DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, çok
kıymetli milletvekilleri, milli egemenliğimizin 100. yıldönümünde Gazi
Meclisimize hitap etmekten ayrı bir gurur duyuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu vesileyle Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak
üzere tüm gazi ve şehitlerimizi de rahmetle, minnetle anıyorum. 2021
bütçemiz hayırlara vesile olsun.
Geçen ay Plan ve Bütçe Komisyonunda dış politikamızla ilgili kapsamlı bir
sunuş yaptım. Milletvekillerimizden gelen soruları cevaplamaya çalıştık ve
daha sonra yazılı bir şekilde de cevabımızı ilettik. Keza kitapçığımızda da
dış politikamızın detayları ve dış politika duruşumuz kapsamlı bir şekilde
anlatılıyor. Burada tek-tek konuları sizlere anlatmak yerine genel bir dış
politika vizyonumuzu sizlerle paylaşmaya çalışacağım ve bu vesileyle de dış
politikamız üzerine görüşlerini belirten tüm siyasi parti gruplarına ve
milletvekillerine de çok teşekkür ediyorum.
Dış politikamızın detaylarına girmeden önce İzmir ve Antalya’da ağırlıklı
olmak üzere sel felaketi oldu, iki vatandaşımızın hayatını kaybettiğini
öğrendik. Vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Giden can geri
gelmez, ama vatandaşlarımızın uğradığı zararlar her zaman olduğu gibi
tespit edilir ve gereği de inşallah yapılacaktır.
Çok kıymetli milletvekilleri, Saygıdeğer Başkan, gerçekten bugün dünya
köklü bir değişimden geçiyor. Bunu hem küresel düzeyde, hem de bölgemizde
hep birlikte yaşıyoruz. Ve pandemi bu dönüşümü çok hızlandırdı, artık dünya
çok kutuplu. Birden fazla güç odağı kendi çıkarları doğrultusunda
gelişmelere yön vermeye çalışıyor. Bölgesel sahiplenme dolayısıyla önem
kazandı. Keza büyük güçler arasındaki rekabet giderek sertleşiyor, bu
rekabet vekalet savaşları, ticaret ve enerji savaşlarına kadar çok geniş
bir yelpazede yaşanıyor. Artık haklının değil güçlünün geçer akçe haline
geldiğini görüyoruz. Zengin ve yoksul toplumlar arasındaki uçurum
derinleşiyor, küresel gelişmişlik farkları ve refah eşitsizliği, iklim
değişikliği gibi konular artık kimsenin kayıtsız kalamayacağı noktaya
geldi. Gerçekten öyle bir düzen var ki biraz önce saydığım sorunların
gerisinde kalan tüm grupların bunları düzeltmesi ya da açığı kapatması
mümkün görünmüyor. Çatışmalar da ne yazık ki hep aynı coğrafyalarda
yaşanıyor. Ve çatışmaların, sorunların büyük bir bölümü de yine maalesef
bizim coğrafyamızda seyrediyor. Ve özellikle Batıda da popülizm, İslam
karşıtlığı, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının ciddi boyutlara ulaştığını
görüyoruz. Biraz önce pandeminin dönüşümü hızlandırdığını söylemiştim,
sadece dönüşümü hızlandırmıyor, maalesef var olan sorunları daha da
derinleştirdi.
Peki, bu gelişmeler karşı Türkiye olarak ne yapıyoruz, onları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler dünyanın böylesine kökten değiştiği bir
ortamda olaylara seyirci kalmıyor, girişimci ve aktif bir dış politika
izliyoruz. Bugün Türkiye olmadan veya Türkiye’ye rağmen Suriye, Libya, Doğu
Akdeniz, Kafkaslar, Afganistan, Irak gibi dosyalarda atılamıyorsa bu
Türkiye’nin aktif dış politikasının sonucudur.
Biz herkesin bizi sevmesini beklemiyoruz, ama herkesin Türkiye’nin
haklarına saygı duymasını bekliyoruz. Ayrıca, Türkiye artık küresel bir
aktördür, herkes de buna saygı duymasını öğrenecektir. Eğer biz bugün biraz
önce anlatmaya çalıştığım gelişmelere karşı sessiz kalırsak, seyirci
kalırsak, başkalarının kurguladığı oyunların peşinde gitmek zorunda kalırız
ya da o senaryoları yaşamak zorunda kalırız. Biz artık Türkiye olarak
gerektiğinde oyun kurucuyuz, ama yeri geldiği zaman da ülkemizin
menfaatlerine karşı oyun kuranların oyunlarını da bozuyoruz. Dolayısıyla
güçlü olmak zorundayız ve kendi hikayemizi yazmak zorundayız.
Bu bilinçle nasıl bir dış politika yürütüyoruz? Her şeyden önce
cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği dinamizmle saha ile masayı
uyum içinde kullanmayı öğrendik. Diplomasi bizim her zaman önceliğimizdir.
Sorunları müzakereyle ve kazan-kazan ilkesi çerçevesinde çözme arzumuz her
zaman vardır. Ancak diplomasinin yetersiz kaldığı yerde sahada boy,
mevcudiyet göstererek tekrar diplomasiyi ve barışçıl çözümü zorluyoruz.
Yani burada Sayın Hişyar Özsoy’un söylediği gibi, masada kalabilmek için
sahada mevcudiyet göstermiyoruz, masanın çalışmadığı yerde sahada da
gücümüzü göstererek tekrar herkesin masaya dönmesini sağlıyoruz ve buna da
mecburuz. Aksi halde sorunlar daha da büyür, bizim de çözemeyeceğimiz
noktalara gelir.
Örnekler vermek istiyorum, Suriye’de sınırlarımızın hemen ötesinde bir
terör devleti kurulmasın diye müzakere ve diyaloğu çok zorladık. Ama gördük
ki müzakereden ve diyalogdan anlamayanlar var. O zaman ne yaptık? Sahaya
indik ve teröristleri sınırımızın öbür tarafından temizledik, kendi
göbeğimizi kendimiz kestik.
Keza Libya’da başından bu yana siyasi çözümden yana rol üstlendik ve
Suheyrat Anlaşmasına bizzat katıldım. İstanbul’da, Moskova’da, Berlin’de ve
diğer platformlarda siyasi çözüm için çaba sarf ettik. Fakat Libya’da
istikrarı istemeyenler ve diyalogdan anlamayanlar savaşı devam ettirmek
istedi. İşte o zaman da Yüce Meclis’imizin verdiği yetkiyle sahaya indik ve
tekrar herkesi siyasi çözüm masasına geri getirdik, bu Türkiye’nin
sayesinde oldu. Ve bu sayede kardeş kanının dökülmesini de engellemiş olduk
Libya’da.
Doğu Akdeniz’de başından beri diyaloğu ve hakça paylaşımı savunduk. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve biz herkes kazansın dedik. Karşılığında hep tek
taraflı politikaları gördük ve yine sahada bayrak gösterdik. Diyalog ve
hakça paylaşım çağrımızı sahadaki attığımız adımlarla destekledik.
Ülkemizin ve Kıbrıs Türk’ünün hakkını sonuna kadar korumaya devam edeceğiz.
Şimdi burada Sayın Engin Altay Grup Başkanvekilimiz de Kıbrıs’ta 1974
ruhundan bahsetti. Biz tüm bu adımları atarken Komisyonda da söylediğim
gibi, samimiyetle söylüyorum, biz 1974 ruhuyla hareket ediyoruz. Biz
rahmetli Ecevit’in ruhuyla, biz rahmetli Necmettin Erbakan’ın ruhuyla, biz
rahmetli Alparslan Türkeş’in ruhuyla hareket ediyoruz ve o ruhu
yaşatıyoruz. Ama maalesef üzülerek söylüyorum ki, Kapalı Maraş’ı açmamızı
bile sizin mensuplarınız sorguladılar, bizi suçladılar.
BİR MİLLETVEKİLİ- Sayın Bakan, tümünü açın…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır, hepsini elbette, envanter
çalışması yapıyoruz. Uluslararası hukuka uygun bir şekilde olması
gerekiyor, BM kararlarına uygun bir şekilde olması gerekiyor. Orada
herkesin mülkiyeti var, mülkiyet haklarına saygılı bir şekilde yapmanız
lazım, her şeyin bir zamanı var. Ama ilk attığımız adım konusunda da
sizlerden doğrusu destek beklerdik.
Aynı şekilde Yukarı Karabağ’da sevgili milletvekilleri, 30 yıldır diplomasi
ve müzakere dedik. Olmayınca bu sefer can Azerbaycan sahaya indi ve hakkı
olanı, meşru olanı aldı can Azerbaycan. Aksi takdirde kim bilir daha nice
30 yıllar beklemek zorunda kalacaktı. Ve şimdi bölgesel barışın temellerini
hep birlikte atıyoruz.
Burada da Sayın Ünal Çeviköz’ün bazı söylemleri oldu, onlara da cevap
vermek durumundayım. Azerbaycan’a öncelikle ta başında verdiğimiz desteği
maalesef sorguladınız, hem de Ermenistan’ın diliyle, hem de Türkiye’yi
burada eleştirenlerin diliyle sorguladınız, bunu hiç yakıştıramadım. Hele
hele bir eski mensubumuza –samimi söylüyorum- yakıştıramadım. Yok işte
Suriye’den onu götürüyor, yok bunu götürüyor. Burada biz her zaman can
Azerbaycan’ın yanında tüm imkanlarımızla olmak durumundaydık ve olduk.
Azerbaycan’ın da zaten kendi topraklarını alacak gücü vardı. Fakat o
olabilir, farklı düşünceleriniz olabilir, siz muhalefetsiniz, biz
iktidarız.
Ama şunu sormak istiyorum Sayın Çeviköz- Rusya’yla imzaladığımız bu gözlem
merkezleriyle ilgili anlaşmaların gizli olduğunu size kim söyledi? Peki,
Azerbaycan’dan gizlediğimizi kim söyledi? Biz Rusya’yla iki tane protokol
imzaladık ve her ikisinde de taslağı önce Azerbaycan’a gönderdik,
Azerbaycan olur verdikten sonra imzaladık, gizlediğimizi kim söyledi size,
kim söyledi? Yani burada Azerbaycan’a tüm bu destekleri…
Ayrıca yeriyle ilgili de ne dedik, anlaşmada ne var? Azerbaycan’ın
gösterdiği yerde merkezimizi kuracağız dedik.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte Azerbaycan’a destek verirken, aynı
zamanda o mahcubiyetten de ülkemizi kurtardık.
Özetle, biz, önce her zaman masadan ve diyalogdan yana olduk, bundan sonra
da böyle olmaya devam edeceğiz. Çıkarlarımız neredeyse oraya gittik,
ülkemizin, milletimizin çıkarlarını korumak için çalıştık, ancak sahada da
her zaman barışı ve adaleti sağladık.
Değerli milletvekilleri, naif değiliz, reel politiği çok iyi biliyoruz. Dış
politikada, siyasette duygu vardır, ama özellikle dış politikada her şeyin
sadece duygularla gitmediğini çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla gerçekçi bir
dış politika izlemeye çalışıyoruz. Burada kalıcı husumetlerin olmadığını
sizler de, dış politikayı biraz bilen herkes bilir, tüm derslerimizde
bizlere bunları da öğrettiler. Fakat milletimizin çıkarı neyse ona yönelik
dış politika belirlemek ve uygulamak da bizlerin, sizlerin, hepimizin
görevidir.
Dış politikada sorunlar yok mu? Var. Dış politika dikensiz gül bahçesi
değil ki, her yerde sorun var. Aynı şekilde diplomasiyi yürütürken
sorunlarla karşı karşıya kalabilir misiniz, zorluklarla karşı karşıya
kalabilir misiniz? Evet, kalırız, biz de kalıyoruz, ama bizim görevimiz
bunları aşmaktır, bunun için çaba sarf etmektedir. Dolayısıyla bir ülkeyle
yaşadığımız zaman ne olur sayın milletvekilleri, bizi eleştirin, evet, ama
ne olur burada her şeyin sorumlusu olarak Türkiye’yi göstermeye çalışmayın.
Bütçede de söyledim, ne kadar sorun varsa, hangi ülkeyle sorun yaşıyorsak
mutlaka ve mutlaka Türkiye haksız, AK Parti iktidarı haksız, Cumhur
İttifakı haksız, bu anlayıştan kurtulalım. Yani bize gerçekten muhalif
olun, bakın Türkiye düşmanlığı yapıyorsunuz demiyorum, ama bize muhalif
olurken ne olur ve ne olur Türkiye’ye ve milli çıkarlarımıza da muhalif
olmayalım, ama bize muhalif olun, bizi eleştirin.
Örneğin Rusya’yla adımlar atıyoruz, hemen eksen kayması yaşıyor diyorsunuz.
Arkasından biz Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın NATO üyeliğini destekliyoruz, bu
sefer de bütçede olduğu gibi bizi Batıcı diye suçluyorsunuz, bir karar
vermek lazım.
BİR MİLLETVEKİLİ- Siz karar verin ya.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bunun dengesini çok iyi güdüyoruz biz.
Biz kararımızı verdik, uyguluyoruz, kararlı, dengeli bir şekilde
götürüyoruz, siz de bunu anlayın.
Şimdi Rusya’yla da anlaşamadığımız noktalar var, Kırım konusunda, Ukrayna
konusunda, Gürcistan konusunda, Suriye’de, Libya’da anlaşamadığımız
noktalar var, bazen farklı taraflarda olmanın avantajını da yaşıyoruz
müzakerelerde olsun, işte Anayasa Komisyonunun toplanmasında olsun, birçok
alanda bunun faydasını da görüyoruz, ama anlaşamadığımız noktalarda da yine
ortak çıkarlarda buluşmaya devam etmemiz lazım. Diğer taraftan ülkemizin
siyasi, ekonomik, enerji, turizm gibi ortak çıkarları var iki ülkenin, bu
temelde de ilişkileri herkesle geliştirmemiz lazım. Aynı şekilde biz
gerçekten bu konularda da sizden yapıcı ve tutarlı eleştiriler bekliyoruz,
bunu samimi bir şekilde söylüyorum.
Bakın sizlere veya kişilik haklarınıza saldırmıyorum. Gayet samimi bir
şekilde siz de düşüncelerinizi söylediniz, ben de söylüyorum.
Şimdi bazı NATO müttefiklerimiz diyor ki, Türkiye’yi NATO’dan çıkartalım,
birkaç ülke bunu söylüyor. Ben NATO’nun en güçlü ülkelerinden bir
tanesiyim, en çok katkı sağlayan ülkelerden bir tanesiyim, dolayısıyla ben
neden NATO’dan çıkayım? Biz hiç kimsenin çıkmasını istemeyiz, ama NATO’nun
beyin ölümü gerçekleşti diyen varsa, bizim oradaki gücümüzden rahatsız olan
varsa, çıkmak istiyorsa onlar çıksın, ama biz onların da çıkmasını
istemeyiz.
Aynı şekilde Avrupa Birliği çifte standart uyguluyor mu bize? Uyguluyor.
Bizim de yapacağımız, yaptığımız çok sitemler var mı? Var. Siz de bizi
eleştirebilirsiniz, bizim de eksikliklerimiz var bu süreçte, biz de öz
eleştiri yapıyoruz. Ama bunlar var diye şimdi tüm Avrupa’yla, Avrupa
Birliği’yle, Avrupa ülkeleriyle bağlarımızı koparmak gerçekçi mi? Gerçekçi
değil. Ticari ilişkilerimiz var, enerji var, göç var, başka konular var,
vize serbestisi var. Dolayısıyla bu konularda da tabi ki ilişkilerimizi
geliştirerek sorunları aşmak ya da sorunları aşarak ilişkilerimizi
geliştirmek istiyoruz. Dolayısıyla hakkımız olan yerlerde gerekli
gördüğümüz adımları bu doğrultuda atmak bizim görevimiz, tıpkı Doğu
Akdeniz’de olduğu gibi. Ve yine Akdeniz’de hak ve menfaatlerimizden bize
yaptırım gelecek diye veya Avrupa Birliği eleştirecek diye vazgeçmemiz de
söz konusu olamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye bugün hem sert, hem de
yumuşak gücünü çok dengeli bir şekilde, faydalı bir şekilde kullanıyor,
dolayısıyla küresel bir akıllı güç olmuştur Türkiye Cumhuriyeti. Sert güç
unsurlarını tüm sahada kullanırken, yumuşak gücümüzden de aynı şekilde
sonuna kadar faydalanıyoruz.
Örnekler vermek istiyorum, Türk Hava Yollarının bayrağımızı taşıdığı uzak
kıtalardan TİKA’mızın yardım elini uzattığı ücra köylere, Türk Maarif
Vakfımızın eğitim verdiği dersliklerden Kızılay’ımızın yardım kolileri
dağıttığı mülteci kamplarına, Türkiye burslarından Balkanlar’da din
görevlilerimizin okuttuğu mevlitlere veya ata yadigarımız mirasımızın
korunmasına kadar her yerde insana dokunuyoruz.
Türkiye’yi diyorsunuz ki militarist politika izliyor. Ama Türkiye biraz
önce anlattığım insani dış politikasının yanında artık akıllı güç dedik ya,
yumuşak güçte de önemli bir aktör. Bugün arabuluculukta Türkiye bir dünya
markası oldu. Bugün AGİT’de, Birleşmiş Milletler’de, İslam İşbirliği
Teşkilatlarında arabuluculuk eşbaşkanlıklarını farklı ülkelerle yürüten
kimdir? Türkiye Cumhuriyeti’dir. Niye farklı ülkeler değişirken Türkiye hep
arabuluculukta eşbaşkanlığı yürütüyor? Artık İstanbul’da sayın
milletvekilleri, arabuluculuk konusunda yabancı diplomatlara ders
veriyoruz, kurslar veriyoruz, bizde eğitim alıyorlar, bu, Türkiye’nin
gücüdür.
Diğer taraftan, bakınız sadece coğrafyamızda değil Somali’de,
Filipinler’de, Mali’de, Venezuela gibi uzak coğrafyalarda da biz dürüst ve
adil arabulucu olarak saygı görüyoruz ve katkı sağlıyoruz. Kavgacı ve
militarist bir dış politika izlemiyoruz, bunu da buradan söylemek isterim.
Değerli milletvekilleri, günlük sorunlar var, bu sorunlarla boğuşuyoruz.
Bugünün sorunlarını çözerken geleceğe yönelik vizyonlar da ortaya koymamız
lazım. Nasıl bir gelecek biz bekliyor? Pandemi sonrası nasıl bir dünya bizi
bekliyoruz? Coğrafyamızdaki sorunları çözer miyiz, çözemez miyiz? 5 yıl
sonra, 10 yıl sonra neler olacak, bunlara da kafa yormamız gerekiyor. Biz
dolayısıyla gündelik değil vizyoner bir dış politika izlemeye çalışıyoruz.
Pandemi döneminde herkes dijitalleşmeden, dijital diplomasiden bahsediyor,
oysa biz dijital diplomasiye 2 yıl önce başlamıştık. Pandemi başladığı
zaman herkes panik halindeyken biz altyapısı güçlü bir ülke olarak dijital
diplomasiye hazırdık ve bunu da daha önce bütçede de söylediğim gibi çok
etkin bir şekilde kullandık. Ayrıca, 20 yıllık iktidarımızın güçlenen
kurumlarımız sayesinde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde
pandemi döneminde tahliyeler, tıbbi malzemeye erişim, salgınla mücadele ve
küresel işbirliğinde Türkiye öncü bir ülke olmuştur.
Öte yandan Bakanlığımızca hazırlanan kitaplar, iki tane kitap da ve diğer
raporlar da dünyadaki ilk stratejik öngörü çalışmaları arasında yer aldı.
İki tane kitap, Kovid Sonrası Küresel Sistem Eski Sorunlar, Yeni Trendler,
Kovid-19 Sonrası Dünya İş Birliği mi, Rekabet mi? Bir tanesi Türk Aydın
düşünür yazarlarının görüşleri, bir tanesi de dünyanın en saygın aydın,
yazar, eski devlet adamları, Nobel ödüllü yazarların düşünceleri, rica
ettik bizim için yazdılar. Siz diyorsunuz ki, Türkiye’yi kimse takmıyor,
Türkiye’nin itibarı yok. Dünyanın en önemli yazarları, aydınları biz rica
ettiğimiz için gelecekle ilgili düşüncelerini bize gönderdiler. Yani bu
öyle gurur duyulacak bir şey değil ama, önemli, bu vizyonu ortaya koymak
önemli.
Sayın milletvekilleri, -süremiz de azaldı- çalışmalarımızın odağında her
zaman milletimiz var, dolayısıyla yurt dışında da soydaşlarımıza ve
vatandaşlarımıza her iyi hizmeti vermek için çalışıyoruz, konsolosluk
hizmetlerimizin kalitesini arttırmak için çalışıyoruz, daha önce bunları
anlatmıştık. Şimdi yapay zekayla Hızır uygulamasıyla da 24 saat
vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza hizmet vereceğiz. Keza Balkanlardan
Kırım’a, Çin’den Irak’a kadar soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini korumaya
devam edeceğiz.
Sonuç olarak, zorluklar var, ama fırsatlar da var, bunları iyi bir şekilde
değerlendirmemiz gerekiyor. Biz özetle diplomasiyi sonuna kadar etkin bir
şekilde kullanmaya devam edeceğiz ve bu doğrultuda da gücümüzü milletten
alıyoruz ve tabi ki yüce milletimizin, milletimizin yetkisinin iradesinin
tecelli ettiği Yüce Meclis’imizden alıyoruz.
Bakınız sizlere bir şey okuyacağım, Türk dış politikasının dostlarımız
tarafından nasıl göründüğünü anlatmak için. Türkiye dünya çapında bağımsız
siyaset yürüten bir ülkedir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde dünya
çapında güç merkezi haline gelmiştir. Türkiye birçok ülkede hakkı, adaleti
koruyor, ezilmiş hakların çıkarlarını savunuyor. Bugün Erdoğan Türkiye’si
dünya için bir örnektir. Bağımsızlık, mertlik, cesaret örneğidir ve
gelişmişlik örneğidir. Bu sözler benden ya da partimizden, bir mensubundan
değildir. Bu sözler Perşembe günü ziyaret ettiğimiz Bakü’de can
Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev tarafından basına verilmiştir.
Kaldı ki, sadece Sayın Aliyev değil, tüm dünyadaki duygular budur. Hal
böyleyken bazı milletvekillerimizin de eleştirilerine de yine buradan cevap
vermek istiyorum. Bakınız savunma sanayiyle ilgili yorumlarınızı görüyorum
çok üzülüyorum. Bugün dünyanın en büyük firmaları Eurosam, Fransa, İtalya,
Airbus, 5-6 ülke F-35 tedarikçe zorluk çekiyoruz, ama 9 ülke ortak. Savunma
sanayinde dışa bağımlı olmak yerine küresel sermayeyi getirerek ülkemizde
üretimi güçlendirmekten rahatsız olmayın bu ülkeyi satmak değildir, ne olur
bunlara tevessül etmeyelim, milletimiz de bunun ne olduğunu çok iyi bir
şekilde görüyor.
Diğer taraftan Yunus Emre’ye Sayın Milletvekiline şunu sormak istiyorum,
şunu söylemek istiyorum, dayatma olabilir, zorluklarla karşılaşabiliriz,
ama bugün kimse Türkiye’nin kolunu bükmeye çalışamaz. Tam tersi bize
doğrultulan Doğu Akdeniz’deki rotaları da, kolları da biz büküyoruz bundan
emin olun.
Dışarıdan atamalara itiraz ediyorsunuz, ama 1965’te çıkan bir yasa OECD’ye
de en uygun kişiyi atadık ve tüm çalışmalarını OECD üzerine yapan bir
Profesörümüzü atadık siyasi bir tercih değildir.
Şimdi burada arkadaşlarımızın söylediği, yani biraz önce grup başkan
vekilinin söylediği üzere Meclisimizde bir Yezidi milletvekilimizi var.
Meclisimiz de bir Yezidi milletvekilinin olmasından mutluluk duydum
ülkemizin zenginliğini gösteriyor. Ama Yezidiler konusunda gerçekten Sayın
Milletvekiline Felaknas Uca’ya bir soru sormak istiyorum. Siz Sincar’da
Yezidiler şimdi çektiğini ne çektiğini biliyor musunuz? Yezidi
kardeşlerimiz önce DEAŞ’tan çekti doğru, Keldaniler de çekti, Aramiler de
çekti. Fakat siz Nobel ödüllü ve DEAŞ’tan kurbanı Naira Murad’ı dinlediniz
mi? Naira Murad bana ve herkese şunu söyledi, DEAŞ gitti PKK geldi, şimdi
PKK Ezidilere zulüm ediyor. Bana da dedi ki, Sayın Milletvekili ne olur
operasyonlarınızı durdurun, çünkü PKK bizim çocuklarımızı Sincan Dağına
götürüyor, siz uçaklarınızı gönderince kendileri saklanıyor bizim
çocuklarımızı öne atıyor, ölen bizim çocuklarımız dedi. Naira Murad’a
sorun, bana inanmıyorsanız Naira Murad’a sorun. Siz bir Ezidi olarak bunu
sorgulayabiliyor musunuz? Neden Aramilerin Suriye’de çektiği zulme duyarsız
mı kalıyorsunuz? Siz Almanya’da büyümüşsünüz orada parlamenterlik de
yaptınız Dünya Aramiler Kongresi Başkanına Johny Messo’ya ve diğerlerine
sorun lütfen PKK’nın Kürtlere, Yezidilere, aynı şekilde Keldanilere, aynı
şekilde Aramilere ve oradaki mazlumlara nasıl zulüm ettiğini onlardan bir
dinleyin lütfen. Okulları nasıl kapattığını dinleyin onlardan, rica
ediyorum sizden. DEAŞ da teröristtir, alçak bir terör örgütüdür, PKK’da
alçak bir terör örgütüdür. Ama siz bunun ikisini de söylerseniz ben size
saygı duyarım.
Ve son olarak yine mensubumuz Ünal Çeviköz’e öncelikle bütçemiz yetersiz
dedi verdiği destek için Ahmet Erozan’a özür dilerim, çok teşekkür
ediyorum. Siz de müsteşar yardımcılığı yaptınız hiçbir zaman ödenek
sıkıntımız olmadı. Ne zaman Maliye Bakanlığımızdan ödenek istediysek ilave
siz de İMAD’dan sorumluydunuz hepsi geldi… fakat İsrail’e büyükelçi
atamadık, atasaydık yayınlardık, atadığımız zaman olur.
Peki, şunu sormak istiyorum Sayın Erozan, yılın ikinci yarısında biz
alacağız dediniz hayır ola, ne oluyor? Sizde mi Biden’dan umut
bekliyorsunuz yoksa? Ülkede seçim yok, seçim olsa da iktidarın size
verilmeyeceğini biliyorsunuz yoksa darbe beklentiniz mi var nereden devir
alacaksınız, kimden devir alacaksınız, neye göre devir alacaksınız? Yani
bunu samimi soruyorum ne demek ikinci yarısında ben devir alacağım sizden
devir alacağım? Gelip Bakanlığımızda bizimle çalışmak istiyorsanız, yardım
etmek istiyorsanız kapımız açık biz de geliriz partinize sizinle her türlü
dış politikada beraber çalışırız.
Sayın Başkanım.
OTURUM BAŞKANI- Selamlayalım Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Değerli milletvekilleri, gerçekten dış
politika yoğun bir mesai gerektirir ve bizim arkadaşlarımızla beraber biz
yoğun çalışıyoruz. Bizim milletvekillerimiz gibi parlamenter diplomasisinde
diplomatlarımız da her alanda çok yoğun çalışıyorlar ve insana
dokunuyorlar. Bugün NATO’da NATO’nun geleceği hakkında rapor hazırlayan 10
diplomattan birisi bizim arkadaşımız. Bugün gemide ilacı biten vatandaşa
ilacını ulaştıran da bizim diplomatımız. Ve BM Genel Kurul gibi, UNESCO
Genel Konferansı gibi önemli noktalarda da bizim arkadaşlarımız var. Tüm
arkadaşlarıma huzurlarınızda, sizin huzurunuzda teşekkür ediyorum. Sizlere
de parlamenter diplomasi olarak ve bütçemize verdiğiniz destek olarak çok
çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum, sağ olun.