19 Ekim 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

 

TAN: Değerli arkadaşlarım, bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz. Hepinizi her zaman olduğu gibi en içten sevgiyle selamlıyorum. Benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Şayet sorularınız varsa, cevaplandırmaya gayret edeyim.

……………

SORU:  Namık Bey, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın önerisinin taraflarca değerlendirildiğini biliyoruz.  Son olarak KKTC Cumhurbaşkanı Talat Brüksel’de, KKTC Dışişleri Bakanı Ankara’da, KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Pertev de Finlandiya’da temaslarda bulundu. Bu değerlendirmelerde gelinen nokta nedir? Masada ne tür değerlendirmeler, ne tür görüşler var?  Taraflar neyi konuşuyor; neyi pazarlık yapıyor? Çok spekülasyon var. Bize biraz aydınlatıcı bilgi verirseniz sevineceğiz.

CEVAP: Finlandiya, Türkiye-AB üyelik müzakerelerinde esasen teknik sürecin bir unsuru olmayan Kıbrıs konusu nedeniyle limanlar meselesinin herhangi bir sorun olmaktan çıkarılmasını teminen bazı önerilerde bulunmuştur. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Finlandiya’nın yazılı olmayan bu önerileri, Eylem Planımız çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu konuda yapılan görüşmelerde öncelikli olarak önerilerin açıklığa kavuşturulması hedeflenmektedir. Bu meyanda dengesiz görülen unsurların da düzeltilmesi cihetine gidilmektedir. Sürekli olarak dile getirdiğimiz gibi bu önerilerin muhatabı KKTC’dir. Kıbrıslı Türklerin önerilere yaklaşımı merkezi bir önemdedir. Bu çerçevede KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Raşit Pertev, bugün bu konuda Helsinki’de Finlandiya yetkilileriyle görüşmelerde bulunmaktadır. Sözkonusu görüşmeler neticesinde Fin önerilerinin daha da açıklığa kavuşturulmasını ümit etmekteyiz. Bu amaçla yaptığımız temaslarda yapıcı bir anlayışı benimsemiş bulunmaktayız. Biz Kıbrıs meselesinin esas olarak çözüm yerinin, kapsamlı çözüm bakımından bu işle görevli olan BM olduğu düşüncesindeyiz. Ancak, AB’nde son olarak Finlandiya’nın ortaya attığı öneriler veya bu çerçevede geliştirilen birtakım düzenlemeler, kapsamlı çözüm yolunda çok önemli adımlar olarak görülebilir. Bununla birlikte, kapsamlı çözümü hiçbir zaman ikame edemez.

SORU: Namık Bey, sizin de söylediğiniz gibi, bugüne kadar bu öneriler hiçbir şekilde yazıya  dökülmedi. Acaba bunun nedeniyle ilgili Finlandiyalı yetkililer size nasıl bir açıklama yapıyorlar? Neden yazılı hale getirilmiyor? Zaman kısıtlamasını düşünürsek, Aralık’taki AB Zirvesine kadar çözüm bulunması gerektiği belirtiliyor. Acaba ne zaman bunlar yazılı hale dökülecek; Finliler bu konuda herhangi bir beyanda bulundu mu?

CEVAP: Böylesine önemli bir konuda zaman unsurunu ön plana çıkarmak doğru olmaz. Biz elbette her bakımdan kabul edilebilecek, her iki tarafın yararına olabilecek ve çözümün esaslı unsurlarını teşkil eden, iki tarafın müzakereleri sonucunda gerçekten anlamlı bir sonuç verecek bir müzakerenin yapılmasını öncelikli olarak hedefliyoruz. Dolayısıyla zaman unsurunu ön plana çıkarmıyoruz.  Fin tarafının neden böyle bir tutum geliştirdiğine ise tabii öncelikle onlar cevap vereceklerdir. Ancak, biliyorsunuz bunlar kağıt üzerine  döküldüğünde basın yoluyla gerek kamuoylarına, gerek diğer yetkililere sızmakta veya sızdırılmakta ve neticede birtakım önyargılara sebep olmaktadır. Fin tarafı, bundan kaynaklanan mülahazalarla bu şekilde hareket etmiş olabilir.

SORU: Fin tarafının önerilerinin daha açıklık kazanması gerektiğini söylediniz. Bu önerilerin kapalı tarafı nedir; yani hangi konularda açılması gerekiyor?

CEVAP: Bunları çok çeşitli defalar sizlerin dikkatine getirdik. Neler olduğunu ana hatları itibariyle açıkladık. Tabii ki ayrıntılarına girmek mümkün değildir. Bunlar henüz üzerinde görüşülmekte olan konulardır. Ancak, gerek Maraş, gerek Magosa Limanının açılması, gerekse Ercan Havaalanının uluslararası uçuşlara açılması; bütün bunların neticesinde limanların ve havaalanlarının açılması gibi birtakım unsurları bulunmaktadır. Bunlar hassas unsurlardır. Bunları yapıcı bir anlayışla görüşmekteyiz; bundan sonra da aynı anlayışla görüşmeye devam edeceğiz. Amacımız ,Kıbrıs konusunda adil bir çözüm bulunmasıdır. Bu görüşmelerin neticesinde kapsamlı bir çözüm ortaya çıkmayacaktır. Ancak, o yönde önemli ve olumlu bir adım atılmış olacaktır. Aynı zamanda AB bakımından da üzerinde durulan bazı hususlara cevap bulunması da mümkün olacaktır.

SORU: Bu önerinin esas muhatabının KKTC olduğu söylediniz. Bu çerçevede acaba plana ilişkin müzakereler, KKTC ya da Rum kesimi arasında mı öngörülmektedir; yoksa garantör ülkelerin katılımıyla , yani Türkiye ve Yunanistan’ın da katılımıyla dörtlü bir buluşma öngörülmekte midir?

CEVAP: Eylem Planımız, bu tür sorulara cevap vermektedir. Zaten bu görüşmeler de esas itibariyle Eylem Planı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bizim hedefimiz iki toplum arasında bir uzlaşmanın ortaya çıkmasıdır. Eğer buna anavatanlar şeklinde adlandırabileceğimiz Türkiye ve Yunanistan’ın da katkıları gerekiyorsa, bunu da elbette yapmaya hazır olduğumuzu söylemişizdir. Eylem Planında bu vardır. Şu anda müzakerelerin metodolojisine ilişkin konular üzerinde durulmamaktadır. Ancak, Eylem Planı çerçevesinde yaptığımız değerlendirmeler, şayet karşı tarafça kabul görür, diğer unsurları da görüşülmeye değer bulunursa, o takdirde görüşmeler ikili de olur, dörtlü de olur, ancak önemli olan öncelikle adadaki tarafların uzlaşmasıdır.

SORU:  Finlandiya’nın önerisinde bazı dengesiz unsurların olduğunu söylediniz. Az önceki soruya yanıt verirken saydığınız Ercan Havaalanının Fin önerisinde yer almamasını bu dengesiz unsurlardan biri olarak kabul edebilir miyiz?

CEVAP: Edilebilir.

SORU: Bir başka konu. Meselenin Adalet Divanı ya da Dünya Ticaret Örgütü nezdinde çözülebilmesi bir seçenek olarak Ankara’nın değerlendirmesi dahilinde mi?

CEVAP: Şu anda o tür hususlar gündemimizde değildir. Şu anda yaptığımız çalışma, biraz önce de belirttiğim üzere, Ada’daki tarafların bir an önce görüşmelerini sağlamak ve bizim de bu görüşmeler neticesinde oluşacak havaya ve çizgiye göre tutum almamızdır.

SORU: Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin bir açıklaması oldu. Ne Irak, ne ABD PKK’ya karşı herhangi bir operasyona girişebilir.  Hatta Mahmur kampının kapatılmasının dahi gündemde olmayacağını söyledi. Irak bir koordinatör atadı; ABD bir koordinatör atadı. Irak’ın Dışişleri Bakanı’nın böyle bir açıklama yapması, PKK’ya yönelik bir operasyonun masada dahi olmadığını söylemesi, Mahmur kampının kapatılmasının gündemde olmadığını söylemesi, koordinatörlerin misyonunun sona erdiği anlamına gelmez mi?

CEVAP: Irak’ın iç güvenlik sorunlarını biz de yakından takip etmekteyiz. Bu ülkede otoritenin ve asayişin tam olarak tespit edilememiş olması nedeniyle, hepimizin izlediği ve bildiği üzere sorunlar süregitmektedir. Ancak, terörizmle mücadele konusunda Türkiye’nin sınır komşusu ve uluslararası toplumun bir üyesi olarak Irak’ın yükümlülükleri bulunmaktadır. Irak’ın bu yükümlülüklerinden kaçması mümkün değildir. Burada üzerinde durulan konu terörizmdir. Terörizmle mücadele, hem Irak için hem uluslararası camianın diğer üyeleri için en öncelikli sorunlardan bir tanesidir.

 Irak Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarının yanı sıra, biliyorsunuz, Irak Başbakanlık makamı tarafından 18 Eylül 2006 tarihinde bir açıklama yapılmıştır. Burada Irak Başbakanı Maliki, PKK’nın birçok ülke tarafından terörist bir örgüt olarak tanınması ve Irak Anayasasının Irak topraklarında terörist örgütlerin barınmasına izin vermemesi çerçevesinde, Irak hükümetinin PKK’nın Irak’taki varlığını sona erdirme, bürolarını kapatma ve tüm faaliyetlerini engelleme  kararında olduğunu vurgulamaktadır. Açıklamalara bakarken Başbakanın da gayet açık ifadelerini mutlaka değerlendirmek gerekir. Başlıca BM, Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere birçok ülke tarafından ve uluslararası alanda önemli mümeyyiz role sahip birçok kuruluş tarafından terörist örgüt olarak tanınan PKK’nın Kuzey Irak’taki faaliyetlerine bir an önce son verilmesinin gerektiğini düşünüyor ve Irak hükümetinden de bu istikamette gayet kararlı ve anlamlı adımlar bekliyoruz.

SORU: Geçtiğimiz günlerde Irak Başbakanının Türkiye’ye gelişi kum fırtınası nedeniyle iptal edildi. Acaba bu ziyarete ilişkin yeni bir tarih netleşti mi? Bir sorum da: ABD Kongresinde İran ve Suriye’nin Irak’ta etkin olmasına yönelik bir rapor yayınlandı. Basında da yer aldı bugün. Bu konuda Türkiye’nin değerlendirmesi nedir acaba?

CEVAP: Benim o rapor hakkında bir bilgim yok. Suriye ve İran’ın Irak’taki etkinliği konusuyla neyi kastettiğinizi bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki Irak konusu bizim için en hassas dış politika konularından bir tanesidir. Bu konudaki bütün görüşmeleri çok yakından takip etmekteyiz. Oradaki gelişmeler gerçekten kaygı vericidir. Bunu sadece biz söylememekteyiz. Uluslararası camianın ortak kanaatidir. Bölgede yaşayan ve bu bölgeyi iyi tanıyan ülkelerin görüşlerine itibar edilmek suretiyle daha kararlı ve daha uygun adımlar atılması bir an önce bu yönde tedbirler alınması gerekmektedir. Biz bunun beklentisi içindeyiz. Aynı zamanda muhataplarımıza da her vesileyle bu görüşlerimizi altını çizerek ifade ediyoruz.

SORU: Fransa’da Ulusal Parlamentoda bir karar alındı. Bu kararın ardından siyasi önlemler alınabileceği söylendi. Sayın Bakan Meclis’te de söyledi. Acaba Fransa’ya ilişkin olarak herhangi bir ertelenen ziyaret, ikili ziyaret var mı? Sayın Bakan Türkiye’nin hukuki alanda bir takım tedbirler alabileceğini söylemişti. Bu konuda herhangi bir gelişme ya da hazırlık var mı?

CEVAP: Fransa’da bir karar alındı dediniz. Fransa’da henüz bir karar alınmadı. Fransa’da Meclis’ten bir yasa tasarısının geçirilmesi sözkonusu. Bunun bizi ne boyutta rahatsız ettiğini sizlere her düzeyde defaatle açıkladık. Burada bütün Türk halkının her kesimiyle gönlü kırılmış ve Fransa Türkiye nezdindeki ayrıcalıklı mümeyyiz rolünü kaybetmiştir. Bunun yasayla veya  idari kararlarla tamiri mümkün değildir. Bunun için Fransa’nın gerçekten atması gereken adımları çok önceden atmış olması gerekirdi. Bu konuda biz kendilerine çok dosthane uyarılarda ve telkinlerde bulunduk. Belki bir ölçüde gönlümüzü rahatlatan bir husus, Fransız hükümetinin bu tasarıya karşı olmasıdır. Ancak bu, sorunları çözmemektedir; Türk halkının, Türk ulusunun gönlündeki yarayı sarmamaktadır. Fransa’dan bu alanda sağduyulu ve Fransa’nın özgürlükler konusunda ki müktesebatına yakışır bir hareket bekliyorduk. Ancak, bu konuda hakikatten çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Fransa, herhalde bundan sonra belki de ilelebet bu ayıpla yaşamak zorunda kalacaktır.

SORU : Ertelenen bir ziyaret var mı?

CEVAP: Benim bildiğim kadarıyla yok.

SORU: Paris Büyükelçimizin istişare için Ankara’ya çağrılması gibi bir düşünce var mı?

CEVAP: Hayır yoktur, böyle bir düşüncemizin olmadığını sizlere söylemiştik. Bunun da kesinlikle bir zafiyet olarak algılanmaması gerekir. Çünkü, size biraz önce ilettiğim görüşlerimizin yerine etkili bir şekilde ulaştırılması için ülkemizin temsilcisinin orada bulunması gerekir. Çok daha başka tepki yolları mevcuttur. Yine hepinizin bildiği gibi  bazıları atılmış adımlardır; bazıları da atılması düşünülen adımlardır. Biz süreç içindeyiz; bunu unutmamak gerekir. Daha şimdiden sonundan başlayarak bu sürece cevap vermek doğru olmayacaktır. Biz soğukkanlı ve akılcı davranmaktan yanayız ve bu şekilde adımlarımızı ve stratejimizi geliştirmeye gayret ediyoruz.

SORU : Lüksemburg’da Troika toplantısı yapıldı. Taramaların ardından yapılan bu toplantıda hangi başlıkların açılabileceği ve bunun takvimine ilişkin olarak acaba Finlandiya Dönem Başkanlığı bazı öneriler ya da taahhütlerde bulundu mu? Çünkü özellikle Kıbrıs konusu halledilmeden filli müzakerelerin başlamayacağı yönünde bir değerlendirme var. Acaba Finlandiya’dan herhangi bir takvim alınabildi mi?

CEVAP: Biz Avrupa Birliği tarafını böyle bir yaklaşım içinde görmedik. Sizler de basın toplantısını televizyonlardan izlemişsinizdir. Bunu kamuoyuyla da paylaştılar. Kıbrıs’ın sürece şart olarak koşulması gibi bir anlayış içerisinde olmadıklarını gördük ve zaten bizim beklentimiz de bu yöndedir. Kıbrıs, Türkiye’nin müzakere sürecini zehirlememelidir. Bu AB açısından da son derece yanlış olur. Kıbrıs meselesi elbette biraz önce söylediğimiz çerçevede ele alınmaktadır. Bunu AB ile görüşmekte de bir sorunumuz bulunmamaktadır.  Ancak, müzakere süreci ayrıdır. Müzakere sürecinin çerçevesi ve parametreleri son derece farklıdır. Bu iki süreci birbirine şart koşmak çok yanlıştır. Türkiye’nin AB sürecindeki şart olarak görülebilecek hususlar biliyorsunuz Kopenhag siyasi kriterleridir. Bu çerçevede, bizlere elbette sorular sorulabilir; eksikliklerimiz; bizden beklenenler dile getirilebilir. Ancak, Kıbrıs bağlamında bu tür bir yaklaşıma gidilmesi yanlıştır ve AB anlayışına da sığmaz.

SORU: Namık Bey, bazı gazetelerde bir haber gördüm. Türkiye’nin iadesini istediği, Interpol’un de aradığı PKK mensubu bir teröristin, Hollanda’da yargı sırasında iddianamenin Filamenkçe’ye çevrilmemesi gibi teknik bir nedenden ötürü serbest bırakıldığı yazılıyor. Bu konuda Türkiye acaba Lahey’le irtibata geçti mi?

CEVAP: Benim bu sizin okuduğunuz haber hakkında herhangi bir bilgim yok. Çok spesifik bir konudur. Onu arkadaşlarımız vasıtasıyla soruşturur, size cevap veririz.

SORU: Atina’daki diplomatlarımızın araçlarına yapılan saldırıyla ilgili nota verilmişti. Bundan bir sonuç alındı mı? Saldırganların kim olduğu ya da güvenlik önlemlerinin artırılması konusunda nasıl bir gelişme var?

CEVAP: Bunun ne şekilde cevaplandırıldığı konusunda yine bende bilgi yok. Onu da araştırmam gerekir ve size ondan sonra bilgi verebilirim.

Başkaca bir sorunuz olmadığı anlaşılıyor. Hepinize teşekkür ediyor ve toplantımızı kapatıyorum.