MACARİSTAN DIŞİŞLERİ VE TİCARET BAKANI PETER SZIJJARTO- [Simultane Tercüme] İyi günler dilerim, saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Özel saygıyla Sayın Hakan Fidan dostumu, meslektaşımı selamlıyorum. Çok nazik oldu, sadece ziyarette bulunmadı, aynı zamanda Bakan olduğundan beri ilk ikili ziyaretini Budapeşte’ye gerçekleştiriyor. Bu çok büyük bir onur bizim için tabii ki. Ayrıca, çok güzel, dostça bir harekettir. Bütün bunlar ikili ortaklığımızdan geliyor, stratejik işbirliği yapıyoruz. Çok teşekkür ediyorum sayın dostum Budapeşte’yi ilk olarak ziyaret ettiğin için.
Yeni jeopolitik ve ekonomideyiz dünyada ve bu yeni çağda Türkiye’nin rolü her zamankinden çok daha büyüktür. Çünkü sadece Macaristan değil bütün Avrupa’nın güvenliği açısından Türkiye’nin önemi çok büyüktür. Hem fiziki güvenlik, hem de enerji güvenliğine bakarsak.
Biz Macarlar özel bir jeolojideyiz; doğuda savaş var, güneyde de düzensiz göç. Güneyden gelen problemlerle karşı karşıya geldiğimizde, Brüksel’den gelen siyaset baskıyı sürekli yükseltiyor bizim güney hudutlarımızda. Bunun için Türkiye’nin bu baskıyı azaltması çok önemlidir. Özel bir durumdayız, Brüksel bu baskıyı yükseltiyor, Türkiye de bu baskıyı azaltıyor. Çünkü Türkiye, kendi hudutlarına ve güvenliğe bakmazsa, Türkiye orada yaşayan milyonlarca mülteciyi orada tutmazsa o zaman o baskı hiç çözülemez bir problem olarak görülebilir Avrupa için ve Macaristan için. Onun için Türkiye’nin çok sorumlu politikasını gerçekten takdir ediyoruz ve tabii ki bu büyük bir ekonomik problem de getiriyor Türkiye için. Sayın Bakan, biz de birkaç yüz milyar Forint harcadık güney hududumuzda, yani biz çok iyi anlıyoruz ve bize bunun sadece yüzde 1’i Avrupa Birliği’nden geri ödendi.
Tabii ki Türkiye’nin katkısını takdir ediyoruz Macaristan enerji güvenliği açısından da, çünkü TürkAkım olmasaydı Macaristan’ın enerji kaynağı da gerçekleşemezdi. Bu da fiziki bir enerji anlamına geliyor, ideolojik değil.
Rusya’yla uzun vadeli anlaştığımız doğal gazın büyük kısmı Türkiye üzerinden geliyor Macaristan’a, sözleşmeye göre yılda 3,5 milyar metreküp, bu sene de Macaristan’a Türkiye’ üzerinden 2 milyar metreküpten fazla geldi. Bütün bunlar bize büyük yardım ediyor, bu şekilde güvenli olarak kışa hazırlanabiliriz.
Macaristan’da yüzde 48 oluyor enerji kaynağına göre. Bu diversifikasyon olarak da çok önemli oluyor. Azerbaycan’dan doğal gaz aldığımızda ... Aynı zamanda müzakereler devam ediyor. Türkiye’yle, sadece transferle ilgili değil onun dışında Türkiye’den direkt olarak Macar enerji güvenliğini sağlamak için doğal gaz satın almakla ilgili de görüşüyoruz.
Nükleer enerjiye geldiğinizde, daha sık ve daha özel bir anlaşma yaptık. Özellikle Türkiye ve Macaristan aynı teknolojiyi ve aynı müteahhidi kullanıyor nükleer santrallerinde. Tabii Türkiye biraz önümüzdedir, çünkü Akkuyu santraline ilk ısıtıcı aletler gelmiştir, bizde 2030’da bekleniyor bu adımlar.
Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomik gücü olmak için büyük adımlar atıyor. Onun için Türkiye’yle beraber yürümek Macaristan için çok önemli. Biz bu kadar güçlü bir ortaklık yapmazsak, o zaman büyük bir hata yapardık, çünkü Türkiye kısa zaman içinde dünyada 10 en güçlü ülkenin arasında olacak.
İki ülke arasında saygı ve samimiyet … Avrupa’nın fiziki ve enerji güvenliğini sağlamak rekabet gücümüzü de yükseltiyor. Bunun için Macaristan’ın, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki gümrük ve vize işlemlerini bir an önce düzeltmesi gerekiyor.
Savaşlarla ilgili de görüşmelerde bulunduk. Tabii Macar insanlar hiç sorumluluk alamaz bu savaş için. Aynı zamanda giderek çok daha büyük yıkımlar oluyor orada ve savaşın bir an önce bitmesi gerekiyor. Orada Macarlar da ölüyor, bir an önce ateşkes olsun ve barış olsun, görüşmeler başlasın diyoruz. Sayın Bakanla aynı fikirdeyiz, savaşın olduğu yerde barış olamaz ve masada barışla ilgili konuşmamız gerekiyor, çünkü şartlar daha iyi olmayacak. Çünkü her gün gittikçe çok daha fazla insan ölüyor ve yıkımlar büyüyor. Türkiye’ye büyük bir saygı gösteriyorum, çünkü Türkiye Cumhurbaşkanı şahsen, yani tek başına başarılı arabuluculuk yapabilmiştir ve umarım yakın zamanda bu arabuluculuk tekrar yapılacak Türkiye tarafından ve başarılı olacağını ümit ediyoruz özellikle tahıl nakliyesi için. Çünkü amaçları Ortadoğu ve Afrika … Siyasi tartışmalar savaşla ilgili olmayacak, çünkü onunla ilgili zaten çok konuştum, şiddetle kınıyoruz ve bundan sonra savaştan dolayı değil barışla ilgili konuşulmasını bu savaşlar bitsin diye...
Çok teşekkür ederim Türkiye’ye, Türk Hükümetine ve Sayın Bakana da.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ederim.
Değerli dostum Peter Szijjarto Türkiye’nin gerçek dostu, bu nazik ifadeleriniz ve ev sahipliğiniz için teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli basın mensupları; Tuna’nın incisi Budapeşte’de bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Yeni görevimin ilk ziyaretlerinden birini Macaristan’a gerçekleştirmekten büyük memnuniyet duyuyorum, daha önce telefonla da değerli dostum Peter’a söz verdiğim gibi bugün buradayız. Bu stratejik ortağımız, dostumuz ve müttefikimiz olan Macaristan’la ilişkilerimize verdiğimiz önemin bir göstergesidir.
Ziyaretimize Birinci Dünya Savaşı’nda Galiçya cephesinde şehit düşen askerlerimizin huzuruna çıkarak başladık. Savaşın başlangıcının 109. yıldönümündeyiz. Başta Galiçya cephesi olmak üzere, vatan ve millet uğruna en büyük fedakârlığı yapan şehitlerimizin ruhları şâd olsun.
Şehitlik ziyaretimin ardından Sayın Szijjarto’nun davetiyle Macaristan Dışişleri Bakanlığı’nın yeni diplomatlarına seslenme imkânı buldum. Bilahare Sayın Bakanla çok verimli görüşmeler yaptık. Macaristan’la köklü ilişkilerimiz ve tarihi bağlarımız var. Türkiye Cumhuriyeti adıyla imzaladığımız ilk anlaşma da Macaristan’la olan dostluk anlaşmamız, tarihi 18 Aralık 1923. İkili ve çok taraflı platformlarda yakın işbirliğimiz mevcut. İlişkilerimizi Geliştirilmiş Stratejik Ortaklık seviyesine yükseltme kararımızı bu yılın başında duyurmuştuk. Bu istikamette işbirliğimizi her alanda genişletmeye ve derinleştirmeye yönelik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Ülkelerimiz arasındaki üst düzey ziyaretler son dönemde hız kazandı. Cumhurbaşkanı Sayın Novak, Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti çerçevesinde Mart ayında ülkemize resmi bir ziyarette bulundu. Başbakan Sayın Orban’ı Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın göreve başlama töreni vesilesiyle ülkemizde ağırlama fırsatı bulduk. Sayın Bakan Szijjarto ise, ülkemizde meydana gelen depremler sonrasında dayanışma sergilemek amacıyla Şubat ayında ülkemize geldi. Önümüzdeki dönemde karşılıklı üst düzey ziyaretlerimiz devam edecek.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin 6. toplantısını Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakan Sayın Orban başkanlıklarında bu yılın sonunda Macaristan’da düzenlemeyi planlıyoruz. Bu toplantı vesilesiyle 2024 yılında kutlayacağımız Türkiye-Macaristan Kültür Yılı’nın açılış etkinliğini de gerçekleştirmeyi öngörüyoruz.
Bugünkü görüşmelerimizde işbirliğimizin her alanda genişletilmesine yönelik atılabilecek adımları ele aldık. Ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 3,5 milyar Dolara ulaşmıştı, hedefimiz ise 6 milyar Dolar.
Ekonomik ilişkilerimizi Karma Ekonomik Komisyon mekanizmasıyla kapsamlı bir şekilde ele almaktayız. Geçtiğimiz yıl tesis ettiğimiz Ekonomi ve Ticaret Ortak Komitesi’nin ilk toplantısını da en kısa zamanda ülkemizde gerçekleştireceğiz. Bu konuda az önceki görüşmemizde Sayın Bakanla da fikir birliğine vardık.
Yatırımcılarımızın Macaristan’a artan ilgisinden büyük memnuniyet duymaktayız. Devam eden ve planlanan yatırımlarla birlikte buradaki Türk yatırımlarının önümüzdeki yıllarda 3 milyar Dolar’a ulaşmasını bekliyoruz. Macar firmaların da Türkiye’deki yatırımlarının arttığını memnuniyetle müşahede etmekteyiz. Ayrıca, ulaştırma konularını da görüştük. Enerji alanında işbirliğimizi artırmaya hazır olduğumuzu da vurguladık.
Eğitim, önem verdiğimiz işbirliği alanlarından biridir. Macaristan’da okuyan öğrencilerimiz, ülkelerimiz arasında köprü oluşturmaktadır. Hâlihazırda 1.000’in biraz üstünde öğrencimiz Macaristan’da okumakta.
Maarif Vakfımızın Macaristan’da bir okulu var, Macar Bakana desteği için ayrıca teşekkür ediyorum, toplantıda da teşekkür etme imkânı buldum.
Geçtiğimiz yıl ülkemizi ziyaret eden Macar turist sayısındaki artış memnuniyet verici.
Görüşmelerimizde geniş bir coğrafyada ekonomik ve ticari ortaklığımızı geliştirme ve işbirliği imkânlarını da ele alma fırsatımız oldu. İki NATO müttefiki olarak savunma sanayi işbirliğimizi geliştirmeye önem vermekteyiz.
Ukrayna’daki savaş başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeler de gündemimizde yer alıyor. Pek çok konuda benzer yaklaşımlara sahip olmaktan da büyük memnuniyet duymaktayız. İki ülkenin bu yaklaşımları bir sinerji oluşturmakta.
Macaristan’ın gözlemci üye olarak yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı’nın gündemindeki konuları da görüşme imkânımız oldu. Macaristan’a, teşkilatın çalışmalarına sağladığı katkılar için ayrıca teşekkür ediyoruz.
Macaristan, Türkiye-AB ilişkilerinin ve katılım sürecimizin stratejik önemini en iyi anlayan ülkelerden biri. 2024’ün ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Macaristan’ın bu sürece değerli katkı ve desteğinin devam edeceğine inanıyoruz.
Bu ziyaretimin işbirliğimizi ve dostluğumuzun güçlendirilmesine katkıda bulunacağına inanıyorum, Sayın Bakana nazik ev sahipliği için ayrıca çok çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
SORU- [Simultane Tercüme] İsveç’in NATO’ya katılımıyla ilgili soru sormak istiyorum. Görüşmelerde bu konuyu konuştunuz mu?
Teşekkür ederim.
SORU- Hoş geldiniz Sayın Bakanım.
Son zamanlarda Avrupa’da Kur’an-ı Kerim’e karşı önemli tepkiler var. İslam dünyasını rencide eden olaylar bunlar. Acaba bununla ilgili Türkiye yeterli adım atıyor mu, İslam alemi bu konuda ortak tepki verecek mi, bunlar hakkında neler diyeceksiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sondan başlayacak olursak, Kur’an-ı Kerim yakma hadiseleriyle alakalı olarak, bu konuda daha önce vermiş olduğumuz cevaplar var tekrar etmek istiyorum.
Bu salgını mümkün olan en şiddetli şekilde kınıyoruz. Tabii bu konuda uluslararası aktörlerle, İslam ülkeleriyle ve ev sahibi olan bazı ülkelerle ciddi görüşmeler içerisindeyiz. Bu arada girişimlerimiz neticesinde biliyorsunuz bu meyanda bir dizi aslında önemli, daha önce olmayan gelişme de vuku buldu. Bunları hatırlatmak gerekirse, özellikle 12 Temmuz’da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi biliyorsunuz Kur’an-ı Kerim’e saldırıları dini nefret olarak tanımladı, bu ilk defa olan bir konu. Daha sonra 25 Temmuz’da yine biliyorsunuz Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kutsal kitaplara yönelik her türlü şiddet eylemini uluslararası hukukun ihlali gören karar kabul edildi. Biz de bu karara ortak sunucu olduk Türkiye olarak.
Şimdi önümüzde 31 Temmuz’da İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanlarının bu konulu toplantısı var. Bu toplantıya yönelik İslam ülkeleriyle aramızda yaptığımız görüşmelerde ne türden kararlar alınacağına ilişkin görüş alışverişimiz devam etmekte. Şu anda bunu burada söylemek istemiyorum, ama 31 Temmuz’da İslam dünyasının özellikle salgın haline dönüşen Kur’an-ı Kerim’e hakaret içeren eylemleri protesto edici birtakım kararlar alacağına inanıyorum. Bu İslam dünyası için de bir ilk olacak, beraber hareket ederek bu konuda ortak tavır koymanın gerekliliği. Aksi takdirde, yani Avrupalı müttefiklerimizin belli konulardaki hassasiyetlerinin yeterince artacağına inanmıyoruz. Aslında çok yakın tarihe baktığımız zaman alınacak çok dersler var. Şöyle ki: Biliyorsunuz Avrupa’da her şey kitap yakmayla başladı. O kitaplar da bugün olduğu gibi devlet gözetiminde yakıldı. Kitapların yakımının sonrası toplama kampları, toplama kamplarının sonrasının ne olduğunu da biliyoruz. Şimdi de devlet gözetiminde kutsal kitaplara hakaret edilmesinin ve bunu fikir özgürlüğü etrafında tanımlanmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunun ortaya çıkaracağı stratejik, sosyal ve diğer gelişmelerin de yeterince anlaşılmadığını düşünüyoruz. Bu konuda aslında Avrupalı siyasetçilerin ve devlet adamlarının da yeni yeni bir farkındalık geliştirmeye başlaması gerektiğini de inanıyoruz. Ve aslında bu konuda bazı farkındalıkların olduğunu da görüyoruz, ama bunu kendi pratiklerine ve politika yapımına nasıl yansıtırlar onu göreceğiz. Fakat bundan bağımsız olarak bizim kutsal değerlerin aşağılanmasına tahammül etmemiz mümkün değil. Buna olan tepkimizi en güçlü şekilde uluslararası platformlarda göstermeye devam edeceğiz. Bu konuda uluslararası dayanışmayı ve işbirliğini artırmaya yönelik çalışmalarımıza da devam edeceğiz.
İkinci sorunuz, İsveç’in NATO üyeliğiyle alakalıydı. Bu konuda tabii Macaristan’la bir koordinasyon içerisinde hareket etmekteyiz. Kendilerine de bu konudan dolayı çok teşekkür ediyorum. Yoğun bir temas trafiğimiz var bu konuda görüş alışverişi olarak. Biliyorsunuz Madrid Zirvesi’nde bu konu gündeme gelmişti. Türkiye olarak biz Finlandiya ve İsveç arasında ilkeli yaklaşımımızdan dolayı bir tabii ki fark gözettik. Bizim için özellikle NATO’ya üye olacak ülkelerin terörle mücadelede ve NATO’nun güvenlik paradigmasını kendi sistemlerine uyarlayabilecek ölçüde olmaları önemliydi. Terörle mücadele konusunda Finlandiya’nın ortaya koyduğu tavır bizim için tatmin edici olduğundan Nisan 2022’de üyelikleri konusunda bir sıkıntı kalmadı. İsveç’le çalışmalarımız devam etti. Biliyorsunuz bir ortak komite kuruldu. Bu komite İsveç’te Türkiye’nin endişelerini gidermeye ilişkin çalışmaları yaptı. Bunun neticesinde 5 toplantı oldu, bu toplantı neticesinde birtakım kararlar alındı. İsveç en son Haziran ayı başında kendi anayasasında ve yasalarında tadilata giderek terörizmin tanımını ve terörizmle ilişkili adli mücadele kurallarını yeniden bir gözden geçirdi ki Türkiye’nin isteklerine daha ciddi tepki, reaksiyon gösterebilsin diye. Fakat bu değişiklikler çok yeni yapıldığı için belli adımların pratikte atılması biraz zaman alacak gibi duruyor. Halihazırda atılmış bazı adımlar var, diğer adımların atılmasını da bekliyoruz.
Bu arada biliyorsunuz önemli bir gelişme oldu, Vilnius Zirvesi oldu. Vilnius Zirvesinden önce hem NATO üyesi ülkeler hem Avrupa Birliği’ne mensup ülkeler Türkiye’yle yoğun bir temas trafiği içerisine girdiler. Vilnius Zirvesi’nde İsveç’in NATO üyeliğinin Türkiye tarafından kabul edilmesi yönünde ciddi bir lobi faaliyetinde bulundular. Bunun ittifak için ne kadar önemli olduğu vurgusuna çok ciddi değindiler. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımız şöyle bir stratejik politika girişiminde bulundu: İsveç’le Türkiye arasında seyreden görüşmelerin seyrini sadece İsveç ve Türkiye arasında olmaktan çıkartıp, yeni bir stratejik seviyeye evirdi ve orada da özellikle NATO’nun, NATO müttefiklerinin ve Avrupa Birliği’nin, madem Avrupa güvenliğine bu kadar önem veriyorlar, burada Türkiye’nin haklı endişelerini ve taleplerini de aynı perspektifte, aynı şekilde gündeme almaları gerektiği konusunda güçlü bir vurgu yapıldı. Burada şöyle bir tespitimiz var: Avrupa Birliği güvenlik mimarisiyle NATO güvenlik mimarisi artan bir şekilde örtüşmekte. Özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerin NATO ile bu işbirliğinin artması Avrupa Birliği üyesi olmayan ama NATO üyesi olan ülkelerin ileride ne türden bir güvenlik yapısıyla baş başa kalacağına ilişkin soru işaretleri ortaya çıkartmakta. Sayın Cumhurbaşkanımız bu soru işaretini çok açık bir şekilde ortaya koydu ve beraberinde esas itibariyle NATO ittifakı için diğer önemli bir konu olan, madem NATO üyesi ülkeler güçlü olarak topyekûn bir NATO gücü ortaya koyuyoruz, önemli bir NATO üyesi olan Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalmamasının altını çizdi. Bizce İsveç’te yapılan İsveç, NATO Genel Sekreteri ve Türkiye arasındaki toplantıda, liderler arası toplantıda ortaya çıkan önemli konulardan biri de buydu.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız Avrupa Birliği konusunda da Türkiye’nin görüşlerini dile getirdi, yine İsveç’in NATO üyeliği çerçevesinde. Avrupa Birliği NATO üyelikleri ve Avrupa Birliği güvenlik mimarisi, NATO güvenlik mimarisi bütün bunların hepsinin topluca tartışılması gerektiği ve Türkiye’nin de buradaki görüşlerinin, endişelerinin ve ihtiyaçlarının dikkate alınması gerektiği ve giderilmesi gerektiği konusundaki vurgularımız yapıldı, taleplerimiz iletildi. Bunlar çok kapsamlı ve ciddi bir şekilde Vilnius Zirvesi’nde tartışıldı ve neticesinde bir bildiri çıktı, bu da basınla paylaşıldı NATO Genel Sekreterliğinin ev sahipliğinde yapılan bu bildiri de. Burada Türkiye’nin talepleri kayda geçmiş oldu. Özellikle terörle mücadelede YPG’nin ve FETÖ’nün hiçbir şekilde desteklememesi gerektiği konusu tekrar gündeme alındı. PKK’yla savaşın devam etmesi konusundaki vurgu yapıldı. Türkiye’ye yönelik yaptırımların kaldırılmasına yönelik vurgu. Özelikle Avrupa Birliği konusunda, ki bunun detayları var, Gümrük Birliği, vize konuları gibi. O konularda da gerekli konular kayıt altına alındı. Aslında çok geniş çerçeveli bir müzakere ortaya kondu. Bu görüşme neticesinde ortaya bir yol haritası çıktı. Biliyorsunuz Ekim’de Meclis açılacak. Cumhurbaşkanımız da defaatle ifade etti, nihai hükmü Meclisimiz verecek. Ekim’de Meclisin açılmasıyla hep beraber sürecin nasıl evrildiğini göreceğiz.
Teşekkür ederim.
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ VE TİCARET BAKANI PETER SZİJJARTO- [Simultane Tercüme] Daha önce fikir alışverişinde bulunduk Sayın Bakanla telefon üzerinden. Sürekli birbirimizi bilgilendirdik o süreçle ilgili, Mecliste olan gündemle ilgili olarak. Bugün de ona daha önce, yani son aylarda söylediğim gibi söyledim; Macaristan’da Meclis’te çoğunluk karar verecek. Ne zaman gündeme gelebilir onayı Parlamentomuzda… Hükümet teklifi hazırladı, şu an Parlamentoda yer alıyor ve Meclistekiler karar verecekler. Tabii ki önümüzdeki süreçte, haftalarda sürekli bilgilendireceğiz birbirimizi ülkemizdeki onayla ilgili gelişmeler hakkında.
İzin verirseniz birkaç düşünceyle katılmak istiyorum Sayın Bakanın söylediklerine, ilk cevabına.
Biz bir Hristiyan ülkeyiz. Bin yıllık Hristiyan hükümete sahip bir ülkeyiz ve Hristiyanlığı ciddiye alan bir ülkeyiz. Söylemek isterim ki; bizim açımızdan tamamen kabul edilemez herhangi bir dinin kitabının, sembollerinin aşağılanması. Kutsal kitapların yakılması kesinlikle kabul edilemez. Fikir özgürlüğü hiçbir şekilde …, yani bunu kullanarak, kutsal kitapların yakılmasını özgür düşünceyle aynı şemsiyenin altına getirmek kesinlikle kabul edilemez. Ve bu şekilde her hükümet, her devlet, her ülkeden gerçekten bunu istiyoruz; bütün kutsal simgelere ve sembollere olan şiddeti kınıyoruz. Hiçbir ülkede, Avrupa’da bu olamaz. Ve açıklamamız gerekiyor; dinlere olan her türlü hakaret kesinlikle kabul edilemez.
* Interpress deşifresidir.