29 Mart 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Değerli arkadaşlar, bugünkü basın brifingimize hoşgeldiniz. Hepinizi her zaman olduğu gibi içten sevgiyle selamlıyorum. Sorularınıza geçmeden önce kısa bir duyurumuz olacak. Onu size okumak istiyorum müsaadenizle.

Bakanlığımız Eğitim Merkezi tarafından “Yabancı Genç Diplomatlar” için düzenlenen 11. dönem eğitim programı 03 Nisan-12 Mayıs 2006 tarihleri arasında Ankara’da yapılacaktır.

Mali sorunlardan ötürü düzenlenmesine ara verilmiş olan eğitim programı 2004 yılında Sayın Bakanımızın talimatlarıyla canlandırılmıştır. 06 Ekim-12 Kasım 2004 tarihinde yapılan 10. Yabancı Genç Diplomatlar Eğitim programına 32 Kafkasya, Orta Asya, Balkan, Orta Doğu, Uzak Doğu, Latin Amerika ve Afrika ülkesinden 38 diplomat katılmıştır.

Bu yılki programa dünyanın çeşitli 43 ülkesinden 43 genç diplomat katılmaktadır. Eğitim programına katılanlara, Bakanlığımız yetkilileri ile üniversitelerimize mensup öğretim üyeleri tarafından uluslararası ilişkiler, Türkiye’nin dış politika konularında çeşitli sunumlar yapılmaktadır.

Yabancı genç diplomatların yol masrafları TİKA tarafından, Türkiye’de kalış süreleri zarfındaki tüm iaşe ve ibate masrafları da Bakanlığımız tarafından karşılanmaktadır.

Bu eğitim programı çerçevesinde ülkemizin tarihi, kültürel ve turistik zenginliklerimizi tanıtma amacıyla Ankara içinde ve dışında (Kapodakya, İstanbul ve İzmir) geziler düzenlenmektedir.

Eğitim programının açılışının Sayın Bakanımız tarafından yapılması beklenmekte olup bu açılışa katılımcıların mensubu oldukları ülkenin Ankara’daki Büyükelçileri de hazır bulunacaklardır.

Eğitim programı ile açılış töreni 3 Nisan saat:10’da Tunus Caddesi No:20’de bulunan Midas Hotel’de gerçekleştirilecektir.

İkinci bir husus da, değerli arkadaşlarım, bugün öğleden sonra saat 17.00’de sizlere Kıbrıs konusunda bir “background” brifing verilecektir. Brifing bu salonda yapılacaktır. Dolayısıyla, arkadaşlarımızı buraya bekliyoruz. Benim söyleyeceklerim bundan ibaret. Sorularınız olacaksa bunları cevaplandırmaya gayret edeyim.

……………

SORU: Namık Bey, Bakan beyin sağlık durumuyla ilgili biraz bilgi verir misiniz? Görevine döndüğüne dair bazı duyumlar var.

CEVAP: Tabii bilgi veririm. Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız daha önce ifade ettiğim gibi, başarılı bir ameliyatı müteakip bir süre hastanede nekahat dönemini geçirmişlerdir. Bunu müteakip, geçen Cuma itibariyle Dışişleri Konutuna çıkmışlardır. Hafta sonu da orada istirahat etmişlerdir. Belki bazı arkadaşlarımız bizimle yaptıkları telefon görüşmelerinden aldıkları bilgilerden bunu hatırlayacaklardır. Sayın Bakanımız dün itibariyle burada çalışmalarına başlamışlardır. Ancak, yine bu hafta sonuna kadar ameliyat oldukları GATA Hastanesi’nde bazı kontrollerden geçmeleri gerekmektedir. Bu çerçevede çalışmalarını Bakanlığımızda ya da Başbakanlıkta sürdüreceklerdir. Kendilerinin genel sağlık durumu gayet iyidir. Ameliyat sonrası durumu da gayet iyidir. Bazı basın organlarında spekülatif mahiyette haberler yer aldığını görüyoruz: işitme kaybı gibi. Bunlar doğru değildir. Ben bir uzman değilim tabii. Sizlere bu konuda açıklama yapacak ehliyete de sahip değilim. Ancak, size şunu söyleyebilirim: Sayın Bakanımızın sıhhatinde, gerek genel sağlık durumunda, gerek rahatsızlık yaşadıkları kulakları itibariyle şu aşamada en ufak bir sorun yoktur. Ancak, söylediğim gibi ameliyat sonrası bazı kontrollerden geçmesi gerekmektedir. O da sanıyorum bu hafta sonuna kadar sürecektir.

SORU: Namık Bey, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komseri Olli Rehn, dün verdiği bir söyleşi de Türkiye-AB ilişkilerinin bu yıl sonuna doğru bir gerginliğe doğru gittiğini söyledi. Bu Kıbrıs gemi ve uçaklarının Türk limanlarının açılması konusunda ve yılsonunda bir tren kazası olmasını engellemeye çalışıyoruz gibi bir ifadesi var. Acaba bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?

CEVAP: Evet, Genişlemeden Sorumlu AB Komisyonu Üyesi Olli Rehn’in sözkonusu açıklamaları Türkiye’nin en başından beri işaret ettiği, Kıbrıs’ta çözüm sağlanmadan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni AB üyesi olmasının yaratacağı sorunların teyidi niteliğindedir. Nitekim, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk de Amerikan Türk Konseyi yıllık toplantısında yaptığı açıklamalarda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyeliğinin bir hata olduğunu teslim etmiştir. Bunu sanıyorum sizler de haberlerden izlediniz. Kıbrıs meselesinin çözüm yeri BM’dir. Rehn’in ifadeleri AB ile müzakerelerin teknik boyutunda sürdürülmesi yolunda komisyonun çabalarının ve çalışmalarının devam ettiğini de göstermektedir. Biz bir tren kazası olması için herhangi bir sebep göremiyoruz.

SORU: Namık Bey, Bakan Bey’in sağlık durumundan dolayı yurtdışı seyahatleri iptal edildiği için acaba Ankara’ya şu anda gelmesi planlanan konuklar var mı? Biraz programıyla ilgili bilgi alabilir miyiz?

CEVAP: Bu sorunuza cevaben daha önce değişik arkadaşlarıma yaptığım açıklamalar vardı. O konuda size şunu söyleyebilirim. Sayın Bakanımızın, bu normal programının akışı içerisinde iptal edilen bir programı olmamıştır. Sadece ABD’ne Türk Amerikan Konseyi konferansına katılmak üzere yapacakları ziyaret dışında, herhangi bir programın iptali olmamıştır. Zaten, önümüzde planlanmakta olan birtakım ziyaretler vardı. Hiçbirisi kesinleşmiş değildi. Dolayısıyla iptal edilen bir programı sözkonusu olmamıştır. Ancak, önümüzdeki ay itibariyle, yine sizlere söylediğim gibi, yurtdışından gelecek yabancı konuklar olacaktır. Bunların isimlerini size tam anlamıyla, tarihleri itibariyle de veremiyorum, çünkü arkadaşlarım o konuda gerekli bilgileri dairesinden henüz edinemediler. Ancak, şunu söyleyebilirim size, bu da resmi olmamak kaydıyla, zira onun açıklaması hazır değil, önümüzdeki hafta ilk ziyaret benim hatırladığım kadarıyla Estonya Dışişleri Bakanı’nın ülkemize yapacağı resmi ziyarettir. Bunun da, yine yanılmıyorsam, 6 Nisan olması gerekmektedir. Bunları size teyid ederiz. Arkadaşlarım ay sonunun gelmiş olması sebebiyle, önümüzdeki aya ilişkin programı muhtemelen bugün veya yarın alacaklardır. Onları da size bütün aya şamil olmak üzere bildiririz.

SORU: Bu çerçevede, önümüzdeki ay Sayın Bakan, yurtdışına ziyarette bulunabilecek mi? Seyahat yapabilecek mi?

CEVAP: Bu konuda da yine sizinle yaptığımız özel görüşmelerde kısaca bilgi vermiştim. Ancak, doktorları bir süre uçak yolculuğu yapmasında sakınca olduğunu söylemişlerdir. Bunun süresinin ne kadar olacağını bilemiyorum. Şu anda, önümüzdeki ziyaretler bakımından, uçak yolculuğunu gerektiren bir durum var mıdır? Onu da bilmiyorum. Söylediğim gibi, yakın bir zamanda bir uçak yolculuğu yapması doktorlar tarafından uygun görülmemektedir. Bunun ne kadar olacağını şu anda bilememekteyiz. Uzmanlar bu konuda kendisine kontrolleri sırasında herhalde gerekli telkinleri yapacaklardır.

SORU: Namık Bey, dün Roj TV’de yapılan yayınların ardından ki pek kapatmayan bazı işadamlarına, esnafa yönelik saldırılar da oldu. Bugün gazetelerde yine Türkiye’nin tepkisi vardı. Acaba Dışişleri Bakanlığı son olayların ardından Danimarka nezdinde bir girişim yapacak mı?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz ROJ TV yayınlarının PKK’nın terör eylemlerini teşvik ettiği, cesaretlendirdiği ve yönlendirdiğine dair deliller öteden beri, başta Danimarka olmak üzere, ilgili ülkelerin yetkili makamlarına iletilmekte ve ROJ TV’nin kapatılmasına yönelik talebimizle ilgili hukuki sürecin sonuçlandırması istenmektedir. Bu konuda sizlere çok çeşitli vesilelerle, bilgi sunmuş idik. Bugünkü basında yer alan Diyarbakır’daki olaylar bağlamında ROJ TV ile ilgili bir araştırma başlatılmış olup, daha önce olduğu gibi bu kez de Danimarka makamları nezdinde gereğine tevessül olunacaktır ve konu yakından takip edilmeye devam olunacaktır.

SORU: Namık Bey, Rehn’in açıklamalarıyla ilgili değerlendirmelerinizde “biz bir tren kazası olması için herhangi bir sebep göremiyoruz” dediniz. Acaba bunu destekleyecek sahaları bizimle paylaşabilir misiniz? Neye istinaden siz böyle bir tren kazasını mümkün görmüyorsunuz? Bir ikinci sorum da Eğitim ve Kültür Faslını siyasi kriter getirilmesi yönünde bazı AB üyelerinin girişimi olmuştu ve alt komisyonun Salı günü bir toplantı yaptığını biliyoruz. Acaba bu konudaki son gelişmeler neler?

CEVAP: Tren kazasına sebep olacak bir husus göremiyoruz derken, şu anda müzakere sürecinin gayet sağlıklı bir şekilde işlemesini açık bir delil olarak ortaya koymak mümkün diye düşünüyoruz. Zira, müzakere sürecinin herhangi bir sorun olmadan, gayet başarılı bir şekilde cereyan ettiği yolundaki tespit, sadece bizim ifadelerimize dayanmamaktadır. Hepinizin bildiği gibi. Bu başta Olli Rehn’in kendisi olmak üzere refaatle hem özel görüşmelerde, hem resmi görüşmelerde, hem de basına yönelik olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, tarama süreci yine müzakere süreci çerçevesinde yine çeşitli başlıklarda çok başarılı bir şekilde devam etmiştir. Birçoğunda tamamlanmıştır. Fiili müzakerelere bir fasılda başlamıştır. Bütün bunları göz önünde tutarsak, ortada tren kazasına yol açacak bir husus, eğer trenin kazaya uğratılması istenmiyorsa, yoktur diye düşünüyorum. İkinci sorunuza gelince, bu konuda aslında yine sizinle bir süre önce konuşmuştuk. AB Dönem Başkanlığının ülkemizi, müzakere pozisyon belgesini sunmaya davet edecek mektubunda, siyasi kriterlere atıfta bulunulması yönünde bazı AB ülkelerinin yaptığı öneriye ilişkin bir anlaşmazlık ortada mevcuttur. Bu anlaşmazlık herhangi bir şekilde bugüne kadar giderilmiş değildir. Davet mektubunda siyasi kriterlere atıfta bulunulmasına ilişkin görüşlerimiz ve bu çerçevedeki düşüncelerimiz gerek Sayın Bakanımız tarafından, gerek AB üyesi ülkeler nezdindeki Büyükelçiliklerimiz tarafından ilgili makamların dikkatine getirilmiştir. Bunları da biliyorsunuz. Sayın Bakanımız buna ilişkin işaretlerin ortaya çıktığı Viyana ziyareti sırasında ve onun hemen ertesindeki Gymnich toplantısı sırasında muhataplarına bu konudaki görüşlerimizi gayet etraflı bir şekilde anlatmışlardır. Aynı şekilde temsilciliklerimiz ve çeşitli büyükelçiliklerimiz ve Bakanlığımız, buradaki ilgili ülkelerin Büyükelçilikleri nezdinde, yoğun girişimlerde bulunmuşlardır. AB, kendi içerisinde de danışmalarına ve bu konudaki görüşmelerine devam etmektedir. Biz de girişimlerimizi sürdürmekteyiz. Esasen, teknik bir konu olan müzakere süreci ile siyasi kriterlere uyum arasında doğruda bağlantı kurmasını doğru bulmuyoruz.

SORU: Namık Bey, daha görüşmeler fiilen başlamadan böylesi ciddi pürüzlerin ortaya çıkması, ilerisi için umut vaat ediyor mu acaba? Biz bunların olmasını istemiyoruz, Türkiye haklı görüyor kendisini ama. Baktığımız zaman benim aldığım bilgi bu kapak mektubu diyeyim daha böyle bir jargon kullanayım birçok üyenin yani yaklaşık yirmi ülkenin böyle bir siyasi kriterin Türkiye’ye empoze edilmesi taraftarı. Bu ilerisi için Türkiye için daha ciddi sıkıntılar doğurmayacak mı? Daha çünkü görüşmeler fiilen başlamadı bile. Tarama sürecindeyiz?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, siz durumu kriz olarak tarif ederseniz ona bir şey diyemem. Ama biz ortada kriz yaratacak bir husus göremiyoruz. Elbette, bir müzakere yürütüyoruz. Müzakere niçin yapılır? Müzakere her iki tarafın görüşlerini uzlaştırmak, belli uzlaşılara varabilmek için yapılır. Nitekim bu AB’nin kültürünün temelinde vardır. Her iki tarafın görüşleri birbiriyle yüzde yüz örtüşseydi, bu müzakereler yapılmazdı. Bu müzakereler sürecektir. Sorunlar olacaktır. Ancak, bu sorunlar diğer ülkelerle yapılan müzakerelerde olduğu gibi, bizim müzakere sürecimizde de, ki sağlıklı bir şekilde yürümektedir, aşılacaktır. Biz ortada kriz boyutunda herhangi bir husus görmüyoruz. Türkiye, AB çerçevesindeki yükümlülüklerine sadıktır, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir. Sorumluluklarımızın bilinci içerisinde hareket edeceğiz ama, aynı şekilde, AB tarafından da aynı bilinçle, aynı sorumluluk anlayışıyla hareket edileceğine olan inancımızı da koruyacağız.

SORU: Namık Bey, bugün Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Atina’da bir camii bulunmadığın ve bu durumda Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitime açılmasını Türkiye’den bekleyemeyeceklerini belirten sözleri yer aldı. Türkiye’nin Heybeliada’yı açması için Atina’da bir cami yapması yeterli midir?

CEVAP: Bu sorunuzu büyük bir ehliyetle yanıtlamam şu anda mümkün değil. Çünkü ilgili birimlere ve yetkililere danışmam gerekiyor. O haberi sabah ben de gördüm. Müsaade ederseniz onlara bakalım, size tepkimizi söyleriz.

SORU: Dün İngiliz Guardian Gazetesi’nin manşetten verdiği haberde Baybaşın çetesiyle ilgili birtakım iddialar vardı. Burada Baybaşınlerin uluslararası uyuşturucu trafiğinde Türk Büyükelçilikleri yetkililerinden ve bazı yetkililerinden ve Brüksel’deki NATO’da görev yapan Türk askeri yetkililerden birtakım destekler aldığı iddiaları vardı. Bu konuda Dışişleri Bakanlığı’nın bir açıklaması olacak mı?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bu tamamen adli bir dosyadır. Bununla ilgili olarak bizim yorumda bulunmamız bu aşamada mümkün değildir. Sizin Adalet Bakanlığı’na başvurmanız ve sorunuzu oraya yöneltmeniz uygun olur.

SORU: Namık Bey, Başbakan Erdoğan’ın, Eşi Emine Erdoğan’ın Katar’a yapacağı ziyaret biliyorsunuz tartışma yarattı. Mecliste’de soru önergesi verildi. Resmi bir ziyaret midir bu? Dışişleri Bakanlığı program konusunda yardımcı olmuş mudur. Masrafları kim karşılıyor bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanımızın eşlerinin ziyaretleri konusuna uygun görürseniz Başbakanlık makamlarıyla görüşerek bir cevap ararsanız memnun olurum. Benim Sayın Başbakanımızın eşleri veya Başbakanımızın programıyla ilgili olarak bir söz söylemeye yetkim yok.

SORU: Namık Bey, geçen haftaya damgasını vuran konulardan biri de KKTC ile ilgili açıklamalardı. Hem Annan’dan Talat’a gelen mektup. Hem de bu çerçevede teknik komitelerin başlaması. Ardından da Serdar Bektaş ve Ulaştırma Bakanı’nın açıklamalarıyla süren bir tartışma süreci vardı. Teknik komitelerle ilgili ne bekliyorsunuz. Bu komitelerin kapsamlı çözüm için bir adım oluşturacağını düşünüyor musunuz? Ve Annan’dan da beklentilerinizi alabilir miyim?

CEVAP: KKTC makamları uzun bir süredir Ada’daki iki taraf arasında sağlık, çevre, suçun önlenmesi, kaçak göçle mücadele gibi, tarafların üzerinde mutabık kalacakları, günlük yaşamı ilgilendiren insani konularda işbirliği yapılmasını önermekteydi. Bu itibarla BM’nin teknik komiteler kurulmasına yönelik önerisi başından itibaren KKTC ve Türkiye tarafından desteklenmiştir.

Sözkonusu komitelerin, iki tarafın eşitliği temelinde, BM gözetiminde yürütülmesi, Kıbrıs’ta taraflar arasında güven ortamının güçlendirilmesi bakımından da yararlı olacaktır.

Sözkonusu teknik çalışmaların kapsamlı çözüm arayışlarının yerini alamayacağı açıktır. Nitekim BM Sekretaryası da bu yaklaşımda olduklarını teyit etmiştir. Bilindiği üzere, kapsamlı çözümün yolunu açmak için Rum tarafının öncelikle Annan Planı’na ilişkin görüşlerini yazılı, açık ve nihai biçimde BM’ye bildirmesi gerekmektedir.

Mutabık kalınan konularda teknik hususları ele almak üzere KKTC makamları ile GKRY yetkilileri arasında BM çerçevesinde mutabık kalınan konularda çalışmalara biran önce başlanmasını destekliyoruz. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Sayın Talat’ın GKRY lideri Papadopulos’la yapması öngörülen görüşmeyi de olumlu değerlendiriyoruz. Türk tarafı, Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde ve yerleşmiş BM parametreleri ile BM Genel Sekreteri’nin Çözüm Planı temelinde, kapsamlı ve adil çözüme ulaşılması için çaba göstermeyi kararlılıkla sürdürecektir.

Bu bağlamda, Kıbrıs’taki tüm taraflara yönelik kısıtlamaların kaldırılması için 24 Ocak 2006 tarihinde ortaya konulan Eylem Planımız uygulandığı takdirde, kapsamlı çözümün sağlanması yönünde somut adımlar atılmış olacağı gibi, bu gelişme bölgeye barış ve istikrar getirilmesine hizmet edecektir.

Evet, başkaca sorunuz olmadığını anlıyorum, hepinize çok teşekkür ediyorum ve toplantımızı kapatıyorum.