21 Temmuz 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz diyor ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Sorularınız varsa bunları cevaplandırmaya gayret edeceğim.
------------

SORU: Bugün basına yansıyan bazı haberlerde Türkiye ve İran’ın PKK’ya karşı birlikte ortak bir operasyon gerçekleştirdiği iddiası var. Böyle bir operasyon sözkonusu mudur?

CEVAP: Böyle bir operasyon sözkonusu değildir. Türkiye gerekli gördüğü tedbirleri kendisi almaktadır. İran ile bizim sınır güvenliğine ve sınırdan geçişlerin kontrol edilmesine yönelik bir işbirliği mekanizmamız mevcuttur. Bu işbirliği mekanizması çerçevesinde İranlılarla öteden beri devam eden ortak çalışmalarımız vardır. Ancak operasyonel bir işbirliğimiz mevcut değildir.

SORU: Hafta başında, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan, ABD ve Irak’ın Ankara Büyükelçilerini Bakanlığa davet etmişti ve Kuzey Irak’da PKK’ya karşı, somut, kararlı adım atılması beklentisini iletmişti. Türkiye’nin bu girişimine ve talebine Vaşington’dan ya da Bağdat’tan herhangi bir yanıt geldi mi?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bahsettiğiniz konuda Türkiye tutumunu bütün açıklığıyla ortaya koymuştur ve meselenin ciddiyeti herkes tarafından anlaşılmıştır. Bu çerçevedeki çalışmalarımızı bundan sonra da devam ettireceğiz. Türkiye ulusal güvenliği sözkonusu olduğunda gerekli gördüğü her türlü tedbiri ilgili tüm kuruluşlarla istişare ve işbirliği çerçevesinde almaya hazır ve muktedirdir. Bu husus da en üst seviyede ve ilgili siyasi kişilerce açıklanmıştır. Bu konuda siyasi irade mevcuttur; ilgili yerlere, ilgili kurumlara gerekli direktifler verilmiştir. Bu konunun istihbarat, planlama, zamanlama gibi teknik boyutları mevcuttur. Bunlar şüphesiz dikkate alınmaktadır. Operasyonel nitelikli bu konuların tartışılması ve bir takım gereksiz beklentiler yaratılması yersizdir. Bu konuda gayet hassas olunmalıdır. Biz ilgili kurumlarımızla bilistişare, ülkemizin güvenliği için her türlü tedbiri zamanlıca almak üzere elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz. Bundan halkımız emin ve müsterih olmalıdır.

SORU: PKK ile mücadele konusunda Sayın Bakan’ın da işaret ettiği bir konu var. “Uluslararası hukukun tanıdığı hak.” Acaba bunu biraz açabilir misiniz? Uluslararası hukuk Türkiye’ye PKK ile mücadele konusunda nasıl bir hak tanıyor?

CEVAP: Bu da herkesin malumudur. Türkiye’nin hakkı, hukuku -her ülkenin olduğu gibi- belirttiğiniz konuda mevcuttur. Tartışılacak bir yönü de yoktur.

SORU: Zapsu’nun dün çeşitli temasları oldu. Hatta gölge Dışişleri Bakanı olarak yorumlandı. Dışişleri olarak İsrail, Irak, İran gibi konuların danışman tarafından Büyükelçilerle görüşülerek yürütülmesinden haberiniz var mı? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün haberi var mı? Bu temasları nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Bu belirttiğiniz hususta, Sayın Başbakanımıza yöneltilen bir soru çerçevesinde gerekli cevaplar verilmiştir. Dolayısıyla benim bunun üzerine söyleyecek bir sözüm bulunmamaktadır.

SORU: Haberiniz yok mu?

CEVAP: Haberimiz var elbette, ancak basından takip edebildiğimiz kadarıyla.

SORU: Rusya’nın yayınladığı terör örgütleri listesinde terör örgütü PKK’nın yer almamasına ilişkin bir değerlendirme alabilir miyiz? Türkiye’nin bu konuda Ruslarla bir teması oldu mu?

CEVAP: Bu konuda uzun bir süre önce, Rusya ile yakın temaslarımız olmuştur. Çeşitli vesilelerle bu örgütün terör listesine alınması konusundaki taleplerimiz hemen hemen her düzeyde kendilerine kararlılıkla iletilmiştir. Bu yöndeki girişimlerimiz devam etmektedir. Bu konuyu takip edeceğiz. Rusya’nın teknik bazı tereddütleri mevcuttur. PKK’nın terör örgütü olduğu konusunda Rusya’da da bir şüphe yoktur. Teknik unsurlar giderildiği vakit umuyoruz ki bizim istediğimiz sonuç da alınacaktır.

SORU: Suudi işadamı El Kadı ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı dün iptal edildi, biliyorsunuz. Bunlardan bir tanesi de müdahil olan Dışişleri Bakanlığı. Temyiz edilecek mi efendim?

CEVAP: Bahsettiğiniz konu sizin de belirttiğiniz üzere yargıdadır. Yargıdaki bir konu hakkında benim burada bir değerlendirmede bulunmam doğru olmaz. Ancak doğrudur, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bu konuda davalı konumundadır. Elbette önümüzdeki günlerde gerekli tepkiyi göstereceğiz.

SORU: Bir önceki sorumu daha netleştirmek adına, acaba yakın takip dışında sınır ötesi operasyon uluslararası hukukun tanıdığı bir hak mıdır? İkinci olarak Sayın Bakan Financial Times’a verdiği söyleşide PKK’nın Irak’ta ve Irak ordusunda silah edindiği yönünde ifadeler kullandı. Buna dair bilgiler varsa, bunlar Müsteşar’ın yaptığı görüşmelerde taraflara iletildi mi? İletildiyse nasıl bir tepki alındı?

CEVAP: Biraz önce de söyledim, değerli arkadaşlarım. Bu konu, sizin belirttiğiniz boyutları itibariyle, meselenin kamuoyuyla paylaşılamayacak yönlerine girmektedir. Dolayısıyla, bu tür meselelerde çok spesifik olmak, bu aşamada mümkün değildir.

SORU: BM’nin desteklediği Cenevre Çağrısı Örgütü’nün PKK ve Kongragel ile mayın temizliği konusunda bazı anlaşmalara imza attığı haberleri yer alıyor. Bu örgüt sizin bilginiz dahilinde BM tarafından desteklenen bir örgüt müdür? Ne tür bir kuruluştur size göre? Yine bu imzayı atanlarla ilgili olarak iade girişimleriniz var mı?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bu sorunuzu bir soruyla cevaplandırmak istiyorum. Herhangi bir terör örgütüyle anlaşma olur mu? Dolayısıyla böyle bir şeyin imzalanması, imzalanmaması veya böyle bir temas yok hükmündedir. Bir terör örgütüyle anlaşma imzası sözkonusu olmaz; olmuşsa da onun en ufak bir geçerliliği bulunmaz.

SORU: Düzenlenen imza töreninde İsviçre’nin Cenevre Kantonu’ndan da bazı yetkililerin hazır bulunduğu yönünde haberler var. İsviçre makamları nezdinde herhangi bir girişim oldu mu? İsviçre’ye Türkiye’nin rahatsızlığı iletildi mi?

CEVAP: Gerekli girişimler yapılmıştır.

SORU: PKK’nın Bağdat’ta bir büro açması nedeniyle Irak’a bir nota verildiğine dair haberler yer aldı. Böyle bir girişim olduysa buna Irak makamlarından herhangi bir yanıt alındı mı? Alındıysa bu büronun kapatılması gibi bir işlem gündemde mi?

CEVAP: Bu konuda da ilgili arkadaşlarımız size bir-iki gündür açıklamalarda bulunuyorlar. Ancak o da dünün, bugünün konusu değildir. Epey bir süredir devam etmektedir. Biz zamanlıca girişimlerimizi sözlü olarak yapmış idik. Geçenlerde bunu yazılı halde de ilgili makamlara verdik. Konunun takipçisiyiz. Sanıyorum, uygun bir zaman içerisinde bu büro da kapanacaktır.

SORU: İsrail’in Lübnan’a yönelik operasyonu devam ediyor. Başbakan Erdoğan’ın bu konuda bazı temasları olduğunu da biliyoruz. Bush, Hariri ve Esat’la ilgili. Bir güvenlik koridoru açılmasıyla ilgili Ankara’nın girişimi oluyor mu ve devam eden operasyonları bu aşamada nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne zaman bitmesini bekliyorsunuz?

CEVAP: Bizim arzumuz çatışmaların bir an önce durdurulması ve barış ve huzurun tekrar bir an önce sağlanmasıdır. Bu hususun altını yine kuvvetle çiziyorum. Burada çatışmaların durdurulmaması halinde, ateş, kan, gözyaşı ve düşmanlıklar çok vahim bir hal alacaktır. Biz bunu asla arzu etmiyoruz. Hükümetimizin de görüşü bu yöndedir. Nitekim Sayın Başbakanımızdan başlamak üzere, Sayın Bakanımız ve diğer siyasi yetkililerin hepsi bu yönde gerekli açıklamaları yapmışlardır. Çatışmaların devam etmesi, düşmanlıkların körüklenmesi bakımından çok huzursuz edici bir durum ortaya çıkarmaktadır. Farklı anlayışların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bunun sorunun daha karmaşık hale gelmesine de katkısı olmaktadır. Dolayısıyla  çatışmaların durdurulması, huzur ve güvenin yeniden tesisi için her seviyede girişimlerde bulunmaktayız. Başbakanımızın temaslarını da bu çerçevede saymak doğru olur. Israrlı girişimlerimiz olmaktadır. Uluslararası toplumun, BM’in bu çağrılara bir an önce cevap vereceği ve huzur ve güvenin tesis edilmesi ve çatışmaların durdurulması konusunda gerekli adımların bir an önce atılacağı beklentisi içindeyiz.

SORU: İsrail-Lübnan ile ilgili olarak, güney Lübnan’da barış gücü oluşturulması tartışmaları var. Sanıyorum Başbakanımızın Kofi Annan ile yaptığı görüşmede bu konu çok ayrıntılı olmasa da gündeme gelmiş. Türkiye’nin ilkesel yaklaşımı nedir? Böyle bir güç kurulması planlanırsa buraya katkıda bulunmayı düşünür mü Türkiye?

CEVAP: Çatışmaların böylesine yoğun bir şekilde devam ettiği ortamda, sizin belirttiğiniz türden barış gücü kurulması gibi bir takım girişimleri değerlendirmek mümkün değil. Öncelikle çatışmaların durması, taraflar arasında bir huzur ortamının ortaya çıkması gerekir ki, bundan sonra sizin dediğiniz konu değerlendirilebilsin.

SORU: Geçtiğimiz günlerde, Filistin Başbakanının bir gazetede bir röportajı yayınlandı. Orada diyor ki “Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı yakın süreçte Filistin’e bekliyoruz.” Acaba yakın bir zamanda Başbakan’ın Filistin’e ziyareti veya Filistin’den Türkiye’ye bir ziyaret planlanıyor mu İsrail konusuyla ilgili?

CEVAP: Benim bildiğim böyle bir ziyaret mevcut değildir.

SORU: “El Kadı konusunda gerekli tepkiyi göstereceğiz” dediniz. Anladığım kadarıyla, Danıştay’ın kararında ekte belgelerin gitmemesi, yani BM’nin El Kadı ile ilgili belgelerinin gitmemesi sözkonusu. O belgelerin gönderilmesi mi olacak gerekli tepkiyi göstermeniz? Biraz açabilir misiniz?

CEVAP: Bu bir yargı sürecidir. Yargı sürecinde hangi adımlar atılması gerekiyorsa bundan sonraki süreçte biz de onları yapacağız. Bir süreç vardır. Yanılmıyorsam 30 günlük bir süre mevcuttur. Bu süre içerisinde gereken cevabı değerlendirip vereceğiz.

SORU: Biraz daha teknik bir soru olacak ama, bir hukuk eğitimi, geçmişi olan bir kişisiniz, belki aydınlatırsınız bizi. Şimdi elimizde BMGK’nin almış olduğu bir karar var ve bu karar hükümetleri bağlayıcı bir karar. Bir yandan da Türkiye’de idari bir mahkemenin aldığı, bu kararı bozucu, bu kararın uygulanmamasını gerektiren bir karar var. Hukuki olarak, teknik olarak açmak gerekirse, El Kadı’nın dondurulan mal varlığı Güvenlik Konseyi kararı çiğnenerek iade edilecek mi, yoksa Danıştay’ın kararları mı uygulanacak?

CEVAP: Hukukçuluğumla ilgili sözleriniz için teşekkür ederim, onur duydum. Ancak her hukukçu gibi benim elimde de dosyalar olması gerekir. Dosyalarını bilmediğim bir konu hakkında konuşmam doğru olmaz. Kaldı ki sanıyorum birçoğunuzun elinde bu dosya yok. Tam unsurlarıyla bu dosyayı bilmiyoruz. Dolayısıyla hukukçularımız, kendi kurumumuzla ilgili boyutları itibariyle bu dosyayı incelemektedirler. Benim yargı kararlarının önünü alacak bir beyanda bulunmam son derece yanlış olur.

Başka bir sorunuz olmadığını anlıyorum. Hepinize içten saygılarımı yineliyorum ve toplantımızı kapatıyorum.