No:156 - 12 Ekim 2006, Fransa´da Asılsız Ermeni Soykırımının İnkarını Ağır Cezai Yaptırıma Bağlayan Yasa Tasarısının; Meclis Genel Kurulu´nda Kabulü Hk.

 

Uzun bir geçmişe dayanan ve asırlar boyunca özenle geliştirilen Türkiye-Fransa ilişkileri, izledikleri politikaların sonuçlarını görmekten uzak bir kısım Fransız siyasetçinin asılsız iddialara dayanan sorumsuz girişimleri sonucu, bugün ağır bir darbe almıştır.

Tarafımızdan uzun bir süredir en üst düzeyde seferber edilen ve Fransa’da yerleşik vatandaşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve iş çevreleri ile ele ele sürdürülen tüm diplomatik ve parlamenter girişimlere karşın, Sosyalist Parti tarafından geçtiğimiz Mayıs ayında Fransız Ulusal Meclisi’ne sunularak sonuçsuz kalmasının ardından bu kere 12 Ekim 2006 tarihinde tekrar gündeme taşınan asılsız Ermeni soykırımının inkarını ağır cezai yaptırıma bağlayan yasa tasarısının Meclis Genel Kurulu’nda kabulü derin esefle karşılanmıştır.

Yasa tasarısının yasallaşması, Senatoda da ele alınmasına bağlı olarak Meclis’e geri gelmesinin ardından yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına sunulmasını içeren uzun bir sürece tabi olmakla birlikte, Ulusal Meclis tarafından anılan yasal süreçte atılan bu ilk adım ülkemizde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. Tasarının bu yasal süreçte akim kalmasına yönelik tüm çaba ve girişimlerimiz her düzey ve kanaldan sürdürülecektir. Son günlerde Fransa’da yasa tasarısına karşı güçlü eleştirilerin dile getirilmesi, Fransa’nın da bu yasa teklifini içine sindiremediğini, tasarı üzerinde kamuoyunda oydaşma sağlanamadığını ve bu talihsiz girişimin ciddi destek bulamadığını göstermektedir. Ancak bütün bunlar olayın vahametini azaltmamaktadır.

 İfade özgürlüğünü tüm diğer Anayasal hakların üzerinde gören Fransız Anayasal düzeni ile  düşünce ve ifade özgürlüğünün demokratik toplumlarda hangi istisnai hallerde yasalarla sınırlandırılabileceğinin sınırlarını açıkça ortaya koyan Avrupa Sözleşmesi’nin ihlali anlamına gelen bu yasa tasarısı, çağdaş temel hak ve özgürlüklerin beşiği ve “Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik”  kavramlarıyla hür dünyaya ilham kaynağı olmuş Fransız milleti ile bugüne kadar özdeşleştirilen değerlere ters düşmektedir.

Kendi tarihi ile hesaplaşmaya geldiğinde, yetkili ağızlardan, parlamentoların tarihi yeniden yazmak gibi bir görevlerinin bulunmadığını ve bu sorumluluğun tarihçilere ait olduğunu ikrar eden bir ülkenin parlamentosunun başka devletlerin tarihi üzerine hükümde bulunması ve cezai yaptırım yetkisini kendisinde görmesi ibret verici bir çelişki teşkil etmektedir.

Temel hak ve özgürlüklerin daha da geliştirilmesi amacıyla son yıllarda gerçekleştirdiğimiz önemli reformlara karşın, ülkemize ifade özgürlüğü konusunda ilave adımlar atılması gerektiği yönünde telkinlerin yapıldığı bir dönemde Fransa’da böyle bir yasa tasarısının gündeme gelmesi de ayrı bir çifte standardı ortaya koymaktadır. Devletlerin inandırıcılığı, vaaz ettikleri değerlere öncelikle kendilerinin sahip çıkmalarından geçmektedir. 

Demokratik bir rejim ile bağdaştırılamayacak şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünü rehin alan bu yasa tasarısı, yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Ermeni vatandaşlarımız dahil Türk milletinde derin bir infial yaratmıştır.

70 milyonluk Türk halkı asılsız iddialara istinaden düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını reddetmektedir. Bu yasa tasarısı ile Fransa Türk halkı nezdinde sahip olduğu ayrıcalıklı konumunu ne yazık ki kaybetmektedir.