Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ortak Basın Toplantısı, 24 Şubat 2025

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sayın basın mensupları, kıymetli mevkidaşım Sayın Lavrov’u Ankara’da ağırlamaktan memnuniyet duyduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Kendisine ve kıymetli heyetine bir kez daha hoş geldiniz diyorum.

Değerli arkadaşlar, küresel ve bölgesel dinamikler büyük bir hızla değişmekte. Her geçen gün mücadele etmemiz gereken yeni sorunlarla karşılaşıyoruz. İlgi göstermemiz gereken yeni fırsat alanları ortaya çıkıyor. Böylesi bir dönemde, ülkelerimizi doğrudan ve dolaylı ilgilendiren tüm gelişmeler karşısında, Türkiye’yle Rusya arasındaki istişare ve eş güdümü artırmamızda büyük yarar olduğu düşüncesindeyiz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Putin’in işaret ettiği hedefler uyarınca, ikili konularda ve uluslararası meselelerde iş birliğimizi daha da derinleştirmeyi hedefliyoruz. Bu anlayışla, bugün Sayın Lavrov’la verimli görüşmeler gerçekleştirdik. İkili gündemimizde yer alan meseleleri ayrıntılı şekilde ele aldık. İş birliğimizi nasıl ilerletebileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Enerjiden turizme ve ticaret alanına ilişkilerimizi daha da güçlendirebiliriz. Çok boyutlu iş birliğimizi ilgili kurumlarımızın da katkılarıyla her alanda daha ileri taşımaya gayret gösteriyoruz.

Değerli basın mensupları, bugün Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıl dönümü. Biz her iki komşumuzun da barış, huzur ve refah içinde yaşamasını arzu ediyoruz. Savaşın neden olduğu can kaybı ve yıkımın bir an evvel sona ermesini istiyoruz. Bu savaş, Küresel Güney başta olmak üzere, farklı coğrafyaları da olumsuz şekilde etkilemekte. Bu çok boyutlu krizin artık kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını temenni ediyoruz.

Türkiye olarak, ilk günden bu yana savaşa diplomasi yoluyla çözüm bulunmasını destekledik. Çatışmaların başlamasından kısa bir süre sonra, tarafları İstanbul’da barış masası etrafında ilk kez bir araya getirmiştik. Karadeniz Tahıl Girişimini başarıyla hayata geçirdik. Daha sonra da tarafları barışa ulaştıracak diplomatik çabalarımızı sürdürdük. Bugün savaşın dördüncü yılına girerken ABD tarafından başlatılan ve savaşın müzakereler yoluyla sona erdirilmesini hedefleyen bir girişim mevcut. Bu durum, bizim savaşın başından beri izlediğimiz politikayla örtüşmekte. ABD’nin yeni girişimine sonuç odaklı bir yaklaşım olarak büyük önem atfetmekteyiz. Çözüme iki tarafın da katılacağı müzakerelerle ulaşılabileceğini inanıyoruz. Bu çerçevede, barışın görüşmeler yoluyla tesisi için her türlü desteği sağlamaya hazırız. Daha önce olduğu gibi görüşmelere ev sahipliği yapmaya da hazırız.

Ayrıca, Karadeniz’de seyrüsefer güvenliği sağlanması konusundaki çabalarımızı da sürdüreceğiz. Hayata geçirilmesi halinde bu adım önemli bir güven artırıcı tedbir olacaktır.

Nihai hedefimiz, iki komşumuz arasında kalıcı barışın sağlanmasıdır.

Değerli arkadaşlar, bölgemizde gerçek bir huzur ortamının tesis edilebileceğine inanıyoruz. Suriye’de son üç ayda yaşananlar bu bakımdan umut vericidir. Suriye halkı, 60 yıllık zulüm rejimine son verdi. Şimdi de komşularıyla barış içinde yaşayan istikrarlı ve müreffeh bir ülke kurmak istiyorlar. Biz, Türkiye olarak, bu süreçte de Suriye halkının yanında olacağız. Bugün, Sayın Lavrov’la Suriye’deki gelişmeleri de ele aldık. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafaza edilmesi gerektiğine inancımız tamdır. Ayrılıkçı hareketlerin önünün kesilmesi gerektiği konusunda benzer görüşlere sahibiz.

Diğer taraftan, terör örgütlerinin Suriye’de yuvalanmasına müsamaha gösterilmesi söz konusu dahi olamaz. Uluslararası toplumun DEAŞ ve PKK’yla mücadele konusunda ortak bir tutum sergilemesini bekliyoruz. Bölgemizdeki çatışmaların çözümü yönünde olumlu adımların atıldığı bir dönemde Türkiye’nin güvenlik kaygılarına herkesin saygı göstermesini bekliyoruz.

Değerli basın mensupları, bugün Gazze’deki son durumu da ele aldık. Gazze’de ateşkesin kalıcı hale gelmesi ve müteakip aşamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Netanyahu’nun savaşı tekrar başlatma ihtimali karşısında derin endişe duyuyoruz. Yeni bir soykırıma asla izin verilmemelidir. Diğer taraftan, İsrail’in Batı Şeria’yı hedef alan eylemlerine de bir an önce son vermesi gerekmektedir. Filistinlilerin kendi topraklarından zorla göç ettirilmesine yönelik hiçbir adım kabul edilemez. Bu doğrultudaki girişimler başarısızlığa mahkûmdur. Bölge ülkeleri de bu konuda ortak bir duruş sergilemektedir. Rusya’nın da bu konuda bizlerle aynı görüşte olduğunu görmek memnuniyet vericidir.

Filistin’de, Lübnan’da ve Suriye’de süre gelen İsrail saldırganlığının sonlandırılması için uluslararası toplumun kararlı bir duruş sergilemesi şarttır. Ortadoğu’da kalıcı barış ve güvenliğin tesis edilmesinin yegâne yolu budur.

Değerli basın mensupları, bugün ele aldığımız konular Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin derinliğini ve stratejik önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Karşılıklı anlayış ve yapıcı diyalog temelinde iş birliğimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde gerek ikili gerek bölgesel ve uluslararası konularda yakın diyaloğumuzu sürdüreceğiz.

Sayın Lavrov ve beraberindeki heyete tekrar hoş geldiniz diyor, sözü şimdi kendisine veriyorum.

RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANI SERGEY LAVROV- [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/oeAK1q6Zp_g?si=ILhG61KAKNea5EgJ&t=438

SORU- İlk sorum Sayın Bakan Hakan Fidan’a. Türkiye özellikle Karadeniz Tahıl Girişimi üzerinden Rusya ve Ukrayna arasında ciddi bir arabuluculuk gerçekleştirmişti. Bundan sonraki süreçte, müzakerelerde Türkiye nasıl bir rol üstlenebilir? Türkiye’nin dünya genelinde başka sorunlu bölgelerde de ciddi arabuluculuk çalışmaları, katkıları oluyor, bundan ne kadar istifade edilebilir? Ayrıca, geçen hafta Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy Ankara’daydı ve uluslararası güvenlik garantileri talep etti kendisi, sorunların çözümünde. Bu garantiler neler olabilir? Bu garantilerin sağlanması ne kadar gerçekçi, ne kadar mümkün? Bu sorum size Sayın Fidan.

Sayın Lavrov, Amerika’yla yürüttüğünüz görüşmelerde, bu barış girişiminde, Türkiye’nin katkısı ne olabilir az önce bahsettiğimiz arabuluculuk tecrübelerinden yola çıkarak? Türkiye yeniden barış görüşmelerine ev sahipliği yapabilir mi? Onun dışında, Zelenskiy’nin bahsettiği bu uluslararası güvenlik garantileri konusunda sizler neler düşünüyorsunuz? Türkiye ve Avrupa’nın bu görüşmelere dahil olması gerektiğinden bahsetmişti kendisi. Başka ülkelerin bu sürece dahil olmasına sıcak bakıyor musunuz?

RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANI SERGEY LAVROV- [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/oeAK1q6Zp_g?si=MdKhjbbkXYgxm_Re&t=1008

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar; biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız Ukrayna’daki savaşın durması konusunda büyük bir hassasiyet göstermekte. Bu noktada, Türkiye’nin elinden geleni yaptığını da görüyoruz savaşın başlangıcından itibaren. Son günlerde Amerika ile Rusya arasında yapılan görüşmelerde gündeme gelen güvenlik garantileri ve diğer konular bizim de yakından takip ettiğimiz konular. Prensip itibariyle Türkiye barışa katkıda bulunacak her türlü adımı atmaya hazırdır, ama bu spesifik konuya gelince, mevkidaşım Sayın Lavrov da ifade etti, burada şu anda ortaya nasıl bir manzara çıkacak ve burada nasıl bir kompozisyona ihtiyaç duyulacak, bu konuda gerekli teknik hazırlıkları biz yaptıktan sonra Cumhurbaşkanımız gerekli kararı verecektir. Ama şu anda konuşmaları, görüşmeleri yakından takip ediyoruz. Türkiye, her zaman için her türlü kolaylaştırıcı, hızlandırıcı rolü üstlenmeye hazırdır, o rolü de oynuyoruz. Kamuoyuyla paylaşılan var, paylaşılmayan var. Amacımız, bir an önce bu yıkıcı savaşın durması ve bölgedeki yaraların sarılmasıdır.

SORU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Lavrov, ilk sorum size. Steve Witkoff, Rusya ile Amerika arasındaki müzakereler hakkında İstanbul görüşmelerinin, yeniden çatışmaların çözümüne temel olabileceğini söyledi. Bu konuda ve Trump’ın 23 Şubat’taki açıklamalarıyla ilgili bir şeyler söyleyebilir misiniz?

İkinci sorum Sayın Hakan Fidan’a. BRICS’e bir partnerlik daveti geldi herhalde. Bu format devam ediyor mu, iş birliği devam ediyor mu ve Ankara’ya bu partnerliğin kazanılması bir tehdit oluşturuyor mu acaba Sayın Hakan Fidan?

RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANI SERGEY LAVROV- [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/oeAK1q6Zp_g?si=8XwUEalr60lFCWTn&t=1607

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar; BRICS’le ilgili soruya gelince, bildiğiniz gibi Türkiye egemen bir ülke olarak uluslararası ekonomik iş birliğine oldukça önem vermektedir. Günümüz dünyasında ekonomik iş birliğini sağlam temellere oturtmamış ülkelerin hem ekonomik krizlere dayanıklı olması, hem de mevcut kalkınma hedeflerine ulaşması pek olası gözükmüyor. Onun için, Türkiye, başta Avrupa Birliği olmak üzere, ekonomik iş birliği alanlarına büyük önem vermektedir. Hemen yanı başımızda bulunan ve oldukça kurumsallaşmış olan Avrupa Birliği’yle biliyorsunuz uzun yıllara dayanan bir üyelik maceramız var. Ama son yıllarda, açıkça ifade edilmese de, Avrupa Birliği’nin kimlik politikalarından dolayı, büyük bir Müslüman ülkeyi kendi içine alma konusunda yaşadığı rahatsızlıktan dolayı, üyelik müzakereleri bir noktada donmuş durumda. Bunu kimse açıktan söylemiyor, ama vaziyet bu. Bu gerçekler ışığında biz tabii ki Avrupa’yla, Avrupa ülkeleriyle olan dengeli ithalat, ihracat ilişkilerimizi, ticaret ilişkilerimizi devam ettiriyoruz. Fakat diğer küresel ekonomik iş birliği platformlarına da çok yakından bakıyoruz.

Cumhurbaşkanımızın bu konuda oldukça geniş bir vizyonu var, bunlardan birisi de BRICS. BRICS’i yakından takip ediyoruz, burayla ilgileniyoruz, ilgimizi de açıkça gösterdik. Ama anladığımız kadarıyla, BRICS de kendi kurumsallaşmasını bir noktaya taşıma adına yeni üye alımını an itibariyle dondurmuş durumda. Başka bir klasman, ortaklık gündeme getirmiş durumda. Yani üyelik teklifi bize gelmedi, onun için şu anda yakından takip etmeye devam ediyoruz. Ama Avrupa Birliği’nin aksine BRICS’in tabii kompozisyonu oldukça kuşatıcı. Her renkten, her dilden, her kültürden, her medeniyetten ülkelerin bir araya geldiğini görmek. Müslüman, Hristiyan, Hindu, Budist, siyah, beyaz ne kadar insan varsa, medeniyet varsa burada bir platform oluşturma çabasındalar. Umarım, burada da kurumsallaşan ve kuşatıcı olan bir ekonomik yaklaşım gelişir.

SORU- [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/oeAK1q6Zp_g?si=DUhGDnSQ1dp7LhFA&t=1981

RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANI SERGEY LAVROV- [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/oeAK1q6Zp_g?si=gQqqlrWWs8bBT_tc&t=2000

SORU- Sorum Sayın Bakan Hakan Fidan’a olacak. İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail’in yeni Suriye hükümetinin askeri güçlerinin Suriye’nin başkenti Şam’ın güneyindeki topraklarda faaliyet göstermesine izin vermeyeceğini söyledi. Netanyahu, İsrail güçlerinin Hermon dağında ve işgal altındaki Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede “Toplumlarımızı korumak ve herhangi bir tehdidi engellemek için belirsiz bir süre kalacağız” dedi. Bunun yanı sıra, İsrail’in Batı Şeria’da da artan bir şekilde sivilleri hedef aldığını görüyoruz. Sizin bu açıklamalara dair görüş ve değerlendirmeleriniz neler?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları; Türkiye’nin bu konudaki tavrı, politikası bildiğiniz gibi oldukça net. Cumhurbaşkanımız bu konuda görüşlerini her fırsatta dile getirmekte, o da şu: Bölgede Filistinlilerin kendi devletine sahip olduğu, İsraillilerin kendi devletine sahip olduğu, bütün bölgenin, bölge ülkelerinin barış içerisinde yaşadığı, kimsenin birbirinin egemenliğine, toprağına, canına, malına göz dikmediği bir atmosfer. Aslında, Gazze krizi başladığı andan itibaren, bu krizin aslında bir fırsatı doğurabileceğini, iki devletli çözümün her zamankinden daha fazla önemli bir alternatif hale geldiğini söylemiştik. Neden? Eğer iki devletli çözüme ulaşılırsa, bölge ülkeleri buna destek vermeye hazır. Hem Filistin devleti hayata geçmiş olur, Filistinlilerin hak ettiği devlet verilmiş olur, hem de İsrail’in uzun yıllardır aradığı güvenlik garantisi bölge ülkeleri tarafından, uluslararası toplum tarafından sağlanmış olur, buna Türkiye de dahil.

Fakat gelişen olaylar karşısında gördüğümüz şu: Netanyahu hükümeti ve onun çizgisinde olanlar, var olan olayları İsrail’in yayılmacılığı için kullanmaktalar. Burada Suriye'deki işgalin devamı, Lübnan'daki işgalin devamı, Batı Şeria’nın giderek provoke edilerek bir ilhaka tabi edilmeye çalışılması, Gazze’deki Filistinlilerin Gazze’den sürgün edilmesi… Bunlar şu anda ortaya konan cari planlar ve çalışmalar. Ama biz uzun yıllardır biliyoruz ki İsrail kendi güvenliği adına özellikle sınırdaş olan ülkelerde, Ürdün, Lübnan, Suriye’de bir zayıflık, istikrarsızlık ortamı yaratma konusunda bir proje geliştirmiş durumda. Hatta bunun da daha ötesine giderek ikinci kuşakta bulunan ülkelerin belli askeri kabiliyetleri kazanmaması yönünde Amerika Birleşik Devletleri ile de ciddi bir şekilde çalışıyor.

Bütün bu politikanın amacı ne? Ben kendimi güvende hissetmiyorum, önleyici bir güvenlik stratejisi takip edeceğim, bunun yolu işgalden geçiyor, bunun yolu askeri saldırganlıktan geçiyor, bunun yolu benim etrafımda bulunan nüfusu Arap ve Müslüman olan bütün ülkeleri baskı altına alıcı bir politika. Bu politikada kendim yettiğimce kendi gücümü kullanacağım, yetmediği zaman da Amerika'yı getireceğim, bir forklift gibi kaldıraç olarak bölgede kullanacağım. Şu anda devam eden politika bu. Bu politika çok riskli bir politika, çok ciddi geri tepmesi olabilecek olan bir politika. Bölgeyi istikrarsızlaştırdığı gibi, bütün risklere, terör dahil açık hale getirdiği gibi, İsrail'in de güvenliğine hizmet eden bir politika değil. Onun için bizim tavsiyemiz, hala fırsat varken bu intihar politikalarından Netanyahu hükümetinin vazgeçmesi, uluslararası toplumun bir an önce bu konuda gerekli telkinde ve baskıda bulunması. Aksi takdirde, her türlü şeyi kontrol altına aldığınızı düşünürsünüz, ama beklemediğiniz bir noktada başka bir kriz, başka bir kaos kendisini gösterir. Umarım yol yakınken dönerler bu politikadan.

* Interpress deşifresidir.