Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Altıncı Büyükelçiler Konferansı Kapsamında Verdikleri Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma, 13 Ocak 2014, Ankara

Aziz şehitlerimizin değerli yakınları,
Bugünkü şeref konuğumuz Sayın Genel Sekreterimiz,
Değerli Bakanlarımız,
Dışişleri Komisyonumuzun Değerli Başkanı,
Dışişleri camiamızın değerli mensupları, çok değerli aileleri;

Her şeyden önce hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum, davetimize teşrifiniz dolayısıyla teşekkürlerimi sunuyorum.

Aslında birçok teşekkürü bir arada yapmak için huzurunuzdayım. Öncelikle teşekkürüm, tabii şehit yakınlarımıza.

Biz büyük bir aileyiz hem görünür, hem görünmez fertleriyle. Nasıl bu aziz millet sadece bu topraklar üzerinde yaşayanlarla değil, bu toprağın altında ebediyete intikal etmiş o bize emaneti devreden şehitlerimizle birlikte anılırlar, nasıl biz her zaman toprağın üstü kadar, toprağın altı da güçlü ve zengindir deriz. Dışişleri camiası da hep şehitlerimizle birlikte anılacak, şehitlerimizin maneviyatı hep bize ışık olacak, önder olacak onları hiçbir zaman unutmayacağız.

Yarın sabah yine bu yıl içinde değişik şartlarda vatanımıza getirme imkanı bulduğumuz ailelerle birlikte olacağız, onların yakınlarıyla birlikte olacağız gerçekten çok zor şartlarda görev yapan bir camiayız.

Yaz aylarında Mogadişu’da Sinan kardeşimizin şahadetiyle, özel harekat memurumuzun şahadetiyle büyük acı hissettik. Ondan önce, ASALA terörüyle camiamızın ne kadar çok şehit verdiği hepimizin hatıralarındadır. Tahsin Bey’in hep hayatı boyu kullandığı sözü ben de tekrar ederek ifade ediyorum: Şerefsizler ne yaparsa yapsınlar, bu milletin şerefini ayakta tutacağız.

Kimler hangi cihetten, hangi sebeple gelirse gelsin, üstümüze hangi yöntemlerle yürürlerse yürüsünler bu aziz bayrağı dünyanın her yerinde dalgalandırmaya devam edeceğiz. Bu şehitlerimizden aldığımız bir emanettir ve ebediyete kadar nesilden nesle hiçbir tereddüt olmadan, dizimizin dermanı hiç çözülmeden dimdik ayakta durarak devredeceğimiz bir emanettir.

İkinci teşekkürüm, başta Sayın Burcuoğlu olmak üzere, 2014 yılı içinde – tabii resmi olarak – emekli olacak mensuplarımız için. Gerçek anlamda 41 kere maşallah hiç emekli gibi görünmüyorsunuz Tahsin Bey. O dinamik halinizle hep aramızda olacaksınız. Emekliliğe ayrılacak olan ailemizin mensuplarına ve tabii seleflerime, Sayın Bakanlarımıza ve daha önce bu görevlerde bulunmuş müsteşarlarımıza davetimize icabet ettikleri için teşekkür ediyorum.

Dışişleri camiasına yakın çalıştığımda hep şunu gördüm: Hatice Hanım’ın, genç memurumuzun da, ifade ettiği gibi bu meslek sadece okullarda profesyonel olarak öğretilen bilgiler üzerine inşa edilmiyor, usta-çırak ilişkisi üzerine inşa ediliyor aynı zamanda. Bu mesleğin temel normları bir enformasyon yekunu, bir malumat yekunu olarak zihinlerde barındırılan bilgiler üzerinde değil, daha önceki nesillerden gelenek üzere intikal eden davranış biçimleri ahlak üzerine inşa ediliyor. Onun için eminim Hatice Hanım’ın konuşması sonrasında, Tahsin Bey’in yapmış olduğu konuşma iki nesil arasındaki geçişkenliği de ortaya koyuyor. Tahsin Bey, görevini ifa etmeye hala ne kadar hazır ise, eminim Hatice Hanım’da kendi nesli adına bu görevi devralmaya her zaman hazır, bunu görmekten biz büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Üçüncü teşekkürüm, ailelerimize. Dışişleri camiası zor şartlarda görev yapar, bu zor şartların gereğini yerine getirir, bu kutsal emaneti de dediğim gibi gelecek nesillere devreder. Ancak çok az meslekte Dışişleri camiasında olduğu kadar ailelerle birlikte bu meslek icra edilir. Birçok meslekte aileler arasında, eşler arasında kendi tercihleriyle yol yürüme imkanı daha kolaydır. Mekan değişikliği olmaz, bu mekan değişikliği dışında seferi olmanın ek mesuliyetleri olmaz herkes kendi yolunu çizebilir. Ama birçok güzel örnekte gördüğümüz gibi, ailelerimiz eşlerle birlikte beyler ya da eğer hanım sefir ederse beyefendiler onlara eşlik ederek bu gerçekten onurlu görevi birlikte yürütüyorlar. Onun içindir ki, geçen sene ailelerle yani eşlerle bir toplantı yapmıştık. Bakanlık bünyesinde aile destek birimi oluşturuldu. Emeği geçenlere, Canan Hanım’a ve bütün emeği geçen sefire hanımefendilere de teşekkürü bir borç biliyorum. Bu aile destek birimiyle, ailelerimizde bu mesleği icra ederken eşlerin gerekli alt yapıya ve birtakım imkanlara sahip olmaları konusunda da ciddi adımlar atıldı. Bundan sonra da bu yüce mesleği ailelerle birlikte ifa ederken hep bu hassasiyeti, insani boyutu göz önüne alacağız.

Tayinlerde göz önüne alıyoruz, hepiniz dikkat ediyorsunuzdur. Eskiden çok ayrı yerlere tayinlere gönderilirken şimdi mümkün olduğu kadar eşleri en yakın ülkelere gönderiyoruz. Nihayet ehliyeti haiz eşler ne kadar birbirlerine yakın coğrafyalarda görev yaparlarsa, o kadar bu görevi daha iyi, daha huzurlu bir şekilde ifa ederler. Bunun gereğini yapacağız, yapıyoruz yapmaya devam edeceğiz.

Tabii dördüncü teşekkürüm, Dışişleri camiasında çalışan mesai arkadaşlarıma. Sizlerin yılda bir kere bir araya gelmeleri aslında bir sinerji oluşturmak için, bir ortak akıl oluşturmak için. Ama aynı zamanda bir ortak atmosferi teneffüs ederek bu ortak atmosferden aldığımız hızla, kararlılıkla görev yerlerimize daha büyük bir enerjiyle dönmemizi sağlamak. Tahsin Bey’in yine haklı şekilde vurguladığı gibi biz bu camianın üzerine titriyoruz, bu camianın en iyi şartlarda hizmet edebilmesi için 2010 yılında çıkartılan Teşkilat Yasası’nda yaptığımız değişikler yanında, gerçekten yeni nesilleri çok daha iyi şartlarda gelecekteki meydan okumalara hazır kılmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz, her türlü alt yapıyı da kurmaya çalışıyoruz. Bugün konuşmamda da vurguladığım gibi, artık yeni diplomatlarımız diplomasi akademisinde aldıkları ek eğitim dışında, hemen hemen hepsini yüksek lisans ve doktoraya teşvik ediyoruz. Hepsinin mutlaka ek lisanlar almasını da istiyoruz. Küresel alanda dünyanın neresinde görev yaparlarsa yapsınlar istiyoruz ki, Türk diplomatları, Türk Büyükelçileri bir fark oluştursunlar. Şunu da şükranla ifade ediyorum ki, gerçek anlamda da fark oluşturuyorlar. Nereye gidersek gidelim bu farkı görüyoruz, bu farkı görmüş olmak dolayısıyla da büyük onur duyuyoruz. Her sene bu farkı daha da artırarak dünyada çok az Dışişleri teşkilatı, bizim teşkilatımızın barındırdığı insan unsuru ile üstlendiği sorumluluk arasında fark olan teşkilattır.

Son 4-5 yıl içinde dış temsilciliklerimizin sayısını 166’dan, 221’e çıkması, kadrolarımızın buna uygun şekilde genişlemesi ama kalitelimizi de aynen muhafaza etmemiz, bugün birkaç örneğini sabahleyin zikrettiğim gibi genç nesillerin aynı fedakarlık bilincini sürdürebilmeleri, işte bu camianın geleneğini, gücünü yansıtıyor. Bu gücü hep muhafaza edeceğiz ve bu devletin gücünü, kudretini de dünyanın her yerinde temsil etmeye devam edeceğiz.

Ve nihayet son teşekkürüm de, Sayın İhsanoğlu’na. Akademik hayatta birlikte çok uzun süre tanışıklığımız oldu. Akademik hayattaki cehdini, gayretini, ilmi çalışmalardaki velut geçmişini yakinen hepimiz şahidizdir IRCICA’da ve üniversite hayatında, birçok uluslararası yayında ve uluslararası etki yapan akademik çalışmada bulundu, önderlik etti. Akademisyen olarak da bir öncü rol oynadı, daha sonra bir diplomat Türkiye’yi en üst düzeyde temsil eden ilk defa bir Genel Sekreterlik konumu almış bir Türk diplomat olarak da İslam İşbirliği Teşkilatında hepimizi gerçekten takdir ettiğimiz büyük bir başarıyla temsil etti, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tarihi bir dönüşüm yapmasını, bir reform sürecinden geçmesini sağladı. Eminim bundan sonraki onlarca yıl içinde de İslam İşbirliği Teşkilatı onun döneminde yapılan reformlarla anılacak. Biz her sene Türkiye’nin tanıtımına, Türkiye’nin uluslararası etkinliğinin artmasına katkı sağlayan gerçekten hepimizin takdir ettiği şahsiyetlere de temsilen bir teşekkür plaketi veriyoruz. Bugün de kendisine bunu tevdi edecek olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyoruz. Her zaman kendisi bütün faaliyetleriyle, çalışmalarıyla camiamızın bir parçasıydı. Söylemeye gerek yok, bundan sonra da camiamızın bir parçası olmaya devam edecek. Çok teşekkür ediyoruz Sayın Genel Sekreterim.

Büyükelçiler Konferansımızın başarıyla geçmesini diliyorum. Gelecek sene 7’ncisini de - en geç tabii ondan önce çok vesilelerle buluşacağız- tekrar buluşmak üzere sağlıklı, mutlu bir yeni yıl diliyorum

İyi akşamlar.

EKMELEDDİN İHSANOĞLU- Sayın Bakanım, Muhterem Refikaları, Sayın Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Sayın Başkanı, Değerli Büyükelçiler, Hariciyemizin güzide mensupları, hanımefendiler, beyefendiler; konuşmamın başında Sayın Bakana bu nazik sözlerinden ve sundukları bu değerli hediyeden dolayı teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Fakat bu gümüş tabaktan benim için daha önemli olan konu, bir altın fırsat yaratmış olmaları. Bu altın fırsat benim için gerçekten zevkli bir görevi ifa etmektir. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Bakana ve Meclisimizin Başkanına yazdığım veda mektuplarında hariciyemizin yaptıkları hizmetleri, katkıları övgüyle ifade etmiştim. Fakat, burada bizzat böyle hariciyemizin güzide temsilcileri, Büyükelçilerimizin huzurunda bunu ifade etmek benim için gerçekten altın fırsattır. Bu altın fırsatı verdikleri için kendisine müteşekkir ve minnettarım.

Ben bu teşekkürü şu şekilde ifade etmek istiyorum, silsile-i meratiple başlamak istiyorum, yani silsile-i meratibe göre yapmak istiyorum: 9 yıllık görevim esnasında başlangıçta Sayın Gül Dışişleri Bakanıydı ve Hükümetimizin beni aday göstermesi konusunda ve aday gösterildikten sonra seçilmem konusunda Sayın Gül’ün Başkanlığında Dışişleri Bakanlığı çok önemli hizmetler yaptı. Ve arkadaşlarla, Sayın Bakanla anlaşarak seçime gidilmesini tavsiye ettim, ilk defa teşkilat tarihinde bir seçim oldu, genel sekreter seçimi oldu. Ve o zaman o seçim iki adayın ülkesinin Türkiye aleyhinde işte ev sahipliği imtiyazını kullanmak istiyorlar, toplantı Türkiye’de oluyor, zorlamak istiyorlar gibi birtakım menfi düşüncelerin önünü keserek, 40 yıllık teşkilat tarihinde bir ilki sağladı ve seçimle çok büyük oy farkıyla bu gerçekleşti.

Tabi Sayın Gül’ün bütün dönemi boyunca Bakanlığın büyük desteği oldu, Sayın Babacan’ın zamanında da aynı destek devam etti. Sayın Bakan, sizin katkınız bence çift oldu, çünkü Bakanlığınızdan önce sizin yine akademik sıfatınızla başlatmış olduğumuz reform sürecinde çok önemli, manalı katkılarınız oldu ve bu katkılar bugünkü belgelerde de gözüküyor. Bakan olarak da göreve geldiğiniz günden itibaren gerçekten zor anlarda da katkılarınız oldu. Size ve şahsınız da bütün Bakanlık mensuplarına teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

İkinci teşekkürüm bütün Büyükelçilere, çünkü görevim esnasında devri alem, 62 defa devri alem, yani kürenin etrafında 62 defa dolaştım ve 100 yakın ülkeye gittim, bütün bu ülkelerde, ister eski büyük İslam ülkelerinin başkentlerinde, tarihi başkentlerinde, ister dünyanın en gelişmiş metropollerinde, ister Kaf Dağı’ndaki küçük ülkelerde Temsilcilerimiz, Büyükelçilerimiz her zaman bize destek verdiler. İlk karşılayanlar oldular, en son veda edenler, yolcu edenler oldular ve o ülke hakkında en iyi tavsiyelerde bulundular ve her bakımdan, hem lojistik, hem siyasi bakımdan büyük destek verdiler, onların sayesinde de önemli hizmetler yapma imkanımız oldu. Ve ben burada isim vermek istemiyorum, çünkü isim verirsem haksızlık yapmış olurum, fakat eminim ki bu sözlerim herkese, gittiğimiz her yerde kıdemli Büyükelçilerimiz, genç diplomatlarımız…

Ve ben şuna şahit oldum ki; eskiden de bunu yakından bildiğim bir realiteydi, fakat şimdi daha geniş çapta, dediğim gibi 100’e yakın ülkede gördüm, Türk Hariciyecileri, Türk Diplomatları, Türk Büyükelçileri fark atıyorlar. Ve bu fark hem onların mesleki, diplomatik icraları bakımından, mesleklerini icra etme şekilleri, seviyeleri bakımından temayüz ediyor, hem de aynı zamanda sosyal bakımdan yaptıkları hizmetler, yaptıkları, kurdukları münasebetler; bunlara ben yakından şahit oldum. Onun için burada bu altın fırsattan bir istifade bunu ifade etmek istiyorum ve bütün Büyükelçilerimize, genç diplomatlarımıza sonsuz teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Üçüncü teşekkürüm ise, benim yanımda, beraberimde çalışan değerli hariciye mensupları.

Onları ismen zikretmek istiyorum; ilk … kabinem olan Sayın Büyükelçi Celalettin Kart Bey’i anmak istiyorum, arkasından Şükrü Tufan Bey’i anmak istiyorum. Bu iki Büyükelçi gerçekten hem bir taraftan bana çok büyük destekler verdiler, hem de teşkilatta bir normu gösterdiler, Sayın Bakanın dediği gibi bir normu, bir standardı gösterdiler. Yani bir Türk Büyükelçisi nasıl olur, nasıl davranır, meseleleri, münasebetleri nasıl yürütür? En teferruatlı şekilde, en ahatalı şekilde meşgul olur ve çok güzel hizmet yapar, herkesle de yakın ilişki kurar ve herkesi sefer, herkesin ufuk ağabeysi olur. 6 sene beraber çalıştıktan sonra ben onu New York’taki Daimi Temsilcimiz olarak tayin ettim ve orada Büyükelçi ünvanı alarak Sayın Bakanımızın katkılarıyla çok güzel hizmet yapıyor.

İkinci genç arkadaş Cenk Uras, ufuktan münhal olan yere geldi ve o da 4 seneye yakın süre hizmet etti. O da aynı şekilde çok çaplı bir diplomat olarak konulara vukufu, ele alışı ve meseleleri idare etmesi, münasebetleri yürütmesi bakımından çok başarılıydı.

Üçüncü genç arkadaşımız yine Büyükelçi tayin edilen Mehmet Bilir Bey. Brüksel’deki ofisimizi açmak üzere görevlendirmiş bulunuyorum onu da, çok başarılı bir şekilde OIC’nin Brüksel’deki ofisini açmıştır. Kendisi de eğer buradaysa yeni görevinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
 
Sayın Bakan, bu teşekkür vecibesini, vazifesini ifade ettikten sonra, müsaadenizle teşkilat hakkında, geleceği hakkında bir-iki not söylemek istiyorum.
 
Şimdi teşkilat bu 9 senelik gayretin sonunda global aktör haline geldi ve herkes bunu kabul etti, Birleşmiş Milletler’den sonra en büyük ikinci teşkilat sıfatı herkes tarafından kabul edildi. Son 28 Ekim tarihinde Güvenlik Konseyi’nde OIC’yle ilgili özel celsede herkes artık OIC’nin ne olduğunu çok iyi biliyor, 15 üye, daimi üyelerle diğer üyeler, hepsi ittifakla önemini vurguladılar ve artık Birleşmiş Milletler’in muhakkak OIC’yle değişik yönlerde çalışmalarını artırması lazım, Genel Sekreter Ban Ki-Moon da bunu aynı şekilde ifade etti.

Şimdi bu noktaya varılmasında önemli bir unsur var, o da teşkilatı dünyaya açmak ve Müslüman olmayan, yani tam üye olma vasfına sahip olmayan veya observer olması vasfına sahip olmayan ülkelerle bir münasebet kurma, organik bir bağ kurma, yeni bir kanal açma, o da özel temsilci. Şimdi Amerika, Kanada, Avusturalya, İngiltere, Fransa, İtalya ve başka birçok ülke teşkilatımızla direkt temas imkanı buldu ve özel temsilciler tayin ediyorlar. Bu bizim etki ufkumuzu genişletmiştir, bunun devam etmesi lazım.

Ve ikinci bir husus, teşkilatın coğrafi dağılım denilen hususta, konuda riayet etmesi var. Teşkilatta 3 grup var, bir Asya grubu, Türkiye bunun üyesidir, Afrika grubu, bir de Arap grubu. Kurulduğu günden itibaren denge kurulmuştur ve buna riayet edilmiştir, ben de buna riayet ettim. Ve burada hatta bunu daha da iyileştirdim, yani 3 grup arasındaki hassas görevlerde, tayinlerde vesaire, bunun devam etmesi lazım. Bir grubun hakim, ağır basması politik temayülü o tarafa götürüyor ve o dengeler bozuluyor.

Üçüncü ve son teklifim bu hususta, yani tavsiyem, teşkilatın bugün ulaştığı bu itibar bizim 10 yıllık aksiyon planında ve charterda derç ettiğimiz evrensel değerler, demokrasi, insan hakları, şeffaflık, accountability, buna benzer iyi yönetişim, kadın hakları, çocuk hakları vesaire, bu konuların artık İslam İşbirliği Teşkilatı’nın şartında amir hükümler haline gelmesidir ve bağlayıcı hükümler haline gelmesidir. Bunun muhafaza edilmesi lazım, yani bu İhsanoğlu’yla geldi, bir Türk’le geldi, bir Türk gittikten sonra o gider şeklinde olursa, o zaman teşkilat ulaştığı bugünkü itibarını kaybeder.

Ben bu husustaki düşüncelerimi sizlerle paylaşarak son görevimi ifa etmek istiyorum.

Ve şunu da sonunda tekrar ifade etmek istiyorum; eğer bugün bir başarı elde ettiyse bu toplu bir çalışmanın eseridir ve Dışişleri Bakanlığı’nın mensuplarının ve Sayın Bakanlarımızın bu husustaki katkıları büyüktür. Ben de bu hizmetleri yapan bir insan olarak her zaman bu mütevazı tecrübemi, birikimimi bu Bakanlığın, bu devletin hizmetinde her zaman amade olduğumu ifade ederek hepinize şükranlarımı arz ediyorum.

Sağ olun, var olun.