçekten, Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, Yunanistan kendisini Türk donanmasının önüne atmaya çalışan ya da böyle şekilde teşvik eden ülkelere kanmasın. İki komşuyuz, gelsin bizimle otursun, biz hakça paylaşım nedir biliriz, hem kendi hakkımızı koruruz, hem de kimsenin hakkında gözümüz olmaz. Ama bu Yunanistan İtalya’yla anlaşma imzalayacak ve İyon Denizi’ndeki adalarına böyle hak vermeyecek, 580 kilometre uzaklıkta, benim dibimde 2 kilometre uzaklıktaki adaya hak vermeye hak vermeye kalkacak. Bunun uluslararası hukukta da yeri yoktur, Yunanistan’ın diğer imzaladığı anlaşmalarda da yeri yoktur. Dolayısıyla aklıselim davransın ve diyalogu tercih etsin, paylaşmayı tercih etsin. İşte Almanya’nın çabalarına, Merkel böyle demişti, siz burada bir jest yapın, Yunanistan da aynısını yapacak, böylelikle bir diyalog ortamı oluşsun, biz o jesti yaptık, ama Yunanistan tersini yaptı. Dolayısıyla burada Yunanistan’ın daha aklıselim davranması için de, Avrupa Birliği’nin ve diğer ülkelerin de Yunanistan’ı uyarması gerekiyor, yani koşulsuz destek yerine uyarılarsa ve bu koşulsuz desteği almayacağını son toplantılarda da gördü, yani böyle mesajlar verilmeye devam ederse o zaman Yunanistan daha sağlıklı düşünüp daha sağlıklı adımlar atar. Ama bu provokatif adımların kendisine de bir faydası yok, sorunların çözümüne de hiçbir katkısı olmaz.

SORU- Ben de Sayın Çavuşoğlu’na soru yöneltmek istiyorum. Türkiye Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerini düzeltmeye çalıştı son dönemde, fakat şu anda iki üye ülkeyle bir çatışma içinde. Türkiye iyi niyetini göstermek için, Türkiye’yle Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri düzeltmek için nasıl iyi niyetini gösterebilir?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Basın toplantısı başladığından beri Türkiye’nin gösterdiği iyi niyeti anlatmaya çalışıyorum, bunu da en iyi bilen Heiko Maas, Şansölye Merkel. Ama Yunanistan buna karşılık verdi mi? Vermedi.

Eğer anlayış şuysa, Türkiye her şartta taviz vermeye devam etsin, ama Yunanistan da istediğini yapsın, Yunanistan Almanya’yı aldatsın, gitsin Mısır’la imzalasın. Esasen Almanya’nın çabalarına saygısızlık budur, Almanya’yı da hiçe saymaktır, çünkü Almanya samimi bir çaba gösterdi ve gösteriyor. Buna rağmen Türkiye hep fedakarlık yapsın, taviz versin. Şimdi Avrupa Birliği ilişkilerinde biz her zaman üzerimize düşeni yaptık, yeri geldi fazlasını yaptık, ama karşılığını aldık mı? Hayır, almadık. Göç mutabakatında üzerimize düşeni yaptık mı? Yaptık. Peki, karşılığında Avrupa Birliği sözünü tuttu mu? Tutmadı. Siz bir gazeteci olarak baştan sonra ortak deklarasyonu, açıklamayı okuyun ve ondan sonra siz dürüstçe söylersiniz ki Türkiye’ye büyük bir haksızlık yapılmış. Gümrük Birliği Anlaşmasının modernizasyonu iki tarafın da yararına mı? Yararına. Peki bir gelişme oldu mu? Hayır, olmadı. Neden? Türkiye’yi cezalandırma. Tüm bunlara rağmen yeni oluşan Avrupa Birliği liderliğiyle ve yönetimle başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bizler iyi bir diyalog mekanizması oluşturduk.

Fakat biz şuna karşıyız, Yani iyi diyalog için, ilişkileri düzeltmek için Avrupa Birliği’nin Yunanistan adına tüm şartları kabul etsin anlayışına karşıyız biz, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Peki, Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarları ne olacak? Avrupa Birliği’yle iyi ilişkilerimizin ne kadar netice getireceğinin garantisi ne? Veya getirse bile benim Doğu Akdeniz’de en temel haklarımdan sürekli vazgeçmem ya da Yunanistan’ın dayatmalarını kabul etmem mümkün değil, bu mümkün olmaz.

Nedir şimdi? Efendim, Avrupa Birliği’yle ilişkileri biraz daha düzeltmek için bu şartları kabul edin ya da Avrupa Birliği’nden gelecek bir açıklama Türkiye’ye karşı bir açıklama ya da yaptırım olmaması için bunları kabul edin demek, her şeyden önce Türkiye’yi tanımamak demek. Yani bizim böyle dayatmaları kabul etmemiz hiçbir zaman mümkün olmadı, bugün de mümkün olmaz. Doğu Akdeniz’deki tüm bu haklarımdan ben nasıl vazgeçerim belki Avrupa Birliği’yle biraz daha pozitif ortam oluşacak diye? Avrupa Birliği Yunanistan’a da aynı şeyleri söylerse ve Yunanistan’a da aynı eleştirileri yaparsa, örneğin bu Mısır’la yaptığı anlaşmayla ilgili Avrupa Birliği’nin ya da bu arada arabuluculuk yapan Almanya’nın Yunanistan’ı eleştiren herhangi bir açıklamasını görmedik. Ama Almanya Dışişleri Bakanlığı bizim yine Yunanistan’ın engellemesi sebebiyle o bölgedeki çalışmamızı tamamlamak için uzattığımız navtexle ilgili açıklamalar yaptılar. Yani burada dürüst olmaya çalışıyor ama, her şartta mümkün olmadığını biraz önce söyledim. Dolayısıyla burada bizim Avrupa Birliği’nden beklentimiz, dürüst bir arabulucu olmasıdır. Yani biraz böyle havuç, yani ilişkiler daha iyi olur ya da biraz sopa göstermek, yani yaptırım olur ya da sert açıklama gelir gibi yöntemlerle Türkiye tüm haklarından Doğu Akdeniz’den vazgeçsin demek gerçekçi bir yaklaşım değil. Önce bir çözüme gidebilmemiz için gerçekçi olmamız lazım, Türkiye’nin gerçekleri ve bölgenin gereklerinin çok iyi bilmemiz lazım. Teşekkür ediyorum.

ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Ben bu fırsatı değerlendirerek tekrar bu arabuluculuk çabalarımız için iletilen teşekkürleri tekrar değerlendirmek istiyorum.

Gerçekten burada Türkiye’yle AB arasındaki ilişkilerde bir yol ayrımındayız ve Dönem Başkanlığımızı değerlendirerek bir katkı sağlamak istiyoruz Türkiye’yle Avrupa Birliği arasında gelecekte de yapıcı bir diyalog olması için.

Türkiye stratejik bir partner, NATO müttefiki olarak çok büyük bir öneme sahip. Türkiye, Avrupa’yla Irak, İran arasında Türkiye var, terör konusunda da bir partner, bu nedenle biz Türkiye’yle yapıcı bir diyalog istiyoruz. Türkiye’yle AB arasındaki ilişkiler hiçbir şekilde istenilen ve beklediğimiz düzeyde değil. Şu anda bu diyalogu ilerletmek için ve bizim beklentimizi karşılayacak bir seviyeye getirmek için şu anda halletmemiz gereken bir sorun var ve bu sorun boyutları açısından daha önce değindiğim stratejik konuların önemine sahip değil, bu mümkün olmalı ve bunun için her iki taraf da yapabileceği şeyler var. Atina’da da oradaki görüşleri dinliyorum, tabii ki buradaki duyduklarımdan çok farklı şeyler. Biz arabulucu olarak bu gerginlikte Dönem Başkanlığımızı değerlendirmek istiyoruz. Fakat bunun için de başarı perspektifi olmalı, çünkü sadece meşgul olmak için yapmıyoruz bunu. Ve Dönem Başkanlığımız süresince, yani yılsonuna kadar bu ilişkilerin, Türkiye’yle AB arasındaki ilişkilerin nasıl devam edeceği ortaya çıkacak. Biz bu görevi üstlendik ve bunun yapıcı bir ilişki olması gerektiğine inanan herkes elbette katkı sağlayabilir ve Türkiye’nin de katkısını sağlamasını arzu ediyoruz elbette.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Heiko Maas’a teşekkür ediyorum. Gerçekten Türkiye-AB ile ilişkilerinin gelişmesini biz de isteriz. Esasen bunu Almanya Dönem Başkanlığında başarabilirsek başarırız, aksi takdirde çok da umutlu değilim. Ama her şartta Almanya Dönem Başkanlığı olsun-olmasın Rum kesiminin ve Yunanistan’ın rehin aldığı ilişkilerin daha da ilerlemesi de mümkün gözükmüyor, burada da gerçekçi olmamız lazım, bu esaretten kurtarmamız lazım. Yani burada Yunanistan’ın belirlediği şartlarla Türkiye’ye bunu yaparsanız böyle olur, bunu yapmazsanız böyle olur demek doğru bir yaklaşım değil, ben onu anlatmaya çalışıyorum. Yani burada yol ayırdımı derken bunu kast ediyorsanız, yani Yunanistan’ın bu tür dayatmalarını ve ön koşullarını ve tüm haklarımızdan vazgeçmemizi talep etmelerini bizim kabul etmemiz mümkün değil. Yani burada ilişkiler düzelecekse, gerçekçe zeminde ve adaletli bir şekilde ilerlemesi lazım, benim anlatmaya çalıştığım bu. Teşekkür ediyorum.

SORU- Sorum Sayın Bakanımıza. Türkiye’nin uzun süren çabaları sonuç verdi ve Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfetti. Bu keşfin Türkiye’nin özellikle AB ve AB ülkeleriyle ilişkilerinde olumlu etki yaratacağını düşünüyor musunuz? Ve bu doğal gaz keşfini de ayrı olarak değerlendirebilir misiniz? Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Yani bu bir başlangıç ve bugüne kadar keşfettiğimiz en büyük rezerv. Esasen dün enerji Bakanımız da Kabinede bir sunum yaptı, iyi bir başlangıç, küçümsenmeyecek bir başlangıç ve de aynı bölgede ya da şu anda açılacak olan kuyuların yanında ve daha derinlikte aynı miktarlarda rezervlerin olduğuna dair bulgular da var, buna yönelik çalışmalarımızı tabii ki sürdüreceğiz. Ama bu haliyle bile, bugün Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un da açıklamalarını okudum, her şeyden önce bugüne kadarki en büyük keşfimiz, o bir gerçek. Ama 2010’dan bu yana Norveç’in keşfettiği rezervlerin toplamından daha büyük ve Türkiye tabii bu Sakarya gaz sahası bu keşifle beraber dev sahalar sınıfına dünyada girdi, bu da önemli. Ve burada ekonomik geliriyle ilgili, değeriyle ilgili 80 milyar gibi bir rakam açıkladılar, tabii onların değerlendirmesi bu, bizim arkadaşlarımız da değerlendirme çalışmalarını yapıyorlar. Ve yılda da ilk başlangıçta 10-15 milyar metreküp gazın buradan çıkarılacağını da söylüyorlar.

Tabii Türkiye’de enerjide ithal eden bir ülke, bugün enerji kaynaklarımızın, yani doğal gaz ve petrol ihtiyacımızın çok büyük bir bölümünü ithal eden bir ülkeyiz. Bununla beraber ihtiyacımızın başlangıçta böyle yüzde 30 gibi bir miktarı karşılamış olacağız. Ama Türkiye aynı zamanda bir transit ülke, yani bir hub, Kafkasya’dan gelen boru hatları, işte TürkAkımı-2 Avrupa’yı hedefliyor, TANAP, TAP olarak Avrupa’ya geçiyor, bağlantıları yapıldı. Dolayısıyla biz bir taraftan kendi ihtiyacımızı karşılarken, bir hub olarak da ihtiyaç olduğumuz zaman bunlardan kullanacağız, ihtiyaç fazlasını da nasıl elektrikte olduğu gibi dünyada da, özellikle Avrupa’ya da ihraç edeceğiz.

Esasen Doğu Akdeniz’de de yani biraz önce söylediğim o ülke ve Rum yönetimi aklıselim bir şekilde düşünseler, buradaki keşfedilecek hidrokarbon zenginliklerinin uluslararası piyasalara iletme yolu, güzergahı Türkiye’dir, başka da alternatifi yok. Yani diğerleri siyasi projelerdir, bunların fizıbıl olmadığını Yunanistan ve Rum Kesimi de bizlerle böyle dostane görüştüğümüzde de söylüyorlar. O yüzden esasen burada bu hakça paylaşım olsa tek taraflı dayatmalar yerine o zaman herkesin yararına olacak, dünyanın da faydasına olacak. Biz değişik projelerle Avrupa’daki dostlarımıza da enerji kaynaklarının ulaştırılmasından mutluluk duyuyoruz ve bu rolümüzü de giderek, arttırarak devam edeceğiz. Yine Irak’tan gelen biliyorsunuz enerji kaynakları, İran’dan gelen, Azerbaycan’dan gelen, Rusya’dan gelen, şimdi kendi kaynaklarımız hepsini çeşitlendirmemiz gerekiyor. Teşekkür ediyorum.

SORU- Sayın Bakan Çavuşoğlu, öncelikle size bir soru yöneltmek istiyorum, biraz önce iyi niyet jesti beklediğinizi söylediniz Yunanistan’dan ne tür bir jest mesela somut olarak? Örneğin, Mısır’la olan anlaşmayı mı iptal etmeleri? Ve Türkiye bu diyaloğun başlatılması için ne tür bir jest gösterebilir? Örneğin bunun için Oruç Reis’i geri çeker mi 27 Ağustos’tan itibaren?

Birde Sayın Maas’a sorum, iki basın toplantısına baktığınızda pek uzlaşma niyeti görmedik iki tarafta da suçlamalar gördük daha ziyade. Ve bu diyaloğun yakın zamanda olabileceğini düşünüyor musunuz? Ve şimdi gerginliğin azaltılması için görünür sinyallere ihtiyacımız var dediniz ne tür beklentileriniz var?

ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI HEİKO MAAS- Yani durum zor ve bu durumu çözmek de çok kolay değil. Fakat iki tarafta da hem Atina’da hem Ankara’da hep tek yolun bir diyaloğu başlatmak olduğu söylendi farklı görüşlerin masaya yatırıldığı. Kimse burada bir askeri bir çözüm beklemiyor bu akılsızlık olur. Bu diplomasiyle çözülecek zor olabilir, ağır ilerleyebilir, fakat niyet var, diyalog niyeti var bunun koşullarını hazırlamalıyız, Avrupa Birliği içinde bunun siyasi koşulları da hazırlanmalı ve doğrudan Yunanistan ile Türkiye arasında bunun konuşulması gerekiyor. İki tarafta ön koşulun olmamasını istiyor, aslında gerekli koşullar bunlar bir araya gelmek için. Biz desteklemeye devam edeceğiz bu süreci, çünkü Avrupa Birliği içindeki Türkiye’yle olan diyaloğu da yapıcı bir temele oturtmak istiyoruz. Dönem Başkanı olarak da Dönem Başkanlığımızı da değerlendireceğiz. Tabii ki iki taraftan da beklentimiz var katkıda bulunması için, sonuca yönelik bir diyalog başlatmaları için yakın gelecekte.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Tabii şu an da diyaloğun başlayabilmesi için beklenti açık, net Türkiye tüm faaliyetlerini durdurması gerekiyor. Peki, Türkiye bu geçici süreliğine jest yaptığı zaman bile Yunanistan faaliyetlerini durdurdu mu? Hayır durdurmadı. Yani Türkiye faaliyetlerini durdursun, ama Yunanistan kendi tezlerini savunmaya devam etsin, iddialarını güçlendirmek için Mısır’la anlaşma yapsın, meclisinden onaylasın. Aynı şekilde Sevilla haritasının geçerli olduğu dayatmasını devam ettirsin, ki böyle bir geçerlilik yok. Meis Adasını biraz önce anlattım, 40 bin kilometrekarelik münhasır ekonomik bölge ya da kıta sahanlığı talebini sürdürsün. Ve tüm biz durduracağız tüm faaliyetlerimizi, çalışmalarımızı, ama Yunanistan kendi konumunu güçlendirmek için her şeyi yapmaya devam edecek. Aynı şekilde Rum Kesimi de tek taraflı Kıbrıs Türk halkının hakkını garanti altına almadan, yani hakça paylaşım mekanizması oluşturulmadan tek taraflı faaliyetlerine devam etsin, ama Türkiye durdursun. İşte bizim yani siz de söylediniz sizin yani beklentiniz ne? Biz de diyoruz ki, tüm biraz önce söylediğim olumsuz adımların tamamen durdurulması lazım. Sevilla haritası gibi bir haritanın tamamen yok olduğunu Yunanistan’ın kabul etmesi gerekiyor, bunu kabul etmediği sürece Yunanistan’ın olumlu hakça paylaşım için olumlu bir adım atması mümkün değil gerçekçi olalım. Yani mevcut hükümet veya bir sonraki hükümet yapmak istese bile, Yunanistan kamuoyu bunu kabul etmez. Onlar bizim kadar yani kamuoyu baskısı bakımından bizim kadar rahat değil, bizim özgüvenimiz var, bizim komplekslerimiz yok, korkumuz da yok, aşağılık kompleksimizde yok dolayısıyla, kıskançlığımız da yok. Ama ortada bir hak varsa bu hakça paylaşılması lazım diyoruz. Ve tüm ülkelerle birlikte oturup hakça paylaşım için müzakereye başlamayı da kabul etmesi lazım. Biz yani ön koşulsuz olarak şartlar oluştuğu zaman Cumhurbaşkanımız hep bunu söylüyor, görüşmelere varız. Ama bir taraf önkoşul ortaya koymaya başlayınca benim de önkoşul olarak koyacağım çok şey var. Biraz önce bazılarını saydım, ama buna ilave daha da ekleyebilirim, bunları zaten Heiko Maas’la da konuştuk. Ama önemli olan şimdi bir istikşafi görüşme ya da herhangi bir görüşme, siyasi istişareler veya askerler arasında güven arttırıcı önlemler toplantılarının olabilmesi için yani siz her şeyden vazgeçin öyle yapalım anlayışı doğru değil, gerçekçi değil, kabul etmemiz de mümkün değil. O zaman bizim de ortaya atacağımız önemli ön şartlar var, koşullar var. Dolayısıyla, tıkanıklıkta devam eder, ama her şeyden önce Yunanistan bu maksimalist yaklaşımından vazgeçmesi lazım. Maksimalist yaklaşımdan vazgeçtiği zaman biraz önce benim atmaları gereken adımlar konusunda söylediğim her şey zaten o süreç içinde hallolur.