Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan'ın Filipinler Dışişleri Bakanı Alberto Romulo ile Yaptıkları Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 18 Mart 2009


Sayın Bakan,

Değerli Basın Mensupları,

Filipinler Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Alberto Romulo ile heyetinin diğer üyelerini resmi bir ziyaret kapsamında Türkiye’de görmekten büyük mutluluk duyuyoruz. İki ülke diplomatik ilişkilerinin 60. yıldönümüne rastlayan bu ziyaret, bizim için ayrı bir anlam ifade etmektedir. 2009 yılı, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi ve zengin kültürlerimizin karşılıklı tanıtım yoluyla halklarımızın daha da yakınlaştırılması için önemli bir fırsat sağlayacaktır. Ben bunu diliyorum.

Sayın Romulo ile baş başa ve heyetlerarası yaptığımız görüşmeler içten ve dostça bir ortamda gerçekleşmiştir. İkili ilişkilerimizin pek çok yönünü bugün görüşmelerimizde ele aldık. Türkiye ile Filipinler, aralarındaki uzak mesafeye rağmen demokrasi, serbest piyasa ekonomisi gibi aynı ortak değerler üzerine kurulmuş iki dost ülkedir. Filipinler Cumhuriyeti, ikili ilişkilerimizde ve uluslararası işbirliği bağlamında sorunsuz ve iyi ilişkiler sürdürdüğümüz bir ülkedir.

Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin son yıllarda siyasi, ekonomik, askeri, kültürel ve toplumsal alanlarda gelişmesi ve derinlik kazanması sevindiricidir. Bu konuda daha da ileri gitmek için neler yapabiliriz, bugünkü görüşmelerimizde bunları Sayın Bakan ile ele aldık.

Sayın Romulo ile görüşmelerimizde güçlü temellere dayanan işbirliğimizin her alanda daha da geliştirilmesi olanakları üzerinde de görüş alışverişinde bulunduk. Her iki ülkede var olan imkânların en iyi şekilde değerlendirilmesi, ilişkilerimizin çok boyutlu ortaklık düzeyine yükseltilmesi yönünde aynı iradeyi paylaşmakta olduğumuzu da bir kez daha gördük. Görüşmelerimiz, birçok konuya bakışımızdaki benzerliği birlikte saptama olanağı da verdi. Bundan da ayrı bir memnuniyet duyuyoruz. Yine bugünkü görüşmelerimizde, iki ülke arasında son yıllarda ekonomi ve ticaret alanlarında sağlanan olumlu gelişmelerin daha da ileriye götürülmesinin nasıl olacağını da karşılıklı değerlendirdik.

2002 yılında 60 Milyon Dolar olan ticaret hacmimiz, geçen sene 240 Milyon Dolara ulaştı. Ancak, bu rakamların her iki ülkenin de gerçek potansiyellerinin altında olduğunu düşünüyoruz. Bunu ilerletmek için de karşılıklı olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. İkili ilişkilerimiz çerçevesinde vurgulamak istediğim bir başka nokta da; uluslarımız arasında yakınlaşmayı ve birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayacak etkinliklerin gerçekleştirilmesinin gerekli olduğudur. Bu çerçevede, karşılıklı kültürel etkinliklerin ve turizmin özendirilmesi de önemlidir. Filipinler Cumhuriyeti ile gelişen diyalog ve işbirliğimizin sadece iki ülke yararına olmakla kalmayıp, bölgelerimizde ve uluslararası düzeyde barış, istikrar ve refaha katkıda bulunmak açısından da özel bir anlam taşımaktadır.

Sayın Romulo’nun ülkemize gerçekleştirdiği bu ilk ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerde gelinen aşamayı da perçinlemiştir. Biraz önce Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nı imzaladık. Daha önce imzalanmış olan Yatırımların Karşılıklı Teşviki Anlaşması’nın da Filipinler’de onay sürecinin tamamlanmasına ait belgeyi yine Sayın Bakan biraz önce sizlerin huzurunda bana tevdi etti. Sayın Romulo’nun ziyaretini taçlandıran iki önemli konu bu olmuştur. Ayrıca kendisi, Medeniyetler İttifakı Toplantısına katılacağını bana ifade etti ve biliyorsunuz Filipinler ve Pakistan’ın birlikte başlatmış olduğu ayrıca İnançlararası Diyalog girişimi var. Bu da Türkiye’nin desteklediği bir girişimdir ve bu konularda Filipinler Cumhuriyeti’nin gösterdiği çabalar, gösterdiği ilgi için çok değerli Bakan’a ben ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bu ziyaretinde sadece Ankara’yı değil, İstanbul’u ve İzmir’i de eklediğini, buraları da gördüğünü biliyorum ve ziyaretini kapsamlı tutması sebebiyle de ayrıca kendisine teşekkürlerimi iletiyorum.

KONUK BAKAN: Çok teşekkür ederim, Ekselansları Sayın Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Filipin-Türk delegasyon üyeleri, Sayın görsel ve yazılı basın mensupları, sevgili dostlarım.

Filipinler ve Türkiye arasındaki ilişkiler her zaman son derece derin ve anlamlı bir düzeydeydi. Yıllar içerisinde bir dostluk geliştirdik. Bu dostluk canlı ve dinamik bir ortaklığa dönüştü. Bugün, başka bir fırsat var karşımızda. Bu vesileyle, Filipin ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilere güç kazandırabiliriz. Sayın Babacan ve ben hükümetlerimiz adına, Filipinler Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nı imzaladık. Mali kaçakçılığın önlenmesi anlaşması. Özellikle vergi kaçakçılığı ve gelir kaçakçılığını önleme anlaşmasına imza attık. Ben ayrıca Türk tarafına, iki ülke arasında daha önceden imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması’nın Filipin hükümetince onaylandığını bildiren bir belgeyi tevdi ettim. Bu iki anlaşma son derece hayati önemi haizdir ve böylece ekonomik ilişkilerimiz, ticaret alanında, yatırım alanında ve ikili ilişkiler anlamında daha da geliştirilebilecektir. Yıllardır süren müzakereleri taçlandıran bir gündür bugün. Her iki ülke, ekonomik ilişkileri her zaman daha da ileriye götürmeyi amaçlamıştır. Bugün, bunun kanıtıdır. Bu anlaşmalar, bir çerçeve sunacaktır. Vergiler ve yatırımlar ile ilgili muameleler ve işlemler ekonomik alışverişi karşılıklı olarak daha da tetikleyecek ve geliştirecektir.

Ayrıca, Filipinler ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 60. yıldönümünü kutlamaktayız. Ekselansları, Filipin hükümeti adına, en derin takdirlerimi sunmak istiyorum. Türk hükümetinin karşılıklı olarak faydalı çabaları desteklemesinden dolayı son derece müteşekkiriz. Özellikle İslam Konferansı Teşkilatı ile ilgili başvurumuz, Medeniyetler İttifakı ve dinlerarası, inançlar arasında diyalog çabalarımızı desteklediğiniz için çok teşekkür ederiz. Çok taraflı, iki taraflı ilişkilerimizi de desteklediğiniz için sizlere teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz. Yine ilişkilerimizde yeni bir kilometre taşına ulaştık. Amacımız daha güçlü bir ortaklık kurulması, Türkiye Cumhuriyeti’yle ve dostluğumuzun daimi kılınmasıdır, halklar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesidir. Çok teşekkür ederim.

Teşekkür ederim.

SAYIN BAKANIMIZ: Evet konuk bakana ya da bana soru sormak isteyen arkadaşlar varsa birkaç soru alalım.

SORU: Bugün aslında gazetelere de yansıdı. Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin bir demeci var. Terör örgütü PKK’nın eğer af çıkarsa silahlarını Amerika Birleşik Devletleri’ne teslim edeceği yönünde ve bir genel af çıkartılmasının aslında bir çözüm olacağı şeklinde. Hükümet olarak daha önce bu konu üzerinde hiç düşünüldü mü? Ya da böyle bir çalışma var mı? Bu öneriye Türkiye en azından sıcak bakıyor mu? Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Biliyorsunuz, terörle mücadele çok kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor. Çok yönlü bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu mücadelede pek çok enstrümanı aynı anda devrede tutmak gerekiyor. Askeri enstrümanlar, ekonomik enstrümanlar, sosyo-kültürel enstrümanlar, diyalog, diplomasi Bunların hepsi son derece önemli ve biz, biliyorsunuz, 2007 yılı sonlarından itibaren terörle mücadelede Türkiye olarak farklı bir döneme girdik. Bu, sadece yapılan sınır ötesi operasyonlarla değil, aynı zamanda diplomatik alanda da çok farklı uygulamalarımız başladı. Öte yandan, bizim şu anda mevcut yasalarımızda zaten çok önemli maddeler var. Mevcut yasalarımız zaten, aslında niyet orada olduktan sonra, kapıların açılmasını sağlayıcı maddeleri de içeriyor. Bu konular, hem Bağdat’ta merkezi hükümetle, hem de Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimle artık daha rahat, açık bir şekilde konuştuğumuz konulardır. Ama şu gün, şu saat şunlar yapılacak, şu adımlar atılacak; bu detayların bugün için açıkça konuşulması doğru değil. Mümkün de değil.

Ama şunu söyleyebilirim ki terörle mücadelede gerçekten 2007 sonundan itibaren Türkiye’de yeni bir dönem başlamıştır. PKK terör örgütü, bölücü terör örgütü artık ne bugünün Türkiye’sinde, ne de bugünün Irak’ında yeri olmayan bir örgüttür. Bunu da herkes daha çok farkına varıyor ve buna kalıcı bir çözüm bulabilmek için de bir yandan Türkiye, bir yandan Irak, bir yandan Amerika Birleşik Devletleri; aynı zamanda bu üçlü mekanizma içerisinde de çalışmalar yapıyoruz. Ama bu bir süreç. Yani, hemen akşamdan sabaha elde edilecek sonuçlar değil bunlar. Türkiye’de tüm birimler arasında, devletimizin tüm birimleri arasında bu konuda çok iyi bir uyum vardır, diyalog vardır, istişare vardır. Atılan bütün adımlar, tüm kurumlarımızın bir bakıma görüş birliğiyle atılan adımlardır. Umarız ki istediğimiz bu nihai sonuca en kısa zamanda varalım.

SORU: Bu soruya devam niteliğinde bir soru sormak istiyorum. Mesud Barzani’nin, Kürdistan Bölgesel Yönetim Liderinin Ankara’ya bir ziyaretinin de olabileceği ve bunun için hazırlıkların da yapıldığı konuşuluyor. Böyle bir hazırlık var mı? Resmi düzeyde sizin ne söyleyeceğinizi merak ediyorum. Bir de konuk Dışişleri Bakanına da Türkiye’nin dünya diplomasisindeki yeri ve önemi son dönemde iyice artıyor. Siz Amerikan Başkanı Obama’nın ikinci resmi ziyaretini Türkiye’ye yapacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce bu ziyaret dünya diplomasisini değiştirecek mi? Türkiye’nin bu ziyaretteki rolü ve önemini nasıl görüyorsunuz?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Biliyorsunuz, bizim Irak’ın Kuzeyindeki yerel yönetimle artık doğrudan temasımız var. Orada önemli bir eşiği aşmış durumdayız. Eskiden sadece bazı iletişim kanalları üzerinden haberleşirken, artık doğrudan temasımız sözkonusu. Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Irak ziyareti sözkonusu. Kesin tarihleri yine güvenlik sebebiyle, biliyorsunuz o tür ziyaretlerde, açıklamıyoruz ama yakın bir zamanda planlanan bir ziyaret sözkonusu. Sayın Cumhurbaşkanımız Irak’a gittiğinde oradaki, mümkün olduğunca çok sayıda grupla çok sayıda grubun temsilcisi ile görüşmeler yapacak. Ancak, Mesud Barzani’nin Türkiye’ye yapabileceği bir ziyaretle ilgili şu anda planlanmış bir şey yok. Yani, gündemde şu anda böyle bir ziyaret yok. Ama böyle bir ziyaretin olmaması için bir sebep de yok doğrusu. Şu an itibariyle durum böyle.

KONUK BAKANIN CEVABI: Bu soruya yanıt vermekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Sayın Dışişleri Bakanıyla görüşürken mutluluğumu dile getirmiştim. Öncelikle Türkiye’nin Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesinden dolayı memnuniyetimi dile getirmiştim. Türkiye’nin barış tesis edici faaliyetlerde önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum ve inanıyorum ki Başkan Obama, Türkiye’nin önemli rolünün farkındadır ve dünya gelişmelerine yapabileceği katkılarını bilmektedir. Özellikle Dünyanın bu bölgesinde. Bu nedenle, çok taraflı ziyaretlerinin yanı sıra Amerika kıtasının dışındaki ilk resmi ziyareti Türkiye’ye yapılacaktır.

Bu anlamda, yeni Amerikan hükümetinin Türkiye’ye atfettiği önemi görmektesiniz. Türkiye’nin dünya diplomasisi alanında oynayabileceği önemli rolün farkında olduğunu düşünüyorum ve ben bu önemli ziyareti için iki ülkeyi de tebrik ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisine de hitap edeceğini biliyorum. Ancak, önemli başka bir etkinlik olacak o dönemde. O da Medeniyetler İttifakıdır. Bizim bölgede Pakistan ve Endonezya ile birlikte benzer bir girişim başlattık. Medeniyetler İttifakı yoluyla birbirimizi daha iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum. Farklı inançlarımız olabilir, ama genelde halkımızın çoğu barış, kalkınma ve refah ister. Bu yüzden Medeniyetler İttifakına son derece büyük bir önem atfediyoruz ve Sayın Başkan Obama’nın bu vesileyle buraya gelmesi beni memnun ediyor.

SORU: Sayın Bakanım, 1915 olaylarına ilişkin bir karar tasarısı ABD Temsilciler Meclisinde oya sunuldu. ABD Başkanı Obama hemen ziyareti öncesinde bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi değerli arkadaşlar biliyorsunuz, demokrasideki en önemli ilkelerden birisi de güçler ayrılığıdır. Yani, yürütme ve yasama organları arasındaki bir bakıma birbirinden ayrı ayrı çalışabilme özelliğidir. Dolayısıyla, her ülkenin parlamentosunda bu tür girişimler, bu tür çalışmalar olabilir, yapılabilir. Önemli olan bu tür bir girişimin ne kadar destek göreceği, ne kadar göremeyeceğidir. Bir de bu tür girişimin tabii amacı ve sonucu ne olacaktır. Şimdi bizim şu anda biliyorsunuz Ermenistan ile beraber yürüttüğümüz bir süreç var. Bir müzakere süreci var. Bu sürecin hedefi de iki ülke arasındaki ilişkilerin tam olarak normalleşmesidir.

Bu süreç devam ederken ve üstelik bu süreç iyi de yürürken, bu süreçte konuştuğumuz konulardan bir tanesi de 1915 olayları iken ve bunu biz ikili planda Ermenistan’la görüşüyorken üçüncü ülkelerde bu konu ile ilgili atılabilecek adımlar bir fayda getirmeyecektir. Hatta sürece zarar da verebilecektir. Umarız ki parlamenterler, meclisler şu andaki konjonktörün, sürecin farkında olurlar ve sorumlu şekilde hareket ederler.

SORU: ASEAN Birliğine ve bölgedeki ilişkiler üzerinde Türkiye’nin rolüne Filipinlerin katkısı ne olabilir?

KONUK BAKANIN CEVABI: Filipinler, bildiğiniz gibi ASEAN ve ASEAN’ın bir üyesidir. Bizler ASEAN Şartı, yani ana anlaşma çerçevesindeki ülkelerden bir tanesiyiz ve Sayın Dışişleri Bakanı’yla bu anlamda görüşmelerimiz oldu. Filipinler’in nüfusu 80 milyonun üzerindedir. Genel olarak Asya’nın nüfusu 550 milyon civarındadır. ASEAN ülkeleri ve Filipinler, dünyanın her yerindeki dostlarımızla serbest ticaret anlaşmaları yapmak isterler. En büyük müttefiklerimizden ve dostlarımızdan bir tanesi bu çerçevede Türkiye’dir. Ve inanıyorum ki Filipinler ve Türkiye arasındaki ilişki daha da güçlenecek.

Tabii ki Türkiye’nin ASEAN ülkeleriyle de son derece güçlü ilişkileri var. Böylece bölgemizin tek tek ülkelerinin Türkiye ile sadece serbest ticaret anlaşmaları yaparak değil, farklı siyasi ilişkiler çerçevesinde birlikte çalışacağını düşünüyorum. Halklar arasındaki temaslar da son derece önemli olacak. Üst düzey hükümet yetkilileri, bölgenin refahı için Filipinler-ASEAN ve Türkiye görüşmelerine devam edecek.

Çok teşekkür ederiz.