Suriye’den kaynaklanan her türlü terör tehdidine karşı milli güvenliğimizin
gerektirdiği tedbirleri almak, uluslararası hukuka dayanan en temel
hakkımızdır.
Bugüne kadar anılan tedbirleri başta ABD olmak üzere Müttefiklerimizle
ortaklaşa hayata geçirmek için azami gayret sarfettik. Suriye’nin kuzeyinde
teşkil edilecek bir güvenli bölge vasıtasıyla meşru güvenlik çıkarlarımızın
korunması ve yerinden edilmiş yüzbinlerce Suriyelinin evlerine güvenli ve
gönüllü geri dönüşlerinin önünün açılması amacıyla yapıcı ve iyi niyetli
çabalar yürüttük.
Gelinen aşamada, ABD askeri makamlarının vaatleri yerine getirilmemiştir.
Süreç içinde ABD güvenlik bürokrasisi, Fırat’ın doğusunu işgali altında
tutan PYD/YPG terör örgütüyle angajmanına son vermek bir yana, bunu
artırmış ve ülkemizle mevcut Müttefik ilişkisine aykırı bir yaklaşım
sergilemiştir.
Türkiye, uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak, terörün her
türlüsüyle mücadele konusunda kararlıdır. Sınırlarımıza mücavir Suriye
topraklarında, DEAŞ’ın ruh ikizi olan ve ülkemiz ve insanlarımızın
yanısıra, Suriye halkına yönelik insanlığa karşı suçlarla müsemma
PYD/YPG/PKK terör örgütünün palazlanmasına ve oldubittiler yaratmasına
seyirci kalınamaz.
Türkiye, Fırat’ın doğusunu teröristlerden temizleyerek kendi bekasını ve
güvenliğini korumak, ayrıca, Suriye’nin huzur, barış ve istikrarını
sağlamak amacıyla güvenli bölgeyi hayata geçirmekte kararlıdır. Bu suretle,
bölgede Suriye’nin toprak bütünlüğü ile birliğine dönük ciddi bir tehdit de
ortadan kaldırılacak ve gelecekte DEAŞ ve benzeri bir sorunun nüksetmemesi
için güçlü bir zemin tesis edilecektir.
Tüm bu hususlar, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ABD Başkanı Trump’a 6
Ekim tarihinde yapılan telefon görüşmesinde bir kez daha vurgulanmıştır.