Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun 18 Mart Şehitler Günü Vesilesiyle Dışişleri Şehitliğinde Düzenlenen Anma Töreninde Yaptıkları Konuşma, 18 Mart 2014, Ankara

Aziz şehitlerimizin değerli yakınları,
Değerli Bakanlık mensuplarımız,
Değerli meslektaşlarım;

Bir Şehitler Günü’nde, 18 Mart’ta bir kez daha şehitlerimizin aziz huzurundayız.

Bir milletin kaderini belirleyen şey, onun yaşadığı tarihi tecrübeler ve etkide bulunduğu geniş coğrafyadır. Yine bir milletin tarihte bıraktığı iz, o milletin kazandığı büyük zaferler kadar yaşadığı derin acılarla ilgilidir. Aziz milletimiz asırlardır çok engin ve derin bir coğrafyada çok köklü tarihi tecrübelerle bütün insanlara ışık saçan idealler uğruna birçok şehidimizi toprağa vermiştir. Bugün Güney Kore’den Yemen’e, Mısır’dan Kafkasya’ya, Azerbaycan’a kadar çok geniş bir coğrafyada 26 ülkede 58 şehitliğimiz var. Ne zaman bu şehitlikleri ziyaret etsek, aslında milletimizin aidiyet hissettiği o geniş coğrafyayı, o geniş coğrafyada yer alan her etnik kökenden, her mezhebi geçmişten o engin ufuklu insanları bir kez daha hatırlarız. Hiçbir dış seyahatimiz yoktur ki şehitlerimizin huzuruna varmayalım ve onlarla ziyaretimize başlamamış olalım. Myanmar’da, Yemen’de, son olarak Gence’ye gittiğimizde, Azerbaycan’da, Bakü’de, her yerde bugün bir kısmı sınırlarımızın dışında kalmış olan şehirler, ülkeler, coğrafyalar da dahil olmak üzere yan yana şehit düşmüş; aynı idealler, büyük değerler için şehit düşmüş ecdadı tekrar tekrar anıyoruz. Daha iki gün önce Van’daydım, 1914’ü 1915’e bağlayan kışta Van’ın ve diğer illerimizi işgalden kurtarabilmek için geride kalan 13 ila 16 yaşlar arasındaki 120 gencimizin dağlara doğru, soğuğa doğru askerlere erzak yetiştirmek üzere gidişlerinin destansı hikayesini bir kez daha oradaki gençlerle paylaşmıştım.

Bir millet onur ve izzetle yaşamak istediğinde fedakarlık da yapması gerekir. Hele o milleti bütün dünyada temsil eden diplomasi temcilcileri ve bu çerçevede faaliyet gösteren bütün kurumlarımızın temsilcileri bu anlamda çok daha büyük fedakarlıklara her zaman hazır olmuşlardır. Ben böyle bir camianın içinde bulunmaktan, başında bulunmaktan, böyle her an fedakarlığa hazır bir kadroyla birlikte çalışmaktan büyük bir onur duyuyorum. 1973 yılında rahmetli Mehmet Baydar ve Bahadır Demir’le başlayan şehitler kervanı son olarak geçen sene Temmuz ayında Mogadişu’da Sinan Yılmaz’la devam etti. 1970’li ve 1980’li yıllarda 40 şehidimizi toprağa verdik. O yılların rakamları itibariyle ele alındığında Dışişleri camiasının diplomasi kadrosunun neredeyse yüzde 4’üne tekabül etmektedir ki bu diplomasi tarihinde aslında görülmemiş bir orandır.

Tarih boyunca ilk asırlardan bu yana diplomatlar barış elçileri olarak hep saygı görmüşlerdir, elçiye zeval olmaz diye dilimizde de kazanılmış olan bu diplomasi ilkesi maalesef Asala terörist örgütü tarafından 1970’li yıllardan itibaren bozulmuş ve gerçekten çok onurlu bir şekilde görevlerini yürüten diplomatlarımız dünyanın birçok köşesinde şehit olmuşlardır. Daha sonra Irak’ta ve diğer yerlerde görev yapan, son olarak Somali’de görev yapan mensuplarımızı şehit verdik.

Şunu bir kez daha buradan aziz milletimize ve insanlığa haykırmak istiyoruz; uğrunda yaşadığımız değerler adına bundan sonra da bir fedakarlık yapmak gerektiğinde, al bayrağı dünyanın her bir yerinde dalgalandıran bu kadrolar olarak her türlü fedakarlığa; gerektiğinde canımızı vermek de dahil her türlü imtihana hazırız.

Aziz şehitlerimize ve ailelerine bir kez daha seslenmek istiyorum; sizler çok büyük değerler uğruna en büyük kıymetlerinizi toprağa verdiniz. Toprakta yatanlar sadece şehitlerimiz değil onlarla birlikte bütün bir insanlık vicdanıdır. Biz bu vicdanı her yerde savunmaya devam edeceğiz. Nerede olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun al bayrağı ve al bayrağın temsil ettiği bütün değerleri savunmak, o değerleri ayakta tutabilmek için gerektiğinde her türlü fedakarlığı yapmaya yine hazırız.

Şehitlerimizin değerli aileleri, bizler büyük, 77 milyonluk bir aileyiz. Dışişleri camiası olarak kenetlenmiş bir aileyiz. Her birimizin acısı bizim acımızdır. Her birimizin sevinci bizim sevincimizdir. Kaderimiz ortaktır, geleceğimiz bu anlamda tek bir perspektifle, aynı hissiyatla dokunmuştur. Bundan sonra şimdiye kadar olduğu gibi hiçbir tehditten, hiçbir saldırıdan yılmadan yolumuza devam edeceğiz.

Bütün Dışişleri camiamıza bir kez daha taziyelerimi iletiyorum. Aziz milletimize, Çanakkale şehitlerimiz dolayısıyla, onların hatırası çerçevesinde taziyelerimi sunuyorum. Çanakkale nasıl bir destansı mücadeleyse, bundan sonra diplomasi alanında da her türlü destansı fedakarlıklarla bu ülkeyi, bu milleti dünyanın her yerinde onurla temsil etmeye devam edeceğiz.

Saygılarımı sunuyorum.