Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan'ın Etyopya Dışişleri Bakanı Seyoum Mesfin ile Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 9 Şubat 2009

Bugün Etyopya Dışişleri Bakanı Sayın Seyoum Mesfin, ülkemize bir çalışma ziyareti gerçekleştirmekte. Kendilerini ve heyetini ülkemizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Biliyorsunuz Etyopya, nüfus olarak Afrika’nın ikinci büyük bir ülkesi. 77 milyon nüfusuyla Afrika’da, özellikle Afrika boynuzunda istikrar kaynağı olan bir ülke. Cumhuriyetin ilanından sonra bizim Sahraaltı Afrika’da diplomatik ilişki kurduğumuz ve büyükelçilik açtığımız ilk ülke aynı zamanda. Yani Adis Ababa Büyükelçiliğimiz, bizim Afrika’daki ilk büyükelçiliğimiz.

Bugünkü görüşmemizde, iki dost ve kardeş ülke olan Türkiye ve Etyopya arasındaki tüm ikili konuları ele aldık. Biliyorsunuz, ticaret hacmimiz hızla artıyor. 2000 yılında sadece 28 milyon dolar olan ticaret hacmimiz, geçen sene 200 milyon dolara yaklaştı. Türk işadamları, Türk şirketleri Etyopya’ya daha fazla yatırım yapıyorlar; orada iş kuruyorlar. Aynı zamanda TİKA adlı kuruluşumuz, Adis Ababa’daki ofisi aracılığıyla hem Etyopya’da hem de çevre ülkelerde önemli projelere imza atıyor. Bugünkü toplantımızda bölgesel konuları da ele aldık. Özellikle Somali’deki son gelişmeleri değerlendirdik. Sudan konusunu, Sudan’daki sorunları ele aldık ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki son gelişmeleri yine çok değerli konuğumuzla, değerli meslektaşımla ele aldık. Somali, gerçekten uluslararası toplumun desteğini hak eden ve bu desteğe ihtiyacı olan bir ülke. Sadece kendi içinde değil, aynı zamanda Somali açıklarında ciddi sorunlar var. Yani Somali açıklarındaki deniz bölgesinde ciddi sorunlar sözkonusu.

Biliyorsunuz, yarın TBMM’de bizim Aden körfezine göndereceğimiz donanma unsurlarıyla alakalı bir hükümet tezkeresi görüşülecek. Birleşmiş Milletlerin kurmuş olduğu ya da kuracak olduğu deniz gücüne Türkiye de ilk etapta bir fırkateynle iştirak etmek arzusunda. Bu tabii yarın Meclis’teki görüşmelerden sonra kesinleşmiş olacak. Yine Sudan konusunda biz, Sudan’ın siyasi birliğine, toprak bütünlüğüne, egemenliğine büyük önem veriyoruz ve uluslararası toplumun başta Darfur sorunu olmak üzere, diğer konulardaki çabalarına da destek veriyoruz.

Ayrıca, Sudan’da yine TİKA vasıtasıyla önemli projeler gerçekleştiriyoruz. Keza Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde son aylardaki gelişmeler de hepimizi kaygılandırıyor. Gerçi, son bir-iki haftadır bazı olumlu gelişmeler gözlemlesek de, yine Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki gelişmeler de, hem bölge ülkelerinin hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun gerçekten takip etmesi ve çözüm bulmak için de çalışması, uğraşması gereken konular. Bugünkü görüşmelerimizin gündeminde ağırlıklı olarak bunlar vardı. Ben, Sayın Bakana tekrar Türkiye’ye hoş geldiniz diyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

KONUK BAKAN: Teşekkür ederim Sayın Bakan, sevgili meslektaşım, Sayın basın mensupları, hanımefendiler, beyefendiler. Ben de Sayın meslektaşıma, sevgili dostuma, Sayın Ali Babacan’a saygılarımı ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti hükümetine de bana ve heyetime gösterdikleri sıcak karşılama ve kabul için teşekkür etmek istiyorum. Sayın meslektaşımın da söylediği gibi, Türkiye ve Etyopya arasında artan diplomatik siyasi, ekonomik ve ticari ilişkiler sözkonusudur. Gerçekten oldukça eski ve köklü ilişkiler bunlar. Sayın Babacan’ında söylediği gibi, 19. yüzyılın bitip 20. yüzyılın başladığı dönemde başladı ilişkiler ve Sayın Bakan’ın da belirttiği gibi, diplomatik ilişkilerimiz gerçekten iyi gelişti. İlk Türk Büyükelçiliği Adis Ababa’da açıldı. Etiyopya da buna bir süre sonra karşılık verdi. Birtakım kesintiler oldu. Etyopya’daki birtakım olumsuz gelişmelerden dolayı 1984’te Etyopya’nın Büyükelçiliğini kapatması gibi. Ama biz daha sonrasında Ankara’daki Büyükelçiliğimizi de yenileyerek, siyasi ve diplomatik alanlardaki işbirliğimizi artırabildik. Türkiye ve Etyopya her zaman çok iyi ilişkiler içerisinde olmuştur. Bu sadece devletlerarası ilişkilerden ibaret değildir. Halklar arasında da iyi ilişkiler vardır. Bizim tarihimiz boyunca ortak değerlerimiz olmuştur. Hepimizin çok köklü bir tarihi vardır ve gerçekten birbirimize karşı çok büyük bir güven ve saygı duymaktayız. Bu geleneksel, eski, köklü ilişki şimdi daha da geliştiriliyor. Özellikle de çok disiplinli bir işbirliği sayesinde bu ilişkileri geliştirebiliyoruz.

Türk iş dünyasının Etyopya’da iş yapıyor olması ve ülkenin ekonomik açıdan kalkınmasına yardımcı oluyor olmasını büyük bir mutlulukla karşılıyoruz. Bugün Etyopya’da, Addis Ababa’da gerçekten oldukça canlı bir Türk sanayisi var. Özellikle tekstil, inşaat gibi alanlarda büyük etkinliklerini görüyoruz. Biz hükümet olarak, bunu kolaylaştırmak, mümkün kılabilmek için doğru altyapıyı ve kurumları oluşturduk. Böylece, bizim bu kurumlarımız her iki ülkenin de faydasına, çıkarına çalışabilecektir. Gerçekten, özellikle güvenlik ve uluslararası alanda bir çok konuda Türkiye ve Etyopya ortak görüşlere sahip. Şu anda Afrika kıtasıyla iyi ilişkiler kurabilmiş bir ülke. Biz, burada sadece ikili işbirliğinden değil, aynı zamanda bölgesel anlamda da verimli bir işbirliğinden söz ediyoruz.

Geçen Ağustos ayında Türkiye, İstanbul’da Türk-Afrika İşbirliği Forumu’nu düzenledi. Gerçekten de çok büyük bir başarıya imza attı. Bu da Afrika’nın Türkiye’yi nasıl gördüğünü, Türkiye’ye nasıl baktığını gösteren oldukça somut bir göstergedir. Özellikle siyasi dönüşüm, ekonomik ve sosyal dönüşüm açısından Türkiye’nin yıllar önce nerede olduğunu, şimdi nerede olduğuna bakın.

Türkiye, gerçekten sosyal, ekonomik ve siyasi gelişme açısından Afrika için ilham verici ülkelerden birisi olmuştur. Dolayısıyla Afrika, Türkiye’nin elde ettiği başarılardan ilham almaktadır. Türk halkının başarılarından ilham almaktadır. Bu yüzden de Afrika, Türkiye ile işbirliği ve ortaklık yapmanın sonucunda gerçekten bir kazan-kazan süreci ortaya çıkabileceğine inanmaktadır. Bu süreç tabii ki hem Türkiye hem de Afrika’daki ülkelerin faydasına ve refahına hizmet edecektir.

Ben buraya geldiğimde kendimi evimde hissettim. Biz, Sayın Bakanın da dediği gibi, çeşitli konuları ele aldık. Somali’de barışın tesisi gibi, bölgesel konuları, Sudan’daki sorunları ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki sorunları ele aldık. Türkiye bugün biliyorsunuz, BM Güvenlik Konseyi’nde de Geçici Üye. Afrika gerçekten çok güçlü bir şekilde Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne üyeliğini de desteklemiştir. Biz New York’daki Afrika Grubu ile birlikte, Türkiye’nin bizimle birlikte çalışmasını ve özellikle bölgemizdeki çatışmaların ve sorunların çözümlenmesinde bizimle birlikte çalışmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Biliyorsunuz ki Afrika’da güvenlik ve istikrarsızlık gibi birtakım sorunlar var. Ben ve meslektaşım ve aynı zamanda New York’daki misyon, Afrika’daki barış konusunda çalışmalarımızı yapacağız. Önümüzdeki iki yıl boyunca Türkiye’nin de kendi sorumluluklarını gerçekten en üst düzey kapasiteyle yerine getireceğine inancımız sonsuzdur. Tabi ki bu fırsat sayesinde ikili işbirliğimizi nasıl geliştirebileceğimizin yollarını da arayabiliriz.

Ben Sayın Cumhurbaşkanına da, kendi Devlet Başkanımız tarafından ve Başbakanımız tarafından gönderilen iyi dilekleri, selamları ilettim. Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanıyla Türkiye-Afrika Forumu’nda bir oturumda eşbaşkanlık yapmıştı. Ben bir kere daha dostuma bu fırsatı tanıdıkları için teşekkür etmek istiyorum.

SAYIN BAKANIMIZ: Bana ya da konuk bakana soru sormak isteyen varsa birkaç soru alalım.

SORU: Sayın Bakanım, Afrika ile ilgili soracağım, madem Etyopyalı bir konuğumuz var. Hükümetin bir açılımı vardı- Afrika açılımı. 15 yeni Büyükelçilik açılacaktı. 15 farklı Afrika ülkesinde ve çalışmalar da hızlandırılmıştı. Bu çalışmalarda ne noktaya gelindi. Yakında bir atama sözkonusu olacak mı Afrika ülkelerinden birine?

SAYIN BAKANIMIZ: Biliyorsunuz biz, 15 ülkeye -belki bir ikisi hariç- heyetler gönderdik. Ön çalışmalar yapıldı. Hukuki, teknik, lojistik bütün yönden Büyükelçiliklerimizin nerede, nasıl açılabileceğiyle ilgili ön çalışmalar yapıldı. Arkasından kendi iç hukuk sürecimizi tamamlamak için, iki ayrı bakanlar kurulu ile bu açacağımız Büyükelçilikleri de belirlemiş olduk. Bugünlerde bu büyükelçiliklerimizden bazılarının -belki 15’ inin değil ama bazılarının- atanması gerekiyor. Çalışmalarımız da devam ediyor.

Yakında bir ilk grup büyükelçimiz, Afrika Büyükelçimiz belli olur. Şu anda ben fiilen üzerinde çalışıyorum.

SORU: Grup halinde mi olacak?

SAYIN BAKINIMIZ: Yani 15 ülkenin 15’inde olmaz da belli sayıda ilk etapta atama yaparız. Daha sonra peyderpey tamamlarız. Tabii her ülkedeki fiziki şartlar aynı değil. Yani, bazı ülkelerde Büyükelçilerimizin geçici görev yapabileceği otel bulmakta dahi sıkıntımız var. Onlar için belki hızlı bir şekilde yapılacak büyükelçilik binaları üzerinde duruyoruz. Hazır bina modelleri üzerinde çalışıyoruz. Ama bu, tabii başka ülkelere göre biraz daha vakit alıyor. Biraz daha uğraşı gerektiriyor doğrusu, ama bu konudaki kararlılığımız tam. Artık kararlılığımızı resmen de hukuken de vermiş durumdayız. Teknik, lojistik hazırlıklar şu aşamada devam etmekte.

SORU: Ben, her iki bakana da sormak istiyorum. Ele aldığınız konulardan biri Sudan’dı. Sudan’la ilgili önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler Konseyi’nden iki önemli karar bekleniyor. Bir tanesi iç yönetimle olan çatışmaya yönelik, diğeri de El Beşir ile ilgili. El Beşir’in cezaevine konması halinde, mahkemenin kararı uygulanırsa, sizce bu Sudan’daki iç gelişmeleri nasıl etkiler? Bu sürecin, bu kararın ertelenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

KONUK BAKANIN CEVABI: Evet, kesinlikle ertelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Afrika, kararlarını ortak bir şekilde verdi. Adisababa’da yaptığımız son zirvede, 1-4 Şubat arasında yapılan zirvede Afrikalı liderler bir araya geldiler, bir oturumda ve ortak bir şekilde bu mahkeme kararı ile ilgili endişelerini dile getirdiler. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı tarafından başlatılan ve daha sonrasında da Sudan Devlet Başkanının tutuklanma kararıyla ilgili olarak, bir tutuklanma emrinin çıkmasıyla ilgili olarak endişelerini dile getirdiler. Birçok açıdan bunun endişe verici olduğunu görüyoruz. Öncelikle barış ve adaletin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini söylemek gerekiyor. Barış yoksa hiçbir şekilde adaleti de garanti etmek mümkün değildir. Adalet yoksa, anlamlı bir barışa ulaşmak da sözkonusu değil.

Sudan’da şu anda bir iç savaş var. El Beşir, şu anda Sudan’ın devlet başkanı ve Uluslararası toplum El Beşir ve hükümetinin Darfur krizini barışçı yollardan çözmesini istiyor. Çünkü, aslında Darfur’daki kriz bir siyasi krizdir. Dolayısıyla da siyasi bir çözüm gerektiriyor. Eğer Sudan’da o ülkenin devlet başkanını izole ederek sonuç aranıyorsa, bu başarılı olamaz. Bu yüzden Afrika, Güvenlik Konseyi’nden bu tutuklama emrinin ertelenmesini istiyor. Yani, bu aylarda Uluslararası Ceza Divanı tarafından açıklanacak olan tutuklama emrinin en azından 1 yıl ertelenmesini istiyoruz. Afrika, aslında çok makul davranıyor. Çünkü Roma Sözleşmesi’nin 16. maddesi uyarınca böylesi bir istekte bulunuyor. Yani, bu maddeye göre BM Güvenlik Konseyi böyle bir kararı ya bir yıllığına erteleyebiliyor ya da süresiz erteleyebiliyor. En az bir yıl ertelemek Sudan’a bu uzlaşma, barışa ulaşma sürecinde yardımcı olacaktır. Bu tutuklama emrinin, yani çıkarılması muhtemel bu tutuklama emrinin, bu çatışmanın mağdurları, kurbanları için bile yararlı olmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, bunun ertelenmesi özellikle mağdurlara adaletin sağlanması için de önemli.

Aslında Afrika Birliği, Güney Afrika eski devlet başkanının bu uzlaşma sürecinde Sudan’a yardımcı olabilmek için bir misyonun liderliğini yapmasını istiyor. Özellikle de çeşitli aktörlerin bir araya getirilebilmesi, böylece ateşkes ve uzlaşma sürecinin ele alınabilmesi isteniyor. Bu şekilde yapılmış olan adaletsizliklerin de, özellikle çatışma ortamında yapılan adaletsizliklerin de ele alınabilmesi mümkün olacak. BM Güvenlik Konseyi’nin Afrika’nın bu çağrısını duyacağını umuyoruz. Bu tutuklama emrinin ertelenmesini isterken Afrika, hiçbir şekilde suçluların cezasız kalmasını talep etmiyor. Kesinlikle faillerin bir mahkeme önünde yargılanması ve adaletin yerine gelmesini istiyoruz. Ama ertelemek kesinlikle Darfur krizinin barışçı yollardan çözümlenmesi açısından yararlı olacaktır.

SAYIN BAKANIMIZ: Sayın Bakan gerçi konuyu çok detaylı bir şekilde ele aldı; cevap verdi. Ben de söylediklerinin çoğuna katılıyorum. Ama çok kısaca şunu söyleyeyim. Sudan’daki mevcut sorunların aşılması için mutlaka ve mutlaka Sudan’ın şu anda iş başında olan Cumhurbaşkanı’nın öncülüğü, liderliği ve işbirliği gerekmekte. Bunu sağlamadan Sudan’la ilgili sorunların çözülebileceğine biz inanmıyoruz doğrusu.

SORU: Sayın Bakan, İsrail ve Hamas arasında sağlanacak kalıcı bir ateşkes için çok yakında imzaların atılabileceği iddia ediliyor ve Türkiye’nin de bu görüşmelere katıldığı belirtiliyor. Geçen hafta da Türkiye’den bir heyet gitmişti İsrail’e; asker Gilad Shalid’in serbest bırakılması için. Öncelikle hala bölgede Türkiye’den bir heyet var mı görüşmelere iştirak etmekte olan? Ve hangi aşamada görüşmeler? Sizdeki son bilgi nedir; paylaşabilir misiniz bizimle?

SAYIN BAKANIMIZ: Biliyorsunuz, şu anda İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşması yok. Sadece İsrail’in tek başına açıkladığı tek taraflı bir ateşkes ilanı var. Bir de Hamas’ın tek taraflı ilan ettiği ateşkes ilanı var. Biz, bu durumun son derece kırılgan bir durum olduğunu düşünüyoruz. Küçücük bir olay, ufak hata, bir küçük kıvılcım tekrar Gazze’de çok büyük sıkıntıları arkasından getirebilir. Bu nedenle Gazze’de mutlaka sürdürülebilir bir ateşkes anlaşmasının yapılması gerekiyor. Sürdürülebilir bir ateşkes için de tabii pek çok konu var görüşülmesi gereken. Oldukça karmaşık ve birbirinin içine geçen pek çok konular var. Bu konulardan bir tanesi kuşkusuz geçiş noktaları. Yani insani yardımın ve diğer malzemelerin Gazze’ye nasıl geçeceği ve bununla ilgili nasıl güvenlik önlemleri alınacağı.

Bir başka önemli konu, ateşkesin yine sürdürülebilir bir ateşkes olması açısından, şu anda uygulanmakta olan ambargonun, blokajın sona ermesi. Yani, kapıların geçiş düzenlemeleriyle blokajın sona ermesini biraz ayırıyorum birbirinden, çünkü blokajın sona ermesi bir siyasi karar, yani Gazze’nin normal bir bölge olacağıyla ilgili bir siyasi karar gerektiriyor. Bir başka önemli konu, İsrail ile Mısır arasında yapılan Gazze’ye silah ve mühimmatın ulaşmasıyla ilgili atılacak adımlar ya da buna belki önlemeye yönelik atılabilecek adımlar diyelim. Bunun yine müzakereleri Mısır ile İsrail arasında yapılıyor. Bu da ateşkesin kalıcılığıyla ilgili bir başka önemli faktör.

Yine bir başka önemli konu, sizin de bahsettiğiniz esir İsrail askeri Shalid ve tabii bunun yanında da şu anda İsrail’de hapishanelerde bulunan çok sayıda Filistin’li. Biliyorsunuz burada farklı farklı gruplar var. Ama bunların içerisinde en son seçimlerde Meclis Başkanı olan ve aynı zamanda Meclis’te parlamenter olarak yer alan kişiler de var. Bu yine önemli bir konu.

Bir başka önemli konu Gazze’nin yeniden inşaası. Gazze’nin yeniden inşaasıyla alakalı düzenlemeler nasıl olacak ki bunun yapılabilmesi için, biliyorsunuz, hem El Fetih’in hem Hamas’ın hem İsrail’in hem Mısır’ın mutabık kaldığı bir düzenleme lazım. Çünkü bunun sadece Hamas’la, sadece El Fetih ile görüşerek gerçekleştirilebileceğine de biz inanmıyoruz, zor olacağını düşünüyoruz. Bütün bunların yanında Filistinliler arası uzlaşı da çok önemli. Yani Filistinli gruplar arasında, ateşkesin kalıcılığıyla ilgili bir fikir birliği ve bunun yanında da bir sonraki başkanlık ve genel seçimlere kadar Filistin’de nasıl bir yönetim yapısı olacağıyla ilgili bir uzlaşı şart. Bütün bunlar birbirine değen, birbirinin içine geçmiş konular.

Konuların tarafları çok. Biliyorsunuz ateşkes ilanından sonra Mısır’ın ev sahipliğinde bir dizi toplantı oldu, bir dizi görüşme oldu. İsrailliler, farklı Filistinli gruplar Mısır’a gittiler ve pek çok sayıda temas oldu ve bu temaslar hakkında da biz ara ara gerek Mısır tarafından, gerek başka taraflarca bilgilendirildik. Ayrıca bir heyetimiz günübirliğine Şam’daydı. Bu mesele için geçen hafta günübirliğine gittiler, geldiler. Şu anda Şam’da bir heyetimiz yok. Ancak biliyorsunuz bu Çarşamba günü Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Mübarek’in Türkiye’ye gelmesi öngörülüyor. Şu anda henüz kesin, teyit edilecek şekilde söylemiyorum ama şu anda program üzerinde ve Sayın Mübarek’in gelişi üzerinde çalışıyoruz. Yanında yine heyetinde önemli kişiler de olacak ve bu ziyaretinde kuşkusuz bütün bu meseleleri görüşeceğiz. Burada Mısır çözüm için önemli bir ülkedir. Mısır’ın yaptığı çalışmaları biz takdir ediyoruz.

Mısır’ın yaptığı çalışmalara destek olmak için de Türkiye olarak elimizden gelen ne varsa bugüne kadar yaptık bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Gazze’ye doğrudan sınırı olan tek Arap ülkesidir. Bu açıdan önemlidir ve Türkiye ile Mısır arasında biliyorsunuz ilişkiler son derece iyidir ve hem ikili seviyede hem bölgesel konularda çok sık istişare yaptığımız bir ülkedir. Mısır Dışişleri Bakanı, herhalde benim en sık görüştüğüm dışişleri bakanlarından birisidir bu dönemde. Dolayısıyla şu anda bir sürecin içerisindeyiz. Yarın İsrail’de seçimler var. Bu seçimlerden sonra bu çalışmaların biraz daha hızlanabileceğini düşünüyorum doğrusu.

Ne de olsa iç politika gündeminin yoğun olduğu dönemde, bazı konularda sonuç almak zor olabiliyor. İsrail’in iç gündeminin rahatlamasından sonra umarım ki bu süreç biraz daha hız kazanır. Çünkü Gazze’de şu andaki göreceli sakin durum kimseyi aldatmamalıdır. Her an ciddi sıkıntılar tekrar başlayabilir ve bunun için de bölge ülkeleri, uluslararası toplum hep birlikte bu ateşkesi sürdürebilmeyi sağlamak için çalışması lazım.

Ateşkesin sürdürebilirliğinin sağlanmasından sonra da Ortadoğu barış sürecinin farklı hatlarda tekrar başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Yani, İsrail-Filistin, İsrail-Suriye hatta İsrail-Lübnan; bunların paralel bir şekilde başlayabileceğini düşünüyoruz. Bütün bu çalışmaları yaparken, o vizyonu da mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Türkiye, şu anda pek çok ülkeyle, pek çok tarafla sürekli temas halinde. Amacımız barış istikrar, huzur.

SORU: ABD’nin yeni Başkan Yardımcısı Biden ile bir görüşmeniz oldu. Bu görüşmeye ilişkin biraz bilgi verebilir misiniz? Özellikle 24 Nisan yaklaşıyor; bu konu gündeme geldi mi? Yine bu konuda Ermenistan’la ortak bir tarih komisyonu kurulmasına ilişkin birtakım çalışmalar vardı. Bu çalışmalar ne aşamada? Bir de yine aynı şekilde Irak’tan çekilirken Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden çekilmelerinin gündemde olduğuna yönelik bazı haberler var. Bu konu da Biden’le görüşmenizde gündeme geldi mi; ya da en azından böyle bir şey planlanıyor mu?

SAYIN BAKANIMIZ: Sayın Biden’la uzunca bir görüşme yaptık. Ancak bu görüşme baş başa bir görüşmeydi. Dolayısıyla burada fazla detay vermeyi doğru görmüyorum. Ama Türkiye ve Amerika arasındaki ilişkilerin pek çok yönünü ele aldık. Pek çok bölgesel konuyu değerlendirdik. Ama sorunuza daha genel anlamda cevap verebilirim. Biliyorsunuz, şu anda Türkiye ile Ermenistan arasında bir süreç var. Bu görüşme trafiğinin, bu diyalog sürecinin amacı da iki ülke arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşmesi. Biz, her görüşmemizde bu hedefe doğru ilerleme kaydediyoruz.

Biliyorsunuz Ermenistan Dışişleri Bakanı Sayın Nalbandyan ve Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan’la da Münih’te yine temaslarımız oldu. Aynı zamanda bölgede bir başka önemli konu Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden süreç. Bu da kuşkusuz bölgede istikrar için ve barışın kalıcılığı için son derece önem verdiğimiz bir konu. Bu da ayrı, paralel bir hattan yine devam eden bir konu. 1915 olayları da bizim Ermenistan’la şu anda ikili planda görüştüğümüz konulardan bir tanesi. Biz Ermenistan’la bu konuyu ikili planda görüşürken, üçüncü ülkelerin bu konuyla ilgili dışarıdan yapacakları müdahalelerin çok yapıcı olacağını düşünmüyorum doğrusu.

Yani, burada önemli bir süreç devam ederken, bu sürece herkesin destek olması lazım. Herkesin, bu sürece zarar verecek girişimlerden, yaklaşımlardan uzak durması lazım. Bunun da bu yönde gelişeceğini tahmin ediyorum doğrusu. Ama kuşkusuz, önümüzde birkaç aylık süre var. Bu süre içerisine biz, bir yandan yeni Amerikan yönetimiyle ilişkilerimizi hızla kurup geliştirmeye çalışırken, pek çok alanda işbirliği alanları oluşturmaya çalışırken, bir yandan da Kıbrıs gibi, Türkiye-Ermenistan ilişkileri gibi konularda da ilerleme sağlamayı önemli görüyoruz. Ben biliyorsunuz aynı zamanda yeni ulusal güvenlik danışmanı, Steve Hadley’in yerine atanan James Jones’la da bir görüşme yaptım.

Ayrıca, Afganistan-Pakistan özel temsilcisi Richard Holbrooke’la da bir görüşme yaptım. Bu görüşmeler de onlardan gelen talepler üzerine yapılan görüşmelerdir. Yani, Amerikan yönetiminde Türkiye ile pek çok alanda daha yakın bir istişare, daha yakın bir diyalog ve daha yakın bir işbirliği arzusunu gördüm doğrusu. Bu önemli olacaktır. Çünkü, Türkiye’nin dış politika gündeminde en önemli konuları ve ABD’nin dış politika gündemindeki en önemli konuları şöyle bir yan yana koysanız, aslında o listenin büyük ölçüde örtüştüğünü göreceksiniz. Üstelik Türkiye, coğrafya olarak, tarih olarak, kültür olarak da bu konulara yakın olan bir ülke. Dolayısıyla biz, ABD’nin yeni yönetimiyle bütün bu alanlarda yakın bir işbirliği, diyalog, istişare içerisinde olmayı arzu ediyoruz. Onların da bu arzuda, bu istekte olduğunu ben, Münih temaslarımda gördüm doğrusu. Bu da kuşkusuz bizi sevindiren bir gelişmedir.

Evet başka soru yoksa, vakit bir hayli ilerledi. Biz toplantıyı burada kapatalım.

Teşekkürler