22 Ekim 2004, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan’ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN:
Değerli Arkadaşlarım, bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Önceki gün bir soruya muhatap olmuştuk. Buna ilişkin cevabımızı vermek istiyorum. O da şuydu:

“20 Ekim 2004 tarihli bir gazetede Trabzon Havaalanının ABD ve İngiliz uçaklarınca yoğun şekilde kullanıldığına dair “Trabzon’un Sırrı” başlıklı bir yazı çıkmış idi. Soru buna ilişkindi. 11 Eylül saldırısını takiben Afganistan’da başlatılan “Sürekli Özgürlük” harekatının ertesinde 10 Ekim 2001 tarih ve 722 sayılı TBMM Kararı ve bilahare buna dayalı Hükümet Kararı ile Afganistan’daki ISAF kapsamında katılımcı ülkelerle yapılan askeri birlik ve malzeme taşımaya yönelik uçuşlar için hava sahamızın ve havalimanlarımızın kullanımına izin verilmiş olduğu kamuoyumuzca bilinmektedir. ISAF’ın geçen yıl NATO tarafından devralınmasıyla sözkonusu uçuşlar NATO bünyesinde de değerlendirilmeye başlanmıştır.

Irak konusunda ise yine bildiğiniz üzere 24 Haziran 2003 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile BMGK’nin 1483 sayılı kararı uyarınca, Irak’ta istikrar ve güvenliğin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması amacıyla, dost ve müttefik ülkelerin askeri personel ve malzeme nakli de dahil, lojistik destek sağlamaya yönelik uçuşlarında, hava sahamızı ve hava limanlarımızı kullanmalarına prensip izni verilmiş ve hangi hava limanının hangi koşullarla kullanılacağı hususunun Genelkurmay Başkanlığımızca belirleneceği belirtilmiştir. 1 yıl geçerli bu kararın süresi, bilahare 22 Haziran 2004 tarihinde bir yıl için uzatılmıştır. Trabzon Havaalanı da bu kararlar çerçevesinde, diğer bazı müttefiklerimizce yapıldığı gibi, İngiliz uçaklarınca da zaman zaman kullanılmaktadır. ABD uçaklarının ise, Trabzon Havaalanını kullanması sözkonusu olmamıştır.

İkinci olarak sizlere, Sayın Bakanımızın Aralık zirvesine kadar olan süreçte yurtdışına yapacağı ziyaretler ve yurt dışından kabul edeceğimiz devlet adamlarıyla ilgili program hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Biliyorsunuz Ekim ayı, 18-19 Ekim tarihinde Almanya ziyaretiyle başlamıştı. 20 Ekim’de Yeşiller kurultayı İstanbul’da yapıldı. Burada genişlemeden sorumlu yeni komiser ile Sayın Bakanımız bir görüşme yaptılar. 21 Ekim günü, yani dün, Dış Politika Enstitüsünde bir sempozyum düzenlendi. Hepiniz izlediniz. 25 Ekim tarihinde, Paris’te Akdeniz Forumu toplantıları düzenlenecek. Sayın Bakanımız bu toplantılara iştirak edecekler. Aynı gün, Sayın Bakanımız Hollanda’ya kısa bir çalışma ziyaretinde bulunacak. Bu ziyaret, aşağı yukarı 3-4 saatlik bir ziyaret olacak. Ardından Sayın Bakanımız aynı gün Çek Cumhuriyeti’ne geçecek ve buraya bir resmi ziyarette bulunacak. 26 Ekim günü öğle saatlerine kadar devam edecek bu ziyaret. Bilahare, yine aynı gün, 26 Ekim günü Berlin’e geçecekler. Orada biliyorsunuz üçlü zirve olacak. 29 Ekim günü Roma’da Avrupa Anayasası imza töreni var. Oraya katılacaklar. Böylece Ekim ayını bitirmiş olacağız.

Kasım ayı ziyaretleri, 3 Kasım Portekiz ziyareti ile başlıyor. Bu bir resmi ziyaret olacak. 5-6 Kasım tarihlerinde AB Ara Zirvesi Brüksel’de yapılacak. Sayın Bakanımız buna iştirak edecekler. 11 Kasım’da Slovakya Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret edecek. 18 Kasım’da Belçika Dışişleri Bakanı yine ülkemize bir ziyarette bulunacak. 23-25 Kasım tarihlerinde        -henüz üzerinde tam mutabakat sağlanmadı tarih konusunda o günlerde- Türkiye-AB Troikası toplantısı yapılacak. Bunun yeri ve kesin zamanını sizlere bilahare açıklayacağım. 25 Kasım’da Roma’da Türkiye Forumu düzenlenecek. Bu iki ülke dışişleri bakanlarının katılacağı bir panel toplantı şeklinde olacak. Bu toplantı bizim Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin organize ettiği, onların da katıldığı bir toplantı. 29 Kasım’da Macaristan Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret edecek. 30 Kasım’da EUROMED toplantısı Lahey’de yapılacak ve böylece Kasım ayını da geride bırakmış olacağız.

Aralık ayında: Sayın Bakanımız 1-2 Aralık tarihlerinde Slovenya’ya resmi bir ziyarette bulunacak. 2-3 Aralık tarihlerinde Portekiz Başbakanının ülkemizi ziyareti sözkonusu. 8 Aralık’ta Hollanda’nın AB Bakanı ülkemizi ziyaret edecek. 9-10 Aralık tarihlerinde Brüksel’de NATO Dışişleri Bakanları toplantısı yapılacak. 17 Aralık’ta Brüksel’de AB düzenlenecek.

Bunları sizlere bir ön bilgi olarak sundum. Tabiatıyla, geçen zaman içerisinde bunlara ilaveler olabilir, tarihlerinde değişiklikler yapılabilir, bunları da sizlere günü geldiğinde açıklayacağım.

Benim açıklamalarım bundan ibaret, sizlerin soruları varsa bunları cevaplamaya gayret edeyim.
------------

SORU: 21-22 Kasım tarihleri arasında Uluslararası Irak Konferansı yapılacaktı. Sayın Bakan katılacak mı?

CEVAP: Doğru, katılacak. Uluslararası Irak Konferansının ne zaman yapılacağı hususu henüz kesinleşmediği için onu söylemedim. Bu toplantı marjında, Türkiye-AB Troikası toplantısının, Kahire’de yapılması sözkonusu. Eğer bu olmazsa o toplantı o tarihlerde olmaz ise o zaman Troika toplantısının Brüksel’de de yapılması sözkonusu.

SORU: Troika toplantısının Kahire’de yapılması da sözkonusu mu?

CEVAP: Orada da yapılabilir. Çünkü herkes orada olacak.

SORU: Uluslararası Irak Konferansının içinde, Irak’a komşu ülkeler toplantısı da yapılacak galiba. Bu iki konferans birbirlerinin alternatifi midir? Bu toplantılara, özellikle de Uluslararası Irak Konferansı’na Türkiye’nin bakış açısı nedir?

CEVAP: Hayır,  alternatif değildir. Daha önce bu konularda Sayın Bakanımız ve diğer yetkililer gerekli açıklamalarda bulundular. Bu toplantının hemen öncesinde komşu ülkeler toplantısı yapılacaktır. Hemen onu takiben de, G-8’in de katılımıyla bir toplantı yapılacaktır. Biz bu toplantıyı desteklediğimizi daha önce açıklamıştık. Komşu ülkeler inisiyatifi Türkiye’nin girişimleriyle ortaya çıkmıştır, bildiğiniz gibi. Ancak, Türkiye, tabiatıyla bunun genişletilmiş şekli olan, G-8’in de katılımıyla yapılacak toplantıları da desteklemektedir.

SORU: Bakanın çok yoğun programı olduğu anlaşılıyor. Tabii, özellikle AB doğrultusunda yapılan temasların amacı bellidir; 17 Aralık’ta müzakerelerin başlatılması kararının çıkartılmasıdır. Bakan geçenlerde Almanya’da temaslarda bulundu. Gene Olli Rehn ile İstanbul’da görüştü. Bir takım senaryolar var. Bunlardan bir tanesi tam üyelik müzakerelerine başlamadan önce ............. 
Bakanın son temaslarında bu konularda Avrupalı meslektaşlarından aldığı mesajlar nelerdir?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, tabiatıyla 6 Ekim’de İlerleme Raporu’nun yayınlanmasıyla birlikte bir görüş alışverişi süreci başlamış olmaktadır. Hatırlayacaksınız, Hükümet Açıklaması’nda ve muhtelif vesilelerle, bu raporla ilgili yapılan açıklamalarda, biz görüş ve değerlendirmelerimizi kamuoyuna açıkladık. Aynı zamanda, size biraz önce söylediğim temaslar çerçevesinde, AB’ne mensup ülkelerin devlet adamları ile yapılan görüşmelerde de bu görüş ve değerlendirmelerimizi kendilerine iletiyoruz. Önümüzdeki dönemde aynı şekilde, bu görüş ve değerlendirmelerimizi iletmeye devam edeceğiz. Bu süreç içinde her türlü imkandan yararlanılacaktır. Ben bu çerçevede muhataplarımıza dile getirdiğimiz görüşlerimizi tekrarlamak istemiyorum. Çünkü bunları hepiniz biliyorsunuz. Rapora ilişkin görüşlerimiz en yüksek düzeyde ifade edildi. Ayrıca, bununla ilgili bir Hükümet Açıklaması da yapıldı. Yine gerek Başbakanımızın, gerek Bakanımızın, gerek diğer yetkililerimizin, görüş ve düşüncelerimizin hangi temellere dayandığı hususunda kamuoyuna yaptıkları açıklamalar var. Sizin biraz önce belirttiğiniz gibi, bizim beklentimiz gayet açık bir şekilde ortaya konulmuş bulunmaktadır. Bunu herkes bilmektedir. İlerleme Raporu Türkiye ile müzakerelerin “vakit geçirmeksizin” başlatılmasını tavsiye etmiştir. Bizim bu “vakit geçirmeden” ifadesiyle neyi anladığımızı da hepiniz biliyorsunuz. Biz bu müzakerelerin bir an önce başlatılması yolunda Aralık zirvesinde karar alınacağına inanıyoruz.

SORU: Aynı konuya ilişkin olarak, belki biraz teknik olacak ama, Bakan beyin Türkiye’nin tabi olduğu tarama süreci ile AB yetkililerinin kastettiği tarama süreci arasında sanıyorum bazı çelişkiler var. Çünkü AB yetkililerine sorduğumuzda, Türkiye’nin herhangi bir tarama sürecinden geçmediğini söylüyorlar. Ama Bakan bey veya başka yetkililerimiz de bundan 2 hatta 4 yıl önce tarama sürecinin başlatıldığından bahsediyor.  Arada bir kopukluk ya da bir çelişki var. Biraz teknik olacak ama bizim kastettiğimiz tarama süreci hangisi?

CEVAP: Doğrudur. Bu konular hakikaten teknik konulardır. Bunlarla ilgili olarak gerekirse önümüzdeki günlerde sizlere yine “background” brifingler veririz. Ancak şunu söyleyeyim. Tabiatıyla, Türkiye’nin AB’ne üyeliği ne ölçüde Türkiye’de tartışılıyorsa, Avrupa kamuoylarında, Avrupa başkentlerinde de tartışılıyor. Bu gayet demokratik bir süreçtir. Biz buna saygı duyuyoruz. Bu çerçevede de herkes değişik görüşler ortaya koymaktadır. Bunlara da saygılıyız. Ancak bizim beklentimizi size çok açık bir biçimde, altını çizerek vurguladım.  Dolayısıyla, biz bu beklenti doğrultusunda, Avrupa muhataplarımızla, AB ile temaslarımızı sürdüreceğiz.

SORU: Gazetelerde yer aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün de bir açıklaması oldu. Ercan Havalimanının kullanılabilirliğini test ettiklerini, bununla ilgili bir ziyaret yaptıkları basına yansıdı. Bu konuda ABD’lilerle bir temas gerçekleşti mi? Bu girişimi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Bir teknik heyetin, KKTC’de Ercan Havaalanında incelemelerde bulunduğunu biz de biliyoruz. Bunu şu şekilde değerlendiriyoruz:

Bu BM Genel Sekreteri’nin ve uluslararası camianın çağrılarına uygun olarak KKTC üzerindeki izolasyonun bir an önce kaldırılması yolundaki çalışmalar çerçevesinde, olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

SORU: ABD’nin Ercan Havalimanını kullanma talebi askeri mi, sivil uçuşlar için mi?

CEVAP: Biraz önce söylediğim gibi, bu KKTC üzerindeki izolasyonun kaldırılması çalışmaları çerçevesinde mütalaa edilmek gerekir. Askeri bir yönü yoktur.

SORU: The Guardian gazetesinde bir haber çıkmıştı. Ağustos ayında iki ayrı olayda, pasaportlarında doğum yeri olarak Kürdistan yazdığı gerekçesiyle Türkiye’ye giriş yapamadığı, bu olay üzerine de İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın bizim Dışişleri Bakanlığımız nezdinde bazı girişimlerde bulunduğu iddia ediliyor. Bununla ilgili bir gelişme var mı, girişimde bulundular mı?

CEVAP: Irak asıllı, üçüncü ülke pasaportu hamili yabancıların, ülkemize veya ülkemiz üzerinden diğer bir ülkeye seyahatlerinde, hamili oldukları pasaportun doğum yeri hanesinde, kişinin doğduğu kentin adının yazılı olması gerekirken, Kürdistan ibaresinin yer aldığı            -özellikle son yıllarda- gözlemlenmektedir. Dosyalarımızın incelenmesinden Irak asıllı üçüncü ülke vatandaşlarının taşıdıkları seyahat belgelerinde Kürdistan ibaresi bulunması durumunda, bunların Irak’a geçişlerine izin verilmemesi yolunda, 1996 ve1997 yıllarında Bakanlığımızca, İçişleri Bakanlığı’na iki yazı gönderildiği anlaşılmıştır. Anılan Bakanlık bilahare 2001 Ağustos ayında Bakanlığımıza başvurarak, doğum yeri hanelerinde Kürdistan yazılı Irak asıllı üçüncü ülke vatandaşlarının, ülkemize girişlerine izin verilmemesi uygulamasına geçilmesine ilişkin görüş talebinde bulunmuştur. Bu konuda, ilgili birimlerimizce yapılan değerlendirme doğrultusunda, pasaportlarının doğum yeri bölümünde Kürdistan yazılı kişilerin ülkemize giriş ve çıkışlarına izin verilmemesinin uygun bulunduğu ve ilgililere gerektiğinde doğum yeri hanesinde, herhangi bir bölge veya mıntıka veya köyün değil, doğrudan ilin yazılı olması gerektiğinin belirtilmesinin yerinde olacağı yolunda cevabi görüş bildirilmiş, uygulamalar da buna göre yapılmaya başlanmıştır.

Yine hepinizin bilebileceği gibi, bir yabancının ülkeye girişine izin verilip verilmemesi hususu, ülkenin egemenlik hakları kapsamına girmektedir. Uluslararası uygulama bir yabancıya, ülkeye vize verilmiş olsa dahi, kişinin ülkeye girişine izin verilmemesine cevaz vermektedir.

Konu hakkında basınımıza akseden haberlerin aksine herhangi bir ülke tarafından, Bakanlığımız nezdinde, bugüne değin, diplomatik bir girişimde bulunulmamıştır.

Evet, başka sorunuz olmadığını anlıyorum. Bugünkü basın brifingimizi böylece bitiriyorum. Çok teşekkür ederim.