Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan'ın ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Yaptığı Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 7 Mart 2009

SAYIN BAKAN: ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Bayan Clinton’u ülkemizde misafir ediyoruz. Kendisini Türkiye’de görmekten gerçekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Bundan yaklaşık 2 hafta öncesinde gerçekleştirdiğimiz telefon görüşmesinde kendisine yaptığım daveti hemen o anda kabul edip, bugün de burada bizlerle beraber olduğu için öncelikle teşekkür etmek istiyorum.

Yeni Amerikan Yönetimi’nin, Sayın Başkanı Obama Yönetimi’nin iş başına gelmesinden sonraki ilk Türkiye ziyareti bu Sayın Clinton’un. Gayet zamanlı bir ziyarettir. Çünkü Türkiye ile ABD’nin çok geniş bir ortak gündemi var. Bu gündem çok geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Tüm bu coğrafyada da önümüzde önemli tarihler var, önemli gelişmeler var. Bu görüşmeleri zamanlıca yapmak, işbirliği konusunda, istişareler konusunda zamanlıca mesafe almak gerçekten önemliydi.

Biliyorsunuz biz, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri tanımlarken “dostluk” kavramını kullanıyoruz. “Ortaklık” kavramını kullanıyoruz. “Müttefiklik” kavramını kullanıyoruz. Bugünkü görüşmelerimizde dostluğumuzu, müttefikliğimizi ve stratejik ortaklığımızı karşılıklı olarak teyit ettik. Pek çok alandaki görüşmelerimizi, istişarelerimizi daha da derinleştirerek sürdürme konusunda da ortak bir anlayışımız var. Bundan sonraki dönemde, hem görüştüğümüz konular alan olarak daha genişleyecek, hem de bu konuları daha derinlemesine ele alma fırsatını bulacağız.

Türkiye ile ABD, aslında aynı değerleri savunan ve bu değerleri dünyanın dört bir köşesine yaymak için çalışan iki ülke. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, serbest piyasa ekonomisi gibi değerler, hem ABD’nin hem de Türkiye’nin savunduğu, uyguladığı ve dünyanın dört bir köşesinde de yaymaya çalıştığı değerler. İşte bu konuda da gerçekten bir vizyon birliğimiz var ve ortak hedeflerimiz sözkonusu.

Biliyorsunuz, bundan üç yıl kadar önce “Ortak Vizyon ve Yapılandırılmış Diyalog” adlı bir belge üzerinde mutabık kalmıştık, bunu açıklamıştık. Bugün de bir yazılı ortak açıklamamız olacak. Bunu bu toplantının sonunda sizlere dağıtacağız. Burada da göreceksiniz ki, aslında daha yakın çalışarak, gerçekten çok farklı konularda çok daha iyi sonuçlara ulaşmamız mümkün olacak.

Bugünkü görüşmelerimizde kuşkusuz ikili ilişkilerimizi de değerlendirdik. Türkiye-Amerika arasındaki siyasi ilişkileri, ekonomik ilişkileri, kültürel ilişkileri, eğitim alanında daha fazla neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Ortadoğu başta olmak üzere -ki İsrail-Filistin, İsrail-Suriye, İsrail-Lübnan gibi konular- Irak’ı konuştuk. Afganistan ve Pakistan arasındaki gelişmeleri konuştuk. Balkanları değerlendirdik. Kafkaslardaki gelişmeleri konuştuk. Kıbrıs konusu gündemimizdeydi. Türkiye-AB ilişkilerini konuştuk. Enerji konusunu değerlendirdik. Özellikle bölgesel perspektifle baktığımızda, enerji konusundaki işbirliğimizi değerlendirdik. Teröre karşı mücadelede gayet iyi giden işbirliğimizi bundan sonraki dönemde de aynı güçle, aynı kararlılıkla devam ettireceğimizi de karşılıklı teyit ettik. Ekonomik ilişkilerimizi değerlendirdik. Afrika, Kuzey Kore gibi, belki biraz daha uzak coğrafyadaki konuları da kısaca değerlendirme imkanı bulduk.

Sayın Clinton, bu sabah Sayın Başbakanımızla uzunca bir görüşme yaptı. Ayrıca, bugün yine öğleden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı da beraberce ziyaret edeceğiz. Onunla da bir görüşme yapacak ve daha sonra kendisi, epeydir uzakta olduğu ülkesine tekrar geri dönecek. Biliyorsunuz Sayın Clinton yaklaşık bir haftadır bölgemizde.

Ben kendisine tekrar hoş geldiniz diyorum ve Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin bundan sonraki dönemde her ülke için ne kadar önemli olduğunu teyit ettiğimiz bu görüşmeler için Türkiye’ye gelmesinden ötürü kendisine tekrar teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz diyorum.

KONUK BAKAN: Çok teşekkür ediyorum Sayın Dışişleri Bakanı. Türkiye’de, Ankara’da yeniden bulunmak benim için çok sevindirici. Ülkenizin kalbimde çok özel bir yeri vardır ve her zaman bu güzel misafirperverliği hatırlamak benim için çok sevindirici. Eşimle birlikte 1999’da Türkiye’ye yapmış olduğumuz ziyareti hatırlamak her zaman bizim için çok özeldir. Bu ziyaret, çok acı olan depremden sonra gerçekleşmişti. Ama Bill ve ben, o zaman Türk halkının cesaretini, insanlığını ve yaşama bağlılığını gördük ve bunu hiçbir zaman unutmadık.

Ülkelerimiz arasındaki ilişki bir ittifak, ortaklık ve dostluk ilişkisidir. Ortak zorlukları aşabilmek için omuz omuza durduk. Demokrasiye, laik bir Anayasaya, dini özgürlüklere, serbest piyasaya inanıyor ve küresel sorumluluk duygusunu paylaşıyoruz. Biliyorum ki Başkan Obama ve ben, sizlerle birlikte çalışacağız. Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla bu bağları güçlendirmek için, derinleştirmek için çalışacağımızı, birlikte çalışabilmek için daha da fazla fırsatlar yaratacağımızı biliyorum.

Türkiye, Afganistan’ı istikrara kavuşturmaya yönelik çabalara önemli katkılarda bulunmuştur. 2003’te Afganistan’a gittiğimde beni bir Türk subayı karşıladı. Amerikan ve NATO birlikleriyle beraber görev yapan Türk askerlerinin cesareti ve fedakarlığı için, ayrıca, Irak ekonomisinin yeniden yapılandırması konusunda oynadığı önemli rol için Türkiye’ye müteşekkirim. Özellikle Kuzey Irak’ta yatırım ve ticareti canlandırdınız. Irak halkına, kendi demokrasilerini yapılandırma mücadelesinde destek oldunuz.

Bugün Dışişleri Bakanı Babacan ile çok geniş kapsamlı bir gündeme değindik. Bunu aynı zamanda Sayın Başbakan’la da yaptık. Irak ve Afganistan konularına ek olarak, ortak düşmanımız PKK ile mücadele konusundaki hususlara değindik. 21. yüzyıl zorluklarını karşılamak için NATO’nun imkanlarını geliştirme konusunda konuştuk. Ortadoğu’da iki devletli bir çözüm kapsamlı bir barış konusuna değindik. Obama Yönetimi’nin Türkiye’nin AB’ne katılım sürecine desteğini yineledim. ABD bunun, Türkiye’yi, Avrupa’yı ve Atlantik ötesi ortaklığımızı güçlendireceğine inanıyor. Amerika, Kıbrıs sorununa çözüm için BM nezdinde yapılan konuşmaları desteklemeye devam ediyor ve adanın iki bölgeli, iki toplumlu bir Federasyon olarak tekrar birleşmesi anlamındaki desteğimiz devam etmektedir.

Türkiye’nin demokrasisinden, çok etnili toplumundan bahsettik. Bu bağlamda, Heybeliada Ruhban okulunun yeniden açılması ve Türkiye’nin çeşitli topluluklarına el uzatmasına yönelik çabalara verdiğimiz önemi dile getirdim.

Sayın Dışişleri Bakanıyla birlikte basına dağıtılacak olan “Ortak Açıklama” üzerinde mutabakata vardık. Bu açıklama, ittifakımızı yeniden canlandırma konusundaki ortak taahhüdümüzün açık bir göstergesidir. BM Güvenlik Konseyi’ne uluslararası barış ve güvenlik konularında, terör, uyuşturucu, organize suçlar ve kitle imha silahlarının yayılması ile mücadele bağlamındaki çabaları bağlamında verdiğimiz büyük destek ifade ediliyor. Bir çok konuda aldığımız mesafeye ilişkin bir yol haritasıdır.

Aynı zamanda iki açıklama yapmaktan son derece mutluluk duyuyorum. Birincisi, bir “Genç Türkiye-Genç Amerika Girişimi” oluşturacağız ve böylece Türkiye ve Amerika’daki genç liderler çeşitli girişimler geliştirerek, sadece kendi hayatlarını değil, aynı zamanda her iki halkın da hayatını olumlu bir şekilde etkileyecekler. Daha iyi bir gelecek inşa etme çalışmalarına katkıda bulunacağız.

Son olarak, Başkan Obama, kişisel bir mesajını iletmemi istedi, ki bu mesaj da Türkiye’yle olan dostluğumuza verdiğimiz değeri ifade ediyor: Başkan Obama, önümüzdeki bir ay içerisinde Türkiye’yi ziyaret edecek. Kesin tarih yakın gelecekte açıklanacaktır. Türk Hükümetiyle her iki Devlet Başkanı ve Hükümeti için uygun bir tarih üzerinde çalışıyoruz.

Eve döndüğüm zaman, Başkan Obama’ya Türkiye’ye geldiğinde sıcak bir karşılama bekleyebileceğini, sadece karşılaştığımız zorluklar ve fırsatlar bağlamında bir Ortak değil, tüm zamanlar için geçerli bir dostluk bulabileceğini ifade edeceğim. Çok teşekkür ediyorum.

SAYIN BAKANIMIZ : Vaktimiz hayli dar, program da hayli sarktı. Birer soru alacağız. Bir Amerikan gazetecilerden bir de Türk gazetecilerden. Şimdi ilk soruyu kimin soracağına Sayın Clinton karar versin.

KONUK BAKAN : New York Times’tan.

SORU : Sayın Dışişleri Bakanı iki sorum var. Şu anda Şam’da olan temsilcilerimiz ile ilgili. ABD, Suriye’ye yeniden Büyükelçi göndermeyi düşünüyor mu? Ve Amerika, Suriye-İsrail barış süreci ile ilgili olarak Türkiye ile çalışmaya hazır mı? Sayın Babacan’a sorum: Obama Yönetimi Ortadoğu’da temaslara hazırken, Suriye-İsrail barış anlaşması konusunda bir iyimserlik hissediyor musunuz? Ve küçük bir soru daha, Sayın Bakan, Başkan Obama’nın Müslüman dünyasına yönelik olarak yapacağı konuşmanın nerede olacağı konusunda büyük spekülasyonlar oldu. Türkiye’ye önümüzdeki ay içerisinde geldiği zaman o konuşmayı Türkiye’de yapacağını düşünebilir miyiz?

KONUK BAKANIN CEVABI : Hayır Mark. Bu kararın planlama safhalarının daha çok başlarındayız. Bu karar, dün geç saatlerde Vashington’da verildi ve Sayın Başkan’ın Türkiye’yi ziyaret edeceğinden dolayı çok heyecanlıyız. Ama henüz tarihler kesinleşmedi. İki Hükümet arasında bu konuda yapmamız gereken birçok istişare var. Programın ne olacağını, Sayın Başkan’ın nereyi ziyaret edeceğini henüz bilmiyoruz. Türk ortaklarımızla bu çok önemli konu üzerinde çalışmaya devam ettikçe size haber vereceğiz.

Suriye ile ilgili olarak: ABD Hükümetinin iki temsilcisi şu anda Şam’da. Suriyelilerle görüşüyorlar. Ele almamız gereken konuları keşfetmenin şu anda başındayız ve henüz kararlar alınmamış durumda. Temsilcilerimizden haber almayı bekliyoruz ve bu konuda istişarelerimiz devam edecek. Ancak henüz sonraki adım hakkında karar vermedik. Suriye-İsrail barış süreciyle ilgili olarak: Ben, Sayın Başbakana ve Dışişleri Bakanına, Suriye ile İsrail’i bir araya getirmek üzere Türkiye’nin oynadığı liderlik rolü için müteşekkir olduğumu ifade ettim. ABD, İsrail’in güven ve barış içerisinde Filistinliler ile bir arada yaşayacağı ve Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olacakları kapsamlı bir barışı destekliyor. İsrail’in, Suriye’de dahil olmak üzere, bütün Arap komşularıyla barış içerisinde yaşadığı bir çözümü destekliyoruz. Bu sürecin önemi kesinlikle basite indirgenmemeli. Türkiye’nin rolü çok çok önemli burada. İsrail Hükümeti kurulduktan sonra Özel Temsilcimiz bölgeye dönecektir. Dışişleri Bakanı ve Başbakan ile ABD’nin ilerleyen süreçte Türkiye ile çok yakın istişarelerde bulunacağını görüştük. Ama elbette Suriye ve İsrail arasındaki barış, ilişkilerinin normalleşmesi, kapsamlı bir barış çabasının gündeminin parçası olacaktır.

SAYIN BAKANIN CEVABI: Bende hemen kısaca şunları eklemek istiyorum. Biliyorsunuz, İsrail ile Suriye arasındaki barış görüşmeleri 4 tur olarak gerçekleştirilmişti ve Sayın Olmert Ankara’ya geldiğinde, neredeyse adına 5. tur diyebileceğimiz bir görüşme daha yapılmıştı. Ancak Gazze’deki gelişmeler, bu görüşmenin devam etmesini imkansız hale getirdi ve biz bu süreci askıya aldığımızı açıklamıştık o zaman. Çünkü barış sürecinde hatlardan bir tanesinde görüşmeler varken, bir diğer hatta savaş olamaz. Bunu aynı anda düşünmek mümkün değil. Ancak, şu andaki Gazze’deki durumun bundan sonra nasıl seyredeceği kuşkusuz önemli. Ama biz, bu ateşkesin biran önce kalıcı hale gelmesini önemsiyoruz. Ne zaman ki şartlar hazır olur, ne zaman ki hem Suriye hem de İsrail, biz bu görüşmeleri tekrar başlatmak istiyoruz derler, işte o zaman Türkiye kuşkusuz bu sürece katkı vermeye de hazır olacaktır. Ancak, bu her iki taraftan gelecek talep üzerine olacaktır. Biz, Gazze olaylarından önce nasıl güçlü bir iradeyle, başarılı bir şekilde bu süreci sürdürdüysek, bundan sonraki dönemde de, her iki ülke ne zaman hazır hissederse ve her iki ülkeden de ne zaman bize talep gelirse, biz bu süreci sürdürmeye hazırız. Ancak, bu sürece uluslararası toplumun desteği de çok önemlidir. ABD, baştan bu yana bu sürece destek veren bir ülke olmuştur. Kuşkusuz uluslararası toplumun ve ABD’nin de bu sürece vereceği destek de önem taşımaktadır.

Bir soru da Türk tarafından alıyoruz.

SORU : Her iki bakana da sormak istiyorum. Öncelikle sorum Sayın Clinton’a olacak. Amerika’nın Irak’tan çekilme planlarına ilişkin olarak Türkiye güzergahını kullanmak istiyor musunuz acaba? Bu konuda bugün Türk yetkililerine beklentilerinizi ilettiniz mi? İlettiyseniz hangi kapsamda kullanmak istediğinizi öğrenmek istiyorum. Ayrıca, Sayın Babacan’a bu konuda değerlendirmesini sormak istiyorum?

KONUK BAKANIN CEVABI : Biz, şu anda Irak’tan askerlerin çekilmesi sürecinin planlamasının ilk aşamalarındayız. Başkan Obama, planın genel çerçevesini sundu. Ama asker çekme taahhüdümüzü hayata geçirme konusunda, askerlerin ne zaman ve nasıl çekilecekleri konusunda yapılması gereken çok daha fazla şey var. Sanırım askeri kararları anlatabilecek durumda olmadığımız anlaşılabilir. Ne zaman ve nasıl çekileceğimizi tartışırken, Türkiye gibi NATO müttefiklerimizle de bu konuda çok yakın istişareler olacaktır.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Ben bu konuda daha önce gerekli açıklamaları yapmıştım. Çünkü bu konu yeni gündemimize gelen bir konu değil. Epeydir zaten teknik seviyede konuşulan bir konu. Bu konuyu ABD ile yakın istişare içinde değerlendireceğiz. Ama genel anlamda olumlu baktığımız bir konudur. Kuşkusuz bunun zamanlaması, ne tür malzemeler geçecek, ne zaman olacak bu, kapsamı nedir? Bunların hepsini konuşacağız. Olağanüstü, bizim açımızdan sakıncalı bir yönünü görmezsek de bu konuda bir işbirliği yaparız diye düşünüyoruz açıkçası. Ama daha işin çok başındayız ve bunun detaylarının görüşülmesi gerekir. Önce kendi hazırlıklarını yapmaları gerekecek. Bizden talepleri ne olacaktır. Bunların detaylarını göreceğiz. Karşılıklı bunun müzakeresi olacaktır ama genel anlamda biz bu konuda destek vermeyi isteriz.

Evet çok teşekkür ediyorum.