6 Ekim 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı


TAN:  Değerli arkadaşlar, iyi günler diliyorum. Bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz. Hepinizi  içten sevgiyle selamlıyorum. Benim bugün bazı açıklamalarım olacak. Sorularınıza ondan sonra cevap vermeye gayret edeceğim.

Afganistan Dışişleri Bakanı Dr. Rengin Dadfar Spanta,  Sayın Bakanımızın daveti çerçevesinde 10-13 Ekim 2006 tarihleri arasında ülkemize resmi bir ziyarette bulunacaktır.

Sayın Bakanımız ile konuk Bakan arasında yapılacak görüşmelerde, Afganistan’daki gelişmeler ile iki ülke ilişkilerinin tüm yönleriyle ele alınması, ayrıca bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında görüş alış-verişinde bulunulması öngörülmektedir.

Afganistan Dışişleri Bakanı Dr. Spanta, ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın TBMM Başkanımız ve Sayın Başbakanımız tarafından kabul edilecek; mezun olduğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Türkçe bir konferans verecek; Bakanlığımız eğitim programına katılan Afgan diplomatlarla bir araya gelecek ve 13 Ekim 2006 tarihinde İstanbul’da düzenlenecek Türk-Afgan İş Konseyi Toplantısı’na katılacaktır.

Bakanlığımız ile İsviçre Dışişleri Bakanlığı arasında 3. tur siyasi istişareler Sayın Müsteşarımız ve İsviçre Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Büyükelçi Michael Ambühl başkanlığındaki heyetler arasında 2 Ekim 2006 tarihinde Ankara’da yapılmıştır.

İstişarelerde, Türkiye-İsviçre ikili ilişkileri tüm yönleriyle ele alınmış, bölgesel ve uluslararası konularda görüş alış-verişinde bulunulmuş ve AB’yle bütünleşme süreci üzerinde durulmuştur.

İstişarelerde, iki ülkenin temel uluslararası konularda benzer görüş ve tutumlara sahip oldukları memnuniyetle tespit edilmiştir.

Taraflar, iki ülke arasındaki mevcut diyalogun siyasi istişareler kanalıyla derinleştirilmesi, çeşitlendirilmesi, ayrıca ikili işbirliğinin artırılması hususunda da mutabık kalmışlardır.

İstişarelerin bir sonraki turu Bern’de gerçekleştirilecektir.

Üçüncü konu Avrupa Sosyalist Partisi Türkiye Yüksek Danışma Grubunun ülkemizi ziyareti konusudur.

Avrupa Sosyalist Partisi Türkiye Yüksek Danışma Grubu üyeleri  7-10  Ekim 2006 tarihlerinde ülkemize bir ziyarette bulunacaklardır.

Başkanlığını Finlandiya Parlamentosu Başkanı Paavo Lipponen’in yaptığı grubun üyeleri arasında, İsveç Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanı Morgan Johansson,  PASOK Partisinin lideri ve eski Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreau,  daha önceki yıllarda Avusturya’da Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları yapmış olan SPÖ milletvekili Casper Einem ve Avrupa Parlamentosu üyesi Emine Bozkurt   da bulunacaklardır.

7-9 Ekim 2006 tarihlerinde İzmir’deki temaslarının ardından Ankara’ya geçecek olan grup, Sayın TBMM Başkanımız, Sayın Başbakanımız. Sayın Bakanımızı, Sayın Adalet Bakanımız ile Devlet Bakanı ve Başmüzakereci  Sayın Ali Babacan ile görüşmelerde bulunacaktır.

Heyetin temasları sırasında Türkiye-AB ilişkilerinin yanısıra Avrupa’nın gündeminde bulunan diğer konuların da ele alınması öngörülmektedir.

Bir diğer açıklamada şöyle:  Son dönemde gerek Rus basınında, gerek uluslararası basında, Rusya Federasyonu Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz’de Gürcistan açıklarında başlatmış olduğu askeri tatbikatın Karadeniz Uyumu Harekatı (KUH) çerçevesinde Türkiye’yle ortaklaşa olarak icra edildiği yönünde haberlere yer verildiği görülmektedir.

Bilindiği üzere, 2004 Mart ayında Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızca Karadeniz’de Karadeniz Uyumu Harekatı başlatılmıştır.

Bu Harekatın başlıca amaçları, BM Güvenlik Konseyinin 11 Eylül sonrasında terörizmi caydırmaya yönelik küresel çabaları teşvik etmeye ilişkin kararlarının uygulanması, Karadeniz’in deniz sahasında olası asimetrik risk ve tehditlerin caydırılması ve NATO’nun Akdeniz’de yürüttüğü Etkin Çaba Harekatıyla işbirliği sağlanmasıdır.

Sözkonusu Harekat çerçevesinde Deniz Kuvvetlerimiz, karasularımızda seyreden gemileri sorgulama, şüpheli gemileri tanımlama ve isteğe bağlı olarak gemiye çıkma gibi faaliyetlerde bulunmakta, bu kapsamda edinilen bilgileri NATO makamlarıyla paylaşmaktadır.

2005 yılının başında Karadeniz’e sahildar tüm ülkeler tarafımızdan Harekata katılmaya davet edilmişlerdir. Harekat çokuluslu hale geldiğinde, her ülke kendi deniz yetki alanında, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterecek olup, diğer ülkelerle bilgi değişiminde bulunacaktır.

Rusya Federasyonu davete olumlu cevap veren ülkelerden biri olmuş, bu çerçevede yürütülen ikili müzakereleri müteakip KUH’a katılım sürecinin son aşamasına gelinmiştir. Ülkemiz ile RF arasında anılan ülkenin KUH’a katılımına yönelik bir mektup teatisi ahiren gerçekleştirilmiş olup, bu konudaki anlaşmanın 1 ay kadar sürmesi beklenen onay süreci tamamlandığında RF KUH’a resmen katılmış olacaktır.

Bu aşamaya gelindiğinde, tabiatıyla, Türkiye ve Rusya Federasyonu Harekat kapsamında Karadeniz’de çeşitli faaliyetler yürütebilecek olmakla birlikte, içinde bulunulan aşamada Rusya Federasyonu ile Karadeniz’de gerek KUH kapsamında, gerek ikili düzeyde ortaklaşa yürütülen herhangi bir askeri tatbikat mevcut değildir.

Benim yapacağım açıklamalar bundan ibaret. Sorularınız olacaksa bunları cevaplandırmaya gayret edeyim.

SORU: Namık Bey, Irak’taki Sünni ve Şii grupları uzlaştırmak amacıyla hafta sonu Cidde’de bir toplantının yapılacağı söyleniyor. Türkiye’den bu toplantıya katılım olacak mı? Başbakan Erdoğan’ın gidebileceği yönünde de BBC’nin bir haberi var.

CEVAP: Benim bu konuyla ilgili bilgim yok. Araştırmam gerekir. Sizlere bilgi edindikten sonra bilahare gerekli hususları aktarırım.

SORU: Namık Bey, gerek Olli Rehn’in gerek dün Merkel’in dile getirdiği Finlandiya’nın Kıbrıs sorununa yönelik önerisiyle ilgili bir şey sormak istiyorum. Planla ilgili gerek KKTC Başbakanı gerek KKTC Cumhurbaşkanından olumsuz yönde açıklamalar geliyor ama Merkel çözüme yakın olduğumuzu söyledi. Planla ilgili Ankara’nın tavrı nedir? Plan ne aşamada? Yapılabilecek ne gibi değişiklik önerileri var ?

CEVAP:  AB Dönem Başkanı Finlandiya Kıbrıs konusunda tarafımıza bazı öneriler iletmiştir. Fin önerileri tarafımızdan incelenmiş ve önerilere ilişkin görüşlerimiz, sorularımız ve öneri paketinde yeralmasının yararlı olacağına inandığımız bazı hususlar karşı tarafa iletilmiştir. Bununla birlikte, tarafımızdan öneri paketi kapsamında kabul edilmiş bir unsur bulunmamaktadır. Finlandiya konuyla ilgili olarak KKTC makamlarıyla da görüşmektedir. Öneri paketine ilişkin olarak KKTC’nin görüşlerinin esas olduğunun da unutulmaması gerekmektedir. Bu aşamada konuyla ilgili söyleyebileceklerim bundan ibarettir. Bizim çalışmalarımız da müzakere sürecinin Kıbrıs konusu tarafından zehirlenmeden yürütülmesi yönündedir. Biz bu yöndeki beklentilerimizi AB nezdindeki muhataplarımıza iletmekteyiz.

SORU: Namık Bey, Lübnan’a gidecek Türk Birliğinin yakında yola çıkacağı yönünde haberler var. Hatta bugün Aksaz’dan bir fırkateynin gönderileceği, gelecek hafta da 260 kişilik bir grubun Lübnan’a doğru yola çıkacağı yolunda haberler var. Sizde bu konuda bilgi var mı? Bizi aydınlatabilir misiniz?

CEVAP: Bu konuda bugünkü basında yer alan bilgiler genel anlamda doğruları yansıtmaktadır. Malumunuz olduğu üzere, UNIFIL deniz görev kuvvetinde görev yapacak Gaziantep Fırkateyni bugün Aksaz Deniz Üssü’nden Lübnan’a hareket edecektir. Öte yandan UNIFIL Kara Kuvvetleri bünyesinde görev yapacak istihkam/inşaat birliğimizin de önümüzdeki haftalarda Mersin Limanı ve Aksaz üssünden iki seferde Lübnan’a intikal etmesi öngörülmektedir. Bu konudaki çalışmalar devam etmektedir. Yine hepinizin bildiği üzere bir heyetimiz geçen haftalarda BM nezdinde bu konudaki son ayrıntıları görüşmek üzere Newyork’ta temaslarda bulunmuşlardır. Gelişmeleri sizlere ayrıntılarıyla açıklayacağız.

SORU: Namık Bey, toplam ne kadar bir asker gideceğine Türkiye’den dair bir netlik oluştu mu acaba? Yoksa bu zaman içinde parça parça askerler gittikçe mi ortaya çıkacak?

CEVAP:  Size kesin rakam verebilecek durumda değilim. Ama 270 civarında askerimiz orada görev yapacaktır. Bunlara gemilerde bulunan mürettebat ve asker dahil değildir. Onları da dahil ederseniz yaklaşık 600 küsur veya 700 civarında bir kuvvetimiz Lübnan’da görev yapacaktır.

SORU: Namık Bey, Lübnan’daki görev yeri belli oldu mu acaba Türk askerlerinin?

CEVAP: Belli oldu diyebilirim. O da Sur yakınlarındaki Baqbuq denilen bölgedir. Bu konuda yakında daha ayrıntılı bir şekilde sizlere bilgi vereceğiz.

SORU: Namık Bey, Türk askerinin masrafları Türkiye tarafından mı karşılanacak? BM tarafından mı? Eğer Türkiye tarafındansa ne kadar bir maliyet öngörüyorsunuz altı ay içinde?

CEVAP: Hepiniz biliyorsunuz ki, bu tür operasyonlarda gidecek kuvvetlerin bütün masrafları BM tarafından karşılanmaktadır. Bu sefer de öyle olacaktır. Bugünkü basında daha değişik haberler yer almaktadır. Ancak bunlar doğruları yansıtmamaktadır.

SORU:  ABD’nin PKK’yla mücadele özel temsilcisi Ralston’ın Ekim ayı içinde tekrar Türkiye’ye geleceği, Büyükelçi Ross Wilson tarafından ifade edilmişti. Acaba ziyarete ilişkin bir netlik var mı?

CEVAP:  Bu konuda bilgim yok. Araştırır sizlere bilgi veririm. Ancak hepinizin şunu bilmesi icap eder. Her iki temsilci arasında bu tür temasların bundan sonra devam etmesi, gerek yüzyüze gerek çeşitli iletişim vasıtalarıyla, gayet doğaldır.

SORU: Namık Bey, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Wilson, Türkiye’deki iltica tartışmaları konusunda “kakofoni” değerlendirmesinde bulundu. Böyle bir değerlendirmeyi siz nasıl karşılıyorsunuz? Bir Büyükelçi’nin böyle bir ifade kullanması normal midir?

CEVAP: ABD Büyükelçisi Ross Wilson’ın 3 Ekim 2006 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı yabancı basın merkezinde verdiği brifingin soru-cevap bölümü dahil 10 sayfalık bir tutanağı tam metin halinde Bakanlığımıza ulaşmış ve bu metin dikkatle incelenmiştir. Sözkonusu brifingde Büyükelçi Wilson, Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili birçok olumlu gözlemde bulunmakta ve geleceğe dönük olarak güven verici bir tablo çizmektedir. Büyükelçi Wilson daha sonra da bir soruya cevaben Türk iç politikasında ve medyasında daima bir miktar “kakofoni” olduğuna değinmekte ve ufukta Türkiye’nin güçlü, güven içinde, istikrarlı ve laik bir ülke statüsü bakımından kaygı verecek ani bir şey görmediğini belirtmektedir. Sizlerin de sanıyorum Büyükelçi’nin ifadelerinden görmüş olabileceğiniz gibi Türkiye ile ilgili çok önemli ve olumlu tespitleri bulunmaktadır. Dolayısıyla, Büyükelçinin mülakatının ve ifadelerinin genelinin olumlu bir içerik taşımakta olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şunu da kaydetmek gerekir. Türkiye’deki diplomatik temsilciler tabiatıyla Türkiye’deki iç politika gelişmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmazlarsa bunların yanlış anlaşılmaktan kurtulmaları da mümkün olacaktır.

SORU : Namık Bey, Irak’taki Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nde bir Anayasa’ya hazırlandığı biliniyor ve bu Anayasada  Serv’e de atıf  yapılıyor. Kürdistan bölgesel hükümetinden “Güney Kürdistan” olarak bahsediliyor. Acaba Türkiye bu anayasayı nasıl değerlendiriyor? Herhangi bir girişim olacak mı?

CEVAP: Belirttiğiniz hususta bir bilgim yok. Bu konuda ilgili makamlarımıza danışmam lazım. Size sonra bilgi veririm. Ancak, orası yönetim itibariyle daha önce de mevcut bir yönetim idi. Dolayısıyla, oradaki kurallar veya orayla ilgili yasalar  ne ölçüde değişti veya değişmedi bunları iyi tespit etmek gerekir. Onlara bakıp size bilahare bilgi sunarım.

SORU: Namık Bey, önümüzdeki hafta Fransa Temsilciler Meclisi Ermeni Soykırımı’nın reddine ceza getiren bir tasarı görüşmeye hazırlanıyor. Acaba bu tasarının kabulü Türk-Fransa ilişkilerine nasıl yansır? Buna dair bize bilgi verebilir misiniz acaba?

CEVAP: Bu konudaki sorunuz için teşekkür ederim. Ermeni soykırımının inkarının cezalandırılmasına ilişkin yasa teklifinin, ki bu yasanın genel tarifidir, gündeme getirilmesi bizde ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Ermeni konusu geçmişte ilişkilerimizi fazlasıyla zehirlemiştir. Ancak bu sefer sözkonusu yasa teklifinin iki ülke ilişkilerine ve geçtiğimiz dönemde yakalanmış olan ivmeye telafisi çok ağır bir darbe indireceği açıktır. Kamuoyumuzun tepkisinin kontrol altında tutulması mümkün olmayacaktır. Biz Fransa’da seçimlerin yaklaşmakta olduğunun bilincindeyiz. Ancak, hepimiz biliyoruz ki önümüzdeki dönemde ülkemizde de seçim yılı olacaktır. Sözkonusu yasa teklifinin Ulusal Meclis’te kabulünün ardından yürürlüğe girmesinin uzun sürebilecek bir onay süreci gerektirdiği hepimizin malumudur. Bununla birlikte, 12 Ekim’de yasa bir kez Ulusal Meclis’te kabul edilirse Türk halkı bu gelişmeyi Fransa tarafından hasmane bir davranış olarak algılayacaktır. Hollanda’da sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyen Türk asıllı milletvekili adaylarını parti listelerinden çıkarılması, AP’de ahiren kabul edilen Eurlings Raporu gibi Avrupa’yla ilişkilerimizde bizi ve kamuoyunu bu kadar rahatsız eden yeterince sorun bulunduğu bir ortamda, sözkonusu yasa yürürlüğe girdiği takdirde, Fransa ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmış olacaktır. Bu ortamda Ortak Tarih Komisyonu önerimizin içerisinde yer almak isteyecek Fransız bilim adamlarının görüş bildirme imkanı da ortadan kalkmış olacaktır. Fransa kendiliğinden bu süreçte yer alma olanağını da yok edecektir. Yasa’nın kabulü ayak sürüyen Ermeni tarafının bu tutumunu sürdürmesini de daha da cesaretlendirecektir. Kararın diğer taraftan ekonomik bağlar üzerinde de çok olumsuz etkileri olacaktır. Türkiye ve Fransa tarih boyunca ilişkilerini geliştirmek için yatırım yapmıştır.  Yılların emeğinin ürünü olan bu yatırım bir celsede heba edilecek ve Fransa tabir yerindeyse Türkiye’yi kaybedecektir. Bizim endişelerimiz büyüktür. Umuyoruz ki, Fransa Parlamento sağduyuyla hareket edecektir ve bütün bu çağrılarımıza kulak verecektir. Öte yandan, bu yasanın engellenmesi amacıyla çok ciddi ve kapsamlı girişimlerimiz olmuştur. Bunları da takip ettiğinizi tahmin ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız 4 Ekim 2006 günü Fransız Cumhurbaşkanı Chirac’a bir mektup göndermiştir. Sayın Başbakanımız 7 Ekim 2006 Cumartesi günü, yani yarın, İstanbul’da Türkiye’de iş yapan Fransız işadamlarıyla görüşeceklerdir. Sayın Bakanımızın bugün Fransa Dışişleri Bakanı Douste-Blazy ile bir telefon görüşmesi yapması planlanmaktadır. Bir milletvekili heyetimiz, ki bu heyette TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Sayın Yaşar Yakış, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Dülger, Sayın Onur Öymen, Sayın Şükrü Elekdağ ve Sayın Musa Sıvacıoğlu yer almaktadır,  Fransa’ya gitmiş ve Ulusal Meclis AB Delegasyonu Başkanı Pierre Lequiller, Başbakan Villepin’in diplomatik danışmanı, Sosyalist Parti Üyesi Jack Lang,  Senato Dostluk Grubu Başkanı Jacques Blanc, Meclis Başkanı Debre ve UMP Grup Başkanı Accoyer ile görüşmüşlerdir.  Heyetimiz yapmış olduğu temaslarında bütün bu endişelerimizi dile getirmişlerdir. Paris Büyükelçiliğimiz de yoğun temaslarda bulunmuştur Cumhurbaşkanı Chirac ve Başbakan Villepin’in diplomatik danışmanlarıyla yoğun temasları olmuştur. Büyükelçiliğimiz, Ulusal Meclis Başkanı’nın diplomatik danışmanı Alain Sortais ile görüşmüştür. Büyükelçimiz, Dışişleri  Avrupa İşleri Direktörü Gilles Briatta, UMP Genel Başkanı ve İçişleri Başkanı Sarkozy’nin diplomatik danışmanı Martinon’la ayrı ayrı görüşmeler yaparak bütün size aktardığım endişelerimizi onlara da iletmişler ve beklentilerimizi yinelemişlerdir. Bu tür temaslarımız devam edecektir ve bizim Fransa’dan beklentimiz bu yanlış adıma tevessül etmekten imtina edilmesidir.

SORU: Namık Bey,   AKPM’de   Kürtlerin Kültürel Durumu konulu bir rapor biliyorsunuz onaylandı. Bu raporu acaba Türkiye nasıl değerlendiriyor.

CEVAP: Sözünü ettiğiniz rapor 4 Ekim 2006 tarihinde önce Kültür Bilim ve Eğitim Komisyonu’nda daha sonra AKPM Genel Kurul oturumunda görüşülerek kabul edilmiştir. Böylece Raportör Russel-Johnston’un verdiği önergeyle başlayan sürecin sonuna gelinmiş bulunmaktadır. Raporun hazırlanışı sürecinde tarafımızdan ve anılan toplantı öncesinde AKPM heyetimizce gerek raportör gerek Komisyon Sekreteryası nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur.  Netice de AKPM heyetimiz tarafından rapora ilişkin olarak yapılan değişiklik önerileri geniş ölçüde destek görmüştür. Toplantı sırasında sadece bir AKPM üyesinin ülkemize yönelik eleştiride bulunması, diğer taraftan değişiklik önerilerimizin hemen tamamının uygun bulunduğu bu sürecin Raportör ile mutabakata varılarak sonuçlandırılmış olması son dönemde kültürel haklar konusunda ülkemizde atılan adımların Avrupa’da bulduğu olumlu yansımayı açıkça göstermektedir. Dolayısıyla, bizim raporla ilgili  tespitimiz  bu yöndedir.

Evet, başkaca sorunuz olmadığını anlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum ve toplantımızı kapatıyorum.