Sözcü Selçuk Ünal'ın Olağan Basın Toplantısı, 15 Mart 2012

Öncelikle olağan basın toplantısına hoş geldiniz diyorum. Yoğun bir diplomatik faaliyetin olduğu bir hafta geçirdik, geçiriyoruz. Ben öncelikle kısaca program hakkında bilgi vermek istiyorum, ondan sonra da varsa genel gündem hakkında sorularınızı yanıtlamaya çalışacağım.

Bildiğiniz gibi bu hafta içinde KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu ülkemizdeydi, Karadağ Başbakanı ülkemizi ziyaret ediyor, dün Sayın Başbakanımızla temaslar oldu, bugün de Sayın Bakanımız kendisiyle bir çalışma kahvaltısında bir araya geldi. Keza aynı zamanda Ekvator Cumhurbaşkanı da ülkemizi ziyaret etmektedir. Bu düzeydeki ilk ziyaret olması açısından Ekvator Cumhurbaşkanının ziyareti bizim için çok önemlidir ve ayrı bir önem taşımaktadır. Bu yıl Kito’da Büyükelçiliğimizin açılması zaten ilişkilerimize ayrı bir boyut kazandırmıştır. Ziyaret sırasında dört anlaşma imzalanması öngörülüyor. Bunlar Turizm, Kültürel ve Eğitim İşbirliği Çerçeve Anlaşmaları ve Çevre alanında Mutabakat Zaptı. Bunlar Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bugün içinde imzalanacak.

Bugünkü programımıza gelince, Yemenli gazeteci, Nobel Barış ödülü sahibi Sayın Tevekkül Karman da ülkemizi ziyaret edecek. Birkaç gün Konya’da, İstanbul’da ve Ankara’da temaslarda bulunacak, bu akşam Sayın Bakanımız kendisini bir yemekte ağırlayacak. Daha sonra yani yarın, bildiğiniz gibi 25. Reform İzleme Grubu Toplantısı Sayin AB Bakanımızın ev sahipliğinde Istanbul'da yapılacak, Sayın Bakanımız da katılacak. Önümüzdeki gündeme gelecek olursak, önümüzd hafta 18-19 Mart’ta Fas Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret edecek. Daha sonra 20-21 Mart’ta Bulgaristan ile YDİK Ankara’da toplanacak, Sayın Başbakanların başkanlığında. Bilahare 21 Mart’ta Sayın Bakanımızın Avusturya’ya ikili bir ziyaret yapması öngörülüyor. Daha sonra zaten hepinizin daha önce haberlerden takip ettiği gibi Sayın Bakanımız, Sayın Başbakanımızın Nükleer Zirve çerçevesinde Güney Kore ve daha sonra İran ziyaretlerine eşlik edecek. Bu arada tabii ilgili veya gündemimize iliskin ulkelerle de temaslar yaoilacak. (soru: Güney Kore ve İran ziyaretlerinin tarihlerini söyleyebilir misiniz?) Bu ziyaretler sirasiyla 25-26 Mart ve devamında 27-28-29 Mart olarak öngörülüyor.

Bu arada Bakanlığımız da değişik ülkelerle değişik seviyelerde siyasi istişarelerini devam ettirmektedir. Geçtiğimiz hafta Bakanlığımız Müsteşarı Büyükelçi Sayın Sinirlioğlu başkanlığında Yunan Dışişleri Genel Sekreteri ile mutad siyasi istişareler gerçekleştirildi. Bu hafta Kazak Dışişleri Bakan Yardımcısı, aynı zamanda ülkelerimiz arasında diplomatik ilişkilerinin 20. Yıldönümünü kutlama vesilesiyle burada. Kendisiyle siyasi istişareler gerçekleştirildi. Bugün de Sayın Bakanımız kabul etti. Sayın Müsteşarımız, Libya’da siyasi istişareler bulunmaktaydı düzenli siyasi istisare mekanizmasi çerçeve içinde. Kendisi bugün Türkiye’ye dönüyor. Ben burada durmayı düşünüyorum ve varsa gündemle ilgili sorularınızı almak istiyorum.

SORU: Selçuk Bey, Suriye’de bulunan Türk gazetecilerine ilişkin dün bir haber duyduk. Dün itibariyle bu iki gazetecinin akıbetine ilişkin bir bilgi ulaştı mı size?

CEVAP: Öncelikle bu haberi aldığımız andan itibaren Şam Büyükelçiliğimiz ve Halep Başkonsolosluğumuzla temasa geçtik, kendilerine talimat yollandı ve Suriye makamları nezdinde gerekli girişimler yapıldı. Halep Başkonsolosumuz, Halep Valiliği nezdinde Şam Büyükelçiliğimiz de keza Şam’daki resmi makamlar nezdinde girişimlerini sürdürüyorlar. Şu ana kadar bize ulaşmış resmi ve tam teyit edilmiş bir bilgi yok. Dun ben anılan gazetenin yayın yönetmeni ile bir görüşme gerçekleştirdim. Kendisinin bize verdiği bilgiyi zaten kendisi de bilahare kamuoyuna açıkladı. Bu arkadaşlarımız ayın besinde Suriye’ye geçmişler, kendileriyle en son görüşme 10 Mart’ta yapılmış, o sırada bir sıkıntı olmadığı anlaşılıyor, ondan beridir kendilerinden bir haber alınamıyor. Ancak, bu arkadaşlarımızın öncelikle nerede olduklarının tespiti ve sağlık durumlarının tespiti açısından çalışmalarımız çok yönlü olarak sürdürülüyor. Şu anda bana intikal eden başka resmi ve teyit edilmiş herhangi bir bilgi yok.

SORU: Geçtiğimiz günlerde BM ve Arap Liginin Suriye özel temsilcisi Kofi Annan Ankara’da temaslarda bulundu. Bu kapsamda Suriye ulusal konseyiyle de bir görüşme yaptı ve devamında bir basın toplantısında Suriye Ulusal Konseyi’nin Başkanı Burhan Galyun sürecin bu şekilde devam etmesi durumda muhalefetin silahlandırılacağını söyledi ve ardından da bazı ülkelerin Suriye Ulusal Konseyi’ni silahlandırma da yardım edeceğiz konusunda garanti verdiğini söyledi. Acaba Türkiye bu ülkeler arasında mıdır? Bu konu ile ilgili olarak bilgileriniz nelerdir?

CEVAP: Öncelikle genel tavrımızı açıklayayim. Buradaki Suriye Ulusal Konseyi’nin Türkiye’de kamu düzenini bozmadığı sürece serbestçe toplandığını, toplantılar yaptığını, burada ofisleri olduğunu biliyorsunuz. Bu girişimler tabiatıyla tarafımızdan da biliniyor, destekleniyor. Burada kendileriyle yapılan görüşmelerde bizim öncelikle verdiğimiz mesaj, Suriye muhalefetinin birliğini ve dirliğini sürdürmesi ve mümkün olan her kesimden temsilcileri içlerine almalarıdir ki zaten bu onların da isteği. Sayın Bakanımızın İstanbul’da Burhan Galyun başkanlığındaki Suriye Ulusal Konseyini son kabulü sırasında da bu görüşler kendileri tarafından dile getirildi. Suriye Ulusal Konseyi’nin tabanının genişletilmesi, içeriğinin genişletilmesi arzusunda olduklarını söylediler. Biz de bu konudaki teşviklerimizi zaten sürdürüyoruz. Onun dışında gerek o görüşmelerde gerek daha sonra askeri konularla ilgili herhangi bir husus gündeme gelmiş değil. Biz de bu açıklamaları kamuoyundan tabii ki takip ediyoruz. Konsey ile temaslarımız sürüyor. Bu aciklamalar tabiî ki Suriye’deki durumun ne kadar ciddiyet kesbettiğini gösteriyor. Nitekim bildiğiniz gibi, Suriye’den ülkemize kaçışlar da artmış durumda. Buradaki baskıdan kaçan Suriye vatandaşlarının sayısı her gün artmakta. Dün itibariyle bu sayı 13.700 idi. Bu sabah itibariyle toplam olarak 14.700 kişi ülkemizde bulunmaktadır. Bunlardan 14.200’ü Hatay’daki kamplarda bulunuyor. Ayrıca Reyhanlı Kampında bulunan 500 Suriye vatandaşı da Gaziantep’te kurulmuş olan, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde kurulmuş olan bir geçici çadırkente dun yerleştirildi. Bu rakamlar durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Sanırım bu rakamlar da Suriye’deki duruma bu kadar önem vermemizin bir başka göstergesi. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, dün gelen kişiler arasında iki Suriyeli general de ülkemize gelmiştir. Böylelikle ülkemizde bulunan Suriyeli generallerin sayısı 7’ye çıkmıştır. Bu konuda söyleyebileceklerim bu kadar.

SORU: Selçuk Bey iki sorum var. Birinci sorum Rusya ve İran ayrı bir inisiyatif konusunda Türkiye başvurduklarını açıkladılar. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi de bunu açıkladı. Türkiye’nin yanıtı ne oldu bu ortak toplantı önerisine?

CEVAP: Burada belki de bir yanlış anlama var. Tam bahsettiğiniz türden bir talep bize en azindan resmi olarak iletilmiş değil. Ama şu var ki, biz daha önce birçok defalar kamuoyu ile de paylaştığımız şekilde Suriye Yönetimine telkinlerini sürdürmesi için Rusya’ya da, İran’a da bu konudaki görüşlerimizi aktardık. Onların da Suriye’de akan kanın biran evvel durması için neler yapılması gerektiğini Suriye’ye telkin etmelerinin yararlı olacağını söyledik. Bunun dışında kararlaştırılmış bir üçlü girişim ve toplantı yoktur. Ama biz de tabiatıyla kamuoyu aracılığıyla ve diğer kanallarımız aracılığı ile her zamanki görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Diğer tüm ülkelerden de Suriye’de akan kanın biran evvel durması için Suriye nezdinde girişimlerini arttırmalarını bekliyoruz.

SORU: Bir diğer sorum daha var. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bir koordinatör atadığını söyledi Türkiye, Lübnan ve Ürdün’deki mülteci kampları ile ilgili. Bir temas oldu mu? Türkiye’ye gelecek mi. Ziyaret edecek mi. Çalışmalar ne çerçevede yürütülüyor?

CEVAP: Bildiğiniz gibi BM Genel Sekreterinin insani işlerden sorumlu yardımcısı Valerie Amos daha önce ülkemize geldi ve temaslarda bulundu. Burada ağırlıklı olarak insani yardıma ilişkin konular ele alındı. O temaslar sırasında BM’nin Suriye’ye komşu ülkeler çerçevesinde bir ihtimaliyat planlaması hazırlamayı arzu ettiğinden bahsetti. Bunu bizimle de diğer ülkelerle de konuşmaya, görüşmeye devam edecekler. Bahsettiğiniz diğer atama bildiğim kadarıyla dün yapıldı. BM tarafından açıklandı. Biz zaten BM ile bu konunun çıktığı ilk günden beri diyaloğumuzu sürdürüyoruz. İşbirliğimizi sürdüreceğimizi hem Sayın Valerie Amos’a hem Sayın Annan’a aktardık. Bu konudaki çalışmalarımız, temaslarımız sürecek. Ama bahsettiğiniz temsilci yeni atandığı için ülkemize gelmesi konusunda henüz bize yapılmış bir başvuru yok. Ancak kendisi insani yardımdan sorumlu bir koordinatör gibidir, yani kamplardan değil, insani yardımların koordinasyonu konusundan sorumlu bir atama olduğunu anlıyoruz.

SORU: Suriye’den bir General’in daha Türkiye’ye geldiğini söylediniz. Biraz daha detay verebilir misiniz? İsmini paylaşmanız mümkün mü?

CEVAP: Açıkçası gelen gerek Suriye vatandaşları, gerekse firar ederek ülkemize gelen Suriye güvenlik güçleri yetkilileri hakkında bilgi ve isimleri vermek ne sığınmacı hukukuyla bağdaşabilecek bir hareket, ne de şu an bizim etik olarak atabileceğimiz bir adim. Zira bu kişilerin bir kısmının ailelerinin hala Suriye’de olması ihtimali var. Kişilerin isimlerini, rütbelerini vermemiz bu anlamda açıkçası sözkonusu değil. Ancak zaman zaman bazıları bazı basın organlarina biliyorsunuz ki mülakatlar verdi. Ama onların dışında bu kişilerin isimlerini söylememiz, açıklamamız onların kendilerinin ve ailelerinin güvenliğini tehdit edecek bir konu. Zaten sığınanların sayısı sadece bu 9 generalle de sınırlı değil. Değişik rütbelerde, orta düzeyde birçok asker zaten şu ana kadar ulkemize giris yapmistir.

SORU: Suriye toplantısı ile ilgili olarak soracağım. Başbakan Erdoğan 2 Nisan’da olacağını açıkladı. Öncelikle davetler gitmeye başladı mı. Öncelikle bunu soracağım. İkincisi de bu toplantı ile ilgili olarak Türkiye nasıl bir çerçeve koymayı düşünüyor. Çünkü Tunus’taki toplantıdan muhaliflerin çok mutlu ayrılmadığını biliyoruz. Dolayısıyla İstanbul bir dönüşüm noktası olması konusunda da Türkiye’nin bir arzusu olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla nasıl bir çerçeve ile gidilecek bu toplantı için?

CEVAP: Dun Sayın Bakanımızın da kamuoyuna değişik vesilelerle açıkladığı üzere, bu konudaki hazırlıklarımız sürüyor. Davet mektupları henüz gönderilmedi. Dolayısıyla bu konudaki çalışmalarımız da devam etmekte. Bunun ötesinde birinci yapılan toplantıda, yani Tunus toplantısında, Suriye ulusal Konseyi’nin Suriye halkının meşru bir temsilcisi olarak tanındığını da hatırlatmak isterim. Bizim amacımız , yani İstanbul’da yapılacak toplantıda Sayın Başbakanımızın açıkladığı toplantıdan temel amacımız öncelikle Suriye konusundaki uluslararası gündemin devam etmesidir. Uluslararası camianın dikkatinin çekilmesi, bizim diplomatik girisimlerimiz sayesinde de oluşturulmuş olan diplomatik platformun, uluslararası platformun gerek diğer gelişmeler gerek BM Genel Kurulu kararıyla başlatılan ivmenin sürdürülmesi ve tabiatıyla Suriye yönetimine daha net mesajlar verilmesidir. Bu konuda gerek katılımcı ülkelerle gerek ilgili diğer taraflarla hazırlıklarımız sürüyor.

SORU: Katılım düzeyinin dışişleri bakanları düzeyinde olacağı açıklanmıştı. O konuda bir değişiklik var mı, liderlerin davet edilmesi söz konusu olabilir mi? Fransa’ya davet konusunda bir karar alındı mı. Bir de bugün Hatay’daki yetkililere dayanarak yaklaşık 50.000 kişinin beklendiğini buna yönelik hazırlıklar yapıldığı şeklinde haberler çıktı basında. Kaç kişinin gelmesi bekleniyor ya da kaç kişiye yönelik hazırlık yapılıyor?

CEVAP: Bu toplantının düzeyi Dışişleri Bakanları düzeyinde olacak. Bu müteaddit defalar açıklandı. Zaten Tunus’ta yapılan toplantının düzeyi de Dışişleri Bakanları düzeyinde idi. Dolayısıyla burada Dışişleri Bakanlarının davet edilmesi öngörülüyor. Ama biliyorsunuz iki şapka taşıyan bazı siyasi liderler de var. Bazıları Başbakan ve Dışişleri Bakanı sıfatını taşıyor. Tabiatıyla Dışişleri Bakanlarına gönderilen bir davet olarak bizim çerçevemiz bu olacak. Diğer sorunuza gelince, bu hazırlıklar konusunu zaten Sayın Başbakanımız açıkladı. Sayın Bakanımız da değişik vesilelerle söylemişti. Biz kendimizi her türlü ihtimale karşı hazırlıyoruz. Özellikle rakamların da artacağı beklentisi var ama şu anda bir rakam telaffuz etmiyoruz. Ne beklentimiz açısından ne de hazırlıklarımız açısından. Çünkü bizim tabii ki temel temennimiz ilk günden beri bu kaçışlara yol açan siyasi ve güvenlik ortamının durulması, ama böyle bir durum da şu anda ortada gözükmüyor takdir edeceğiniz gibi. Ancak diğer vilayetlerimizde de ilgili kuruluşlarımızca başlatılan hazırlıklar var. Bunları zaten siz de basından okudunuz. Dün Sayın Başbakanımız da değindi. Şu anda söyleyebileceklerim bu kadar. Fransa ile ilgili olarak ise, zaten üçüncü toplantının Fransa’da yapılması öngörülüyor. Bu toplantı çok taraflı bir toplantı. Dolayısıyla Fransa ile ikili ilişkilerimizin çerçevesi dışında değerlendirilmesi mümkün, ama Fransa ile ilişkilerimizdeki son gelişmeler çerçevesinde de biliyorsunuz bir değerlendirme yapılıyor. Burada gelişmelere göre bir adım atılacaktır. Ama bu toplantının da çok taraflı bir toplantı olduğunu da söylemek isterim, zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da daha önce bu konuda bir açıklama yaptı.

SORU: Bu toplantıya Rusya ve Çin’in katılması için çalışma var mı. Yani bir temas yapıldı mı. Eğer katılmazlarsa yine boykot kararı olursa bu Tunus’taki toplantıdan ne farkı olacak İstanbul’daki konferansın?

CEVAP: Şöyle söyleyeyim. Bu birinci toplantının formatında zaten Rusya ve Çin’e davetiye gönderilmişti. Bu ülkeler kendileri katılmamayı tercih ettiler. Dolayısıyla deminki arkadaşımızın sorusuna belki ek olacak. Tunus toplantısının formatına genel olarak riayet edileceğini söyleyebiliriz. Davetliler açısındankatılıp katılmamak da tabii bu ülkelerin elinde olan bir şey sonuç itibariyle bu toplantıların çıkış noktası da Arap Birliği kararlarını destekleyen ülkelerin bir etkinliği, bir ortak çalışması olarak görülüyordu, görülmelidir. Bu çerçevede de bu ülkelerin her ülkenin ilgilenen her ülkenin Suriye’nin geleceği ile ilgilenen her ülkenin katılmasını temenni ederiz.

SORU: Selçuk Bey, Kofi Annan’ın Suriye’ye gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz. Özellikle şu açıdan soruyorum temasların ardından Annan yaptığı açıklamada bir (anlaşılmıyor)akabinde basından izlediğimiz kadarıyla cevaplar aldı Annan ancak soru işaretleri olduğuna dair ifadeler var. Aynı zamanda Başbakan Erdoğan’ın da Annan görüşmesinde Annan’ın misyonunun Suriye dışişleri tarafından kötü amaçlı kullanılmaması yönünde bir mesajı olduğunu da ekleyerek sormak istiyorum. Şu ana kadar devam eden süreci siz bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Öncelikle sunu soylemek isterim ki ben Sayın Annan’ın veya BMnin sözcüsü değilim. O soruya bu nedenle cevap veremeyeceğim. Dolayısıyla aldığı yanıt nedir, ne değildir onu tahmin ediyorum bir noktada ilgili taraflarla, lbizle ve kamuoyuyla paylaşacaktır. Ama sorunuzun ikinci bölümüne gelecek olursak, biz Suriye’de akan kanın durması için başlatılan her girişimi destekliyoruz. Keza Sayın Annan’ın bu konudaki çalışmalarını da destekledik. Kendisi ülkemize gelmek temaslarda bulunmak istediği zaman bunu memnuniyetle kabul ettik. Diğer bölge ülkeleriyle görüşmesini teşvik ettik. Telkin ettik. Zaten kendisinin de niyeti bu yönde idi. Ama diğer taraftan tabiatıyla yapılacak her türlü girişimin de bugün sanki sıfırdan başlayan bir girişim olarak değerlendirilmemesi gerekir. Buradan kastettiğim Suriye’de atıldığını söylediğiniz bazı adımlar var referandum genel seçimler gibi ama bunlar belki daha önceden yapılsaydı çok önceden biz Türkiye olarak telkinlerimizi yaptığımız zamanlarda gerçekleşseydi belki bir yararı olacaktı ama bugün BM rakamlarına göre 8.000 kişinin ölmesinden onbinlerce insanın hapishanede olmasından ve yaklaşık 230 bin kişinin evlerinden edilmiş olduğu bir ortamda bunlar ne kadar gerçek çapında olur ona tabiî ki bakmak lazım. Sayın Annan’ın misyonu da tabiî ki en iyi kendisi değerlendirecektir. Bu konuda biz kendisiyle diyalogu devam ettireceğiz.

SORU: Aslında şu açıdan sormak istemiştim. Gelinen süreçte son bir haftada Suriye rejimi tarafından bir oyalama taktiği olarak değerlendiriyor musunuz siz ilişkileri?

CEVAP: Buna aslında cevap verdim, yani bu atıldığı bahsedilen sizin de atıfta bulunduğunuz bazı adımlar aslında bizim çok önceden yapılmasını telkin ve temenni ettiğimiz Adımlardı ama bunların bugünkü ortamda ne kadar yarar sağlayacağına takdirinize bırakıyorum.

SORU: İlk sorum İran toplantısı ile ilgili olacak. Biliyorsunuz nükleer müzakerelerin İstanbul’da gerçekleştirilmesi öngörülüyor buna ilişkinin tarih netleşti mi…(anlaşılmıyor)

Acaba Türkiye Suriye’ye askeri bir müdahaleye daha önce kesinlikle karşı çıkarken şimdi nasıl böyle bir tavır aldı.

CEVAP: Öncelikle İran konusundaki sorunuza cevap vermek isterim. Bu konuda yaptığımız temasları, çalışmaları kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaştık şu ana kadar. Burada bulunduğumuz nokta P5+1 ile ve onların temsilcisi pozisyonundaki Sayın Ashton ile İran tarafının görüşme konusunda mutabık olduğudur. İran tarafı bu toplantının Türkiye’de yapılmasını arzu ettiğini kamuoyuyla da paylaşmıştı, bizimle de paylaştı. Diğer taraftan daha önce yaptığımız temaslarda Sayın Ashton ile bu konuda bir anlayış birliği içinde olduğunu gördük. Ancak bu konuda netleşmiş bir durum yok, yani bu toplantının Türkiye’de yapılacağı veya hangi tarihte yapılacağı konusu şu anda kesinlik kazanmış değil. Zaten bizim için önemli olan da bu toplantıların yapılması. Hep söylediğimiz gibi Türkiye’de yapılması değil, ama her yerde nerde olursa olsun yapılması. Önemli olan bu toplantıların, bu görüşmelerin başlaması, kesintisiz olarak sürmesidir. Burada tabiatıyla taraflar bizden ne zaman herhangi bir yardım veyahut kolaylık talebinde bulunursa bunu da vermeye hazırız. Bunu da defaatle söyledik. Ama bizim edindiğimiz izlenim bu toplantının Nisan ayından önce gerçekleşemeyeceği yönünde. Bunu daha önce kamuoyuyla paylaşmıştık. Diğer sorunuza gelince tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerini yorumlamak bana düşmez, ancak Türkiye’nin bir dış müdahaleye karşı olduğunu en başından beri söyledik, bunu defaatle söyledik. Burada da Suriye’deki istikrarsızlığın son bulması için elimizden gelen her şeyi yaptık. Bu konu uluslararası camianın, uluslararası basının da sürekli gündeminde olan bir konu, tartışılan bir konu. Bu çerçevede biz de Suriye’de akan kanın durması için her türlü çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Biraz önce ayrıntılı olarak anlattım. Suriye’den kaynaklanan sığınmacılar sorunu bizim için de çok önemli bir hususu arzetmektedir. Bu çerçevede her türlü ihtimaliyete haziriz, bunu da. l karşı her zaman söyleye geldik.

SORU: (anlaşılmıyor)…………………iki hafta önce Başbakan Erdoğanin insani koridor kurulmalı şeklinde ifadesi oldu. Biran önce partisinde kullandı. Fransa’nın ortaya attığı bir talepti bu. Fransızların yaptığı bir öneriydi. Gündeminizde midir? (anlaşılmıyor).......daha sonraki süreçte birazcık kaldı ama şimdi tartışılan bir şey mi Başbakan Erdoğan’ın biran önce insani koridor kurulmalı dedi?

CEVAP: Bu öneri uzun bir süre önce Fransa tarafından gündeme getirilmişti. Ancak, sonradan benim takip edebildiğim kadarıyla resmi olarak bunu başka bir şekilde gündeme getirmediğini hatırlıyorum. Ancak Suriye’deki insani durumdaki kötüleşme tabiatıyla en başta komşu ülkelere ve komşu ülkeler arasındaki en çok sayıda sığınmacıyı barındıran ve en uzun sınıra sahip olan ülkemizi yakından ilgilendirmektedir. Zaten Sayın Başbakanımızın, Sayın bakanımızın bir insani koridor açılması konusundaki açıklamaları da bu çerçevededir. Yani burada önemli olan Suriye’de kuşatılmış şekilde bekleyen halka insani yardımın mümkün olan en kısa sürede ulaştırılmasıdır. Zaten bu konuda başlattığımız girişimleri de takip ediyoruz. Öncelikle BM veya BM çerçevesinde olmayan tüm uluslararası kuruluşları, insani yardım kuruluşlarını insani yardıma erişim sağlanması konusunda çaba göstermeleri için çağrıda bulunduk. Bu konuyu takip ediyoruz, New York’ta ve Cenevre’de. Aynı şekilde İnsan Hakları Konseyinde de bir karar tasarısını sunmuş ve kabul edilmesi icin dede çaba sarfetmiştik. Orada zaten insani yardım erişim konusu geçiyordu. Bu konudaki çalışmalarımız sürecek.

SORU: Açıklamalardan (anlaşılmıyor)…. Suriye’de faaliyetin sağlanması konusunda Türkiye’nin karşı olduğu anlaşılıyor. Ama Suriye ile Ulusal Konseyi sık sık iki konuda da bir müdahale, ikincisi de zamanı konusunda çağrılar yaptık. Dolayısıyla Sayın Dışişleri Bakanımızın sık sık temasları oluyor Suriye Ulusal Konseyi ile. Bu konuda Türkiye bir uyarıda bulunuyor mu ya da Sayın Dışişleri Bakanımızın bu yönde Suriye Ulusal Konseyi ile ilgili temsilcilerine uyarıları oldu mu, Türkiye’nin tavrı konusunda

CEVAP: Bu konudaki soruya esasen az once cevap verdim. O cevaplar aynen geçerli.

SORU: Suriye sürekli ……. Bazı Fransız şirketlerin … (anlaşılmıyor) Türkiye’ye yatırım yaptığı TAV’ın % 38 hissesi aldı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, dışişleri bakanlığı olarak?

CEVAP: Bu açıkçası iki özel kuruluş arasındaki bir ticari ilişki. Söyleyeceğim başka bir şey yok.
Çok teşekkür ediyorum.