14 Haziran 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Değerli arkadaşlarım, hepinize bugünkü basın toplantımıza geldiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Ayrıca, hepinizi içten sevgiyle selamlıyorum. Benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Dolayısıyla sorularınız varsa, bunları cevaplandırmaya gayret edeyim.

……………

SORU: Namık Bey, Sayın Bakan’ın ziyaret programına ilişkin bilgi verebilir misiniz? Tahran’a gidecek mi? ABD’ne yapmak istediği ziyaretle ilgili bir gelişme var mı?

CEVAP: Sayın Bakanımızın ziyaret programını elbette sizlere açıklarım, yalnız elimde programa ilişkin kayıtlar mevcut değil. Ancak, Sayın Bakanımızın önümüzdeki dönemde ABD’ne gitmesi konusunda bazı temasların cereyan ettiğini size söyleyebilirim. Bu konuda henüz bize cevap gelmemiştir. Tarihler bakımından kesin bir durum ortaya çıktığında sizlere elbette bilgi vereceğiz. Tahran konusunda ise içinde bulunduğumuz dönemde bir çalışma gündemde değildir. Ancak, önümüzdeki günlerde şayet gerek görülürse bu ziyaretin yapılması da gayet doğal olur.

SORU: Namık Bey, şimdi İran konusunda gerekli görülürse dediniz. Geçen haftalarda özellikle Solana’nın ziyaretinin ardından Sayın Bakanı’nın da içinde olduğu bir telefon trafiği yaşandığını biliyoruz. Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye’nin İran sorununun barışçıl şekilde çözülmesi için oynadığı rol veya vermek istediği mesajlar nelerdir ve başka hangi adımların atılması planlanmaktadır?

CEVAP: Aslında bu konuda çok geniş açıklamalarda bulundum. Türkiye’nin oynamak istediği rol herkesin malumudur. Biz, İran çerçevesindeki sorunun barışçıl yöntemlerle ve diplomasi yoluyla halledilmesinden yanayız ve bütün çabalarımızı bu istikamette yoğunlaştırdık. İlgili taraflarla yakın temas içerisindeyiz. Bu, hepinizin bildiği gibi, diğer ülkelerin talebi üzerine olmaktadır. Ayrıca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Direktörü Sayın ElBaradei de Sayın Bakanımızla ilk görüşmesinde bu hususun altını gayet kalın harflerle çizmiş, İran’ın nükleer programını barışçıl bir şekilde sürdürmesi istikametinde Türkiye’nin yapacağı katkıların çok önemli rol oynayacağını belirtmiştir. Bu çerçevede Türkiye’ye çağrıda bulunmuşdur. Ardından, yine hepinizin bildiği gibi, gerek ABD gerek AB üçlüsü gerekse Almanya Türkiye’ye çeşitli düzeylerde gerçekleştirdikleri ziyaretlerde aynı hususu, aynı ağırlıkta bizlere bildirmişlerdir. Türkiye’nin çabaları bunların bir sonucudur. Türkiye’nin çabalarını, yaptığı temasları arabuluculuktan farklı bir şekilde değerlendirmek gerekir. Bunun altını defaatle çizmişizdir. Şimdi de vurgulamak istiyorum. Bizim amacımız İran’la yakın temas içerisinde bu sorunun bir an önce barışçıl bir çözüme kavuşturulmasıdır.

SORU: Namık Bey, Bakanın gerek görüldüğü takdirde İran’a gidebileceğini söylediniz. Temasları sırasında diğer ülkelerden İran’a gitmesi yönünde bir talep geldi mi? Görüştüğü dışişleri bakanlarından olsun ElBaradei’den olsun giderseniz iyi olur şeklinde bir mesaj geldi mi?

CEVAP: Bu temasların ayrıntılarını sizlere bu aşamada açıklamam mümkün değil. Ancak, elbette çeşitli temaslarımızda bu konu da gündeme gelmiştir.

SORU: Namık Bey, Türkiye Ortaklık Konseyi’ni ve ilk faslın açılışını geride bıraktı. Lüksemburg’daki temaslar sırasında gördüğümüz şuydu: AB, Türkiye’nin liman ve havaalanlarını yıl sonuna kadar açmasını istiyor. Öyle ki artık müzakerelerin askıya alınacağına yönelik ifadeler de basında yer alıyor. Sizin yıl sonuna kadar bu anlaşmayı Meclisten geçirme ve uygulamaya koyma niyetiniz var mıdır? Müzakerelerin askıya alınmasını bekliyor musunuz?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bu konudaki sorularınızın cevapları dün hatta önceki gün Sayın Bakanımız tarafından Lüksemburg’da ve Ankara’da verilmişti. Ben bunları tekrar etmek istemiyorum. Bu konudaki tutumuzu gayet iyi biliyorsunuz. Müzakere süreci her iki tarafa da sorumluluk yükleyen bir süreçtir. Sadece Türkiye’nin çabalarıyla Kıbrıs sorununun çözümlenmesi mümkün değildir. Türkiye bugüne kadar çok ciddi fedakarlıklarda bulunmuştur. Bunların içerisinde Eylem Planı en ön safhada gelen bir husustur. Eylem Planımızda bu sorunun nasıl çözümlenebileceğine ilişkin yöntemler yine net olarak açıklanmıştır. Biz gerek Kıbrıs Rum tarafına gerek ilgili diğer taraflara sürekli çağrıda bulunuyoruz. Eylem Planımızın uygulanması hem bu sorunun giderilmesinde hem de Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünde çok önemli bir adımın atılmasına imkan sağlayacaktır. Bu vesileyle bu çağrımızı yinelemek isterim.

SORU: Namık Bey, Duygu’nun sorusuna bir ilave olacak ama dediniz ki Eylem Planını biz her seferinde hatırlatıyoruz ve buna yönelik çağrılarımızı yineliyoruz. Ortaklık Konseyi toplantısında acaba bu konuda AB tarafından nasıl bir yanıt aldınız. Yani Eylem Planına bakışlarıyla ilgili net bir ifade kullanıyorlar mı? İkinci sorum da süreç Bilim ve Araştırma’da bitti ama Eğitim ve Kültür faslında ne olacak? Ortak Pozisyon Belgesi’ni AB’nin ne zaman sunmasını bekliyoruz ve burada da birtakım kriterler gelebileceği ifade ediliyor. Özellikle Fransa’nın anadilde eğitim konusunda birtakım unsurların belgeye girmesini isteyeceği söyleniyor. Değerlendirmeniz nedir?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, önceki gün gerçekleşen toplantı her iki tarafın da tutumlarını net bir şekilde birbirlerine ifade etme, ayrıca bunu kamuoyuna da açıklama imkanını vermiştir. Bu hepinizin gözleri önünde cereyan etmiştir. AB yetkilileri ve Türk tarafı bir anlamda eteklerindeki taşları dökmüşlerdir. Dolayısıyla herkesin pozisyonu bellidir, bunları tekrar ifade etmenin bir manası yoktur. Bir an önce adım atılması gerekir. Avrupa kültürünün en önemli parçası uzlaşıdır. Uzlaşı bizim de her zaman altını çizdiğimiz bir konudur. Biz bu istikamette adım atmaya kararlıyız ve mutlaka önümüzdeki süreçte karşılıklı uzlaşılarla AB sürecimizi gerekli tempoda götürme kararlılığındayız. Bunun önünde daha önce de belirtildiği üzere birtakım engeller oluşabilir. Bu sadece Türkiye için değil, her ülke için geçerlidir. Her ülkenin önünde buna benzer engeller oluşabilir. Önemli olan AB’nin en önemli değerlerinden biri olan uzlaşıyla bunları aşmaktır. Bizim de amacımız bu yöndedir. Bu kararlılığımızdan taviz vermeyeceğiz. Bu meyanda, bütün bu süreci Kıbrıs konusuna bağlamanın da manası yoktur. Yapılacak daha çok işimiz vardır. Bizler bunun da farkındayız. Hükümetimiz bu konularda son derece kararlıdır. AB yolunda azimle ilerlemeye devam edeceğiz.

Eğitim-Kültür faslına ilişkin süreç önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşacaktır. Orada bir sorun şu aşamada görülmemektedir. Hepimiz bunu izleyeceğiz. Elbette süreçle ilgili bizim de çalışmalar yapabileceğimiz bazı konular olacaktır. Sizin de ifade ettiğiniz hususlar gündeme gelebilir. Ancak şunu unutmamak lazımdır. Türkiye bu konudaki görüşlerinde de asla taviz vermeyecektir. Böyle bir sorunu gündeme taşımayacaktır. Bu herkesin bildiği bir husustur. Ama bilinmiyorsa ben bir kez daha tekrarlamak isterim.

SORU: Namık Bey, Uluslararası Af Örgütü ısrarla CIA’nin yasadışı operasyonlarında Türkiye’nin de rol oynadığını iddia ediyor. Nitekim bugünkü haberlere yansıdı. Türkiye’deki İncirlik üzerinden yasadışı uçuşlarla Guantanamo’ya bazı suçluların götürüldüğüne dair haberler var. Bu konuya bir açıklık getirebilir misiniz?

CEVAP: Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Çünkü bu konu herkesin kafasında çeşitli istifhamlar yaratmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin de halkının da devletinin de - herkesin bildiği gibi – bu sürecin hiçbir aşamasında asla bir rolü olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Bu konudaki açıklamaları Sayın Bakanımız yine hepinizin hatırlayacağı üzere geçen sene Aralık ayında Anadolu Ajansı’na çok ayrıntılı bir şekilde yapmışlardır. Hepinizden bu açıklamaları bir kez daha okumanızı rica ediyorum. Af Örgütü’nün veya diğer kuruluşların veya şahısların - nitekim son olarak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Raportörü Dick Marty tarafından hazırlanan raporda da yer almaktadır - iddialarına itibar etmemenizi öneririm.

SORU: Peki efendim bu konunun paralelinde Türkiye’nin ya da sizin bilginiz olmadan İncirlik üssünün bu amaçla kullanılma ihtimali var mı?

CEVAP: Sözkonusu değildir. İncirlik Üssü bir Türk Silahlı Kuvvetleri Üssü’dür. Buradan atılacak her adım devlet yetkililerimizin, öncelikle askeri makamlarımızın bilgisi tahtında atılır. Böyle bir olay sözkonusu olamaz.

SORU: Son günlerde İsrail’in sivil halka yönelik saldırılarında bir artış sözkonusu. Türkiye’nin de arabulucu bir yol üstlenmesi bakımından bölgede İsrail-Filistin ihtilafının çözülmesi bakımından böylesi dönemde, açıklama yaptınız ama, diplomatik bir girişimde bulunuldu mu?

CEVAP: Ben bu konudaki sorunuza cevaben çok kısa bir süre önce Gazze Şeridi’nde gerçekleşen olaylara cevaben yaptığımız açıklamayı hatırlatmak isterim. Orada tutumumuz tüm açıklığıyla ortaya konmuştur. Bunun tekrarına yer yoktur. Türkiye terörün her çeşidine karşıdır. Karşı olmaya da devam edecektir. Kimden gelirse gelsin, hangi sebeple olursa olsun Türkiye hiçbir saldırıya göz yumamaz ve yummayacaktır.

SORU: Namık Bey, Ankara AB’yle müzakerelerin Kıbrıs’la müzakerelere dönüşmemesi için nasıl bir strateji üzerinde çalışıyor? Bir formül arayışı sözkonusu mudur? Uluslararası Adalet Divanı arayışı dahil. İkincisi, Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier’in KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Almanya’da yaptığı görüşmeden size gelen bilgiler ne yöndedir? Almanya’dan gerçekten KKTC üzerindeki izolasyonları kaldırılması yönünde bir güvence alınmış mıdır? Onu merak ediyoruz?

SORU: Bu konuyla bağlantılı olarak Namık Bey, Talat’ın İngiltere Başbakanı Blair’le görüşmesi de sözkonusu olduğu söyleniyor. O konuda da bir gelişme var mı?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bu sorularınızın büyük bir bölümünü aslında biraz önce cevaplamış olduğumu sanıyorum. Ancak şunu söyleyeyim, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere KKTC yetkililerinin gerek Avrupa’da gerek dünyanın diğer bölgelerinde en üst düzeyde kabul görmeleri ve meselelerini anlatabilmeleri yönündeki çağrılarımızı yapmaya devam edeceğiz. Bu konuda son derece olumlu ve yapıcı karşılıklar bulmaktayız. Nitekim, Almanya Dışişleri Bakanı’nın son olarak Sayın Talat’la yaptığı görüşme de bunun bir sonucudur. Sizin bahsettiğiniz görüşme (Talat-Blair görüşmesi) şayet gerçekleşirse onun da bu tür temas ve çalışmalarımızın bir sonucu olduğu görülecektir. Biz burada şunu vurgulamaya çalışıyoruz. Türkiye ve KKTC Kıbrıs konusuna kapsamlı bir çözüm bulunabilmesi, özellikle BM’nin çabalarının doğru bir zemine oturtularak sürdürülebilmesi için elinden gelen her türlü gayreti göstermektedir. Bu yönde Türkiye’nin KKTC’yle birlikte sürdürdüğü çabaların çok kısa bir zamanda daha somut sonuçlar verebileceğini düşünmekteyiz. Bu çalışmaları sizlere önümüzdeki dönemde yapacağımız toplantılarda daha ayrıntılı açıklarım.

SORU: Namık Bey, Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı Boucher bugün bazı temaslarda bulunuyor. Bununla ilgili bilgi verir misiniz? Kimlerle görüşecek, gündemde özel bir konu var mı? Bir de bu bağlamda ABD tarafıyla Ortak Vizyon kağıdı çalışmaları ne aşamada?

CEVAP: Boucher’ın temaslarının hangi çerçevede olacağını bilmiyorum. Ama arkadaşlarımdan şimdi rica ederim, size toplantıdan sonra konu hakkında bilgi verirler. Ortak Vizyon Belgesi konusunu gündeme getirdiğiniz iyi oldu. Bu konudaki çalışmaların bu hafta sonuçlanacağını umuyorum. Neden bu şekilde bir tepkide bulunuyorum. Çünkü, AB süreci bu husustaki çalışmalarımızın bir anlamda paralelinde yürüdüğü için bütün ilgimizi Ortak Vizyon Belgesi’ne teksif edemedik ama sanıyorum çok kısa bir süre içerisinde bu konuda bir sonuç alıp sizlere açıklamada bulunacağım.

SORU: Namık Bey, Ege’de çarpışan F-16 uçaklarıyla ilgili olarak hazırlanacak olan raporla ilgili bir sonuç alındı mı? Bir de bu rapor Türkiye’nin lehine bile olsa Türkiye’nin hakkı olan tazminatı istemeyeceği öne sürülüyor. Eğer rapor Türkiye’nin lehine olursa tazminat istenmesi gündemde olacak mı olmayacak mı?

CEVAP: Olacak.

SORU: Raporla ilgili bir gelişme var mı?

CEVAP: Olacak diye cevap verdim. Dolayısıyla olumlu gelişmeler var.

SORU: Namık Bey, benim bir sorum olmayacak. Sanırım arkadaşlarımın soruları bitti. Teknik konuda bir ricamız olacak ki o da bugün Sayın Bakanın programına ilişkin olarak yaşadığımız bir olayla ilgili. Gerek Cumhurbaşkanlığından olsun, gerek Başbakanlıktan olsun, gerek diğer bakanlıklardan olsun gazetelere akşam geç vakitlerle de olsa bir ertesi günkü program fakslanır. Biz tabii ki Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi tek tek bütün gazeteleri telefonla arayarak programı bildirsin diye bir talepte bulunmuyoruz. Ancak, sanırım Sayın Bakanın bir gün önceden programı belli olur ve faks cihazında da otomatik kayıtlar vardır. Oradan program bize fakslanırsa hakikatten çok makbule geçecek. Gazetenin belirli bir gündem programı var. Bir sabah gündem programı var, bir öğleden sonra gündem programı var. Bakanın programının ayrıntılarını biz hakikatten zamanında bildiremiyoruz. Ancak programdan şöyle haberdar oluyoruz, Enformasyon dairesini telefonla aradığımız zaman bize bildiriliyor. Ancak, o günün hengamesi çerçevesinde kimi zaman insan unutuyor, kimi zaman hakikaten vakit olmuyor. Bugün de böyle bir olay yaşadık Sayın Bakan Bilkent’te diploma törenine gitmiş. Sanıyorum birçok arkadaşımızın bundan haberi olmadı. Veya geç vakitlerde haberimiz oldu. Bu konuda hassasiyet gösterirseniz bizleri de çok sevindirirsiniz. Teşekkür ederim.

CEVAP: Ben teşekkür ederim, elbette göstereceğiz. Sizin bu yöndeki taleplerinize çok içten saygı duyuyorum. Ama aynı saygıyı sizden de bizim çalışmalarımıza bekliyorum. Çünkü Bakanımızın programı hiçbir kimsenin programına benzemiyor. Çok sık değişiyor ve çok dramatik değişiklikler oluyor. Ben o programı gün boyunca 10 dakikada bir veya saatte bir sizlere geçemem. Size söz verirsem hem kendi kendime saygısızlık etmiş olurum hem sizlere. Çünkü kiminize ulaşmayabilir, bu daha büyük sorunlara yol açabilir. Sizi temin ederim ki sizlere en geniş bilgiyi verebilmek için elimizden gelenin azamisini yapıyoruz. Zaman zaman kendi özel hayatımızdan özel çalışmalarımızdan fedakârlık edip de yapıyoruz bunu. Elbette bütün bu çabalar dahi zaman zaman bazı eksikliklerin olmasını engellemiyor. Ama sizin bunları anlayışla karşılayacağınızı ve bizimle gereken işbirliğini göstererek bu çabaların bundan sonra bu tür hatalara ve sizler bakımından sıkıntılara yol açmamasını sağlayacağını tahmin ediyorum, bekliyorum. Bizim amacımız sizlerin rahat çalışmasıdır. Bunu unutmayın. Siz ne kadar rahat çalışırsanız, yüzünüz ne kadar çok gülerse, bizim yüzümüz daha çok güler. Mutlaka eksikliklerimiz vardır. Ama o eksiklikleri beraberce gidereceğiz.

SORU: Beraberce nasıl gidereceğiz Namık Bey? Herkes sabahları arıyor, aramaya çalışıyor. Böyle bir sorun var.

CEVAP: Sorunun olduğunu kabul ediyorum. Ama bunun giderilmesi için de çalışmamız lazım diyorum. Bizim imkânlarımızı söylüyorum. Yapabileceklerimiz var, yapamayacaklarımız var. Ben size yapamayacaklarımızı vaad edersem yanlış yapmış olurum, sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiririm. Ben onu aşmaya çalışıyorum. Hepimizin eksiklikleri vardır. Sizlerin de vardır. Bunları beraberce aşacağız, bunun başkaca da bir yolu yoktur.

Evet, başka sorunuzun olmadığını anlıyorum, hepinizi tekrar sevgiyle selamlıyor ve toplantımızı kapatıyorum.

Çok teşekkür ederim.