Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Veda Konuşması, 28 Ağustos 2014, Ankara

Çok değerli mesai arkadaşlarım,
Yol arkadaşlarım, çünkü bu zaman zarfında birçoğunuzla dünyayı birçok kez dolaştık, Sayın Müsteşarımızla, yakın çalışma ekibimizle.

Öyle anlar vardır ki duygusal yoğunluğu derindir ve ifade etmek istediğiniz hususları ifade ederken zorlanırsınız; böyle bir anı yaşıyoruz. Biraz önce her birinizle tek tek kucaklaştık, tek tek vedalaştık. 1 Mayıs 2009’u hatırlıyorum, o zaman göreve başladığımda; bize mazeretle gelmeyeceksiniz, 24 saat yetmiyorsa 25inci saati bulup geleceksiniz demiştim. Bir kez daha Hariciye kadromuzla gurur duyuyorum. Bu 5 yıl içinde, 5 yılı aşkın bir sürede hiçbir arkadaş mazeretle gelmedi. Yoğun bir tempoda çalıştık.

Her şeyden önce şunu ifade etmek isterim. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için onur duyulacak en büyük görevlerden birisi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olmaktır ve bu Aziz Milleti dünyanın her yerinde temsil etmektir. Bu büyük bir onur. Bu onuru sizlerle birlikte yaşamaktan şu anda büyük bir mutluluk duyuyorum.

Güzel bir başlangıç yapmıştık, hep güzel bir son olsun istiyorduk. Tabii bu bir son değil ama en azından bu görevin sonu anlamına geliyorsa, bugün her kucaklaştığım, selam verdiğim arkadaşımın - hangi kademeden olursa olsun - yüzünde de aynı onuru görmek beni çok mutlu etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı mensubu olmak bir ayrıcalıktır, bir onurdur ve ağır bir sorumluluktur.

Biraz önce Sayın Müsteşarımızın da bahsettiği gibi, bu yıllar içinde Türkiye dış politikada çok ciddi paradigmatik değişimler yaşadı. 12 yıllık AK Parti iktidarları döneminde inşa edilen dış politika temelde her bir diplomatımıza güçlü bir özgüven aşılamayı, ülkemizin temsili yanında bu özgüvenle hamleler yapmayı ve her bir dış politika konusunda bir Türkiye görüşünün dünya gündemine getirilmesi vardı.

Bugün artık sadece çevre ülkelerle ilgilenen, komşularıyla olan sıkıntılarını tartışan bir Türkiye yok. Bugün hem kendi yakın komşularıyla ilgilenen, hem Avrupa Birliği projesini başarıya ulaştırmaya çalışan, Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da ve dünyanın her bir köşesinde çok ciddi bir temsil görevi yürüten, ama onun da ötesinde uluslararası düzende ister çevre konusunda olsun, ister insani kalkınma konusu olsun, ister diğer alanlarda olsun, insanlığı ilgilendiren bütün konularda bir Türk görüşü vardır. Yine 1 Mayıs 2009’da yaptığım konuşmada ben hiçbir toplantıda, hiçbir forumda, hiçbir müzakerede pasif bir diplomat görmek istemiyorum demiştim. Her konuda kendi görüşümüz olacak, kendi görüşümüzü sonuna kadar savunacağız diye ifade etmiştim. Başkalarının görüşlerinin oluşmasını bekleyip ondan sonra pozisyon almaktansa önce biz görüşümüzü ortaya koyup başkalarının bizim görüşümüzden etkilenmesini sağlamakla yükümlüyüz demiştim. Şimdi iftiharla, gururla söylüyorum; bu 5 yıl içinde birçok platformda diğer ülke temsilcileri dönüp Türk diplomatlarına, Türk temsilcilerine, acaba Türkiye ne düşünüyor diye beklediklerini, baktıklarını biliyorum. Bu miras devam edecek, özgüvenimizi her halükarda sürdüreceğiz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin derin tarihi kökleriyle ilgili olduğu kadar, çok engin ufkuyla da ilgilidir ve bu ufku en iyi temsil edecek kadroların başında da Hariciye kadromuz gelmektedir. Bu ufku sahipleneceğinizden eminim.

İkincisi; kurumsal yönü. Gerçekten bu dönemde çok ciddi bir kurumsal kapasite artırımı yaşadık. Bu hedefleri gerçekleştirmek için daha 1 Mayıs 2009’da çok ciddi bir kurumsal değişim yapılması gerektiğini gördüğümüz için yeniden yapılanmaya gittik. Bakan Yardımcımız - ki bugün aramızda değil, Endonezya’da görevi gereği Medeniyetler İttifakı toplantısında bizi temsilen katılıyor ama onu da aramızda kabul ediyoruz. Hem Bakan Yardımcımız Sayın Naci Koru’yla, hem Müsteşarımız Sayın Feridun Sinirlioğlu’yla ilk üzerinde düşündüğümüz konu, bu büyük hedefleri gerçekleştirmek için nasıl bir kurumsal, yapısal değişim ve yenilenme gerçekleştirileceği hususuydu. Teşkilat Yasamızı değiştirdik ki bu Cumhuriyet tarihinde yapılan ilk kapsamlı Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Yasasıydı. Orada diplomatlarımızın kulvarlarını etkileyen değişimler yaptık, konsolosluk ihtisas memurluğu gibi yeni konumlar ihdas ettik, meslek memurlarımızın ve bütün diğer memurlarımızın daha kolay bir şekilde mesleklerini ifa edebilmeleri için ciddi reformlar yaptık.

Bunun ötesinde temsil kabiliyetimizi genişletebilmek açısından büyük bir hamle başlattık. 173 olan dış temsilciliğimizi 2009’da 222’ye çıkardık, bu yüzde 32 civarında bir artış demektir. Şu an planladıklarımızla inşallah kısa zamanda bu 244’e çıkacak ve 2009’la mukayese edildiğinde dış temsilciliklerimizin sayısında yüzde 42 artış sağlamış olacaktır. Tabii bu 2002’den itibaren süren bir proje bütün iktidar dönemlerimizde, 2009’dan itibaren ivme kazandı. Afrika’da, Latin Amerika’da, Uzak Doğu’da yeni büyükelçilikler açarak büyükelçilik sayımızı da 99’dan son 5 yıl içinde 129’a çıkardık, 30 yeni büyükelçilik. Ve bu da yüzde 30’u aşan yine bir temsil artışı demektir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, personel sayımızı 1571’den 2147’ye çıkardık ki yüzde 42’lik bir artış anlamına geliyor.

Bugün mesleki anlamda, kurumsal anlamda çok daha güçlü bir Dışişleri Bakanlığı var. Ve tarihin bu kritik eşiğinde çevremizde en az 7-8 ülke idare edilemez konumda görülüp ciddi krizlerle boğuşurken, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmesi, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi hedefini gerçekleştirmesi için, çevremizde bir barış ve istikrar kuşağı oluşturmak bizim için bir zorunluluktur. Her birinizin bundan sonraki en asli görevi, bu barış ve istikrarı oluşturacak diplomatik açılımları, atılımları gerçekleştirmek ve nerede olursa olsun barışın, istikrarın sözcüsü olmak.

Yine aynı şekilde Avrupa Birliği hedefimizin nihai olarak gerçekleşmesi için Avrupa Birliği’ndeki müzakereleri Avrupa Birliği Bakanlığımızla birlikte derinleştirmek, hızlandırmak.

Ve ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği de dahil olmak üzere önümüzdeki G-20 Zirvesi, 2016 İnsani Zirve, 2017 Enerji Zirvesi gibi uluslararası platformlarda gücümüzü ve temsilimizi daha da güçlü bir şekilde hissettirmek.

Bugün artık o kapasiteye sahibiz. 1 Mayıs 2009’ta 24 saat yetmiyorsa 25inci saati buluruz derken biz de size bir taahhütte bulunmuştuk, altyapıyı güçlendireceğiz, değiştireceğiz ve bunu gerçekleştirmenizi sağlayacağız. Şimdi artık koşma vakti, bu açıdan ben hepinize güveniyorum. Çok güçlü bir geleneğimiz var Hariciyemizin, bu geleneği en iyi şekilde sürdüreceğinizden hiçbir şüphem yok. Kadromuza yeni katılan arkadaşlarla gelenekle yenileşmeyi birlikte devam ettireceğiz ve inşallah önümüzdeki dönemde Türk diplomasisi daha çok büyük başarılara imza atacak.

Son olarak insani boyuta gelmek istiyorum ve burada her şeyden önce diplomat arkadaşlarımızın eşlerinden, ailelerinden özür diliyorum. Bu yoğun dönemde ne kadar aile hayatınızdan uzak bıraktık sizleri, her birinizi bilemiyorum, ama hala zihnimde hep hatıra olarak kalacak olan ve gurur duyduğum anlar vardır. Mesela bir gece yarısı acaba hangi daire hala çalışıyor diye dairelere ani bir ziyaret gerçekleştirmiştim ve orada fedakarane çalışan arkadaşlarımızı gördüğümde gözüm dolmuştu.

Yine nöbetçi sekreterlerimizle biraz önce konuştuk. O kadar çok gece yarılarına, sabahlara kadar süren telefon görüşmeleri oldu ki, seyahat etmeseler, evlerinde otursalar bile onları uyutmadık, saatlerce süren telefon görüşmelerinde hep ayakta kaldılar. Her birine teşekkür ediyorum.

Özellikle başta Bakan Yardımcımız ve Sayın Müsteşarımız olmak üzere yakın çalışma ekibimize bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum, çünkü neredeyse uçağı ev edindik. Ben 7 yıl lisede yatılı okumuş birisiyim, uçağımız havalandıktan bir müddet sonra okul yatakhanesine dönüyordu. Bazen arka tarafa yürüdüğümde bakıyordum bir arkadaşın başı diğer bir arkadaşın omuzunda, birinin ayağı başka birinin belinin üstünde. Öylesine şartlarda binlerce, on binlerce kilometre yaptık. Belki istatistikler çıkartılır zamanla, ama bu 5 yıl içinde herhalde belki de birçok dışişleri bakanının veya benzer görev yürütenlerin yurt dışında yaptıklarının misli misliyle arkadaşlarımızla seyahat etmek durumunda kaldık. Bir günde birkaç ülkeye gittiğimiz ve bazen Türkiye rekorları kırdığımız olurdu. İlk defa bir Türk uçağı geçtiğimiz aylarda Ankara’dan Kazakistan’a, Japonya’ya, oradan Alaska’ya, Alaska’dan Meksika’ya, Meksika’dan Dominik Cumhuriyeti’ne, Haiti’ye, New York’a, oradan İrlanda’ya, oradan Ankara’ya geldi ki, pilotlarımız, bu bir Türk uçağının bütün dünyayı dolaşmış olmasının ve Alaska üzerinden bir anlamda turu tamamlamış olmasının ilk örneğidir dediler.

Bunları şunun için yaptık: Sadece ve sadece devletimizin ve milletimizin âli menfaatlerini korumak, barışa ve istikrara katkıda bulunmak ve gelecek nesillere hem ülkemizde, hem dünyada daha iyi bir gelecek hazırlamak.

Bu insani çerçeveyi ben hiçbir zaman unutmayacağım, her birinizin yüzlerini, her birinizin kritik dönemlerde verdiğiniz refleksleri hep hatırlayacağız. Sakın ola ki sizler de şu andan itibaren sanki bir yolun sonuna gelinmiş bir kanaate sahip olmayınız. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için olabilecek en onurlu makamlardan birine inşallah Cumhurbaşkanımız bugün takdir ettiklerinde, Başkanlığa geçtiğimizde görevi alacak olan arkadaşımız da aynı tempoda çalışacaktır, ama bizler de her zaman sizlerle birlikte olacağız.

Gönül isterdi ki bugün Musul’daki kardeşlerimiz de aramızda olsun. İnşallah onları da en kısa zamanda ailemizin içinde görmeyi ümit ediyoruz.

Bir kez daha bütün çalışmalarınız, gayretleriniz için tek tek hepinizi kucaklıyorum, küçüklerimizin alınlarından öpüyorum.

Hanım arkadaşlarımızın bu çalışmada gösterdiği fedakarlıkları hiçbir zaman unutmayacağım, hem anneliği, hem diplomatlığı yürüten o kadar çok hanım meslektaşımız vardı, onların bu gayretlerini hiçbir zaman unutmayacağız, onlara hassaten teşekkür ediyorum, bundan sonra da çalışmalarında başarılar diliyorum.

Allah’a emanet olun, Allah bu onurlu görevi en iyi şekilde yürütme gücü, kudreti size de versin, inşallah hep beraber omuz omuza bu tarihi yürüyüşü birlikte gerçekleştirelim.

Tekrar çok teşekkür ediyorum.

Tekrar ailelerinize selamlarımı iletin ve bazılarınızı çok uzun süre onlardan uzak tuttuğum için helallik istediğimi söyleyin, ama bütün bunlar çok yüce bir millet ve güçlü bir devlet için.

Tekrar teşekkür ediyorum.

Cümleden Allah’a ısmarladık.